KRİMİNOLOJİ - Ünite 7: Suçlar ve Failleri-II Özeti :

PAYLAŞ:

Ünite 7: Suçlar ve Failleri-II

Çevre Suçluluğu

Çevre, canlıların yaşamları boyunca ilişkilerini sürdürdükleri ve karşılıklı olarak etkileşim içinde bulundukları biyolojik, fiziksel, sosyal, ekonomik ve kültürel ortamı ifade etmektedir. Ekonomik ve teknolojik ilerlemeler ile insanların değişen yaşam şartları çevrenin, canlıların ve toplumun zarara uğramasına, tehlikelere maruz kalmalarına yol açmıştır. Bu etkiler, çevrenin kirlenmesinin yanı sıra diğer çevresel sorunları da ortaya çıkarmaktadır. Bunlar, kimyasal patlamalar, nükleer kazalar, endüstriyel kazalar, tehlikeli atıkların neden olduğu zararlar, kazaların neden olduğu zararlı atıklar, yangınlardır. Ayrıca, doğa olayları olan sel, depremler, erozyonlar da çevrenin tahribatını hızlandırmaktadır.

Günümüzde, ozon tabakasının incelmesi, asit yağmurları, mevsimlerde meydana gelen iklim değişiklikleri, hayvan türlerinin yok olması, bitki florası ve çeşitliliğinin bozulması ciddi sorunlar olarak karşımıza çıkmaktadır. Bütün bu çevre sorunlarının en başında ve en temel faktörlerden biri olarak çevre kirliliği gelmektedir. Çevre kirliliği, çevrede meydana gelen ve canlıların sağlığını, çevresel değerleri ve ekolojik dengeyi bozabilecek her türlü olumsuz etkiyi ifade eden geniş bir tanıma sahiptir. Çevrenin korunması, çevresel değerlerin ve ekolojik dengenin bozulmasının ve yok olmasının önüne geçilmesi için oluşturulan temel mevzuat 2872 sayılı Çevre Kanunu’dur. Çevre Kanunu ek 6.maddesine göre, hava kalitesinin korunması ve hava kirliliğinin önlenmesi için, ulusal enerji kaynakları öncelikli olmak üzere, Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca belirlenen standartlara uygun temiz ve kaliteli yakıtların ve yakma sistemlerinin üretilmesi ve kullanılması zorunludur. Standartlara uygun olmayan yakma sistemi ve yakıt üretenlere ruhsat verilmez, verilenlerin ruhsatları iptal edilir.

Çevrenin korunması çok yönlü ve kapsamlı düzenlemeleri gerektirmektedir Çevrenin korunması hususunda atılan en büyük uluslararası adım Kyoto Protokolü olmuştur. Çevrenin korunması konusunda Türk hukukunda da idari ve cezai alanda düzenlemeler yapılmıştır. Çevrenin korunmasının önemine binaen Türk Ceza Kanunu Çevreye karşı suçları ayrı bir başlık altında ve ayrıntılı bir biçimde düzenlemiştir. Bunlar 181. maddede çevrenin kasten kirletilmesi suçu, 182. maddede çevrenin taksirle kirletilmesi suçu, 183. maddede gürültüye neden olma suçu ve 184. maddede imar kirliliğine neden olma suçlarıdır. Ayrıca genel tehlike yaratan suçlar başlığı altında dolaylı olarak da olsa neticesinin çevreyi doğrudan etkilediği suçlar düzenlenmiştir. Bunlar, radyasyon yayma (md. 172), atom enerjisi ile patlamaya sebebiyet verme (md. 173) ve tehlikeli maddelerin izinsiz olarak bulundurulması veya el değiştirmesi (md. 174) suçlarıdır.

Ekonomik Suçlar

Ekonomik suç, kayıt altına alınmayan, kamu otoritesinin kontrolü dışında olan ve kamu düzenini korumak için çıkartılmış kanunlara aykırı olarak ortaya çıkan suçlardır. Bunlar zimmet, rüşvet, kaçakçılık ve sahtecilik olarak karşımıza çıkmaktadır.

