İŞLETMELERDE SOSYAL SORUMLULUK VE ETİK - Ünite 2: İş Ahlakı ve Önemi Özeti :

PAYLAŞ:

Ünite 2: İş Ahlakı ve Önemi

Örgütsel ve Küresel Düzeyde İş Ahlakı Kültürüne Duyulan İhtiyaç

Günümüzde küreselleşmeden dolayı farklı kültürlerden gelen insanların çok uluslu şirketlerde çalışmasıyla bazı ahlaki sorunlar ortaya çıkmıştır. İş dünyasında insanlar daha fazla demokrasi ve insan hakları talep etmektedir. İnsanlar din, dil, etnik köken vb. konularda ayrımcılık yaşamamalıdır. Ayrıca bilişim devrimi ve küreselleşme ile birlikte kalite kavramı da iş ahlakını içermektedir. İş ahlakı normatif ve betimleyici olarak ikiye ayrılmaktadır. Normatif iş ahlakı, iş ahlakına uygun olan davranışların neler olduğunu inceler ve iş ahlakı ilkelerinin belirlenmesi üzerinde çalışır. Betimleyici iş ahlakı ise, iş dünyasında var olan ahlaki sorunları ve bu konudaki tutum ve davranışları ortaya çıkarmaya çalışır. Bunu yaparken de davranış bilimlerinin yöntemlerini kullanır.

Ahlak ve Etik Kavramları

Ahlak teriminin iki anlamı vardır. Birincisi insanların toplum içinde uyması gereken kural ve ilkeler; ikincisi ahlak felsefesidir. Ahlak bilgisi, ahlak felsefesi ya da etik ise insana ilişkin ahlaki sorunları doğru ve yanlış bilgileri ortaya koyan ya da koyması gereken disiplindir.

Ahlak bilgisi normatif, betimleyici ya da çözümleyici olabilir. Normatif ahlak nasıl davranılması gerektiği üzerinde dururken, betimleyici ahlak insanların hâlihazırda nasıl davrandıkları ve bunların nedenleri üzerinde durmaktadır. Kişisel ahlak, toplumsal ahlak, iş ve meslek ahlakı birbirinden farklı kavramlardır. İş ahlakı, çalışanlar arasında, çalışanlarla yöneticiler arasında, işletme ve işletmeyle alışverişte bulunanlar ya da işletmeyle çevresel faktörler arasında iş hayatında karşılaşılan tüm ahlaki sorunları inceler. Diğer taraftan, iş ahlakı ya da iş dünyasında karşılaşılan ahlaki sorunlar genel ahlaki sorunlardan ayrı bir yöntemle ele alınmazlar. Sözünden dönmek hayatın diğer alanlarında iyi bir davranış değilse, iş dünyasında da doğru bir davranış değildir. Günümüzde iş ve meslek ahlakının önemi git gide artmaktadır.

İş Ahlakı Kavramının Ortaya Çıkışı ve Gelişimi

İş ahlakı kavramının ortaya çıkışı ve gelişimi oldukça eskidir. Eski Yunan ve Romalı yazar ve filozofları ticari faaliyetlere hırs, yalan karışmış olduğunu düşündükleri için tüccarlarla ilişki sonunda medeniyetlerine yolsuzluk bulaşacağına inanıyorlardı. Yahudilikte ise ticari faaliyetlere olumlu bakılıyordu. Yahudi kutsal metinlerinde servet biriktirmenin genel ahlaka aykırı olmadığı kabul edilmiştir. Dinler, iş ve çalışma ahlakını etkilemiştir. Yahudi hukukunda faiz yasağına karşı geliştirilen kar ortaklığına dayalı sözleşmeler yapılıyordu. Hıristiyanlığında iş ahlakı üzerinde etkisi büyüktür. Her ne kadar ilk zamanlarda kilise, zenginlik ve ticari faaliyetlere şüpheyle baksa da ticareti insanların birbirinin eksikliklerinin gidermeleri açısından hizmet olarak görmüştür. Hıristiyan tüccarların Hıristiyan olan olmayan tüm insanlara karşı dürüst olmalarını ve aynı iş ahlakı standartlarını uygulamalarını istemiştir. Ancak faiz yasağı kilise ile finans dünyası arasında gerilim yaratmıştır. Yunan ve Roma’dan gelen bu gelenek 19. yüzyılın ikinci yarısına kadar sürmüştür. Borç verilen miktardan daha fazlasını istemek günah görülmüştür. Bu faiz sorunu Protestan reformcular tarafından giderilmiştir. Böylece Protestanlıkta sermaye koyan kişinin faiz hakkı yasallaşmış ve dinen meşru sayılmıştır. 1845’te İngiltere’de faiz yasağına ilişkin yasalar yürürlükten kaldırılmıştır. İslam dini kaynakları iş ve ticari faaliyetleri övmüş, teşvik etmiştir. Ticari faaliyetlerde doğruluk ve dürüstlüğe önem verilmiştir. Faiz yasağı hala bir çözüme ulaşmamıştır.

