KÜLTÜRLERARASI İLETİŞİM - Ünite 3: Kültürlerarası İletişim Kuramları Özeti :

PAYLAŞ:

Ünite 3: Kültürlerarası İletişim Kuramları

Giriş

Kültürlerarası iletişimde farklı kültürlerden gelen bireylerin birbirleriyle iletişimlerinin nasıl gerçekleştiğini açıklayan pek çok kuram ortaya konulmuştur. Bu kuramlardan biri Hall tarafından geliştirilen “Enformasyon Sistemleri Kuramı”, diğeri ise Hofstede tarafından geliştirilen “ Kültürel Boyutlar Kuramı” dır.

Enformasyon Sistemleri Kuramı

Kuram kültürün sözsüz bileşenlerini açıklamaya ve iletişim üzerindeki etkilerini ortaya koymak amacıyla geliştirilmiştir. Hall etkileşim, toplumsal yaşam, geçimini sağlama, iki cinsiyetlilik, mekanı kullanma, zamanı kullanma, öğrenme, oyun, savunma ve maddeden yararlanma olarak sınıfladığı insan etkinliklerini birincil bildirim sistemleri olarak adlandırmıştır.

Ortak İnsan Etkinlikleri

Etkileşim

Hall tüm canlıların uyarılma yeteneğine sahip olduğunu ve uyarılmanın da canlının çevresi ile etkileşiminin birinci koşulu olduğunu vurgulamaktadır. Uyarana verilen tepkinin karşıdaki tarafından algılandığı durumlarda etkileşim gerçekleşmektedir. Etkileşim kültürün oluşumunda bir ön koşuldur. Fakat etkileşim sistemi her insan topluluğunda farklı şekilde işlemektedir. Yani etkileşimin kültüre göre şekillendiği söylenebilir. Dolayısıyla etkileşimin kültürün merkezinde yer aldığını ve etkileşim tarzlarının kültüre göre farklılaştığını söylemek mümkündür.

Toplumsal Yaşam

Neredeyse tüm insanlar topluluklar halinde yaşarlar bu yaşamın sonucu olarak karmaşık ve kurumsallaşmış bir toplumsal yaşam sürerler. Bu toplumsal yaşamın kuralları ve normları kültürden kültüre değişmektedir. Bireyler kendi kültürlerinin dışında farklı bir kültürle karşılaştıklarında bu kültüre ayak uydurmakta güçlük çekebilirler. İnsanların toplumsal yaşama ayak uydurmaları ise uygun iletişim davranışları göstermeleri ile mümkündür.

Geçinme

İnsanlar yaşamlarını devam ettirebilmek için beslenmek zorundadırlar. Beslenme etkinliklerinin tümüne ise geçinme denilmektedir. Ekonomik etkinlikler olarak adlandırılan geçinme günümüzde kültürden kültüre değişiklik göstermektedir. Kültürlere göre değişen geçinme etkinlikleri kültürün özgün biçimini almasına katkıda bulunarak iletişim davranışlarını belirlemektedir.

İki Cinsiyetlilik

İki cinsiyetlilik biyolojik farklılıkların toplumsal yaşamdaki yansıması olan etkinlik sistemidir. Bütün kültürlerde bu iki cinsiyet ile ilgili soyutlaştırmalar ve somutlaştırmalar yapılmakta, dolayısıyla biyolojik özelliklerin kültürel sonuçları iletişim davranışlarımızı belirlemektedir. Erkek ve kadınlar için kültür tarafından “uygun” davranış örüntüleri küçük yaşlardan itibaren çocuklara öğretilmektedir. Kültürün insanların cinsiyetlerine göre ayırmasına neden olan biyolojik temeli bulunmayan bütün kurallar ve normları kapsayan uygulamaları toplumsal cinsiyet kavramı adı altında incelenmektedir.

