Medya Girişimciliği - Ünite 4: Medya Girişimciliği ve Etik Özeti :
PAYLAŞ:Ünite 4: Medya Girişimciliği ve Etik
Etik ve Ahlak İlişkisi
Etik kavramı Türkçede “töre bilim, ahlaki, ahlakla ilgili” anlamları taşır.(TDK) Etik, bilimsel anlamda ahlakın özünü inceleyen; felsefi bağlamda ise insanın davranışlarını ve mevcut sorunları araştıran bir alan olarak tanımlanmaktadır. Kişilerin birbirleriyle ve toplumla kurmuş oldukları ilişkiler, zorunluluklarla ve toplumsal ödevlerle ilgili olarak; doğru ve yanlış, iyi ve kötüye ait değerleri inceleyen disipline etik denmektedir. Etik, daha kapsamlı bir açıklamayla ahlak felsefesi olarak ifade edilebilir.
Etik, Yunanca “Ethos” sözcüğünden gelmektedir. Ethos “Karakter” “Huy” anlamlarını taşımaktadır. Bu bağlamda Etik kavramı insani olan, bireye bağlı, bireyle ilgili olan bir anlam taşır. Burada öncelikli ve önemli olan şey, kişinin kendisi ve onun yaşamının değeri, yani onun doğru bir yaşam içinde olmasıdır. Bu sorgulamada filozofun sorgusu, “ahlakın” veya “ahlaklılığın” ne olduğu konusunda değil, kişinin yaşamla bağını doğru şekilde nasıl düzenleyeceği konusundadır.
Etik insanın toplumsal ölçekte gerçekleştirdiği ve başkalarını etkileyen sonuçları olan davranışları/ eylemleri/yapıp etmeleri ve bunları biçimlendiren düşünme süreçleri ile ilgilidir. Bu ilgili oluş çerçevesinde etiğin somut olarak ortaya çıkışı üç biçimde olmaktadır:
- Felsefenin bir ana alanı olarak etik , davranışlar bağlamında iyinin ne olduğu ve nelerin iyi olduğu konusunu ele almakta; insanın ideal davranışlarını formüle etmeyi amaçlamaktadır,
- Toplum yaşamında etiğin karşılığı, insanların birbirleriyle ilişkilerinde neleri yapmaları ve nelerden kaçınmaları gerektiğiyle ilgili bir kurallar kümesi; kısaca genel ahlaktır,
- Belli bir alanda etkinlik gösteren kişilerin uymaları gereken kuralların belirlendiği ve o alana özgü uygulamalardaki istenen davranışların irdelendiği meslek etikleri ; ilk ikiye göre daha yenidir ve bir bakıma onların bir sentezidir.
Etik kavramı güncel olarak daha çok meslek örgütlenmelerinin davranışlarını inceleyen ve düzenleyen bir disiplin olarak görülmektedir. Sosyal yaşam içerisinde insan ilişkilerinin düzenlendiği disiplin ise ahlaktır. Mesleklerini ifa eden insanlar, görevleri esnasında karşılaştıkları sorunlara çözüm bulmak amacıyla, davranışlarına bir ölçüt olsun diye ve onlara yön versin diye etik ilkeler / kodlar aramaktadırlar. Belli bir meslek grubunun üyelerine emreden, belirli kurallara uymayı mecburi kılan, şahsi eğilimleri kısıtlayan, ilkesiz ve yeterli olmayan üyeleri meslek grubunun dışına çıkaran, rekabet koşullarını ve hizmet anlayışını düzenleyen ilkelere meslek ilkeleri denir.
Etik ve Ahlak İlişkisi
Etik ve ahlak kavramları günlük hayatta karıştırılan, birbirlerinin yerine kullanılan farklı kavramlardır. Bazı felsefeciler bu ayrımı gözetirken bazıları karşı çıkmaktadır. Etik iyi olanın, kötü olanın, doğru olanın yanlış olanın üzerine düşünme biçimlerini ifade ederken, ahlak ise onun hayata geçirilmesini ifade etmektedir. Türkiye’de “etik” ve “ahlak” kelimeleri genellikle birbirinin yerine kullanılmakla birlikte birbiriyle özdeş değildir. Çünkü etik, ahlak felsefesidir ve ahlak da etiğin araştırma konusudur.
