KÜRESELLEŞME VE KÜLTÜRLERARASI İLETİŞİM - Ünite 7: Yeni Medya ve Yeni Yaşam Biçimleri Özeti :

PAYLAŞ:

Ünite 7: Yeni Medya ve Yeni Yaşam Biçimleri

Giriş

Daniel Bell, insanoğlunun yaşadığı toplumsal gelişimi iş ve toplumsal statü tanımlarındaki dönüşümden yola çıkarak üç dönemde ele almaktadırlar. Bu ayrımlar, “endüstri öncesi toplum”, “endüstri toplumu” ve “endüstri sonrası toplum” olarak adlandırılır. Bu tür bir ayrım uygarlık tarihinde insanoğlunun üretim sürecini göz önünde tutarak yapılmıştır ve Endüstri Devrimi’nin önemini vurgulamaktadır. Bell’in ortaya koyduğu bu ayrımın yanında, Manuel Castells’in tanımladığı ağ toplumu kavramı, yaşanan süreci anlamlandıran temel yaklaşımlardan biridir. Yeni medyanın toplumsal yapı ile olan ilişkisini ifade ederken bu yaklaşımların farkında olmak, geleneksel medya ile yeni medyanın toplumsal düzenin kurulmasında ve sürekliliğinin sağlanmasında ne gibi etkileri olabileceğini ifade edebilmek için önem taşır.

18. yüzyılda İngiltere’de alevlenen Endüstri Devrimi daha sonra bütün Avrupa’ya yayılır. Endüstri Devrimi’nin dünya tarihindeki önemi, kas gücünün yerini makinelerin alması olarak bilinir. Bir başka deyişle bilimin uygulamaya geçmesiyle, insanoğlunun alet yapma olgusunun birleşmesi, yani techne ’nin ön plana çıkışıdır. Techne , insanoğlunun beceri ve zanaatla ortaya çıkardığı üretimdir ve Antik Yunan’da bütün sanatlar ve zanaatları içeren bir ifade olarak kullanılmıştır. Endüstri Devrimi’nin bir başka özelliği ise sadece üretim koşullarında değil, toplumsal sınıfların da yeniden düzenlenmesinde ortaya çıkardığı yeni sonuçlardır. Bir yandan üretimde kas gücünün yerini makineler alırken diğer yandan bireylerin makineler ile olan ilişkisi üzerine yapılandırılmış yeni iş düzeni, Bell’in yaklaşımının temellerini oluşturur.

Endüstri Toplumundan Ağ Toplumuna

Endüstri Öncesi Toplum

Endüstri Devrimi ile birlikte sadece üretim biçimleri dönüşmemiş, toplumun yapısında da önemli dönüşümler ortaya çıkmış, bireyin toplum içindeki ilişkilerini daha farklı değişkenler belirler olmuştur. Avrupa burjuvası önemli oranda değişime uğramış ve daha önce var olmayan bir işçi sınıfının doğmasına yol açmıştır. Bu yeni toplumsal düzende iş ve iş koşulları temel değişken olarak öne çıkmaktadır. Yeni iş koşullarında üretim süreçleri eskisine oranla bütünüyle dönüşüme uğramıştır. Bireyler, Endüstri Devrimi’ne kadar, doğaya karşı bir savaş vermiş, bu savaşında ise kas gücünü kullanmıştır. Endüstri öncesi toplumda üretim doğayı sömürerek yapılan bir üretimdir; üretilen ürünlerin kaynağı doğadır. Tarım, madencilik, avcılık, ormancılık gibi endüstri öncesi toplumda var olan işler, doğal kaynaklara dayanır. Endüstri öncesi toplumda yaşamının ritmini doğa belirlemektedir.

Endüstri Toplumu

Endüstri Devrimi, üretim süreçlerinin makinelerin yardımı ile yapılmaya başlandığı dönüşümü ifade eder. Teknik ve teknolojinin gelişiminin önce üretim biçimlerine katkıları, sonra ise ekonomik ve sosyal dönüşümlere neden olduğu etkileri tanımlamak için sıklıkla kullanılır. Endüstri Devrimi’nin temelinde aydınlanma felsefesinin getirdiği toplumsal dönüşüm vardır ve bu dönüşüm endüstrileşme ile devam edegelmiştir. Bu nedenle, Endüstri Devrimi sadece teknolojik bir dönüşümü değil, aynı zamanda köklü bir ekonomik, politik ve toplumsal bir dönüşüm sürecine de karşılık gelir.

