LOBİCİLİK VE HALKLA İLİŞKİLER - Ünite 7: Türk Lobiciliğinin Hedefleri ve Amerika Birleşik Devletleri’nden Örnek Olaylar Özeti :

PAYLAŞ:

Ünite 7: Türk Lobiciliğinin Hedefleri ve Amerika Birleşik Devletleri’nden Örnek Olaylar

Lobi Faaliyetlerinin Hedefleri

Tüm ikna temelli çalışma alanlarında olduğu gibi lobicilik de belirli hedef kitle lere, belirlenmiş bir biçimde yöneltilen çalışmalar zincirini içermektedir. Hedef kitle lobicilik alanında çeşitlilik göstermektedir. Lobicilik uygulamalarına bakıldığında başta kamuoyu olmak üzere, medyadan ülke içindeki ve dışındaki diğer baskı gruplarına, sivil toplum kuruluşlarından uluslararası örgütlere çok geniş ve sayı itibariyle yoğun bir hedef kitle ile ilgilenilmektedir. Tüm bu hedef kitleler lobi faaliyetleri kapsamında dikkatle incelenmeli ve mesajlar elde edilen verilere dayanılarak hazırlanmalıdır. Lobi faaliyetleri ile ulaşılması amaçlanan farklı hedef kitleler arasında ise, özellikle çıkarlar doğrultusunda ikna edilmek istenen ülke yönetiminde söz sahibi olan kişiler öne çıkmaktadır.

Hedef Kitle: Verilmek istenen mesajın ulaşılması hedeflenen grup ya da topluluk.

Demokratik rejimlere özgü bir çalışma alanı olan lobi faaliyetleri ulusal düzeydeki çıkarlar ve yabancı hükümet çıkarları için gerçekleştirilmesi, toplumdaki ilişkileri düzenlemek amacıyla hareket eden devletin, söz konusu faaliyetlerden etkilenmesi yoluyla olmaktadır. Bu amaç doğrultusunda lobiler yönetimin işleyişinde önem taşıyan organlara yönelik lobicilik yürütmektedir. Parlamenter rejimlerde, yargı hukuksal yapı nedeniyle çok fazla müdahaleyi kabul etmezken, özellikle yasama ve yürütmeye yönelik faaliyetler lobicilik de ağırlık taşıdığından, üzerinde durulması gereken konuları oluşturmaktadır.

Türkiye’nin Amerika Birleşik Devletleri’nde Sürdürdüğü Lobi Faaliyetlerinin Hedefleri

Lobiciliğin en etkin biçimde uygulandığı ve idari mekanizması üzerinde etki yapılmaya çalışılan ülke Amerika Birleşik Devletleri’dir. Bunun nedeni, lobilerin, lobicilerin ve lobi faaliyetlerinin siyasal karar alma süreçleri üzerindeki etkileridir. İlişkilerin çıkış noktası durumunda olan ve bu kişileri yönlendiren Amerika Birleşik Devletleri’ndeki siyasi rejimin incelenmesi, lobi faaliyetlerinin anlaşılabilmesi için bir zorunluluk şeklindedir.

ABD’nin en etkin siyasal yapısı; güçler ayrımı (separation of powers), kontrol ve denge (check and balances) ve federalizm gibi üç önemli ilkeye dayanmaktadır. Bu ilkelerden birincisi olan güçler ayrımına göre; Kongre yasaları yapmakta (yasama), Başkan bu yasaları uygulamakta (yürütme), Federal Anayasa Mahkemesi de (yargı) uygulamanın yasalara uygunluğunu denetlemektedir. İkinci ilke kontrol ve denge kuralı etkisini Kongre’nin iki meclisli (Temsilciler Meclisi ve Senato) yapısında göstermektedir. Son ilke federalizm gereğince ise yönetim federal hükümet ve eyalet hükümetlerinden oluşmaktadır.

Eyaletlerde yürütme görevi halk tarafından seçilmiş, valiye (governor) yüklenmiştir. Vali kendisiyle beraber yine halk tarafından seçilmiş üyelerle yürütme faaliyetlerini sürdürür.

Yargı organı, her eyalet anayasasında güçler ayrımı ilkesi gereğince düzenlenmiştir. Eyalet düzeyinde yasaların anayasaya uygunluğu yargı organları tarafından sağlanabilmektedir.

