İSLAM DÜŞÜNCE TARİHİ - Ünite 10: İslâm Düşüncesinin Batıya Etkisi Özeti :

PAYLAŞ:

Ünite 10: İslâm Düşüncesinin Batıya Etkisi

İslâm Düşüncesinin Batıya Geçiş Yolları

İslâm düşüncesi Batı’ya birkaç yolla geçmiştir. Birincisi, Hıristiyanların Müslümanlarla Sicilya, Endülüs (İspanya) ve kısa süreli olarak Güney İtalya’nın fetihlerinde doğrudan temasıdır. İkincisi, batılıların İslâm ülkelerine eğitim için gitmeleridir. Üçüncüsü, İslâm eğitim kurumlarının taklit edilmesidir. İslâm medreselerini taklit yolu ile ilk Batı üniversiteleri kuruldu. Dördüncüsü, diplomatik ilişkiler. Bunların ilki Harun Reşid ile Şarlman arasında cereyan etmiştir. Bilindiği gibi Harun Reşid ona mekanik bir çalar saat göndermişti; bu olay Batı’da İslâm bilimine karşı hayranlık yaratmıştı. Beşincisi, Haçlı savaşlarıdır. Bu savaşlarda Batılılar İslâm ülkelerinden birçok alet ve edevat, bilimsel ve felsefî eseri Batı’ya aktarmışlardır. Altıncısı ve en önemlisi de, Arapçadan yapılan tercüme hareketleridir.

İslâm felsefesinin Batı Hıristiyan ve Yahudi felsefesine etkisi sanıldığından daha büyüktür. Bu etki, Müslüman filozofların eserlerinin Latince ve İbranice başta olmak üzere, diğer yerel dillere de çevrilmeye başlandığı X. yüzyıldan itibaren görülmeye başlanmış ve çeşitli yollar ve şekillerde tâ Yakınçağ felsefesinin başlangıcına dek sürmüştür. Rönesans dönemlerinde bu etki, çeviriler vasıtasıyla doğrudan doğruya olmuştur; ister Hıristiyan olsun, ister Yahudi olsun batılı filozoflar ve düşünürler, Müslüman filozofların adlarını ve eserlerini zikrederek alıntılarda bulunmuşlardır.

Özellikle tercüme yoluyla X. yüzyıldan itibaren Batı’ya aktarılmaya başlayan İslâm felsefesi, gerçek anlamda Batı’da felsefi bir geleneğin doğmasına sebep olmuştur.

Bilimsel eserlerin yanında, sırf felsefî mahiyetteki eserleri de Latinceye çevirmeye başladılar. Bu demektir ki, daha önce İslâm dünyasıyla Yunan-Helenistik dünyası arasında vaki olan kültür alış-verişi ve safhaları, bu defa benzer bir şekilde, Batı dünyasıyla İslâm dünyası arasında vaki oldu.

XIII. ve XIV. yüzyıllarda Gazâlîcilik hakim felsefi görüş olarak varlığını sürdürürken, XV. yüzyılda İbn Rüşd ve onun doğurduğu akımlar yavaş yavaş baskın felsefi görüşler olarak gelişiyordu. Bu durum Rönesans ve Reform hareketlerinde büyük rol oynadı. Özellikle XVII. yüzyılda İbn Tufeyl’in fikirlerinin Batı’da revaç bulmasıyla Batı’da Aydınlanma devri olarak adlandırılan yeni bir devir başlar. XVII. yüzyıldan sonra gelişen felsefe hareketlerinde de Müslüman filozofların tesirleri görülmeye devam etmiştir.

İbn Rüşd’ün felsefesi, kilise ve Hıristiyan düşünürlerinin teslise inancının akılla izah edilemez olduğunu güçlendirdiği için, papalık ve din adamları onun yasaklandığına dair birçok ferman yayınlamışlardır.

İkinci ve daha önemli bir tercüme devri, XII. Ve XIII. Yüzyıllarda başlar. Batılılar bu ikinci devrede, sadece Müslümanların eserlerini, çoğunlukla Latince ve İbranice, kısmen de başta İspanyolca olmak üzere eski Fransızca ve hatta Yunancaya çevirmekle kalmadılar, birçok Batılı öğrenci İspanya’da olduğu kadar Kuzey Afrika’daki, hatta Suriye’deki ve İran’daki, mesela Marâğa medresesi gibi, önemli kültür merkezlerini ve medreselerine gelerek, orada öğrenim gördüler.