Ahlak, toplumsal ilişkiler sonucunda ortaya çıkan, toplumsal hayatın bütün boyutlarını düzenleyen ve sınırlayan, toplumdaki bütün bireylerin uymakla yükümlü oldukları yazısız kurallardır. Etik doğrunun ve yanlışın davranış biçimleri üzerine yansımasına dair bir düşünme sürecidir. Ahlak ise onun uygulama alanıdır. Değerler konusunda etik kavramı kullanılırken, davranış ele alındığında ahlak kavramı kullanılır. Kişinin karşılaştığı durumlarda ifade etmek istediği değerler etik, bunun uygulanma biçimi ise ahlaktır. Etik, ahlaki kurallar üretmez, ahlak üzerine araştırma ve felsefi tartışma yaratır. Ahlak felsefesi (etik) bilimi, ahlakın özünü, kökenini, toplumsal yaşantıdaki önemini araştırarak insan ve toplum değerlerinin oluşması hususunda görüşlerin ortaya çıkmasını sağlamaktadır.
Etik Değerler
Değer kavramı felsefi olarak “kişinin isteyen, gereksinim duyan bir varlık olarak nesne ile bağlantısında beliren şey” şeklinde tanımlanmaktadır. Bir toplumda bireylerden beklenen genelleşmiş ahlaki inanış bütününe ise toplumsal değer denir. Toplumun ortak duygu ve düşüncelerini yansıtırlar. Kuşaktan kuşağa aktarılabileceği gibi zaman içinde değişikliğe de uğrayabilirler.
Gordon Nelson değerleri sınıflandırırken kişisel değerler, grup değerleri, sosyal değerler olmak üzere 3 kategoride incelemiştir. Buna göre;
- Kişisel değerler; seçim yapmada ve satın alınan ürünlerde, hobilerde olduğu gibi diğer kişisel tercihlerle ilişkilidir.
- Grup değerleri ; belirli bir grubun üyeleri tarafından paylaşılan değerlerdir. Bu grup; aile, kulüp, dinî ya da politik bir grup olabilir.
- Sosyal değerler ise adalet, saygı, farklılık, eşitlik gibi değerlerdir ve bireyin mevcut toplumsal yapı içerisinde varlığını devam ettirmesine yarar.
Tüketim kültürünün en önemli unsuru değerlerdir. Bu realitenin farkında olan girişimciler hedef kitlelerinin değerlerini araştırarak üretim ve pazarlama politikalarını şekillendirmektedirler. Büyük işletmeler her yıl büyük yatırımlar yaparak “tüketici algı anketleri” yapmakta ve üretim ve satış stratejileri bunların sonuçlarına göre belirlemektedirler. Sorumluluklar, beklentiler hatta dinî inanışlar dahi tüketicilerin alışveriş kültürünü etkileyebilmektedir. Başka bir anlatımla etik değerler, müşterilerin ürün seçimi üzerinde etkili olabilmektedir. Her şeye rağmen toplumsal yapıda üzerinde ittifak edilmiş birtakım ortak değerler bulunmaktadır.
Ortak etik değerler:
- Doğruluk, dürüstlük
- Güvenilir olma
- Sadakat
- Adalet
- Başkalarına yardım etme
- Başkalarına saygı gösterme
- Vatandaşlık sorumluluğuna sahip olma
- Yalan söylememe
- Başkasının hakkını yememe
- Karşısındakinin güç durumundan yararlanmama
- Acısı olanın acısını paylaşma
- Dayanışma
- Bireylerin eşitliğinin kabul edilmesi
- Kaynakların adil dağıtılması
- Mükemmeliyeti arama vb.
