MAHALLİ İDARELER MALİYESİ - Ünite 8: Mahalli İdarelerin Sorunları ve Çözüm Önerileri Özeti :

PAYLAŞ:

Ünite 8: Mahalli İdarelerin Sorunları ve Çözüm Önerileri

Mahalli İdarelerle İlgili Anayasa’da Öngörülen İlkeler

1982 Anayasası’nın “Mahalli İdareler” başlığını taşıyan 127. maddesi şu şekildedir: “Mahalli İdareler; il, belediye veya köy halkının mahalli müşterek ihtiyaçlarını karşılamak üzere kuruluş esasları kanunla belirtilen ve karar organları gene kanunla gösterilen, seçmenler tarafından seçilerek oluşturulan kamu tüzel kişileridir. Mahalli idarelerin kuruluş ve görevleri ile yetkileri, yerinden yönetim ilkesine uygun olarak kanunla düzenlenir. Mahalli idarelerin seçimleri, Anayasa’nın 67. maddesindeki esaslara göre beş yılda bir yapılır. Kanun, büyük yerleşim merkezleri için özel yönetim biçimleri getirebilir. Mahalli idarelerin seçilmiş organlarının, organlık sıfatını kazanmalarına ilişkin itirazların çözümü ve kaybetmeleri konusundaki denetim, yargı yolu ile olur. Ancak, görevleri ile ilgili bir suç sebebi ile hakkında soruşturma veya kovuşturma açılan mahalli idare organları veya bu organların üyelerini, içişleri bakanı, geçici bir tedbir olarak kesin hükme kadar uzaklaştırabilir.”

Anayasa’nın yerel yönetimlerle ilgili maddesinin incelenmesinden çıkan sonuçlar şunlardır:

  • Türkiye’de yerel yönetimler deyiminin kapsamına giren kuruluşlar, il özel idareleri, belediyeler ve köylerdir. Yukarıda aynen yer verdiğimiz madde de görüleceği gibi il özel idareleri deyimi yoktur. Ancak, Anayasa’da belirtilen ilke doğrultusunda “il halkının müşterek mahalli ihtiyaçlarını karşılayacak kamu tüzel kişiliğinin” il özel idaresi olduğu bir başka kanunda açıkça belli edilmiştir.
  • Yerel yönetimler kamu tüzel kişiliğine sahip anayasal kuruluşlardır.
  • Yerel yönetimlerin karar organları seçimle oluşturulacaktır.
  • Yerel yönetimlerin kuruluşu, görevleri ve yetkileri ile ilgili çıkarılacak kanunlar, yerinden yönetim ilkesine uygun düzenlenmek zorundadır.
  • Büyük yerleşim merkezleri için özel yönetim biçimleri getirilebilir.
  • Yerel yönetim seçilmiş organlarının, organlık sıfatını kazanma ve kaybetmeleri konusundaki denetim yargı yolu ile yapılabilir.
  • Seçilmiş yerel yönetim organlarını veya bu organların üyelerini, geçici bir önlem olarak içişleri bakanı görevden alabilir. Ancak bu işlem, görevleri ile ilgili bir suç sebebi ile hakkında soruşturma veya kovuşturma açılan üyeler hakkında, yargının vereceği kesin hükme kadar uygulanabilir.
  • Merkezî yönetim, Anayasa’da belirtilen amaçlar doğrultusunda kanunda belirtilen esaslar çerçevesinde yerel yönetimler üzerinde idari vesayet yetkisine sahiptir.
  • Yerel yönetimlere görevleri ile orantılı gelir kaynakları sağlanır.

Belediye başkanları, Belediye Kanunu’nda yer alan hüküm nedeniyle seçilerek gelmektedir.

