KARŞILAŞTIRMALI SİYASAL SİSTEMLER - Ünite 8: Bir Konfederalizm Örneği Olarak Avrupa Birliği Özeti :

PAYLAŞ:

Ünite 8: Bir Konfederalizm Örneği Olarak Avrupa Birliği

Giriş

Avrupa Birliği ya da kısa adıyla AB, toprakları büyük ölçüde Avrupa kıtasında bulunan ve yirmi yedi ülkeden oluşan siyasi ve ekonomik bir örgütlenmedir. 1993 yılında, Maastricht Antlaşması’nın imzalanması sonucu, var olan Avrupa Ekonomik Topluluğu’na yeni görev ve sorumluluk alanları yüklenmesiyle kurulmuştur. Devletlerarası çok uluslu bir oluşum olan AB 500 milyonluk nüfusuyla dünyanın nominal gayrisafi yurtiçi hasılasının %30unu oluşturmaktadır.

Avrupa Birliği Fikri Nasıl Doğdu?

Avrupa’da bir birlik kurulması fikri geçen yüzyıllarda Dante, Comenius ve Immanuel Kant gibi birçok düşünür, sanatkâr ve devlet adamı tarafından benimsenmiş ve geliştirilmeye çalışılmış, ancak bu konuda ciddi adımlar 2. Dünya Savaşı’ndan sonra atılmıştır. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra yaşanan gelişmeler ve ABD ile Sovyetler Birliği’nin iki süper devlet şeklinde egemen devletler olarak ortaya çıkmaları savaşın yıkıcı etkilerini derinden yaşayan Avrupa’yı barış ve güvenliğin ön plana alındığı yeni bir arayış içine itmiştir. İkinci Dünya Savaşından sonra büyük bir yıkıma uğrayan Avrupa’da barışın ve bölgesel istikrarın yeniden sağlanması ve ekonominin yeniden yapılanması amacı Avrupa Birliği fikrinin motive edici unsurları olmuştur.

II. Dünya Savaşı sonrasında Batı Avrupa’yı birleştirmeye iten sebeplerden birisi de, ABD’nin Marshall Planı’dır. ABD ekonomisini canlandırma ve yeni pazar olanakları bulma gibi amaçlar taşıyan bu proje, diğer taraftan da Avrupa’da somut işbirliğinin ilk uygulama olanağını yaratmıştır.

Avrupa Topluluklarının Gelişimi ve Avrupa Topluluğundan Avrupa Birliğine Geçiş Süreci

Avrupa Topluluklarının Gelişimi: 1957 tarihinde altı Batı Avrupa Devleti Batı Almanya, Fransa, Belçika, Hollanda, Lüksemburg ve İtalya’nın arasında imzalanan ve 1958de yürürlüğe giren “Roma Antlaşması” ile kurulan Avrupa Ekonomik Topluluğu (AET) bugünkü Avrupa Birliği’nin temellerini atmıştır. Roma Antlaşması’nın 2. Maddesinde AET’nin hedefi şu şekilde özetlenmektedir:

“Topluluğun görevi, ortak pazarın kurulması ve üye ülkelerin ekonomik politikalarının giderek yaklaştırılması suretiyle, Topluluğun bütünü içinde ekonomik etkinliklerin uyumlu olarak gelişmesini, sürekli ve dengeli bir yayılmayı, artan bir istikrarı, yaşam düzeyinin hızla yükseltilmesini ve birleştirdiği devletlerarasında daha sıkı ilişkileri gerçekleştirmektir.” AB’nin temellerinin atıldığı 9 Mayıs Avrupa Günü olarak kutlanmaktadır.

Avrupa Topluluğundan Avrupa Birliğine Geçiş Süreci: 1 Temmuz 1967’de yürürlüğe giren Brüksel Antlaşması ile üç topluluğun yürütme organları birleştirilmiştir. 1974 yılı sonunda ise devlet ve hükümet başkanlarını bir araya getiren bir Avrupa Birliği Konseyi yılda en az üç kez olmak üzere toplanmaya başlamıştır. Avrupa için bir Anayasa oluşturan Antlaşma Taslağı, 17-18 Haziran 2004 tarihlerinde Brüksel’de gerçekleştirilen Zirve sonunda kabul edilmiştir. AB Anayasası, üye ve aday ülke liderleri tarafından Roma’da imzalanmış, böylece 29 Ekim 2004 tarihinde son şeklini almıştır.

