KAMERA TEKNİĞİNE GİRİŞ - Ünite 2: Film ve Video Kameraları Özeti :
PAYLAŞ:Ünite 2: Film ve Video Kameraları
Kameranın Tarihsel Gelişimi
Tarih boyunca birçok buluş gerçekleşmiş ve bu buluşlar, insan yaşamını daha kolay hale getiren ve medeniyete götüren birer araç olmuştur. 1800’lerde gerçekleşen bu buluşlardan biri de “kamera”dır. Kameranın bulunuşundan itibaren gelişim süreci boyunca, hareketin algılanması ve görüntüde hareketin oluşumu çok önemli bir nokta olmuştur.
Hareketli Görüntü
Hareket yaşamın dinamizmi içinde en temel öğelerden biri olarak karşımıza çıkmaktadır. İnsanlar tarih boyunca çizerek, boyayarak ya da kazıyarak hareketi resmetme tekniklerini kullanmışlardır. Hareketli nesnelerin yüzey üzerindeki yansımalarının ve gölgelerinin hareketi doğada gözlemlenebilecek olaylardır. Gölgenin oluşabilmesi için bir nesne, bir ışık kaynağı ve bir yüzeyin olması gereklidir. Bir cismin bir duvarda gölgesinin belirebilmesi için bir de ışık kaynağına ihtiyaç duyulur.
Yüzey üzerinde ortaya çıkan bu görüntü kalıcı değildir. İnsanlar yüzey üzerinde bir ışık kaynağı kullanarak hareketli görüntü elde edebilmiştir. Fotoğraf makinesinin atası olarak görülen “karanlık kutu (camera obscura)” gerçeğe benzeyen görüntüler üretmek için kullanılabilir. Karanlık kutu, fotoğraf tekniği kullanarak hareketli bir görüntüyü resmetmekte ve kaydetmektedir. İnsanlar yüzey üzerinde oluşan görüntüleri gözleri ile görür ve görme istemi ile hareketi algılarlar. Yüzey üzerinde durağan olan resimlerin belli bir hız ile arka arkaya gösterilmesi “hareket algısı” yaratır. “Hareket Algısı” ; görme sisteminde hareketin algılanması, birbirine yakın duran nesneler arasındaki boşluğun doldurulması şeklinde gerçekleşmektedir. Optik aygıtlar insan gözünün bu özelliğini kullanmaktadır.
İnsanlar, 1800’lü yılların sonlarında yüzey üzerinde ortaya çıkan hareketli görüntüleri izlemek için bir araya gelmeye başlamıştır. 1861 yılında, “kinemaskop” adlı bir aygıtın geliştirilmesi ile fotoğrafın resmetme tekniği ile kaydedilmiş görüntülerin gösterimi yapılabilmiştir. “Kinemaskop” görme sisteminde hareketin algılanması kuralından yararlanır. Bir hareket sürecinin pozlama yolu ile elde edilen durağan görüntülerini eksen üzerinde dönen bir çark yardımıyla yüzey üzerinde gösterebilmektedir.
“Film” olarak adlandırılan selüloit tabanlı bir yüzeyin 1888’de geliştirilmesiyle birlikte, fotoğraf teknolojisi ile hareket hakindeki nesnelerin durağan görüntülerinin arka arkaya kaydedilmesine yönelik çalışmalar da başlamıştır.
Kameranın Tanımı
Sürekli hareketli görüntü kaydı film kamerasının icadı ile gerçekleşmiştir. Kamera; kısaca görüntüden yansıyan ışığı kaydeden cihaz olarak tanımlanabilir. Kamera görüntüden yansıyan ışığı, mercek ya da objektiften yararlanarak bir düzenekte toplar, film kameralarında bulunan düzleme koyulan filme bu ışığı kaydeder. Hareket yanılsaması için fotoğraf karelerinin arka arkaya gösterilmesi gerekir. Göstericiden saniyede 24 kare hızında geçen görüntü hareket yanılsaması için yeterlidir.
