MEDYA HUKUKU - Ünite 6: Medyada Hukuki Sorumluluk Özeti :
PAYLAŞ:Ünite 6: Medyada Hukuki Sorumluluk
Yayınların Hukuka Uygunluğu
Kitle iletişim yayınları yoluyla kişilik haklarına yapılan saldırılarda Anayasa tarafından teminat altına alınmış olan basın hürriyeti ile yine Anayasa tarafından teminat altına alınmış kişilik hakları çatışabilmektedir. Kitle iletişim faaliyetlerinin temelini oluşturan özgürlüklerle kişilik hakları arasında bir dengenin kurulma zorunluluğu nedeniyle bu faaliyetlerin düzenlenmesi, temel ilkelerin belirlenmesi ve yasakların açıkça ortaya konulması yoluna gidilmiştir. Bu kurallara rağmen hukuka aykırı yayın yapan kişilerin bu yayınlardan sorumlu tutulması sonucu kaçınılmazdır.
Yayınların Hukuka Uygunluk Koşulları
Yayınların hukuk sınırları içerisinde gerçekleşip gerçekleşmediğinin tespiti için bazı kıstaslar kullanılmaktadır. Bu kıstaslar kamu yararı, gerçeklik, ölçülülük ve güncellik olarak karşımıza çıkmaktadır.
Kitle iletişim faaliyeti icra eden kuruluşların yayınlarında temel ilke, amacın kamu yararına hizmet etmesi olmalıdır. Kamunun bilgilenme, bilgiye ulaşma, haberleşme, düşünceyi açıklama ve yayma ve haber alma taleplerinin karşılanmasına yönelik olarak gerçekleştirilen yayınlarda amaç kamu yararıdır. Ekonomik gelir elde etmek düşüncesiyle bir başka kişiye çıkar sağlama, cezalandırma ya da siyasi hedefler doğrultusunda yapılan yayınlarda kamu yararı bulunmadığından yayın hukuka aykırı olacaktır.
Kitle iletişim kuruluşlarının görevleri toplumun bilgilenme, yönetimi yönlendirme ve katılma, yönetimi denetleme, haber alma gibi toplumsal beklentileri karşılamaktır. Bu beklentiler doğrultusunda yayın yapan kuruluşların kamu yararı gerekçesiyle kimi haber, bilgi ve yorumları yayımlamama gibi bir yükümlülükleri bulunmamaktadır.
Kitle iletişim kuruluşları ve çalışanları yaptıkları yayınlarda mutlaka gerçeğe uygun yayın yapmak zorundadır. Kamu yararı bulunsa dahi gerçeğe aykırı yayınlar hukuka aykırı olacak ve bir zarar ya da zarar tehlikesi oluşmuşsa ilgililerin hukuki ve cezai sorumluluğu doğacaktır. Gerçeklik, yayının ve bir olaya dayanan eleştiride olayın gerçeğe uygun olmasını ifade etmektedir. Buradaki gerçeklik mutlak/somut gerçeklik değildir. Yayının yapıldığı andaki beliriş biçimine uygunluk şeklinde anlaşılan bir gerçekliktir.
Yayın yapıldığı sırada haber veya yorumun toplum açısından önemi bulunmamaktaysa, kişilik haklarının zedelenmesi sonucunu doğuran böyle bir yayının hukuka uygun olduğu iddia edilemez.
Kitle iletişim faaliyet alanında yatırım yapan kişi veya kuruluşların ekonomik çıkarlarıyla, toplumsal çıkarlar arasında bir dengenin kurulması zorunludur. Yayıncı yayınlarını ölçülü ve dengeli bir şekilde hedef kitleye ulaştırmak zorundadır.
Kişilik Hakkı ve Özellikleri
Kişilik gerçek kişilerin doğumlarından ölümlerine kadar ayrılmaz bir şekilde sahip oldukları ve hukuken korunan değerlerin bütünü olarak tanımlanabilir.
