MEDENİ HUKUK I - Bölüm 10: Mirasın Açılması ve Mirasın Paylaşılması Özeti :
PAYLAŞ:Bölüm 10: Mirasın Açılması ve Mirasın Paylaşılması
Mirasın Açılması ve Mirasın Paylaşılması
Mirasın Açılması
Mirasın Açıldığı An
Miras hukukunun amacı mirasbırakanın ölümünden önce sahip olduğu mal varlığını mirasçılarına en kısa sürede paylaştırabilmektir. Mirasbırakanın ölümüyle birlikte birden fazla mirasçı olduğu takdirde onlar arasında bir miras ortaklığı kurulur ve kendilerine intikal eden malvarlığı üzerinde tüm miras ortakları elbirliği ile malik olur. Elbirliği mülkiyeti birden çok kişinin bu tarz mülkiyete konu olan eşya üzerinde paylara sahip olmadan birlikte tasarruf edebilmelerini konu alan mülkiyet çeşididir.
Miras, mirasbırakanın ölümüyle açılır. Dolayısıyla mirasın açılmasının ön koşulu mirasbırakanın ölmesidir. Ayrıca, mirasbırakanın gaipliğine karar verilmesi ve ölüm karinesi hali de mirasın açılmasına sebep olur.
Miras, mirasbırakanın yerleşim yerinde açılır.
Mirasçılık ehliyeti, bir kimsenin yasal mirasçı veya atanmış mirasçı ya da vasiyet alacaklısı olabilme durumuna sahip olmasıdır. Medeni kanun, bir kimsenin mirasçılık ehliyetine sahip olmasını aşağıdaki şartlara bağlamıştır:
Sağ olmak
Mirasa ehil olmak
Mirastan yoksun bulunmamak
Sağ olmak: Mirasçı olabilmek için mirasbırakanın ölüm anında sağ olmak şarttır. Mirasın açıldığı anda sağ olan mirasçı sonradan ölürse, onun miras hakkı kendi mirasçılarına kalır. Aynı anda ölen veya hangisinin daha önce öldüğü ispat edilemeyen ve bu durumda aynı anda öldüğü kabul edilen kişiler birbirlerinin mirasçısı olamazlar. Cenin ana rahmine düştüğü andan itibaren mirasçı sayılır (sağ doğmak koşuluyla). Ayrıca, miras açıldığı anda henüz var olmayan bir kimseye artmirasçı veya art vasiyet alacaklısı olarak, tereke veya tereke malı bırakılabilir. Mirasbırakan tarafından önmirasçı atanmamışsa, yasal mirasçı, önmirasçı sayılır.
Mirasa ehil olmak: Mirasa ehil olmak, mirasçının hak ehliyeti sahibi olması anlamına gelmektedir. Sadece hak ehliyetine sahip olan gerçek veya tüzel kişiler mirasçı olabilir. Tüzel kişiler yasal mirasçı olamazlar ancak iradi mirasçı olmaları mümkündür.
Mirastan yoksun bulunmamak: Mirastan yoksunluk, Medeni Kanun ile sayılan sebeplerden birinin gerçekleşmesi halinde, mirasçının miras dışı kalması anlamına gelmektedir. Medeni Kanun’un 578. maddesine göre aşağıdaki kimseler, mirasçı olamayacakları gibi; ölüme bağlı tasarrufla herhangi bir hak da edinemezler:
a) Mirasbırakanı kasten ve hukuka aykırı olarak öldüren ve öldürmeye teşebbüs edenler,
b) Mirasbırakanı kasten ve hukuka aykırı olarak sürekli şekilde ölüme bağlı tasarruf yapamayacak duruma getirenler,
c) Mirasbırakanın ölüme bağlı bir tasarruf yapmasını veya böyle bir tasarruftan dönmesini aldatma, zorlama veya korkutma yoluyla sağlayanlar ve engelleyenler,
d) Mirasbırakanın artık yeniden yapamayacağı bir durumda ve zamanda ölüme bağlı bir tasarrufu kasten ve hukuka aykırı olarak ortadan kaldıranlar veya bozanlar.
Bu sebeplerden birisinin olması durumunda herhangi bir mahkeme kararı veya mirasbırakanın işlemine gerek kalmaksızın kişinin mirasçılık ehliyeti mirasbırakandan önce ölmüş gibi ortadan kalkar. Mirastan yoksunluk, yalnızca yoksun olanı etkiler. Mirastan yoksun olanın alt soyu, mirasbırakandan önce ölen kimsenin alt soyu gibi mirasçı olur. Mirastan yoksunluk, mirasbırakanın affıyla ortadan kalkar.