İş ahlakı gelişim beş başlık altında incelenebilir.

a) Ahlakı Arayan İş dünyası (1900-1920)

Bu dönem, işletmeciliğin bir meslek olarak ortaya çıktığı ve yönetim biliminin de bir disiplin olarak belirmeye başladığı yıllara denk gelmektedir. Sosyalist ve liberal hareket arasında şiddetlenen tartışmalar aynı zamanda işletmelerin ve işletmeciliğin amaçlarının ve topluma katkı veya zararlarının da tartışılmaya başlanmasına neden olmuştur. Bu sayede işletmecilikte ahlaki değerler de sorgulanmaya başlanmıştır.

b) Profesyonellik ve İş Ahlakı (1920-1950)

Birinci Dünya Savaşı öncesinde iş ahlakı konusunda yapılan tartışmalar genellikle kapitalizmin eleştirisi ve sosyalist alternatif üzerinde durmuştur. Refahın bölüşülmesi ve devletin ekonomiye müdahalesi gibi makro konular tartışmaların odak noktasını oluşturmuştur.

c) İş Ahlakı ve Büyüyen Karmaşıklık (1950-1970)

Bu yıllarda kitle üretimi yapan dev firmalar ve uluslararası şirketler artık iş dünyasının vazgeçilmez unsurları haline gelmişlerdir. Bu dönemin başlarında da ahlaki problemler hala kişisel bir mesele olarak ele alınmaya devam etmiştir. Tüketici hakları, reklamlar ve satış geliştirme teknikleri incelenmeye başlanmıştır. Bununla beraber bu dönemin ikinci yarısında örgüt teorisinin bulguları kullanılmaya başlanmış ve bu doğrultuda işletme bir ahlaki birim ya da bütün olarak ele alınmıştır.

d) İş Ahlakında Düzen Getirme Girişimleri (1970- 1990)

1977 yılına gelindiğinde işletmelerin ahlaki teorileri de oluşmaya başlamıştır. Ahlakın insan davranışlarının ayrılmaz bir parçası olduğu ve bundan ayrı bir iş ya da işletmecilik ahlakından söz edilemeyeceği görüşü halen bazı düşünürler tarafından savunulmaktaydı. Öte yandan firmaların topluma karşı sorumlulukları olduğu ve bu sosyal sorumluluğun incelenmesi gerektiği, iş ahlakı savunucularının temel argümanı olmuştur.

e) (1990- ) Küresel İş Ahlakı

Artan iş hacmi ve dünya nüfusunun çevreyi ciddi boyutlarda tehdit etmeye başlaması iş ahlakının kapsamına firmaların neden olduğu çevresel sorunları da eklemiştir. Küreselleşmenin bir sonucu olarak ortaya çıkan çok uluslu ve küresel firmalarda, kültürel farklılıkların üstesinden gelme, ayrımcılık gibi konular iş ahlakı araştırmalarının popüler konuları arasına girmiştir.

Genel Ahlak Teorileri Bağlamında İş Ahlakının Temelleri

Kant’ın Ödev ahlakı (Deontoloji), Sonuçsallık (Teleoloji), Erdem Ahlakı ve Adalet Ahlakı olmak üzere dört başlık altında incelenmektedir.

