KLASİK SOSYOLOJİ TARİHİ - Ünite 7: Klasik Sosyolojiye Katkı II: Vilfredo Pareto ve Seçkinler Teorisi Özeti :

PAYLAŞ:

Ünite 7: Klasik Sosyolojiye Katkı II: Vilfredo Pareto ve Seçkinler Teorisi

Giriş

İtalyan ekonomist ve sosyolog Vilfredo Pareto klasik dönemde sosyolojinin gelişimine katkıda bulunanlardan biridir. Çalışmaları Parsons’dan önce pek bilinmemektedir. Parsons’un çalışmalarında kendisine Weber ve Durkheim kadar önem vermesiyle tanınır hale gelmiştir.

Toplumun karşılıklı olarak birbirine bağımlı öğelerden oluşan bir sistem olarak çözümlenebileceği düşüncesini geliştirmiştir. Aydınlanma düşünürlerinin çoğu fikirlerine, ilerleme kuramlarına, pozitivizme, evrimciliğe ve Marksizme eleştirel yaklaşımlar getirmiştir. İnsani içgüdüler gibi rasyonel olmayan faktörlerin üzerinde durmuştur.

Pareto’nun önerdiği toplumsal değişme kuramıyla Marx’ın toplumsal değişme kuramı taban tabana zıttır. Geliştirdiği seçkinler kuramı, siyasal sistem analizlerinde önemli bir etkiye sahiptir.

Pareto’nun Bilim Anlayışı: Mantıklı Olan ve Olmayan Davranışlar

Pareto’nun sosyolojisi beş temel konudan oluşur;

  • Tortular
  • Türemler
  • Ekonomik Çıkarlar
  • Toplumsal Heterojenlik
  • Toplumsal Hareketlilik

Öncelikle bütün insan davranışlarını mantıklı ve mantıksız olmak üzere ikiye ayırır. Ona göre insanlar daha çok mantıksal olmayan şekilde davranma eğilimindedirler. Bunun nedeni de derin eğilimler, içgüdüler ve dürtülerdir. Amaçlarına nesnel ve öznel olarak mantıksal bir bağla bağlanmış davranışları mantıklı, bağlanmamış olan tüm davranışları ise mantıksız olarak tanımlar.

Sosyolojisi iki temel ilke çerçevesinde kurulmuştur;

  • Tümevarım yöntemine ve deneye, gözleme dayanan mantıksal deneysel bilim anlayışı
  • Toplumu sistem olarak gören ve bir bütün olarak analiz edilmesi gerektiğini savunan anlayış

Pareto’nun mantıksal-deneysel bilim anlayışının temel özelliği yararı değil, gerçeği amaçlamasıdır. Ona göre gerçek her zaman yararlı olmadığı gibi, yararlı olan bir şey de her zaman gerçek olmayabilir.

Diğer özelliği ise deney-dışı ya da deney-üstü bütün kavramların ve kuramların kesinlikle dışlanmaları gerektiğini savunmasıdır. Bu bağlamda, bilimsel olmadığını düşündüğü kuramların ve de din gibi inanç sistemlerinin maskesini düşürmeye çalışır.

Bu noktada sosyolog meslektaşlarının yaklaşımlarını gerçek anlamda bilimsel olmadıkları gerekçesiyle eleştirir. Farkında bile olmadan mantıklı olmayan bir düşüncenin kurbanı olduklarını savunur.

Mantıklı olmayan tüm davranışların temelinde bulunan iki öğeden söz eder. Tortu / Kalıntı adını verdiği ve değişmez dediği eğilimlerle, türem adını verdiği, insanların davranışlarını haklı kılmak için her durumda buldukları ve değişken dediği nedenler.

Tortular : Duygularla anlatım ve davranış arasındaki aracılardır. İnsanların içgüdüleriyle ilişkilidirler. İnsan doğasında ya da davranışlarının temelinde bulunan ve dolayısıyla toplumun işleyişini ve devamlılığını sağlayan içgüdülerin dışavurumlarıdır. Tortular altı kategoriye ayrılır;

  • Uyuşma içgüdüsü
  • Kümelerin sürekliliği
  • Duyguları dışa dönük davranışlarla açıklama gereksinimi
  • Toplumculukla ilgili kalıntılar
  • Bireyin ve bağımlılıkların bütünlüğü
  • Cinsel kalıntılar

Adı geçen kalıntılardan en önemlileri ilk ikisidir.

Uyuşma İçgüdüsü: Genel anlamda bireylerin mantıklı bir neden olmaksızın olaylarla eşyalar veya düşüncelerle nesneler arasında ilişkiler kurma eğilimi şeklinde ortaya çıkar.

Kümelerin Sürekliliği: Bu tortu gerçek dayanağı ortadan kalkmış ilişkilerin ve olguların sürdüğünü varsayarak ona bağlılığını sürdürme eğilimidir. Tutuculuk ve eskiye bağımlılık gibi olgular, bu tortu çerçevesinde değerlendirilebilir.

Pareto’ya göre bu iki tortunun bir nüfusa dağılımı, o toplumdaki toplumsal dengenin doğasını belirler.

Türemler : İnsan davranışlarının sözlü nitelikte çeşitli ve değişken olan araçlarıdır ve türemleri belirleyen de tortulardır. Değişik şekillerde ortaya çıkabilirler. İnsanların kendi davranışlarını doğrulamak, meşrulaştırmak ve inandırıcı kılmak için kullandıkları rasyonelleştirmeler, ideolojiler ve entelektüel bahanelerdir.

