KAMU EKONOMİSİ I - Ünite 7: Kamu Girişimciliği ve Özelleştirme Teorisi Özeti :

PAYLAŞ:

Ünite 7: Kamu Girişimciliği ve Özelleştirme Teorisi

Kamu Girişimciliği Kavramı

Girişimcilik; özel ve kamu girişimciliği olmak üzere iki yönlüdür. Özel Girişimcilikte gerçek veya tüzel kişilerin kar sağlamak amacı ile yapılan ticari girişimlerdir. Kamu girişimlerinin sahibi devlettir ve amaç kamu yararına kar amacı sağlayacak ticari faaliyetlerdir.

Kamu Girişimciliğinin Nedenleri

Kamu girişimciliğini ekonomik nedenler, sosyal nedenler ve siyasal nedenler olmak üzere üç ana grupta toplayabiliriz. Devlet, özel girişimlere piyasa ekonomisinin yetersizliği, riskler ve belirsizlik faktörleri nedeni ile ekonomiye müdahale eder. Bu müdahalede, altyapı, teknik yardım ve kredi gibi alanlarda destek olarak kamu girişimciliğinde bulunur. Ayrıca devlet ‘girişim ikamesi’ nedeni ile karlılık oranının düşük ve sosyal faydanın yüksek olduğu yatırımlarda yatırım faaliyetlerinde bulunur. Gelir ve servet dağılımındaki eşitsizlikleri azaltmak, istihdamı yükseltmek amacı gibi sosyal nedenlerden dolayı girişimler kurarak ekonomiye müdahale eder. Siyasal nedenlerden dolayı devletin milli güvenlik ve bağımsızlığını korumak, ulusal prestijin yükseltilmesi, sosyalizmin benimsenmesi vb. amaçlar hedefinde bizzat ekonomik faaliyetlerde bulunmaktadır.

Kamu Girişimciliğin Türleri

Statik olmayan zaman, yer ve koşullara göre değişkenlik gösteren dinamik nitelikte olan kamu girişimciliğinin türleri aşağıdadır.

  1. Kamu adına girişimcilik
  2. Kamu yönetimi girişimciliği
  3. Karma iktisadi girişimcilik
  4. Kamu iktisadi girişimciliği

Kamu adına girişimcilik; Devlet başkanlarının kendi nam ve hesaplarına, ancak görünürde kamu adına yaptıkları iktisadi faaliyetlerdir. Eski devirlerde kullanılan ama günümüzde pek kullanılmayan bir girişimciliktir.

Kamu yönetimi girişimciliği; Devlet bir ekonomik faaliyeti bizzat bir işletmeci olarak yürütür. Bir kamu idaresinin bütçesi içerisinde yürütülür ve personeli devlet memuru dur. Rejiler ve Ofisler tipik örnekleridir.

Karma iktisadi girişimcilik; yaygın olarak kullanılan bu girişimcilik türünde kamu ve özel sektörün ortaklığı olarak dar anlamda açıklanır. Geniş anlamda ise kamu ve özel sektörün bir arada bulunması şart değildir. Kamu sektörü sermayede pay sahibi olur ama yönetimini üstlenmeyebilir ya da tam tersi bir uygulama olabilir. Şirket, Anonim Şirket modeli olarak kurulur.

Kamu iktisadi girişimciliği; günümüzde en yaygın olarak kullanılan bu girişimcilik türünde bir kanun veya kanunun verdiği yetkiye dayanılır. Özel mal ve hizmet üretirler. Ticari ve sınai alanda piyasa koşullarına göre ve sosyal fayda/maliyet ilişkilerini de göz önünde bulundurmak amacıyla kurulan, tüzel kişilikleri, idari ve mali özerklikleri bulunan, yönetiminde ve sermayesinde kamunun hakim olduğu girişimlerdir.

Özelleştirme Teorisi

Devletin iktisadi faaliyetlerini gerçekleştiren kamu iktisadi teşebbüslerinin mülkiyetinin özel kesime devredilmesidir. Dar anlamda bu şekilde tanımladığımız özelleştirme de Hukuk bilimi açısından ‘yönetimin özelleştirilmesi’, ekonomi bilimi açısından ‘mülkiyetin özelleştirilmesi’ önem taşımaktadır. En geniş anlamda, özelleştirmeyi kamu iktisadi faaliyetlerinin sınırlandırılmasına veya tamamen ortadan kaldırılmasına yönelik yapılan uygulamalar olarak tanımlayabiliriz. Milli ekonomide, serbest piyasa ekonomisini güçlendirecek ve devletin iktisadi faaliyetlerinin sınırlandırılmasına veya tamamen ortadan kaldırılmasına neden olacak tüm uygulamalardır. İçerdiği uygulamalara da ‘özelleştirme yöntemleri’ denir.

