KÜRESELLEŞME VE KÜLTÜRLERARASI İLETİŞİM - Ünite 3: Kültürlerarası İletişim Özeti :

PAYLAŞ:

Ünite 3: Kültürlerarası İletişim

Giriş

Kültürlerarası iletişim, farklı kültürlerden gelen bireyler ya da gruplar arasında gerçekleşen iletişim etkinliğidir. Kültürlerarası iletişim yetisi ise en az iki kültürün bir araya geldiği bu ortamlarda, yabancı kültürü tanımayı, ön yargılardan sıyrılıp farklılıkları hoşgörüyle kabul etmeyi, kendi kültürüne farklı bir pencereden bakabilmeyi ve kendi kültürünü yabancı bir kültüre anlatabilmeyi gerektiren çok yönlü bir kavramdır.

Kültürlerarası iletişim, günümüzde önemi giderek artan bir olgu olarak değerlendirilmektedir. Özellikle 11 Eylül 2001'de Amerika'da İkiz Kulelere saldırıların sonucunda tırmanan Arap ve Müslüman düşmanlığı aslında kendi kültürümüz dışında başka kültürleri tanımadığımız ve tanımak için de bir çaba harcamadığınızı bir kez daha göstermiştir.

Marshall Mckuhan'm Global Köy adını verdiği küresel çağda devletler, milletler ve bireyler artık farklı kültürler ile yakın temas kurmakta; ekonomik, siyasal ve kültürel birçok etkileşim türü içerisinde bulunmaktadır. Bu anlamda farklı kültürleri tanımak, farklılıkları anlamak ve onlara empatiyle yaklaşmak günümüzde kazanılması gereken önemli nitelikler olarak algılanmaktadır.

İletişim

Latince communication sözcüğünün karşılığı olan iletişim, toplumların var olabilmesi için temel taşlardan birisidir. Literatürde 160'tan fazla iletişim tanımı yapılmıştır. Bu tanımlardan yola çıkarak en genel hâli ile iletişim, karşılıklı olarak iletilerin paylaşımı şeklinde işleyen bir süreçtir.

Başka bir ifade ile birbirlerine ortamdaki nesneler, olaylar ve olgularla ilgili değişimleri haber veren, bunlara ilişkin bilgilerini birbirine aktaran aynı olgular, sorunlar ve nesneler karşısında benzer yaşam deneyimlerinden kaynaklanan, benzer duygular taşıyıp bunları birbirine ifade eden insanların oluşturduğu topluluk ya da toplum yaşamı içinde gerçekleştirilen tutum, yargı, düşünce, duygu, bildirişimlerine iletişim denir.

İletişim, bu edimi gerçekleştirenlerin toplumsal bir öbek içinde yaşamalarından ve etkileşime dayalı bir edim olma gibi özelliklerinden dolayı belli bir süreklilik özelliği taşır. Bu nedenle iletişim, belli bir başlangıcı ve sonu bulunmayan, dinamik ve çeşitli unsurlarla etkileşim içinde olan karmaşık bir dizi süreçlerin bileşkesi ve bütünü olarak ortaya çıkmaktadır. İletişimi kuranlar arasında etkileşimin nerede başlayıp nerede bittiğini belirlemek son derece zor olduğundan, iletişim sürecinde belli ve kesin bir başlangıç ve sondan söz edebilmemiz de oldukça zordur. İletişim bir süreç olarak çeşitli öğelerden oluşur. Bunlar; kaynak, mesaj, kodlama-kod açma, kanal, geribildirim ve gürültüdür.