Etik ve Hukuk İlişkisi
İçinde yaşadığımız çağda toplumsal ilişkiler her zamankinden daha canlı, karmaşık ve katılımcı bir hâl almıştır. Bu durum etik, ahlak ve hukuk üzerindeki tartışmaların yoğunlaşmasına neden olmuş ve toplumsal hayatta insan davranışlarını ve bireylerin ilişkilerini yönlendirecek, düzenleyecek birtakım kurallara ihtiyaç duyulmuştur. Hukuki düzenlemeler ahlaki problemler ve etik tartışmalar sonrasında ortaya konurken, etik ilkeler yıllar süren tartışmalar sonrasında olgunlaşarak hayata geçerler. Etik ilkeler/kurallar asgari standartları; bunların değer hükmü hâline dönüşmesi, ahlak kurallarını oluşturmaktadır. Çoğu zaman ahlak kurallarının devlet yaptırımına bağlanması hali ise, hukuk kurallarına hayatiyet vermekte; kaynaklık etmektedir. Her üç kavramın temelinde “hak”, “adalet” “özgürlük” ve “eşitlik” gibi değerler bulunmaktadır.
Etik ilkeler ile hukuk kurallarının benzerliklerini şu şekilde sıralayabiliriz:
- Etik ilkeler de hukuk kuralları da insan eylemlerini konu almaktadırlar.
- Etik ilkeler de hukuk kuralları da insan eylemlerine sınırlama getirmektedirler.
- Hem etik ilkeler hem de hukuk kuralları bazen yazılı bazen ise yazısız olan normlardır.
- Etik ilkeler ile hukuk kuralları bazen birbirini tamamlamaktadırlar ve hatta etik, hukukun dayanağını oluşturmaktadır; hukukun oluşumuna ve gelişimine yön vermektedir.
Etik ilkeler ile hukuk kurallarının farklılıklarını ise şöyle sıralamamız mümkündür:
- Etik, davranış standartlarının neler olduğunun ya da olması gerektiğinin belirlenmesi aşamasını; hukuk ise, toplumun huzur ve güven içinde yaşamasının teminatını oluşturur.
- Etik, ilkeler çerçevesinde ‘ne yapılması gerektiği’ni ortaya koyarken; hukuk, kurallar çerçevesinde ‘ne yapılabileceği’ni ortaya koymaktadır.
- Etik ilkeler, insan fiillerine ve davranışlarına bir sınırlama getirmekle birlikte, bu ilkelere aykırı davranılması hâlinde, hukuki anlamda bir yaptırım uygulayamamaktadırlar. Hukuk kuralları ise, hukuk kurallarına aykırı davranılması halinde yaptırım uygulayabilmektedirler.
- Etik ilkeler, genellikle yazılı olmayan normlardır. Hukuk kuralları ise, çoğunlukla yazılıdırlar.
- Etik ilkeler, bireylerin kendi kendilerini kontrol ederek, iyi ve doğru davranmalarını sağlamayı amaç edinirler. Hukuk kuralları ise bireylerin başka bireylerle arasındaki ilişkilerini düzenler, bireyin fiilleri sonucunda başka bireylerin zarar görmesini engellemeyi amaç edinirler.
- Etik ilkelerin kaynağı, devlet olabileceği gibi, çeşitli meslek kuruluşları da olabilir. Hukuk kurallarının kaynağının ise tartışmalı olmakla birlikte, devlet olduğu kabul edilmektedir.
- Etiğe aykırı davranışlarda bulunan kişiler, davranışları aynı zamanda kanunlara da aykırı olmadığı sürece, para cezası ya da hapis cezası ile cezalandırılmazlar. Ancak hukuk kurallarının ihlal edilmesi durumunda, ihlal eden kişilere para cezası, hapis cezası ve hatta bazı ülkelerde idam cezası verilmektedir
Etik Türleri
Etiğin, aralarında belli bir tarihsel, epistemolojik ilişki bulunan farklı türleri ya da aynı anlama gelmek üzere, ahlak felsefesinde üç ayrı araştırma düzeyi vardır. Bunlar;
- Betimleyici etik,
- Normatif etik
- Meta etiktir
Betimleyici Etik
Betimleyici etik; herhangi bir değer yargısına yer vermeksizin, olayı resmeden etik sahasıdır. Norm bildirmek veya kural koymak yerine, sadece eylemleri gözlemleyerek bilimsel ve/veya betimsel yolla tanımlamayı amaçlayan görüştür. Betimleyici etik, ahlak alanındaki bilimsel ve materyalist yaklaşımı tanımlar. Bu etik anlayışı; norm bildirmek ya da kural koymak yerine, sadece insan eylemini gözlemleyerek eylemlerin sonuçlarını betimlemektedir. Dolayısıyla, o insanların ahlaki görüş ya da inançlarıyla ilgili olgusal önermelerden meydana gelen etik türünü ifade etmektedir.