Böyle bir sistemde artık hüner ve zanaatın çok büyük değeri yoktur. Hüner ve zanaatın yerini doğru zamanda, doğru parçaların üretilmesi ve bir araya getirilmesi almıştır. Endüstri toplumunda bireysel hünerden çok, kitlesel bir organizasyon ve koordinasyon önem kazanır.

Endüstri Devrimi ile birlikte yaşanan dikkat çekici bir diğer gelişme ise kitle iletişim araçlarının toplumun tam merkezine oturacak bir öneme sahip olmaya başlamasıdır. 19. yüzyılın başlarından itibaren yeni teknolojiler kitle kavramı ile birlikte bir anlam kazanmaya başlamıştır. Kitle iletişim araçları kendi kitle kültürünü yaratmış, Endüstri Devrimi ile birlikte yaşanan toplumsal dönüşümün toplum içindeki çimentosunu kitle iletişim araçları atmıştır. Kitle iletişim araçlarının ortaya çıkardığı kitle kültürü ile birlikte, sosyoekonomik dönüşüm süreci büyük bir ivme kazanmış, geleneksel medya hem kapitalizmin doğuşuna hem de yerleşerek gelişmesine önemli olanaklar sağlamıştır.

Endüstri Sonrası Toplum

Endüstri sonrası toplum bilgi üzerine temellenir. Ancak, endüstri sonrası toplumun dönüşümün, bir devrimden çok bir yeniden yapılanma, diğer bir deyişle, eski yapının karakterinde ortaya çıkan bir değişim olduğu iddia edilmektedir. Bu süreçte; ekonomide imalat sektöründen hizmet sektörüne olan dönüşüm, teknolojide yeni bilimsel temelli sanayinin öne çıkışı ve sosyolojik anlamda ise yeni seçkinlerin ortaya çıkışı ve yeni tabakalaşma ilkelerinin doğuşu dikkat çeker.

Avrupa ve Amerika’da yaşanan modernleşme sürecinin ve toplumsal dönüşümün ortaya çıkardığı yeni bir döneme karşılık gelen endüstri sonrası toplumda iş tanımlarında ve sosyal tabakalaşmada anlamlı değişimler olmuştur. İş koşulları bütünüyle değişime uğramış, insan-makine ilişkisinin yerine makine-makine ilişkisi almıştır. Endüstri sonrası toplum, hizmetler üzerine odaklanmıştır.

Bir eş güdümlülük ve organizasyonun varlığından söz edilse de toplumsal ilişkileri daha çok karşılıklı ilişkilere, bir iş birliğine dayandırmak mümkündür. Endüstri sonrası toplum bu nedenle sosyal bir birim olarak bireysellikten çok toplumsal bir iş birliğinin olduğu komünal bir toplumdur. Böyle bir toplum yapısında ilişkiler artık asimetriktir. Bireylerarası iletişimin bağı değişmiştir. Bu kurulan yeni bağ daha çok aracın, yani kitle iletişim aracının özellikleri içinde gelişmiştir. Bireylerarası ilişkiler artık çok değişkenli boyutlardadır. Özellikle hizmet ilişkileri, nesnelerin yönetiminden çok daha zor bir iştir. Bu iletişimde iş birliğinin olabilmesi için katılım bir ön koşuldur. Artık insanoğlunun oynadığı oyun ne doğa ile ne de üretilmiş doğayla oynanan bir oyundur. İnsanoğlu endüstri sonrası toplumda bir toplumsal katılım ve iş birliği gerektiren yeniden üretilmiş hatta yeniden ve yeniden üretilebilen bir doğayla oynamaktadır. Endüstri sonrası toplumun en büyük olanaklarından biri de doğayı yeniden üretebilmesinde, doğayı dönüştürebilmesinde yatmaktadır.

Ağ Toplumu

Ağ toplumu Manuel Castells’in ortaya koyduğu bir kavram olarak günümüz iletişimine dayalı toplumsal yapısını tanımlamak üzere kullanılan bir kavramdır. Ağ toplumunun temel farklılığı, geleneksel iletişim araçları yerine yeni medyayı kullanagelen, yeni medyanın iletişim olanaklarını gündelik yaşamı içine yerleştirmiş ve belirli bir alışkanlık edinmiş olmalarıdır.

