MEDENİ HUKUK II - Ünite 6: Borçlar Hukuku Özel Hükümler Genel Bilgiler-Satış ve Bağışlama Sözleşmeleri Özeti :
PAYLAŞ:Ünite 6: Borçlar Hukuku Özel Hükümler Genel Bilgiler-Satış ve Bağışlama Sözleşmeleri
Borçlar Hukukunun Özel Hükümleri Hakkında Genel Bilgiler
Borçlar Kanunu insanlar arasındaki özel borç ilişkilerini belirler. Bu ilişkilerin çoğu sözleşme olmakla birlikte havale, vekâletsiz iş görme gibi konularda düzenlenmiş bulunmaktadır. Borçlar Kanunu’na göre sözleşmeleri amaçları bakımından şu şekilde sıralayabiliriz. Devir amacı güden sözleşmeler, iş görme amacı güden sözleşmeler, saklama borcu doğuran sözleşmeler, güvence borcu doğuran sözleşmeler, sonuçları tarih ve tesadüfe bağlı (rizikolu) sözleşmeler ve ortaklık sözleşmeleridir. Kimi zaman sözleşenler, zaten mevcut ya da gelecekte doğması muhtemel bir borcu güvence altına almayı amaçlarlar. Alacaklı için de. alacağının ifa edileceğine dair güven yaratmaya yönelen bu gibi durumlarda güvence borcu doğuran sözleşmelerden söz edilir. Bunlar, kefalet, ceza koşulu (cezaî şart), üçüncü kişinin edimini üstlenme, rehin gibi sözleşmelerdir. Bunlardan kefalet, ceza koşulu, rehnin varlık ve geçerlilikleri güvence altına aldıkları (asıl) borçla sıkı sıkıya bağımlı olduğu için bağımlı (fer’î) borç yaratırlar. Buna karşılık, üçüncü kişinin edimini üstlenme ve en yaygın bilinen örneği olan garanti sözleşmesi, asıl borçtan bağımsız borç doğururlar. Ceza koşulu bizzat borçlu tarafından; kefalet ve üçüncü kişinin edimini üstlenme ile bunun görünümü olan garanti sözleşmesi yalnız üçüncü kişi; rehin ise, borçlu ya da üçüncü kişi tarafından sağlanabilen güvencelerdir. Nihayet, taşınır, taşınmaz ve ticarî işletme rehni gibi türleri olan rehin aynî (bir malın değeriyle) güvenceler olduğu halde, diğerleri kişisel (şahsî) güvencelerdir. Böylelikle, alacaklı güvenceye başvurmasının koşullan meydana geldiğinde, aynî güvencelerde, alacağını öncelikle güvenceyi oluşturan belirli bir malın ya da ticarî işletmenin cebri icra yoluyla satışından elde edilen bedelinden almalıdır. Oysa kişisel güvencede, alacaklı, güvence vereni kişisel olarak sorumlu tutar. Kişisel güvence veren, alacaklıya karşı belirli bir malla değil, tüm malvarlığıyla sorumludur.
Borçlar Kanunu’nda düzenlenen kumar ve bahis, ömür boyu gelir ve ölünceye kadar bakım sözleşmeleri ile Türk Ticaret Kanunu (TTK)’nda düzenlenen sigorta sözleşmesi sonuçları talih ve tesadüfe bağlı (rizikolu) sözleşmeler olarak sınıflandırılmaktadır. Bunların ortak özelliği sözleşenlerden birinin kapsamını başlangıçta bilmediği bir borcu üstlenmesidir. Örneğin bakım ve/veya destek sağlama yükümlenilen ölünceye kadar bakım sözleşmesinde bakım borçlusu alacaklının kalan ömrü boyunca kendisine bakmayı, konut, cep harçlığı sağlamayı, hastalığında sağlık giderlerini karşılamayı üstlenmiş olur, ama alacaklının ömrünün uzunluğunu, böylelikle edimleri ne kadar süre boyunca ifa edeceğini bilmez.