Mirasçılık Belgesi**: Mirasçıların mirasçılık sıfatlarını ispata yarayan ve bu sıfatla miras ve hakları üzerinde yetki sahibi olmalarını sağlayan belgeye mirasçılık belgesi (eski adıyla, veraset senedi) denir.
Mirasçılık belgesi kesin nitelik taşımamaktadır. Bu yüzden, ancak bütün mirasçılar bir araya gelerek miras hakkında oy birliği ile karar verebilirler.
Mirasın Kazanılması
Miras açıldıktan sonra bütün mal varlığı, haklarıyla be borçlarıyla birlikte, mirasçıların haberi olmasa da kendiliğinden onların üzerine intikal eder. Buna “külli halefiyet ilkesi” denir. Bu ilkeye göre mirasçı mirasla beraber borçları da devralır. Borçlardan sorumlu olmak istemeyen mirasçı, mirası ancak bütün halinde reddedebilir.
Mirasın açılmasıyla kanun mirasçılara dört farklı hak tanımıştır:
Mirasın kabulü
Mirasın reddi
Terekenin defterinin tutulması
Resmi tasfiye
Mirasın kabulü: Bu hakkın seçilmesi için bir davranışta ya da irade açıklamasında bulunmaya gerek yoktur.
Terekenin defterinin tutulması ve resmi tasfiye: Terekenin durumunun bilinmediği hallerde, mirasçılar tereke defterinin tutulmasını ve son olarak da resmi tasfiyeyi isteyebilir.
Defter tutma ya da resmi tasfiyeyi istemek için mirasçıların terekeyi kabul ya da ret etmemiş olması gerekir. Defter tutma istemi bir aylık hak düşürücü süreye bağlıdır ve sulh hukuk mahkemesinden istenir. Bu suretle terekenin aktif ve pasifleri belirlenmiş olur. Defter tutma görevlisi mirasbırakandan alacaklı olanları bu alacaklarını deftere kaydettirmeye davet eder. Defter tutma işleminin tamamlanmasıyla mirasçılar mirası kabul edebilirler, reddedebilirler, tutulan defter gereğince kabul edebilirler veya resmi tasfiye isteyebilirler. Mirasın tutulan defter gereğince kabul edilmesinin en önemli sonucu, mirasçıların deftere kaydedilmeyen borçtan sorumlu olmamasıdır.
Resmi tasfiye mirasçılar bakımından mirasın açılmasının ağır bir sonucudur. Terekeye ait aktif ve pasifi belirleyip borçları ödemek üzere sulh hukuk mahkemesince bir tasfiye memuru atanır ve tüm işlemler bu memur tarafından gerçekleştirilir. Terekenin aktifi pasifini karşılayacak durumda ise olağan tasfiye; değilse iflas yolu ile tasfiyeye karar verilir.
Mirasın reddi: Mirasın reddi yasal mirasçılar ile iradi mirasçılardan atanmış mirasçılara tanınmış önemli bir imkândır. .Miras, açık ret ve ret karinesi (zımni ret) olmak üzere iki farklı şekilde reddedilebilir.
Ret karinesi gereğince, ölümü tarihinde mirasbırakanın ödemeden aczi açıkça belli veya resmen tespit edilmiş ise, miras reddedilmiş sayılır. Bu durumda mirasçıların mirası ret için herhangi bir davranışta bulunması beklenmez, ancak mirasçılar mirası kabul etmek istedikleri zaman bu isteklerini belirtmeleri gerekir.
Açık ret durumunda ise, mirasçılar mirası, mirasçı olduklarını öğrendikleri andan itibaren üç ay içinde reddedebilirler. Üç aylık süre bir hak düşürücü süre niteliğindedir. Mirasın reddi, mirasçılar tarafından sulh hukuk mahkemesine sözlü veya yazılı beyanla yapılır. Reddin kayıtsız ve şartsız olması gerekir
Kendisine belirli mal bırakılmış vasiyet alacaklısının mirası reddi mümkün değildir. Bu kurumdan yararlanmasına da gerek yoktur. Vasiyet alacaklısı külli halef olmayıp, cüz’i haleftir ve miras borçlarından dolayı sorumluluğu yoktur. Aynı zamanda kendisine bırakılan belirli malla ilgili şahsi talep hakkına sahiptir. Kendisine bırakılan malı istemediği takdirde bu talep hakkını kullanması yeterli olacaktır.