İçinde bulunduğu ağ sayesinde birey, küresel bir ağın parçası hâline gelir. Ağ toplumu, geleneksel kitle iletişim araçlarını kullanan bilgi toplumundan farklı olarak, küresel bir ağda aktif bir oyuncu olarak yer alır. Yeni medya kullanıcıları pasif izleyiciler değil, aktif kullanıcılardır. Bu nedenle ağ toplumu edilgen bir yapı göstermez, aktif bir yapı sergiler.

Ağ toplumunda bilgi başka ürün ve hizmetleri üretebilmek için gerekli bir ham madde olarak yer almaz, bunların yanında temel olarak yine bilgi teknolojilerinin gelişmesine katkıda bulunacak bir ön hazırlık olarak vardır. Ağ toplumu, ürettiği teknolojileri kendi gelişimini sürdürmek için kullanır. Ağ toplumunda üretilen tüm değerler sürdürülebilir olmalıdır. Tüm iletişim biçimlerinin temel noktası sürdürülebilirlik üzerinedir. Bu ise yeni medyanın kesintisiz ve çift yönlü iletişim olanakları sayesinde olanaklı bir hâl alır. Yeni medyanın bu kendine özgü olanakları sayesinde, ağ toplumunda üretilen tüm değerlerin yine yeni medya ve benzer enformasyon/üretim teknolojileri kullanarak sürdürülebilir üretim süreçlerine dönüştürülmesi temel hedeftir. Ağ toplumu ile birlikte sadece iletişim sistemi baştan aşağıya yenilenmemiştir, aynı zamanda tüm sosyoekonomik örgütlenme sistemi de köklü bir değişime uğramıştır.

Yeni Medya Düzeni

Yeni medya düzeni kavramı; gündelik yaşamın yeni medya araçları tarafından yeniden şekillendiği ve yeni medya araçlarının da bu yeni yaşam biçimine uyumlu bir şekilde tasarlandığı 2000’li yılların teknoloji ve iletişimine dayalı yeni yaşam biçimlerini tanımlar. Yeni medya düzeninde bu karşılıklı etkileşim çift yönlü süregelmiştir. Teknoloji bir yandan yaşamın ritmini doğrudan etkilerken diğer yandan da teknolojinin gelişim çizgisini dönüşen, değişen, evrilen yeni yaşam biçimleri belirler olmuştur. Bu karşılıklı etkileşim sayesinde teknolojik yenilikler için şirketler yatırım maliyetlerini geri alabilecekleri finansal kaynaklara rahatlıkla erişebilmiş, toplumu oluşturan bireyler ise bir endüstri ürünü olarak satın aldıkları yeni medya araçlarından beklentilerinden fazlasını bularak, gündelik yaşamlarında daha önce sahip olmadıkları yeni olanaklara kavuşmuşlardır. Yeni medya düzeninin teknoekonomik boyutunun olgunlaşmasını sağlayan bu güçlü yapı, bu sektöre yatırım yapan şirketler için önemli bir cazibe merkezi oluşturmuş ve toplumun dönüşüm ivmesini hızlandıran, toplumun tamamını bir ağ toplumu hâline dönüştüren finansal kaynağı da yaratır hâle gelmişlerdir. Bu karşılıklı memnuniyet sarmalından ortaya çıkan sonuç ise sayısal iletişimin olanaklarına sahip olan bireylerin sayısındaki hızlı artış ve bu bireylerin oluşturdukları ağ toplumu ile bu toplumun yarattığı sinerjiden ortaya çıkan yeni yaşam biçimleridir.