  • Kant’ın Ödev Ahlakı: İş ahlakı işletmenin çıkarları için gerekli midir ya da işletmenin çıkarı için iş ahlakına uymak gerçekten ahlakı bir davranış mıdır? Bu soruların cevabı için ahlak teorilerinden deontoloji ve teleoloji yaklaşımlarından yararlanılır. Ahlak felsefesini geliştiren Immanuel Kant’a göre, ahlaki davranış her koşulda ve durumda uyulması gereken bir davranıştır. Deontoloji olarak bilinen haklar teorisini savunmuştur. Bu teoriye göre, öldürmek, tecavüz etmek, işkence yapmak, soykırım yapmak kötü eylemlerdir. Ahlakın temelinin iyiliği isteme ve ahlak yasası oluşturur. Bu yüzden ahlak yasası koşulsuz bir buyruktur. Ahlak yasası tıpkı doğa yasası gibi istisnasız herkes için buyuran evrensel, tüm insanlar için geçerli olan genel geçer bir yasadır. Kant’a göre işletmenin çıkarlarına uygun olduğu için iş ahlakına uyulması ahlaklı bir davranış değildir.
  • Sonuçsallık (Teleoloji): Bu teoriye göre, bir eylem kendi başına iyi ve kötü değildir. Eylemi iyi ya da kötü yapan eylemin sonuçlarıdır. Bir eylemin, durumun iyi ya da kötülüğü eylemden etkilenenlere sağladığı faydaya göre ölçülür. Faydacılık söz konusu olduğunda sadece maddi faydaları değil, manevi faydalar da düşünülmelidir. Manevi faydalarda bir eylemin ahlakiliği tartışılırken göz önüne alınmalıdır. Sonuçsallığa göre doğru eylem en çok iyiliği üretecek eylemdir.
  • Erdem Ahlakı: İnsanların erdemli kabul edilen davranışları sergilemeleridir. Bu davranışların sonucunda kişinin kendisine ya da topluma fayda ya da zarar gelmesi önemli değildir. Bu anlayışta ahlakla ilgili tüm kavramlar erdeme indirgenebilir. Bir eylemin ahlaki açıdan uygun olup olmadığını varılan sonuçlara bakarak değerlendiren faydacılık ve sonuçsallığın tersine erdem ahlakının temel ölçütü, eylemde bulunan kişinin ahlakı iyiyi içselleştirip içselleştirmediği, ahlaki bakımdan iyi karaktere ulaşıp ulaşmadığıdır.
  • Adalet Ahlakı: Bu kavram hem genel kural ve ilkeler hem de özel kurallar için kullanılır. Genel ve özel kuralların doğruluğu ve adaleti bozan unsurlar için oldukça önemlidir. Adalet görüşünün dengeleyici, cezalandırıcı, usule ilişkin ve dağıtıcı olmak üzere değişik türleri vardır. Yaklaşımın temel ilkesi eşit olanlara eşit, eşit olmayanlara eşit olmadan davranılmasıdır.

Doğu ve Batı Medeniyetlerinde İş Ahlakına İlişkin Bakış Açılarının Temelleri

Tasavvuftaki insan benliğinin ele alınış şekli ile eski Hindu geleneğinin insan ruhu anlayışı arasında büyük bir benzerlik bulunur. İslam ve Doğu dinlerinde ahlak konusunda birçok yaklaşım vardır.

İslam ve Doğu dinlerinde ahlak felsefesi; Tasavvufta benlik “nefs” terimi ile ifade edilir. Nefis, ruhun dışa vurumudur ve yedi kattan oluşur. Bu katlar, nefs-i emmare, nefs-i levvame, nefs-i mülheme, nefs-i mutmaine, nefs-i radiye, nefs-i mardiyye ve nefs-i kâmiledir. Hinduizm’de de insan benliğinin yedi katı vardır. Bu katlar fiziki beden, enerjetik beden, astral beden (can), arzuların aklı (Kama), saf akıl, sezgi, saf iradedir.

Ahilikte iş ve meslek ahlakı değerleri; Türk iş ahlakı için en önemli tarihi referans ahilik kurumudur. Ahilikte insan merkeze oturtulmuş, her şey onun mutluluğu için geliştirilmiştir. Başkalarının sırtından geçinme duygusu ve amacıyla mücadele eden, kendi el emeği ile geçinmeyi, kendi kendine yeter olma hedefini güden bir kuruluştur. Yolsuzlukla, dolandırıcılıkla haksız gelir elde etme Ahiliğe uzaktır. Haris ve istismarcı ticarete karşıdırlar. Weberyan yaklaşım ile ahilik arasında paralellik kurulabilir.