a. Yasal Kurumsal Serbestleşme

b. Fiyatlama Yöntemi

c. Tüketicinin Desteklenmesi :Kupon Yöntemi

d. Üreticinin desteklenmesi: Sübvansiyonlar

e. İhale Yöntemi

f. İmtiyaz Yöntemi

g. Ortak Girişim Yöntemi

h. Yönetim Devri Yöntemi i. Kiralama Yöntemi

j. Yap, İşlet, Devret Yöntemi

k. Gönüllü Organizasyonlar

Yasal kurumsal serbestleşmede devlet, çeşitli iktisat politikası araçlarını (para ve kredi, maliye, dış ticaret vb.) kullanır. Bu şekilde ekonomiye müdahalesi bazen belirli ekonomik faaliyetleri direkt olarak düzenlemeye tabi tutması (regülasyon) veya mal ve faktör piyasalarında serbestçe oluşabilecek fiyatlara müdahale etmesi şeklinde olabilir. Birinci türde devlet müdahalesine ‘ekonomik regülasyon’, ikincisine ise ‘ekonomik kontrol’ denir. Ekonomik kontrole yasal idari regülasyon ve kontroller olarak da adlandırabiliriz.

Fiyatlama yöntemi ile devletin sunduğu pek çok kamusal mal ve hizmetlerin karşılığında çoğunlukla bir bedel talep edilmez ve bu mal ve hizmetlerinin finansmanını vergi gelirleri ile karşılama yolunu seçer. Bu yaklaşımda vatandaşın hizmetten ne kadar yararlandığına değil ödeme güçlerine orantılı olarak katılım istenir. Bedelini ödeyemeyecek durumdaki vatandaşın hizmeti alamaması anlamına gelmez ki bu durumdakilere kupon yöntemi uygulanır.

Tüketicinin Desteklenmesi: Kupon Yönteminde devlet gelir düzeyi düşük olan vatandaşlarına sunulacak hizmetin bedelini kapsayan bir kupon verir ve bu kupon karşılığında vatandaş özel kesimden hizmetini alır maliyetini devlet öder. Eğitim kuponu, Sağlık kuponu, Konut kuponu, Ulaşım kuponu, Kreş kuponu gibi örnekleri mevcuttur.

Üreticinin desteklenmesi: Sübvansiyonlar, aynı zamanda iktisadi gayeli mali yardımlar olarak da adlandırılır. Özel ve kamu teşebbüslerin üretiminin teşviki ve idamesi için yapılan ayni veya nakdi yardımlardır. Devlet kredi sübvansiyonları ile düşük faizli yardımlar verebileceği gibi faizsiz anaparanın vade sonunda ödenmesi şeklinde de yardımlar yapabilir. Devletin belirli bazı sektörlerde veya üretim dallarındaki işletmelere borç temini için kefil olmasıdır. Garanti sübvansiyonları devletin riski özel kuruluş ile paylaşmasıdır. Vergi Sübvansiyonlarında bazı sektörlerde düşük vergi uygulanması, vergiye tabi gelirden indirimler uygulanması, zarar mahsubu, hızlandırılmış amortisman, vergi istisna ve muafiyetleri gibi vs. olabilir. Karşılıksız Nakit Sübvansiyonlarda devlet üreticiye yaptığı yardımın karşılığında faiz ve anaparanın ödenmesini şart koşmamaktadır. Ayni sübvansiyonlarda özel kişi ve kurumlara bedava veya çok düşük fiyatla kamu arazisi tahsis etmesidir. Amaç özel sektörü teşviktir.

İhale Yöntemi: Devlet gereksinim duyulan bazı mal ve hizmetlerin özel sektörden ihale yoluyla devredebilir, satın alabilir.

İmtiyaz Yöntemi: Geniş ölçekte sunulması gerekli bazı üretim faaliyetlerini devlet kendi tekeline almakta ve hizmeti bu şekilde arz etmeyi tercih eder. (Elektrik, su, üretim ve dağıtımı, demir yolu vb.)

Ortak Girişim Yöntemi: Karma iktisadi girişimcilik veya ortak girişim adı verilen bu girişimcilik modeli kamu özel kesim sermayelerini yapısında birleştiren bir tür olarak ‘şirket’ biçiminde kurulur. Uygulamada birçok ülkede anonim şirket olarak kurulur. Karma iktisadi girişimlerde kamunun sermaye payı çok farklı olabilmektedir. Sermayede kamu payı çok az olduğu durumlarda karma iktisadi girişime çoğunlukla ‘kamu iştirakı’ denmektedir.

Yönetim Devri Yönetimi: Yönetim devri olarak da adlandırılan bu yöntemde, kamu teşebbüsleri ve kamu kurumlarının yönetimi bir sözleşme ile özel kesime devredilir. Devlet bu durumda yönetimi devredilecek kamu teşebbüsleri ve kurumlarını ilan eder. Mülkiyet hakkı devlette saklı kalmak kaydıyla yönetimi özel kesime belirli bir süre için devredilir. Özel kesime gerekli fon ve kolaylıklar sağlanır. Sözleşmede yönetimi devralan şirketin sözleşme süresi bitiminde şirketten hisse ya da şirketi tamamen satın alabilmesi hükmü de yer alabilir.

Kiralama Yöntemi: Devlete ait olan işletmenin özel sektöre kiralanmasıdır. Özel sektör işletmedeki faaliyetlerini kendi elemanları ile sürdürür.