Amerika Birleşik Devletleri’nde Yasama

Amerika Birleşik Devletleri’nde yasama faaliyetleri iki meclisli bir yapıya sahip olan Kongre ve ona faaliyetlerinde yardımcı olan komitelerce gerçekleştirilmektedir.

Kongre

Amerika Birleşik Devletleri Kongresi (Congress) çift meclisi bir yasama organıdır. ABD Temsilciler Meclisi ve ABD Senatosu olmak üzere iki ayrı meclisten oluşmaktadır. Kongre 535 üyeden oluşmaktadır. Bu sayının 435’ini Temsilciler Meclisi ve 100’ünü ise Senato üyeleri oluşturur. Kongre üyesi, Temsilciler Meclisi ya da Senato üyesidir, ancak Senato üyesi için genellikle Senatör denildiğinden, Temsilciler Meclisi üyesi Kongre üyesi olarak adlandırılmaktadır. Kongre üyelerinin yanı sıra Delege ve Temsilci-Görevliler de Kongre bünyesinde yer almaktadır. Görevliler Temsilciler Meclisi toplantılarına katılma gibi ayrıcalıklara sahiptir, ancak oy kullanma hakları yoktur.

Yasamanın temel direği olan Kongre’nin elinde tuttuğu güç, Anayasa’nın 18 maddesiyle belirlenmiştir. Bu maddeler şöyledir:

1. Madde: Ülkenin genel refahı için güvenliğin sağlanmasına yönelik vergilendirmenin ve parayı harcama yetkisinin kullanılması,

2. Madde: Ülke adına borç para alma hakkı,

3. Madde: Yabancı uyrukluların ülke içinde entegrasyonunu sağlamaya yönelik yasaların hazırlanması,

4. Madde: Dış ve ulusal ticaretin düzenlenmesine yönelik çalışmaların yürütülmesi,

5. Madde: Para bastırma ve değerini korumaya yönelik düzenleyici sistemin oluşturulması,

6. Madde: Kalpazanların cezalandırılmasına yönelik yasal düzenlemelerin hazırlanması,

7. Madde: Ulusal düzeyde etkin iletişim ağlarının oluşturulması,

8. Madde: Patent ve telif haklarının düzenlenmesi,

9. Madde: Federal mahkemelerin kurulması,

10. Madde: Denizlerde korsanlığı ve benzeri diğer suçları önleyici yasaların çıkartılması,

11. Madde: Savaş ilan etme yetkisi,

12.-13.-14. Madde: Deniz ve Kara Kuvvetlerinin çalışmalarını geliştirici, destekleyici, düzenleyici çalışmaların yürütülmesi,

15. Madde: Başkaldırıları, isyanları bastırmak için gerektiği zaman milis kuvvetlerinin yardıma çağrılması,

16. Madde: Milis kuvvetleriyle ilgili yasal düzenlemelerin gerçekleştirilmesi,

17. Madde: Kale, tersane gibi devlet malları üzerindeki yasal hakların düzenlenmesi,

18. Madde: Yasama gücüne yönelik anayasal haklarla tanınan bir hak olan yasaların yapılmasıdır.

Kadük Olmak: Bir yasama dönemi içerisinde sonuçlandırılamayan kanun tasarı ve teklifleri, yazılı ve sözlü soru önergeleri ile meclis araştırması, genel görüşme ve gensoru önergelerinin hükümsüz sayılması

Temsilciler Meclisi

Temsilciler Meclisi (The House of Representatives), eyaletlerin nüfuslarına göre iki yıl süreyle seçilen 435 üyeden oluşmaktadır. Üye sayısı her 10 yılda bir yapılan nüfus sayımına göre değişir, çoğu zaman bu sayı her 350.000 kişiye bir temsilci olarak tespit edilir ve eyalet nüfusu temsilci sayısının saptanmasında önemlidir. Temsilciler Meclisi üyesi seçilebilmek için 25 yaşını doldurmuş, yedi seneden beri Amerika Birleşik Devletleri vatandaşı olma ve aday olunan eyalette yerleşmiş olma zorunluluğu vardır. Temsilciler Meclisi üyeleri arasından Meclis Başkanı çoğunluğu ellerinde tutan partiden seçilir ve “Speaker of the House” adı altında çalışır. Temsilciler Meclisi’nde daimi komitelerin yanında çeşitli durumları incelemek üzere oluşturulan özel komiteler de bulunmaktadır.

