İŞLETME İLKELERİ - Ünite 3: İşletmelerin Sınıflandırılması ve Türleri Özeti :

PAYLAŞ:

Ünite 3: İşletmelerin Sınıflandırılması ve Türleri

Giriş

İktisadi birimler olarak da nitelendirilen işletmeler belirli amaçlara yönelik olarak faaliyetlerini gerçekleştirir. Bir ekonomik birimin işletme olarak nitelendirilmesi için kâr amacı taşıması yeterli değildir. Özellikle sanayi devrimiyle birlikte hız kazanan ekonomik ve teknolojik gelişmeler, birbirinden farklı yapı, özellik ve amaçlara sahip binlerce işletmenin varlığını da beraberinde getirmiştir. Bu durum, işletme biliminin temel konusu olan işletmelerin bilimsel olarak ele alınıp incelenebilmeleri için belirli ölçütlere göre sınıflandırılmalarını zorunlu kılmıştır. İşletmelerin sınıflandırılmasında çok sayıda ölçüt ve yaklaşım mevcuttur. İşletme alanında güçlü bir kavrayışa sahip olabilmek için işletmelerin farklı bakış açılarına göre sınıflandırılmasını başka bir deyişle işletme türlerini bilmek gerekir.

İşletmelerin Sınıflandırılmasının Önemi

İşletmeleri anlayabilmek ve işletme bilimini daha iyi kavrayabilmek için işletmelerin hangi ölçütlere göre, ne şekilde sınıflandırıldığını bilmek gerekmektedir.

İşletmelerin sınıflandırılmasında ürettikleri mal ve hizmetler, faaliyet alanları, büyüklükleri, hukuki yapıları gibi çok çeşitli ölçütler kullanılmaktadır. İşletmelerin sınıflandırılmasına yönelik yaklaşımlar incelendiğinde en yaygın kullanılan ölçütlerin şunlar olduğu görülmektedir:

  • Faaliyet alanı
  • Sermayenin mülkiyeti
  • Büyüklük
  • Üretimde kullanılan teknoloji
  • Hukuki yapı
  • İşletmeler arası anlaşmalar

İşletmeler yukarıdaki ölçütler doğrultusunda sınıflandırılırken sahip oldukları özellikler doğrultusunda aynı anda birden fazla sınıfta yer alabilmektedir.

Ülke ekonomisine ilişkin yapılacak değerlendirmelerin ve alınacak kararların isabetli olabilmesi öncelikle, ekonominin ne tür işletmelerden oluştuğunun belirlenmesine bağlıdır.

Yer aldıkları sınıflara göre işletme türleri şu şekilde sıralanabilir:

  • Faaliyet alanlarına göre işletme türleri
    • Ürün üreten işletmeler
    • Hizmet üreten işletmeler
    • Ticaret işletmeleri
  • Sermayenin mülkiyetine göre işletme türleri
    • Özel işletmeler
    • Kamu işletmeleri
    • Yabancı sermayeli işletmeler
  • Büyüklüklerine göre işletme türleri
    • Mikro ölçekli işletmeler
    • Küçük ölçekli işletmeler
    • Orta ölçekli işletmeler
    • Büyük ölçekli işletmeler
    • Makro ölçekli işletmeler
  • Üretim faktörlerinin ağırlığına göre işletme türleri
    • Emek yoğun işletmeler
    • Sermaye yoğun işletmeler
  • Hukuki yapılarına göre işletme türleri
    • Kişi (şahıs) işletmeleri
    • Sermaye işletmeleri
    • Kooperatifler
  • İşletmeler arası anlaşmalara göre işletme türleri
    • Centilmen
    • Kartel
    • Konsern
    • Tröst
    • Holding
    • Konsorsiyum
    • Tam birleşme (merger veya füzyon)

Faaliyet Alanlarına Göre İşletme Türleri

İşletmeler faaliyet alanlarına göre sınıflandırılırken temel alınan ölçütler; faaliyet konusu, üretilen ürünün türü ve faaliyetin gerçekleştirildiği sektördür. İşletmeler faaliyet konuları gereğince bir ürün üretip pazarlayabilecekleri gibi, insanların ihtiyaç duydukları hizmetleri de sunabilmektedir. Bazı işletmeler ise bir başka işletmenin ürettiği ürünü toptan satın alıp perakende olarak müşterilere satmaktadır. Bu bakımdan işletmeler; ürün üreten işletmeler, hizmet üreten işletmeler ve ticaret işletmeleri olmak üzere üçe ayrılmaktadır.

Ürün Üreten İşletmeler

Ürün üreten işletmeler, imalatçı veya üretici işletmeler olarak da adlandırılır. Bu işletmeler gözle görülebilen, elle tutulabilen yani somut ve maddi ürünler üreten işletmelerdir. Bu işletmeler faaliyette bulunduğu endüstriye göre üç grupta toplanmaktadır:

  1. Temel endüstri işletmeleri
    • Tarım işletmeleri
    • Maden işletmeleri
  2. İmalat endüstrisi işletmeleri
    • Analitik endüstriler
    • Sentetik endüstriler
    • Montaj endüstrileri
    • Bütünleşmiş endüstriler
  3. Yapı endüstrisi işletmeler
    • İnşaat işletmeleri

Temel endüstri işletmeleri; çiftçilik, ormancılık, balıkçılık, hayvancılık ve madencilik faaliyetleriyle uğraşan işletmelerden oluşur. Çiftçilik, hayvancılık, balıkçılık ve ormancılıkla uğraşan işletmelerin geneline tarım işletmesi denir. Maden işletmeleri ise maden kaynağının tespit edilmesi, çıkarılması, depolanması, işlenmesi ve satışı gibi faaliyetleri yürütür. Maden işletmeleri genellikle, çıkarılan madenlerin farklı nitelikteki ürünlere dönüştürülmesi işiyle uğraşmaz.