Mahalli idarelerin seçilmiş organlarının, organlık sıfatını kazanmalarına ilişkin itirazların çözümü ve kaybetmeleri konusundaki denetimin yargı yolu ile olması yerindedir. Ancak ile başlayan kısımda, görevleri ile ilgili bir suç sebebi ile hakkında soruşturma veya kovuşturma açılan mahalli idare organları veya bu organların üyelerini, içişleri bakanının geçici bir tedbir olarak, kesin hükme kadar uzaklaştırabilmesi uygulamada zaman zaman sorunlara yol açmış ve bu hükmün yerindeliği tartışmalara neden olmuştur.

Mahalli İdareler Üzerindeki İdari Vesayet Uygulamaları

Anayasamıza göre merkezî idare aşağıdaki amaçlarla kanunlarla belirlenen esas ve usullerle idari vesayet yetkisine sahiptir. Bu amaçlar;

  • Mahalli hizmetlerin idarenin bütünlüğü ilkesine uygun şekilde yürütülmesi
  • Kamu görevlerinde birliğin sağlanması
  • Toplum yararının korunması
  • Mahalli ihtiyaçların gereği gibi karşılanması

olarak belirtilmiştir.

Burada sözü edilen idari vesayet ise; kanun ile belirlenen ve bir kurum üzerinde, o kurumun dışındaki idari makamların denetimine tabi olma hâlini tanımlar. Özel hukuktaki vesayet kelimesi nedeniyle bir rahatsızlık söz konusu ise “idari vesayet” yerine “idari denetim” sözcüklerini kullanabiliriz.

Hassas bir dengede tutulması gereken idari vesayet uygulamalarının belediyeler üzerindeki örneklerini şöyle sıralayabiliriz;