Bir mal ya da hakkın kökünü devretmeyen, sadece onu alacaklının kullanmasına terk etme borcu yükleyen sözleşmelere kullandırma borcu doğuran sözleşmeler denilmektedir. Bunlar, kira, kullanım ödüncü (ariyet), tüketim ödüncü (karz) ve fînansal kiralamadır. Bir miktar para karşılığı konusunu kullandırma borcu yükleyen kira baştan ve mutlak ivazlı tip olarak kullanım ve tüketim ödüncünden ayrılmaktadır. Kullanım ödüncü ivazsızlık, tüketim ödüncü ise ivazlı ya da ivazsız olarak kurulabilme seçenekliliği bakımından diğerlerinden farklılaşmaktadır. Tüketim ödüncü, ödünç konusunun mülkiyetini ödünç alana geçirmesi bakımından daha özgün bir tipe dönüşmektedir. İvazlı ve kiracıya öncelikli satın alma yetkisi tanıyan fînansal kiralama ise, hakkında özel hükümler içeren 28.6.1985 tarih ve 3226 sayılı Finansal Kiralama Kanunu (FKK) kapsamında uygulama bulmaktadır.
Diğer kimi sözleşmeler için ise, saklama borcu doğuran sözleşmeler denmektedir. Bu sözleşmeler, esas itibariyle bir taşınır malın belirli bir güvenilir yerde saklanmasını ve korunmasını borçlandırırlar. Bunlar saklama (vedia), ardiye, konaklama yeri, garaj, otopark ve benzeri yerleri işletenlere bırakma (otelciye ve hancıya tevdi) sözleşmeleridir. Bir taşınmazın saklanması ve korunmasını amaçlayan sözleşenler, bu amaca ancak, böyle bir amacın izlenmesine de izin veren vekâlet sözleşmesiyle ulaşabilirler.
Borçlar Hukuku’na özgü tip özgürlüğü sayesinde taraflar Borçlar Kanunu’nun emredici hükümlerine aykırı olmamak koşulu ile, Borçlar Kanunu’nda düzenlenen sözleşmeler dışında istedikleri tip ve içerikte sözleşmeler yapabilirler. Hukuksal dayanağını tip özgürlüğünde bulan bu sözleşmelere İsimsiz Sözleşmeler denir. İsimsiz Sözleşmeler ise; kendilerine özgü yapısı olan sözleşmeler, karma yapılı sözleşmeler ve bileşik yapısı olan sözleşmeler olmak üzere üç bölüme ayrılır.
- Kendilerine özgü yapısı olan sözleşmeler
- Karma yapılı sözleşmeler
- Bileşik yapısı olan sözleşmeler
Satış Sözleşmesi
Satış sözleşmesi, kişiler arasında satıcının satılan şeyin zilyetliğini ve mülkiyetini ya da bir hakkı tam olarak devretmeyi borçlanması karşılığında alıcının bir miktar para (bedel) ödemeyi ya da borçlanmayı kabul ettiği bir sözleşmedir. Satış sözleşmesi taraflar arasında oluşturulan satılan ile bedelin değişimini belirleyen bir anlaşmadır. Satış sözleşmesinin temel özellikleri, rızaî (tarafların iradelerinin uyuşması yeterli), illî (sebebe bağlı), anî edimli, ivazlı ve borçlandırıcı bir sözleşme olmasıdır. Bu sözleşme satıcı için bir eşyanın mülkiyetini ya da diğer bir hakkı kökten devir borcu doğurur. Ama sadece borç doğurur; sözleşme, mülkiyeti alıcıya geçirmez. Alıcının borcu ise, her zaman, bir miktar para borcudur. Bu haliyle, satış, tam iki tarafa borç yükleyen sözleşmelerdendir.
Yarar ve hasarın alıcıya geçişi taşınırlarda zilyetliğin devrine bağlanmıştır. Alıcının zilyetliği devralmada temerrüdü, zilyetliğin devrine eş değerde görülerek, hasarın alıcıya geçişini sağlar kabul edilmiştir. Yasal ifa yerinden başka bir yerde ifanın kararlaştırıldığı mesafe satışlarından gönderme suretiyle satışta, hasar, satılanı üçüncü kişi taşıyıcıya teslim anında götürme suretiyle satışta ise alıcının yerleşim yerinde satılanın alıcıya ifaya sunulması anında alıcıya geçer. Taşınmaz satışında hasarın alıcıya geçişinin tapu siciline tescile bağlı olduğu açıkça düzenlenmiştir.