Senato

Senato’nun üye sayısı 100’dür ve nüfusu ne olursa olsun her eyaletten altı yıllık bir dönem için seçilirler. Senato kendi içinde üç bölüme ayrılmıştır. Buna göre her iki yılda bir üyelerin 1/3’i yenilenir. Senatör olabilmek için dokuz yıllık bir Amerikan vatandaşlığı, seçildiği eyalette ikamet ediyor olmak ve 30 yaşını doldurmuş olma zorunluluğu aranır.

Amerika Birleşik Devletleri Başkanı, Senato toplantılarına katılabilir ve oy kullanabilir. Senato Başkanlığı görevini ise Başkan Yardımcı yürütür ancak Senato tarafından geleneksel olarak çoğunluk partisinin adayı geçici başkanlığa seçilir. Senato geçici başkanının yasama süreci üzerinde Meclis Başkanı kadar olmasa da etkisi söz konusudur

Kongre-Başkan İlişkileri

ABD’ndeki Başkan rejiminde yasama ve yürütme arasında belirgin bir anayasal ayrılık gözlenebilmekte ancak sık olmasa da bazı durumlarda anayasal işbirliğine gidilebilmektedir. Başkan açısından yasamayla girişilen işbirliği veto yoluyla gerçekleşmektedir. Başkan bir yasa tasarısını veto ettiğinde, tasarının yasa hâline gelmesi için her iki mecliste de görüşülüp 2/3 çoğunlukla kabul edilmesi gerekmektedir. İşlem zor olduğundan, Kongre Başkan’ın vetosunu benimsemek durumunda kalmaktadır. Kongre ise mali konularda geniş yetkilere sahiptir. Başkan harcamalarını yaparken Kongre’nin yetkisini göz önünde bulundurmak zorundadır. Kongre yargı yetkisine sahip bazı komiteler aracılığıyla hükümet üzerinde baskı yaratabilmektedir.

Yasamayı Etkileyen Diğer Organlar

Yasamayı gerçekleştiren Kongre (Temsilciler Meclisi ve Senato) çeşitli açılardan yardım ve desteğe ihtiyaç duyar. Bu açıdan kendilerine yasama alanında yardımcı olan çoğunluk ve azınlık liderleri, çoğunluk ve azınlık denetçileri ve son olarak da komitelerle faaliyetlerini sürdürürler.

Çoğunluk ve Azınlık Liderleri

Temsilciler Meclisi ve Senato’da ayrı ayrı çoğunluk ve azınlık liderleri ( Majority and Minority Leaders ) bulunmaktadır. Partiler adlarıyla anılmak yerine “çoğunluktaki grup”, “azınlıktaki grup” olarak belirtmeyi tercih etmektedir. Çoğunluk grubu gücü elinde bulundurmakta ve fikirlerini etkin bir şekilde yansıtmayı hedeflemektedir. Bu doğrultuda Çoğunluk ve Azınlık Denetçileri ( Majority and Minority Whips ) görev yapmaktadır. Denetçilerin görevleri resmî değildir. Yasa tasarıları ile ilgili oylamalarda Kongre üyelerinin hazır bulunmasından sorumludurlar.

Komiteler

Yasamayı etkileyen bir başka organ komitelerdir. Komiteler, bir önerinin yasalaşabilmesi konusunda, çeşitli alanlarda uzmanlaşmaları nedeniyle önemli rol oynamaktadır. Komiteler ayrıca oluşturdukları altkomiteler yardımıyla tasarılar hazırlamakta ve Kongreye sunmaktadır. Kongre’de yer alan komiteler oluşum amaçlarına göre; Daimi ( Standing ), Geçici-Özel ( Select and Special ), Birleşik ( United ) ve Konferans ( Conference ) Komiteleri olarak adlandırılmaktadır.