Kasım 1993 tarihinde yürürlüğe giren Maastricht Antlaşması Avrupa Birliği Antlaşması olarak nitelendirilmiş ve bu antlaşma ile Avrupa Topluluğu, Avrupa Birliği adını almıştır.

Antlaşmanın yürürlüğe girmesi için imzalanmasının ardından tüm üye ülkeler tarafından Parlamento onayı ve/veya halk oylaması ile resmen kabul edilmesi için iki yıl tanınmıştır. Onay sürecinin tamamlanmasının ardından, Antlaşmanın 1 Kasım 2006 tarihinde yürürlüğe girmesi öngörülmüştür.

2007 yılı Mart ayı itibariyle Avusturya, Belçika, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY), Estonya, Yunanistan, Macaristan, İtalya, Letonya, Litvanya, Lüksemburg, Malta, Slovenya, İspanya, Romanya ve Bulgaristan Anayasa’nın onay sürecini tamamlayan ülkeler arasında yer alırken, Almanya, Slovakya ve Finlandiya Anayasa’yı meclis onayından geçirmiştir. Ancak Fransa’da ve Hollanda’da Anayasa’nın reddi ile diğer ülkelerden bazıları onay sürecini ertelemiş veya durdurmuştur.

Avrupa Birliği kurucu antlaşmalarında değişiklikler getiren Lizbon Antlaşması 1 Aralık 2009 tarihinde yürürlüğe girmiştir.

Avrupa Topluluklarının Genişlemesi

Avrupa topluluklarının kuruluşundan itibaren göstermiş oldukları başarılı gelişim, başlangıçta AT’ye girmek istemeyen ülkelerin daha sonra topluluklara üyelik başvurusunda bulunmalarına yol açmıştır. 1973 yılında Danimarka ve İrlanda’yla birlikte İngiltere Topluluğa katılmıştır. İkinci genişleme 1981 yılında Yunanistan’ın da Topluluğa katılmasıyla gerçekleşmiş ve üye ülke sayısı ona çıkmıştır. 1986 yılında ise İspanya ve Portekiz’in katılımı üçüncü genişlemeyi oluşturmuş ve topluluğun üye sayısı 12’ye yükselmiştir. Dördüncü genişleme 1995 yılında Avusturya, Finlandiya ve İsveç’in katılımıyla gerçekleşmiştir

Genişlemeyi hazmedebilmesi için AB’nin kurumsal yapısı değiştirildi ve karar alma mekanizmaları yeniden düzenlendi. Aday ülkeler ise yukarıda da değinildiği üzere Kopenhag üyelik koşulları çerçevesinde toplumsal yaşamın hemen her alanını yeniden düzenlediler. Böylece 1998 yılında Macaristan, Polonya, Çek Cumhuriyeti, Slovenya, Estonya ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimiyle, 2000 yılında ise Bulgaristan, Letonya, Litvanya, Malta, Romanya ve Slovakya ile başlayan müzakereler, Bulgaristan ve Romanya dışındaki diğer ülkelerin 1 Mayıs 2004’te AB’ye katılımlarıyla sonuçlandı. Bulgaristan ve Romanya ise yolsuzlukla mücadele konusundaki eksikliklerini tamamlayarak 1 Ocak 2007’de Birliğe üye oldu. Böylece, Avrupa Birliği’nin üye sayısı 27’ye ulaştı.

Hırvatistan’ın 2013 yılında AB’ye katılmasıyla birlikte üye sayısı 28’e, nüfusu ise 500 milyonun üzerine yükselmiştir. Mevcut durumda Türkiye dışında AB üyeliğine aday olan 4 ülke bulunmaktadır: Makedonya, Karadağ, Sırbistan ve Arnavutluk. AB, Türkiye, Karadağ ve Sırbistan ile katılım müzakerelerini sürdürmektedir. İzlanda, 12 Mart 2015 tarihinde AB’ye adaylık başvurusunu geri çekmiştir. Bosna Hersek ve Kosova ise potansiyel aday ülkelerdir.