Satış Sözleşmesi’nin değişik türleri mevcuttur.
- Taşınır Malın Satımı
- Taşınmaz Malın Satımı
- Numune Üzerine (Beğenme Koşulu ile) Satış
- Mülkiyeti Saklı Tutma Koşulu ile Satış
- Kısmi Ödemeli Satışlar
- Artırma Yolu ile Satış
olarak 6 başlıkta sınıflandırabiliriz.
Tarafların Hak ve Borçları:
Satış, tam iki tarafa borç yükleyen bir sözleşmedir. Bu özelliği nedeniyle, bir tarafın hakkı diğerinin borcunu oluşturmaktadır.
Satıcının en önemli borcu satılanın zilyetlik ve mülkiyetini devretmek veya tam hak sağlamak, yan borçları ise satılanı koruma (muhafaza) borcu, taşıma giderlerini (masraflarını) ödeme borcu, teslim giderlerini (masraflarını) ödeme borcu, sağlama (tedarik / temin) borcu, aydınlatma borcu (yükümlülüğü) ve zapttan ve ayıptan sorumluluktur. Bunlardan zapttan ve ayıptan sorumluluk önemi nedeniyle daha ayrıntılı ele alınmalıdır.
Zapttan sorumluluk, üçüncü kişinin, satış akdinin kurulduğu sırada mevcut bir üstün hak sebebiyle satılanı alıcının elinden almasından veya onu mülkiyet hakkından doğan bazı yetkileri kullanmaktan yoksun bırakmasından satıcının sorumlu olmasıdır. Zapttan sorumluluğun maddî koşulları şunlardır: Mal alıcıya teslim edilmiş olmalıdır. Teslim öncesi üçüncü kişi el koymuşsa, alıcı satıcıya TBK 112 vd.na dayanır. Sözleşme geçersiz ise, zapttan sorumluluk doğmaz. Üçüncü kişinin zapta olanak veren hakkı en geç sözleşmenin kuruluşu anında doğmuş olmalıdır. Alıcı, zapt tehlikesini sözleşmenin kuruluşunda bilmemelidir. Zapttan sorumsuzluk anlaşması bulunmamalıdır. Sorumsuzluk anlaşması, satıcının üçüncü kişinin üstün hakkını gizlemiş olması halinde kesin hükümsüzdür. Tam zapt halinde, sözleşme kendiliğinden sona ermiş olur. Bu durumda alıcı, satıcıdan, malın bedelinden elde ettiği ya da elde etmeyi ihmal ettiği ürünler indirildikten sonra ödediği bedelin faiziyle birlikte geri verilmesini isteme hakkı sahibidir. Kısmî zaptta ise, alıcı satıcıdan yalnız zapt nedeniyle uğradığı zararın tazminini isteyebilir.
Satıcının ayıptan sorumluluğu, satılanın hasarın geçtiği anda, satıcı tarafından bildirilen nitelikleri veya dürüstlük kuralı gereğince ondan beklenen gerekli nitelikleri taşımamasından dolayı sorumlu olmasıdır. Satıcı, bu ayıpların varlığını bilmese bile onlardan sorumludur. ayıp, satılandaki satıcının alıcıya “…herhangi bir surette bildirdiği niteliklerin” veya satılanın “nitelik veya niteliği etkileyen niceliğine aykırı olan, kullanım amacı bakımından değerini ve alıcının ondan beklediği faydaları ortadan kaldıran veya önemli ölçüde azaltan maddi, hukuki ya da ekonomik” eksikliklerdir. Ayıp, satılanın ayıptan etkilenen niteliğine göre, maddî (fiziksel), ekonomik ve hukuksal ayıp olmak üzere üçe ayrılır. Maddî koşulları, satılanın ayıplı olması, ayıbın önemli olması, ayıbın en geç hasarın geçişi sırasında bulunması, alıcının ayıbı bilmemesi, dolayısıyla ayıbı kabul etmemiş olması ve sorumluluğun sözleşme ile sınırlandırılmamış ya da kaldırılmamış olmasıdır. Ayıptan sorumluluğun şeklî (usulü) koşulları, alıcının gözden geçirme ve satıcıya bildirme yüklentilerini (muayene ve ihbar külfetlerini) yerine getirmiş olmasıdır. Bu bağlamda gözden geçirmenin ve satıcıya bildirimin süresi önemli noktalardan biridir. Her ikisi de bir ve aynı süre içerisinde tamamlanmış olmalıdır. Alıcı yararına doğan haklar: Bunlar, yenilik doğuran hak niteliğinde olup alıcıya tanınmış seçimlik nitelikte bedelin indirilmesi, mislî mallarda ayıpsızıyla değişim, ücretsiz onarım, sözleşmeden dönme haklarıdır.