Miras Ortaklığı**: Birden fazla külli halef niteliğindeki mirasçıların paylaşıma kadar oluşturduğu topluluğa “miras ortaklığı” denir. Miras ortaklığında paylaşma anına kadar tereke üzerinde ortaklığı oluşturan tüm mirasçıların elbirliği halinde mülkiyet hakkı vardır. Bu durumda tereke üzerinde ancak bütün mirasçılar birlikte tasarrufta bulunabilirler. Yukarıda sözü geçen vasiyet alacaklısı miras ortaklığında yer almaz.
Miras ortaklığı kendiliğinden oluşur ve mirasçıların bu ortaklıkta yer alması bir kanun hükmüne dayanır. Miras ortaklığının tüzel kişiliği yoktur. Bu ortaklık geçici nitelik taşır ve tasfiye ile sona erer.
Hukuken, miras paylaşımı konusunda oy birliğinin oluşmadığı durumlarda elbirliği mülkiyeti paylı mülkiyete dönüştürülebilir.
Gaiplik Halinde Mirasçılık:
Gaiplik, ölüm haricinde gerçek kişiliği sona erdiren hallerden biridir. Gaiplik TMK. m. 32 vd. da düzenlenmiştir. TMK. m. 32’ye göre, “Ölüm tehlikesi içinde kaybolan veya kendisinden uzun zamandan beri haber alınamayan bir kimsenin ölümü hakkında kuvvetli olasılık varsa, hakları bu ölüme bağlı olanların başvurusu üzerine mahkeme bu kişinin gaipliğine karar verebilir”.
Gaibin mirası teminat karşılığında mirasçılara verilir. Bu teminat; ölümüne olası gözle bakılacak halde kaybolma için 5 yıl, uzun süreden beri haber alınamama hali için 15 yıl ve her halde en çok gaibin 100 yaşına varmasıdır. Bu süreler geçtikten sonra miras kesin olarak kazanılır. Gaip daha sonra ortaya çıkarsa veya üstün hak sahibi olduklarını ileri sürenler bu sıfatlarını ispat ederlerse, mirası teslim almış olanlar, aldıkları malları zilyetlik kuralları uyarınca geri verirler.
Mirasın Paylaşılması
Mirasın paylaşılmasının biri geniş diğeri dar olmak üzere iki anlamı vardır. Geniş anlamda mirasın paylaşılması miras ortaklığına son vermek için gereken tüm tasfiye işlemlerini kapsayan uzun bir süreci anlatır. Bu süreçte miras paylarının oluşturulması, payların mirasçılara özgülenmesi, borçların ödenmesi, oluşturulan payların mirasçılara devri gibi aşamalar bulunmaktadır. Dar anlamda paylaşma ise, gerçekleştirilen tasfiye işlemleri sonunda, mirasın mirasçılar arasında bölüştürülerek onların ferdi mülkiyetine geçirilmesidir.
Paylaşmayı İsteme Hakkı: Mirasçılar, mirasın kendi aralarında ne zaman ve nasıl paylaşılacağını her zaman ve serbestçe belirleyebilirler. Ortaklardan herhangi biri, ortaklığı kanunen sürdürmekle yükümlü olmadıkça, mirasın paylaşılmasını dilediği zaman isteyebilir.
Mirasçılardan herhangi birinin isteği üzerine hâkim, mirasın tamamını her birini göz önünde tutarak, olanak varsa taşınmazlardan her birinin tamamının bir mirasçıya verilmesi suretiyle paylaştırmayı yapar. Mirasçılara verilen taşınmazların değerleri arasındaki fark para ödemesi yoluyla giderilerek miras payları arasında denkleştirme sağlanır.
Paylaşmanın Cenin Nedeniyle Ertelenmesi: Miras açıldığı zaman, mirasçı olabilecek bir cenin varsa, paylaşma doğuma kadar ertelenir. Annenin ihtiyacı varsa, doğuma kadar giderlerin karşılanmasının terekeden sağlanmasını isteyebilir. Cenin sağ ve tam doğduğunda artık mirasçı sayılacaktır.
Elbirliği Mülkiyetinin Paylı Mülkiyete Dönüştürülmesi: Miras ortaklarından herhangi biri, miras ile ilgili elbirliği mülkiyetinin paylı mülkiyete dönüştürülmesini istediğinde, herhangi bir haklı itiraz gelmemesi durumunda, elbirliği mülkiyetinin paylı mülkiyete dönüştürülmesine hâkim tarafından karar verilir.
