KÜLTÜREL MİRAS YÖNETİMİ - Ünite 1: Kültürel Miras Yönetimi Nedir? Özeti :

PAYLAŞ:

Ünite 1: Kültürel Miras Yönetimi Nedir?

Giriş

Kültürel miras yönetimi, farklı kültürel alanları ve insanlığın yaşayan kültürel değerlerini etkileyen unsurları inceleyen disiplindir. Temel ilkesi kültürel değerlerin korunması ve gelecek nesillere aktarılmasıdır. Kültürel mirasın ‘yönetimi’ kültürel değerlerin muhafazası ve aktarımı için gerekli politikaları oluşturmayı, bu politikaları yönlendirecek bilgiyi üretmeyi ve pratiğe geçirmeyi ifade eder.

Kültürel değerlerin turizm amaçlı kullanımı aynı zamanda bu değerlerin erişimi, tanıtımı, korunması, ekonomisi, sunumu, yorumlanması ve sosyal çevreyle iletişimi gibi birçok önemli konunun araştırılmasını zorunlu kılar.

Kültürel miras yönetiminin özellikle 1980’li yıllarda hız kazanan evrimi başlarda arkeolojik ve tarihi alanlar, anıtsal mimari eserler üzerine sınırlı ölçeklerde odaklanmışken‘kültürel miras’ kavramının zaman içerisindeki tanımsal genişlemesine bağlı olarak günümüzde büyük bir kapsama ve disiplinler arası bir yapıya bürünmüştür.

Kültürel Miras ve Yönetimi: Uluslararası Politikalar

Dünyanın pek çok ülkesinde kültürel miras alanlarının korunması, araştırılması ve belgelenmesi gibi faaliyetler belirli bir idari ve yasal çerçeve içerisinde yıllardır yönetilmektedir. Türkiye’de arkeolojik alanlara yönelik ilk kanun 1874’te yürürlüğe konulan Asar-ı Atika Nizamnamesi ile eski eserlere ilişkin devletin koruma ve yönetim tasarruflarını ortaya koymuştur. İngiltere’de, arkeolojik alanların korunması ile ilgili ilk kapsamlı yasal koruma 1882 yılında Eski Anıtları Koruma Yasası ile başlamıştır. Amerika Birleşik Devletleri’nde, 1906 yılında kabul edilen Federal Eski Eserler Yasası ülkedeki arkeolojik alanların kontrolünü sağlayan, korunmaları ve bilimsel olarak araştırılmalarının önünü açan ilk yasal düzenlemedir.

Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO) bünyesinde 1972 yılında imzalanan Dünya Kültürel ve Doğal Mirasının Korunmasına Dair Sözleşme ile miras alanlarının ‘yönetiminin’ kapsamı idari kontrol, politika oluşturma, teknik sorunların keşfi, belgeleme, koruma ve araştırma gibi başlıca konuların ötesine geçmeye başlamıştır.

21. yüzyılda, kültürel miras yönetimi kültürel mirasın ‘değerleri’, kullanımı, yorumlanması, sunumu, iletişimi, eğitim amaçlı değerlendirilmesi, erişimi gibi farklı ve karmaşık meseleleri de barındırmaktadır. Ayrıca, kültürel miras alanlarının ‘sahipleri’, ‘kullanıcıları’ ve ‘ziyaretçileri’ arasındaki sorunlara eğilen daimi bir uzlaştırma sürecini temsil eder. Uluslararası alanda kültürel mirasın yönetimine ilişkin teknik konuların ve kuramsal tartışmalar, 1980’ler ile birlikte, ‘kültürel miras yönetimi’ veya ‘kültürel kaynak yönetimi’ disiplinleri altında ele alınmıştır. ‘Miras’ (heritage) kavramının temel oluşturduğu bu alanlar birbiriyle özdeştir.

İkinci Dünya Savaşı Sonrası: Genel Koruma Politikaları

1945 yılında İkinci Dünya Savaşı’nın sona ermesiyle birlikte özellikle savaş mağduru bölgelerde ağır fiziksel zarar görmüş kültürel miras alanlarını iyileştirmek için çalışmalar yürütülmüştür. UNESCO önderliğinde, 1954 yılında imzalanan ve Hague Sözleşmesi olarak da bilinen “Silahlı Çatışma Halinde Kültür Varlıklarının Korunmasına Dair Sözleşme” savaş veya olağanüstü durumlarda kültürel mirasın korunması için gerekli ulusal ve uluslararası önleyici tedbirlere dikkat çekerken, sonradan Uluslararası Mavi Kalkan Komitesinin kurulmasını sağlamıştır.