İmalat endüstrisi işletmeleri, endüstri veya imalat işletmeleri olarak da adlandırılmaktadır. Bu işletmeler, üretim sürecinde ham madde ve malzemeleri işleyerek biçimsel, fiziksel veya kimyasal olarak değişikliğe uğratıp ihtiyaçlara uygun ürünlere dönüştürür. Analitik endüstri işletmeleri, ham maddeleri ayrıştırarak değişik ürünlerin üretiminde kullanır. Örneğin petro-kimya endüstrisi bir analitik endüstridir. Petrol arıtma işletmeleri petrolü ayrıştırarak gaz, benzin, yağ, asfalt elde eder. Sentetik endüstri işletmeleri, bir ürünü elde etmek için çeşitli ham maddeleri fiziksel ve kimyasal bileşimler şeklinde bir araya getiren işletmelerdir. Örneğin ilaç, boya, deterjan, plastik üreten işletmeler bu endüstride yer alır. Montaj endüstrisi işletmeleri, çeşitli parçaları bir araya getirerek ürünler elde eden işletmelerdir. Uçak, otomobil, tren gibi taşıtların parçalarını birleştirerek üretim yapan işletmeler montaj endüstrisi işletmelerine örnek olarak verilebilir. Bütünleştirilmiş endüstri işletmeleri, maden işletmeleri tarafından yer altından çıkarılan ham maddelerin işlenerek daha gelişmiş ürünlere dönüştürüldüğü bakır, demir-çelik gibi endüstrilerde faaliyet gösteren işletmelerdir.

Yapı endüstrisi , devlet, bireyler, ticari işletmeler ve sanayinin ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik yapıların üretiminin gerçekleştirildiği endüstri dalıdır.

Hizmet Üreten İşletmeler

Hizmet işletmeleri, hizmet üretmek ve satmak amacıyla faaliyette bulunan işletmelerdir. Hizmet, insan ihtiyaçlarının karşılanmasına yönelik olarak üretilen, maddi olmayan, soyut, stok edilemeyen çıktılardır. Hizmetin en önemli özelliği soyut olması ve depolanmasının mümkün olmamasıdır.

Hizmet üretimi alanında faaliyet gösteren işletmeler yaptıkları faaliyetlere göre aşağıdaki gibi sıralanabilir:

  • Sağlık hizmetleri üreten işletmeler: Hastaneler, poliklinikler, muayenehaneler.
  • Eğitim hizmetleri üreten işletmeler: Okullar, dershaneler, eğitim kursları.
  • Konaklama hizmetleri üreten işletmeler: Otel, motel, tatil köyleri.
  • Eğlence hizmetleri üreten işletmeler: Tiyatro, sinema, konser salonları, müzikholler.
  • Taşıma ve iletişim hizmetleri üreten işletmeler : Otobüs işletmeleri, hava yolu firmaları, kargo şirketleri, posta ve telefon işletmeleri.
  • Danışmanlık hizmeti üreten işletmeler: Hukuk büroları, mali müşavirlik büroları, her türlü danışmanlık firmaları.

Bunların yanı sıra, güvence hizmetleri sunan sigorta şirketleri, finansman hizmetleri sunan bankalar ve benzeri finans kuruluşları, kişisel bakım hizmetleri sunan güzellik salonları ve kuaförler, yeme içme hizmetleri sunan lokantalar da hizmet üreten işletmeler arasında yer alır. Hizmet işletmelerinin en belirgin özelliği emek yoğun çalışmalarıdır.

Ticaret İşletmeleri

Üretici işletmeler ile tüketiciler arasında köprü vazifesi görerek üretici işletmeler tarafından üretilen ürünlerin tüketicilere ulaşmasına aracılık eden işletmelerdir. Ticaret işletmeleri bir başka işletme tarafından üretilmiş ürünleri, hiç değiştirmeden ya da küçük değişiklikler yaparak ihtiyaç sahiplerine ulaştırmak amacıyla kurulmuşlardır. Ticaret işletmeleri söz konusu ürünleri üretici işletmeden satın alarak kendi hesaplarına satabilecekleri gibi, ürünlerin mülkiyetini üzerlerine almadan mülkiyetin satıcıdan alıcıya aktarılmasında görev üstlenebilir. Ürünlerin mülkiyetini üzerlerine alıp satan ticari işletmeler toptancı ve perakendeci , ürünlerin mülkiyetini almadan satıcı ve alıcıyı bir araya getiren ticari işletmeler ise komisyoncu ve acente olarak adlandırılırlar. Bu işletmeler taşıma, depolama, dağıtım, tutundurma ve satış gibi pazarlama işlevlerinin yerine getirilmesinde önemli rol oynarlar.

Sermayenin Mülkiyetine Göre İşletme Türleri

İşletmelerin sermayenin mülkiyetine göre sınıflandırılmasında temel ölçüt, sermayenin temin edildiği kaynaktır. İşletmelerin kullandığı üretim faktörleri ve sermaye; özel kaynaklardan, kamusal kaynaklardan ve yabancı kaynaklardan sağlanabilir. Bu sınıflandırma, işletmeleri sahiplerine göre tanımlamaktadır. Buna göre, mülkiyeti devlete ait işletmeler olabildiği gibi, özel kesime ait olan, kamu-özel ortaklığı çerçevesinde yürütülen veya mülkiyeti başka ülkelerin girişimcilerine ait olan işletmeler de vardır. Bu sınıfa giren işletmeler; özel işletmeler, kamu işletmeleri ve yabancı sermayeli işletmeler olmak üzere üçe ayrılır.