Yeni medya içerikleri, geleneksel medyada olduğu gibi belirli profesyoneller tarafından belirli amaçlarla üretilmiş içerikler değildir, aksine kullanıcı tarafından üretilmiş içeriklerdir. Kullanıcı içerikleri ağ üzerinde yayımlanmış olmalıdır. Ağ üzerinde yer almayan fakat kullanıcılar tarafından üretilmiş birçok medya içeriğinin varlığı olasıdır ancak bu içeriklerin bir kullanıcı tarafından üretiliş yeni medya içeriği olarak değer kazanabilmesi için içeriğin bir şekilde yeni medya araçlarından herhangi biri ile paylaşılmış ya da yayımlanmış olması gerekir. Kullanıcı içeriğinin diğer içeriklerden farklı olarak bireyler tarafından yaratıcı bir efor sonucunda ortaya çıkarılmış olması gerekir. Ortaya çıkan içeriğin ilk çıkış noktası özgün olmayabilir. Daha önce var olan bir medya metni kullanıcı tarafından yeniden işlenmiş ve yeni bir medya içeriğine dönüştürülmüş de olabilir. Buradaki belirleyici farklılık, medya içeriğinin bütünüyle biricik olması değil, ilk çıkış noktası özgün olmasa bile, içeriği üreten ya da yorumlayan kullanıcının kendi yorumunu ortaya koyabilmesidir. Çünkü bu süreç içinde medya içeriği ilk bağlamından koparak, kullanıcının ona kazandırdığı yeni bağlama devşirilir. Bu süreç içerisinde kullanıcının medya içeriğine yaptığı dokunuş, bu içeriği kullanıcı üretimi bir içerik hâline sokar. Profesyonel rutin ve uygulamalar dışında amatör bir üretim biçimi, kullanıcı içeriğinin olmazsa olmaz kurallarından biridir. Bu süreç içerisinde kullanıcının ürettiği içerikten para kazanmak gibi profesyonel bir beklenti içinde olması, üretilen ürünü bir kullanıcı içeriği olmaktan çıkaracaktır. Kullanıcı içeriğinin üretilmesindeki temel motivasyon nedenleri kişilerarası iletişim kurma, ün ve prestij kazanma, bireyler tarafından kabullenme, tutku, kendini ifade etme isteği, var olma mücadelesi gibi nedenler sayılabilir. Bu nedenler dışındaki tüm maddi çıkar sağlamak üzerine kurulmuş profesyonel beklentiler, üretilen içeriği kullanıcı içeriği tanımı kapsamında uzaklaştıracaktır.

Yeni Medya ve Çalışma Hayatı

Günümüz ekonomisini dönüşüme zorlayan dinamikler arasında küresel erişim olanaklarının artması ve ağ teknolojisinin gelişi ile ortaya çıkan örgütsel yapıdaki dönüşümlerin de önemli rolü vardır. Tüm bu süreçleri enformasyon teknolojisi devrim başlığı altında toplamanın temel nedeni de budur.

2000’li yıllarda ortaya çıkan “yeni ekonomi” kavramı da tıpkı yeni medya gibi ortaya çıkan köklü bir dönüşümü vurgulamak için kullanılır. Bu köklü değişimin temellerinde ise bilgiye dayalı üretim süreçleri, sayısallaşma, ağ bağlantılı yapı, kolay ve hızlı erişim, küresel eş zamanlılık gibi kavramlar yer alır.

Ağ toplumunun ekonomik yapılanmasında dikkat çeken ilk unsur teknoloji bağımlı bir ekonomiye dayalı olmasıdır. Küresel ya da yerel ekonomilerin sağlıklı işlemesi için teknolojik olanakların kullanımı bir gereksinimden çok, bir bağımlılık şeklindedir. Bu bağımlılığın sacayaklarını da bilgi, teknoloji ve bu olanakların yönetime aktarılma kapasitesi, yani işlenebilme becerisi oluşturur. Şirketler için bilgi ve teknolojinin işlenmesi bazı konularda önemli fırsatları da beraberinde getirmiştir. Endüstri sonrası toplumunun önemli kavramlarından biri olan verimliliğin yerini, kârlılık ve şirketlerin stok değerlerindeki artışın alması bunlardan biridir. Yine yeniden yapılanan şirketlerin rekabet gücü ve bu gücün enformasyon teknolojileri sayesinde hızla test edilebilmesi olanağı bilgi teknolojileri sayesinde gitgide kolaylaşmıştır.