  • Belediye sınırları, belediye meclisinin kararı ve kaymakamın görüşü üzerine valinin onayı ile kesinleşir.
  • Belediye sınırları içinde mahalle kurulması, birleştirilmesi, bölünmesi, adlarıyla sınırlarının tespiti ve değiştirilmesi, belediye meclisinin kararı ve kaymakamın görüşü üzerine valinin onayı ile olur.
  • Bir beldenin adı, belediye meclisi kararı ... ve valinin görüşü üzerine İçişleri Bakanlığının onayı ile değiştirilir.
  • Belediye ihbar ve kıdem tazminatlarının ödenmesi konusunda ... İçişleri Bakanlığının onayı ile borçlanma yapabilir.
  • Belediye ... hizmetlerini Danıştay’ın görüşü ve İçişleri Bakanlığının kararıyla süresi 49 yılı geçmemek üzere imtiyaz yoluyla devredebilir.
  • Yurt içindeki ve İçişleri Bakanlığının izniyle yurt dışındaki belediyeler ve mahalli idare birlikleriyle karşılıklı iş birliği yapabilir.
  • Belediye meclisinin çalışması ve katılımına ilişkin esas ve usuller İçişleri Bakanlığı tarafından çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir.
  • Belediye meclisi kararları en geç yedi gün içinde mahallin en büyük mülki idare amirine gönderilir. Mülki idare amirine gönderilmeyen kararlar yürürlüğe girmez.
  • Belediye meclis üyeliğine seçilme yeterliğinin kaybedilmesi durumunda, valinin bildirmesi üzerine Danıştay tarafından üyeliğin düşmesine karar verilir.
  • Belediye başkanının mazeretsiz ve kesintisiz olarak yirmi günden fazla görevini terk etmesi ve bu durumun mülki idare amiri tarafından belirlenmesi halinde İçişleri Bakanlığının başvurusu üzerine Danıştay kararıyla başkanlık sıfatı sona erer.
  • Belediye başkanlığının herhangi bir nedenle boşalması durumunda vali tarafından belediye meclisinin on gün içinde toplanması sağlanır.
  • Belediye başkanlığının herhangi bir nedenle boşalması ve yeni belediye başkanı veya başkan vekilinin seçiminin yapılamaması durumunda seçim yapılıncaya kadar belediye başkanlığına büyükşehir ve il belediyelerinde içişleri bakanı, diğer belediyelerde vali tarafından görevlendirme yapılır.
  • Norm kadro ilke ve standartları İçişleri Bakanlığı ve Devlet Personel Başkanlığı tarafından müştereken belirlenir.
  • Belediye zabıta teşkilatı ile itfaiye teşkilatının çalışma usul ve esasları... İçişleri Bakanlığı tarafından çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir.
  • Bütçe tasarısı Eylül ayının birinci gününden önce encümene sunulur ve İçişleri Bakanlığına gönderilir.
  • Belediye bütçesi ile muhasebe işlemlerine ilişkin esas ve usuller Hazine ve Maliye Bakanlığı görüşü alınarak, İçişleri Bakanlığı tarafından çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir.
  • Belediyelerin borçlanmaları konusunda, İçişleri Bakanlığı, Hazine ve Maliye Bakanlığının değişik konularda görüşleri veya onayları söz konusudur.
  • Belediyelerin arsa ve konut üretimi ile ilgili görevlerini belirten düzenlemelerin uygulama esasları; İçişleri Bakanlığı ile Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından müştereken hazırlanacak çerçeve yönetmeliğine uygun olarak, belediye meclisleri tarafından çıkarılacak bir yönetmelikle düzenlenir.
  • Belediye, ...hizmetlerini İçişleri Bakanlığının izniyle bütçe içinde işletme kurarak yapabilir.
  • Belediyelerin kamunun mülkiyetinde veya kullanımında olan yerlerde kentsel dönüşüm ve gelişim proje alanı ilan edilebilmesi ve uygulama yapabilmesi Cumhurbaşkanı kararına bağlıdır.
  • Belediyelerin uluslararası teşekkül ve organizasyonlara ....üye olması, ...kardeş kent ilişkisi kurabilmesi için ...önceden İçişleri Bakanlığının izninin alınması zorunludur.
  • Kent konseyinin çalışma usul ve esasları İçişleri Bakanlığınca hazırlanacak yönetmelikle belirlenir.
  • Belediye hizmetlerine gönüllü katılım konusunda, gönüllülerin nitelikleri ve çalıştırılmalarına ilişkin usul ve esaslar İçişleri Bakanlığı tarafından çıkarılacak yönetmelikle belirlenir.
  • Cadde, sokak, meydan, park... benzerlerine ad verilmesi beldeyi tanıtıcı amblem, flama ve benzerlerinin tespitine ilişkin... belediye meclisi kararları, mülki idare amirinin onayı ile yürürlüğe girer.

Mahalli İdare Bankacılığı ve İller Bankası

Mahalli idarelerin merkezî idareye göre sınırlı gelir kaynaklarının olması, buna karşılık yerel hizmetlere olan talebin her geçen gün nitelik ve nicelik olarak artması nedeniyle, kaynak sorunun çözümüne yardımcı olmak amacıyla bir çok ülkede ve ülkemizde mahalli idare bankaları kurulmuştur. Belediye Bankalarının ilkleri olarak, 1401 yılında kurulan Barselona Bankası ile 1408 yılında kurulan Cenova Bankası gösterilmektedir.

Ülkemizde ise İller Bankası 1933 yılında çıkarılan bir kanunla kurulan Belediyeler Bankasının bir devamı olarak 1945 yılında 4759 sayılı Kanun’la kurulmuştur. 4759 sayılı İller Bankası Kanunu, 26.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6107 sayılı “İller Bankası Anonim Şirketi Hakkında Kanun” ile kaldırılmış ve aşağıda esasları açıklanan yeni Kanun devreye girmiştir. Bu Kanun ile özel hukuk hükümlerine tabi, tüzel kişiliğe sahip, anonim şirket statüsünde “İller Bankası Anonim Şirketi” unvanıyla bir kalkınma ve yatırım bankası kurulmuştur. Bankanın kısaltılmış unvanı “İLBANK” olup merkezi Ankara’dadır.