Özel İşletmeler

İşletme mülkiyetinin ve sermayesinin tamamının veya yarısından fazlasının özel kişilere ait olduğu işletmelerdir. Bu işletmeler, belirli amaçlar doğrultusunda, bir ya da daha fazla sayıda gerçek ve/veya tüzel kişinin sermayelerini bir araya getirerek oluşturdukları kuruluşlardır.

Gerçek kişi , sağ ve tam doğmak kaydıyla kişinin anne karnına düşmesinden ölümüne kadar olan süreçte hukuken bireyler için kullanılan kavramdır. Tüzel kişi, gerçekte kişilik sahibi olmayan ancak varsayım olarak kişilik sahibi olduğu kabul edilen, belli bir amacı gerçekleştirmek üzere bağımsız bir varlık hâlinde örgütlenmiş, hak ve fiil ehliyetine sahip hukuki yapılardır. Şirketler, spor kulüpleri, siyasi partiler, sendikalar tüzel kişi örnekleridir.

Kamu İşletmeleri

Sermayesinin ve dolayısıyla mülkiyetinin tamamı veya yarısından fazlası devlete veya kamu tüzel kişilerine ait olan işletmelere kamu işletmeleri denir. Kamu işletmeleri kâr elde etmek amacıyla da kurulabilmekle birlikte temel amaçları kâr elde etmek olmayıp topluma hizmet etmektir. Kamu işletmeleri genellikle toplumsal önemi bulunan fakat düşük kâr marjları nedeniyle özel kesimin yatırım yapmayı tercih etmediği alanlarda veya büyük sermaye yatırımı gerektirmesi nedeniyle özel kesimin yetersiz kaldığı alanlarda devlet eliyle kurulur. Türkiye’de devlet tarafından işletilen tarım işletmeleri (TİGEM), haberleşme hizmetleri (PTT), demir yolları (TCDD), hava yolları (THY), bankalar (Ziraat Bankası), telekomünikasyon şirketleri (TÜRKSAT Uydu Haberleşme Kablo TV ve İşletme AŞ) bu işletmelere örnek olarak verilebilir.

Sermayesini kamu (devlet) ve özel kişilerin birlikte oluşturduğu işletmeler karma işletmeler olarak adlandırılır. Kamuya ait sermaye payının toplam işletme sermayesinin %50’sini aşması durumunda bu tür işletmeler kamu işletmesi niteliği kazanır.

Türkiye’de farklı kanunlar çerçevesinde faaliyet gösteren kamu işletmelerinden bazıları İktisadi Devlet Teşekkülleri, Kamu İktisadi Kuruluşları ve Yerel Yönetim İşletmeleridir.

İktisadi Devlet Teşekkülleri (İDT) ile Kamu İktisadi Kuruluşları genel olarak Kamu İktisadi Teşebbüsleri (KİT) şeklinde adlandırılır.

Kamu işletmelerinin önemli bir bölümünü İktisadi Devlet Teşekkülleri (İDT) oluşturmaktadır. Bunlar, sermayesinin tamamı devlete ait, iktisadi alanda ticari esaslara göre faaliyet göstermek üzere kurulan kamu iktisadi teşebbüsleridir. Öncelikli olarak kâr amacı güderler. Özel yasayla kurulan bu teşekküller, tüzel kişiliğe sahip ve koydukları sermaye ile sınırlı sorumluluk taşıyan devlet kuruluşlarıdır. Türkiye’de İDT olarak kurulmuş işletmelere örnek olarak Çay İşletmeleri Genel Müdürlüğü (ÇAYKUR), Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO), Devlet Malzeme Ofisi (DMO), Türkiye Lokomotif ve Motor Sanayii A.Ş. (TÜLOMSAŞ), Boru Hatlarıyla Petrol Taşıma AŞ (BOTAŞ) ve Türkiye Kömür İşletmeleri (TKİ) verilebilir.

Kamu İktisadi Kuruluşları (KİK) , kuruluş sermayesinin tamamı devlete ait olan, tekel niteliği taşıyan ürünlerin yanı sıra, temel ürün ve hizmetleri kamu yararını gözeterek üretmek ve de dağıtmak üzere kurulan teşebbüslerdir. Bu teşebbüslerin asıl amacı, kamu hizmeti yönü ön planda olan faaliyetleri yürütmek ve toplumsal fayda yaratmaktır. Tüzel kişiliğe sahiptirler. Kamu İktisadi Kuruluşlarına örnek olarak Devlet Hava Meydanları Genel Müdürlüğü, Kıyı Emniyeti Genel Müdürlüğü ile Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları Genel Müdürlüğü verilebilir.

İktisadi Devlet Teşekkülleri (İDT) ve Kamu İktisadi Kuruluşları (KİK) kendilerine bağlı olarak müessese, bağlı ortaklık ve iştirakler kurabilirler. Müessese , sermayesinin tamamı bir İDT veya KİK’e ait olup, bunlara bağlı olarak faaliyet yürüten işletme ya da işletmeler topluluğudur. Bağlı ortaklık, sermayesinin %50’sinden fazlası İDT veya KİK’e ait olan işletme ya da işletmeler topluluğundan oluşan anonim şirketlerdir. İştirak, İDT, KİK ve/veya bağlı ortaklıklarının sermayelerinin en az %15 en fazla %50’sine sahip oldukları anonim şirketlerdir.

Yerel yönetim işletmeleri, belediyelere, il özel idarelerine ve köylere bağlı olarak kurulan ve tüzel kişiliği bulunmayan işletmelerdir. Mahalli idarelere bağlı işletmeler olarak da adlandırılırlar. Kamu hizmeti görmek için veya ticari amaçlarla kurulurlar. Belediyelerin su, doğalgaz, toplu taşıma işletmeleri ve ekmek fabrikaları ile il özel idareleri ait oteller, köy tüzel kişiliklerinin kurup işlettikleri kaplıcalar bu tür işletmelerin tipik örnekleridir.

