KÜLTÜRLERARASI İLETİŞİM - Ünite 1: Kültürlerarası İletişim Nedir? Özeti :

PAYLAŞ:

Ünite 1: Kültürlerarası İletişim Nedir?

Giriş

Küreselleşme ile birlikte dünyanın uzak bölgelerinden farklı kültürlere sahip insanlar iletişim kurma olanağı bulmuşlardır. Ancak kültürel farklılıklar bu iletişim çabalarında sorunlar yaşanmasına neden olmaktadır. Kültürlerarası iletişim bu farklılıklardan kaynaklanan sorunları incelemeyi amaçlamaktadır.

Kültürlerarası İletişimin Konusu

Bir araya gelerek toplulukları oluşturan insanlar, aralarında iletişim kurabilmek için ortak semboller geliştirmişlerdir. Bu ortak semboller ile ortaya çıkan dil , insanların düşünce faaliyetlerini ve kültürlerini şekillendirmektedir. Ancak farklı coğrafyalarda oluşan toplulukların dilleri ve kültürleri farklılaşmaktadır. Bu farklılıklar, ticaret gibi ilişkiler için karşılaşan toplulukların birbirlerine yabancılaşmasına neden olmaktadır.

Gündelik yaşamın çeşitli alanlarında birbirleriyle karşılaşan farklı dil ve kültürlere sahip topluluklar arasındaki etkileşim, kültürlerarası iletişimin konusunu oluşturmaktadır.

Kültürlerarası İletişim Biliminin Amacı

Farklı kültürlere sahip insanlar arasında yaşanan etkileşimleri anlamak ve açıklamak, ayrıca bu etkileşimler sırasında kurulan iletişimlerin nasıl daha etkili hale geleceğini öngörmek, kültürlerarası iletişim biliminin amacını oluşturmaktadır.

Kültürlerarası İletişim Biliminin Gelişim Tarihi

İnsanlar arasındaki kültürel farkların iletişim süreçlerini etkilediği gezginler tarafından yazılan seyahatnamelerden anlaşılmaktadır. Bireysel gözlemleri içeren bu kitaplar bilimsel çalışmalar olmasalar da belirli dönemler hakkında fikir vermeleri açısından önemli kaynaklardır. Bu kitaplarda gezginler, kendi kültürlerinden çok farklı kültürlere sahip toplulukları incelerken yanlış anlamalara dayalı değerlendirmeler yapabilmektedirler.

Kültürel farkların iletişim süreçlerinde yarattığı yanlış anlamaları ilk araştıran kişi Amerikalı antropolog Ruth Benedict’tir. Benedict, II. Dünya Savaşı yıllarında Japonların iletişim davranışlarını bu ülkenin kültürel yapısını göz önünde bulundurarak anlamaya çalışan araştırmalar yapmıştır. Bu nedenle Benedict kültürlerarası iletişim alanında ilk bilimsel çalışmayı yapan kişi olarak kabul edilmektedir.

Kültürlerarası iletişim kavramını ilk ortaya atan ve bu alanın bağımsız bir disiplin haline gelmesi sağlayan kişi ise Edward T. Hall’dür. Kültürleri ayrı ayrı inceleyen antropologların aksine Hall, kültürlerin karşılaştıkları durumları incelemiştir. Çalışmalarını kültürel karşılaştırma olarak adlandıran ve sözsüz iletişimin önemini vurgulayan Hall’e göre iletişim, araştırmacıların bireylerarası etkileşimin kültürel kalıplarını kuramsal olarak ifade edebilecekleri bir alandır.

Hall’ün geliştirdiği Enformasyon Sistemleri Kuramı, bu kuramın devamı olan Kluckholn ve Strodbeck tarafından geliştirilen Değerler Yönelimi Kuramı gibi yaklaşımlar ile kültürlerarası iletişim alanında 1960’lardan itibaren bir çok gelişme yaşanmıştır. 1970’lerde ise bu disiplin hızlı bir gelişme göstererek akademik alanda etkili olmaya başlamıştır.

1980’lerden itibaren kültürlerarası iletişim alanında var olan kuramsal bilgi ve deneyimlerin yeterli olmadığı, kültüre özgü olduğu düşünülen bir niteliğin aslında o kültürün bütün üyeleri için geçerli olmadığı anlaşılmıştır. Her kültür içinde farklı anlayış ve davranış kalıplarının bulunduğu ortaya konulmuştur ve kültürlerarası iletişim, sosyolojiden hukuka, psikolojiden ekonomiye bir çok alanda dikkate alınması gereken bir disiplin olarak benimsenmiştir.

Küreselleşme ile birlikte farklı kültürlere sahip insanlar daha çok karşılaşmaya başlamıştır. Bu durum da kültürel farklara dayanan iletişim sorunlarının daha çok yaşanmasına neden olmuştur. Bu nedenle kültürlerarası iletişimin gelecek yıllarda daha da önem kazanacağı düşünülmektedir.