Kişilik hakkı mutlak haklardandır. Yani herkese karşı ileri sürülebilir ve herkes tarafından ihlal edilebilir. Ayrıca bu hak, hak sahibinin kişisel değerlerine başkalarının müdahale etmesini önleme yetkisi de vermektedir.
Kişilik hakkı, şahıs varlığı haklarındandır. Koruduğu hukuki değerler ve varlıklar para ile ölçülemez. Sınırları mal varlığı haklarının aksine belli değildir.
Kişilik hakları tekelci haklardandır. Bu özellikleri nedeniyle sadece hak sahibi tarafından kullanılır ve kişiye sıkı sıkıya bağlıdır. Bu haklar kişinin doğumuyla kendiliğinden kazanılır ve hak süjesinin ölümüyle de kendiliğinden sona ererler. Ölümle birlikte sona erdikleri için miras yoluyla başkasına geçmezler. Ölümden sonra bu haklara saldırılması mümkün değildir.
Kişilik hakları kişiye sıkı sıkıya bağlı oldukları için devredilmeleri ve vazgeçilmeleri mümkün değildir.
Kişiler, kişilik hakları üzerinde diledikleri gibi tasarrufta bulunmazlar. Kişilik hakkı kanuna ve genel ahlaka aykırı biçimde sınırlanamaz.
Kişilik Hakkının Konusu
Kişilik hakkının konusunu bu hakkın üzerinde geçerli olduğu ve hukuk düzenince korunan kişisel değerler ve varlıklar oluşturmaktadır. Kişilik hakkının arasına nelerin dâhil olacağı, zamanla değişen ve gelişen düşünce yapısına bağlıdır. Kişilik hakkının konusuna giren değerleri maddi bedensel değerler, manevi değerler ve mesleki-ticari değerler olarak üçe ayırabiliriz.
Maddi bedensel değerler, yaşam hakkı, vücut bütünlüğü, sağlık, manevi değerler, özgürlükler, isim, resim, şeref ve haysiyet, özel hayat, gizli hayat, mesleki ve ticari değerler kişilik haklarının kapsamında değerlendirilip korunan değerlere örneklerdir.
Kitle İletişim Araçları Yoluyla Kişilik Haklarına Yapılan Saldırılarda Korunma Yolları
Kişilik hakkının korunması, kişinin toplum içinde sahip olması gereken onurlu ve saygın varlığını sağlamak amacına yöneliktir. Kişinin rızasına, üstün nitelikteki bir özel veya kamu yararına veya kanunun verdiği yetkiye dayanmayan her saldırı hukuka aykırıdır.
Medeni Kanunun 25. maddesinde kişilik hakkı saldırıya uğrayan kişinin saldırı tehlikesinin önlenmesini, sürmekte olan saldırıya son verilmesini, sona ermiş olsa bile etkileri devam eden saldırının hukuka aykırılığının tespitini, saldırı teşkil eden yayımda düzeltmenin veya kararın üçüncü kişilere bildirilmesi veya yayımlanmasını, maddi ve manevi tazminat talebinde bulunma ve hukuka aykırı saldırı dolayısıyla elde edilmiş olan kazancı vekâletsiz iş görme hükümlerine göre kendisine verilmesine ilişkin istemde bulunabileceği hüküm altına alınmıştır. Bunların yanı sıra ilgili kanunlarda düzenlenen düzeltme ve cevap hakkının kullanılmasıyla, konusu ceza hukuku açısından suç teşkil eden hallerde de, şikâyete tabi suçlarda şikayet hakkının kullanılması, şikayet koşulu aranmayanlarda ise suç duyurusunda bulunarak dava açılması yoluyla kişilik hakkının korunması mümkündür.
Saldırıya uğrayan kişi, saldırı niteliğindeki yayına cevap vermek ve yayındaki yanlış konuları düzeltme hakkına sahipken, yayını yapan basın kuruluşu ise verilen düzeltme ve cevap metnini yayınlamakla yükümlüdür. Düzeltme ve cevap hakkı kitle iletişim aracına göre, Basın Kanunu’nda, Türkiye Radyo ve Televizyon Kanunu’nda, Özel Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun’da ve internet yayıncılığını düzenleyen kanunlarda yer almaktadır.
