MEDYA İLİŞKİLERİ - Ünite 8: Medya İlişkilerinde Etik ve Hukuk Özeti :

PAYLAŞ:

Ünite 8: Medya İlişkilerinde Etik ve Hukuk

Medya Etiği Neden Önemlidir?

Dünyada milyarlarca insan her gün onlarca saat boyunca medyadan onlara ulaşan mesajlara maruz kalıyor. Medya; bilgi veriyor, eğlendiriyor, siyasal fikirlerin oluşumunu ve yönlendirilmesini sağlıyor, ticareti hareketlendiriyor, temsil görevi verdiğimiz siyasileri bizim adımıza denetliyor. Bir taraftan da bir toplum için yukarıdaki son derece önemli görevleri ve işlevleri sürdüren medya yapılan güven araştırmalarında alt sıralarda yer almaktadır. Bu durum oldukça düşündürücüdür. Self, kamuoyunun medyaya neden güvenmediği ile ilgili dört nedenin bulunduğunu söylemektedir.

  1. Gazetecilerin duyarsız, kaba ve kötü davranışları,
  2. doğru olmayan, kusurlu ve zayıf meslek edimleri,
  3. haberlerin oluşturulmasında kullanılan değer yargıları konusundaki anlaşmazlıklar ve
  4. gazeteciliğin okuyucuların yaşamları üzerindeki işlevleri hakkındaki fikir ayrılıkları.

Alankuş medya çalışanlarının uğradığı bu güven yitimini, etik çöküntüye bağlamaktadır. O halde öncelikle yanıtlamamız gerek soru şu olmalı: etik nedir?

Etik Kavramı

Etik kavramının ayrıntılarına geçmeden önce ahlak nedir sorusunun cevabını verelim. Çok genel bir tanımla ile etik, ahlak felsefesidir. Feldman, etik kavramının tanımlanabilmesi için ahlaki sıfatının tanımlanması gerektiğini söylemektedir. Ahlaki sıfatının kullanılması ile isimden sıfata geçilir ve böylelikle kullanmak istediğimiz kavram somut bir hal alır. Ahlaki sıfatının geniş bir kullanım alanı olması etik açıdan bu sıfatı önemli kılmaktadır. Kuçuradi, ahlak kavramını kişilerarası ilişkilerde davranışlarımızı referans alan çeşitli değer yargıları sistemi olarak tanımlamaktadır. Söz konusu sistem toplumdan topluma, yere ve zamana göre değişiklikler göstermektedir. Özlem, ahlak kavramı şu şekilde tanımlamaktadır: “Ahlak, bir kişinin, bir grubun, bir halkın, bir toplumsal sınıfın, bir ulusun, bir kültür çerçevesini vd. belli bir tarihsel dönemde yaşamına giren ve eylemlerini yönlendiren inanç, değer, norm, buyruk, yasak ve tasarımlar topluluğu ve ağı olarak karşımıza çıkar. Bu bakımdan ahlak, her yanda yaşamımızın içindedir; o tarihsel olarak, kişisel, grupsal/toplumsal düzeyde yaşanan bir şeydir”.

Etik kavramı insan edimlerinde nelerin iyi olduğunu ve iyinin ne olduğunu araştırır. İdeal insan davranışlarının bir listesini çıkartır. Çağımızda bilmek işini çoğunlukla medya aracılığı ile yapıyoruz. Medya sadece bize başka hayatları, dünyayı göstermiyor, bizlerin nasıl olması, çevremizdeki insanlarla nasıl ilişki kurmamız gerektiğini de gösteriyor. Medya bizi bize gösteriyor. Dolayısıyla, her gün milyarlarca kişinin saatlerini medya ile doldurduğunu düşündüğümüzde etik kavramının medya ilişkilerinde ne kadar önemli olduğunu daha iyi anlıyoruz. Felsefe ahlak kavramına iki yönden yaklaşmaktadır; birincisi ahlaki kavramlar nelerdir ve ahlaki kavramların içerikleri nelerdir sorularına yanıt arayan Ahlak Teorisi ya da Kuramsal Etik. İkincisi iyi, doğru davranış biçimlerinin neler olduğunu belirleyen Normatif Ahlak ya da Uygulamalı Etik.