Tercüme faaliyeti vasıtasıyla eski Yunan ve Helenistik mirasının da tanınmasını sağlamıştır. O halde denebilir ki, Batı’da bilim ve felsefenin yeniden doğuşu tamamen İslâm’ın tesiri ile olmuştur.

Batı Felsefesine Etki Eden Müslüman Filozoflar

İlk Müslüman filozof ve bilim adamı Kindî’nin bilimci ve filozof olarak Batı düşüncesine ve bilimine o kadar etkisi olmuştur ki, büyük Latin düşünce tarihçisi G.Cardano, De Subtilitate adlı eserinde onun kendi devrine kadar gelip geçen dünyanın en meşhur on iki harikasından biri olduğunu zikreder. Batı’da Latinler arasında Alkindus olarak meşhurdur. Kindî’nin çevrilen eserleri şu şekilde sıralanabilir:

  1. Risâle fi Mâhiyeti’l-Akl
  2. Fi’l-Cevâhiri’l-Hamse
  3. Risâle fi Mahiyyati’n-Nevm ve’r-Rûyâ
  4. Risâle fi-İcaz ve İhtisar fi’l-Burhâni’l-Mantıkî
  5. Hangi eser olduğu belli değil: De Certicis diebus henüz elyazması halinde olan bu tercümenin, kimin tarafından yapıldığını bilmiyoruz.
  6. Kitâbu’t-Tuffâha
  7. Tractatus de erroribus philosophorum.
  8. Kiâbu’t-Tuffâha: Eserin İbranice tercümesi, el yazması olarak, Leiden Or. 4764, s.’de kayıtlı bulunmaktadır.

Kindî’den etkilenen ilk Batılı filozoflar arasında Guillaume d’Auvergne ve Albertus Magnus vardır. XIII. yüzyılda Kindî’den etkilenenler arasında meşhur St. Thomas d’Aquine, Summa contra Gentiles adlı eserinde Kindî’nin akıl teorisini kabul etmiştir.

Isaac ben Solaman İsraeli (ö.932), The Boks of Definitions adlı eserinde ve Ebû Süleyman Rabi Yahya, Aritmetic of Nicomadius of Gerasa adlı eserinde birçok felsefî deyimin tarifini Kindî’nin Risâle fi Hududi’l-Eşyâ ve Rusumiha adlı eserinden aynen aktarmıştır; adeta Kindî’nin sözkonusu eserini kopya etmiştir.

Batı Hıristiyan ve Yahudi düşüncesine en çok etkisi olan Müslüman filozoflardan birisi de Fârâbî’dir. Denebilir ki, Fârâbî, daha hayatının son yıllarında bile, İbn Meserre ve İbn Gabriel gibi Yahudi filozofların aracılığıyla Batı’da tanınmaya başlamıştır. Latinler ve Batılı Yahudiler arasında Alpharabius, Avennasar, Abunazar, Albunasar ve Albumasar gibi çeşitli isimlerle meşhurdur. Fârâbî’nin çevrilen eserleri şu şekilde sıralanabilir:

  1. Kitâb fi’l-Akl (es-Sağir)
  2. Kitâb fi’l-Fusûli’l-Münteze’a
  3. Kitâb fi’l-Hatâbe
  4. Kitâbu İhsâi’l-Ulûm
  5. Kitâbu Merâtibi’l-Ulûm
  6. Tenbih alâ Sebili’s-Sa’ade
  7. Kitâbu’l-Mizac.
  8. Cevâbât li-Mesâi’l Suile anhâ
  9. Kitâbu Felsefe Eflâtun ve Eczâ’iha ve Merâtib Eczâ’ihâ min Evvelihâ ilâ Ahirihâ
  10. Fusûlun Yuhtâcu İlâyha fî Sınâati’l-Mantık
  11. Kitâbu Kiyas’is-Sağir
  12. Risâle fi Mâhiyati’n-Nefs
  13. Kitâbu’l-Münhal ilâ Sına’ati’l-Mantık
  14. Risâle fi’s-Safsata
  15. Kitâbu’s-Siyasati’l-Medeniye
  16. Şerhu Kitâbi’l-Makûlat li Aristûtâlis
  17. Kitâbu Tahsili’s-Sa’ade
  18. Uyunu’l-Mesai’l’alâ Ra’y Aristûtâlis
  19. el-Kavi fî Şerâiti’l-Yakîn.

Fârâbî’nin eserlerinin, Latince ve İbraniceden başka, bazı yerel Avrupa dillerine de çevrildiğini biliyoruz. Bunun bir örneğini, Arapça aslı henüz bulunmamış olan, Katalancaya çevrilmiş bir eseridir: De ortu scientarum.