Önleme davası, henüz gerçekleşmemiş olmakla birlikte, kişilik hakkına yönelik bir saldırı ihtimalinin kuvvetle muhtemel olduğu hallerde saldırıya engel olmak için açılmaktadır.
Önleme davasının şartları şöyle sıralanabilir:
- Kişilik haklarına saldırı yapılacağına ilişkin ciddi emarelerin, belirtilerin olması gerekmektedir.
- Saldırının hukuka aykırı olması gerekir.
Kusur sorumluluğun şartlarından değildir. Yani yayın yapan kişi kusursuz olsa bile diğer şartlar varsa mahkeme davayı kabul eder.
Saldırının durdurulması davası kişilik hakkına yönelik ve halen devam etmekte olan saldırının durdurulması, tekrarlanmasına engel olunması ve saldırıyla daha ağır sonuçların ortaya çıkmasına engel olunması amacıyla açılır. Saldırının durdurulması davasının şartları şunlardır:
- Kişilik haklarına saldırı
- Saldırının hukuka aykırı olması
- Saldırının devam ediyor olması
Saldırının durdurulması davasının açılması için saldırı sonunda bir zararın doğmuş olması da gerekmez. Ancak eğer zarar da doğmuş ise durdurma davası ile birlikte tazminat davası açılmasına engel bulunmamaktadır.
Tespit davası mevcut bir fiilin kişilik haklarına yönelik bir saldırı niteliği taşıyıp taşıdığının mahkemece tespit edilmesini sağlama amacına yöneliktir. Tespit davasının açılabilmesi için diğer dava yollarına başvuru imkânının olmaması gerekmektedir. Tespit davası saldırının bitmiş, ancak, etkilerinin kısmen de olsa devam ettiği durumlarda açılabilecektir.
Saldırıya maruz kalan kişi mahkemeden, bu kararların verilmesi ile birlikte, kararın üçüncü kişilere duyurulmasına veya yayınlanmasına da karar verebilir. Ancak bildirme ve kararın ilanı için bağımsız bir dava açılamaz, açılan davalarda ayrıca mahkemenin bu yönde karar vermesi talep edilebilir.
Kişilik hakkı saldırıya uğrayan kişi şartların varlığı halinde sebepsiz zenginleşme davası da açabilir. Mesleki ve ticari değerlerin saldırıya uğraması hallerinde sebepsiz zenginleşme davasının açılabilmesi için saldırıda bulunan kişinin saldırı sebebi ile haksız olarak zenginleşmesi, saldırıya uğrayanın ise malvarlığında bir azalmanın olması gerekir. Bunun yanı sıra basın faaliyetinin hukuka aykırı olması ve saldırı ile saldırıya maruz kalanın malvarlığındaki azalma arasında illiyet bağı bulunması gerekir.
Kişilik hakkına saldırı eylemi saldırıda bulunanın, saldırıda bulunduğu kişi adına, fakat ondan izin almaksızın ona ait bazı kişisel değerlerin maddi çıkarlar için kitle iletişim araçları yoluyla açıklaması ve bu şekilde bir kısım kazançlar elde etmesine yol açmış olabilir. Vekâletsiz iş görme davasının açılabilmesi için öncelikle başkasına ait ve bizzat o kişi tarafından yapılabilir nitelikte bir işin ondan habersiz olarak ve izin almaksızın yapılması gerekir. Ayrıca başkasından habersiz olarak yapılan iş sonunda işi yapanın mal varlığında bir artışın olması gerekir.
Kişilik haklarına yapılan saldırı sonucunda maddi bir zarar meydana gelmişse, mal varlığında meydana gelen eksilmenin giderilmesi için maddi tazminat davası açılabilir.