Mekanı Kullanma

Mekanı kullanma tüm canlılara özgü ortak bir özelliktir. İnsan en karmaşık varlık olarak, mekanı diğer canlılardan farklı olarak algılamakta ve kullanmaktadır. Bireyin merkezde olduğu içeriden dışarı doğru genişleyen mekanlar, kişisel mekan ve egemenlik mekanı olarak ikiye ayrılabilir. Kişisel ve egemenlik mekanları bireyden bireye farklılık gösterdiği gibi kültürden kültüre de farklılık göstermektedir. Kişisel mekan bireyin kendinden başka hiç kimsenin girmesine izin vermediği mekandır. Bazı kültürlerde birkaç santimetre, bazı kültürlerde ise 50-60 santimetreyi bulabilmektedir. Egemenlik mekanı da kültürden kültüre değişmekle birlikte toplumsal hiyerarşi ve bireyin toplum içindeki yeri tarafından belirlenmektedir. Toplumdaki hiyerarşi ne kadar yüksek ve dikse, piramidin tepe noktasına yakın düzeydeki bireylerin egemenlik mekanları da o kadar geniş olmaktadır.

Zaman Kullanımı

Zaman kavramı tüm insanlar için çok önemlidir. Doğanın belirlediği zamanlamaya doğal zaman adı verilir. Doğal zaman insan yaşamının şekillenmesinde belirleyici rol oynamaktadır. Doğal zamanın kullanımından bir süre sonra kültürel zaman ortaya çıkmıştır. Kültürce şekillendirilmiş zaman çağdaş yaşamın temel düzenleme sistemi olarak insan etkileşimini şekillendirmiştir. Hall kültürleri zamanı kullanma açısından monokronik ve polikronik kültürler olarak ikiye ayırmıştır. Monokronik kültürlerde etkinliklerin planlanması, sınıflandırılması ve genel olarak hesaplanması önemlidir. Polikronik kültürde ise zaman bir nokta olarak algılanır ve bu nedenle kolay anlaşılan bir kavram değildir.

Öğrenme

Öğrenme, bireyin çevreye uyumu için gerekli olan bilgileri edinme sürecini ifade eden ortak insan etkinliklerinden biridir. Bazı kültürlerde öğrenme belleğe dayalı olarak ezbere dayalı olarak aktarılırken bazı kültürlerde bilgiye ulaşmanın yolları gösterilmektedir. Yine bazı kültürlerde yaparak öğrenmeye önem verilirken bazı kültürlerde sözel öğrenmeye önem verilmektedir. Kültürün önemli bir kısmının öğrenilmiş davranışlardan oluştuğu söylenebilir. Nasıl öğrendiğimizi kendi kültürümüz içinde öğrendiğimiz için, kültürümüze uygun olmayan yöntemlerle öğrenmemiz mümkün değildir. Ayrıca farklı kültürlerde öğrenmeyi gerçekleştirebilmek için karşı tarafın öğrenme sistemini tanımak oldukça önemlidir.

Oyun

Hall’e göre oyun insanların ortak enformasyon sistemlerinden biri ve günümüzde en önemli ekonomik sektörlerden biridir. Nerdeyse tüm dünyada oyuna oldukça yüksek paralar harcanmakta ve yatırımlar yapılmaktadır. Artık oyun denilince yaş, ülke, kültür zaman ve mekan farklılıklarından bahsedilmemektedir. Hall’e göre kültürel açıdan oyundan ziyade oyunu oynayanın amacı önemlidir.

Savunma

Ortak insan etkinliklerinden bir diğeri savunmadır. İnsanı tehdit eden başlıca tehlikeler; doğadan gelen hastalıklar, doğal afetler ve diğer insanlardır. Hastalıklara karşı savunma da kültürden kültüre farklılaşmaktadır. Ağrı, acı, sancı gibi durumlar bile kültürden kültüre değişebilmektedir. Bunların yanı sıra dinin kültür üzerinde önemli bir etkisi vardır. Her kültürde din farklı şekillerde uygulanmaktadır. Kültüre göre farklılık gösteren bir diğer konu da insanların kendilerini diğer insanlara karşı korumak için oluşturdukları normlar, sistemler ve iş bölümleridir. İnsani savunma sistemi, diğer sistemlerin yanında toplumsal yaşamı en çok etkileyen ve biçimlendiren sistemlerden biridir.