Kültürel miras alanları için en tesirli ve kalıcı olanı “Venedik Tüzüğü” olarak bilinen Tarihî Anıtların ve Yerleşmelerin Korunması ve Onarımı için Uluslararası Tüzük’tür. Bu tüzük, tarihî anıtlar ve yerleşmeler için uluslararası kabul görmüş koruma standartlarını sisteme bağlayan bir belgedir. Aynı zamanda koruma, onarım ve arkeolojik kazılara ilişkin bilimsel ve en iyi uygulamaların nasıl yapılmaları gerektiği konusunda bilinci geliştirmiştir. Venedik Tüzüğü ile geliştirilen ‘tarihi anıt‘ tanımı; anıtların içinde bulundukları kentsel ve kırsal ortamlardan ayrıştırılamayacakları ve sanat eseri değeri taşımayan sivil yapılarla birlikte bir anlam ifade ettikleridir. Venedik Tüzüğü’nün onaylanması ile uygulamaya konulan koruma politikaları 1970’li yıllarda özellikle iki önemli doküman aracılığıyla geliştirilmiştir; Dünya Mirası Sözleşmesi ve Burra Tüzüğü’dür.

Dünya Mirası Sözleşmesi (Dünya Kültürel ve Doğal Mirasının Korunmasına Dair Sözleşme): Tabiat ve kültür varlıklarının korunmasını birleştiren ilk belgedir. “Miras” kavramı getirdiği bir yenilik olarak kabul edilirken kültürel ve doğal miras kavramları tanımlanmıştır.

  • Kültürel Miras: Anıtlar: Tarih, sanat veya bilim açısından istisnaî evrensel değerdeki mimari eserler, heykel ve resim alanındaki şaheserler, arkeolojik nitelikte eleman veya yapılar, kitabeler, mağaralar ve eleman birleşimleri; Yapı toplulukları: Mimarileri, uyumlulukları veya arazi üzerindeki yerleri nedeniyle tarih, sanat veya bilim açısından istisnaî evrensel değere sahip ayrı veya birleşik yapı toplulukları; Sitler: Tarihsel, estetik, etnolojik veya antropolojik bakımlardan istisnaî evrensel değeri olan insan ürünü eserler veya doğa ve insanın ortak eserleri ve arkeolojik sitleri kapsayan alanlar.
  • Doğal Miras: Estetik veya bilimsel açıdan istisnaî evrensel değeri olan, fiziksel ve biyolojik oluşumlardan veya bu tür oluşum topluluklarından müteşekkil doğal anıtlar; Bilim veya muhafaza açısından istisnaî evrensel değeri olan jeolojik ve fizyografik oluşumlar ve tükenme tehdidi altındaki hayvan ve bitki türlerinin yetiştiği kesinlikle belirlenmiş alanlar; Bilim, muhafaza veya doğal güzellik açısından istisnaî evrensel değeri olan doğal sitler veya kesinlikle belirlenmiş doğal alanlar”.

Temel olarak, Sözleşme istisnai evrensel değere sahip miras alanlarının aktarımı için gelecek kuşaklara ortak sorumluluk yüklemektedir.

Burra Tüzüğü (Kültürel Öneme Sahip Yerlere Dair Avustralya ICOMOS Tüzüğü): Tüzüğün temel yaklaşımı ‘Kültürel önem’ kavramıdır. ‘Bir yeri önemli kılan nitelikleri’ ifade etmek için kullanılan kavram ‘geçmiş, günümüz veya gelecek nesiller için bir yerin estetik, tarihi, bilimsel, sosyal ve manevi değerleri’ şeklinde tanımlanır.

Dünya genelinde kültürel miras yönetimi üzerinde özellikle üç açıdan büyük etki yaratmıştır.

  • Tüzük, farklı türde miras alanlarını kapsayabilir; Tüzük ‘yer’ kavramını “coğrafi olarak belirlenmiş, somut ve somut olmayan boyutları olan” şeklinde tanımladığı için bir ‘yer’, örneğin, sit alanı, alan, peyzaj, manzara, anıt, bina(lar) ve diğer yapı(ları) temsil edebilir.
  • Tüzük, uluslararası prensiplerin ulusal ve yerel ölçeklerde uygulanabilirliğinin önemini göstermiştir.
  • ‘Kültürel önem’ kavramına dikkat çekerek miras alanlarının sadece tarihi, bilimsel ve estetik değerlerden ibaret olmadıklarını; sosyal kültürel ve manevi değerlerinin de önemsenmesi gerektiğini göstermiştir.