Normatif Etik
Normatif etik, kural koyucu bir etiktir. Bu etik türünde değer, bir kurala ya da ilkeye göre belirlenir. Bir diğer adının formalist etik olmasının sebebi, ahlaki değeri eylemin kendisinde veya sonucunda değil, eylemin kendisini temellendirdiği form ya da kuralda görmesindendir.
Normatif etik, insanın ahlaki eylemleri için kural ve düzenleyici ilkeler getiren etik türüdür. Nasıl yaşanılması gerektiğini belirten ahlaki ilkeler araştırılır. Hayatta en yüksek değere sahip olan şeylerin neler olduğu; adil bir toplumun hangi unsurları içermesi gerektiği; bir insanı ahlaki yönden iyi kılan şeylerin neler olduğu tartışma konularıdır. Normatif etik, ahlaki talep ve normların betimlenmesinden çok gerekçelendirilip temellendirilmesini hedeflemiş olup, kendisine uyulması istenen en üst düzeyde ahlak ilkesine dayanır ya da gerçekleştirilmesi herkesi bağlayan ‘en üst iyi’ye gönderme yapar
Normatif Etik teorilerine göre normatif etik teleolojik ve deontolojik olarak ikiye ayrılır. Teleolojik etik, insan eylemlerinin sonuçlarına odaklanır. İyi-kötü, doğru-yanlış gibi değerler eylemin sonucuna göre belirir. Deontolojik etik ise, eylemin sonuçlarından ziyade, eylemin kendisinin veya toplumsal ödevin kendi başına iyi ya da kötü olabileceğini savunur. Bu açıdan Deontoloji görev temelli etik olarak da bilinirken teleoloji sonuç odaklı etik olarak bilinir.
Meta Etik
Etik araştırmanın veya düşünüşün üçüncü etik türü ise zaman zaman analitik veya eleştirel etik olarak da tanımlanan ve ahlak felsefesinde çağdaş yaklaşımı ifade eden meta etiktir. Meta etik normatif etiğin koymuş olduğu ahlaki yargılar üzerine tartışır, bu yargılarda geçen kavramları analiz eder ve söz konusu kavramlarla yargıların anlamlarını, mahiyetlerini ve birbirleri karşısındaki durumlarını inceler.
Meta etik, felsefenin biricik görevinin dilin mantıksal analizi veya kavram çözümlemesi olduğunu öne süren, yirminci yüzyılda dünyada oldukça etkili yeni bir felsefe tarzı olan analitik felsefenin etik alanındaki tavrını veya yaklaşımını ifade eder. Meta etiğe göre, bir filozofun görevi, ahlâk alanına giren kavramları ve yargıları analiz etmek, ahlaki davranış ölçütlerini tartışmak ve bu kavramların anlamlarını açıklığa kavuşturmaktır.
Etik Karar Alma Modelleri
Karar verme, bireyin belirsiz bir durumla veya ortaya çıkan bir problemin varlığında söz konusu olmaktadır. Etik karar alma ise kişinin etik problem karşısındaki öznel, toplumsal ve kültürel birçok faktörün etkisi ile doğru ve yanlış şeklinde değerlendirme yapmasını sağlayan psikolojik bir süreçtir. Birey bu süreçte, birden fazla alternatif arasında bireyin etik değerleri çerçevesinde doğru olanı seçer. Bu bağlamda birey bir olay veya eylem üzerine etiksel yargılama yaparken, o konu ve eylem üzerindeki etik önemliliği dikkate almaktadır.