Dört tür komite arasında en önemli olan Daimi Komitelerdir. Daimi komite üyeleri, partilerin gösterdikleri adaylar arasından Kongre’de yapılan onaylanmayla seçilirler. Geçici-özel komiteler , belli bir süre ve amaç için kurulan, amaca ulaşılınca fesih edilen komitelerdir. Bu komiteler, Daimi Komitelerin üzerinde durduğu konulardan daha az önemli konular üzerinde çalışır. Birleşik Komiteler ise, başkanlığı en kıdemli senatör ve milletvekili arasında dönerek yürütülen, üyeleri doğrudan Kongre üyeleri arasından seçilen komitelerdir. Dördüncü tür komite, Konferans Komiteleridir. Konferans Komiteleri , belli bir konuda uzlaşma sağlanması amacıyla oluşturulan bu komiteler, Kongre’de yer alan iki meclisin farklı görüşlerini incelemekle görevlendirilirler. Komitenin hazırladığı raporlar her iki meclise gönderilir, oylanıp onaylanırsa, imzalanmak üzere Başkan’a gider.

Amerika Birleşik Devletleri’nde Yürütme

ABD’nde yürütme erkinin başı Başkan’dır. Başkan çalışmalarını kabine, yürütme bürosu, bağımsız yürütme ajanları ve ofisleri, bağımsız düzenleyici ajanlar, hükümet korporasyonları ve başkan yardımcısının desteğini alarak sürdürmektedir.

Başkan

Amerikan sistemin temelini Başkanlık makamı oluşturur ve bu durum sisteme adını vererek, “Başkanlık Rejimi” olarak adlandırılır. Başkanlık olgusu, 1787 tarihli ilk anayasayı yapanların güçlü bir yürütme organıyla ulusal birliği oluşturmanın daha kolay olacağına olan inançları sonucu ortaya çıkmıştır. Başkan; hem hükümetin başı, hem parti lideri, hem de çoğu zaman çıkacak yasaları belirleyen kişidir. Aynı zamanda silahlı kuvvetlerin başkomutanı ve dış politikada esas karar veren kişi konumundadır. Hükümetin başı olarak bürokrasinin de başında yer alan Başkan, uygulanacak olan koordinasyonundan da sorumludur.

Başkanın yasama, idari, millî savunma ve dış işlerle ilgili çok sayıda yetkisi bulunmaktadır. Bu yekiler şöyle sıralanabilir:

  • Başkanın yasamayla ilgili konularda doğrudan yetkisi yoktur. Başkan ancak partisine mensup bir meclis üyesi kanalıyla Kongre’ye yasa tasarılarını aktarabilir. Kongrece kabul edilen yasa tasarıları, Başkan tarafından veto edilebilir, böylece tasarıların yasallaşması önlenebilir. Bütçenin hazırlanması görevi de Başkandadır ve kendisine bağlı büroların yardımıyla bütçe taslağını oluşturur. Kongre’den yasa olarak geçebilmesi için öncelik kullanabilir.
  • Başkan yasaların yürütücüsüdür. Hiyerarşik bir yapı içinde atamaları gerçekleştir, ancak bazı atamaları gerçekleştirirken Senato’nun onayını almak zorunluluğundadır.
  • Millî savunma konusunda Başkan, Başkomutan konumundadır. Tüm askerî harekâtların yürütülmesinde, yeni silahların üretilmesinde ve kullanımında karar verici durumundadır.
  • Dış işleriyle ilgili konular da Başkanın idaresine bağlıdır. Elçilerin atanması, antlaşmaların imzalanması Senato’nun da onayıyla Başkan tarafından gerçekleştirilir. Kriz, savaş veya olağanüstü durumlarda yasalarla sağlanan ayrıcalıklı yetkiler Başkan tarafından kullanılabilir.

Yürütmeye Destek Olan Organlar

Yürütme gücünü elinde bulunduran Başkanın çok sayıda görevi vardır. Bu yetki ve sorumlulukların gerçekleştirilebilmesi için Başkan güçlü bir örgüte ihtiyaç duyar. Örgüt; kabine, yürütme bürosu, bağımsız yürütme ajanları, bağımsız düzenleyici ajanlıklar ve hükümet korporasyonlarından oluşmaktadır. Başkanın aldığı kararların isabetliliği ve etkinliği bu örgütün yardımıyla sağlanabilmektedir.

Kabine , Başkana önerilerde bulunma görevini üstlenmiş, “sürekli danışman” konumunda bulunan 12 Bakanlıktan (Departments) oluşur. Bakanlar yalnızca Başkana karşı sorumluluk taşırlar.

