KLASİK SOSYOLOJİ TARİHİ - Ünite 4: Klasik Sosyolojide Temel Yaklaşımlar-II: Emile Durkheim Özeti :
PAYLAŞ:Ünite 4: Klasik Sosyolojide Temel Yaklaşımlar-II: Emile Durkheim
Giriş
Dukheim’in görüşleri temel alınarak günümüzdeki toplumsal araştırmalar üzerindeki etkileri, bu görüş ve düşüncelerin temel özellikleri açıklanmıştır.
Emile Durkheim (1858-1917)
Yapmış olduğu en önemli çalışmalar arasında yer alan toplumsal işbölümü, sanayileşme, din ve ahlak üzerindeki yoğunluklu çabalar sosyoloji biliminin gelişmesine katkıda bulunmuştur. Bu yönleriyle Durkheim Sosyoloji’nin kurucusu olarak kabul edilir.
Sosyolojik Yöntemin Kuralları
Durkheim, sosyolojik yaklaşımında etkili olan pozitivist düşünceye dayanarak toplum içerisinde işbirliği ve uyumun mümkün olabileceğini söyler. Ona göre sosyolojinin temel konusu toplumsal olgulardır. Bu olgular da maddi ve maddi olmayan olgular olarak sınıflandırılır.
A. Maddi Olgular
- Toplum
- Toplumun Yapısal Bileşenleri(kilise-devlet)
- Toplumun Morfolojik Bileşenleri(nüfus dağılımı)
B. Maddi Olmayan Olgular
- Ahlak
- Kollektif Bilinç
- Kollektif Temsiller ve Kollektif Eğilimler
Durkheim’e göre toplumsal olgular diğer olgulardan ayrılırken ilk olarak toplumsal olgular bireylerin bilinçlerinden bağımsızdır. Yani toplumsal analizlerde önemli olan kolektif bir bilinç ve niteliktir. İkinci olarak toplumsal olgular bireyler üzerinde sınırlandırıcı ve baskılayıcı bir güce sahiptir. Bu toplumsal olgular birey tarafından kabullenildiği zaman bireyin davranışları üzerinde etkili olmaktadır.
Toplumsal olgular gözlemlenirken her türlü öznel bakış açısından kaçınılmalı ve objektif (nesnel) olmaya gayret edilmelidir. Bir toplumun genelinde sık karşılaşılan bir olgu normal sayılabilir fakat bir toplumun genelinde daha seyrek karşılaşılan bir durum veya bir olgu anormal veya patolojik olarak karşılanabilir.
Durkheim toplum tiplerini tek parçalı ve çok parçalı olarak belirlerken karmaşıklılık ölçüsüne dayanır. Ayrılmamış, parçalanmamış, yalın toplumlar için tek parçalı, birleşen, ayrışan ve karmaşıklaşan toplumları çok parçalı olarak değerlendirir.
Durkheim’e göre toplumsal olgular birbirinden ayrı değildir. Birbirini etkileyen özelliklere sahiptir. Yani bir toplumsal olgu başka bir toplumsal olgunun nedeni olabilir. Diğer taraftan farklı toplumlardaki toplumsal olgular birbirini etkileyebilir. Toplumsal olguların nedenleri içinden çıktığı toplumda aranmalıdır. Nedensellik ilkesi yanında toplumsal olgunun işlevselliği de önemli görülmüştür. Bir toplumsal olgunun topumsal anlamdaki fonksiyonel yönü önemli olmakla birlikte toplumun şekillenmesinde de etkili görülmektedir. Bir toplumsal olgunun işlevi ve toplumsal ihtiyaçları önemseyip bu toplumsal ihtiyaçlara cevap verebilecek niteliklere sahip olmasının önemi üzerindeki çalışmalar yani işlevselci toplum modeli de modern sosyolojiye temel oluşturmuştur.
Toplumsal Olguların Gözlemine İlişkin Kurallar:
Durkheim’e göre bu konuda en temel kurallardan birisi toplumsal olguları nesnelermiş gibi ele almaktır. İlk başta toplumsal olguya karşı herhangi bir önyargı sahibi olmamak gerekir. Herhangi bir konu hakkında herkes farklı şeyler düşünebilir ve bu doğal karşılanmalıdır. Bu olgulara nesnel bakma gerekliliğimiz onlar hakkında yeterli bilgiye sahip olmamamız ile ilgilidir. Nesnel ve bilimsel değerlendirmeler yapabilmek için önyargılarımızdan kurtulmamız gerekir.