Davranışı meşrulaştırmada kullanılan türemler değişebilir. Ancak davranışların kökeninde yatan kalıntılar değişmez. Dolayısıyla insanın doğası da toplumun yapısı da aynı kalır. İnsanı değişmez bir yapıda görmesi Pareto’nun karamsarlığının kaynağını oluşturur.

Yönetici Seçkinler (Elit) Kuramı

Pareto’ya göre insanlar arasında gerçek anlamda bir eşitlikten hiçbir zaman söz edilemez. Bu bakımdan eşitlik bir türemden ibarettir. Bütün toplumlarda farklı ve eşit olmayan niteliklere sahip az sayıdaki egemen seçkinle, bu seçkinler tarafından yönetilen bir insan kitlesinin her zaman olacağını savunur.

Seçkinler teorisinde Pareto’nun ismi genellikle, aynı dönemde yaşamış olan siyaset bilimci Gaetano Mosca’yla birlikte anılır. Ayrı çalışmalarına karşın, birbirlerine oldukça benzer elit teorileri sunmuşlardır.

Pareto, Marx’ın yöneten-yönetilen ayrımının olmadığı geleceğin toplumuyla ilgili görüşlerini reddeder. Ona göre elit yönetimi bütün toplumlar için kaçınılmazdır. Bir elit grubun gücü sadece kişisel özelliklerinden değil, örgütsüz ve dağınık olan halk kitleleri karşısında örgütlü ve birleşik olmasından da kaynaklanır.

Pareto iki seçkin tanımı yapar. İlki toplumsal seçkinlerin tümünü kapsayacak kadar geniş, ikincisi sadece yönetici seçkinleri kapsayacak kadar dar anlamdadır. Geniş anlamda kullandığı seçkin kavramı, etkinlik alanında başarılı olmuş ve mesleki hiyerarşide üst düzeye erişmiş kişileri kapsar. Dar anlamdaki seçkin kavramı ise iktidarda bir rol oynayan ve siyasal yetkiye sahip bir azınlıktan oluşur.

Alt sınıfı ise yeteneksiz, örgütsüz ve her zaman sessiz ve duyarsız kalan bir sınıf olarak tanımlar.

Siyasal seçkinler de yönetim biçimlerine ve araçlarına göre iki gruba ayrılır. Bu yönetim araçlarını da güç ve hile olarak tanımlar. Halkı yönetme şekillerine göre ise siyasal seçkinleri şu iki gruba ayırır;

  • Güç kullanarak yöneten aslanlar
  • Gizlice, ikna ederek yöneten tilkiler

Pareto’ya göre askeri diktatörlükler birinci gruba örnek oluşturur. Avrupa demokrasileri ise ikinci grup için verdiği örnektir. Tilkiler grubunda birinci kategorideki tortular baskınken, aslanlar grubunda ikinci kategori kalıntıların baskın olduğunu belirtir.

Ona göre, insana özgü kabiliyetlerin yanı sıra tortular da insanlar arasında eşitsiz bir şekilde dağılmıştır. Kitlelerde genellikle muhafazakâr olan ikinci tür tortular hâkimdir. Bu nedenle de bu tortular kitleleri itaatkâr kılar.

Pareto demokrasinin diğer yönetim şekillerinden ayrılan bir özelliği olmadığını savunur. Demokrasinin özünde de tüm diğer yönetim biçimlerinde olduğu gibi bir elit yönetimi vardır.

Tüm devrimler sadece bir seçkin grubunun yerine bir başka seçkinler grubunun gelmesinden ibarettir. Ayrıca bütün seçkinler iktidara geldikten sonra yozlaşmaya, niteliklerini yitirmeye başlarlar. Bu süreç tarihsel açıdan doğal ve kaçınılmazdır.

İktidarlarını bırakmak istemeyen seçkinler, farklı yöntemlerle iktidar sürelerini uzatmaya çalışırlar. Ancak neticede yönetici seçkinler hiçbir zaman iktidarda sürekli olarak kalamazlar.

Toplum genel biçimi itibariyle bir seçkinler dolaşımı görünümündedir. Seçkinler dolaşımı tarihsel süreci anlamada anahtar bir kavram niteliğindedir.

Pareto’ya göre tarih döngüsel bir süreçten ibarettir. Tarihteki en önemli değişmeler, bir elit grubun yerini bir başka elit grubun almasıyla meydana gelir. Bu nedenle, aristokrasi adını verdiği yönetici seçkinlerin yaşamı ve ölümü tarihsel açıdan en önemli olgudur.

Pareto sosyolojisinde toplumun genel hareketi dört değişkene göre anlaşılır. Bunları şöyle sıralar;

  • Çıkarlar
  • Kalıntılar
  • Türemler
  • Toplumsal benzeşmezlik

Toplum bu dört değişken üzerine kurulu bir dengedir. Türemler değiştikçe bu denge de biçim değiştirir.

Sonuç

Pareto’nun sosyolojiye katkısı bazı çevrelere göre tartışmalı bir konudur. Ancak çalışmalarının modern sosyolojinin gelişimi üzerinde etkili olduğu açıktır. Bu katkı Marx, Durkheim ve Weber gibi isimlere nazaran sınırlıdır.

Tüm siyasal rejimleri aynı kefeye koyarak değerlendirilmesi eleştirilmesine neden olmuştur. Tortular ve türemlerle ilgili kuramı da günümüz toplumlarının anlaşılmasına ışık tutmaktan uzaktır.