LOJİSTİK İLKELERİ - Ünite 8: Lojistikte Son Eğilimler Özeti :

PAYLAŞ:

Ünite 8: Lojistikte Son Eğilimler

Ünite 8: Lojistikte Son Eğilimler

Giriş

Tüm dünyada temeli bilgi ve bilgi teknolojilerine dayalı bir dönüşüm süreci yaşanmaktadır. Son yıllarda ülke ekonomilerinde üretim ve tüketim kalıplarındaki farklılaşma ile uluslararası ticaretin artması ve ülke pazarlarının geleneksel yapısında yaşanan dönüşüm, eş zamanlı olarak meydana gelmektedir. İşletmeler açısından ise üretim ve işletme maliyetleri içerisinde lojistik maliyetleri ve alt süreci olan taşımacılık maliyetleri öncelik kazanırken tüketiciler açısından ise üretim ve hizmet kalitesine olan duyarlılık artış göstermektedir.

Küreselleşme ve Yarattığı Etkiler

Küreselleşme özellikle 1980’lerden sonra dünyada olduğu gibi Türkiye’de de hemen hemen tüm bireylerin ekonomik, toplumsal-kültürel ve siyasal yönleriyle yaşamını etkileyen bir olgudur.

Küreselleşme Kavramı

Globalleşme tarihin akışı içinde ortaya çıkaran bir olgu olduğu kadar; onu uluslararası ticaretin yaygınlaşması, emek ve sermaye hareketlerinin artması, ülkeler arasındaki ideolojik kutuplaşmaların sona ermesi, teknolojideki hızlı değişim sonucunda ülkelerin gerek ekonomik gerekse siyasal ve sosyo-kültürel açıdan birbirlerine yakınlaşmaları olarak da tanımlayabiliriz.

Küreselleşme ile birlikte, ekonomik, siyasal ve kültürel alanlarda yaşanan değişim ve dönüşüm süreçlerinin başlıcaları şunlardır:

  • Sermayenin küreselleşmesi ve dış ticaretin ekonomik kalkınma için ön koşul konumuna gelmesi,

  • Avrupa Birliği gibi, bölgesel örgütlenmelerin ve uluslararası örgütlerin bir gereklilik hâline gelmesi ve ulus devletlerin üstünde/ gerisinde bir alana siyasetin taşınması, dolayısıyla siyasal küreselleşme sürecinin hızlanması,

  • Yerel yönetimlerin ve sivil toplum örgütlerinin öneminin artması ve katılımcı demokrasi anlayışının yaygınlık kazanması.

Küreselleşmenin Ekonomik Etkileri

Küreselleşmeyi ortaya çıkaran etkenler hem rekabetin yoğunlaşmasını hem de üretim ve tüketim sektörleri arasında yapısal uyumun gereğini ortaya çıkarmaktadır.

Dünya ticaretinin serbestleşmesi uluslararası ticaret yapan kuruluşları ve bu ticaretin içerdiği ürün ve hizmetlerine lojistik desteğini veren kuruluşları da etkilemektedir.

Küreselleşme birçok üretici firmanın oldukça büyük ve sınırların ortadan kalktığı bir rekabet ortamına girmesine neden olmuştur. Çünkü dünyanın her yerinde birbirine bir şekilde benzeyen, tüketicilere onların talep ettiği özellikte ürünler arz eden firmalar çoğalmakta ve rekabet artmaktadır. Mesafelerin artması, değişen hukuki, politik, sosyal çevrenin etkileri, farklı coğrafi yapılarla ve iklim şartlarıyla karşılaşılması gibi nedenlerden dolayı daha da güç bir hâl almaktadır. Bu zorlukların üstesinden gelebilmek için her türlü lojistik hizmeti veren firmalara danışmak ve onların vasıtasıyla bu sorunları gidermek çözüm olarak ortaya çıkmaktadır.