Etik Türleri

Etik türlerini aşağıdaki gibi sınıflandırabiliriz:

Betimleyici etik: Betimleyici etik, hangi toplumda hangi davranış biçimlerinin ahlaki olduğu ya da olmadığını inceleyerek bir anlamda o toplumların etik anlamda fotoğrafı çeker.

Normatif etik: Ahlaki açıdan hangi eylemlerin doğru olduğunu araştırır. Hangi davranış biçimlerinin iyi ya da kötü, doğru ya da yanlış olduğu ve belirli durumlarda insanların ne yapıp ne yapmamaları gerektiğine ilişkin karar verir.

Metaetik: Analitik veya Eleştirel Etik olarak da adlandırılmaktadır. Ahlaki değerlendirmelerin kritik terimlerinin anlamlarını keşfetmeye çalışır.

Etik Sınıflandırma

Etik kavramı içinde iki tür sınıflandırma mevcuttur. Ahlaki Değer Teorisi ve Ahlaki Yükümlülük Teorisi

Ahlaki Değer Teorisi: Kişiyi eyleme sürükleyen güç ve motivasyonu, ahlaki eylemlerin yöneldiği şeylerin yol açtığı deneyim ve yaşantıları temel alarak değerlendirerek iyi veya kötü yargısında bulunur.

Ahlaki Yükümlülük Teorisi: Ahlaki eyleme değer katan “olması gereken”, “doğru” ya da “yanlış” gibi yargıları temel alır. Bu iki sınıflandırma içinde üç alt tür bulunmaktadır. Bunlar, Teleolojik Etik, Aksiyolojik Etik ve Deontolojik Etiktir.

Teleolojik Etik: Eylemin sonucu ahlaki değerini belirlemektedir. Bu nedenle teleolojik etiğe sonuçcu etik de denir.

Aksiyolojik Etik: Teleolojik etiğe çok yakın olmakla birlikte, eylemin sonucunun iyi ya da kötü olmasından çok eylemin içinde barındırdığı değerden dolayı doğru olduğunu ileri sürer.

Deontolojik Etik: Deontolojik teoriler bir veya birçok ölçütten söz eder. Ahlaki bir eylemin doğru ya da yanlışlığının, eylemin sonuçlarından bağımsız olarak, ahlaki ödev ya da kuralların yerine getirilip getirilmediğine bakar.

Ahlakın temeline ödev kavramın yerleştirmektedir. Ödev, yerine getirmeyi kendi irademizle üstlendiğimiz bir buyruktur. Ahlak yasası istenen ve istendiği için kendisine bağlanan bir yasadır. Yukarıdaki açıklamaların çerçevesinde deontolojik ve aksiyolojik etiğin Ahlaki Değer Teorisi, teleolojik etiğin ise Ahlaki Yükümlülük Teorisi ile ilgili olduğunu söyleyebiliriz.

A priori: Bir teorinin deneyden önce kanıtlanmadan ya da çürütülmeden kabul edilerek teoriği kullanılarak elde edilen tahminlerdir.

Medya Etiği

Genel Olarak Basın Etiği

Çok genel bir ifade ile medya etiği, medya çalışanlarının mesleklerini yaparken uymak zorunda oldukları ilkelerdir. Medya etiği alanında iki temel yaklaşım kendisini göstermektedir. Bunlardan ilki Kant’ın Görevci Etik Anlayışı ikincisi ise Mill’in Yararcı Etik Anlayışı.

Kant’ın anlayışında daha önce de bahsedildiği gibi etiğin merkezinde ödev kavramı bulunmaktadır. Aynı zamanda herhangi bir ilke ancak ve ancak evrensel bir ilke haline geldiğinde ahlaki bir özellik kazanmaktadır. Örneğin bir haberde gizli kamera kullanımı evrensel ilkelere aykırı ise, gizli kamera ile elde edilen haber ahlaki değildir.

Mill’in anlayışına göre ise, ahlaki özellik yapılan eylemin sonucuna göre belirlenmektedir. Aynı örnekten yola çıkarsak gizli kamera kullanılarak oluşturulan bir haber kamuoyunun yararına hizmet ediyorsa, bu kullanım ahlaki bir özellik taşımaktadır.