3 Haziran 2016’da İngiltere’de yapılan referandumdan %52 oyla çıkan “Avrupa Birliği’nden ayrılma kararı” ile birlikte ilk defa bir ülke Topluluktan ayrılma kararı almıştır.

Avrupa Birliğinin Yapısı ve Kurumları

Avrupa Birliği’nin Yapısı: Avrupa’nın kurumsal yapısı Komisyon, Konsey ve Parlamento üçgeninden oluşur. Avrupa kurumları üye devletlerarası antlaşmalardan doğmuş olup bu kurumlar aynı devletlerin hükümet temsilcileri kanalıyla birlik içerisinde güç kullanmaktadır. Konsey, Komisyon, Parlamento, Avrupa Topluluğu Adalet Divanı, Avrupa Birliği ulusları arasında uluslar üstü otorite olarak da değerlendirilmektedir. AB’nin federal, konfederal, hükümetler arası ve uluslar üstü unsurların her birinin etkili olduğu karma ve siyaset teorisindeki adlandırılmasıyla sui generi (nev-i şahsına münhasır, kendine özgü) bir sistemle yönetilmektedir.

Avrupa Birliği’nin Kurumları: Avrupa Birliği dünyada başka hiçbir uluslararası örgütte veya devlette olmayan özgün bir kurumsal sisteme sahiptir. Birliğin karar verme ve faaliyet mekanizması dört temel kurum tarafından sağlanmaktadır. Konsey, Komisyon, Parlamento ve Adalet Divanı’nın işbirliğine dayanan sistem hükümetler arası ve uluslar üstü özelliklerin özgün bir şekilde biraya geldiği kurumsal bir yapı oluşturmaktadır.

Avrupa Birliği Konseyi: Daha önce Bakanlar Konseyi olarak bilinen AB Konseyi, Avrupa Birliği’nin merkezi karar verme otoritesidir ve bu nedenle yasama yetkisini elinde bulundurmaktadır. Konsey her üye devletin hükümetini temsil eden Bakanlar düzeyinde oluşmakla birlikte, ele alınacak konuya göre ilgili bakanların görev alanına göre adlandırılmaktadır. Maliye Bakanları Ekonomik ve Mali İlişkiler Konseyi olarak toplanırken, Tarım Bakanları Tarım Konseyi olarak toplanmaktadır. Konsey üç değişik usul çerçevesinde karar almaktadır: oy birliği, oy çokluğu ve nitelikli çoğunluk. Lizbon Anlaşması ile 1 Kasım 2014 tarihine kadar ağırlıklı oy esası, 1 Kasım 2014 den sonra ise çoğunluk yönetimiyle karar alınmaktadır. Çoğunluk yönetiminde oyların üye devletlerin %55’ini, toplam birlik nüfusunun %65ini temsil etmesi ve en az 15 üye devletten gelmesi gerekir.

Avrupa Komisyonu: Komisyonu, yasama sürecini başlatan, ayrıca Birliğin yürütme organı olarak AB mükte sebatını, bütçeyi ve programları uygulamaktan ve idari denetimden sorumlu kurumdur. Avrupa Komisyonu, her bir üye devletten bir kişinin yer aldığı 28 üyeden oluşur. Bu kişilere “komiser” adı verilir. Her Komiser bir veya daha fazla AB politikasının yürütülmesinden sorumludur. Komisyon adeta bir Bakanlar Kurulu gibi faaliyet gösterir. Komisyon’da komiserlerin yanı sıra, Avrupa Birliği görevlilerinden oluşan 25.000 kişilik bir idari teşkilat da mevcuttur. Komisyon Başkanı’nın Zirve tarafından, Avrupa Parlamentosu seçimleri dikkate alınmak ve danışmalar yapılmak suretiyle nitelikli çoğunlukla belirlenmesi ve Parlamento’ya sunulması gerekmekte olup, Başkan adayı, Parlamento üyelerinin çoğunluğu tarafından seçilecektir. Komiserlerin görev süresi 5 yıldır ve bu süre yenilenebilir. Komiserlerin sorumlu oldukları alanlar, Komisyon Başkanı’nın önerisi doğrultusunda bizzat komiserler tarafından belirlenmektedir.