Kişilik haklarına yapılan saldırı sonucunda kişi şiddetli ızdırap, üzüntü ya da utanç duymuş olabilir. Böyle durumlarda ruhsal çöküntüye, elem ve ızdıraba ya da utanca uğrayan kişiye manevi tatmin sağlamak amacıyla tazminat isteme hakkı tanınmıştır.
Kitle İletişim Araçları Yoluyla Yapılan Kişilik Haklarına Saldırılarda Hukuki Sorumluluk
Gazete dergi gibi süreli yayınlar aracılığıyla yapılan kişilik haklarına saldırılarda açılabilen davaların hukuki sorumluları Basın Kanunu tarafından belirlenmiştir.
Basılmış eserler yoluyla işlenen fiillerden doğan maddi ve manevi zararlardan dolayı süreli yayınlarda, eser sahibi ile yayın sahibi ve varsa temsilcisi, süresiz yayınlarda ise eser sahibi ile yayımcı, yayımcının belli olmaması halinde ise basımcı müştereken ve müteselsilen sorumludur.
Maddenin ikinci fıkrası ile bu hükmün süreli veya süreli olmayan yayınlarda yayın sahibi, marka veya lisans sahibi, kiralayan, işleten veya herhangi bir sıfatla yayımlayan, yayımcı gibi hareket eden gerçek veya tüzel kişiler hakkında da uygulanacağı ve tüzel kişi şirketse, anonim şirketlerde yönetim kurulu başkanı, diğer şirketlerde en üst yönetici, şirket ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumlu olacağı belirtilmiştir.
Maddenin üçüncü fıkrasında ise, zararı doğuran fiilin işlenmesinden sonra yayının her ne surette olursa olsun devredilmesi, başka bir yayınla birleştirilmesi veya sahibi olan gerçek veya tüzel kişinin herhangi bir surette değişmesi halinde, yayını devir alanın, birleşen ve her ne surette olursa olsun yayın sahibi gibi hareket eden gerçek ve tüzel kişiler ve anonim şirketlerde yönetim kurulu başkanının, diğer şirketlerde üst yöneticinin, bu fiil nedeniyle hükmedilecek tazminattan birinci ve ikinci fıkralarda sayılanlarla birlikte müştereken ve müteselsilen sorumlu olacaklardır.
Türkiye Radyo Televizyon Kurumunun yayınları yoluyla işlenen yapılan yayınlar bakımından sorumluluk 2954 sayılı Türkiye Radyo ve Televizyon Kanunu’nun 28. maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre haksız fiillerde, yayın tespit yoluyla yapılmışsa, metni yazan veya sesi tespit edilen, bu metni veya tespiti fiilen kontrol eden ve yayını fiilen yöneten ve kontrol eden kişiler sorumludur.
Türkiye Radyo - Televizyon Kurumunun, kendilerine tevdi edilen metni aynen okumakla görevli personeli o yayının yönetim ve kontrolünde özel olarak görevlendirilmiş olmamak şartıyla, o yayın yoluyla işlenen haksız fiilden sorumlu tutulmazlar.
Kişiler, kurum ve kuruluşlar yayınlar nedeniyle uğradıkları zararlardan ötürü, Türkiye Radyo Televizyon Kurumu personeli aleyhine değil, Türkiye Radyo Televizyon Kurumu aleyhine dava açarlar. Türkiye Radyo Televizyon Kurumunun genel hükümlere göre sorumlu personele rücu hakkı ise saklıdır.
TRT Kanunu bakımından hukuki sorumluluk esası açısından belirli bir süre öngörülmüştür. Buna göre yayın nedeniyle haksız fiillerden dolayı yayının yapıldığı tarihten başlayarak altmış gün içinde açılmayan davalar dinlenmez.
