LABORATUVAR HAYVANLARINI YETİŞTİRME VE SAĞLIĞI - Ünite 8: Deney Hayvanlarında Sık Görülen Hastalıklar ve Korunma Yolları Özeti :

PAYLAŞ:

Ünite 8: Deney Hayvanlarında Sık Görülen Hastalıklar ve Korunma Yolları

Deney Hayvanlarında Hastalık Etkenleri

Deney hayvanlarında hastalığa neden olan etkenler, bu hayvanların bağırsak florasında normal olarak mevcut olup zaman zaman immün sistemin baskılandığı ya da savunmada yetersiz kaldığı durumlarda patojen hale geçebilen niteliktedir. İmmün (bağışıklık) sistem, yüksek organizasyona sahip hayvansal organizmalarda vücuda yabancı kabul edilen ve antijen adı verilen neredeyse her türlü madde ya da canlı organizma ile bunların sağlık üzerine olumsuz etkilerine karşı gösterilen çok yönlü, karmaşık savunma mekanizmasıdır. Deney hayvanlarında hastalığa ve sağlık bozulmasına neden olan tüm bu etkenler genel olarak bakteri, virüs, parazit, protozoon, mantar ve kimyasallar olarak sınıflandırılabilir.

Deney hayvanlarında hastalık oluşumuna neden olan deney hayvanı faktörleriarasında

  • Tür, ırk ya da soy,
  • Fizyolojik yapı,
  • Cinsiyet,
  • Yaş,
  • Ağırlık sayılabilir.

Deney hayvanlarında hastalık oluşumuna neden olan çevre faktörleri arasında

  • Havalandırma,
  • Aydınlık-karanlık periyodu ve Işık şiddeti,
  • Besin ve Beslenme,
  • Nem ve Sıcaklık,
  • Ses ve gürültü seviyesi,
  • Temizlik ve hijyen,
  • Altlık, kafes ve ekipmanlarının tipi,
  • Personel (Veteriner, araştırıcı, bakıcı) sayılabilir.

Laboratuvarlarda hastalık etkeni olan patojenlerin çeşitli yollardan deney hayvanına ve ilgili insanlara her zaman bulaşma olasılığı vardır. Bulaşma yollarının bilinmesi, buna karşı tedbirlerin alınması açısından önemlidir. Kesici-delici alet yaralanmaları, yara olgusu gibi hasarlı deri, mukozalar, çizik ve ısırıklar, el-göz teması, enfekte atıklar, damlacık ve aerosol şeklinde inhalasyon (soluma ile) yolu, laboratuvarda yeme-içme ve el-ağız teması ya da ağızla pipetleme şeklinde oral yolla olabildiği gibi fekal yani enfekte dışkı temasıyla olabilen sindirim yolu bulaşmaları başlıca nedenlerdir.

Barınak ya da laboratuvarlarda yetiştirilen deney hayvanlarında hastalığa neden olan etkenlerin diğer sağlıklı hayvanlara bulaşma olasılığı her zaman vardır. Bazı hastalık etkenleri hayvanlar arasında bulaşma özelliğine sahip iken bazıları bu hayvanlardan insanlara ya da tam tersine insanlardan hayvanlara bulaşabilir. Sonunda çeşitli hastalık ya da hastalık belirtilerinin oluşmasına neden olan bu türden hastalık etkenleri için genel olarak “zoonoz” terimi kullanılır. Zoonoz hastalık etkeni kaynağa göre insanlardan hayvanlara bulaşıyorsa anthropozoonoz; hayvanlar ya da onların ürünlerinden insanlara bulaşıyorsa zooanthroponoz terimleri kullanılır.

Deney hayvanlarında bireysel ya da önlem alınmadığında toplu halde hastalığa neden olabilen pek çok bakteri türü bulunur. Bazı bakterilerin neden olduğu hastalık aşağıdaki gibidir. (S:169, Tablo 8.2)

Virüsler genetik olarak kalıtsal materyal içeriğine göre sadece deoksiribonükleik asit (DNA) ya da sadece ribonükleik asit (RNA) ihtiva edenler biçiminde sınıflandırılır. Virüsler haricindeki canlılarda ve hücrelerde

bu iki kalıtsal mataryelin her ikisi de bulunur. Deney hayvanlarında hastalık ve sağlık bozulmasına neden olabilen virüslerin da bazıları DNA, diğer bazıları ise RNA içeren farklı tipte olabilmektedir. Bazı virüslerin neden olduğu hastalık aşağıdaki gibidir. (S:171, Tablo 8.3)