Paylaşmanın Şekli: Yasal mirasçılar, gerek kendi aralarında, gerek atanmış mirasçılarla birlikte mirası aynı kurallara göre paylaşırlar. Aksine düzenleme olmadıkça mirasçılar, paylaşmanın nasıl yapılacağını paylaşmada serbesti ilkesi gereğince serbestçe kararlaştırırlar. Tereke mallarına zilyet olan veya mirasbırakana borçlu olan kişiler, paylaşma esnasında bu konuda eksiksiz bilgi vermekle yükümlüdürler.
Mirasbırakan, ölüme bağlı tasarrufuyla paylaşmanın nasıl yapılacağı ve payların nasıl oluşturulacağı hakkında kurallar koyabilir. Bu kurallar, mirasbırakan tarafından kastedilmemiş olan bir eşitsizlik halinde payların denkleştirilmesi olanağı saklı kalmak koşuluyla mirasçılar için bağlayıcıdır.
Açılmış mirasta bir mirasçının payını devralmış veya haczetmiş olan ya da elinde mirasçıya karşı alınmış borç ödemeden aciz belgesi bulunan alacaklı, hâkimden bu mirasçının yerine paylaşmaya katılmak üzere bir kayyım atanmasını isteyebilir.
Mirasçıların hepsi, kanunda aksi bir hüküm bulunmadıkça, miras üzerinde eşit haklara sahiptirler. Mirasçılar, mirasbırakan ile aralarındaki ilişkiler hakkında paylaşmanın eşitliğe ve adalete uygun olması için göz önüne alınması gereken bütün bilgileri birbirlerine vermekle yükümlüdürler. Mirasçılardan her biri, tereke borçlarının paylaşmadan önce ödenmesini veya güvenceye bağlanmasını isteyebilir
Mirasın pay edilmesi konusunda, mirasçılar arasında anlaşma sağlanamazsa; hâkim konuyla ilgili karar verirken yerel adetleri, mirasçıların kişisel durumlarını ve çoğunluğun arzusunu göz önünde bulundurur. Bu özgüleme mirasçıların anlaşması koşuluyla yapılır. Halen anlaşma sağlanamazsa hâkim tarafından kura çekilir.
Değerinde önemli azalma olmadan bölünemeyen miras, mirasçılardan birine tahsis edilir. Herhangi bir anlaşma sağlanamazsa, o mal satılır ve değeri bölüşülür.
Eşlerden birinin ölümü halinde tereke malları arasında ev eşyası veya eşlerin birlikte yaşadıkları konut, yani aile konutu varsa; sağ kalan eş, bunlar üzerinde kendisine miras hakkına mahsuben mülkiyet hakkı tanınmasını isteyebilir. Aile konutu eşlerin varsa çocukları ile birlikte yaşadığı aile ilişkilerinin merkezi haline getirdikleri yerdir.
Miras Paylaşma Sözleşmesi: Mirasın paylaşılması konusunda mirasçılar arasında anlaşma sağlanamazsa, mirasın bölünmesi için dava açılır ve pay edilme hâkim tarafından gerçekleştirilir.
Ancak bu dava süreci uzun olduğundan ve aile bireyleri arasında telafisi zor sorunlara yol açtığından; miras hukuku tarafından, mirasçıların anlaşarak paylaşmaya gitmeleri arzulanır. Bunun için gerekli olan hukuki işlem mirasçıların paylaşma sözleşmesi yapmalarıdır.
İki türlü miras sözleşmesi vardır:
Elden paylaşma
Yazılı miras paylaşma
Elden paylaşmada mirasçılar kendi aralarında payları oluşturup birlikte hareket ederek paylaşımı gerçekleştirirler.
Yazılı sözleşmede ise nasıl ve ne şekilde paylaşıma gideceklerini yazılı bir sözleşme halinde düzenlerler. Bu tür paylaşma, elden paylaşmanın aksine hemen icra edilmemektedir.
Her iki tür miras paylaşma sözleşmesi bakımından da külli halef olan tüm mirasçıların oybirliği şarttır. Mirasçılar istedikleri takdirde terekenin tamamen veya kısmen paylaşılması da mümkündür. Bunun yanında miras hukukunda istenen mümkün olduğunca tereke mallarının aynen paylaşılmasıdır. Ancak aynen paylaşma sağlanamadığı takdirde mallar satılıp bedeli mirasçılar arasında miras paylarına göre paylaşılacaktır.