İkinci olarak bir toplumbilimci ele aldığı sorunu, konuyu ve olguyu tanımlamak zorundadır. Tanıma uygun ve tanımla ilişkili bütün konuları çalışmalarına dâhil etmek zorundadır.
Üçüncüsü toplumsal olguları araştırmaya başlarken bu olguları tekil ve değişen görünümlerinden arındırarak incelenmesini sağlayacak bir bakış açısı benimsemelidir.
Sosyolojik Kanıtlamaya İlişkin Kurallar:
Durkheim’e göre bir olgunun başka bir olguya neden olup olmadığını anlamanın yolu olayların aynı zamanda ve birlikte meydana gelip gelmediklerine bakmaktır. Sosyal bilimlerin çoğu ve sosyoloji biliminde deney yöntemi mümkün olmadığı için toplumların incelenmesinde “birlikte değişim’’ yönteminin kullanılması gerekir.
Birey ve Toplum
Bireyin sahip olduğu aşırı ve önü alınmaz tutkular, hırslar, özerklik talep ve beklentileri toplumsal ortak ahlaki kurallar tarafından engellenerek birey ve toplum açısından denge sağlanmış olur. Bu toplumsal ortak ahlak kurallarının farkında olan birey tutkularına set çekmek zorunda kalır. Durkheim bireyi sınırlandıran bu toplumsal ortak ahlaki kurallara “ahlaki kod’’demiştir.
Toplumsal İşbölümü
Durkheim’e göre bireyin bağımsızlaşması toplumdaki toplumsal işbölümü ve toplumsal dayanışmanın gelişmesine bağlıdır. Toplumsal işbölümü toplumsal dayanışmanın sağlanmasında en önemli etkiye sahiptir.
Durkheim’e göre işbölümü farklı ama bir bütün içerisindeki uğraşları yerine getiren kişi ya da grupları koordine etmeyi sağlayan süreklilik gösteren bir organizasyonu ifade eder. Yani işbölümünün gerçek işlevi iki ya da daha fazla insan arasında dayanışma duygusu yaratmaktır. Durkheim’e göre işbölümü yapısına göre gelişen iki toplum tipi vardır.
A-Mekanik Dayanışmacı Toplum
Bu dayanışmacı toplumda birbirine benzeşen, işbölümünün sınırlı olduğu ve toplumsal farklılaşmanın olmadığı toplumlar kastedilir. Bu toplum bireyleri arasındaki işbölümü modern toplumlarla kıyaslandığında daha az uzmanlaşmıştır. Cinsiyete dayalı işbölümü daha fazla dikkat çeker. Bir toplumun bireyleri arasında duygu, değer ve kutsal inanç benzerliği vardır. Bu tarz toplumlarda kolektif bilinç egemendir. Durkheim’e göre kolektif bilinç ortak inanç ve duyguları ifade eder. Bu toplumlarda ortak bir ahlaki yapı egemen olduğu için bu ortak ahlaka karşı işlenen suçlara da ortak bir yaptırım uygulanıp bu suça karşı toplumun genelinde aynı duygular beslenmektedir.
B-Organik Dayanışmacı Toplum
Farklılaşmaya dayalı, işbölümünün ve toplumsal farklılaşmanın yoğun olduğu toplumlardır. Bu toplum tipi sanayileşmiş, ikincil ilişkilerin yoğun olduğu, modern toplumlarda görülür. Bu dayanışmacı toplumda uzmanlaşma önemlidir. İnsanlar arasındaki bu uzmanlaşmaya bağlı olarak farklı görev ve sorumluluklar vardır. Bu dayanışmacı toplumda kolektif bilince daha az rastlanır. Bireyler arasında düşünce, fikir, inanç gibi ortak bir değer yapısı ve ortak bir bilinç yoktur. Ortak ahlaki kurallar olmadığı için de toplumsal yaptırım gücü ve toplumsal cezalandırıcı kurallar daha az etkilidir.
Anomi
Mekanik dayanışmacı toplumdan organik dayanışmacı topluma geçilirken mevcut kuralların bağlayıcılığı azalarak normsuzluk veya kuralsızlık olarak bilinen anomi ortaya çıkar. Ahlak maddi olmayan toplumsal bir olgudur ve problemlerin önemli bir kısmı ortak ahlakın zayıflamasından kaynaklanmaktadır. Anomi toplumsal yaşam içinde görülen en önemli anormal durum intihardır.