Alıcının en önemli borcu bedel ödeme borcudur. Alıcının diğer bir borcu, satılanı teslim alma borcudur. Alıcının yan borçları, faiz ödeme, mesafe satışlarında satılanı muhafaza ve bozulacak malı sat(tır)ma, satıcının teslimden önce satılan için yaptığı zorunlu ve faydalı masrafları, tesellüm ve senet yapma masraflarını ödeme, satılanın ifa yerinden başka yere taşınma masraflarını ödeme, satılanla ilgili yükümlülüklere katlanma, satılanın ambalajını geri verme ve ifaya hazırlık hareketlerine katılma yükümüdür.
Tarafların Borçlarını İfada Temerrüdü:
Borçlunun temerrüdü için öncelikle borcun muaccel olması ve satıcıya alıcı tarafından ihtarda bulunulmuş olması gerekir.
Ayrıca, satıcıya ek süre (mehil) verilmiş olmalıdır. Mehil dolmasına (mehil gerektirmeyen hallerde, buna) rağmen hareketsiz kalması ve derhal seçimlik olanaklardan birini kullandığını bildirmemesi durumunda, karine olarak, alıcının aynen ifa ve gecikme zararının tazminini istediği kabul edilir. Diğer seçimlik olanaklar, ifadan vazgeçme ve müspet zararın tazmini ile sözleşmeden dönme ve menfi zararın tazmini istemleridir.
Alıcının temerrüdü için; taraflarca aksi kararlaştırılmamışsa, onlar borçlarını aynı anda ifa ederler. Bu anlamda, “Aksine sözleşme yoksa satılan alıcının zilyetliğine girince satış bedeli muaccel olur.” (TBK 234/I). İşte, alıcının bedel ödeme borcunda temerrüdü halinde, borçlunun temerrüdü hükümleri uygulanır ve karine olarak satıcının aynen ifa ve temerrüt faizinin ödenmesini istemiş olduğu kabul edilir.
Mal Değişim Sözleşmesi:
Satış bir malın para ile mübadele edilmesi olduğu halde, mal değişimi (trampa) sözleşmesinin esası, bir malın başka bir mal ile değişimidir (mübadelesidir) (TBK 282284). Tam iki tarafa borç yükleyen sözleşmelerdendir. Satış sözleşmesine ilişkin hükümlerin mal değişiminde de uygulanması yasaca benimsenmiş bulunmaktadır.
Bağışlama Sözleşmesi
Bağışlama; bir kimsenin karşılık beklemeksizin malvarlığının tamamını ya da bir kısmını diğer bir kimseye devretmesi veya devretmeyi taahhüt etmesidir. Bağışlama bir değerin karşılıksız olarak bir başkasına kazandırılmasıdır. Bağışlama sözleşmesi sadece tek tarafa borç yükleyen bir sözleşmedir. Bağışlama sözleşmesinin geçerli olması için sözleşme ile borç altına giren kişinin tam ehliyetli olması gerekir. Bağışlama sözleşmesinin de değişik türleri vardır. Bunları bağışlama vaadi, elden bağışlama, koşula bağlı bağışlama, yerine gelmesi bağışlayanın ölümüne bağlı bağışlamalar, bağışlayana dönme koşullu (rücu koşuluyla) bağışlamalardır. Ayrıca bağışlayan şahıs, yasayla belirlenen sebeplerden birine dayanarak bağışlamayı geri de alabilir.