Tüzük, ‘miras alanlarının farklı kişi ve gruplar için farklı anlamlar taşıyabileceğini’ vurgulayarak yerel toplum ve miras alanları ilişkisi üzerine araştırmaların artmasına ve ‘değer odaklı’ yönetim modellerinin gelişimine vesile olmuştur.

1980’ler ve Sonrası: Yönetim Konuların Artan Önemi

1980’li yıllarda UNESCO ve Avrupa Konseyinin gündemindeki başlıca konular bilhassa arkeolojik alanların sunumu, erişimi ve bu alanları olumsuz etkileyen doğal riskler, arazi kullanımı ve yağmacılık gibi etkenlerdi. Bunun etkisiyle, Uluslararası Arkeolojik Miras Yönetimi Komitesi kuruldu. Bunu Arkeolojik Mirasın Korunması ve Yönetimi Tüzüğü (ICAHM Tüzüğü) izledi. Tüzük arkeolojik alanların yönetimine ilişkin bir dizi prensip belirlemiştir. Bunlar arkeolojik mirasın korunmasında görev alan kamu otoritelerinin ve kanun koyucuların sorumluluklarını; tescilleme, kazı, belgeleme, araştırma, koruma ve sunum süreçlerine ilişkin ilkeleri; miras alanlarının erişim ve sunumunu; uzman personelin sahip olması gereken vasıfları içermektedir. Bunun dışında iki önemli konuya yanım ve açıklık getirir. İlki, arkeolojik miras diğeri ise arazi kullanımında bütünleşik koruma ve yönetim tedbirleridir.

Alan Yönetimi

Alan yönetimi bir veya mekânsal ilişkili birden fazla alanın tekil bir yönetim sistemi altında ele alınmasıdır. Mikro ölçekli bir etkinlik olan bu model, kültürel mirasa ilişkin genel yönetim politikalarının belirli alanları nasıl etkilediği ve bu politikaların yönetim planları kapsamında nasıl idare edilebileceği üzerinde durur.

Miras Alanları Neden Yönetilmeli?

İdeolojik temelde, miras yönetiminin gayesi miras alanlarının daha iyi korunmalarını sağlamak ve böylelikle yaşamalarını ve gelecek kuşaklara aktarılmalarını temin etmektir. Mirasın eğitsel değeri kültürel kimlik oluşturma, yaşadığımız çevre ve dünyada anlayış, diyalog ve barışı temin etmeye hizmet eder. Yönetimi gerektiren bir diğer faktör dünyada ekonomik hayatın parçası olan turizmdir. Ağırlık olarak kültürel kaynakları kullanan turizmin bu kaynaklar üzerinde olumlu ve olumsuz etkileri vardır.

Miras alanları geçmişin bilgi kaynaklarıdır ve bu yüzden bilimsel araştırma ve akademik faaliyetlere imkân verecek biçimde yönetilmelidirler. Miras alanlarının fiziksel unsurlarını değiştiren veya bozan faktörleri (örneğin aşırı ziyaretçi ve kullanım, plansız kalkınma ve altyapı projeleri, yanlış arazi kullanımı, doğal riskler, şiddet); korumayı, bakımı olumsuz etkileyen finansal veya insan kaynağı sorunlarına çözüm üretmeyi; fiziksel erişim ile ilgili planlamaları içerebilir.

Burra Tüzüğü’nün kabulü sonrası 2003 yılında oluşturulan Somut Olmayan Kültürel Mirasın Korunması Sözleşmesi mirasın somut olmayan öğeler içerdiğini beyan eder. Bu sözleşmeye göre somut olmayan kültürel miras; toplulukların, grupların ve kimi durumlarda bireylerin, kültürel miraslarının bir parçası olarak tanımladıkları uygulamalar, temsiller, anlatımlar, bilgiler, beceriler ve bunlara ilişkin araçlar, gereçler ve kültürel mekânlar anlamına gelir. Toplulukların ve grupların çevreleriyle, doğayla ve tarihleriyle etkileşimlerine bağlı olarak, sürekli biçimde yeniden yaratılır ve bu onlara kimlik ve devamlılık duygusu verir; böylece kültürel çeşitliliğe ve insan yaratıcılığına duyulan saygıya katkıda bulunur. Somut olmayan kültürel mirasın kapsamı:

  • Somut olmayan kültürel mirasın aktarılmasında taşıyıcı işlevi gören dil ile birlikte sözlü gelenekler ve anlatımlar;
  • Gösteri sanatları;
  • Toplumsal uygulamalar, ritüeller ve şölenler;
  • Doğa ve evrenle ilgili bilgi ve uygulamalar; el sanatları geleneği
  • İnsanlığın Somut Olmayan Kültürel Mirasının Temsili Listesi’dir.