Yolsuzluk genellikle rüşvet, zimmet, irtikâp gibi davranışların tümünü ifade etmektedir ve kazanç için ya da parasal olmayan özel amaçlara yönelik olarak kamusal yetkinin yasadışı kullanımını içeren davranış ve fiillerdir. Kamu gücünün menfaat temin etmek amacıyla kötüye kullanılması neticesinde ortaya çıkan yolsuzluk suçları, TCK’da ve diğer kanunlarda zimmet, rüşvet, kaçakçılık, ihaleye fesat karıştırma ve sahtecilik olarak karşımıza çıkmaktadır. Özellikle kamu yönetiminde yolsuzluk TCK’da Dördüncü Kısımda Kamu İdaresinin Güvenilirliğine ve İşleyişine Karşı Suçlar Bölümü’nde düzenlenen zimmet, rüşvet ve irtikap şeklinde karşımıza çıkar.

Zimmet suçu TCK 247’ye göre; görevi nedeniyle zilyetliği kendisine devredilmiş¸ olan veya koruma ve gözetimiyle yükümlü¨ olduğu malı kendisinin veya başkasının zimmetine geçirmek olarak tanımlanabilir. İrtikap TCK 250. maddede tanımlanmaktadır. Kanun koyucu, kamu görevlisinin görevinin sağladığı nüfuzu veya güveni kötüye kullanarak kendisine veya üçüncü bir kişiye yarar sağlaması veya bu yolda vaatte bulunması için kişileri zorlaması (icbar etme) ve ikna etmesi ya da onda mevcut olan hatadan yararlanması şeklinde tanımlanan fiiller irtikap suçunu oluşturur. Kamu görevlisi, konumundan kaynaklanan gücü haksız ekonomik çıkar elde etme aracı olarak kullanılmasını engellemek amacıyla yaptırım altına alınmaktadır. Bu nedenle, suçun faili sadece devletin mali yararlarının ihlal ettiği için değil halkın kamu görevlisine olan itimadın sürekli olmasındaki toplum yararını zedelediği için cezalandırılmaktadır.

Kamu görevlisi görevini devlet adına yerine getirmektedir. Bu görevi yerine getirirken hem kendi işlemlerinde eşit, dürüst ve tarafsız davranmalıdır ve hem de topluma, devlet idaresinin güvenirliği hususunda güven telkin etmelidir. Bu nedenle rüşvet suçuyla idareye karşı duyulan saygının korunması, idarenin kusursuz işlemesi ve devletin işlevlerinin gereği gibi yapılmasının sağlanması ayrıca devletin işlemlerinin yerine getirilmesi esnasında devlet adına işlem yapan kamu görevlilerinin devletin tarafsız, dürüst ve eşit davranma ilkelerine aykırı davranamayacağı ve özel kişilerin de bu ilkelere aykırı davranamayacağı düşüncesi de rüşvet suçunun düzenlenmesine neden olmaktadır. TCK 252. maddesinde yer alan rüşvet suçu, görevinin ifasıyla ilgili bir işi yapması veya yapmaması için, doğrudan veya aracılar vasıtasıyla, bir kamu görevlisine veya göstereceği bir başka kişiye menfaat sağlamak olarak tanımlanabilir.

Bir diğer ekonomik suç grubu ise kaçakçılık suçlarıdır. Kaçakçılık suçlarının başlıcaları vergi, akaryakıt, cep telefonu, silah, göçmen, insan, sigara, alkol, gıda, ilaç, uyuşturucu kaçakçılığıdır. Suça konu ticari ürünler ve suçun işleniş¸ yöntemleri çok fazla çeşitlilik göstermektedir. Bu nedenle dönemsel olarak farklı kaçakçılık türlerinde artış ve azalışlar gözlemlenebilmektedir. Kaçakçılık suçları, niteliği itibariyle doğrudan sınır ihlali yapılmak suretiyle ya da gümrük işlemlerinde usulsüzlük veya aldatıcı işlemler ile gerçekleştirilmektedir. Bu kapsamda sınır güvenliğinin sağlanması, gümrük kapılarındaki kontroller ve ticari ürünlerin yer aldığı yasal piyasadaki idari denetimler, suçla mücadelede büyük önem arz etmektedir. 5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu 3. maddesinde kaçakçılık türleri düzenlenmiş, buna göre Türkiye’ye ithal ya da ihracı yasak olan veya ithal ve ihracı gümrük muamelesine tabi olan maddelerin gümrük işlemleri yaptırılmadan ithal ve ihraç edilmesi ya da bunlara teşebbüs edilmesi, bu maddeleri yurt içinde satmak, satın almak ve bilerek nakletmek kaçakçılık olarak kabul edilmiştir.