Küreselleşmenin Lojistik Sektörüne Etkileri

Küresel ticaret eğilimlerinin ortaya çıkarmış olduğu fırsatlar ve arayışlar, etkisini uluslararası lojistik alanında da göstermiş, müşteri istek ve ihtiyaçları çeşitlenerek artmış, taşımacılık temeline dayalı anlayıştan lojistik işletmeciliği yaklaşımı ön plana çıkmaya başlamıştır.

Lojistik hizmet endüstrisinin artan önemi, küreselleşme, yeni ekonomi anlayışı, değişen piyasa koşulları ve talep yapısı, farklılaşan rekabet olgusu ve teknolojik gelişmeler şeklinde ifade edilebilir.

Küresel lojistiğin üç temel boyutu bulunmaktadır. Bu boyutlar;

  • Coğrafi Entegrasyon: Yerel boyuttan dünya çapında lojistik anlayışa geçiş,

  • Sektörel Entegrasyon: Sektör tabanlı lojistikten sektörler arası lojistiğe geçiş,

  • Fonksiyonel Entegrasyon: Fonksiyon ağırlıklı lojistikten akış ağırlıklı lojistiğe geçiştir.

Küresel lojistik dendiğinde ilk akla gelen, dünya çapında eşya ve bilgi akışı organizasyonunun sağlıklı bir şekilde yapılandırılmasıdır.

Lojistiğin Küreselleşmesi ve Yarattığı Etkiler

Lojistik ve küreselleşme kavramları bir yandan birbirlerinin nedeni, bir yandan da birbirlerinin sonucu olarak düşünülebilir.

Lojistiğin Küreselleşmesi ve Lojistiğin Küreselleşmesine Etki Eden Faktörler

Lojistiğin küreselleşmesiyle ilgili uluslararası alandaki çabaların, 1947 yılında imzalanan 1948 yılında gümrük tarifelerinde ve ticarette birlikteliğin sağlanması amacıyla yürürlüğe giren, GATT’nin oluşturulmasıyla başladığı söylenebilir. 1 Ocak 1995 tarihinde resmî kimliği ile Dünya Ticaret Örgütü kurulmuştur. Kuruluşundaki üç amaç:

  • Dünya ticaretinin mümkün olduğu kadar serbestleşmesi,

  • Uluslararası ticari pazarlıkların basitleştirilmesi,

  • Ticari ilişkilerde çıkar birliği sağlanmasıdır.

Lojistik; doğru malzemenin, doğru miktarda, doğru durumda, doğru yerde, doğru zamanda, doğru tüketiciye, doğru fiyatla ulaşmasıdır.

Lojistiğin küreselleşmesinde temel unsurlar şöyle sıralanabilir:

  • Üretim sistemlerinin gelişmesi ve ilerlemesi,

  • Üretimin dünyanın farklı coğrafyalarında gerçekleşmesi ve üretilen ürünlerin yerel pazarın haricinde dünya pazarına sunulması,

  • Ekonomik bütünleşmenin artması taşınan yük miktarını ve dolayısıyla taşıma araçlarının sayısını artırmıştır.

Lojistiğin küreselleşmesinde unutulmaması gereken etkenlerden biri de teknolojideki hızlı gelişmedir. Lojistik sektörü küreselleşen dünyada hem firmaların hem de ülkelerin rekabetinde önemli uluslararası ekonomik unsurlar arasında yer almaktadır. Ülkelerin gelişiminde uygulanan stratejiler, teknolojik gelişmelerin hızlanması, ülkeler bazında ve dünyada altyapı olanaklarındaki gelişmeler, yeni uygulamaya konan ticari düzenlemeler ve düzenleyici kurumların belirlediği standartlar, sunulan hizmetlerde kalite ve müşteri memnuniyetinin önemini artırmakta ve tüm diğer sektörlere tedarikçi firmalar yoluyla hizmet sunmakta olan lojistik sektörünün diğer sektörlerden daha hızlı önem kazanmasını sağlamaktadır.