Pavlik günümüzde modern gazeteciliğin beş kapsamda değiştiğinin altını çizmektedir;

  1. haber toplama ve sunma
  2. multimedya içeriğinin depolanması
  3. işlem, üretim ve editöryal
  4. dağıtım veya basım
  5. sunum, görüntüleme ve erişim

Bu gelişmeler aynı zamanda etik kavramının da sınırlarını zorlamaktadır. Medya etiği alanında iki tür düzenlemeden bahsedebiliriz, birinci düzenleme geleneksel kendini düzenleme, ikincisi ise, yasa koyan kendini düzenlemedir. Geleneksel kendini düzenleme, medya çalışanlarının oluşturdukları bir dizi kuralı ve bu kuralların nasıl uygulanacağına ilişkin yapıları oluşturmaktadır. Yasa koyan kendini düzenleme de ise, ilgili düzenlemeleri hukuk üstlenmektedir.

Medya etiği kavramı içerisinde aşağıdaki huşular önemlidir:

  • Doğruluk ve dürüstlük
  • Tarafsızlık ve objektif olmak
  • Meslek sırrı-haber kaynağına saygı ve sadık olmak
  • Haber ve yorum ayrımı
  • Mahremiyet ya da özel hayatın gizliliğine saygı
  • Eleştiri sınırını aşmama-iftira, hakaret, kötüleme ve asılsız iddialardan kaçınma
  • Cevap ve düzeltme hakkına saygı
  • Kişisel çıkarlara pirim verilmemesi
  • Gerçeklerin kurumsal çıkarlardan önce tutulması
  • Şiddete ve terörizme taviz vermeme

Doğruluk ve dürüstlük ilkesi öncelikle haberi olduğu gibi tüm yalınlığı ile aktarmaktadır. Haberi başka kaynaklardan doğrulamak, eğer varsa haberde yapılan alıntıları doğruluk ilkesine zarar vermeyecek şekilde sunmak çok önemlidir. Haberde doğruluk için aşağıdaki maddeleri önermektedir:

  • Haber kaynağı doğruyu söyleme kapasitesine sahip mi? Olup bitenleri doğru aktarabilecek kadar olayın içine girebilmiş mi, olaya şahit olmuş mu?
  • Haber kaynağı elindeki bilgileri açıklayarak kişisel bir çıkar sağlıyor mu?
  • Elde edilen bilgileri başka bir kaynaktan doğrulatmak mümkün mü?

Haber ve yorum ayrımı ilkesinde ise bir numaralı kural haberde yorum yapılmamasıdır. Yorum yapılacaksa bu ayrı bir alanda yapılmalıdır.

Haberde yorum yapılması okuyucu/izleyici/dinleyiciyi yönlendirmek demektir ve haberin doğasına kesinlikle aykırıdır.

Eleştiri sınırının aşılması da önemli bir etik sorun olarak karşımıza çıkmaktadır.

Bir diğer önemli etik problem ise gizli kamera kullanımıdır. Zaman zaman kamu çıkarı açısından gizli kamera kullanılarak hazırlanan haberlerin faydalı olduğu görülmektedir, gizli kamera kullanımı çok hassas bir durum olduğundan çok dikkat edilmesi gereken bir yöntemdir. Amerikan Profesyonel Gazeteciler Derneği, gizli kameranın hangi koşullarda kullanılabileceğini aşağıdaki gibi açıklamaktadır:

  • Elde edilecek enformasyon çok büyük bir öneme sahipse. Yaşamsal bir kamu çıkarı söz konusuysa veya halkı önemli bir zarardan koruyacaksa,
  • Bu enformasyonu elde edebilmek için diğer tüm haber araştırma yöntemleri kullanılmışsa ve başarısızlığa uğranılmışsa.
  • Enformasyonun açığa çıkarılmasıyla önlenen zarar, bu yöntemle verilen zarardan daha büyükse

Bir diğer konu ise, haberde kişilere iftira atılmamalı, kişinin onurunu zedeleyecek ifadeler kullanılmamalıdır. Bununla da bağlantılı olarak cevap ve düzeltme hakkının kullanılması da çok önemlidir.