Sigara kullanımı ile satışına ilişkin yasal bir zeminin bulunması ve toplum içerisindeki bazı kullanıcılar tarafından kaçak tütün mamullerinin tercih edilmesi, kaçak sigaranın kolay pazar bulmasını sağlamaktadır. Sigara kaçakçılığının sadece vergi suçu olarak görülmesi ve fiyatının bandrollü sigaraya göre düşük olması, kaçak sigaranın tercih edilmesindeki en önemli faktörlerin başında gelmektedir. 2015 yılında meydana gelen sigara kaçakçılığı olaylarında kullanılan metotlara baktığımızda;

  • Sınır ihlali yapılarak sırtçılık yoluyla veya araçlar ile taşınması,
  • Yolcu muafiyetinin suiistimali,
  • Zulalama/Gizleme,
  • Kargo gönderisi,
  • Gümrük rejimlerinin ihlal edilmesi yöntemlerinin kullanıldığı görülmüştür.

Alkollü içki, kaçakçılığının yanı sıra sahteciliğinin de yapıldığı bir türdür. Daha ziyade gümrüksüz satış yapan mağazalarda satışa sunulan ürünlerin yolcu tarafından suiistimal edilmesi, yasal ithalatı yapılan ürünler içerisine gizleme ve transit rejimi kapsamında başka bir ülkeye sevk edilmesi gereken ürünlerin iç piyasaya sürülmesi yöntemleriyle gerçekleştirilen alkol kaçakçılığının önüne geçebilmek amacıyla özellikle gümrüksüz satış yapan mağazalarda alım adedi sınırlamaları gibi çeşitli önlemler alınmaktadır.

Kaçakçılıkta bir diğer ana kalem ise eşya/emtia kaçakçılığıdır. Bu kapsamda; elektronik eşya kaçakçılığı (cep telefonu, cep telefonu aksesuarı vb.); gıda ürünleri kaçakçılığı (çay, şeker, kuruyemiş¸ vb.); ilaç kaçakçılığı (cinsel-zayıflama hapları, tıbbi-hayvansal ilaç vb.); oto kaçakçılığı (otolar, motosiklet, oto yedek parçaları vb.); canlı hayvan ve et kaçakçılığı (büyükbaş - küçükbaş hayvan, et, sakatat vb.); kıymetli taş ve maden kaçakçılığı (pırlanta, elmas, platin, gümüş, altın vb.); ithalat - ihracat kaçakçılığı; internet üzerinden işlenen kaçakçılık (dropshipping); muhtelif emtia ürünleri kaçakçılığı (çakmak, mutfak eşyası, saat, inşaat malzemesi, kozmetik ürün vb.) kaçakçılığı yapılmaktadır.

Bir diğer kaçakçılığı gerçekleştirilen varlık ise Kültür ve Tabiat Varlıklarıdır. 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu, kültür ve tabiat varlıklarının neler olduğunu belirtmiştir. Buna göre; kültür varlıkları, tarih öncesi ve tarihi devirlere ait bilim, kültür, din ve güzel sanatlarla ilgili bulunan veya tarih öncesi ya da tarihi devirlerde sosyal yaşama konu olmuş bilimsel ve kültürel açıdan özgün değer taşıyan yer üstünde, yer altında veya su altındaki bütün taşınır ve taşınmaz varlıklardır. Tabiat varlıkları, jeolojik devirlerle, tarih öncesi ve tarihi devirlere ait olup ender bulunmaları veya özellikleri ve güzellikleri bakımından korunması gerekli, yer üstünde, yer altında veya su altında bulunan değerlerdir.

Tarihi eser kaçakçılığı, herhangi bir ülkenin kültür varlıklarının izinsiz olarak, menfaat karşılığı alınıp satılması veya yurt dışına çıkarılması olarak tanımlanmaktadır. Özellikle kaçak kazılarda ele geçirilen, müze ve ören yerleri hırsızlıkları ile elde edilen eski eserler genellikle organize şekilde gerçekleştirilmektedir.