Bağımsız Yürütme Ajanları ve Ofisleri , bakanlıklardan ayrı çalışan, ekonominin çeşitli alanlarında düzenleyici olarak görev alan, üyelerinin tayini Başkana ait, kapatılmaları ve bütçeleri ise Kongre’ye bağlı kuruluşlardır.

Bağımsız Düzenleyici Ajanlar , ulusal ekonominin çeşitli alan ve aşamalarını düzenlemekle görevlidirler. Bağımsız yürütme ajanları, gibi bakanlıklardan ayrı faaliyet gösterirler. Üyelerin atanması Başkana, bütçeleri ve fesihleri Kongre’ye bağlıdır.

Hükümet Korporasyonlar ı, Korporasyonlar, bazı kamu hizmetlerinin gerçekleştirilmesi ve yürütülmesi için oluşturulmuş kuruluşlardır.

Başkan Yardımcısı

Başkan ile aynı zamanda ve aynı koşullarda seçilen Başkan Yardımcısı yürütme organında silik bir role sahiptir. Temelde iki parti olmasına rağmen, seçimler söz konusu olduğunda homojen bir partinin değil, çok sayıda eğilimin varlığı gözlenebilmektedir. Bu durumda, partiler Başkanlığa aday gösterirken, Başkan eğilim olarak sağda ise yardımcısının soldan, Başkan Kuzey Bölgesini temsil ediyorsa, yardımcısının Güney Bölgesini temsil eder şekilde seçilmesine özen gösterilmektedir. Böylece seçmenlerin oylarının çoğu kazanılabilmektedir. Başkan Yardımcısı, Başkanın istifa etmesi, görevini sürdüremeyecek bir hâle gelmesi, ölmesi durumlarında, yasalar çerçevesinde Başkanlık görevini üstlenebilmektedir.

Amerika Birleşik Devletleri’nde Yargı

ABD’nde yargı Anayasa Mahkemesi’nce (Supreme Court) yürütülmektedir. Anayasa Mahkemesi, Başkan tarafından Senato’nun onayı alınarak seçilen yargıçlardan oluşur. Mahkeme, kaydı hayat koşulu ile atanan bir başkan, sekiz yüksek dereceli yargıçtan oluşan, dokuz üyeli bir Son Mahkeme (Yüksek Yargı Mercii) görünümündedir. Anayasa Mahkemesi başkanı protokol gereği ülkede devlet başkanından sonra ikinci adam durumundadır.

Anayasa Mahkemesinin sadece yargı yetkisi vardır ve bu yetkiyi İlk ve Son Derece Mahkemesi olmak üzere iki nitelikte kullanır.

Lobicilikten Örnek Olaylar

Bu başlık altında yer alan örnek olaylar, lobilerin siyasi mekanizmada nasıl faaliyet gösterdiğini açıklamaya yöneliktir. Örnek olaylar verilirken Amerika Birleşik Devletleri’ndeki çeşitli uygulamalar göz önüne alınmıştır. Son örnek ise Dünya Sağlık Örgütünün başlattığı kampanyaya katılarak sigara üzerinde yasal düzenlemeler getiren ülkemizden verilmiştir.

A-7 Savaş Uçağı Örnek Olayı

ABD tarafından Güneydoğu Asya’da karşılaşılması olası sorunların çözümüne yönelik kullanılmak üzere üretilen A-7 savaş uçağı, Washington DC’de birtakım sorunlara yol açmıştır. Ulusal hava güvenliği için önerilen saldırı uçağı A-7, daha önemli ihtiyaçların varlığı nedeni ileri sürülerek, üretimi onaylanmamıştır. Bu noktada çok sayıda savunma görevlisi onaylanmamasını desteklemiştir. Ancak aktif lobicilik yürüten Teksaslı kanun koyucuların, uçak üreticilerinin, uçak kullanımı için özel eğitim görecek kişilerin ve Ulusal Güvenlik Uzmanlarının (National Security Guard) yoğun çalışmaları ile A-7 Savaş Uçağının üretim planı her zaman gündemde kalmıştır.