Kaynak, iletişimi başlatan, iletmek istediği duygusu, düşüncesi, fikirleri vb. bir mesajı olan kişi ya da kişilerdir. Kaynak bir düşünceyi, duyguyu, fikri çeşitli kelimeler, rakamlar, işaretler, beden hareketleri, yüz ifadeleri gibi sembollerle kodlayarak bir mesaj hâline getirendir. Mesaj; kaynak ile alıcı arasında iletişimin kurulmasını sağlayan, sembollerle oluşturulmuş ve belirli bir biçimi, anlamlı bir bütünlüğü olan iletişim sürecinde aktarılmak istenenleri taşıyan bir öğedir. Mesaj, kaynağın alıcıya iletmek istediklerini kodlara ya da simgelere, diğer bir ifade ile sözlü ya da sözsüz işaretlere dönüştürmesi ile oluşmaktadır. Kod, bir kültür ya da alt kültürün üyelerinin paylaştığı bir anlam sistemidir. Mesajın iki elemanı bulunmaktadır. Biri içerik, diğeri ise yapıdır. İçerik anlam boyutunu, yapı ise simgeleri ve kodları ifade etmektedir. Anlam, insanlarca yaratılan, öğrenilen, değişen bir şey olup hem toplumsal yaşantılarla ilgili kültürel bir boyutu hem de bireysel yaşantılarla ilgili öznel bir boyutu içermektedir. Kodlama; bir mesajın, iletişim kanalının özelliklerine uygun olacak şekilde bir simgeleştirme sistemi aracılığı ile fiziksel olarak iletilebilecek veya taşınabilecek bir biçime çevrilmesidir. Örneğin basit bir el hareketinden karmaşık bir matematik formülüne kadar geniş bir alanı kapsayabilir. Kanal; iletişim sürecinde kaynak ve alıcı arasında mesajın iletilmesini sağlayan yoldur. Kanal, televizyon, radyo, telefon, internet gibi araçların yanı sıra kişiler arası iletişim sürecinde konuşma ile aktarılan sözcükler; ses, jest ve mimikler de olabilmektedir. Alıcı; bir iletişim sürecinde kaynaktan gelen mesajları yorumlayan ve bunlara çeşitli şekillerde tepkide bulunan kişi ya da gruplardır. Geri bildirim; alıcının gönderene verdiği tepkidir. Bu tepki, mesajı gönderen kişiye, mesajın nasıl yorumlandığı ve genel olarak iletişimin nasıl alındığı hakkında bilgi vermektedir. Gürültü; iletişim sürecinde kaynak ile hedef arasındaki ortak algılamanın oluşmasını etkileyen fiziksel ya da soyut birtakım unsurlardır.

Dinamik bir yapıya sahip olan iletişim sürecinde bulunan bu öğeler iletişimin başarı ile açısından büyük önem taşımaktadır. Etkili bir iletişimin gerçekleştirilebilmesi için her bir öğenin işlevinin çok iyi bilinmesi gerekmektedir. Bunun yanı sıra kaynağın, mesajı alıcının özelliklerine göre kodlaması, uygun kanalları seçmesi, alıcının içinde bulunduğu koşulları dikkate alması, geri bildirimi doğru bir şekilde değerlendirmesi ve engel oluşturabilecek gürültü öğelerini göz ardı etmemesi etkili bir iletişim süreci için gerekli olan diğer önemli unsurlardır.

İletişim Türleri

İletişim belirli kıstaslara ayrılır. Bu kıstasların başında mesajların iletildiği ortam gelir. Bu bakımdan iletişim türlerini öncelikle hangi ortamlarda hangi kanallar yolu yapıldığına bakılarak sözlü, yazılı ve sözlü olmayan iletişim olarak klasik bir gruplandırma ile üçe ayrılır.

İletişim türlerinde diğer bir gruplandırma ise iletişimin bağlamına, çerçevesine ve kimler arasında meydana geldiğine bakılarak yapılan gruplandırmadır. Bu tür gruplandırmada yedi farklı iletişim türü söz konusudur. Bunlar aşağıdaki gibidir:

  • İçsel iletişim,
  • Kişiler arası iletişim,
  • Grup/takım iletişimi,
  • Kamu iletişimi,
  • Örgütsel iletişim,
  • Kitlesel iletişim,
  • Kültürlerarası iletişim

Kültür

İnsanların günlük yaşamlarında en yoğun kullandığı kavramlardan biri de kültürdür. Günlük kullanımda kültür iyiyi, rafine olmuşu, sanatı, inceyi, yontulmuşu, davranmasını iyi bileni, eğitilmişi sınıfsal bağlamda üst seviyede olanı anlatmak için kullanılır. Fakat bir toplumu oluşturan bireylerin ya da toplumsal grupların yaşam biçimlerine göndermelerde bulunan, böylece toplumsal yaşamın maddi ve manevi sürekliliğini mümkün kılan kültürün, insan ile ilgili diğer pek çok kavram gibi birbirinden farklı sayısız tanımı yapılmıştır.