Sinema Latince “hareket” anlamına gelen “kinema” sözcüğünden türemiştir. Hareketin izlenebildiği ilk sinema aygıtı ise “kineteskop”tur. Halka açık başarılı ilk film gösterisi, 1895’te Auguste ve Louis Lumiere adlı Fransız kardeşlerin geliştirdikleri “sinematograf” ile Paris’te gerçekleştirilmiştir. Lumiere kardeşlerin icat ettiği kamera 35 mm film şeridi kullanan ve aynı zamanda gösterici olarak çalışan bir araçtı. 2. Dünya Savaşı sırasında, 35mm’lik kameraların hantal yapısı nedeniyle cepheden görüntü alımı zorlaştığı için 16mm’lik kameralar üretildi. 1950 yılından sonra çıkan 8mm’lik kameralar ile halktan insanlar da çekim yapabilir hale geldi. 2. Dünya Savaşı’nın bitiminden sonra televizyon çalışmaları hızlandı. Yayınlar ya naklen yapılmakta ya da “telesine” edilerek izleyiciye sunulmaktaydı. Telesine; filme çekilen görüntülerin bir araç yardımı ile elektriksel sinyale dönüştürülmesi işlemi olarak açıklanabilir. Televizyon cihazlarında film kullanmak mümkün olmadığından, optik bir görüntü kamera ile elektrik sinyaline çevrilmekte ve sinyal televizyon alıcısında görülebilir görüntüye çevrilmekteydi. 1956 yılından itibaren stüdyo kameralarından elde edilen görüntüler manyetik bantlara kaydedilmeye başlanmıştır. Sonrasında ise kameralar ve bantlar birlikte bir gelişim süreci izlemiştir.
Film Yapımında Kullanılan Kameralar
Film kameraları çeşitlerine göre üç başlık altında incelenebilir.
1- Enerjilerine Göre Kameralar
- Mekanik Kameralar: İlk üretilen bu kameralar, kameranın kurma kolunu çevirmesi ile filmin kamera içinde akıtılması tekniğine dayanmaktaydı. Mekanik olarak çalıştırılan bu kameralara zemberekli de denmekteydi.
- Elektrikle Çalışan Kameralar: Bu tip kameralar çalışmak için bir güç kaynağına ihtiyaç duyar. Şehir şebekesi ya da herhangi bir elektrik kaynağından gelen akım, bir adaptör aracılığı ile kameranın kullandığı uygun akım ve gerilime dönüştürüldükten sonra kamera çalıştırılabilir. Kablolar nedeniyle bu tip kameraların hareket etmesi hem zor hem de sınırlıdır. Zaman içerisinde bu sorunun çözümü olarak güç kaynağını (akü) üzerinde taşıyan kameralar üretilmiştir. Aküler hareketli kameralarda en çok kullanılan enerji kaynağı olmuştur.
2- Bakacına Göre Kameralar
- Refleks Kameralar: Bakaçtan görülebilen görüntü, objektiften geçerek filmin üzerine düşer, bu pozlanacak olan görüntüdür. Netlik ve çerçeve kontrolü refleks kameralarla daha rahat yapıldığı için tercih edilen kameralardır.
- Refleks Olmayan Kameralar: Bu kameralarda bakaç bağımsız bir bölümde bulunmaktadır. Objektifin bakış açısı farklı olduğu için film üzerine düşen görüntü ve bakaç görüntüsü birbirinden farklıdır. Günümüzde artık bu tip kameralar kullanılmamaktadır.
3- Film Boyutuna Göre Kameralar
Sinema, televizyon alanında film, video ve kameralarda, boyut ya da biçimi ifade etmek için “format” terimi kullanılır. Film boyutu ve görüntü kalitesi arasında doğrusal bir bağ bulunmaktadır. 16mm ve 8mm film boyutları daha düşük maliyetli çekim olanağı sağlarken 70mm ve üzeri yüksek maliyetlere mal olmaktadır. Çekilen çoğu sinema filmi için 35mm tercih edilmektedir.
- 70mm Kameralar: Bu kameralarla çekilen görüntü kaliteli olmasının yanı sıra pahalıdır. Dev bütçeler, kameralar ve mercekler gerektiren bir formattır. 65mm diye de anılmaktadır.
- 35mm Kameralar: Görüntü sinema perdesi boyutlarında büyütülmeye elverişli olduğundan, sinema sektöründe, profesyonel çekimlerde kullanılır. Film formatı 35mm’dir.
- 16mm Kameralar: İlk televizyon yayınlarında kullanılan görüntüler, bu tip kameralar ile çekilmiştir. 16mm film kullanan kameralardır. Belgesel film ve televizyon haberciliğinde bu tip tercih edilmiştir.
- 8mm Kameralar: Kullanılan film nedeni ile 2 çeşit 8mm kamera bulunur. Normal 8mm kameralarda çift perforeli 16mm’lik film yan yana iki kez kullanılır. Süper 8 mm kameralarda ise kaset olarak hazırlanmış süper 8mm film kullanılır. Kolay taşınabilir ve hareket kabiliyeti olan kameralar olsalar da sinema perdesi için uygun değildirler.
- I-Max Kameralar: Filmi düşey değil yatay olarak pozlayan kameralardır. 15mm ile 70mm boyutları arasındaki filmi kullanabilirler. Üç boyutlu çekebilen çeşidi de vardır ve 3D olarak adlandırılır.