Snail-Darter Örnek Olayı

1973 yılında çevre ve doğal hayatı koruma amaçlı kurulmuş sivil toplum gruplarının ortak baskısıyla Kongre, “Yok Olmaya Yüz Tutmuş Türleri Koruma Yasası”nı (Endangered Species Act) kabul etmiştir. Bu yasaya göre, eyalet yönetimleri yok olma tehlikesi içinde bulunan canlıların yaşadıkları ortamları hiçbir şekilde bozamayacaklardır. Ancak yasa, Tennessee Vadisi’ndeki yok olmaya yüz tutmuş bir balık türü olan Snail-Darter’ı korumayı amaçlayan çevre grupları ile eyalet yönetimi arasında sürtüşmeye neden olmuştur.

Eyalet yönetimi, o dönemde Küçük Tennessee Nehri’nde elektrik sağlama amacıyla Tellico barajını kurmak istemektedir. Çevre grupları barajın yapımına karşı çıkmıştır. Buna rağmen yönetim baraj yapımına başlamış ama bu sırada çevre grupları da baraj yapımıyla SnailDarter cinsi balığın yok olacağına dikkat çekmeyi başarmıştır. Ekoloji gruplarının çalışmalarını engellemelerini önlemek için yönetim, baraj yapımının gün boyunca (24 saat süreyle) sürdürülmesini uygun görmüştür. 1978 yılına gelindiğinde ise baraj hemen hemen tamamlanmıştır.

Dr. Finch Örnek Olayı

15 Ocak 1969’da Başkan Nixon’un eşi resmen başlama tarihinden beş gün önce sağlık, eğitim ve refahla ilgili konuların sekreterliğine Robert H. Finch atanmıştır. Robert H. Finch kendisine verilen yetki sınırları içinde, sağlık ve bilimle ilgili konulardaki asistanlık görevini önermek için Dr. H. Knowles’u aramıştır. Bu görev ulusun en üst düzeydeki sağlık memurluğudur ve Dr. Knowles işi hemen kabul etmiştir.

Dr. Knowles, Massachusetts Hastanesindeki görevini sekiz yıl boyunca başarı ile yürütmüş, başarılı bir fizikçi ve bilim insanıdır. İnsancıl bir kişiliğe sahip olan Dr. Knowles görevinin gerektirdiği tüm vasıfları taşımakta ve Senato’nun Knowles’un görevini onaylamaması için hiçbir neden görülmemektedir. Dr. Knowles asistanlık işini kabul etmesinden birkaç gün sonra, küçük bir problem dolayısıyla uyarı alır. Ancak Başkan bu uyarıyı göz ardı ederek onun iş için kabul edildiğini ilan eder. Olaylar ilerledikçe ortaya çıkan problem şöyle özetlenebilir:

Amerikan Tıpçılar Derneği (American Medical Association-AMA) Dr. Knowles’u fazla liberal bulmaktadır. Örneğin, Dr. Knowles AMA’nın karşı çıktığı, yardıma muhtaç kişiler için daha çok hükümet desteğinin sağlanması gibi fikirleri savunmaktadır. Eğer Knowles’un desteklediği bu fikirler kabul edilirse, AMA’ya ayrılan bütçede kısıtlamalar olacaktır. Bütçelerine kısıntı gelmesini istemeyen AMA, Dr. Knowles’e karşı bir kampanya yürütmeye başlar.

Sekreter Finch’in, Başkan Nixon’un en yakın arkadaşlarından ve eski siyasi danışmanlarından olması gibi nedenlerden dolayı çeşitli çevreler Knowles’un Başkan tarafından destekleneceğini düşünmekteydiler. Fakat AMA bu duruma Cumhuriyetçilerin Senato’daki lideri Senatör Everett M. Dirksen’in desteğinin yanı sıra California Temsilcisi ve Cumhuriyetçilerin Kongre Üyelerinin Seçim Kampanyaları Komitesi’nin Başkanı Bob Wilson’un da desteğini alarak Dr. Knowles’a karşı çıkmıştır.