Bunların yanı sıra, genel bütçeye dâhil işletmeler, katma bütçeli dairelere bağlı olarak kurulan işletmeler ve özel bütçeli devlet işletmeleri Türkiye’de faaliyette bulunan diğer kamu işletmeleridir.

Ödenmiş sermayesinin yarısından fazlası kamuya ait olan, oy hakkının çoğunluğu kamuda bulunan, yönetim kurulu ve denetim kurulu üyelerinin yarıdan fazlası kamu tarafından seçilen kuruluşlara kamu işletmesi denir.

Yabancı Sermayeli İşletmeler

Teknolojik gelişmelerin sunduğu olanaklar, mevcut pazarların yetersiz hâle gelmesi, büyüme ihtiyacı, daha yüksek kâr elde edebilme fırsatı gibi nedenlerle işletmelerin başka ülke pazarlarına yönelmesi yabancı sermayeli işletmelerin doğmasına yol açmıştır. Yabancı sermayeli işletmeler, mülkiyeti başka ülke girişimcilerine ait olan işletmelerdir. Bu işletmelerde sermayenin tümü yabancı girişimcilerin olabilir. Bunun yanı sıra, dış ülkelerin girişimcilerinin girdikleri ülkede özel veya kamu işletmeleri ile ortaklık kurmaları da mümkündür. Bu işletmeler, ülkeler arasında yapılan ikili anlaşmalarla sağlanan hak ve ayrıcalıklarla karşılıklı sermaye yatırımlarına olanak tanınması sonucu kurulurlar. Türkiye’de yabancı sermayeli işletmelerin çok azında %100 yabancı sermaye olmakla beraber, büyük çoğunluğu kamu ve özel kesimden şirket birleşmeleri şeklinde yerli ortaklara sahiptir.

Büyüklüklerine Göre İşletme Türleri

İşletmelerin büyüklüklerine göre gruplandırılması yaygın olarak kullanılan bir sınıflandırma yaklaşımıdır. Çünkü işletmenin büyüklüğü kârlılık, performans, rekabet gücü, istihdam kapasitesi, üretim hacmi gibi birçok unsuru etkileyen bir değişkendir. Ancak işletmelerin büyüklüklerine göre sınıflandırılmasında standart bir yaklaşım bulunmamaktadır. İşletme büyüklüklerinin tanımlanmasında kullanılan ölçütler ülkeden ülkeye, zamana ve faaliyette bulunulan alana göre farklılıklar göstermektedir. Bununla birlikte, işletmelerin büyüklüğünün belirlenmesinde kullanılan ölçütler genel olarak, niceliksel (kalitatif) ve niteliksel (kantitatif) ölçütler biçiminde ikiye ayrılır. Yaygın olarak kullanılan ölçütler şunlardır:

  • Niceliksel ölçütler;
    • Çalışan sayısı
    • Sermaye miktarı
    • Yatırım miktarı
    • Satışlar
    • Kullanılan girdi miktarı
    • Üretim kapasitesi ve miktarı
    • Makine ve tezgâh sayısı
    • Harcanan enerji miktarı
    • Pazar payı
    • Kullanılan arazinin alanı
    • Harcanan enerji miktarı
    • İsgörenlere ödenen ücretler
  • Niteliksel ölçütler;
    • Yönetim biçimi
    • Pazarlık gücü
    • Hukuksal yapı
    • Örgüt yapısı
    • Pazar yapısı (bölgesel, ulusal, uluslararası)
    • Sermaye yapısı

İşletmeler büyüklüklerine göre genelde küçük, orta ve büyük ölçekli işletmeler biçiminde sınıflandırılmakla birlikte günümüzde bu sınıflandırma genişletilerek çok küçük (mikro) ve çok büyük (makro) ölçekli işletmeler de sınıflandırmaya dâhil edilmiştir. Türkiye’de işletmelerin niceliklerine göre büyüklüklerinin belirlenmesinde Sanayi ve Ticaret Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkındaki Kanun’a dayanılarak hazırlanan “Küçük ve Orta Büyüklükteki İşletmelerin Tanımı, Nitelikleri ve Sınıflandırılması Hakkındaki Yönetmelik” esas alınmaktadır.

Mikro Ölçekli İşletme

Yıllık istihdam edilen çalışan sayısı 10 kişiden az olan ve yıllık net satış hasılatı veya mali bilançosundan herhangi biri 3 milyon Türk lirasını aşmayan çok küçük ölçekli işletmelerdir. Bu tip işletmelerde iş yükü birkaç kişinin altından kalkabileceği düzeydedir. Ayakkabı tamircileri, mahalle bakkalları çok küçük işletmelere örnek olarak verilebilir. Bazı durumlarda tek bir çalışanı tam gün istihdam etmeye yetmeyecek kadar düşük bir iş hacmine sahip olurlar. Bu durumdaki mikro ölçekli işletmelere cüce işletme denir.

Küçük Ölçekli İşletme

Yıllık istihdam edilen çalışan sayısı 50 kişiden az olan ve yıllık net satış hasılatı veya mali bilançosundan herhangi biri 25 milyon Türk lirasını aşmayan işletmelerdir. Bu tür işletmelerde genellikle, yalın bir örgüt yapısı altında işletme sahipliği ve yöneticiliği aynı kişide toplanmıştır. Personel sayısının az olması ve örgüt yapısının basit olması bu işletmelere esneklik ve etkinlik sağlar. Bu işletmeler çoğu kez sermayelerini artırmak yoluyla orta ölçekli işletme hâline gelme çabası içindedirler.

Orta Ölçekli İşletme

Yıllık istihdam edilen çalışan sayısı 250 kişiden az olan ve yıllık net satış hasılatı veya mali bilançosundan herhangi biri 125 milyon Türk lirasını aşmayan işletmelerdir. Genellikle, dayanıklı ve dayanıksız tüketim mallarının üretildiği endüstri alanlarında faaliyet gösterirler.