İLBANK’ın görevleri;

  • Ortaklarına kısa, orta ve uzun vadeli her türlü nakdi ve nakdi olmayan kredi açabilir.
  • Faaliyetleri konusunda araştırma, proje geliştirme ve danışmanlık hizmeti yapabilir veya yaptırabilir, teknik yardım verebilir.
  • Bankanın öncülüğünde şirket kurabilir ve devredebilir.
  • Sigorta acenteliği yapabilir.
  • Gerekli izinleri almak kaydıyla yurt içinde ve yurt dışında şube ve temsilcilik açabilir.
  • Yurt içi ve yurt dışı finansman kurumlarıyla işbirliği yapabilir, bunların katıldığı ulusal ve uluslararası kuruluşlara üye olabilir.
  • Yurt içi ve yurt dışı finansman kuruluşları ile para ve sermaye piyasalarından ve her türlü fonlardan kaynak sağlayabilir.
  • Amacının gerçekleşmesine yardımcı olacak her türlü kalkınma ve yatırım bankacılığı işlemlerini yapar.
  • Bakanlık tarafından talep edilen özel projeler ve kentsel altyapı projeleri ile yapım işlerini yapar veya yaptırır.
  • Bankaya kaynak temin etmek üzere, proje kaynağı için herhangi bir borç ve şartlı yükümlülük altına girmemek kaydıyla kâr amaçlı gayrimenkul yatırım projeleri ile uygulamalar yapar veya yaptırır.

Bankanın Genel Kurulu

  • İl özel idarelerini temsil etmek üzere il genel meclisi üyeleri arasından seçilecek yirmi kişiden,
  • Belediyeleri temsil etmek üzere, belediye başkanları arasından her bir ili temsilen seçilecek birer kişiden,
  • İçişleri, Hazine ve Maliye, Çevre ve Şehircilik Bakanlıklarını temsil etmek üzere görevlendirilecek birer kişiden oluşur.

Bankanın Yönetim Kurulu

Bankanın Yönetim Kurulu, Genel Müdür dâhil yedi üyeden oluşur. Dört üye Bakanlık tarafından atanır. İki üye ise belediyeleri ve özel idarelerini temsil etmek üzere Genel Kurula katılan belediye başkanları ve il özel idare temsilcileri arasından İçişleri Bakanlığı tarafından önerilen iki kat aday arasından Genel Kurul tarafından seçilir. Genel Müdür Yönetim Kurulunun doğal üyesidir. Yönetim Kurulu ilk toplantıda, aralarından birer üyeyi başkan ve başkanvekili olarak seçer. Banka, yerel yönetimlerin Kanun kapsamındaki her türlü projelerinde banka, vadesi gelmiş kredi ve diğer alacaklarını ortak idare paylarından tahsil etmeye yetkilidir. İller Bankası; merkezde 17 Daire Başkanlığı, Taşra ’da 18 Bölge Müdürlüğünde toplam 2439 personel ile yerel yönetimlere karşı görev, yetki ve sorumluluğunu en iyi şekilde yerine getirmenin sürekli bir şekilde gayreti içinde olmuştur. İller Bankası 2006-2010 dönemi stratejik planını hazırlama aşamasında, karşılaşacağı fırsatlar, tehditler ile güçlü ve zayıf yönlerini belirleyebilmek için, öncelikle Bankanın en önemli paydaşı olan belediyelere ulaşmıştır. Belediyelere anket formları gönderilmiş ve cevaplanan 899 form üzerinden değerlendirme yapılarak özetle aşağıdaki veriler elde edilmiştir;