Konusu insan olan kaçakçılık türleri ise göç-men, insan ve organ ve doku kaçakçılıklarıdır. Bu üç kaçakçılık türü de TCK’da suç olarak düzenlenmektedir. Çoğunlukla zayıf, korunmasız ve istismara açık olan göçmenlerin içinde bulundukları durumlardan kâr elde etmeyi amaçlayan organize suç örgütleri bünyesinde işlenen bir fiil olarak karşımıza çıkan göçmen kaçakçılığı suçu, kişilerin göçmen kaçakçıları tarafından maddi ya da başka çıkarlar karşılığında ülkelerin sınırlarını hukuka uygun olmayan yollarla geçmesi olarak ifade edilmektedir. Günümüzde “modern anlamda kölelik” olarak adlandırılan; kadınların, çocukların ve erkeklerin sömürü amacıyla kaçırılması, zorla alıkonulması ve zorla çalıştırılması olarak ifade edilebilen “insan ticareti” temel insan haklarının ihlali olarak görülmektedir. Mağdurlar, cazip iş teklifleri ya da daha iyi bir hayata dair sözlerle kandırılmaktadır. Ardından, insan tacirleri tarafından Avrupa Birliği ülkelerine yasa dışı yollardan ya da sahte kimlik belgeleri ile getirilmekte ve onları suiistimal eden kişiler için oldukça karlı olan yasa dışı iş yerleri, erotik gösteriler, fuhuş, dilencilik gibi etkinliklerde çalışmaya zorlanmaktadırlar. Çoğu zaman dirençlerinin kırılması ya da tacirlerini ihbar etmekten caydırılmaları için kötü muamele görmekte ya da tecavüze uğramaktadırlar. Organ ve doku ticareti, bunların nakli için oluşturulan arz ve talep dengesizliği neticesinde ortaya çıkmaktadır. İnsan ticaretinin farklı diğer boyutlarında olduğu gibi, organ ve doku ticareti faaliyetlerinde de arz ve talebin olduğu bir gerçektir. Bu pazarın talebini oluşturan ve özellikle sağlıklarına kavuşabilmek için organ veya doku bekleyen hastaların sayısı ise, azımsanmayacak kadar çoktur. Bütün bu illegal faaliyetlerin arz kısmında, içerisinde bulundukları olumsuz koşullar nedeniyle organ ve dokularını satmak isteyen veya satmak zorunda bırakılan bireyler bulunmaktadır.

Bir diğer ekonomik suç grubu da sahtecilik suçlarıdır. Sahtecilik suçları para, evrak, fikir ve sanat eserleri, patent ve marka sahteciliğidir. Söz konusu suçlar genel anlamda “kamunun güvenine karşı” işlenen suçlar olarak Türk Ceza Kanunu’nda ele alınmıştır. Bu çerçevede bir evrakın gerçeğe aykırı şekilde düzenlenmesi, gerçek bir evraka ekleme yapılması ve evrak üzerinde tamamen veya kısmen değişiklik yapılması eylemleri, kamu güvenini sarstığı gerekçesiyle suç olarak kabul edilmektedir. Bunlar en temel olarak parada sahtecilik, evrakta sahtecilik, tefecilik, dolandırıcılık ile fikir ve sanat eserleri ile patent hakları ve marka sahteciliğidir.

Teknolojinin gelişmesi ile sahtecilik suçlarının işlenmesi kolaylaşmıştır. TCK 197. maddesine göre para sahteciliği memlekette veya yabancı ülkelerde kanunen tedavülde bulunan parayı, sahte olarak üretmek, ülkeye sokmak, nakletmek, muhafaza etmek veya tedavüle koymak olarak tanımlanabilir.