Küresel ekonominin dengelerini oluşturan ve yön veren iki önemli sektör dikkat çekicidir; bu sektörler enformasyon teknolojisi ve finans sektörleridir. Enformasyon devrimi, finans sektörünü küresel bir boyuta taşımış, finans maliyetleri azalmış, finans sektörü ile yatırımı arasındaki engeller ve aracılar ortadan kalkmıştır. Tüm bunların ötesinde enformasyon teknolojileri ile birlikte sadece finans sektöründe değil, tüm şirket yapılanmalarında önemli bir yapısal dönüşüm göze çarpmaktadır. Bu ise dikey yapılanmadan yatay yapılanmaya geçiş olarak tanımlanabilir. Bu dönüşüm sürecini tanımlayan temel ögeler; sürecin etrafında örgütlenme, merkezle uyumlu ancak merkezden bağımsız bir yapı, kendi kendini yönetebilen yatay bir hiyerarşik düzen, daha güçlü bir ekip yönetimi, performansa dayalı ödüllendirme sistemi, müşteri ve tedarikçilerle daha güçlü bir iletişim, yaşam boyu eğitim ve tüm bu süreçler için temel olan sürdürülebilirlik ilkeleridir.

Yeni Medya ve Toplumsal Yaşam

Toplumsallaşma, bireyin içinde doğduğu topluma adaptasyonu, bu toplum içinde yaşamını sürdürebilmek için kendine özgü bilgi ve beceriler kazanarak, toplumun bir parçası olabilmesi sürecidir. Tüm bu süreçler, insanı biyolojik bir varlık olmaktan çıkararak, toplumsal bir varlığa dönüştürür. Bu süreç içinde toplumsal değer ve normları öğrenmesi, içinde bulunduğu toplumun bir parçası hâline gelebilmesi, insani değerler kazanması gibi temel ögeleri içerir. Toplumsallaşma sürecinde birey, topluma ait değer ve normları öğrenir.

Toplumsallaşma süreçleri, birincil ve ikincil toplumsallaşma kavramları ile ifade edilebilir. Birincil toplumsallaşma ; insanoğlunun çevresine ayak uydurmak için gereksinim duyduğu hayat ve dünya bilgisinin de temellerinin atıldığı döneme karşılık gelir. Birincil toplumsallaşma sürecinde bireyin dünyasına uyumunun esasları ortaya konur ve bireyin yaşamını doğru şekilde sürdürebilmesi için yerine getirmesi gereken görev yapılanır. İkincil toplumsallaşma ise bireylerin toplum içindeki yerlerinin pekişmesinde önemi olan kurumsal alt dünyaların özümsenmesine karşılık gelir. Bir bakıma ikincil toplumsallaşma, özümsenmiş alt dünyalar ile bireyin ilişkisi tarafından yapılanır. İkincil toplumsallaşma sürecinde bireyin toplum içinde değişen rollerine karşılık geliştirdikleri farklı davranış biçimleri yer alır.

Sosyal ağlar, kişilerin bireysel özelliklerine göre kendi profillerini oluşturabildikleri, oluşturdukları profiller ile kendi bireysel ilişkilerini sürdürebildikleri, aynı zamanda hem bir birey hem de bir grup üyesi olarak iletişimlerini yapılandırabildikleri hem bireysel hem de kitlesel iletişim ortamlarını kullanıcılarına sağlarlar. Bireylerin bilgisayar başında geçirdikleri sürenin artması ve sosyal ağlara erişim olanaklarının taşınabilir aygıtlar ile de gerçekleştirilebiliyor olması, 2000’li yılların en önemli toplumsallaşma ögesinin sosyal ağlar olacağını göstermektedir. Öyle ki günümüz iletişim etkinlikleri dikkate alındığında, sosyal ağlar üzerinden gerçekleştirilen anlık mesajlaşma, haber alma, öğrenme, paylaşma, kamuoyu yaratma, tepki oluşturma gibi etkinliklere sağladığı olanaklardan dolayı sosyal ağların gelecek yüzyılın en önemli iletişim ortamları hâline geleceğini göstermektedir.

Yeni Medya ve Bireylerarası İletişim

Yeni medyanın bireysel iletişim süreçlerine etkisi aşağıdaki ifadeler ile sıralanabilir:

  • Bireysel iletişim süreçlerindeki zaman-mekân sınırlılıklarını ortadan kaldırmıştır. Daha önce uzaktan iletişim belirli sınırlılıklar içerisinde gerçekleşebilirken yeni iletişim araçları zaman-mekân sınırsız iletişim olanaklarını kullanıcılarına sunmuştur.
  • İletişim araçlarının olanaklarının çeşitlenmesine yol açmıştır. Yeni iletişim araçları bünyelerinde birden fazla iletişim olanağını barındırdıkları için gerektiğinde bir kitle iletişim aracı, gerektiğinde ise bir bireysel iletişim aracına kolaylıkla dönüşebilmekte, bireylere iletişimin boyutları konusunda farklı taleplere karşılık verebilecek özellikleri de sunabilmektedir.
  • Bireysel iletişim olanaklarının artmasıyla birlikte, bireylerin gündelik yaşamları içinde alıp verdiği ileti sayısı ve iletişimde bulundukları kişi sayısı ile süresi artmıştır.
  • Bireylere iletişim ihtiyaçlarına göre bir araç içinde farklı iletişim ortamları seçenekleri sunabilmiştir. Yeni medya araçları tümleşik araçlardır ve yeni medyanın karakteristiğinde yöndeşme olgusu vardır. Bu ise yeni medya araçlarından herhangi birisi için üretilen içeriğin diğer yeni medya ortamlarına rahatlıkla taşınabilmesi, işlenebilmesi ve yeniden yorumlanabilmesi anlamını da taşır. Yeni medya kullanıcılarına bir araç içinde toplanmış farklı iletişim ortamlarından herhangi birini, herhangi bir nedenle seçebilme olanağını tanır.
  • Gerçek yaşamlarında herhangi bir gruba üye olmayanlara, çevrim içi bir gruba dâhil olabilme olanağını sağlamıştır. Bunun en çarpıcı örnekleri çevrim içi cemaatlerdir. Çevrim içi cemaatler, bir amaç uğruna, belirli ortak noktalar üzerinden yeni medya ortamlarından biri ya da birkaçında bir araya gelen ve çevrimiçi iletişim süreçleri dışında başka bir etkinlik gerektirmeyen kullanıcı gruplarıdır. Bu gruplarla iletişim içinde bulunmak için sadece belirlenmiş olan ortak yeni iletişim platformunda yer almak ve diğer üyelerle iletişim içinde bulunmak yeterlidir. Gruba ait konu başlıkları zaman zaman değişim gösterse de bireylerin bu tür cemaatleri tercih etmelerinin en önemli nedeni ise toplumsallaşma süreçlerini sürdürebilmektir.
  • Bireyleri anonim kimlikler hazırlayıp bu anonim kimliklerin sağladığı mahremiyet duygusu içinde gerçek hayatta konuşamadıkları konuları konuşabilir, söyleyemedikleri sözleri söyleyebilir hâle getirmiştir. Geleneksel medya, anonim kimliklere izin vermez. Geleneksel medyada anonim kimlik temsili en fazla “ismini vermek istemeyen izleyici” olarak yer alabilir. Oysa 2000’li yılların insanı için yeni medyanın en temel varlık nedeni, gerçek hayatta konuşulamayanı konuşabilmek, tartışamadığını tartışabilmektir. Yeni medyanın anonim kimliğe izin veren yapısı, bireylerin yeni medyada kendi gerçek kimlikleri ile değil, sahte düzmece kimliklerle de yer alabilmelerini sağlar. Bireyler anonim kimlikler sayesinde gerçek hayatta ortaya koyamayacakları iletişim süreçlerini yeni medya aracılığı ile yaşarlar.
  • Toplum tarafından dışlanabilen, ötekileştirilebilen, radikal olarak tanımlanan kişi ve gruplara sözlerini söyleyebilecekleri ortamlar oluşturmuştur. Yeni iletişim ortamları herkese tüm olanaklarını eşit bir şekilde sunar ve geleneksel medyanın denetlenebilir yapısına karşın, tek bir merkezden denetimi ve yönetimi neredeyse imkânsız kılan bir yapıdadır. Olası tüm sansür, engelleme, yayın durdurma faaliyetlerine karşın geliştirilebilecek binlerce yeni yöntemi kendi içinde barındırır. Bu nedenle yeni medya kullanıcılarına, gerçek anlamda sansür uygulanabilmesi, yani ileti ile izleyicinin arasına engelleyiciler konulabilmesi oldukça zor olan bir iletişim ortamı sunar. Engelleme amacı ile yapılan her türlü etkinliğe karşın, iletiye ulaşabilmek için yüzlerce farklı yöntemi ve çözüm yollarını bünyesinde barındırır. Kullanıcı gerçekten iletiye ulaşmak isterse ulaşır.
  • Sosyal ağlar sayesinde bireylerarası statü farklarını sıfırlamış, herkesin eşit olduğu bir iletişim platformu oluşturmuştur. Sosyal ağlar hiyerarşik örgütleme biçiminden bağımsız, eşitlikçi bir yapı içinde gelişir. Sosyal ağda paylaşılan bir fotoğrafa, 12 yaşındaki yeğeninizle 65 yaşındaki patronunuz aynı oranda yorum yapma, yeniden paylaşma ya da engelleme hakkına sahiptir. Yeni medya, ileti gönderebilecek araçlardan birine sahip olan ve çevrim içi olabilme olanağını edinen herkes için eşit koşullar sunar. Herkesi eşit düzlemde buluşturan en önemli gereksinimi ise bireylerin çevrim içi olabilmeleri için gerekli olan yeni iletişim araçlarından herhangi birine sahip olabilmeleridir.
  • Sosyal ağların “kullanıcı içeriğine” dayalı yapısı ve her kullanıcının eşit olarak yer alması, geleneksel medyanın ürettiği popüler kültürden farklı bir kitle kültürünün oluşmasına yol açmıştır. Geleneksel medyanın aksine yeni medya kendi “ünlülerini” yaratır ve bu ünlülerin geleneksel medyada olduğu gibi herhangi bir artistik yeteneğe sahip olması gerekmez. Yeni medya ünlülerinin en büyük meziyetleri yeni medya ortamlarını etkin bir şekilde kullanma becerilerine sahip olmalarıdır. Yeni medyanın ürettiği popüler kültür de geleneksel medyadan farklıdır. Geleneksel medyada üretilen popüler kültür içerikleri tek bir kanaldan izler kitleye kitle iletişim araçları tarafından iletilir. Aynı anda, aynı iletiye maruz kalan izler kitle, herkes tarafından gelir geçer bir ortalama beğeni ve farkındalık oluşturur. Tek bir kullanıcıya bağlı olarak gelişen popüler kültür ögeleri geleneksel medyayı bir kitle kültürü üreticisi konumuna sokar.