  • Belediyelerin Bankadan beklentileri daha çok mali konulardadır.
  • Belediyeler İller Bankası’nın bir kalkınma ve yatırım bankasına dönüşerek dış kredilerde garantör olmasını, dış kredi temininde yardımcı olmasını, danışmanlık yapmasını, teknik destek vererek özerk bir yapıya kavuşturulmasını ve mevzuatının değiştirilmesini istemektedirler.
  • Banka personelinin gösterdiği performans ve teknik beceriden memnunluk duyan belediyeler, yatırım programına alınacak belediye projelerinin belirlenmesinde kriterler ve pay dağıtımında yeni düzenlemeler beklemektedirler.
  • Kanalizasyon ve içme suyu temini belediyelerin en önemli sorunlarını oluşturmakta olup Bankadan bu alanlardaki ihtiyacın karşılanması konusunda yardım beklemektedirler.
  • Yine danışmanlık, imar planı, harita ve proje gibi hizmetler, belediyelerin Bankadan en çok yararlandıkları alanlar olup bu hizmetlerin verilmeye devam edilmesini istemektedirler.

İller Bankası’nın güçlü ve zayıf yönleri ile İller Bankası için fırsat ve tehditlerin neler olduğu, ders kitabınızın 200 ve 201. sayfasında açıklanmaktadır.

Hizmet Yapılan Alanın Uygun Bir Biçimde Belirlenmesi

Mahalli idare birimlerinin hizmet sunmakla görevli oldukları alanın optimal büyüklükte olması, hizmetin başarılı ve etkin bir biçimde yürütülmesinin ön koşuludur. Ancak, Türkiye uygulamasında mahalli idarelerin hizmet alanları belirlenirken genellikle böyle bir yaklaşımdan hareket edilmediği görülmektedir. Örneğin; il sayıları belirlenirken, hizmet alanının büyüklüğü dikkate alınmadan siyasi amaçlarla birçok yer il yapılmış, birçok ilçeye de il olma sözü verilebilmiştir. Bu nedenle, mahalli idarelerin hizmet alanlarının; seçim dönemine yaklaşırken oy hesaplarına dayalı yaklaşımlar yerine, iktisadi kriterlerle belirlenebilecek optimal hizmet alanı belirleme yaklaşımıyla belirlenmesi gereklidir. Bu durumda kaynak israfını azaltan, kaliteli ve yeterli bir düzeyde hizmet üreten mahalli idareler yapısı oluşturulabilecektir.

İdareler Arasındaki Görev Bölüşümü Sorunları

13 Ocak 2005 tarihinde kabul edilen 5286 sayılı Kanunla, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü kaldırılmış, köye yönelik hizmetler 30.03.2014 tarihine kadar İstanbul ve Kocaeli’nde Büyükşehir Belediyelerince, 30.03.2014 tarihinden sonra da bütün büyükşehirlerde büyükşehir belediyelerince diğer illerde ise il özel idarelerince yerine getirilmiştir. Bu durumda bazı hizmetleri her yönetim kendisi yapmak isterken bazılarını da diğer yönetim birimi yapsın yaklaşımı içinde olabilmektedir. Ayrıca, yerel yönetimlerin kendi içinde de görev paylaşımı sorun olabilmektedir. Örneğin, büyükşehir belediyeleri ile ilçe belediyeleri arasında görevlerin üstlenilmesinde zaman zaman uyuşmazlıkların doğduğu gözlenmektedir.

İdareler Arasındaki Gelir Bölüşümü Sorunları

Kamu kesiminde yer alan merkezî yönetim ve mahalli idarelerin gelirlerinin alındığı kaynağın (millî gelir diyebiliriz) aynı olduğu hatırlanırsa, yönetimler arasında bölüşümün gereği ve önemi iyi anlaşılacaktır.

Her yönetim birimine ayrı ayrı gelir toplama yetkisinin verilmesi hâlinde doğabilecek sorunları gidermek için çoğunlukla merkezî yönetim aracılığı ile çeşitli gelirler toplanmakta ve yerel yönetimlere dağıtılmaktadır.

Bazı belediye vergilerinde, tahsil edilen vergi hasılatından belirlenmiş bir oranın, Kültür ve Turizm Bakanlığı’na aktarılması, büyükşehir belediyesi ile ilçe belediyeleri arasında toplanan gelirlerin bir kısmının birbirlerine aktarılması gibi düzenlemeler karmaşa yaratabilmektedir.