Basın Konseyi Basın Meslek İlkeleri

Doğru, sağlıklı haberlerin yapılabilmesi için gazetecilerin uymakla yükümlü oldukları maddeler aşağıdaki gibidir:

  1. Yayınlarda hiç kimse; ırkı, cinsiyeti, yaşı, sağlığı, bedensel özrü, sosyal düzeyi, dini inançları nedeniyle kınanamaz, aşağılanamaz.
  2. Düşünce, vicdan ve ifade özgürlüğünü sınırlayıcı; genel ahlak anlayışını, din duygularını, aile kurumunun temel dayanakların sarsıcı ya da incitici yayın yapamaz.
  3. Kamusal bir görev olan gazetecilik, ahlaka aykırı özel amaç ve çıkarlara alet edilemez.
  4. Kişileri ve kuruluşları, eleştiri sınırlarının ötesinde küçük düşüren, aşağılayan veya iftira niteliği taşıyan ifadelere yer verilemez.
  5. Kişilerin özel yaşamı, kamu çıkarlarının gerektirdiği durumlar dışında, yayın konusu olamaz.
  6. Soruşturulması gazetecilik olanakları içinde bulunan haberler, soruşturulmaksızın veya doğruluğuna emin olmaksızın yayınlanamaz.
  7. Saklı kalması kaydıyla verilen bilgiler, kamu yararı ciddi bir biçimde gerektirmedikçe yayınlanamaz.
  8. Bir basın organının dağıtım süreci tamamlanmadan o basın organının özel çabalarla gerçekleştirdiği ürün, bir başka basın organı tarafından kendi ürünüymüş gibi kamuoyuna sunulamaz.
  9. Suçlu olduğu yargı kararıyla belirlenmedikçe hiç kimse “suçlu” ilan edilemez.
  10. Yasaların suç saydığı eylemler, gerçek olduğuna inandırıcı makul nedenler bulunmadıkça kimseye atfedilemez.
  11. Gazeteci, kaynaklarının gizliliğini korur. Kaynağın kamuoyunu kişisel, siyasal ekonomik vb. nedenlerle yanıltmayı amaçladığı haller bunun dışındadır.
  12. Gazeteci görevini, taşıdığı sıfatın saygınlığına gölge düşürebilecek yöntem ve tutumlarla yapmaktan sakınır.
  13. Şiddet ve zorbalığı özendirici, insani değerleri incitici yayın yapmaktan kaçınılır.
  14. İlan ve reklam niteliğindeki yayınların bu nitelikleri, tereddüde yer bırakmayacak şekilde belirtilir.
  15. Yayın tarihi için konan zaman kaydına saygı gösterilir.
  16. Basın organları, yanlış yayınlardan kaynaklanan cevap ve tekzip hakkına saygı duyarlar.

Etik Karar Verme Süreci

Etik karar verme süreci gündelik yaşamımızda sıklıkla karşılaştığımız ve çözümü son derece önemli olan bir olgudur. Bir problem ile karşılaştığımızda yapmamız gereken şey, akılcı olmak ve karşılaştığımız sorunun çözümüne ilişkin sistematik çözümleri belirlemektir. Bunun için yapılması gerekenler şöyle sıralanabilir : Her şeyden önce etik problemin ne olduğunu tam olarak belirlemeliyiz. Bir durumu belirlemek o durumu kavramsallaştırmamıza yarar, böylelikle o durumun özelliklerini tanımlayabiliriz. Karşılaştığımız durum yasalarla ilgili bir durum ise modeli bırakmalıyız, çünkü o durum ile ilgilenme ve o durumu çözme yetki ve sorumluluğu hukuka aittir. Böylelikle aynı zamanda karar verme sürecinin ilk aşamasını tamamlamış oluruz. Bir durum toplumsal koşullar içinde ortaya çıktığında zaman zaman tartışmalı bir hale dönüşebilir. Bu aşamada problemin toplumsal yanına ilişkin saptamalar yapmamız gerekmektedir. Örneğin kütüphanede yüksek sesle konuştuğunda bu durum yasalarla ilgili olmaz, ancak kütüphanede bulunan ve çalışan diğer kişileri rahatsız edersiniz. Karşılaştığımız durum etik ile mi ilgili? Önemli bir karar da burada yatar. Problem etik ile mi ilgili daha önce de değinildiği gibi yasalarla ilgili ise bu durum bizim halledebileceğimiz, üstesinden geleceğimiz bir durum olmaktan çıkar. Eğer problem ahlak ile ilgili ise, bu durumda da içinde yaşadığımız toplum ve onun kültürü çok büyük bir olasılıkla bu durum ile ilgili bir çözüm yolu oluşturmuştur.