Lojistiğin küresel boyutlara taşınabilmesi, lojistik operasyonların gerçekleştirilebilmesi için gerekli olan temel altyapı dinamiklerinin; yurt içi ve uluslararası taşıma, dağıtım, depolama, gümrükleme, sigorta gibi organizasyonların, eş güdümlü bir biçimde gerçekleşmesi çok önemlidir.

Lojistik Sektörünün Gelişmesinde Ulaştırma Sektörünün Etkisi

1990’ların başından itibaren serbest piyasa ekonomisini destekleyen politik gelişmelerin yanında, gümrük tarifelerinde indirimlerin olması, ticarete engel oluşturabilecek devlet teşvikleri ve diğer kısıtlamaların sınırlandırılması uluslararası ticaretin önündeki engellerin azaltılmasına yönelik çabaları güçlendirmiştir.

Konteynerin bulunmasıyla sektörün inanılmaz gelişmeler kat etmeye başlaması tüm ulaştırma düzenini değiştirmiş, ulaştırma alanı dağıtım ve tedarik zinciri yönetimi sistemlerindeki birçok faaliyet ile bütünleşerek toplam lojistik ağı içindeki yerini almıştır.

Avrupa Birliği (AB) Ülkelerinde Lojistik Sektöründeki Gelişmeler

AB genelinde gerçekleşen üretim artışlarının ticari mal taşımacılığında da ciddi artışlara neden olmuştur.

AB dışından yapılan dış ticaret faaliyetlerinde kullanılan taşımacılık modlarına göre bir analiz gerçekleştirildiğinde, AB lojistik sektörünün uluslararası bağlamda deniz yolu odaklı faaliyet gösterdiği tespitinde bulunulabilir.

Ulaşım sanayi, AB içerisinde önemli bir konuma sahiptir. Ulaştırma sektörü AB GSYİH’sinin %7’sini, istihdamın %7’sini, üye ülke yatırımlarının %40’ını ve enerji tüketiminin %30’unu oluşturmaktadır.

AB içinde de çok yüksek bir kara yolu ve deniz yolu tabanlı taşıma oranı olduğu görülmektedir. Modlar arasındaki bu ciddi farklılık sebebiyle AB hazırladığı Beyaz Kitap’ında birliğin öncelikleri arasına modlar arası taşıma dengesini ilk sıralara yerleştirmiştir.

Beyaz Kitap’ın içeriği özetle şöyledir;

  • Daha fazla enerji tasarrufu sağlayan modların kullanımı da dâhil olmak üzere, multimodal lojistik zincirlerinin performansını optimize etmek,

  • Bilgi sistemleri ve pazar-tabanlı girişimlerle taşımacılık ve altyapı kullanımının verimliliğini artırmayı sağlamak,

  • 2020 yılına kadar Avrupa multimodal taşıma bilgi, yönetim ve ödeme sistemi için çerçeve oluşturmak gibi konular sayılabilir.

Ulaştırma sektöründe trafik sıkışıklığı hizmet kalitesindeki yetersizlik, çevreye verilen zarar, güvenlik kaygıları ve bazı bölgelerin izole edilmesi söz konusu politikaların oluşturulmasını gerekli kılmıştır.

ABD’nin Lojistik Sektöründeki Gelişmeler

ABD’de lojistik sektörünün görünümü uluslararası güçlü hizmet sağlayıcılarla karakterize edilmektedir. Uluslararası birçok firma bölgede faaliyetlerini sürdürmekte ve bölgesel çalışmalar da yapmaktadır.

1985 yılında dünya konteyner taşımalarının %50’ye yakını Pasifik Asya’daki limanlarda gerçekleştirilirken bu oran 2008 yılında %75 seviyelerine yükselmiştir. Bu durumun nedeninin; dünya ticaretindeki hareketliliğin Pasifik Asya merkezli gerçekleşmeye başlamış olmasıdır.