Dijital Yerliler-Dijital Göçmenler

İnternet, bilgisayarlar, cep telefonları ve benzerleri yeni kitle iletişim araçlarını kullanarak büyüyen nesil, dijital yerli olarak tanımlanır. Bu nesli diğerlerinden ayıran fark, 80 sonrası dijital devrimden sonra doğmaları ve kendilerini bildiklerinden itibaren dijital teknolojilerin içinde büyümüş olmalarıdır. Analog bir dünyaya doğan ve analog teknolojileri kullanarak büyüyen kişiler ise dijital göçmenler olarak tanımlanır.

Dijital yerliler bilgiye en hızlı şekilde ulaşmak isterler. Bu süreçte önemli olan bilgiye ulaşmak değil, gerekli bilgiyi Internet ve benzeri bilgi çöplüğü içinde arama yöntemlerini bilmek, gereksiz bilgiler arasından temizlemek ve işlenebilir hâle getirmektir. Bilginin temelinin, nereden geldiğinin, kim tarafından üretildiğinin fazlaca bir önemi yoktur. Gerekli zamanda ve gerekli yerde doğru bilgiye en hızlı şekilde ulaşmak temel amaç hâline gelir. Bu süreç içinde, kopyalama-yapıştırma yeniden işleme gibi tüm yöntemler, bilginin işlevsel hâle getirilmesi için tercih edilebilecek yöntemler arasındadır.

Dijital göçmenler için bilgiyi bulmak kadar seçip işlemek, bilgiyi üretmek kadar anlamlıdır. Çünkü bilgi, ağ ortamında yer alan milyarlarca bilgi yumağı içinde harmanlanmış bir şekilde durmaktadır. Bilgiyi arama yöntemleri ve ulaşma süreçleri en az bilgiyi üretmek kadar beceri gerektirir. Bu nedenle dijital göçmenler doğrusal okumalar yerine, parçalı, kesintili okumaları tercih ederler. Ağ ortamının hiper metine dayalı yapısına uygun bir bilgi toplama pratiği geliştirmişlerdir. Kapsamlı metinler yerine, kapsülleştirilmiş cümleleri tercih ederler. Hatta metin yerine grafik anlatımı, görsel ifadeleri yeğlerler.