Bu anlamda karar almanın her basamağında aşağıdaki altı soruya yanıt aranmalıdır:
- Bu doğru mu? Bu soru, doğru ve yanlışın açıkça değerlendirilmesini gerektirmektedir. Bu soruyu yanıtlarken akılda tutulması gereken bir yaklaşım da “başkalarına, sana davranmalarını istediğin gibi davran” ilkesidir. Bu ilke çerçevesinde verilen kararın ya da yapılması düşünülen eylemlerin doğruluğu tartışılmalıdır.
- Bu adil mi? Bu sorunun yanıtı, altın kural olarak nitelenen bir başka soruda gizlidir. Aynı durumda siz karşıdakinin yerinde olsaydınız ve bu davranış size yapılsaydı, bunun adil olduğunu düşünür müydünüz? Eğer bu sorunun cevabı evet değilse davranış ya da kararı yeniden gözden geçirmek gerekmektedir.
- Eğer birisi zarar görecekse bu kim? Bu soru faydacılık kavramına dayalı bir sorudur. Bu yaklaşımın diğer boyutu kim kazanacak sorusudur. Bunu izleyen soru ise bu kişinin kaybetmeyi mi kazanmayı mı hak ettiğine karar vermektir.
- Eğer verdiğiniz karar gazetelerin birinci sayfasında yer alsaydı kendinizi rahat hisseder miydiniz? Eğer bu sorunun yanıtı “hayır” ise hemen “niçin?” sorusu sorulmalıdır. Bu soruya verilecek yanıt, sorunun tanımlanmasına yardımcı olmaktadır.
- Aileniz, çocuğunuz ya da akrabalarınıza bunu söyler miydiniz? Diğer bir deyişle gerçekleştirilmesi düşünülen eylem ya da davranışlar yakın çevre tarafından öğrenildiğinde eğer rahatsızlık hissedilecekse bu eylem veya davranışı yeniden gözden geçirmekte yarar bulunmaktadır.
- Sonuçların etkileri neler olabilir? Bir karar ya da davranışın sonuçlarının neler olabileceğine ilişkin sezgiler üzerinde dikkatle durulmalıdır. Duyarlı insanlar olaylara ilişkin kötü kokuları kolaylıkla fark edebilir. Eğer bu tür bir kuşku varsa bunun nedenlerinin ortaya konulmasına çalışılmalıdır
Etik karar alma süreci, karmaşık ve çok boyutlu yapısı nedeniyle diğer karar alma süreçlerinden daha üst düzey bir akıl yürütme ve değerlendirme süreci gerektirmektedir. Bu zorlu sürece rehberlik edebilmesi için birtakım modeller geliştirilmiştir. Bu modeller (modellerin ayrıntılarını kitabınızın ilgili bölümlerinden inceleyiniz);
- Kohlberg’in Bilişsel Ahlaki Gelişim Modeli
- Ferrell ve Greshman’ın Olasılık Modeli
- Hunt ve Vitell Genel Pazarlama Etiği Modeli
- Thomas Jones’ un Etik Karar Alma Modeli
- Trevino’nun Kişi-Durum Etkileşim Modeli
- Ferrell, Gresham ve Fraedrich Sentez Modeli
Medya Girişimciliği ve Etik
İşletmelerin başarılı olabilme şartlarından birisi işletmeyle ilgili olan tarafların güveninin sağlanmasıdır. Bu ise özellikle pazarlama karar ve faaliyetlerinin etik ilkeler çerçevesinde olmasıyla mümkündür. İnsan eylemlerini konu alan etik, bir eylemi ahlaki açıdan iyi bir eylem yapan niteliksel durumu sorgulamakta ve bu bağlamda ahlak, iyi, ödev, gereklilik ve izin gibi kavramları da içermektedir.