Maddeden Yararlanma

Her canlı besin, barınma, savunma gibi temel gereksinimlerini karşılamak amacıyla çevresindeki maddeden yararlanmaktadır. İnsan doğal yeteneklerinin yanı sıra bilgi birikiminden yararlanarak üretim yapmakta, elindekileri üzerinde değişim yapmakta ve hatta elindekileri dönüştürmektedir. Bu süreç sonunda ürünler ortaya çıkmaktadır. Bilgi inanç, fikir ve düşüncelerin dışında kalan ve yaşamımızı kolaylaştıran kültür ürünlerine maddi kültür ürünleri denilmektedir.

Bağlam ve Anlam

Hall'e göre kültürün bir diğer işlevi bireylerin iç dünyası ile dış dünyası arasına seçici bir perde çekmektir. Bireyler bu seçici perde sayesinde dış dünyada olup bitenleri kendi kültürü penceresinden görmekte ve anlamlandırmakta dolayısıyla kendi gerçekliklerini kurmaktadırlar. Kültürel perde bireyin dış dünyasında olup biten tüm enformasyon almak yerine anlamlandırarak bir kısmını almasına yardımcı olmaktadır. Yani seçici perde olan kültür aşırı enformasyon yükünden korumaktadır. Enformasyon yükü, enformasyonun niceliğinin alıcının bu yüke anlamlı bir biçimde uğraşma ya da yükü işleme kapasitesinin aştığı zamanlarda ortaya çıkan durumdur. Sadece güncel enformasyonun alınarak anlamlandırılma sürecine ise bağlamlama denilmektedir. Birey az miktarda enformasyon işleyerek anlam yaratabilir. Bu tür kültürler geniş bağlamlı kültürler olarak nitelendirilir. Geniş bağlamlı kültürlerin bireyleri iletilerini az miktarda enformasyon içerecek şekilde kodlayarak göndermektedirler. Dar bağlamlı kültürlerdeki bireyler ise iletişim sürecine genellikle ayrıntılı enformasyon içeren iletiler gönderirler. Algılanan iletinin şekli, kullanılan kodların niteliği ve içeriği açısından geniş ve dar bağlamlı kültürler farklılaşmaktadır. Bağlam farklılığı nedeniyle ortaya çıkan yanlış anlamalar yüzünden etkin iletişim gerçekleştirilemeyebilir.

Enformasyon Sistemler Kuramı’nın Eleştirisi

Hall bu kuramında kültürel farklılaşmayı sistematik olarak inceleme ve kültürleri karşılaştırma olanağı sağlamıştır. Hall ayrıca kuramında zaman, mekan ve bağlam kavramları ile kültürel farklılıkları göstermeye çalışmıştır. Fakat tüm kültürleri bu üç kavram çerçevesinde ele almanın sınırlılık oluşturduğu söylenebilir.

Kültürel Boyut Kuramı

Kuram Hofstede tarafında geliştirilmiş, kültürel karşılaştırmalar için beş temel boyutu içermektedir.

Kültürel Boyut Kuramının Temel Kavramları

İnsan Doğası

Hofstede göre bütün insanlar doğanın verdiği ortak niteliklere sahiptir ve kalıtımsaldır. Bu ortak özellikler insan doğası olarak adlandırılmaktadır. İnsanın fiziksel ve psikolojik nitelikleri olmakla birlikte bu niteliklere dayalı olan davranışları birbirinden farklılaşmaktadır. İşte bu aşamada kültür devreye girmektedir.