ASEAN Bölgesi ve Çin’in Lojistik Sektöründeki Gelişmeler

ASEAN Güneydoğu Asya Uluslar Birliği; 8 Ağustos 1967’de Vietnam Savaşı’ndan kaynaklanan komünist genişlemeye karşı olarak Filipinler, Malezya, Tayland, Endonezya ve Singapur arasında kurulan uluslararası örgüttür.

Bölgede lojistik alanında uluslararası ve yerel birçok firma faaliyet göstermektedir ve rekabet had safhadadır. ASEAN ülkelerindeki üreticilerin; hem dağıtım ağlarının yönetiminde hem de yerel üretim alanındaki iç lojistik operasyon1arının yönetiminde dış kaynak kullanımına yönelmiş durumda olması, hizmet sağlayıcılar arasında rekabetin yoğun şekilde yaşanmasında önemli bir etkendir. Bölgede birçok serbest ticaret depolama merkezi bulunmaktadır ve bu da lojistik faaliyetleri geliştiren başka bir etkendir.

ASEAN bölgesindeki kara ve demir yollarının mevcut durumu lojistiğin gelişmesinin önündeki en büyük engel olarak görülebilmektedir.

Dünyanın en büyük limanıyla bölgedeki en büyük lojistik merkezi Singapur’dadır.

Altyapıda en büyük eksiklik ulaşım ve haberleşmede duyulmaktadır. Çin’in bazı bölgelerindeki kara yolu ağları Batı standartlarına yakındır. Fakat merkezin dışında kalan kırsal bölgelerde ciddi altyapı sorunları vardır ve bu sorunlar lojistik maliyetlerinin daha yüksek olmasına sebebiyet vermektedir. Demir yolları çok dağınık ve çok yavaştır. Ancak deniz yolu çok daha ucuz olduğundan tercih edilmekte, bu da limanlarda yoğunluk yaşanmasına neden olmaktadır.

Türkiye’nin Lojistik Sektöründeki Gelişmeler

Dünya üzerinde lojistik sektörüne ilişkin olarak yaşanan gelişmelerin etkisi ülkemizde de hissedilmeye başlamıştır. Özellikle 1990’lı yıllardan itibaren firmalar salt nakliye firması anlayışından lojistik hizmet üreten firma anlayışına doğru dönmeye başlamıştır.

Lojistik sektörü bir ülkenin dış ticaretteki rekabet gücü açısından büyük önem taşımaktadır. Türkiye gibi bir ülke, konumu itibariyle komşu ülkeler arasında taşımacılık merkezi ya da bağlantısı görevi görebilmektedir.

Türkiye’deki lojistik şirketleri çoğunlukla dış ticaretin yoğun olduğu sektörlere hizmet vermektedir. Türkiye’nin ihracatı ve ithalatında sırasıyla %46 ve %59,1’lik paylarıyla en çok tercih edilen taşımacılık yöntemi deniz taşımacılığıdır. Lojistik şirketlerinin en çok yük taşıdıkları yerler Almanya ve Benelüks ülkeleridir. TÜİK’e göre Türkiye’de ulaştırma, haberleşme ve depolama hizmetlerinde Eylül 2009 itibariyle 1,1 milyon kişi çalışmaktadır.

Lojistik Sektöründe Yaşanan Son Eğilimler

Lojistik faaliyetlerin bütünleşik ve eş güdümlü bir şekilde gerçekleştirildiği bölgelerin bazı ortak özellikleri dikkat çekmektedir. Bu özelliklerden birincisi, bu bölgelerin nüfuslarının fazla olması ya da nüfusu yüksek olan yerlere yakın olmasıdır.

Dünyada Lojistik Sektöründe Son Eğilimler

Dünya ticaret hacminin gelişmesine bağlı olarak dünya lojistik sektörü de gelişmektedir. Dünyada ticaret miktarı büyüdükçe lojistik faaliyetlerine olan ihtiyaç artacak, bu artan ihtiyacı karşılayabilmek için daha iyi hizmet verebilme yarışı da lojistikte kaliteyi yükseltecektir.