Video Yapımlarında Kullanılan Kameralar
Video yapımlarında kullanılan kameraları; görüntü üretme sistemlerine, ışık alıcılarına ya da kullanım yerlerine göre sınıflandırmak mümkündür.
1- Görüntü Üretme Sistemine Göre Kameralar
- Analog: Analog kayıt yapabilen kameralar, görüntüyü kaynağındaki biçimi ile alabilen kameralardır. Görüntü elektriksel sinyallere çevrilerek alınır ve analog bantlara kaydedilir. Ancak gerekli durumlarda sayısal çevirici (digital convertor) kullanılarak sayısal ortamlara aktarılabilir.
- Sayısal: Bilgisayar sistemlerinde 0 ve 1’ den oluşan (dijital) kodlamalar kullanılır. Sayısal kameralarda görüntü, kaynaktaki görüntü sinyallerinin sayısallaştırılması temeline dayanmaktadır. Elektronik banda, disklere ya da sabit diske kaydedilen görüntü, sayısal ortamlara aktarılabilir ve işlenebilir. PAL, SECAM, ya da NTSC kalitesinde görüntü üreten sayısal kameralar standart çözünürlüklü olarak anılır.
- Yüksek Çözünürlüklü: High Definition, HD olarak da bilinen yüksek çözünürlüklü kameralar kaliteli ve daha yüksek resim çözünürlüğü olan görüntüler elde etmek için üretilmiştir. Bu kameralar ile sinema kalitesinde görüntü alma çalışmaları sürmektedir.
2- Işık Alıcısına Göre Kameralar
- Tüplü Kameralar: Video kameralarında görüntü video işareti ile oluşur. Bu görüntü optik yollarla oluşan görüntünün bir objektifin yardımıyla kameradaki ışığa duyarlı hedefin üzerine düşürülerek oluşturulur. Işığa duyarlı hedefte, soldan sağa ya da yukarıdan aşağıya doğru tarama yapılır. Kameradaki bu ışığa duyarlı elemana “görüntüleme elemanı” denir.
- CCD Kameralar: Tüpsüz kameraları ifade etmek içinde kullanılan bu kameralar; sabit ve hareketli görüntüleri net gösterir, yüksek ışığa ihtiyaç duymaz. CCD kameralarda her ana renk için birer CCD kullanılır. CCD aracılığı ile görüntü elemanları, üç temel renkteki (Kırmızı, Yeşil ve Mavi) video sinyallerine dönüştürülür. Kameradaki görüntü elemanı ne kadar fazla ise görüntü çözünürlüğü de o kadar yüksek olur.
3- Kullanım Yerlerine Göre Kameralar
- Stüdyo Kameraları: Enerjisini sistemden alan, gövdeleri büyük olduğu için sadece stüdyoda kayıt yapabilen kameralardır. Kayıt ünitesi yoktur bu nedenle de resim kayıt ünitesinde görüntü kayıt edilir ya da uyduya gönderilir. Bu kameralar büyük mercek yapıları sayesinde çok yakın ya da çok uzak çekimleri yapabilirler. Objektifleri geniş ve dar açı olarak birden fazla seçenek sunar. Stüdyolarda her formata uygun program yapmak mümkündür. Dramalar, eğlence programları, haber programları ve başka stüdyo programları bu kameralarla çekilir. Optik ve mekanik düzenekler bu kameraların gövdesinin büyük olmasına neden olduğu için, kameranın yer değiştirmesi için pedestal denilen özel bir mekanizma kullanılır. Kamera pedestal yardımıyla hareketler yapabilir. Bu kameraların daha rahat görebilmesine olanak veren monitör ya da vizör bulunur. Bunlar izleme bakaçlarıdır. Bakaç; kameranın ürettiği görüntünün kameraman tarafından izlenebilmesini sağlayan, kamera üzerinde bulunan monitördür. Optik ve ayna düzeneği olarak da ifade edilebilir.
- EFP Kameralar: Stüdyo kamerasından en belirgin farkı taşınabilir olmasıdır. Ek üniteler takılarak stüdyoda da kullanılır. Maç, konser gibi dış mekân aktivitelerinde, dışarıya çıkarak canlı yayın aracı gibi bir sistemden enerji alarak da kullanılabilir.
- ENG Kameralar: Enerjisini ve kayıt ünitesini üzerinde taşıma özelliğine sahiptir. Omuzda taşınabilir olduğu için dış çekimlerde tercih edilir. Dış çekime ve omuzda taşımaya uygun olduğu için haber görüntülerini toplamada bu kameralar kullanılır.
- Özel Amaçlı Kameralar: Tıp alanı, bilgisayar üzeri, casus görüntü alma, yoldaki akışı takip etme gibi değişik amaçlar için kullanılan kameralardır. Kalem kameralar ya da parmak kameralar örnek olarak verilebilir.