Bilimsel çalışmalarda kullanılacak deney hayvanlarının parazit taşımaması gereklidir. Parazitler çoğu zaman laboratuvardaki deney hayvanlarında belirgin klinik belirtiler oluşturmamalarına karşın subklinik etkileri nedeniyle araştırma sonuçlarını çeşitli şekilde etkileyebilirler. Genellikle hijyen koşullarının yeterince sağlanamadığı durumlarda parazit hastalıkları kendisini gösterir. Parazitle enfekte olmuş hayvanların diğer enfeksiyonları da taşıdığından şüphelenilir. Bu nedenle gerekli muayene ve tedavinin yapılmasının ardından deneylere başlanmalı aksi halde enfekte deney hayvanı çalışma grubundan çıkarılmalıdır. Parazitler, pek çok hayvanda olduğu gibi deney hayvanlarında da yerleştiği yere göre ektoparazit ve endoparazit olarak sınıflandırılırlar. Uyuz böcekleri (akarlar), pire, kene gibi parazitler hayvanlarda dış deriye tutunarak konuk olurlar ki bunlara dış parazit ya da ekzoparazitler denir. Bunlar, özellikle zoonoz hastalıklarda hastalık etkenini taşıma ve bulaştırma riskine sahip olduklarından önemlidir. Bazı parazitlerin neden olduğu hastalık aşağıdaki gibidir. (S:173, Tablo 8.4)

Deney hayvanlarında hastalık oluşumuna neden olan fungus (mantar) türleri direkt temas yoluyla bulaşırlar. Dermatophytes ailesine ait Microsporum spp., Trichophyton spp. ve Epidermophyton spp. kobay ve tavşanlarda sık görülmeyen fakat memelilerde daha sık rastlanan dermatofitosis (tinea) hastalığının zoonoz tipte etkenleridir. Trichophyton mentagrophytes türü laboratuvar deney hayvanlarından özellikle kemiricilerde yaygın bulunur. Çoğunlukla subklinik olarak seyreden enfeksiyon, insanlara temas yoluyla bulaşarak deride oluşan halka şeklinde bozukluklar ve kaşıntı biçiminde etkisini gösterir.

Bazı mantarların neden olduğu hastalık aşağıdaki gibidir. (S:173, Tablo 8.5) Bunların dışında Aspergillus spp., Candida albicans, Cryptococcus neoformans, Pneumocystis carinii gibi cins ve türler de deney hayvanlarında hastalık etkeni patojen mantarlar mevcuttur.