Dünya ticaretindeki dönüşümlerle birlikte ülkelerin lojistik faaliyetlere bakış açısı hızla değişmektedir. Her ülke özellikle lojistik üsler adı verilen ve tüm taşıma türlerinin birbirine entegre olduğu uluslararası ölçekte faaliyet gösteren lojistik merkezler olarak karşılık bulmaktadır.

Lojistik köy, “lojistik ve taşımacılık şirketleri ile ilgili resmî ve özel kurumların içinde yer aldığı, her türlü taşımacılık moduna etkin bağlantıları olan, depolama, bakım-onarım, yükleme-boşaltma, elleçleme, tartı, yük bölme-birleştirme, paketleme vb. faaliyetleri gerçekleştirme imkânları olan ve taşıma modları arasında düşük maliyetli, hızlı, güvenli, çevreci aktarma alan ve donanımlarına sahip, içerisinde ulusal ve uluslararası taşımacılık, lojistik ve eşyanın dağıtımı ile ilgili tüm faaliyetlerin çeşitli işletmeciler tarafından gerçekleştirildiği planlanmış organize alanlardır”.

Lojistik köyler özellikle lojistiğin tüm faaliyetlerinin bir arada yapılabildiği yerler olması açısından önem arz etmektedir.

Dünyada ilk lojistik merkez kavramı sanayileşmenin artması ile ABD, Texas’ta İnland Port adı ile ortaya çıkmıştır. Avrupa’da ise ilk olarak Fransa’da kurulmuştur.

Avrupa çapında 10 ülkede (İtalya, ispanya, Fransa, Portekiz, Almanya, Danimarka, Yunanistan, Macaristan, Ukrayna ve Lüksemburg) bulunan 62 lojistik köy, Avrupa Lojistik Köyleri Birliği’ne (Europlatforms) üyedir.

Her ülke, ticaret potansiyelinin artmasını ve eşya hareketinin hızlanmasını istemektedir. Bu doğrultuda da kendine özgü politikalar üretmektedir. Bu politikaların içerisinde de lojistik üslerin hayata geçirilmesi en başta gelmektedir.

Türkiye’de Lojistik Sektöründe Son Eğilimler

Türkiye’nin stratejik coğrafik konumu mevcut kara yolu taşımacılığı endüstrisi ile birleşince çok önemli avantajlar sağlamaktadır. Türkiye’nin diğer ülkelere oranla düşük iş gücü maliyeti ile yüksek seviyede verimlilik sunarak birçok endüstri için çekici bir ülke hâlindedir.

Türkiye’nin lojistik fiziksel ve kurumsal altyapısını istenen düzeye getirmediği sürece bölgesinin lojistik üssü olma hedefi bir hayal olmaktan ileriye gitmeyecektir. Öncelikle ülkemizin bir ana ticaret hattı yakalaması ve buna yönelik karma taşımacılık koridorunu oluşturması gerekmektedir. Bunun yolu, demir yolu ve deniz yolu taşımacılık sistemlerini çağdaş düzeye getirmek, koridora göre lojistik köy/merkezlerini kurmak, gümrükleri modernize etmek, kayıt dışı ekonomi ve haksız rekabeti önlemektir.

Lojistik merkezler, demir yollarının yanı sıra kara, hava ve mümkün olan durumlarda deniz yollarıyla da entegre olacak ve karma taşımacılık hayata geçirilecektir.

Avrupa-Asya arasındaki konumu sebebiyle stratejik bir ülke olan Türkiye ile AB ve Birleşmiş Milletler Avrupa Ekonomik Komisyonu arasında, deniz yolu-kara yolu-demir yolu ulaştırma modlarının tümünü içeren çok modlu ulaştırma koridorlarına ilişkin çeşitli uluslararası anlaşmalar yapılmıştır.