Kültür, Latince "cultura" kavramından ileri gelir. İlk zamanlarda bir şeyi ekip yetiştirme veya bakma sürecinde verilen ad olarak kullanılan kültür kavramı, etimolojik açıdan doğadan türemiş bir kavramdır ve Raymond Williams, kültürün başlangıçtaki bu anlamının zamanla zihin yetiştirimine doğru genişlediğini belirtir.

Kültür kavramı, antropologlar tarafından ilk defa 19. yüzyılın sonlarında geliştirilmiş, ilk açık ve kapsamlı tanımlama ise İngiliz Antropolog Sir Edward Burnett Tylor tarafından yapılmıştır. Tylor, 1871'deki yazılarında kültürü, " kişinin toplumun bir üyesi olarak kazandığı bilgi, inanç, sanat, hukuk, ahlak, âdet, gelenek, alışkanlık ve yeteneklerin karmaşık bütünü " olarak tanımlamıştır. Giddens'a göre kültür, " bir toplumu oluşturan bireylerin değerlerini, takip ettikleri normları, ürettikleri materyalleri, yaşama şekillerini, giyim tarzlarını, dinî törenlerini, evlilik geleneklerini, aile hayatlarını, eğlence âdetlerini " içerir. Siegelaub'a göre kültür, " tarihsel olarak saptanmış bir grup veya sınıfın kendi maddi ve sosyal varlığını yaratma, yeniden üretme ve geliştirmedeki kendine özgü yolu " olarak tarif edilebilir. Bu yaratma yolu sadece üretme biçimi veya şeklini kapsamaz. Bunlarla birlikte bilinçli-bilinçsiz inançlar, değerler ve fikirler, hisler, genel jestler, günlük hayat alışkanlıkları, dil ve iletişim de herhangi bir kültürü oluşturur. Smith kültürü " kolektif yaşam tarzı, inançlar, stiller, değerler ve semboller repertuvarı " olarak tanımlar. Geetz'e göre kültür, " paylaşılan anlamlar sistemidir ". Hail ise kültürü " iletişim " olarak tanımlar. Fiske, kültürü " sosyal deneyimin sürekli anlamı ve sosyal deneyimden sürekli anlam üretme süreci " olarak; Stevenson ise kültürü " öznelerarası üretilen ve kamusal olarak sürdürülen bir görüngü " olarak açıklar.

Her kültür, insanların sorunlarını çözmeye yardımı olacak düşünce ve eylemler için bir kılavuz niteliğindedir, Devam edebilmesi için kültür ve o kültüre göre yaşayanların temel gereksinimlerini karşılayabilmeli ve topluluğun üyelerinin düzen içinde yaşamasını sağlayabilmelidir, Böylece bir kültür, bireylerin kişisel çıkarları ve bütünsel olarak toplumun ihtiyaçları arasında bir denge kurmalıdır, Bunlara ek olarak bir kültür, yeni koşullara uyum sağlamak ya var olan koşullara uyum sağlamak ya da var olan koşullara dönük algıları değiştirmek için bir değişme kapasitesine de sahip olmalıdır.

Kültürün Sınıflandırılması

Farklı dünya görüşleri ve farklı sınıflandırmalara göre kültür gruplara ayrılır. Bu grupların önde gelen ilki, alçak ve yüksek kültür ayrımıdır. Sınıflı toplumlarla birlikte kültürün yüksek kültür/düşük kültür olarak iki ayrı koldan yayılması kültür konusunda günümüze dek süregelen tartışmaların başlangıcını oluşturur. Tarih boyunca kültür genellikle iki ayrı kanaldan gelişir. Yöneticilerin ve onlara bağlı aydınların yarattığı "yüksek kültür" ve yönetilenlerin yaşamından çıkan "halk kültürleri." Bu ayrım özellikle Orta Çağ'da oldukça nettir. "Yüksek kültür" aristokrasinin var oluş biçimini gösterirken "halk kültürleri" köylülerin yaşamında önemli bir yer tutar.