Genel bütçe vergi gelirlerinden pay verme usulünde de belediyelere pay verilirken, gelişmişlik endeksine göre yapılan pay dağıtımının etkisi nüfus kriterine göre artırılmalıdır.

Bölgeler Arasındaki Eşitsizlikler

Yüzölçümü büyük her ülkede olduğu gibi, ülkemizde de bölgeler arası eşitsizlik önemli bir konudur. Ülkemizde bazı yörelerin, doğal güzellikleri ve bu sayede gerek iç gerekse dış turizmle yoğunluk yaşaması, bazı bölgelerin kış şartlarında yoğun karla mücadele yapması, vergi kapasiteleri, beşerî sermaye birikimleri diğer yörelerle kıyaslandığında farklılıklar göstermektedir. Bu durum belli mahallerde sağlanacak gelirler arasında da farklılıklar yaratır. Örneğin; ilan ve reklam vergisi, eğlence vergisi ve emlak vergisi gibi birçok vergide bu durumu gözlemlemek mümkündür. Eşitsizlikleri tam olarak gidermek mümkün olmasa bile, azaltmak için, merkezî yönetimin farklı bölgelere farklı aktarımlar veya doğrudan yatırımları kaçınılmaz olmaktadır.

İdareler Arasındaki Koordinasyon Eksikliği

Merkezî yönetim ile mahalli idare birimleri arasında, büyükşehirlerde büyükşehir belediyesi ile ilçe belediyeleri arasında veya mahalli idare sınırları içinde altyapıyı etkileyen hizmetleri olan özel kuruluşlar arasında bir koordinasyonun olmaması nedeniyle ortaya çıkan olumsuzluklar vatandaşların sık sık konuştuğu ve yakındığı konular olmaktadır. Örneğin, telefon idaresinin bozduğu asfaltta açtığı hatlarda işi bitince geç de olsa yeniden asfalt yapılmaktadır. Daha sonra aynı sokak ya da caddenin farklı veya aynı tarafta tekrar kazıldığı su, gaz, kablo tv, kanalizasyon, elektrik hatlarının yer altına alınması gibi birçok konuda birbirinden habersiz değişik zamanlarda hizmet yapıldığı görülebilmektedir. Bu durumun, yarattığı çevre kirliliği, çamur, devamlı yama yapılan asfalt, gürültü ve görüntü kirliliği gibi doğrudan veya dolaylı büyük ekonomik kayıplara yol açabilmektedir.

Yerel Demokrasiyi Sağlamada Yaşanan Sorunlar

Tarihsel kökeninde yerel yönetim bulunan demokrasi kavramını yerel yönetimsiz yapılandırmak ve geliştirmek mümkün değildir. Günümüzde demokratikleşme arayışları, merkezî denetim ve düzenlemeleri en aza indirmeyi ve yönetimde etkinliği, halka dönüklüğü ve esnekliği gerçekleştirmeyi, yurttaşlara güç ve yetki, seçme olanağı ve fırsat vermeyi ve yerel yönetimlerin bütün olarak güçlendirilmesi ve rolünün arttırılmasını amaçlamaktadır. Türkiye’de, seçmen beş yılda bir seçimini yaparak görevini tamamlamış bir düzende demokrasiyi bilmektedir. Esasında, özellikle yerel yönetimlerde her an çeşitli uygulama biçimleriyle sesini her an yöneticilere duyurma, kararlarda etkili olma şansı vardır.