Hastalıklardan Korunma

Deney hayvanlarının hastalıklardan korunması için barınak, kafes sistemi ve ekipmanlarının hayvan türüne ve o türün refah gereksinimlerine göre düzenlenmesi gerekir. Bakıcı, teknisyen ve veteriner hekim gibi çalışan personelin deney hayvanları ile problemsiz iletişim kurması, karantina, izolasyon, temizlik, atıkların uygun bir şekilde toplanması ve uzaklaştırılması, yabancı hayvanlara karşı önlemlerin alınması ve patojenlere karşı önerilen süreler içinde periyodik kontrollerin uzman veteriner hekimler tarafından yapılması ya da yaptırılması gerekir. Deney hayvanlarında sağlık koruması için barınakların hayvan refahına uygun fiziksel şartları sağlaması ve hastalık etkenlerinin bulaşma riskine karşı önlemlerin alınması gereklidir. Deney hayvanı yetiştirmek üzere inşa edilecek barınak binası ya da binalarının çevredeki diğer hayvanların tehditlerinden uzak yerleşkelerde konuşlandırılması önemlidir. Böylece hem deney hayvanlarından dışarıdaki hayvanlara hem de dışarıdaki hayvanlardan barınaktaki deney hayvanlarına olası bulaşma riski daha da azaltılmış olur. Bulaşma riski fazla olan hastane veya poliklinik, kreş, okul, yemekhane ve benzeri kuruluşlar içine ya da yakınına barınak inşa edilmemelidir. İnsan ve yabancı hayvan trafiğinin yoğun olduğu yerleşkeler barınak binası yapımı için uygun değildir. Aksi durumda kontaminasyon risk oranı yükseltilmiş olur. Barınak binasında dışardan içeri ve içerden dışarı hava akımının kontrolünü sağlayan havalandırma sistemi bulaşmalarda en büyük risklerden birisini oluşturur. Bu nedenle uygun havalandırma sisteminin yapılması, filtrelerin ve tesisatı oluşturan diğer ekipmanların periyodik bakımlarının aksatılmadan yapılması önemlidir. Genel olarak barınak için tasarlanan bina ya da binaların çevreden her türlü izolasyonunun sağlanabileceği yerlere inşa edilmesi hastalıklardan korunma için atılması gereken önemli bir adımdır. Oda veya bölümlerin zemin ve duvarları darbelere dayanıklı, su geçirmeyen, dezenfektan ve yer yüzey temizleyicilerine dayanıklı malzemelerden yapılmalıdır. Zemin kaygan özellikte olmamalı, yüzey girintili çıkıntılı olmamalıdır. Yüzeylerin özellikle tesisat borusu, kanalizasyon borusu, kablo ve kapı gibi malzemelerle kesiştiği noktalarda kırık, çatlak, delik bulunmamalıdır. Zeminler; kafesler, raflar, kafes taşıyıcıları, diğer taşıma arabaları ve ekipmanların taşınması sırasında meydana gelebilecek yıpranma ve aşınmaya karşı dayanıklı olmalıdır. Barınak binasında özellikle hayvan odalarının bulunduğu kısımlarda pencere olmamalı ya da olacaksa kolay kırılmayan ve ışığın geçmesine izin vermeyen nitelikte camlar kullanılmalıdır. Barınaktaki oda ya da bölümlerin kapılarında tüm iç mekânın görülmesine olanak veren ve açılabilir özellikte gözlem penceresi bulundurulmalıdır.

Laboratuvar güvenliği, söz konusu unsurların laboratuvar deneyleri ya da çalışmaları sırasında insan, hayvan, çalışma materyali ve çevreye yönelik olumsuz tehdit ve tehlikelerine karşı önlem alınması amacıyla belirli laboratuvar kurallarına uyulmasını, eksiklerin belirlenmesini, sorunların bilimsel yöntemlerle çözülmesine yönelik düzenlemeler yapılmasını ve bu unsurlardan en uygun şekilde yararlanılmasını da gerektirir. Laboratuvarlarda karşılaşılabilecek biyolojik tehlikeler ve bunlara karşı alınması gerekli önlemler ise “biyogüvenlik” olarak isimlendirilir. Bu kapsamda biyogüvenlik, potansiyel risk taşıyan biyolojik materyal, enfeksiyon etkenleri ve bunların toksik olabilecek metabolik ürünleri veya genetik bileşenleriyle yapılan çalışmaların; insan, hayvan ve çevre için güvenli biçimde sürdürülmesine yönelik gerçekleştirilen laboratuvar alt yapı, tasarım, donanım, uygulama ve tekniklerin tamamını içine alan tümleşik bir kavramdır.

Uluslararası Sağlık Örgütü Hastalıkları Kontrol ve Koruma Merkezi tarafından risk gruplarına göre deneysel ve doğal enfekte omurgalı hayvanların kullanıldığı çalışmalar için dört farklı biyogüvenlik seviyesine göre laboratuvar tipi belirlenmiştir. Buna göre;