Miras Alanları Nasıl Yönetilmeli?

Miras alanları kamu yararı gözetilerek yönetilmelidir. ‘Kamu’ vergi ödeyen halk, turistler, öğrenme amaçlı miras alanlarını ziyaret eden kişiler ve akademik kesim olarak algılanmalıdır. Miras alanlarının yönetimi devamlılığı olan süreçleri temsil eder ve bir yönetim planının hazırlanması bu sürecin sadece bir parçasıdır.

Miras alanları ancak çoğulcu katılım yordamıyla etkin şekilde korunabilirler. Karar alma süreçlerinde geniş katılımın sağlanması için alan yönetimleri diyalog ve uzlaşmaya bağlı kalmalı, yerel aktörlerin, disiplinler arası uzmanların ve gönüllü ve ilgi gruplarının katılımına açık olmalıdır.

Miras Alanlarını Kim Yönetmeli?

Miras alanlarının yönetimi “yönetimlerden” oluşan bir yapı olarak düşünülmelidir. Genel anlamda, miras alanlarına ilişkin yasal mevzuat ve idari organizasyon bu alanların yönetiminin parçasıdır ve kanun koyucular ve bu kanunların yürütmesinden sorumlu olanlar aslında yöneticidirler.

Türkiye’de, Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Çevre ve Şehircilik Bakanlığı miras alanlarının yönetiminden en üst seviyede sorumlu kurumlardır. Bakanlıklara bağlı merkezi ve taşra teşkilatının ilgili birimleri miras alanlarının korunması ve yönetimi ile ilgili tüm idari işleri yürütürler.

Diğer tarafta, belediyelerin kentsel sitlerdeki miras alanlarının yönetiminde yetki ve sorumlukları vardır. Cami, kervansaray, medrese, han, hamam, mescit ve çeşme gibi kültür varlıkları ise, Vakıflar Genel Müdürlüğünün idare ve denetimindedir.

Yukarıda tarif edilen genel yönetim silsilesi altında ‘alan yönetimi’ belirli bir miras alanına özgü oluşturulan yönetim birimini temsil eder.

Günümüzde, miras yönetimi farklı uzman gruplar ve paydaşlar arasında iletişim, işbirliği ve uzlaşma gerektiren bir faaliyettir.

Alan Yönetiminin Yasal ve İdari Sistemleri

Dünya genelinde, yasal ve idari çerçeve miras yönetiminin temel bileşenleri arasındadır. Yasal çerçeve, resmileştirilmiş mevzuat kanalıyla, ilgili yetkililere miras alanlarının yönetimi ve korunması için harekete geçme, işlem yapma ve esaslar belirleme yetkisi tanıyan mekanizmayı ifade eder. Diğer taraftan, idari çerçeve eylemlerin icra edilmesini sağlayan organizasyon ve operasyon yapısını temsil eder.

Birçok ülkede, alan yönetiminin yasal ve idari düzenlemeleri genellikle Dünya Mirası Sözleşmesi ile uyumludur. Sözleşme, ulusal topraklardaki doğal ve kültürel miras alanlarının tespiti, korunması, sunumu, muhafazası ve gelecek nesillere aktarımına ilişkin bağlayıcı hükümleri ve istisnai evrensel değerlere sahip Dünya Mirası varlıklarının korunması için gerekli tedbirleri sıralar.

Yönetim Planı

Yönetim planları miras alanları için kılavuz belge konumundadır. Alanları etkileyen tüm faktörlerin nasıl yönetileceğini, koruma ile ilgili öncelik ve ihtiyaçların neler olduğunu, alanın ekonomik, sosyal, kültürel ve eğitsel amaçlı nasıl kullanılabileceğini ortaya koyan temel araçlardır. Yönetim planları yönetsel faaliyetlerin etaplarını, finansal kaynaklarını, yöntemlerini, uygulayıcılarını, paydaşlarını ve bu grupların rollerini belirler.