Modern insanın yaşamındaki değişimlerle birlikte kitle kavramı ve kitle kültürü ayrımlaması da kültür sınıflandırmaları içerisine girmiştir. Kitle kavramı, sınırları belirsiz bir kavram olmakla birlikte günümüzde sayısı belli olmayan insan çokluğunu anlatır. “kitle kültürü, seçkin kültürün altında, halk kültürünün üstünde, yaşam alışkanlıklarının yeniden üretimine dayalı bir kültürel yapıdır. Kitle kültürünün var oluş nedeni kitlelerin gereksinimlerini karşılamak amaçlı değildir: Kitleler halinde üretim yapan bir endüstrinin hem ürünü hem de tüketici kitlesini biçimlendirmesi, dolayısıyla üretimi sosyalleştirip herkesi üretime ve tüketime katarak zenginliğin yaratılması ve yaratılan zenginliğin büyük bir kısmının sermaye sahiplerine ayrılmasıdır.

Popüler kültür ise kitle kültürünün somut şekillerinden birisidir. Kitle kültürü tekelci kapitalizmin hem mal hem de imajlar satışını yapan uluslararası pazarın değişmelerine ve ihtiyaçlarına göre biçimlenip değişebilen, önceden yapılmış, önceden kesilip biçilmiş ve paketlenip sunulmuş bir kültürdür. Bu yolla kapitalizm, kitleleri ücretli köle olarak kullanarak kitlelerin tüketimi için üretim yaparak hem pazarını genişletir, canlı tutar hem de etkin bir bilinç yönetimi yapar. Popüler kültür, kitle kültürü pazarında en hızlı değişen, en popüler ürünleri ve tüketimleri anlatır. Popüler kültürde değişim süreklidir. Müzik alanında, popüler olanlar her hafta değişen “Top 10” içine girenlerdir. Giyimde popülerlik, mevsimsel değişen moda ile gelen güdümlü tercih ve yaşamdır. Yeme içme de Pepsi, Coca Cola, Marlboro, Kent, Pizza Hut, Pizza King, Mc Donalds arasındaki yarış "özgür seçim" için tüketici kazanma yarışıdır.

1960'ların popüler olan bir ayrımı egemen kültür ve karşı kültür ayrımı olmuştur. Karşı kültür içine burjuva pratiklerine ve ekonomik, ilişkilerine alternatif dünya görüşü ve ilişki tarzı sunan dünya görüşleri girer. Karşı kültürün belli bir bölümü yasal kurallar dışına itilince yeraltı kültürü alt grubu oluştu. Bu karşı kültürlerin en belirgin üretimi siyasal mücadelelerde, gazete ve dergi çıkartmada, yeraltı veya alternatif film gelenekleri yaratmada görüldü.

Kültürel incelemelerin 1970’lerde yükselmesiyle ardından çeşitli yaklaşım tarzları içinde farklılaşması ile karşı kültür kavramı ortadan silindi, sınıf kültürü çoğunlukla reddedildi ve yerini gençlik, ihtiyarlık, lezbiyenlik, cinsiyet eş cinsellik dâhil alt kültürler aldı.