Yap, İşlet, Devret Yöntemi: Yabancı yatırımcıların gelişmekte olan ülkelerde belirli süreler için anlaşarak işletmenin tüm faaliyetlerini oluşturması ve işletmesidir. Bu yöntemle ülkeye kalifiye iş gücü, sermaye ve teknoloji akışı olacağı için ekonomik kalkınmanın hızlanacağı savunulmaktadır. Yurt içi yatırımcılara da bir para karşılığı olmadan kamu arazisinin verilmesi ve bunların bu araziler üzerine inşa ettikleri işletmeleri belirli süreler içinde işletmeleri ve sonra devlete devretmeleri sağlanabilir.

Gönüllü Organizasyonlar: Hayırsever kuruluşlar, vakıflar, kar amacı gütmeyen kurumlar gibi kişi ve kurumların kamusal mal ve hizmetleri gönüllü yapmasıdır. Devlet bu kişi ve organizasyon faaliyetlerinde teşvikler ve kurumlara vergisel teşvikler sunar.

Özelleştirmenin Amaçları

Piyasa ekonomisine işlerlik kazandıracak uygulamaları içeren özelleştirme milli ekonomi içerisinde kamu ekonomisinin rolünü ve fonksiyonlarını azaltarak serbest piyasa ekonomisini güçlendirerek ona işlerlik kazandıracaktır. Sermaye mülkiyetini tabana yayarak servetin geniş kitlelere dağılımını sağlamaktadır. Özelleştirmenin bu amaçlardan başka amaçları da bulunmaktadır, bunlar sırası ile

  1. Özelleştirmenin Ekonomik Rasyoneli: Serbest Piyasa Ekonomisini Güçlendirmek: Rekabet kurumunun işlerlik kazanacağı, kaynak kullanımında ve kaynak dağılımında etkinliğin sağlanacağı ve sonuç olarak ekonomide verimliliğin artacağı kabul edilir.
  2. Özelleştirme Sosyal Rasyoneli: Servetin Geniş Kitlelere Yayılmasını Sağlamak: Gelir ve servet dağılımındaki dengesizlikleri ortadan kaldırarak servetin geniş kitlelere yayılmasında bu özelleştirme politikasından yararlanılabilir. Bu amacın başarılı olabilmesi için KİT hisse senetlerinin gelir ve serveti düşük olanlar tarafından alınması gerekir. Servetin geniş kitlelere yayılması bu şekilde bir sosyal özelleştirme politikası uygulamakla mümkün olabilir. Geniş bir kesime açık olan kamu iktisadi teşebbüslerinin mülkiyetine ortak edilmesi, gelir dağılımı üzerinde olumlu etkide bulunurken aynı zamanda mülkiyet ile emek faktörlerini birleştirerek iş anlaşmazlıklarını da azaltır ve verimliliği yükseltir. Sermaye mülkiyetini tabana yayma olarak adlandırılan bu sosyal özelleştirme politikası ESOP adı verilen bir program ile gerçekleşir. KİT hisse senetlerinin çalışanlara satılması ile KİT çalışanlarının işletmeye ortak olması amaçlanır.

Özelleştirmenin Diğer Gerekçeleri

a. Sermaye Piyasasını Geliştirmek: Sermaye piyasası hisse senetleri ve tahvillerin alınıp satıldığı piyasalardır. Bu şekilde tasarruflar yatırıma dönüşebilecektir.

b. KİT’lerin Hazine ve Merkez Bankası Üzerindeki Yükünü Hafifletmek: KİT’lerin ekonomik yönden kendi kendilerine yetemediği, gelirlerinin giderlerini karşılayamadığı ölçüde hazineden ve genel bütçeden yardım almasıdır.

c. KİT’lerdeki Gizli İşsizliği Ortadan Kaldırmak: Özelleştirmenin diğer bir rasyoneli de KİT’lerdeki mevcut işsizliği ortadan kaldırmaktır.

d. Yabancı Sermayenin Ülkeye Girişini Sağlamak: Özel sermaye yatırımlarında, bir firmanın yabancı bir ülkede doğrudan veya iştirak halinde yatırım yapması ve yatırımın yönetimine katılmasına dolaysız yatırım denir. Dolaysız yatırımlar genellikle çok uluslu işletmeler tarafından gerçekleştirilir. KİT’lerin özelleştirilmesinde yabancı sermayeye de bu imkanın verilmesi mümkündür. Yabancı sermaye katkısıyla yeni ve modern teknolojileri transfer etmek ve bu suretle KİT’lerin verim düzeyini yükseltmek mümkün olabilir. Tasarruf sahiplerinin bir dividand geliri elde etmek için uluslararası sermaye piyasalarından menkul kıymetler satın almaları şeklinde yaptıkları yatırımlardır. KİT hisse senetlerinin bir kısmının bu piyasalara sürülerek satılması mümkündür. Bu şekilde ülkeye bir sermaye ithali sağlanır ve ödemeler bilançosu bundan pozitif yönde etkilenir.

e. Devlete Gelir Sağlamak: KİT’lerin bir kısmının özelleştirilmesi ile özellikle büyük mali kriz dönemlerinde gelir sağlanabilir.