TCK’da resmi ve özel belge sahteciliği şeklinde iki ayrı suç olarak düzenlenmiştir. Bu suçlar genellikle, pasaport, vize, nüfus cüzdanı, sürücü belgesi, motorlu taşıt trafik belgesi ve motorlu taşıt tescil belgeleri üzerinde tahrifat yapılması veya bunların tamamının sahtesinin yapılması olarak görülmektedir. Ayrıca, muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge ve sahte belge düzenlemek suretiyle vergi kaçakçılığı suçlarının işlenmesi de çok sık rastlanan belge sahteciliği suçlarındandır. TCK m. 204’e göre resmi belge sahteciliği, Bir resmi belgeyi sahte olarak düzenlemek, gerçek bir resmi belgeyi başkalarını aldatacak şekilde değiştirmek veya sahte resmi belgeyi kullanmak olarak tanımlanabilir. Maddenin devamında da görevi gereği düzenlemeye yetkili olduğu resmi bir belgeyi sahte olarak düzenleyen, gerçek bir belgeyi başkalarını aldatacak şekilde değiştiren, gerçeğe aykırı olarak belge düzenleyen veya sahte resmi belgeyi kullanan kamu görevlisinin işlediği suç da resmi belge sahteciliği olarak tanımlanmıştır. TCK madde 207’ye göre resmi belgede sahtecilik suçu bir özel belgeyi sahte olarak düzenlemek veya gerçek bir özel belgeyi başkalarını aldatacak şekilde değiştirmek ve kullanmak olarak tanımlanabilir.

Bir diğer sahtecilik suçu grubu ise fikir ve marka sahteciliğidir. En temel olanlardan Fikir ve sanat eserleri, 5846 sayılı Fikir ve sanat eserleri kanunu ile korunma altına alınmıştır. Kanun, bilgisayar yazılımları, veri tabanları da dâhil olmak üzere her türlü fikir ve sanat eserini korumaktadır. Marka taklitçiliği 556 sayılı Markaların Korunması Hakkında KHK ile korunmaktadır. Buna göre, herhangi bir marka işareti ile aynı veya buna benzer olan işaretlerin her ne şekilde olursa olsun kullanılması yasaklanmıştır.

Yasal olarak yetkisi olmayan kişi veya kuruluşların faiz karşılığı borç para vermesi tefecilik suçudur. Tefecilik suçu, yasal yollardan ilgili kurumlardan para temin edemeyen ya da etmek istemeyen kişilerin, tefeci olarak bilinen kimselere başvurmalarıyla ortaya çıkmaktadır. Tefecilik faaliyetinin gizlenebilmesi için perde arkası halledilmektedir. Tefeciler tarafından tahsilat için şiddet kullanılmasının yanı sıra, alacağın kanuni yollardan yararlanılarak (icra takibi vb. yöntemlerle) tahsil edildiği de görülmektedir.

Trafik Suçları

Trafik suçluluğu iki şekilde karşımıza çıkabilmektedir. Bunlardan ilki trafiğin tehlikeye düşürülmesi, trafikte alkollü araç kullanılması gibi suçlardır. Bunlar TCK’nın 179 ve 180. maddelerinde suç olarak düzenlenmiştir. Bir diğer trafik suçları da gerçekte bir trafik suçu olmayıp, örneğin trafik kazası neticesinde meydana gelen yaralanma, öldürme gibi suçların işlenmesidir. Trafikte nasıl araç kullanılacağı, yaya olarak nasıl hareket edileceği 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu (KTK)’nda belirlenmiştir. Kanun’un yedinci kısmı trafik kazalarına ayrılmıştır.

Trafik kazalarının en önemli problemi alkol ve uyuşturucu kullanımıdır. Kural olarak alkol ve uyuşturucu ve uyarıcı maddelerin etkisi altında araç sürmek yasaktır. Gerek Karayolları Trafik Kanunu gerekse Karayolları Trafik Yönetmeliği’nde yapılan testler sonucunda kanında alkol ve uyuşturucuya rastlanan sürücüler hakkında ayrıca adli işlem yapılacağı yönünde 2014 yılında değişikliğe gidilmiştir. Karayolları Trafik Yönetmeliği 97.maddesinde KTK’na paralel olarak uyuşturucu ve keyif verici maddeler ile alkollü içkilerin etkisiyle araç sürme yasağını düzenlemiştir. Sadece alkollü veya uyuşturucu madde etkisiyle araç kullanmak da herhangi bir kazaya neden olunması halinde de sürücü adli ya da idari cezalara maruz kalmaktadır.