Kültür

Hofstede’ye göre kültür çocuk yaşlardan itibaren edinilen düşünme, hissetme, ve dış dünyayı anlamlandırma tarzıdır. Her kültür bireylerine belirli düşünce, duygu ve dış dünyayla ilgili anlayış modelleri sağlamaktadır. Hofstede kültürü bilişsel yazılım olarak adlandırmaktadır. Her kültürde, grubun çoğunluğu kültürel norm ve değerler çerçevesinde davranırken, grup üyelerinden bazıları beklenmeyen davranışlar sergileyebilir. Bu duruma normdan sapma ya da sapma denilmektedir. Kültürel Boyutlar Kuramı kültürü düşünce, duygu, ve dünyaya bakış yanında yaşamın bütün alanlarında hakim olan davranış örüntülerini kapsayan geniş anlamlıyla ele almaktadır. Buna göre kültür bir grubun ya da insan kategorisinin üyelerini diğerlerinden ayıran kolektif zihni yazılımdır. Hofstede, bireylerin mensup olduğu kültürü tanıyarak, bir başka ifadeyle bireylerin zihni yazılımlarını öğrenerek, hangi durumlarda nasıl davranacaklarını kestirmenin mümkün olduğunu ileri sürmektedir.

Kişilik

Kişilik, bireyin çeşitli durumlarda düşünce, duygu, güdü ve davranışlarını etkileyen düzenlenmiş dinamikler bütünüdür. Kişilik genetik özelliklerinin yanı sıra kültürel öğrenmeleri sonucu şekillenmesiyle oluşmaktadır. Toplumu oluşturan bireylerin farklı kişiliklere sahip olmaları aynı kültürü farklı şekilde ve derecelerde içselleştirmeleri anlayış ve uygulama farklılıklarına neden olur.

Kültürel Boyut

Uzun yıllar dünya üzerindeki kültüler ilkellik ve modernliklerine göre sınıflandırılmıştır. Fakat antropologlar tüm kültürlerde aynı temel sorunlarla karşılaşıldığını ancak kültürlerin bu sorunlara farklı çözümler bulduklarını ileri sürmüşlerdir. Bu sorunlar; otorite ile ilişkiler, birey ile grup arasındaki ilişkiler, erkek ya da kadın olarak dünyaya gelmenin toplumsal etkileri, bilinmeyen karşısında tutum ve saldırganlığın kontrol altına alınmasıdır.

Hofstede’nin Kültürel Boyutları

Hofstede toplumların ortak temel sorun alanlarını; birey otorite ilişkisi- güç aralığı, birey ile grup arasındaki ilişkiler-bireycilik ortaklaşa davranışçılık, erke ya da kız olarak dünyaya gelmenin toplumsal etkileri-erillik dişillik, bilinmeyen karşısında tutum- belirsizlikten sakınma olarak ifade etmiştir.

Güç Aralığı

Güç aralığı, sosyal konumlar çerçevesinde, toplumu oluşturan bireyler arasındaki uzlaşmaya dayalı iktidar, otorite ya da güç farklılıklarını ifade etmektedir. Bu güç ve otorite farklılıkları ilk çocukluk yıllarından itibaren öğrenilmektedir.

  • Güç Aralığının Büyük Olduğu Kültürler
    Hiyerarşinin belirgin olduğu ailelerde otorite figürü olarak ortaya çıkan baba ya da diğer aile büyü çocuktan belirlenmiş davranışları göstermesi beklenir. Güç aralığının büyük olduğu kültürlerde, aile içinde en yüksek otorite figürü babadır, kadın pasif konumdadır, kararları baba alır, çocukların aile içi durumları cinsiyete ve yaşlarına göre belirlenir. Ayrıca bu tür ailelerde aile büyüklerine koşulsuzca itaat edilir, ailede temelleri aktarılan kültürün iyice benimsenmesi için çaba gösterilir. Güç farkının büyük olduğu kültürlerde eğitilen ile eğiten arasındaki hak, görev ve yetki farkı da büyüktür. Ayrıca bu kültürlerde iş yerlerinde üst makamlarda bulunan “üst”ler ile alt görevlerde bulunan “ast”lar arasında yetki ve haklar açısında farklar da vardır. Bu kültürlerde iletişim sürecine katılan tarafların kim oldukları ve toplumdaki yerleri büyük önem taşımaktadır. İletişim sürecinin başından sonuna kadar güç aralığı etkisini göstermektedir. Yönetilenlerden saygı, itaat, sakat beklenirken, yönetenlerden astlarını korumasını, adalet ve fedakarlık beklenir.
  • Güç Aralığının Az olduğu Kültürler
    Bu tür kültürlerde aile içindeki bireyler arasında hak ve yetkiler açısından büyük farklılıklar yoktur. Ev işlerine herkes katkıda bulunmak zorundadır. Eğitim kurumu bulunduğu kültürün güç aralığından önemli ölçüde etkilenir. Bu kültürlerde eğiten ile eğitilen arasındaki güç farklılığı görece azdır. Eğitim kurumu bireysel nitelikleri öne çıkaracak bir bilişsel yazılım geliştirmesine katkıda bulunur. Birey üzerine düşen görevleri yapar, haklarını savunur, yetkilerini kullanır. Bu kültürlerde makamlar arasında yetki ve görev farklılıkları olsa da insani ilişkiler bu yetki ve görev farklılıklarına göre belirlenmez.