Clinch Nehri Reaktörü Örnek Olayı

Güçlü arkadaşlar, güçlü lobicilik ve 1981’in karmaşık bütçe süreci, Tenessee eyaletindeki Clinch Nehri Üretici Reaktörü’nün çalışmasını engellemiştir. Bu durum Kongre’ye gelen muhafazakârların eski düşüncelerine göre hazırlanan programların nasıl değiştirildiğini göstermiş, hatta dönemin Amerikan Başkanı Ronald Reagan’ın bile istediğinden fazla bir bütçe kısıtlamasına gidilmesine neden olmuştur. Oysaki Jimmy Carter Başkan olmadan önce, Clinch Nehri ülkenin temel enerji projesi durumunda olmuştur. Tennessee Vadisi, yönetimin elektrik üretiminden çok, nükleer yakıt üretimi ile ilgilenmekteydi. Proje, ülkenin nükleer güce karşı sürdürdüğü savaşın sembolü hâline gelmiştir.

En sonunda 1982 bütçesinden çok az oy farkıyla, Su Yasası kapsamında 195 milyon dolar Clinch Nehri Reaktörü için ayrılmıştır. Böylece çevre örgütlerinin lobi faaliyetleri, ekonomik çıkarları korumaya yönelik lobiciliğe karşı girdiği savaşı kaybetmiştir. Stockman konuya ilişkin şunları açıklamıştır: “Savaşa değmedi… Bu ekonomik paket Senatonun Çoğunluk Lideri Baker olmadan hiçbir şey olamazdı. Şimdi Clinch Nehri, Baker için yaşam ya da ölüm savaş alanı olacak.

Günümüze gelindiğinde ise, Clinch Nehri Reaktörü planlan düzeyde ve büyüklükte inşa edilememiş, nehirde yaşayan endemik canlılar koruma altına alınmış ve çok sayıda çevre dostu sivil toplum kuruluşu yasanın yürürlüğe girmesini sınırlandırıcı çalışmalar gerçekleştirmiştir.

İkinci El Araba Piyasası Örnek Olayı

1975 yılında Kongre, Federal Ticaret Komisyonu’nu (Federal Trade Commision-FTC) ikinci el araba sattıkları hakkında bilgi vermeleri konusunda yetkilendirmiştir. Komisyon bu amaçla, altı şehirde ikinci el araba piyasasından kişilerle görüşmeler yapmıştır. 4-5 yıl süren bu araştırma sonucunda, 8000 sayfalık bir savunma ve ek çalışma ile komisyon 1982 yılı Mayıs ayında yürürlüğe girmek üzere bir yasa hazırlamıştır. Bu yasayla, satıcıların sattıkları arabaların özelliklerini yansıtan çıkartmaları yapıştırmaları zorunlu kılınmıştır.

Bunun yanı sıra tüketici grupları FTC’nin getirdiği düzenlemeyi desteklemişlerdir. Düzenlemenin tüketici haklarını koruyan önemli bir çalışma olduğunu bilen tüketici grupları, diğer FTC önerilerinin veto edilmesinden korkar hâle gelmiştir.

İkinci el araba satıcıları bu durum karşısında iyi organize edilmiş, yüksek finansal destekli lobi faaliyetleri yürütmeye başlamışlardır. Böylece Kongre’nin FTC düzenlemesini veto etmesi hedeflenmiştir. Yürütülen lobi faaliyetleri, Ulusal Otomobil Satıcıları Birliği (National Automobile Dealers Association)’nce organize edilmiştir.

Sigara Lobisi Örnek Olayı

Bireysel sağlık ve kamu sağlığı, tarihin farklı dönemlerinde devletler tarafından üzerinde özenle durulması gereken çalışma alanlarından biri olmuş ve günümüzde de olmaya devam etmektedir. Sağlık olgusunun gerek bireyin gerek toplumun genel çıkarlarından olan maddi ve manevi bütünlüğe yönelik olması ve “kamu” ile “devlet” kavramlarını merkeze koymasıyla, üzerine yönelik yasal düzenlemelere duyulan ihtiyacı artırmaktadır. “Çıkar” ve “yasal düzenlemeler” kavramları devreye girdiğinde de konu artık lehine ya da aleyhine lobi faaliyetlerinin sürdürülmesi gereken, lobicilik çabalarının kapsama alanı içine girmektedir.