Kültür ve İletişim İlişkisi

İletişim, insanlar arasında gerçekleşen bir alışveriş sürecidir. Bu süreçte insanlar birbirlerine duygularını, bilgilerini ve sembollerini aktarırlar. Başkaları ile iletişim kurarken bilincinde olmasak da daima içinde yetiştiğimiz ve yaşadığımız kültürün belirlediği bir çerçeve içinde geziniriz. İletişim açısından bakınca, kültür için insanların deneyimlerini yorumlamada ve eylemlerine karar vermede rehber aldıkları anlamlar dokusudur da denebilir. Diğer bir taraftan, insanlar da birbirleri ile kurdukları iletişim sayesinde içinde yaşadıkları toplumu ve kültürünü hem oluşturur hem de değiştirir. İnsanlar gerek özel gerek iş yaşamlarında her gün pek çok insanla ilişki kurabilmekte, hatta o an bulundukları ortam ve çevreye göre hiç farkında olmadan iletişim tarzlarını kolayca değiştirebilmektedir. Aynı kültür kalıpları, insanlarla iletişimimizi kolaylaştırırken başka kültürlerin fertleri ile kurduğumuz iletişim anlarında sorun yaratabilmektedirler. Bu nedenle içinde bulunduğumuz kültürel yapı bizim ile aynı kültürel yapı içerisinde bulunan insanlar için iletişim sürecinde bir kolaylık sağlarken farklı bir kültürel yapıdaki insanlarla ile iletişim kurmak o kültürü bilmiyorsak bir sorun oluşturmaktadır.

Kültürlerarası İletişim

Kültürlerarası iletişim, farklı kültürler ya da alt kültürler bu kültürlerin ve alt kültürlerin üyeleri arasındaki iletişim, etkileşim ve deneyimleri anlamlandırmaya çalışmaktadır. Böylelikle farklı kültürlerin mensupları arasında gerçekleşen iletişim süreçlerinin anlaşılması, açıklanması ve bu iletişim süreçlerinin yapısı, karakteristikleri vb. ile ilgili öngörülerde bulunulması amaçlanmaktadır. Söz konusu hedefin ortaya konabilmesi ise etkileşim sürecine giren kültürlerin ve farklılıkların iletişim açısından incelenmesini ve tanınmasını gerektirmektedir.

Kültürlerarası İletişimi Etkileyen Faktörler

Kültürlerarası iletişimi etkileyen faktörler yapılan çalışmalarda; normlar, roller, etnomerkezcilik, belirsizlik ve kaygı, kalıp düşünceler ve ön yargılar olmak üzere beş başlık altında toplanmıştır. Bu faktörlere aşağıda kısa değinilmiştir:

Her kültürde yanlış ya da doğru davranışlarıyla ilgili düşünceler, dolayısıyla da belirli kurallara göre düzenlenen ve norm adı verilen davranış modelleri vardır.

Normlar, bir kültürün üyelerinin nasıl davranması gerektiğini belirleyen kurallardır. Kültürlerarası iletişim açısından önemli olan ve toplumların uzun yıllar boyunca birtakım değişikliklere rağmen koruyup yeni nesillere aktardığı normlar örfler ve âdetlerdir. Bir toplulukta benimsenmiş ortak alışkanlık ve usullerin tamamına örf denir.

İnsanlar diğer bireylerin kendilerine karşı belirli bir tür ve biçimde davranmalarını ister, Bireyin grup içindeki yerine bağlı olarak, bireyden beklenen davranış kalıpları sosyal bilimlerde rol olarak tanımlanır, Rol beklentileri bireyler üzerinde toplumsal baskı kurabilir, Kültürlerarası iletişimde, belirli sosyal statülere sahip bireylerin rollerini bilmek gerekmektedir.

Etnomerkezcilik, bir etniğin diğerinden üstün olduğuna inanan düşünce yapısı örneğidir ve dünyadaki günümüz ve geçmiş güç yapılarını etkilediği için belki de diğerlerinden daha önce çıkan bir düşünce tarzıdır. Etnomerkezci dünya görüşünün temelinde karşı çıkma veya inkâr yer alır ve bireyin gerçeklik hakkındaki diğer görüşlerin varlığını ve farklılığını inkâr etmesi anlamına gelir. Bu inkâr ötekiyle yüzleşme şansının az olduğu ya da hiç olmadığı yerlerde benzer deneyimin yaşanmaması sonucu, izolasyon nedeniyle ortaya çıkabilir ya da farklılığın özellikle ayrıldığı, bireyin veya grubun farklılıkla yüzleşmemek amacıyla “farklı” insanlarla aralarına duvarlar ördükleri durumlarda ayrılığa dayalı olarak ortaya çıkabilir.