Alan yönetim planlarının içerikleri miras alanlarının nitelikleri, sorun ve ihtiyaçlarına orantılı şekilde farklılıklar gösterir. Tablo 1.1’deki (s:15) örnek liste alan yönetim planlarında yer verilen başlıca konu ve içerikleri gösterir. Bu konu aşağıdaki başlıkları içermektedir.

Ziyaretçi Yönetimi: Bir miras alanının ziyaretçi sayılarını belirleyen faktörler değişkendir. Alanın bütünsel çekiciliği; konumu ve erişimi; ziyaret ücreti; pazarlaması; ziyaretçiye sunumu ve yorumu; yakın çevresinin kalitesi; etrafındaki diğer cazibe alanları; katma değer yaratan özellikler; alan etrafındaki alışveriş ve konaklama yerlerinin çeşitliliği; engelliler için sağlanan özel hizmetler ziyaretçi sayısını tayin eden başlıca kıstaslar olarak değerlendirilir.

Finansman: Alan yönetiminin finansal boyutunu irdelerken üzerinde durulması gereken iki önemli mesele vardır. Bunlardan birisi devletin mevcut kaynaklarının ve miras alanları için kaynak yaratmaya yönelik geliştirdiği araçların nasıl kullanıldığıdır. İkincisi ise alan yönetimlerinin maddi kaynak sıkıntısı karşısında hangi alternatifleri geliştirdikleridir. Çoğu ülkede ziyaretçi ve hediyelik eşya satışından sağlanan gelirler miras alanlarının standart kaynaklarını teşkil eder. İlaveten, sponsor destekleri ek gelir kanallarıdır.

Sunum ve Yorum: Sunum ve yorumlamanın amaç ve yöntemleri konusunda getirilen öneriler bazı konuların etrafında birleşirler. Bunlar bilgi paylaşımında anlaşılırlığın önemini; eğitici ve eğlendirici olma arasında denge kurulmasını; ziyaretçilerin miras alanlarına geliş motivasyonlarındaki farklılıkların gözetimini; ziyaretçinin dikkatini çekmede farklı görsel araçların kullanımını; bilgiyi toplumun farklı kesimleriyle iletişim kurabilecek biçimde kullanmayı; iletişim yöntemi ve konularını çeşitlendirmeyi; alanların önemi hususunda ikna edici olmayı içerir.

Geçmişin anlaşılması ve farkındalığının arttırılmasında hayati rol oynarlar ve ziyaretçilere çevrelerindeki kültürel mirasın önemini kavramada yardım ederler. Ayrıca, sunumu ve yorumları başarılı alanlar ziyaret deneyiminin kalitesini arttırırlar ve yerel ekonominin canlanmasına katkıda bulunurlar.

Türkiye’de Alan Yönetimi

Türkiye’de Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu ile turizm ve kamu yönetimi ile idari ve planlama alanlarındaki sistem aşağıdaki gibidir.

  • Kültürel varlıkların yoğun olduğu bölgelerin turizm kalkınmasında kullanımını;
  • Koruma Amaçlı İmar Planlarının yöntemini;
  • kültür varlıklarının korunması için yeni maddi kaynakların yaratılmasını;
  • Belediyelere miras alanları ile ilgili bazı yetkilerin verilmesini kapsar.

Amaç, Hedef ve Görevler

Alan yönetiminin amacı ve hedefleri; “ören yerleri, sit alanları ve etkileşim sahaları ile bağlantı noktalarının kamu kurum ve kuruluşları ile sivil toplum örgütlerinin koordinasyonunda sürdürülebilir bir yönetim planı çerçevesinde korunması ve değerlendirilmesini sağlamak” şeklinde ifade edilmiş ve aşağıdaki hedefler sıralanmıştır:

  • Alan sınırlarının tarihi, sosyal, kültürel, coğrafi, doğal, sanatsal bir bütünlük içerisinde etkileşim sahaları ve tarihi, kültürel, sosyal, coğrafi ve sanatsal nedenlerle ilişkili bulunduğu bağlantı noktalarının alanın korunması, geliştirilmesi ve değerlendirilmesi bakımından doğru tespit edilmesini,
  • Koruma, erişim, sürdürülebilir ekonomik kalkınma ihtiyaçları ile yerel toplumun ilgisi arasında uygun bir denge oluşturmanın yollarının yönetim planı ile gösterilmesini,
  • Alanın değerini arttırarak uluslararası bir seviyeye çıkarmak için genel stratejiler, yöntemler ve araçların geliştirilmesi, mali kaynakların belirlenmesi ve yaratılmasını,
  • Kültür turizmini geliştirmek amacıyla uluslararası işbirliği ve paylaşımı yaratacak etkinlik ağının kurulmasını,
  • Belirli bir bölge içinde birbirleriyle ilişkilendirilerek sektör oluşturma potansiyeli bulunan sit alanlarında bölgesel kültür sistemlerinin gelişimi için uygulama planlarının yaratılmasını,
  • Yönetim alanlarının korunması ve değerlendirilmesinde kamu kurum ve kuruluşları, sivil toplum örgütleri, alanda mülkiyet hakkı bulunanlar, gönüllü kişi ve kuruluşlar ile yerel halkın işbirliğini,
  • Sit alanları ve ören yerleri ile etkileşim sahalarının bakım, onarım, restorasyon, restitüsyon, teşhir, tanzim ve çevre düzenlemesi ile birlikte alan yönetim amaçları doğrultusunda uluslar arası koruma prensipleri ve sözleşme hükümleri çerçevesinde korunarak yaşatılmasının yanı sıra kullanım ve gelişim ilkelerinin ve sınırlarının belirlenmesini,
  • Kültür varlıklarının yönetiminde, konservasyon alanında, tasarım ve uygulamada, uzmanlık ve ekipmanda yüksek standartların kullanılmasını sağlanmak

“Anıt Eser Kurulu” Koruma Kanunu üzerinde yapılan değişikliklerin getirdiği bir diğer idari yenilik olup görevleri aşağıdaki gibidir.

  • Anıt eser için mekânsal, fiziksel ve tematik gelişim ve vizyon, eserin korunması ve geliştirilmesi, tanıtım ve teşhir gibi konuları kapsayan yıllık ve beş yıllık koruma ve geliştirme projesi hazırlar ve uygular,
  • Eserin tanıtımını yapar,
  • Eserin korunması ve geliştirilmesini sağlamak amacıyla bağış toplar,
  • Eserin korunması ve geliştirilmesi için aynı, nakdi veya bedeni olarak yardımda bulunanlardan uygun gördüklerine onursal ödül verir, Eserin korunması ve geliştirilmesine ilişkin düzenli olarak rapor hazırlar ve bu raporları ilgili idarelere göndererek uygulanmasını sağlar.

Türkiye’de Alan Yönetimi Uygulamaları

Alan Yönetimi Yönetmeliği, teknik anlamda, UNESCO’nun Dünya Miras Alanları için geliştirdiği yönetim planı normlarını karşılamak üzere bilhassa tasarlanmış yasal bir çerçeve olarak görülmelidir.Alan Yönetimi Yönetmeliği’nin yürürlüğe girmesinden günümüze kadar geçen sürede hazırlanmış olan yönetim planları ve devam eden alan yönetimi çalışmaları Türkiye’nin DML’de bulunan veya listeye aday gösterdiği (Türkiye’nin Geçici Listesi’nde bulunan) miras alanlarını kapsamaktadır.

Alan Yönetimi ve Kültür Turizmi

Alan Yönetimi Yönetmeliği, ulusal turizm hedefleri ve DML’nin oluşturduğu üçgen bütün olarak analiz edildiğinde 1990’lardan beri Türkiye’de imtiyazlı turizm formları arasında sayılan kültür turizminin alan yönetiminin oluşumundaki belirleyici etken olduğu söylenebilir. Bu doğrultuda, pek çok ülkede olduğu gibi, Türkiye’de de Dünya Mirası etiketi miras alanları için bir ‘katma değeri’ temsil edebilir.

Sürdürülebilir ve katılımcı yönetim anlayışını benimseyerek devlet haricindeki farklı paydaşların miras alanlarını etkileyen kararlar hakkında düşüncelerini seslendirme fırsatı tanımaktadır. Aynı zamanda, yönetim planı kavramını gündeme taşıyarak planlı yönetim ve korumanın önemine dikkat çekmiştir. Bu özellikleri ile yönetmelik miras alanları için etkin yönetim ve koruma ölçütlerinin geliştirilmesinde ümit verici bir potansiyele sahiptir.

UNESCO’nun DML için geliştirdiği yönetim normlarına refleks niteliği taşıyan yönetmelik alan yönetimine ilişkin farklı ülkelerde geliştirilen yasal düzenlemelerle eş zamanlı ortaya çıkmış ve yine pek çok ülkede olduğu gibi Dünya Mirası Sözleşmesi ile uyumlu şeklide işlemektedir.