Avrupa Parlamentosu: Avrupa Birliği’nin demokratik denetim organı olan Avrupa Parlamentosu (AP), Konsey ile Komisyon arasında paylaşılmış olan yasama ve yürütme yetkilerinin kullanılmasını denetlemek amacıyla kurulmuştur. Avrupa Parlamentosu, AB kurumları içinde doğrudan halk tarafından seçimle belirlenen tek organdır. AB üyesi ülkelerin vatandaşları olan Avrupa vatandaşları beş yılda bir yapılan Avrupa Parlamentosu seçimlerinde oy kullanabilirler. Parlamento Genel Kurul olarak Strazburg’da toplanır. Parlamento’nun siyasi grupları ve komiteleri Brüksel’de toplanır ve sekretaryası Lüksemburg’dadır.

Avrupa Birliği Adalet Divanı: ATAD’ ın yargı yetkisi demokratik politik sistemlerde bulunan süreçlere karşılık gelir ve ATAD Topluluk Hukuku’nun uygulanmasından sorumludur. Ayrıca Topluluk kurumlarının işlem ve tasarruflarının topluluk hukukuna uygun olup olmadığını bu kurumların Antlaşmalar gereği kendilerine tanınan yetkileri aşıp aşmadığını, hatta üye devletlerin Topluluk hukukunu ihlâl edip etmediğini tespit edip karara bağlamak da Adalet Divanı’na aittir

Avrupa Sayıştayı: Sayıştay Avrupa Parlamentosu’nun girişimiyle 1975 yılında Brüksel Antlaşması ile kurulmuş, 1977 yılında faaliyete geçmiştir. Her bir üye ülkeden Konsey tarafından 6 yıl için atanan toplam 27 üyeden oluşur. Temel görevi, AB bütçesinin doğru bir şekilde kullanılmasını sağlamaktır.

Avrupa Birliği Zirvesi: Avrupa Birliği’ne üye devletlerin başbakanları veya devlet başkanları ile Avrupa Birliği Zirvesi Başkanı ve Avrupa Komisyonu Başkanı’nın katılımı ile meydana gelir. Yılda dört defa toplanan Zirve, Birliğin gelişmesi ve Avrupa’nın bütünleşmesi doğrultusunda öncelikleri ve temel politikaları belirleyen kararlar alır.

Avrupa Merkez Bankası: Avrupa Merkez Bankası tüzel kişiliğe sahip bağımsız bir AB organıdır. Görevi, para birimi olarak Avro’yu kullanan AB üyesi ülkelerden oluşan Avro bölgesinde fiyat istikrarını sağlamaktır. Merkezi Almanya’nın Frankfurt kentinde olan Banka’nın karar alma organları, Yürütme Kurulu, Yönetim Konseyi ve Genel Kurul’dur.

Ekonomik ve Sosyal Komite: Başta işverenler, sendikalar, çiftçiler, tüketiciler ve diğer çıkar grupları olmak üzere sivil toplumun görüşlerini temsil eden ve çıkarlarını koruyan bir danışma organı ve AB karar alma sürecinin ayrılmaz parçasıdır. Ekonomik ve sosyal politika alanında karar alınırken danışılması gereken Komite, önemli gördüğü konularda kendi inisiyatifiyle de görüş bildirebilir.

Bölgeler Komitesi: Ekonomik ve Sosyal Komite ile benzer şekilde bir danışma organı olan Bölgeler Komitesi, AB karar alma sürecinde bölgesel ve yerel görüşlerin dikkate alınmasını sağlar. Bölgesel politika, çevre, eğitim, gençlik, ulaştırma gibi yerel ve bölgesel yönetimleri ilgilendiren konularda karar alınırken Bölgeler Komitesi’ne danışılması gerekmektedir. Komite ayrıca bu alanlarda kendi inisiyatifi doğrultusunda görüş bildirebilir.