Bireycilik Ortaklaşa Davranışçılık

Grubun ya da toplumun ortak çıkarları bireyin çıkarlarında üstün tutan kültürler kolektivist ya da ortaklaşa davranışçı, bireyin çıkarlarını grup ya da toplum çıkarlarından üstün tutan toplumlarda bireyci kültürler olarak adlandırılır.

  • Ortaklaşa Davranışçı Kültürler
    Bu kültürlerde aile kavramı yakın akrabaları da kapsamaktadır. Geniş aile tipi ailelerde yetişen çocuklarda “biz” kavramı gelişmekte ve bu kavram bireyin kendini güven içinde hissetmesini sağlar. Kolektivist toplumlarda güven duygusu çok önemlidir. Ayrıca grup içi düzenin sağlanması için bireylerin normlara uyması beklenir, uymayanlara sert yaptırımlar uygulanır. Bu yüzden bireyler grubun belirlediği sınırların dışına çıkmamak için özen gösterirler. Bireyler kendi isteklerinden ziyade toplumun onayını almaya öncelik verirler. Bireyler doğuştan itibaren kendilerini yaşam boyu koruyacak ve bu nedenle koşulsuz sadakat bekleyen güçlü ve kapalı “biz” gruplarıyla bütünleşmişlerdir.
  • Bireyci Kültürler
    Bu kültürlerdeki aileler çekirdek ailelerden oluşmaktadır. Akrabalık ilişkileri görece zayıftır.Bireylerde “ben” kavramı gelişmiştir. Dayanışma yerine yarışma, takım oyunu yerine yarışa dayalı oyunlar oynama eğilimi daha yüksektir. Ailelerde dahil olmak üzere özveriden kaçınma, kendinden başkasını korumak için zaman ve harcamama davranışları normal karşılanır. Çalışkanlık ve öncüllük ödüllendirilir. Tartışmalarda uyum yerine eleştiri, fikir paylaşımı yerine eleştiri ve aykırı fikirler desteklenir. İş yerinde ise grup sadakati pek desteklenmez, bunun yerine rekabet ve çalışma oryamı desteklenir. Hofstede’ye göre bireyci kültürler bağların gevşek olduğu ve yalnız kendi ve yakın aile üyelerinin bakım ve belirli bir yaşa kadar sorumluluğunu üstlendiği kültürdür. Bireyden kendi ayakları üstünde durması, kararlarını tek başına vermesi beklenmektedir.

Erillik-Dişillik

Cinsiyete dayalı rollerin belirgin olarak birbirinden ayrıldığı, erkeklerin kararlı, sert, ve maddi yönelimli, kadınların alçakgönüllü duyarlı oldukları kültür eril kültür, cinsiyete dayalı rollerin birbiriyle kesiştiği, hem kadınların hem de erkeklerin alçakgönüllü ve duyarlı oldukları kültür dişil kültürdür. Eril ve dişil terimleri biyolojik farklılığa dayalı erkek ve dişi terimlerinde farklı kültürün ve ait olduğu toplumun tümünü kapsayan rolleri ifade etmektedir. Eril kültürlerde kızlar erkeklerle hemen hemen tüm alanlarda yarışırken dişil kültürlerde hırslı olmak hoş karşılanmamaktadır. Eril kültürlerde öğrenciler sınıflarda kendilerini göstermeye çalışırlar, birbirleriyle yarışırken, dişil kültürlerde ise öğrenciler çalışkan ve gayretli izlenimi oluşturmaya çalışırlar. Eril kültürlerde bireyler başarılarıyla doğru orantılı olarak ödüllendirilirken dişil kültürlerde alçak gönüllükleri ve dayanışma yönelimleri ile ödüllendirilirler. İşyerinde ise dişil kültürlerde yardımlaşma ve sosyal bağlantılar kurulması desteklenirken, eril kültürlerde çalışana bağımsızca kendi amaçlarına ulaşma olanakları tanınması beklenir.