  • Biyogüvenlik seviyesi 1 (BGS-1) laboratuvar; hastalık etkeni yetişkin insanlarda enfeksiyona neden olmaz ya da bilinmiyordur. İnsan ve çevreye en az tehlike arz eden, deney hayvanlarında iyi bilinen ajanlar ile yapılan çalışmalar için uygundur. BGS-1 olan hayvan laboratuvarları standart ya da temel tiptedir. Böyle bir laboratuvarda hayvan bakımına ilişkin tüm program ve uygulamalar olmalı, laboratuvar kıyafeti, eldiven, yüz ve göz koruyucu gereçler kullanılmalı, el yıkama lavabosu olmalı, havalandırmada hava çıkışı yönlendirilmiş olmalı ve tekrar içeri alınmamalıdır.
  • Biyogüvenlik seviyesi 2 (BGS-2) laboratuvar; insan ve çevreye orta derecede tehlike oluşturabilecek etkenler ile enfekte olmuş laboratuvar hayvanlarını içeren çalışmalar için kullanılan temel laboratuvardır. Hastalık etkeni deri, mukoza ve sindirim sistemi bulaşmalarında hastalığa neden olabilir. Bu tip laboratuvarlarda BGS-1 gereksinimlerine ek olarak biyolojik tehlike uyarı işareti (Şekil 8.1), kesici-delici alet önlemi, biyogüvenlik el kitabı olmalı, mümkünse kafes yıkayıcı, sınıf I ya da II biyogüvenlik kabini olmalı, solunum maskesi kullanılmalı, kafes ve atıklar laboratuvar içinde dezenfekte edilmelidir.
  • Biyogüvenlik seviyesi 3 (BGS-3) laboratuvar; aerosol yani gaz halindeki duman, sis, sprey gibi partiküller yoluyla bulaşan, ölümcül hastalığa neden olabilecek potansiyelde, bilinen doğal veya ekzotik ajanlarla enfekte laboratuvar hayvanları çalışmaları için uygundur. BGS -1 veBGS-2 tipte laboratuvarlarda olması ya da yapılması gerekenler yanında laboratuvar giriş-çıkışları otomatik ve iki ayrı kapıdan kontrollü olarak yapılmalı, laboratuvar kıyafetleri tüm atıklar ile beraber aynı ortamda bulunması gereken otoklav ile dezenfekte edilmeli, kıyafetler ve uygun solunum maskesi özel olmalı, pencere varsa kapalı olmalı, sınıf II biyogüvenlik kabini kullanılmalı, ortam negatif basınçlı olmalıdır.
  • Biyogüvenlik seviyesi 4 (BGS-4) laboratuvar; insan ve hayvanlarda aşısı ve tedavisi olmayan tehlikeli ve ölümcül enfeksiyonlara yol açan, korunma önlemleri bilinmeyen, aerosol yolla bulaşma riskleri çok yüksek olan ekzotik ve tehlikeli ajanlarla enfekte olmuş hayvanlarla yapılan çalışmalarda kullanılır. Bu üst düzeyde izolasyon laboratuvarlarında önceki 3 seviyeye ait laboratuvarlardaolması gerekenlere ek olarak giriş-çıkışlarda kıyafet değiştirilmeli ve çıkışta duş alınmalı, pozitif basınçlı kendiliğinden solunum cihazlı elbise kullanılmalı, sınıf III biyogüvenlik kabini kullanılmalı, ayrı bir havalandırma tesisatı yapılmalıdır.

Tüm laboratuvar uygulamalarında olduğu gibi deney hayvanı laboratuvarlarında da hangi kategoride olduğuna bakılmaksızın temel kurallara uyulması gerekmektedir. Laboratuvar güvenliği ve biyogüvenlik için uyulması gereken kurallar şunlardır;