Avrupa Birliği Müktesabatı:

Avrupa Birliği Müktesabatı, temel Avrupa Birliği Antlaşmaları’nda ve diğer yardımcı hukuk kaynaklarında bulunan kural ve kurumların tamamıdır. AB üyesi devletlerin iç hukukundan üstün olan AB Müktesebatı beş ana bölümden oluşmaktadır

  1. Birincil Mevzuat: Avrupa Birliği hukukunu oluşturan antlaşmalar AB Hukuk düzeninin temel kaynağını oluşturmakta, bu nedenle de Birincil Mevzuat olarak nitelendirilmektedir. Birincil mevzuat, üye devletlerarasında doğrudan müzakereler sonucu kabul edilen ve ulusal parlamentolar tarafından onaylanan mevzuattır.
  2. İkincil Mevzuat: Topluluk kurumlarının Antlaşmaları temel alarak geliştirdikleri yasal araçlara ikincil mevzuat adı verilmektedir. AB kurumları, Antlaşmalarla kendilerine verilen muhtelif yetkiler doğrultusunda farklı derecelerde ulusal hukuk sistemlerine müdahale edebilmektedir.
  3. Uluslararası Anlaşmalar: AB üye olmayan ülkelerle ve diğer uluslararası kuruluşlarla uluslararası hukuk antlaşmaları yapmaktadır. Bunlar; AB’ye üye olmayan ülkelerle ve diğer uluslararası kuruluşlarla ticaret sahasında veya endüstriyel, teknik ve sosyal alanlarda kapsamlı işbirliği öngören antlaşmalar, Belirli ürünlerde ticarete ilişkin antlaşmalar, Topluluk ve üye olmayan ülkeler arasındaki ortaklık antlaşmaları, işbirliği antlaşması veya ticari antlaşmalar.
  4. İçtihatlar: Mahkeme kararlarının oluşturduğu hukuk ilkelerinin tümüne ise içtihat adı verilmektedir. Avrupa Birliği hukukunda Adalet Divanı’nın içtihatları büyük önem taşımaktadır.
  5. Üye Devletler Arasındaki Anlaşmalar: Üye ülkeler arasındaki antlaşmalar da Topluluk Hukukunun kaynakları arasında yer almaktadır. Bu antlaşmalar, Topluluğun faaliyetleriyle yakından bağlantılı olan; fakat Topluluk kurumlarına herhangi bir yetkinin devredilmemiş olduğu konuların çözüme bağlanması için yapılabilmektedir.

Avrupa Birliği Ortak Politikaları ve Sosyal Tarafların Etkinliği

Avrupa Birliği ortak politikaları kısaca, üye ülkeleri Avrupa Birliğine bağlayan, hukuklarını uyumlaştırıp uygulamalarını entegre eden Avrupa Birliği yönetimi araçları olarak tanımlanabilir. Avrupa Topluluğu Antlaşması’nın son şeklinde Topluluğun görevi, ortak bir pazarı ve ekonomik ve parasal birliği kurmak üye devletlerarasında ekonomik ve sosyal bütünleşmenin ve dayanışmanın iyileştirilmesini sağlamak olarak esas alınmıştır. Avrupa Birliğinin kurucu felsefesi, Avrupa Topluluklarının temelde sosyal değil, ekonomik bir yapı olarak oluşturulması sonucunu doğurmuştur.

Avrupa Birliği’nde sosyal taraf kavramı başlangıçta işçi ve işveren temsilcileri için kullanılmış ise de günümüzde toplumun belli bir mesleki ya da sanayi grubu veya belli bir sosyal grubu temsil eden örgütlü veya örgütsüz bütün kamuoyu grupları için kullanılabilmektedir. Bu gruplardan örgütlenmemiş olanlar Sivil Toplum Örgütleri olarak ifade edilmektedir. Komisyonun yayınladığı Sosyal Taraflar Listesinde 5 grupta yer alan 75 kuruluş yer almaktadır. Bunlar;

  • Genel sektörler arası kuruluşlar,
  • İşçi gruplarını yada işletmeleri temsil eden endüstriler arası kuruluşlar,
  • Belirli alanlarda faaliyet gösteren kuruluşlar,
  • Sektörler arası herhangi bir bağlantısı bulunmayan sektörel kuruluşlar ve
  • Avrupa sendikalarıdır.