Fârâbî’nin ilimler sınıflaması, yakın zamana kadar hemen hemen her Batılı filozofça tekrarlanmıştır. Bu konuda yazılan eserler, Fârâbî’nin İhsâu’l-Ulûm adlı eserinin adeta kopyasıdır. Hıristiyan aleminin Ortaçağdaki iki büyük düşünürü; Albertus Magnus ve St. Thomas d’Aquine, Fârâbî’yi ismen zikrederek çeşitli konularda fikirlerinden yararlanmışlardır.

Bu filozoflar, Fârâbî’den özellikle ontoloji konusunda etkilenmişlerdir. Fârâbî’nin Varlık tarifi St. Thomas tarafından aynen tekrarlanmıştır. Allah’ın varlığının ispatı için Fârâbî’nin ortaya koyduğu deliller ve Allah’ın sıfatları hakkındaki yorumu, benzer bir şekilde aynı kimse tarafından Summa Theologia adlı eserinde tekrarlanmıştır.

Fârâbî’nin el-Medinetü’l-Fâzila adlı eserindeki, iyi ruhların ölümsüzlüğü hakkındaki görüşünü, Yahudi filozoflardan Isaac b. Lâtif (Scha’ır-Schamaim, I. Kitap, 28. bölüm 128) adlı eserinde ve İbn Falaquera More-ha-More, (III. 51. s. 135) adlı eserinde aynen tekrarlamıştır. Ayrıca, Fârâbî’nin YeniEflâtuncu fikirlerinden Endülüslü Yahudi filozoflardan İbn Meserre ve İbn Gabirol (Avicebron) oldukça faydalanmışlardır.

Batı dünyasına en çok etki eden Müslüman filozoflardan olan İbn Sînâ’nın ismi, Latince Avicenna şeklinde Latinceleştirilirken, Yahudilerce de Aven Sînâ şeklinde İbranileştirilmiştir. İbn Sînâ’dan tercüme edilen eserler şu şekildedir:

  1. İbn Sînâ’nın Hayatı (Otobiyografi)
  2. Kitâbu’ş-Şifa’
  3. Kitâbu’n-Nefs
  4. Kitâbu’n-Necât
  5. Kitâbu’ş-Şifâ’nın mantık kısmı, La Logique d’Avicenne adıyla Vattier tarafından Fransızcaya çevrilmiştir ve tercüme Paris’te 1658 yılında basılmıştır.

Hugues de Sienne (veya Hugues Beniz, 1370-1439), Fransız filozofu ve tabibi, İbn Sînâ’nın psikolojisi üzerine bir inceleme yapmıştır.

Şimdiki bilgilerimize göre Kitâbuş-Şifa’nın bazı kısımları, Süryani Hıristiyan yazar ve düşünür İbnu’l-İbrî (ö.1286) tarafından Süryaniceye çevrilmiştir.

İbn Sînâ’nın kendileri üzerinde açık tesiri görülen ilk Hıristiyan filozoflarının başında Alexandre de Hales ve Guillaume d’Auvergne gelir. XIV. yüzyılın ilk İbn Sînâcıları arasında William of Occam vardır; bilhassa İbn Sînâ’nın etkisi görülen modern Batılı filozoflar arasında Bonaventura (1221-1274), Albertus Magnus (1200-1280) ve Descartes’i zikretmek gerekir.

İbn Davud ve Musa b. Meymun, İbn Sînâ’dan etkilenen ilk Yahudi filozoflar arasındadırlar. Özellikle onun zorunlu ve zorunsuz varlık ayırımı, bu iki filozof da dahil, genelde bütün Yahudi filozoflarca kabul edilmiştir. Palqera, ilimler sınıflamasında Fârâbî ve İbn Sînâ’nın sınıflamalarını birleştirerek bir sınıflama yapar.

Batı dünyasına en az İbn Sînâ ve İbn Rüşd kadar tesir eden bir başka filozof da Gazzâlî’dir. Batıda “Algazel” olarak biliniyordu. Gazzâlî’nin önemli eserleri, XII. yüzyıldan itibaren Latinceye ve İbraniceye çevrilmeye başlamıştır.

Gazzâlî’den tercüme edilen eserler şunlardır:

  1. Makâsidu’l-Felâsife
  2. Tehâfutu’l-Felâsife
  3. En-Nefsu’l-İnsânî
  4. Mişkâtü’l-Envâr.
  5. Mizanu’l-Amel

Meşhur Yahudi filozofu Rabbi Mose Almosnino (ö.1538) filozofları tenkidinde Gazâlîci kesilmiştir. Tehâfûtu’lFelâsife’yi İbranice şerh etmiştir.