Özel radyo ve televizyon yayınları yoluyla gerçekleştirilen kişilik haklarına saldırı şeklindeki yayınlara karşı hukuki sorumluluk söz konusu Kanunun 46. Maddesinde düzenlenmiştir. Kanunun 46. Maddesi süreli yayınlar için Basın Kanunu’nda düzenlenen sorumlu müdürü kurumunu getirmiştir. Sorumlu müdür radyo ve televizyon yayınlarının iç denetimini yapan ve yayın sonucunda oluşan sorumluluğu üstlenen kişi veya kişilerdir.
Yayını yöneten veya programı yapanla birlikte sorumlu müdüre ait olduğu düzenlenmiştir. Bu sorumluluk birlikte sorumluluktur. Kişi her türlü davayı yayını yönetenle sorumlu müdüre veya programı yapanla sorumlu müdüre açabilecektir.
Ayrıca şirketi idare ve temsile yetkili kişiler, sorumlu müdürün incelemesinden geçmeden veya sorumlu müdürün vetosuna rağmen bir yayına karar vermişlerse, bu durumda sorumluluk yayına karar veren söz konusu kişilere geçecektir.
Medya hizmet sağlayıcılar, ticarî iletişim ile üçüncü şahıslar tarafından üretilenler de dâhil olmak üzere, yayınlanan tüm yayın hizmetlerinin içeriğinden ve sunumundan sorumludur.
İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun hükümlerine göre yayınlardan sorumluluk internet sujelerinin durumuna göre değişmektedir.
İçerik sağlayıcı, internet ortamında kullanıma sunduğu her türlü içerikten sorumludur. İçerik sağlayıcı, sadece bağlantı sağladığı için başkasına ait içerikten sorumlu değildir. Ancak, sunuş biçiminden, bağlantı sağladığı içeriği benimsediği ve kullanıcının söz konusu içeriğe ulaşmasını amaçladığı açıkça belli ise sorumluluğu söz konusu olacaktır. Bir diğer sorumlu suje ise, Kanunun 5. Maddesinde düzenlenen yer sağlayıcıdır. Yer sağlayıcı, yer sağladığı içeriği kontrol etmek veya hukuka aykırı bir faaliyetin söz konusu olup olmadığını araştırmakla yükümlü değildir. Ancak, yer sağlayıcı, yer sağladığı hukuka aykırı içerikten, usulüne uygun olarak verilmiş erişimin engellenmesi kararından haberdar edilmesi halinde ve teknik olarak imkân bulunduğu ölçüde hukuka aykırı içeriği yayından kaldırmakla yükümlüdür. Erişim sağlayıcının sorumluluğu ise Kanunun 6. Maddesinde düzenlenmiştir. Erişim sağlayıcı herhangi bir kullanıcısının yayınladığı hukuka aykırı içerikten, Kanun hükümlerine uygun olarak haberdar edilmesi halinde ve teknik olarak engelleme imkânı bulunduğu ölçüde erişimi engellemekle yükümlüdür.
Kişilik haklarına karşı saldırı niteliğindeki yayınlara karşı açılacak hukuk davalarında, görevli hangi yerdeki mahkemenin uyuşmazlığa bakacağı anlaşılmaktadır. Medeni Kanunun 25. maddesine göre yetkili mahkeme bakımından özel yetki kuralı getirilmiştir. Kişilik haklarına saldırı nedeniyle dava açacak olan kişi kendi yerleşim yeri veya davalının yerleşim yeri mahkemesinde dava açabilir. Görevli mahkeme kavramı yetkili mahkeme kavramından farklıdır. Görevli mahkeme kavramı, uyuşmazlığın adli yargı düzeni içerisinde hangi mahkeme türünde çözüme kavuşturulacağı anlaşılmaktadır. Kişilik haklarına yapılan hukuka aykırı saldırıların durdurulmasına yönelik davalarda görevli mahkeme asliye hukuk mahkemesidir.
Sonuç olarak herhangi bir kitle iletişim aracı nedeniyle yapılan yayınlar nedeniyle kişilik hakkının ihlali nedeniyle açılacak maddi ve manevi tazminat davaları asliye hukuk mahkemelerinde görülecektir.