Ticari işletmelerin amacı ve varlık sebebi kâr elde etmektir. Kısa vadede daha fazla kâr elde edebilmek adına yapılan etik dışı eylemler işletmeler adına ciddi riskleri beraberinde getirmektedir. Özellikle iletişim alanında gelişen teknoloji işletmeler açısından görünürlüğü daha şeffaf hâle getirmiştir. Durumun kamuoyu tarafından farkına varılması toplumsal imaj ve iş dünyasındaki itibarı zedeleyecek müşteri sadakati, tüketicilerin güveninin kaybedilmesi, pazardaki yerini rakiplere kaptırma gibi durumları beraberinde getirecektir.
Günümüzün rekabetçi pazarlarındaki ekonomik yaşamın zorluklarıyla etik arasındaki baskı birçok yönetici ve işletme için kaçınılmaz gerçeklerden biridir. Bu nedenle ilk olarak yöneticilerin olaylara bakış açılarının işletmelerinin kârlarının maksimize etme yerine makul kârlılığı hedefleme şeklinde olması etik karar alınmasının kolaylaştıracaktır. İşletmelerin mevzuatlara ve kanunlara uygun hareket etmeleri, maliyetleri ne olursa olsun toplumsal sorumluluklarının gereğini yapmaları önemlidir. Yapılan çalışmalarda tüketicilerin satın alma alışkanlıklarında etik değerlendirmelerin önemli rol oynadığı tespit edilmiştir
İşletmeler, iş süreçlerinde kaliteyi, maliyeti ve teslimatı iyileştirmek zorundadırlar. Tüketicilere, tedarikçilere ve paydaşlara verilen sözler mutlaka yerine getirilmelidir. Müşteriler zamanlama, ücret, ürünün kalitesi, çeşidi ve durumu gibi konularda asla yanıltılmamalıdır.
Büyük işletmeler bu değerler çerçevesinde birtakım mevzuatlar ve kurumsal düzenlemeler geliştirmiştir. Bununla birlikte pazara yeni adım atmış veya atacak olan girişimcilerin en önemli hedeflerinden birisi etik değerlere bağlı kalmak olmalıdır. Başlangıçtan itibaren etik değer üzerine kurulu bir sistem geliştiren işletme ve girişimciler tüketicilerde ve piyasada güven duygusu oluşturacaktır. Bu durum işletmeye veya girişimcilere olumlu etkiler ve kolaylıklar sağlayacaktır. Ancak işletmeler uymayı taahhüt ettikleri bu iş ahlakı kurallarının tespiti ve ilanını bir halkla ilişkiler unsuruna dönüştürmüşlerdir. İş ahlakına uyan firma imajını kurumsal ilişkiler açısından önemli bulan firmaların bu yaklaşımı bu kuralların sadece kâğıt üzerinde kalmasına neden olmaktadır.
Tarihsel süreçte sistematik etik uygulamalarının Selçuklu Medeniyetinin unsurlarından olan Ahilik örgütünde görüldüğünü belirtmeden geçmek, bu konuyu eksik bırakmak anlamına gelecektir. Ahilerin vizyonun temel değerlerini oluşturan ve Ahilerin hayat düsturları durumunda olan fütüvvetnamelerde geçen ilkelerden bazıları şu şekilde sıralanabilir:
- İyi huylu ve güzel ahlaklı olmak
- Ahdinde, sözünde ve sevgisinde vefalı olmak
- Gözü, gönlü ve kalbi tok olmak
- Şefkatli, merhametli, adaletli, faziletli, iffetli ve dürüst olmak
- Herkese iyilik yapmak, iyiliklerini istemek
- Hakka, hukuka, hakkaniyete riayet etmek
- İnsanların işlerini içten, gönülden ve güler yüzle yapmak
- Hak için hakkı söylemek ve hakkı söylemekten korkmamak
- Maiyetinde ve hizmetindekileri korumak ve gözetmek
- Açıkta ve gizlide Allah’ın emir ve yasaklarına uymak
- Yapılan iyilik ve hayırda Hakk’ın hoşnutluğundan başka bir şey gözetmemek
- Feragat ve fedakarlığı daima kendi nefsinden yapmak
- Haya sahibi olmak
- Nefsin esiri olmamak
- Helal kazanç sahibi olmak.