Gazâlî’den etkilenen ilk Batılı filozoflar arasında Raymond Martinis, Alexandre de Hales ve Guillame d’Auvergne vardır.

XIV. yüzyılda Gazâlî’den en çok etkilenenler arasında, Wilhelm d’Occam, Nicolas d&Antrecourt ve Peter d’Ally gibi bazı şüpheci ve sezgici filozoflar vardır. Descartes, Gazâlî’nin metodik şüpheciliğinden ve Malebranche da vesileciğiğin (occasionalisme)den etkilenmişlerdir.

Gazâlî’nin en çok tesiri altında kalan filozof şüphesiz, İslâm dünyasında Ebû’l-Ferec adıyla tanınan Süryani Bar Herbraeus’tur.

Joseph Albo, Abraham Bibago, Isaac Abravanel ve özellikle de Rabbi Mose Almosnino (ö.1538) yaradılış, âlemin hadisliği, haşr ve ilâhî aşk konularında Gazâlî’den etkilenmişlerdir.

İbn Bâcce, Batı’da Avenpace veya Avempace olarak biliniyordu. Eserleri XVI. yüzyılın başlangıcından itibaren Latince ve İbraniceye çevrilmeye başlanmıştır.

  1. Kitâb Tedbiri’l-Mutavahhid
  2. Risâletu’l-Vedâ.

Latinlerce Abubacer veya Aben Tofal olarak tanınan İbn Tufeyl’in bize kadar ulaşan tek eseri Hayy b. Yekzân dir.

Leibniz, İbn Tufeyl’in Pococke’un Arapçadan tercüme ile neşrettiği Philosophus Autodidactus (Haya b. Yakzan) adlı eseridir. XVII. yüzyılda Hayy b. Yekzân, Arapça ve Latince çevirisiyle neşredildi, o zaman İbn Tufeyl, Avrupa’da dini ve felsefî düşüncede devrim yarattı. Naturalizm ve amprizm cereyanlarının doğuşunda büyük rolü oldu ve Aydınlanma felsefesini yarattı.

Hayy b. Yekzân’ın Arapçasını neşreden Edward Pococke Sr. Avrupa’da tanınmış bir İngiliz ilim adamıydı. Eseri 1671 yılında neşredince, o zaman tanınmış Avrupalı bilim adamı ve oryantalistlere birer nüsha gönderdi. Oryantalistler arasında Fernand, Capellain, Herbelote ve Petit de la Croix; Bilim adamları arasında ise Huygens ve Melehiesedeck Thevonet (1620-1692) vardı.

Hayy b. Yekzân’a ilk defa Yahudi filozoflarınca ilgi duyulmasına rağmen, şimdiki bilgilerimize göre, Spinoza’ya kadar fazla etkilenme görülmemektedir. Daha önce de belirtildiği gibi, bu eseri İbraniceye ilk defa çeviren ve üzerine 1349 yılında İbranice bir şerh yazan, meşhur Yahudi düşünür Moise de Narbonne’dur.

Batılılarca ismi, Averroes, Averroys, Aben-Rassad, Avenryz, Adveroys, Aben-Rois, Aben-Rust ve benzer şekillerde Latinceleştirilen İbn Rüşd, Batı felsefesinin oluşumunda en çok payı olan İslâm filozofudur.

İbn Rüşd’ten etkilenen ilk Hıristiyan filozofları arasında Michel Scot ve Hermann I’Allemand vardır.

XIII. yüzyılda İbn Rüşd’ten etkilenenlerin başında Roger Bacon ve Saint Thomas gelir. Montaigne, Descartes ve David Hume de, İbn Rüşd’ten etkilenen Batılı filozoflardır.

Gerçekte İbn Rüşd’te böyle bir hakikat kuramı yoktur. İbn Rüşd Faslu’lMakâl adlı eserinde din ve felsefe insanı tek hakikate götüren ikiz iki yoldur der.

XII. ve XIII. yüzyıllarda İbn Rüşd’ten etkilenen ilk Yahudi filozoflar arasında meşhur Musa b. Meymun ve talebesi Joseph ben-Juda vardır.

Levi ben-Gerson (Messer Leon), devrin başta gelen Yahudi filozofudur; İbn Rüşd’ten etkilenerek âlemin kıdemini savunmuştur.

Bîrûnî, Suhreverdi ve İbn Miskeveyh gibi filozof ve bilginlerin eserleri Ortaçağ’da Latinceye hiç çevrilmemiştir.