Farklı kültürlerden insanlarla etkileşimde bulunmak birçok birey için alışılmışın dışında bir durumdur. Bu durumu belirleyen ana etmenler belirsizlik ve kaygıdır. Yeni bir durumla karşılaşmanın ilk psikolojik sonucu güvensizlik duygusudur. Belirsizlikten kaçınma, kültür fertlerinin bilinmeyen, tanınmayan durumlarda kendilerini tehdit altında hissetme eğiliminde ve korunmaları için yazılı veya sözlü kurallara yasalara hangi oranlarda ihtiyaç duyduklarına anlam kazandırır.

Bireylerin kendilerine yabacı kültürler ve bu kültür üyeleri hakkında, o kişilerle karşılaşmadan önce var olan düşünce ve yargıları iletişim sürecini etkiler. Yabancı ülkeler, halklar ve kültürler ile ilgili olarak daha önceden edinilmiş bilgilere ya da izlenimlere dayalı olarak bireylerin sahip oldukları düşüncelerle yabancı kişiler, gruplar ilişkiler ve nesnelerle ilgili değerlendirmeye yönelik tutumları birbirinden ayırmak gerekmektedir.

Kültürlerarası İletişimde Çatışma Yönetimi

Bireyleri ve grupları anlaşmazlığa sürükleyen bir durum olarak çatışma, insan hayatının her anında yaşanabilecek bir durumdur. Çatışmaya yönelik olarak yapılan çalışmalarda uzun yıllar kültürün varlığı göz ardı edilmiş olsa da farklı ülke ve kültürler üzerinde yapılmış çalışmalar göstermektedir ki; çatışmaların kaynağı kültürler arasındaki farklılıklardır. Kültürel bağlamda çatışmanın yönetimi, kültürlerarası iletişim, yorum ve karar vermedeki çeşitli kıstasla ilişkin sorunların dikkate alınmasını gerektirir.

Kültür kapsamında çatışmaları daha iyi yönetebilmek için farklı kültürlere karşı çatışma yönetimi kıstasları geliştirmenin ortak yönleri aranmaktadır. Çok kültürlü, kültürlerarası iletişim ortamları, uluslararası ortaklı yönetim takımları ve farklı kültürlerden gelen çalışanların olduğu örgütlerde çatışmanın kaçınılamaz olduğunu destekleyen birçok çalışma bulunmaktadır. Bu ortamlarda çalışanların kendi kültürel değerini yansıtmaları sonucu çatışma ortamı oluşmaktadır. Çünkü bu insanlar aynı olaylara farklı tepkiler vermektedir ve sahip oldukları kültürler karar verme ve problem çözme noktalarında onları etkilemekte, anlaşmazlıklara neden olmaktadır. Bu da çatışmaları tetiklemektedir.

Kısaca, kültür birçok yönden bireyleri ve bireylerin davranış ve tutumlarını etkilemektedir. Bunların çok kültürlü takımlarda yansımaları farklı davranış ve tutumlar şeklinde olacaktır. Bunlarında netice itibarıyla karmaşıklık, farklı fikirler ve uyuşmazlıklar doğurması muhtemeldir. Bu gibi çatışmalarda öncelikle üçüncü bir kişinin müdahalesinden önce taraflar arasında anlaşma yoluna gidilmelidir. Eğer gerekli görülürse üçünü kişiler tarafından müdahale edilmelidir. Bu üçüncü kişi de yöneticiler ve koordinatörler olmaktadır. Bu kişilerin etkili çatışma yönetimi ve stratejileri hakkında bilgili ve becerili olması, çatışmayı gelişim ve etkililiği sağlayıcı şekilde yönetmede önemlidir. Çatışma yönetimi için belirli tarzlar geliştirilmiştir. Bunlar; bütünleşme, kaçınma, ödün verme ve hükmetmedir.