Büyüklüklerine göre yapılan sınıflandırmada mikro ölçekli, küçük ölçekli ve orta ölçekli işletme sınıflarına giren işletmelere Küçük ve Orta Büyüklükteki İşletmeler (KOBİ) adı verilmektedir. Genel olarak KOBİ’ler daha çok emek yoğun çalışan, hızlı karar verme becerisine sahip, düşük düzeyde yönetim giderleri olan ve ucuz bir üretim gerçekleştiren iktisadi girişimler olarak ifade edilmektedir. KOBİ’lerin avantajları ve ekonomik yararları aşağıdaki gibi sıralanabilir:

  • Girişimcilik ve yenilikçiliğin gelişmesine katkı sağlama,
  • İstihdamın, gelirin ve refahın artmasını sağlama,
  • Pazarda meydana gelen değişimlere kolay ve hızlı uyum sağlayabilme,
  • Müşteri ile yakın ilişkiler kurabilme,
  • Etkin çalışan-işveren ilişkileri kurma,
  • Yeni talep yaratabilme ve karşılanmamış taleplere yanıt verebilme,
  • Rekabetin korunmasına ve gelişmesine katkı sağlama,
  • Düşük maliyetlerle çalışabilme,
  • Daha az sermaye, bürokratik işlem ve maliyetle kurulabilme.

KOBİ’lerin yukarıda sayılan avantajlarının yanı sıra kısıtlı finansman, sınırlı büyüme, yetersiz yönetim gibi dezavantajları da vardır.

KOBİ’ler, bağımsız bir yönetime sahip olan ve bulunduğu pazarı hâkimiyeti altına alma gücü bulunmayan yerel işletmelerdir. KOBİ’leri belirleyen ölçütler ülkelerin ekonomik yapılarına bağlı olarak değişmektedir. KOBİ’leri tanımlamada en çok kullanılan ölçüt, istihdam edilen işçi sayısıdır. Ancak, yalnızca çalışan sayısına göre işletmeleri sınıflandırmak ülke içinde ve ülkeden ülkeye yanıltıcı değerlendirmeler yapılmasına neden olabilmektedir.

Büyük Ölçekli İşletme

Türkiye’de işletmelerin niceliklerine göre büyüklüklerinin belirlenmesinde esas alınan Küçük ve Orta Büyüklükteki İşletmelerin (KOBİ) Tanımı, Nitelikleri ve Sınıflandırılması Hakkındaki Yönetmelik’te büyük işletme tanımı yapılmamıştır. Fakat Yönetmelik’te yer alan küçük ve orta büyüklükte işletme tanımıyla, büyük işletme olarak kabul edilecek işletmeler dolaylı olarak belirlenmiştir. Buna göre, yıllık istihdam edilen çalışan sayısı 250 kişiden fazla olan ve yıllık net satış hasılatı veya mali bilançosu 125 milyon Türk lirasını aşan işletmeler büyük işletme olarak sınıflandırılmaktadır. Bu tür işletmeler genellikle anonim şirket biçiminde örgütlenmekte ve çimento, petrokimya, lastik, otomobil, enerji, bilişim teknolojileri gibi sektörlerde faaliyet göstermektedir. Kitlesel üretim yapabilme ve bu sayede çok yüksek kârlılık oranlarına ulaşabilme imkânına sahiptirler. Büyük işletmelerin sahip olduğu avantajlar ve dezavantajlar şöyledir:

  • Avantajlar;
    • Ar-Ge Bütçeleri
    • Büyük ölçekli satın almalar
    • Etkin eğitim ve geliştirme
    • Finansal güç
    • Yetkin yönetim
    • Verimli üretim
  • Dezavantajlar;
    • Ekonomik sorunlara neden olabilme
    • Politik güç sağlama
    • Esnek olamama

Makro Ölçekli İşletme

Çalıştırdıkları kişi sayısı 2000 ve daha fazla olan, diğer işletmelere kıyasla çok büyük bir üretim gücüne, yüksek rekabet üstünlüğüne, çok geniş pazar paylarına, büyük tutarlarda sermaye miktarına ve yüksek teknolojilere sahip olan işletmelerdir. Genellikle uluslararası bir karaktere sahiptirler. Büyük miktarda yatırımlar gerektiren nükleer santral, silah sanayi, gemicilik, büyük limanlar, baraj ve hidroelektrik santrali gibi iş kolları bu işletmelerin faaliyet alanlarını oluşturur.

İşletmeleri büyüklüklerine göre ayırırken sağlıklı bir sınıflandırma yapabilmek için yalnızca nicel ölçütlerin değil nitel ölçütlerin de dikkate alınması gerekmektedir. Örneğin küçük işletmelerde yönetim biçimi merkezci, bağımsız ve örgüt yapısı dikey iken büyük işletmelerde merkezci olmayan yönetim biçimi ile dikey-kurmay, dikey-fonksiyonel veya yatay örgüt yapılarına rastlanmaktadır. Hukuki yapı bakımından değerlendirildiğinde ise şahıs şirketi statüsündeki işletmelerin sermaye şirketlerine göre daha küçük olduğu görülmektedir. Ayrıca, küçük işletmelerin sermaye yapısı öz kaynak ağırlıklı iken büyük işletmelerde borçlanma daha fazladır.

Üretim Faktörlerinin Ağırlığına Göre İşletme Türleri

Bu sınıflandırma yaklaşımında işletmeler ürün ve hizmet üretiminde kullandıkları üretim faktörlerinin ağırlığına göre ayrıma tabi tutulmaktadır. Ürün ve hizmet üretiminin gerçekleştirilmesini sağlayan üretim faktörleri; doğal kaynaklar, iş gücü (emek), sermaye (kapital), girişimci ve teknolojidir.