DSÖ Anayasasında sağlık: “Sadece hastalık ve sakatlığın olmayışı değil, bedence, ruhça ve sosyal yönden tam iyilik hali” olarak tanımlanmaktadır. Bu doğrultuda DSÖ planlanan ve yürütülen projelerini sadece yaygın ve bilinen hastalıklarla sınırlandırmamakta, insan sağlığını her boyutuyla etkileyebilecek, uzun dönemde bağımlılığa, yıkıma ve yaşam yitimine yol açabilecek konularda da projeler geliştirmektedir. Bu noktada sigara, DSÖ tarafından tüm dünya çapında halk sağlığı alanında önlenebilir hastalık ve ölümler açısından üzerinde durulması gereken önemli konular arasında ilk sırada yer almaktadır.

Genel olarak DSÖ çalışmalarına değindikten sonra 1990’lı yıllarda Türkiye’deki duruma bakıldığında; 1970’ler sonrası 20 yıllık dönemde sigara kullanımı %80 oranında artış göstermiş ve nüfusun üçte biri sigara kullanır duruma gelmiştir. Erkeklerin yarısı, kadınların da %20’sinin sigara bağımlısı olduğu belirlenmiştir.

Sigara yasağı kapsamının genişletilmesiyle kahvehane, kafeterya, birahane, nargile içilen mekânlar, dernek ve vakıflara ait lokaller gibi eğlence hizmeti verilen işletmeler ve lokantalar dâhil kamu ve özel hukuk kişilerine ait tüm binaların kapalı alanlarında tütün ürünleri tüketimi yasaklanmış, ancak kahvehane, kafeterya, birahane, nargile içilen mekânlar, dernek ve vakıflara ait lokaller gibi eğlence hizmeti verilen işletmeler ve lokantalar dâhil kamu ve özel hukuk kişilerine ait tüm binaların “açık alanlarında’’ tütün ürünlerinin kullanımına izin verilmiştir. Yasakların ihlal edildiği durumlarda cezai müeyyide uygulanılması benimsenmiştir. Yasaklara uymayan ve gerekli tedbirleri almayan işletmelere de ceza verilme uygulamasına geçilmiştir.

Kamu sağlığına yönelik çalışmaların temelinde yer alması ve kullanımının yaygınlığı göz önünde bulundurulduğunda, sigara kullanımına getirilecek yasaklamalar konusuna yönelik yasal düzenlemelerin benimsenip uygulamaya geçmesi ve tam karşı hareket olarak sigara lobisinin yasal düzenlemeleri engelleme ya da esnetme yaklaşımı tüm dünyada olduğu kadar Türkiye’deki lobiciliğe de örnek olacak niteliktedir. Bir başka deyişle, dünyanın en güçlü lobileri arasında ön sıralarda yer almasıyla bilinen sigara üreticileri, Türkiye’deki yasal düzenlemeler karşısında ortak hareket etmeyi benimsemişlerdir. Sonuç itibariyle sigara üreticileri farklı farklı firmalar olsalar da ortak çıkarları etrafında birleşerek, kolektif çalışmalar sergilemiş ve ellerinden geldiğince yasal düzenlemeleri esnetme yoluna gitmişlerdir.

Sigara üreticileri lobisinin kullandığı lobi tekniklerinden birisi; doktorların da sigara kullandıklarını vurgulayan mesajlar, medyadaki reklam gelirlerinin kaybının yarattığı ekonomik durgunluk, kapalı mekân işletmecilerinin müşteri kaybı yaşamaları, eğer sigara yasağını desteklerlerse siyasi aktörlerin seçimlerde desteklenmemeleri vb. konularda algı yönetimine yönelik çalışmalardır. Sigara üreticileri lobisi yine de ortaya koydukları lobi tekniklerinin istedikleri etkiyi yaratamadığından, tütün ve teknolojiyi birleştiren ve sağlık açısından sigaraya oranla tütün içermemesi nedeniyle yeni bir ürün olan elektronik sigarayı piyasaya sürmüşlerdir. Böylelikle, klasik sigarayla özdeşleştirilen negatif etkilerin ortadan kalktığı bir ürün sunularak; mevcut müşteri olan, ancak muhtemel olumsuz sonuçları nedeniyle sigarayı bırakmayı düşünen kitlelerin müşteri olarak devamlılığının sağlanması, klasik sigaranın kamusal alanlarda tüketiminin yasağına yönelik barajı aşarak tüketim kolaylığı sunulması, gibi sözde faydalarla kârlılıklarının devamlılığını sağlamayı hedeflenmektedir.