Kültürlerarası İletişimin Yeterliliği

Kültürlerarası iletişimin gerçekleşmesinin önündeki en büyük engellerden biri de dildir. Dil engelinin aşılması zaman alan fakat aşılması mümkün olan bir güçlüktür, Kültürlerarası iletişimde başarılı olabilmek için bir kişinin farklı kültürden biri ile etkin ve uygun bir şekilde bilgi alışverişinde bulunabilme yetisine sahip olabilmesi gerekmektedir. Kültürlerarası iletişimde başarı, insanların birbirlerini anlamaları ile orantılıdır. Birbirlerini anlama konusunda sadece dil engelini aşmış olmaları yeterli değildir, Birbirlerini anlamaları konusunda istekli olmaları en az dil kadar önemli bir unsurdur.

Kültürlerarası iletişimin yeterliğine ilişkin birçok yaklaşım bulunmaktadır. Bunlardan ilki farkında olmak, ikincisi de duyarlılıktır. Bir kültürün barındırdığı değerlerin farkında olmak ve onlara karşı duyarlı olmak ve saygı duymak kültürlerarası iletişimin yeterliliğine olumlu yönde etki eder. Kültürlerarası iletişimin yeterliliği açıklanırken en genel anlamda üç unsurdan bahsedilebilmektedir. Bunlar:

  • Bilişsel Yeterlik,
  • Duyusal Yeterlik,
  • Davranışsal Yeterlik,

Bilişsel olarak yeterli bir kişi ev sahibi dili ve kültürü iyi tanımalı ayrıca tarihi, kurumları, hukuk ve mevzuatı, inançları, normlar ve sosyal davranış kuralları ile bireyler arası ilişkiler hakkında bilgili olmalıdır. Duyusal yeterlilik, yabancılara yerlilerin duygusal ve estetik deneyimlerine ortak olma imkânı tanır. Bu deneyimler; sevinç, heyecan, mizah, başarı ve güzellikten, hüzün, sıkıntı ve umutsuzluğa kadar geniş bir yelpazede değerlendirilebilir. Davranışsal yeterlik ise ev sahibi kültür içerisindeki bir yabancıya sözlü ve sözsüz etkileşimde doğru kombinasyonları seçme şansı sağlar.

Kültürlerarası İletişimde Başarıya Ulaşmanın Yolları

Aralarında din, dil, ırk, sosyoekonomik yaşam düzeyi ve kültür farklılıkları bulunan insanlar aynı iletişim ortamı içerisinde bir araya geldiklerinde çeşitli sorunların ortaya çıkması kaçınılmazdır. Bu sorunların azaltılması için samimi bir şekilde çaba gösterilmesi ve birtakım becerilerin geliştirilmesi gerekmektedir.

  • İlk olarak günümüz dünyasında kültürlerarası iletişimin kaçınılmaz olduğu, artık dünyanın küresel bir köy olduğu bilincine varılmalıdır.
  • Etkili iletişimin yanı sıra müzakere, çatışma yönetimi, ekip çalışması becerileri ve duygusal zekâ yetkinlikleri de geliştirilmelidir.
  • Etnik gruplar, farklı inanışlar, cinsiyetler ve kuşaklar arasında kültürlerarası iletişim becerileri geliştirilmeli; ön yargılar, stereotiplemeler, etiketlendirmeler, ayrımcılık ve çatışmaların önüne geçilmelidir.
  • Destekleyici iletişim davranışları geliştirilmeli, empatik dinleme, geribildirim alıp verme öğrenilmelidir.
  • Genelleştirme ve stereotipleme iletişimde tembelliğe kaçmaktır. Bu tuzaklardan kurtulmalı ve karşıdaki kişinin bireysel özellikleri keşfedilmelidir.
  • Farklılıklara karşı duyarlılıklar artırılmalı, değer verilmeli ve saygı duyulmalıdır. Farklılıklar eleştirilmemeli aksine saygı duyulmalıdır.
  • İnsanlarla iletişim kurmanın temel koşulu dil olduğuna göre yabancı dil(ler) öğrenilmeli, seyahat etme fırsatları yaratılmalı ve farklı kültürlerden insanlarla bir araya gelinmelidir.