Emek yoğun işletmeler, üretimde yoğun olarak emek (iş gücü) faktörünü kullanan işletmelerdir. Emek yoğun işletmelerde, iş gücü üretim faktörleri içerisinde önemli bir paya sahiptir. Genellikle mekanizasyona dayalı üretim teknikleri kullanırlar. Bu işletmelerin en belirgin özelliği, toplam üretim maliyetinin büyük bir bölümünü işçilik giderlerinin oluşturmasıdır. Emek yoğun işletmelere örnek olarak hazır giyim, ayakkabı ve hizmet sektörlerinde faaliyette bulunan işletmeler gösterilebilir.

Sermaye yoğun işletmeler , teknolojinin yoğun olarak kullanıldığı ve yüksek miktarda sermayeye sahip olan işletmelerdir. Toplam varlıkları içinde sabit varlıkları önemli bir paya sahiptir. Bu tür işletmeler üretim süreçlerinde emek yoğun işletmelere kıyasla daha gelişmiş üretim teknolojileri kullanır. Bu durum yüksek miktarlarda sabit sermaye gerektirdiği için kuruluş maliyetleri emek yoğun işletmelere kıyasla oldukça yüksektir. Sermaye yoğun işletmelere en tipik örnekler bilgisayar ve otomobil üreten işletmelerdir.

Hukuki Yapılarına Göre İşletme Türleri

Ülkeden ülkeye farklılıklar göstermekle beraber işletmelerin hukuksal yapılarına göre sınıflandırılmasında genel olarak tüm ülkelerde geçerli olan hukuksal biçimler bulunmaktadır. Türkiye’de işletmelerin hukuki yapısını düzenleyen temel kanun Türk Ticaret Kanunu’dur. Bunun yanı sıra Borçlar Kanunu, Kooperatifler Kanunu, Vergi Kanunu ve İş Kanunu’nda da işletmelerin hukuksal yapılarını belirleyen düzenlemeler yer almaktadır. Türkiye’deki düzenlemeler doğrultusunda işletmeleri hukuki yapılarına göre aşağıdaki gibi sınıflandırabiliriz:

  • Kişi (şahıs) işletmeleri
    • Tek kişi işletmesi
    • Adi şirket
    • Kollektif şirket
    • Komandit şirket
  • Sermaye işletmeleri
    • Anonim şirket
    • Limited şirket
    • Sermayesi paylara bölünmüş komandit şirket
  • Kooperatifler
    • Üretim kooperatifleri
    • Tüketim kooperatifleri
    • Tarım satış kooperatifleri
    • Tarım kredi kooperatifleri
    • Yapı kooperatifleri

Türk Ticaret Kanunu’nda şirket (ortaklık) şeklindeki işletmeler, adi şirketler ve ticaret şirketleri olmak üzere iki ana gruba ayrılmıştır. Ticaret şirketleri ise kendi içinde şahıs şirketleri (kollektif, komandit) ve sermaye şirketleri (anonim, limited, paylı komandit) olmak üzere iki alt gruba ayrılmıştır.

Kişi (Şahıs) İşletmeleri

Sermayeleri ve yönetimleri bakımından kişilere (şahıslara) bağlı olarak örgütlenen ve sorumlulukları ortakların kişisel varlıklarını da kapsayan işletmelerdir. Ortakların işletme borç ve yükümlülüklerine karşı sınırsız sorumlu olması, kişisel emek ve ticari itibarlarını işletmeye sermaye olarak koyabilmesi bu tür işletmelerin itibarını artıran özelliklerdir. Kişi işletmelerinin en başta geleni, aynı zamanda en eski işletme türü olan tek kişi işletmesidir. Bunun yanı sıra, şirket (ortaklık) biçiminde örgütlenmiş olan adi şirket, kollektif şirket ve komandit şirket de kişi işletmesi olarak nitelendirilmektedir.

Birden fazla gerçek ve/veya tüzel kişinin ortak bir ticari amacı gerçekleştirmek için emek ve sermayelerini bir sözleşme ile bir araya getirmeleriyle kurulan işletmelere şirket (ortaklık) adı verilmektedir.

Tek bir şahsa ait olan ve o şahıs tarafından kurulup yönetilen işletmelere tek kişi işletmesi denir. Tek kişi işletmeleri en eski, basit ve uygulamada en çok görülen işletme biçimidir. İşletmenin sahibi olan kişi işletme faaliyetleri konusunda bütün riskleri üstlenir, her türlü kararı alır, uygular ve denetler. İşletmenin ayrı bir tüzel kişiliği yoktur. Bu nedenle işletme sahibi işletmenin borç ve yükümlülüklerine karşı tüm mal varlığıyla (sınırsız) sorumludur. Tek kişi işletmesinin avantajları şunlardır; kurulmasının kolay olması, yalın bir örgüt ve yönetim yapısına sahip olması, sürat ve esnekliğinin yüksek olması, kârın tek elde toplanması, vergi yükümlülüklerinin az olması ve kredi bulma kolaylığı sağlaması. Diğer taraftan tek kişi işletmesinin taşıdığı dezavantajlar ise şunlardır; büyüme olanaklarının sınırlı olması, modern yönetim ve işletme esaslarının uygulanamaması, sürekliliğinin işletme sahibinin yasam süresine bağlı olması, işletme sahibinin işletmenin tüm borçlarından sınırsız sorumlu tutulması.