Kültürlerarası İletişimle İlgili Temel Kavramlar

Kültür kavramı, farklı disiplinlerde o disiplinin ihtiyacına göre tanımlanıp kullanılmaktadır. Hall’e göre kültür, insan toplulukları tarafında üretilen, temel gereksinimleri karşılamak için kullanılan insan yapısı ürünlerin bütünüdür. İletişim ve kültür birbirinden ayrılmamaktadır. Birdwhistel ise kültürün yapıyı ifade ettiğini, iletişimin ise bir etkileşim süreci olduğunu ifade etmektedir.

Orta Çağ’da bilinmeyen kültür kavramı, XVII. yüzyıldan itibaren doğa kavramının karşıtı olarak kullanılmaya başlanmıştır. Bir süre kültür ve uygarlık kelimeleri aynı anlamda kullanılsa da daha sonra uygarlık insan ürünlerinin maddi tarafını, kültür ise maddi olmayan tarafını tanımlamak için kullanılmıştır. Kültürü maddi ürünlerden ayrı bir kavram olarak ele alan kültür kuramlarına göre, kültür bilişsel, yapısal ya da sembolik bir sistemdir.

Bilişsel sistem olarak kültür bireyin, neyi nasıl yapabileceğine karar vermesi için gerekli standartları içermektedir. Ortak sembolik bir sistem olarak ise kültür, insanların gündelik hayatlarında ürettikleri, kullandıkları ve duygusal anlamlar yükledikleri şeylerin oluşturduğu semboller arasındaki ilişkiler sistemini ifade etmektedir.

Günümüzde kültür kavramı ile doğanın verdikleri dışında insanın ürettiği somut ve soyut her türlü ürün anlatılmaktadır. Kültürlerarası iletişim bağlamında kültür ayrıca sembol, anlam ve normların tarihsel aktarım sistemi olarak tanımlanmaktadır.

Dünyanın çeşitli bölgelerinde farklı din, dil ve yaşam koşullarına sahip insanların geliştirdikleri bir çok farklı kültür bulunmaktadır. Hatta aynı toplum içinde yaş, cinsiyet, meslek grubu gibi konularda farklılaşan insanların oluşturduğu altkültürler mevcuttur. Farklı kültür ve altkültürlere sahip insanların etkileşimde bulunması ile iletişimde kültürlerarasılık ortaya çıkmaktadır.

Kültürlerarası iletişimin temel kavramlarından biri olan iletişim , iki şekilde kavranmaktadır. Bunlardan ilki olan Süreç Yaklaşımı, iletişimi çok boyutlu bir süreç olarak tanımlamaktadır. Buna göre iletişim duygu ve düşünceleri paylaşma sürecidir. Ancak bu paylaşımlar her zaman istemli olmamaktadır. Kimi zaman iletişimin taraflarından biri bu sürecin farkında olmadan istem dışı iletiler gönderebilmektedir. Bu istem dışı gönderiler kültürlerarası iletişiminde büyük önem taşımaktadır.

İletişimi açıklayan diğer yaklaşım, Anlam Yaratma Yaklaşımı olarak adlandırılmaktadır. Bu yaklaşıma göre iletişim bir anlamın karşı tarafın zihnine aktarılması durumudur. Bu aktarım sırasında yapılan kodlama ise içsel bir eylem olarak sözlü ve sözsüz sembollerin anlam oluşturacak şekilde bir araya getirilmesini ifade etmektedir. Daha genel bir ifade ile kodlama, iletinin, iletişim kanallarının özelliklerine uygun şekilde simgeleştirilerek taşınabilecek hale getirilmesidir. İnsan iletişiminde ise kodlama, iletişimin kurulabilmesi için çeşitli sinyallerin belirli kurallara göre düzenlenmesi olarak tanımlanmaktadır. İletişimde hangi kanalların hangi yoğunlukta kullanılacağı ise kültüre göre farklılaşmaktadır.

Bir iletiden, onu oluşturan kodlar açılarak ve semboller anlaşılarak bir anlam çıkarılır. Bu çıkarılan anlam ile kaynağın aktarmak istediği anlam örtüşüyorsa bu iletişim türü etkin iletişim olarak tanımlanmaktadır. iletinin anlaşılması için önce algılanması gerekmektedir. Algılama, uyaranların duyu organlarınca fark edilip zihinsel süreçlere dahil edilmesi sürecidir. Bu bağlamda algılama, uyaranın alıcıya eriştiği başlangıç noktası olarak kabul edilmektedir.