Yerel demokrasiyi geliştirme yollarından bazıları şöyledir:

  • Geri çağırma: Yurttaşların, seçilmiş kamu yetkililerinin, görev süreleri dolmadan bu görevlerine son verebilmeleri hakkına sahip olmaları anlamındadır. Geri çağırma, Dünya’nın belirli demokratik uygulamalarında karşılaşılan ve kamuoyuna duyarlılığı ve hesap vermeyi sürekli ve etkin kılıcı bir yöntem olarak geliştirilmiştir.
  • Halk Toplantıları: Kamuoyunu bilgilendirmek ve yöneticilere kamunun düşünce, duygu ve isteklerini iletebilmek amacıyla başvurulan geleneksel bir yöntemdir. Bu toplantılar yetkililerce daha da geliştirilerek temel düzenlemelerin ve önemli kararların alınmasına katkıda bulunan bir niteliğe kavuşturulabilir.
  • Ombudsman: “Yurttaş avukatı” ya da “halk hakemi” adlarıyla da anılan ombudsman, yerel yönetimlerde önemli bir işleve sahiptir. Yerel ombudsman, yerel topluluk üyelerinin, yerel yönetimden herhangi bir şikâyetleri olduğunda (örneğin, hizmetin gereği gibi yada hiç yerine getirilmemesi, haksızlığa uğrama vb.) konunun incelenip değerlendirilmek üzere başvuracağı makamdır.
  • Proje Demokrasisi: Çevre, yol, su, sağlık, konut, tüketiciyi koruma gibi yerel projelerin, ilgili yerel topluluk üyelerinin, bu projelerin planlama ve uygulamalarına katkıda bulunabilmeleri durumunda çok daha yerinde ve etkin programlara dönüşebilecekleri kuşkusuzdur.

Belediye Gelirlerinin Haciz Edilebilmesi ile İlgili Sorunlar

Zaman zaman medya organlarında, bir belediyenin borcuna karşılık, hizmet verdiği bina ve/veya araçlarına ve diğer gelirlerine haciz konulduğuna ilişkin haberler görülmektedir. 5393 sayılı Belediye Kanunu’nda “Belediyenin proje karşılığı borçlanma yoluyla elde ettiği gelirleri, şartlı bağışlar ve kamu hizmetinde fiilen kullanılan malları ile belediye tarafından tahsil edilen vergi, resim ve harç gelirleri haczedilemez. İcra dairesince haciz kararı alınmadan önce belediyeden borca yeter miktarda haczedilebilecek mal göstermesi istenir. On gün içinde yeterli mal beyan edilmemesi durumunda yapılacak haciz işlemi, alacak miktarını aşacak şekilde yapılamaz” hükmü bulunmaktadır.

Mahalli İdarelerde Mali Kural Uygulaması

Özellikle son yıllarda, maliye politikası alanında bütçe dengesinin önemi tartışılırken “mali kural” kavramı üzerinde durulması gereken bir konu olmuştur. Gerek merkezî idare gerekse mahalli idareler düzeyinde denk bütçe yükümlülükleri, borçlanma ve harcamaların sınırlandırılması gibi bir dizi kuralları içeren mali kural, ülkelerin çoğunda yaşanan kamu borcu artışı karşısında önemli bir konu olmuştur. Mali kuralın tanımını şu şekilde yapmak mümkündür. Mali kural; bütçe dengesi, borçlanma, harcama ya da vergilendirme gibi mali göstergeler üzerinde belirli bir sınırlama tesis edilerek maliye politikası üzerinde yasal ya da anayasal çerçevede kısıtlayıcı kuralların getirilmesidir. Bu kurallar;

  • Türkiye’de mahalli idarelerin hazine garantili dış borç stokunda önemli artışlar söz konusu olunca, mali kuralın mahalli idareler düzeyinde ele alınıp uygulanması önem kazanmıştır.
  • Uluslararası ticari bankalardan doğrudan hazine garantisi olmaksızın alınan borçların ödenememesi durumu da alacaklı bankaların merkezî idareye başvurmaları gibi sonuçlar doğurmuştur. İç borçlanma konusunda da bazı sıkıntılar doğunca, mahalli idarelerin hazine garantili dış borçları ve iç borçlanma konusunda kısıtlamalar getirilmiştir.