  • Laboratuvarlar çalışma olmasa bile uygun dezenfektan ve temizleyiciler kullanılarak günlük olarak temizlenmeli,
  • Laboratuvar giriş kapılarında öncelikle biyolojik tehlike uyarı işareti olmalı ayrıca, enfekte oda ya da laboratuvar kapılarına yanlışlıkla girilmesini önlemek için uygun standart işaretler koyulmalıdır,
  • Laboratuvar ve araştırma birimlerinde çalışacak tüm tesis personeline ön eğitim verilmeli, teorik ve pratik olarak verilecek bu hizmet içi eğitimler periyodik ve tekrarlı olmalı, pratik eğitimlerde güvenli materyaller kullanılmalıdır,
  • Deney hayvanları ile çalışan tüm personel işe alınmadan önce ve alındıktan sonra düzenli olarak her 6 ayda bir sağlık muayenesinden geçirilmeli, özellikle alerjik testler ve tüberkülin testi yapılmalı, solunum yolu hastalıkları ve tüberküloz kontrolü yapılmalı, potansiyel hastalık etkenlerine karşı aşılanmaları (tetanos, hepatit, verem ve kuduz aşısı gibi) sağlanmalıdır,
  • Hayvanlara karşı alerjisi, şeker hastalığı, önemli kalp, böbrek ve karaciğer rahatsızlıkları, immün yetmezliği gibi sağlık problemi olan hamile laboratuvar ya da barınak personelinin kontrolleri yapılmalı gereken koruma tedbirleri alınmalıdır,
  • Enfekte materyal, hayvan doku veya sıvıları ile gerçekleştirilecek tüm işlemler biyogüvenlik kabinlerinde yapılmalı, özel solunum maskesi kullanılmalıdır,
  • Enfekte materyal ve hayvan ile temastan sonra, her eldiven değişikliğinde ve laboratuvardan çıkılmadan eller mutlaka yıkamalı, uygun formda dezenfektanlar kullanılmalıdır,
  • Deney hayvanı ısırma ya da tırmalamasıyla gerçekleşebilecek kazalara karşı tedbirli davranmalı, olması durumunda yapılacak ilk yardım bilgisine sahip olunmalı ve gerekli tıbbi malzemeler hazır olmalıdır,
  • Kimyasal veya toksik maddelerle çalışmak için uygun laboratuvar ve araştırma birimleri kullanılmalı, kimyasal madde ve anestezi gazı cihazlarında ya da tanklarında kaçak olmamalı, olası kaçakları ortamdan kaldıracak havalandırma ve filtreleme sistemleri olmalı, kimyasal maddeler ile temastan önce ve sonra gerekli tüm önlemlerin alınabilmesi için öncelikle kullanılan kimyasalın özellikleri iyi bilinmeli, çalışmalar biyogüvenlik kabini içinde yapılıp ağızla pipetlemeden kesinlikle kaçınılmalıdır,
  • Laboratuvarlara hava, su, yem, altlık, ekipman girişi sterilizasyondan sonra yapılmalı, aerosol oluşumuna veya etrafa sıçramaya neden olabilecek tüm uygulamalardan kaçınılmalıdır,
  • Deneysel çalışma sırasında tehlike unsuru olabilecek kesici-delici aletlere ve özellikle de kontamine olanlarına karşı tedbir alınmalı, aletlerle gereksiz temastan kaçınılmalı,
  • Laboratuvar ve araştırma birimlerinde çalışma sırasında uzun kollu kıyafetler ve lastik çizme giymeli, hareket kısıtlayıcı ve zarar görebilecek giysiler kullanılmamalı, bunlarla laboratuvar ya da tesis dışına çıkılmamalı ve bu laboratuvar kıyafetleri tekrar kullanılacaksa kesinlikle dekontamine edilmeli ayrıca, dışarıda giyilen kıyafetlerle de içeri girilmemelidir,
  • Biyolojik materyallerle çalışılan tüm laboratuvarlarda biyogüvenlik seviyesinin ne olduğuna bakılmaksızın ziyaretçi ve çalışan tüm personel çalışma materyali ile temastan önce galoş, eldiven, maske, gözlük, bone, önlük, tulum gibi dekontamine edilmiş koruyucu laboratuvar kıyafetleri giymelidir,
  • Hastalık etkeni riski taşıyan tüm potansiyel kontamine atıklar laboratuvardan dışarı çıkarılmadan dekontamine edilmelidir. Kullanılması mümkün olmayan tüm atıklarda uygun şekilde toplanıp, depolanmalı ve sonunda imha edilerek hastalık oluşturma potansiyeli ortadan kaldırılmalıdır.