Video Kameralarının Kayıt Formatları
Görüntü bant üzerine elektronik yolla ya da sayısal ortamlara sayısal yolla kaydedilebilir. Görüntünün film yerine bant ya da sayısal sistemlere kayıt edilmesinin bazı nedenleri vardır. Bu sayede kayıttan hemen sonra izleme olanağı bulunur. Bant üzerine yapılan kayıt daha az yer kaplar. Film şeridi ancak bir kez kullanılabilirken, bant birden fazla kullanılabilir.
Amatör olarak adlandırılan birkaç kayıt formatı vardır. Bunlar VHS, Betamax, 8mm, Hi 8, Dijital 8 gibi isimlerle anılırlar. Amatör olarak adlandırılan bu formatlar öncelikli olarak ev kullanımına yönelik üretildikleri için ucuzdur. Günlük kullanımları en fazla 2-3 saati bulan, hassas elektronik devrelere sahip olmayan cihazlardır. Bunların içinden günümüze sadece VHS ve Video 8 gelebilmiştir. Bunlardan VHS amatör formatlar arasında en yaygın olanıdır. VHS kompakt kamera kayıt cihazları, küçük boyutlu kaset kullanır. Short Play (SP) ve Long Play (LP) olmak üzere iki ayrı bant akış hızında kayıt yapma olanağı vardır. Video 8mm ’nin görüntü ve ses açısından bazı üstünlükleri bulunur. Kaset boyutunun çok küçülmesi el tipi (Handy Camera) kamera kayıt cihazlarının üretilmesine olanak sağlamıştır. Video Hi 8 Formatı , daha kaliteli görüntü kaydı için geliştirilmiştir.
Profesyonel yayın kalitesi veren kayıt formatlarında, uluslar arası yayın kurallarını koyan kuruluşlar yayın kalitesi ve yayın cihazının asgari teknik standartlarını belirlemişlerdir.
Televizyon teknolojisinde sadece stüdyolar değil sistemler de gelişmekte ve stüdyo dışı mekânlar için dış çekimler gerekmektedir. Kamera ile dış ortamlarda çekim yapabilmek için U-matic bant piyasaya sürülmüştür. Televizyon endüstrisinde yarı profesyonel olarak adlandırılan bu sistem, sınırlı bütçelerinden dolayı pahalı yayınlar yapamayan, bölgesel yayın yapan işletmeler tarafından tercih edilmiştir. U-matic ilk ev tipi kayıt cihazı olarak da bilinmektedir. Zamanla çeşitli tipleri (U-Matic Low, U-Matic High, U-Matic SP) de piyasaya sürülmüştür.
Daha iyi görüntü kalitesine sahip ve daha fazla hareket serbestliği verecek sistem arayışları sonucunda Sony firmasının ürettiği “Betecam” sistemi kabul görmüş ve zaman içinde daha gelişmiş Betecam modelleri üretilmiştir. Betecam kaset ve kameralar kayıt ünitesini üzerinde taşıma özelliği nedeniyle hızla yayılmıştır. Kamera ve kaydedicinin bir arada olduğu bu sisteme “Camcorder” adı verilmiştir. Görüntüleri de yayın kalitesinde kabul edilen bu sistem bant takma ve sökme sorununu da ortadan kaldırdığı için epey ilgi görmüştür.
Analog yayın sisteminin en yaygın formatı olan “Betecam SP” (betecam superior performance) manyetik bantta yapılan bir gelişme ile düzenlenmiştir. Yeni sistemlerin Betecam SP uyumlu olması aranmaktadır. Görüntü kayıt ve okuma sistemleri kurgu aşamasında da çeşitli kolaylıklar sunmaktadır. Insert ve Assemble kurgu yapılabilmekte, hızlı ve kare kare yavaş okumaya olanak sağlamaktadır.
Sayısal sinyal ile görüntü üretebilen kameraların ortaya çıkmasıyla birlikte, sayısal video anlamına gelen DV(Digital Video) formatı geliştirilmiştir. Geliştirilen Betecam SX, DVCAM, HDV gibi örnekler yayıncılık alanında kullanılan sayısal tabanlı kamera örnekleridir. Görüntüler kasetlere de sayısal olarak işlenmektedir.
Yüksek Çözünürlüklü(High Definition)kameralar 2000’li yılların başından itibaren yaygınlaşmaya başlamıştır. Bunlarda görüntü çözünürlüğü artmıştır. Yüksek çözünürlüklü kameraların kayıtları sayısal ortamlara yapılmaktadır. Kayıtlar doğrudan DVD ya da Hard Disklere yapılmaktadır.