Adi şirket, iki veya daha fazla kişinin ortak bir amaca ulaşmak için sermaye ve emeklerini birleştirerek sözlü veya yazılı bir sözleşmeye dayalı olarak kurdukları işletme türüdür. Her konuda faaliyette bulunan basit ve yaygın bir ortaklık biçimidir. Örneğin aralarında akrabalık ya da arkadaşlık ilişkisi bulunan kişiler market, taksi durağı, tamir atölyesi vb. işletmek için bu tür ortaklıklar kurabilirler. Adi şirket şeklindeki işletmelere ilişkin esaslar Borçlar Kanunu’yla düzenlenmiştir. Bu tür işletmeler ticaret siciline şirket olarak kayıt olmazlar. Tek kişi işletmelerine benzer biçimde, her ortak şirketin borçlarından dolayı kişisel varlıklarının tümüyle birinci derecede, sınırsız ve müteselsil olarak sorumludur.

Kollektif şirket, ticari bir işletmeyi, bir ticaret unvanı altında işletme amacıyla gerçek kişiler arasında kurulan ve ortaklarından hiçbirisinin sorumluluğu, şirket alacaklılarına karşı sınırlandırılmamış olan şirkettir. Başka bir deyişle, kollektif şirket gerçek kişilerin ticarethane, fabrika ve benzeri yapıları işletmek için sınırsız sorumlu olarak kurdukları bir ortaklıktır. Kollektif şirketler yalnızca gerçek kişiler arasında ve yazılı sözleşmeyle kurulur. Tüzel kişiliğe sahiptir. Şirketin örgütlenme biçimi ve işleyişi şirket sözleşmesiyle belirlenir. Her ortağın yönetimde söz hakkı vardır. Her ortağa kâr ve zarardan düşecek pay ana sözleşmeyle veya ortakların sonradan verecekleri kararla belirlenir. Kollektif şirketlerde ortaklar şirketin borç ve yükümlülükleri karşısında sınırsız sorumluluğa sahiptir. Kollektif şirketlerin sahip oldukları avantajlar şunlardır; az sayıda kişi tarafından kurulabilmesi, yönetim ve örgütlenmesinin kolay olması, sınırsız sorumluluğun saygınlığı artırması, tüm ortaklar tarafından denetlenebilmesi ve karşılıklı güvene dayanması. Diğer taraftan taşıdığı dezavantajlar ise şöyledir; büyüme ve gelişme olanaklarının sınırlı olması, yetki bölünmesinin yönetimde sorunlar yaratabilmesi ve yeni ortak alınmasının ve ortaklıktan çıkarmanın yasal gereklerinin ağır olması.

Komandit şirket, ticari bir işletmeyi bir ticaret unvanı altında işletmek amacıyla kurulan, şirket alacaklarına karşı ortaklardan bir veya birkaçının sorumluluğu sınırlandırılmamış, diğer ortakların sorumluluğu koydukları sermaye ile sınırlandırılmış olan şirkettir. Adi komandit şirket de denilen bu ortaklık türünü kollektif ortaklıktan ayıran en önemli nokta, ortaklığın borç ve yükümlülüklerinden dolayı üçüncü kişilere karşı olan sorumluluğun bazı ortaklar için sınırlandırılmış olmasıdır. Komandit şirketlerde ortaklardan bir veya birkaçının sorumluluğu sınırlı değilken diğer ortakların sorumlulukları, şirkete katıldıkları sermaye miktarı ile sınırlıdır. Komandite ortak , sorumluluğu sınırsız ve zincirleme olan ortaktır. Şirketin yönetimine seçilebilir. Gerçek kişidir. Komanditer ortak, sorumluluğu şirketteki sermaye ile sınırlı olan ortaktır. Şirketin yönetimine seçilemez. Gerçek ve tüzel kişi olabilir.

Sermaye İşletmeleri

Bir araya gelen ortaklar ve bunların getirdikleri katılma paylarından meydana gelen, ortaklığı kuran kişilerden ziyade ortaklık sonucu oluşan tüzel kişiliğin ön planda olduğu şirketlerdir. Şahıs şirketlerinden farklı olarak şirket yönetimi ortakların kontrolünde değil, oluşturulmuş profesyonel yönetim organlarının elindedir. Ortaklık payları kolaylıkla satılabildiği ve devredilebildiği için ortaklığa girme ve çıkma kolaydır. Dolayısıyla, ortakların ayrılması veya ölümü şirketin devamlılığını etkilemez.

Anonim şirket, ticari bir unvana sahip, ana sermayesi belirli ve paylara bölünmüş olan ve işletme borçlarından dolayı ortakların yalnızca koydukları sermaye tutarı kadar sorumlu oldukları bir ortaklık türüdür. Anonim şirketin özellikleri aşağıdaki gibi özetlenebilir:

  • Yazılı sözleşmeyle kurulur ve tüzel kişiliğe sahiptir.
  • Çalışma konusu belirlidir ve ticari unvanı vardır.
  • Tahvil ve hisse senedi çıkarabilir.
  • Şirketin temel sermayesi eşit paylara (hisselere) bölünmüştür.
  • Yüksek miktarda sermaye gerektiren alanlarda faaliyet gösterir.
  • Ortaklar gerçek veya tüzel kişi olabilir.
  • Ortaklık payları kolaylıkla devredilebilir.
  • Örgüt yapısı genel kurul, yönetim kurulu ve denetçilerden oluşur.
  • Yönetim genellikle profesyonel yöneticilerin elindedir.
  • Şirketin üçüncü kişilere karşı sorumluluğu şirketin mal varlığı ile sınırlıdır.
  • Ortakların sorumluluğu şirkete getirdikleri sermaye miktarı ile sınırlıdır.