Laboratuvar güvenliği ve biyogüvenliğin gerektirdiği koşulların en önemlilerinden birisi atıkların çevreye zarar vermesini engellemektir. Herhangi bir üretim ya da faaliyet sırasında veya sonrasında oluşan ve birincil amaçlarla kullanılmayacağı düşünülen, istenmeyen, toplumun sağlığı, huzuru ve özellikle çevrenin korunması bakımından düzenli bir şekilde imha edilmesi gereken maddeler “atık” olarak nitelendirilir. Laboratuvar güvenliği kapsamında tıbbi atıklar insan sağlığı açısından önem arz ettiği için özel bir yere sahiptir. Hastane, klinik, laboratuvar gibi herhangi bir sağlık kuruluşu, tedavi, bakım, araştırma merkezleri tarafından oluşturulan ve insan sağlığını doğrudan tehdit eden tıbbi atıklar enfeksiyöz, patolojik, kesici-delici atıklar gibi kategorilere ayrılmıştır. Ayrıca, ülkemizde faaliyetleri sonucunda atık oluşturan kuruluşlar Tıbbi Atıkların Kontrolü Yönetmeliği’ne göre 3 gruba ayrılmış olup bunlardan hayvanlar üzerinde araştırma ve deneyler yapan kuruluşlar “orta miktarda atık üreten kuruluşlar” olarak nitelendirilmiştir. Deney hayvanları ile yapılan çalışmalarda da tıbbi atıkların tümü “Tıbbi Atıkların Kontrolü Yönetmeliği” kapsamına uygun şekilde ayrılmalı, diğer atıklar ile karıştırılmadan toplanmalıdır. Tıbbi atıkların toplanmasında; yırtılmaya, delinmeye ve taşımaya dayanıklı, sızdırmaz ve üzerinde biyolojik tehlike uyarı işareti ile birlikte “DİKKAT! TIBBİ ATIK” ikazını taşıyan kırmızı renkli plastik torbalar kullanılmalıdır. Kafeslerde barındırılan deney hayvanlarının altlıkları kesinlikle hayvan odalarında değiştirilmemeli, toplanan kirli altlık materyali yine özel atık poşetlerine koyularak depolanmalıdır. Kesici-delici özelliği olan atıklar diğer tıbbi atıklardan ayrı olarak delinmeye, yırtılmaya, kırılmaya ve patlamaya dayanıklı, su geçirmez ve sızdırmaz, açılması ve karıştırılması mümkün olmayan, üzerinde biyolojik tehlike uyarı işareti ile birlikte “DİKKAT! KESİCİ ve DELİCİ TIBBİ ATIK” ibaresi taşıyan plastik kutu veya konteynerler içinde toplanmalıdır. Tıbbi atık torbaları bu iş için eğitilmiş personel tarafından gerekli güvenlik önlemleri alınarak torbalara kesinlikle zarar vermeyecek biçimde ağızları sıkıca kapalı olarak taşınmalı, taşıma işinde kullanılan turuncu renkli, tekerlekli ve kapaklı konteynerlerin üzerinde biyolojik tehlike uyarı işareti ile birlikte “DİKKAT! TIBBİ ATIK” ikazı yer almalıdır. Tıbbi atıkların basınçlı buhar ile sterilizasyon işlemine tabi tutulması için 140°C’ye kadar sıcak su buharı basıncına dayanıklı ve buhar geçirgenliği olan otoklav torbaları kullanılmalıdır. Anlatılan biçimde hazırlanmış atıklar, kuruluştan uzaklaştırılıncaya kadar geçici atık depolarında saklanmalıdır. Atıklar, imha edilecekleri yere götürülünceye kadar geçici atık depolarında 48 saatten fazla bekletilmemelidir. Geçici atık deposu sıcaklığı 4°C’nin altında ise bu süre bir haftaya kadar uzatılabilir. Geçici atık depolarında atık torbaları yine karışmayacak biçimde düzenlenmelidir. Bu amaç için deponun odalara ayrılmış olması gereklidir. Geçici atık depoları girişi ve alanı görevli personelin rahatlıkla çalışabileceği, atık taşıma araçlarının kolaylıkla ulaşabileceği ve yanaşabileceği, kuruluşun atıklarını en az 2 gün biriktirilerek saklanabileceği büyüklükte yapılmalıdır. Deponun tabanı ve duvarları sağlam, kir tutmayan, temizlenmesi ve dezenfeksiyonu kolay bir malzeme ile kaplanmalı, yeterli bir aydınlatma ve havalandırma sistemi yanı sıra hava soğutma sistemi de tasarlanmalıdır. Dışarıya doğru açılır özellikte olması gereken ve üzerine uyarı işareti ile ikaz yazısının olması gereken izole depo kapıları dışarıdan hayvan girişine engel olacak biçimde tasarlanmalıdır. Kullanım haricinde daima kilitli olması gereken bu kapılardan eldiven, maske, bone ve iş tulumu kullanmak koşuluyla tıbbi atık sorumlusu ve tıbbi atıkları taşıyan diğer personel haricinde girişlere izin verilmemelidir. Yönetmeliğe göre ilgili belediye tarafından kuruluş depolarından atıkların alınması, taşınması, sterilizasyon işlemine tabi tutulması ve imha edilmesi sağlanır. Atıkları boşaltıldıktan sonra tüm depo temizlenmeli, dezenfekte edilmeli ve gerekirse ilaçlanmalıdır.