Coğrafi konumu itibariyle Türkiye’nin Batı ile Doğu arasında bir köprü niteliğinde olması, bölgenin ekonomik gelişimi açısından taşımacılık sektörünü son derece kritik bir sektör hâline getirmektedir. 1996 yılında yürürlüğe giren Türkiye ile AB arasındaki Gümrük Birliği Anlaşması ve Türkiye’nin olası AB üyeliği, sektörde yeni yatırımları teşvik edecek önemli fırsatlardır. Taşımacılık hâlihazırda Türkiye’nin AB’ye uyum süreci gündeminde yer alan beş önemli başlık arasındadır.

Lojistik Performans Endeksi

Lojistik performans endeksi Dünya Bankası tarafından 2007 yılından bu yana hazırlanmaktadır. Dünya lojistik performans endeksi sürdürülebilirlik açısından önem taşımaktadır.

LPI olarak kısaltılarak kullanılan endeks temel olarak:

  • Gümrük süreçlerinin verimliliği,

  • Taşımacılık ve ticaret açısından lojistik altyapı,

  • Rekabetçi maliyetlerle taşıma organizasyonu kolaylığı,

  • Lojistik hizmetlerin kalitesi ve rekabetçiliği konularını araştırmakta olup cevaplara ulaşmak için ankete katılan profesyonellere aşağıdaki soruları yöneltmektedir.

Türkiye lojistik performansı bakımında 2007 yılında 3,15 puan ile 34. sırada yer alırken 2010 yılında 39. sıraya düşmüş, 2012 yılında 27. sıraya yükselmiş ancak 2014 yılında tekrar düşüş göstererek 30. sıraya düşmüştür.

Yeşil Lojistik

1990’lı yılların başından beri “lojistik” kavramına yeni bir yaklaşım olarak ortaya çıkan ve standart lojistik fonksiyonlarının yanında yaşadığımız dünyayı korumanın da hesaba katılması gereğini ortaya koyan yaklaşım “yeşil lojistik” olarak karşımıza çıkmaktadır.

Yeşil Lojistiğin Gelişmesi

“Yeşil Lojistik”, çevreye en az zarar verecek şekilde, lojistik faaliyetlerin gerçekleştirilmesi amacıyla, tüm faaliyetlerin çevre üzerindeki olumsuz etkisini ölçmek ve en aza indirmeye çalışmaktır. Bu kavramın ortaya çıkmasının asıl sebebi, özellikle Batı ülkelerindeki tüketici bilincidir. Alıcılar, tükettikleri malzemelerin, her geçen gün daha çevreci olmasını istemekte ve bu konuda özellikle dünya markası olan firmalara, büyük oranda baskı uygulamaktadır. Artık ürünler, kalite ve fiyat açısından hemen hemen eşit düzeye gelmiştir. Alıcılar, çevreci olan ürünleri tercih ederek ürünlerin seçimi ile ilgili kriterlerin içine yeni bir kriter eklemişlerdir.

Türkiye’de Yeşil Lojistiğin Gelişmesi

Türkiye de lojistik kavramı 2000’li yıllarda oturmaya başladığından Türkiye’de dış ticaret ile uğraşan firmalar, lojistik kavramını daha yeni yeni iş süreçlerine dâhil etmektedir.

Türkiye’nin stratejik konumu dolayısıyla Avrupa, Asya ve Afrika gibi üç büyük kıtanın tam ortasında yer alması, Balkanlar, Kafkaslar, Karadeniz, Akdeniz ve Orta Doğu gibi stratejik öneme sahip bölgelere deniz, kara, hava ve demir yolu ile ulaşım sağlanabilmesi ve dünyanın kuzey-güney ve doğu-batı arasındaki ender kavşaklarından bir tanesi olması lojistik açısından çok avantajlı bir durumdur.

“Yeşil Lojistik” kavramına ülkemiz açısından baktığımızda lojistik köylerin kurulmasıyla ilgili çalışmalar önemli adımlar olarak değerlendirilebilir.