İletişimin en önemli işlevlerinden biri bilgi ve enformasyon aktarımı yapmaktır. İşlenmemiş veri anlamına gelen enformasyon işlenip özümsendiği zaman bilgi haline gelmektedir. İletişimin önemli bir diğer işlevi ise istemli ya da istemsiz şekilde sosyal ilişkileri etkilemektir. Bu durumda iletinin içeriğinden çok iletilme biçimi önem kazanmaktadır. İletişimin diğer bir işlevi yararcı işlevdir. Propaganda ve reklam çalışmaları gibi alanlarda kullanılan bu işlev ile iletişimde karşı tarafa düşünce, değer ve normlar aktarılmaya çalışılır. İletişimin dördüncü işlevi ise, zihni ve psikolojik süreçlerle ilgili olarak öznel ve duygusal işlevdir.

Düşünceler ve duygular doğrudan aktarılamadığı için semboller aracılığıyla aktarılmaktadır. Ses, renk, hareket, temas gibi semboller bu süreç içinde kullanılabilmektedir. Semboller kültürden kültüre değişmektedir.

Semboller aracılığıyla nesilden nesle aktarılan kültür, nesilleri birbirine bağlamaktadır. Faklı kültürlerin üyeleri iletişim sürecinde algıladıkları sembolleri kendi kültür kodlarına göre anlamlandırmaktadır.

İletişim sürecinde her ileti bir sonuç doğurur. İletişimde iletiler algılanmakta ve bu iletilere tepki verilmektedir. Bu tepkilerin şeklini belirleyen ise kültürdür. Dinamik bir süreç olan iletişimde bu sürece katılanlar, iletileri algılamakta, anlamlandırmakta, bu iletilere yanıt vermekte ve tepki göstermektedir. Bu sırada iletişimin tarafları değişmektedir. Süreç sonunda ise tarafların hiçbiri eskisi gibi kalmamaktadır. Aynı zamanda iletişim süreci de ona katılanlarla beraber değişmektedir.

İletişim süreci belirli bir bağlam içinde gerçekleşir. Bağlam, iletişim gerçekleşirken içinde bulunulan fiziki ortamı, zamanı ve sosyal ilişkileri ifade etmektedir. Bağlam, etkileşim içindeki insanların iletişim davranışlarının biçimini (şeklini) ve biçemini (tarzını, üslubunu) belirlemektedir. Her kültürde benzer bağlamlarda gerçekleşen iletişim süreçlerinin kuralları farklılaşmaktadır.

İletişim davranışlarında belirleyici olan ve kültürden kültüre farklılıklar gösteren kurallar, kültürlerarası iletişim için büyük önem taşırlar. Kültürlerarası iletişim durumlarını açıklamaya çalışan kuramlar oluşturulurken öncelikle kültürel farklılıklar sınıflandırılmakta ve hangi kültürel niteliklerin hangi kuralları yönettiği anlaşılmaya çalışılmaktadır.

İletişim süreci sabit bir seyir izlememekte ve dönüşmektedir. Bu dönüşme özelliği dinamik olmasının bir sonucudur.

Kültürlerarası İletişim

Kültürlerarası iletişim hem süreç hem de anlam aktarımı yaklaşımlarıyla açıklanabilmektedir. Bireyler arası düzeyde ve yüz yüze gerçekleşen kültürlerarası iletişimde gönderen, gönderdiği iletinin alıcı tarafından nasıl anlamlandırıldığını bilmek istemektedir. Bu nedenle alıcının göstereceği tepkiyi beklemektedir. Alıcı tepki verdiğinde yanıt olarak bir ileti göndermiş olur. Bu nedenle gönderen alıcı durumuna geçer. Böylece etkileşim süreci içinde bulunanlar hem gönderen hem de alıcı konumunda olmaktadır.

İletişim sürecinde hem alıcı hem de gönderici olabilmek için tarafların karşıdan gelen iletileri algılayıp kodlarını açabilmeleri, yorumlayıp anlamlandırabilmeleri gerekmektedir. Sürece katılan bireyler arasında kültür farklılığı olması durumunda ise bu kod açımı ve anlamlandırma mümkün olmamaktadır.

Örneğin iki farklı sosyal ve kültürel sistemden gelen iki birey karşılaştığında, bu bireylerin düşünceleri, inançları, duyguları, dünya görüşleri gibi özellikleri birbirinden farklı olmaktadır. Farklı diller konuşan bu bireyler davranış ve hareketlere, sözsüz sembollere farklı anlamlar vermektedirler. Bu bireyler iletişim sürecine girdiklerinde, bu süreç içerisinde gönderen ve alıcı olduklarında, iletiler bireyler tarafından kültürlerine göre algılanmaktadır. Buna göre kültürlerarası iletişim süreci, kültür içi süreçlerden farklı olarak anlamlandırma evresinde anlamın değişebildiği, kültür farklılıklarından kaynaklanan yanlış anlaşılmaların ortaya çıkabildiği bir süreçtir.