Belirsizlikten Sakınma

Belirsiz durumlar her durumda insanları rahatsız eden ve bilgi eksikliğinden doğan bilişsel bir durumdur. İletişim belirsizlik olduğu sürece gerçekleşmektedir. Belirsizliğin olmadığı tüm tarafların tüm bilgilere sahip olduğu durumlarda iletişim durur. İnsanlık tarihi boyunca insanlar belirsizliği dini kullanarak azaltmaya çalışmışlardır. Her kültür bilinmeyenin verdiği korkuyla farklı şekillerde başa çıkmaya çalışmış ve farklı tutumlar geliştirmiştir. Her kültürde belirsizlikle başa etme yani belirsizlikten sakınma düzey farklıdır. Hofstede’ye göre, belirsizlikten sakınma derecesi “bir kültürün üyelerinin tanımadıkları durumlarda kendilerini tehdit altında hissetme düzeyi” dir. Bu duygunun ortalama derecesi kültürden kültüre farklılık göstermekte ve bireyin davranışlarını doğrudan etkilemektedir. lik derecesi yüksek kültürlerde belirsizlikten kurtulmak için yaşamın tüm alanlarında anlaşılabilir kurallar geliştirilir. Bu toplumlarda bireyler duygusal, huzursuz, heyecanlı hatta saldırgan davranışlar sergileyebilirler. Ağız dalaşı ve söz düellosu yerine fiziksel saldır ya da silaha başvurma gibi durumlara daha çok rastlanır. Belirsizlikten sakınma derecesi düşük topluklarda ise sakin ve kontrollü davranışlar söz konusudur. Gündelik yaşam için her alanda ayrıntılı kurallara gerek yoktur. Yasalar temel yaşam alanlarını düzenler, ayrıntılar müzakere ve yorumla belirlenir. En küçük davranışlar bile tartışılır. Tartışma olumsuz bir davranış olarak algılanmaz. Çalışma yaşamında plansız, programsız ticari risk alma, işyerinde ani kararlar verme, yeni iş yeri açma ve mevcutların kapanma oranlarının yüksek olması daha çok belirsizlikten sakınma derecesinin yüksek olduğu toplumlarda görülür. Belirsizlikten sakınma derecesi düşük kültürün üyeleri, küçük sayılabilecek bir girişim için bile sabırla ön araştırma yaparlar, olası seçenekleri hesaplarlar. Kültürler belirsizlikten sakınma boyutlarına göre karşılaştırıldığında birbirlerine göre belli konumlarda bulunurlar. Belirsizlikten kaçınma derecesi mutlak bir değer değildir.

Zaman Yönelimi Boyutu

Bu boyut kültürlerin zaman algılamaları arasında farklılığa dayanmaktadır. Hofstede’ ye göre zaman yönetimi boyutu toplumların erdeme ulaşma arayışı ile yorumlanabilecek bir kavramadır. Kısa dönem zaman yönelimine sahip toplumlar genellikle kesin ve gereceğe ulaşma ile ilgilenirler. Bu kültürde bireyler geleneklere saygılı, belli kurallar çerçevesinde düşünen, geleceğe hazırlık yapamaya daha az eğilimli ve hızlı sonuç almaya heveslidirler. Uzun dönem zaman yönelimli toplumlar ise gerçeği daha çok bağlam ve zaman göre değerlendirirler. Gelenekleri değişen koşullara uymaya çalışırlar. İşlerinde sebat gösterirler ve tutumludurlar.