İşletmelerde İş Ahlakına İlişkin Problem ve İkilemli Konular

Ayrımcılık; eleman alınırken etnik azınlıklara ayrımcılık yapılmasıdır.

İfşaat (whistle blowing) ve örgüte sadakat; bir işletmede iş ahlakına uygun olmayan uygulamalar meydana geliyorsa, çalışanların bu durumu önce firma yönetimine, önlem alınmıyorsa kamuoyuna ya da yasal yollara bildirmesidir.

Küçülme ve işten çıkarmalar; teknolojik gelişmelerin sonucu olarak şirketler, örgütler esnek ve daha küçük yapılar olmaya zorlanmaktadır. İnsanları işlerinden çıkarmak önemli bir ahlaki sorun olsa da işletmelerin doğrudan istihdam yaratmak gibi bir amaçları yoktur.

İş yerinde cinsel taciz ve kadınlara yönelik sorunlar ; iş yerinde cinsel taciz, karşı cins tarafından yapılan her türlü istenmeyen, rahatsız edici ve devamlılık arz eden cinsel tutum ve davranışlardır.

Yıldırma ; iş yerinde yöneticilerin astlarına ya da çalışanların birbirine karşı uyguladıkları işten ayrılmaya zorlayan bezdirici davranışlardır.

Tüketiciler ve iş ahlakı; iş ahlakını ilgilendiren birçok sorun da işletmeler ile tüketiciler arasındaki sorunlardır. Gelecekte tüketici odaklılık, işi pazarda yapabilmeye devam etmenin ön şartıdır.

Rekabete dayalı sorunlar; firmaların aşırı kar ile düşük kaliteli ürünleri sattıkları ya da tek alıcı oldukları satın aldıkları ara maddelerin fiyatını tek başlarına ve aşırı düşük belirleyebilirler. Tam rekabet mümkün olmasa da devletin denetim yoluyla piyasalarda rekabet sağlaması iş ahlakı bakımından önemlidir.

Hisse sahiplerine ilişkin sorunlar; paydaşlar özel ya da tüzel kişiler olabilir. İşletme yönetimi paydaşların çıkarlarını korumak durumundadır.

Doğal çevreye ilişkin sorunlar; dünya endüstriyel üretim tüketim ilişkilerinin sonucunda tehlikeli bir biçimde kirlenmekte ve ısınmaktadır. Ozon tabakasındaki delik kitlesel cilt kanserleri oluşumu tehlikesini içermektedir. Çevre kirliliği ve doğal kaynakların tüketilmesi iş ahlakı açısından çok önemlidir.

Meslek Ahlakı

Meslek mensuplarının uyması gereken ahlaki kurallardır. Bu kurallar toplumsal kültür ve değerlerden bağımsızdır. Meslek ahlakı iş ve çalışma ahlakının önemli bir kısmını oluşturur. Geleneksel meslek ahlakının temelinde yatan meslek sahiplerinin kendilerine ihtiyaç duyanlara hizmet ederek kamu yararına çalıştıklarıdır. Yani mesleğin icrasından kaynaklanan maaş, statü, güç, gelir vb. kişisel faydalar birinci planda, meslek sahibi ikinci planda gelmelidir. Günümüzde meslek ahlakının köşe taşları olan doğruluk, dürüstlük ve sosyal sorumluluk azalmaktadır.

İzveren (1988), mesleği, insan kişiliğinin bir parçası ve toplumsal ilişkilerinde kişinin kendine ve topluma karşı önemli bir ödevi olduğunu belirtmektedir. Bu ödevin içeriği olarak kişiye yönelen yükümlülükler mesleğin gerekleridir. İzveren’e göre hem bireysel ahlakın hem de sosyal ahlakın gerekleri olan bu yükümlülükler şunlardır:

  • Bir ahlak sorunu olarak meslek yeteneği: Kişi bir mesleğe girmekle bu mesleğin gereklerini yerine getirme yükümlülüğünü üzerine almaktadır.
  • Bir ahlak sorunu olarak meslek onuru: Meslek onuru, kişisel onurdan başka ve onun da ötesinde bir kitle onuru olarak kişinin mensubu olduğu mesleğe karşı kendisinin ve toplumun saygınlık duygusudur.