Bazı iş alanlarında faaliyette bulunabilmenin temel şartı, kurulacak işletmenin anonim şirket niteliğine sahip olmasıdır. Örneğin bankacılık, sigortacılık, finansal kiralama, döviz bürosu, medya, kredi derecelendirme faaliyetlerinde bulunma hakkı yalnızca anonim şirketlere tanınmıştır. Anonim şirketlerin sahip oldukları avantajlar şunlardır; ortakların sorumluluklarının sınırlı olması, yönetimin profesyoneller tarafından gerçekleştirilmesi, büyüme yeteneğinin fazla olması, şirketin veya payların devrinin kolay olması ve sürekliliğinin payların devrinden etkilenmemesi. Diğer taraftan taşıdığı dezavantajlar ise şunlardır; kuruluş işlemlerinin karışık ve yoğun olması, yasal düzenlemelerle sıkı biçimde kontrol altında tutulması (esnekliğinin az olması), yönetimin yetersizliğinin şirketi iflasa sürükleyecek finansal sıkıntılara yol açabilmesi, yöneticiler ve sermaye sahipleri arasında çıkar çatışmalarının yaşanabilmesi, yönetim ve örgütlenme maliyetlerinin yüksek olması.

Anonim şirketler hisse senedi ihracı yoluyla, özellikle sermaye piyasasının gelişme gösterdiği ülkelerde bireysel tasarrufları toplayarak büyük işletmeler hâline dönüşebilir ve yeni yatırımlarla ülke kalkınmasına olumlu katkılar sağlar.

İki veya daha fazla gerçek veya tüzel kişi tarafından, bir ticaret unvanı altında kurulmuş olup ortakların sorumluluğu şirkete getirmeyi taahhüt ettikleri sermaye ile sınırlı ve esas sermayesi belirli olan şirketlere limited şirket denir. Genellikle ortakları tarafından yönetilen ve müdürler tarafından temsil edilen limited şirketin en belirgin özellikleri şunlardır:

  • Yazılı sözleşmeyle kurulur ve tüzel kişiliğe sahiptir.
  • Ticari unvanı vardır.
  • Tahvil ve hisse senedi çıkaramaz.
  • Ortaklar gerçek veya tüzel kişi olabilir.
  • Ortaklık payının devri diğer ortakların iznini gerektirir.
  • Ortakların sorumluluğu şirkete getirdikleri sermaye miktarı ile sınırlıdır.
  • Bankacılık ve sigortacılık faaliyetleriyle uğraşamaz.
  • Kredi sağlama olanakları sınırlıdır.
  • Büyük girişimlerde bulunamaz ve kolay gelişemez.

Sermayesi paylara bölünmüş komandit şirket, adi komandit şirket ile benzer özelliklere sahip fakat sermayesi anonim şirket gibi paylara bölünmüş olan şirkettir. Yazılı sözleşme ile kurulur ve ticari unvana sahiptir. Şirket ortaklarının bir kısmı kollektif şirketlerde olduğu gibi şirket borç ve yükümlülükleri karşısında sınırsız sorumlu (komandite ortak), diğer kısmı ise anonim şirketlerde olduğu gibi koyduğu sermaye payı ile sınırlı biçimde sorumludur (komanditer ortak). Sermayesi paylara bölünmüş komandit şirketin adi komandit şirketten ayrıldığı temel nokta, komanditer ortaklar için hisse senedi çıkarmasıdır.

Kooperatifler

Kooperatifler, belirli bir ekonomik faaliyette bulunmak üzere kurulan, işletilen, ortak olunabilen ve kârı ortak üyelerce paylaşılan gönüllülük esasına dayalı örgütlerdir. Kooperatifler şirket değildir; tüzel kişiliği olan özel kuruluşlardır. Temel amaçları kâr elde etmek değil üyelerinin belirli ihtiyaçlarını düşük maliyetle karşılamaktır. Gerçek kişiler, kamu tüzel kişileri veya dernekler tarafından kurulan kooperatiflere herkes üye olabilir ve üyelikten ayrılabilir. Ortak sayısı ve sermayesi değişkendir. Genellikle ekonomik bakımdan çok güçlü olmayan kesimlerin karşılıklı dayanışma, yardımlaşma ve ekonomik çıkarları koruma amacıyla bir araya gelmesiyle kurulur.

Kuruluş amaçları birbirinden farklı olduğundan türleri de oldukça fazladır. Uygulamada en çok karşılaşılan kooperatif türleri şunlardır:

  • Üretim kooperatifleri: Endüstriyel veya tarımsal ürün üreticilerinin ham madde sağlanmasından, üretilen ürünlerin değerlendirilmesine kadar farklı amaçlarla bir araya gelerek kurdukları kooperatif türüdür. Bunun yanı sıra işçilerin bir araya gelerek kendi adlarına üretim yapmak istemeleri durumunda da kullanılan bir modeldir.
  • Tüketim kooperatifleri: Ortaklarının gıda, giyecek ve benzeri tüketim maddesi ihtiyaçlarını, düşük fiyata ve yüksek kaliteyle karşılamak amacıyla kurulurlar. Örneğin sebzelerin toptancıdan veya üreticiden satın alınarak ortaklara market fiyatının altında sunulması gibi.
  • Tarım satış kooperatifleri: Çeşitli tarım ürünlerinin bir merkezde toplanarak uygun koşullarda pazarlanması amacıyla kurulurlar. Böylece, ürünün birden fazla el değiştirmesi engellenerek küçük çiftçilerin iç ve dış pazarlarda ürünlerini piyasa fiyatından satabilmeleri sağlanır.
  • Tarım kredi kooperatifleri: Bu kooperatiflerin amacı, tarımsal üretimde kullanılmak üzere ortaklarına yeterli miktarda ve düşük maliyetli kredi sağlamaktır. Bu kooperatiflerin ortakları genelde küçük çiftçilerdir.
  • Yapı kooperatifleri: Ortaklarının konut ihtiyaçlarını en ekonomik ve uygun biçimde karşılamak amacıyla kurulurlar. Bu tür kooperatifler özellikle dar ve orta gelirli toplum kesimlerinin konut sahibi olmasında etkin rol oynar.

Ekonomik kalkınmada önemli bir işletme modeli olan kooperatifler günümüze kadar her türlü ekonomik sisteme uyum sağlayabilmiştir.