İntihar Olgusu
Durkheim’e göre intihar psikolojik gibi görünse de sosyolojik bir olgudur. Çağdaş toplumlardaki ortak intihar olaylarını patolojik olarak görürken bu intihar artışlarının toplumun anormal özellikleri ile ilgili olduğunu belirtir. İntihar toplumsal dayanışmanın çok yüksek ve düşük olduğu yerlerde bağımlılık ilişkisindeki dengesizliğin bir sonucu olarak ortaya çıkar. İntihar toplumsal bağlara, bu bağların varlığına veya yokluğuna, güçlü veya zayıf olmasına göre değişir. Toplumsal bir olgu olan intiharın nedenini istatistiksel olarak diğer toplumsal olgularda arar.
Durkheim’in yaptığı intihar araştırması sonuçlarına göre farklı toplumsal koşullara sahip gruplar arasında intihar oranları farklılaşmaktadır. Dinamik yoğunluk (nüfus yoğunluğu gibi) intihar üzerinde etkili değilken kolektif bilinç, kolektif temsil kolektif eğilimler gibi maddi toplumsal olgular intihar üzerinde etkilidir.
İntihar Tipleri
Bencil ve Anomik İntihar: Genel olarak modern endüstriyel toplumlarda, toplumsal bağların zayıf olduğu durumlarda görülür. Bireyin topluma yabancılaşması, ekonomik durgunluk, büyüme ve refah dönemlerinde artmıştır.
Özgeci ve Kaderci İntihar : Geleneksel toplumlardaki güçlü normlar ve toplumsal düzendeki aşırılıklar bu intihar türünde etkilidir. Toplumun bireyin davranışlarını aşırı kısıtlaması, bireylerin grubun yoğun baskısı altında olması bu intihar tipinin sebepleri arasındadır
Din Olgusu
Din önemli bir toplumsal olgudur. Dinin genel yapısı modern bir topluma göre ilkel bir toplumda daha iyi araştırılabilir. Bu sebeple Durkheim tüm dinlerin ana kaynağı olarak toplumu görmektedir. Her toplumu oluşturan bireyler vasıtasıyla bazı olguları kutsal bazı olguları da kutsal olmayan olgular olarak tanımlayarak dini yaratır. Kutsal olan olgular ve kutsal olmayan olgular ayırımı tüm dinlerde ortak olan olgular olarak karşımıza çıkarken, yüce bir tanrının varlığı ve bu tanrıya inanmak tüm dinlerin ortak özelliği değildir.
Durkheim din hakkındaki fikirlerini Avusturalyalı Arunta kabilesinin sahip olduğu totemizm (tabiat kuvvetlerine inanma) üzerinde yapmış olduğu çalışmalara dayandırmaktadır. Totemizm bilincinin ana kaynağının toplum olduğu sonucunu ortaya çıkarmıştır.
Bireyler ölür kuşaklar değişir ve onların yerini başka kuşaklar alır. Ancak maddi olmayan bir güç hep aynı kalır. Bu sebeple Durkheim’e göre dinin kaynağı kolektif bilinçtir ve bu kolektif bilincin kaynağı toplumdur, yani dinin esas kaynağı toplumdur. Durkheim nedensel ve işlevsel yöntemine bağlı kalarak, dinin kaynağını nedensel olarak açıkladıktan sonra işlevlerini de belirlemeye çalışır. Ona göre din toplumda önemli işlevlere sahiptir. Dinin toplumsal açıdan en temel işlevlerinden birisi de toplumsal dayanışmayı sağlamasıdır ve aynı zamanda bu dayanışmayı güçlendirmesidir. Toplumsal dayanışma var olduğu sürece din de varlığını sürdürecek ve toplumsal dayanışmaya hizmet edecektir. Tarihsel süreç içerisinde dinin somut biçimleri değişmekle birlikte esas özü hep aynı kalacaktır
Sonuç
Durkheim’in geliştirmiş olduğu yöntemler ve yapmış olduğu bilimsel çalışmaların, sosyolojinin saygın hale gelmesi ve bağımsız ve modern bir sosyal bilime dönüşmesinde katkısı büyüktür. Burada bahsedilen katkının en önemli noktası muhakkak ki Durkheim’in sosyolojinin konusu ve yöntemiyle ilgili yaptığı çalışmalardır.