Halkla İlişkiler Etiği

Halkla ilişkiler faaliyetlerinde ortaya çıkartılan ürünün kalitesi son derece önemlidir. Bu kalite hem kuruma hem de müşterilerine fayda sağlayacaktır. Bir başka önemli nokta ise, standart olgusudur. Faaliyetler belirli bir standart çizgisinde oluşturulmalıdır. Üçüncü nokta sosyal sorumluluk kavramıdır. Uluslararası Halkla İlişkiler Derneği (IPRA) 1961 yılında Venedik’te gerçekleştirdiği toplantıda, halkla ilişkiler mesleğinin etik ilkelerini oluşturmuş, ilkeleri, “profesyonellerin bütünlüğünü sağlayan kurallar”, “müşteriye yönelik kurallar”, “halka ve basına yönelik davranış kuralları” ve “meslektaşlara yönelik kurallar” olmak üzere dört kategoriye ayırmıştır. Bernays’e göre etik sorunlar aşağıdaki gibidir :

  1. Önceden yazılı izin olmadan hiç kimsenin yazı ya da sözleri kullanılamaz.
  2. İyi niyet kendi başına bir amaç olarak düşünülemez.
  3. Halkı anlamak için kişisel ilişki ön koşuldur.
  4. Sözcüklerin arkasındaki anlamları dikkatle düşünmek gerekmektedir.
  5. Halkla ilişkiler çabası dolaysız olarak harekete geçirilmeden meydana gelmeli ve yaratılan etkiye göre değerlendirilmelidir.

Halkla ilişkiler etiği, kurumun, halkla ilişkiler ve iletişim problemlerini çözmede kullandığı uygulama, taktik ve stratejileri içerir.

Kurumsal etik ise, iş pratiklerinin tamamının etik ile ilgili uygulamalarını gözden geçirir. Halkla ilişkiler etiğini sağlayabilmek için geleneksel halkla ilişkiler uygulamalarında sosyal sorumluluğun etik ile bağlantısını şu şekilde kurabiliriz.

İç İlişkiler: Firma çalışanlarının etik bakış açısı kazanmasında firma içi faaliyetler son derece önemlidir.

Müşteri ilişkileri: Oluşturulan iletişim stratejilerine ve iletişim araçları ile etik kavramlar arasında bütünlük sağlamak ve müşterilerin de bu kuraldan haberdar olmasını sağlamak

Medya ilişkileri: Medya ile bağlantılar kurarak yürütülen faaliyetin etik kurallara uyduğunu duyurmak, böylelikle saydam bir iletişim ortamı taratmak son derece önemlidir. Halkla ilişkiler faaliyetlerinde etik alandaki önemli tartışmalar aşağıdaki gibidir:

  1. Doğruluk ve dürüstlük ilkelerinin benimsenmesi.
  2. Medya ile ilişkilerde etik değerlerin uygulanması.
  3. Müşterilerle ilgili bilgilerin gizliliği ve bu konudaki güvenirlik.

Reklam Etiği

Reklam iletişiminin en önemli konularından birisi «tüketicinin bilgilendirilmesi» durumudur. Doğru, açık, anlaşılır bilginin tüketiciye aktarılması bu sürecin en önemli noktasıdır. Reklam aynı zamanda tüketiciyi kararsızlık aşamasından satın alma eylemine yönlendirme rolünü de üstlenmektedir. Bilgilendirme fonksiyonunda reklam, tüketicide var olan istek ve ihtiyaçları hissettirmekte ve farkındalık yaratmaktadır. İkna etme fonksiyonunda reklam istek ve ihtiyaçların farkına varılmasını sağlamanın yanı sıra duyguları güçlendirerek tüketici tercihini oluşturmaktadır. Reklamın destekleme ve hatırlatma fonksiyonu tüketicinin satın alma eylemi sonucunda ortaya çıkmaktadır. Destekleme fonksiyonunda reklam tüketicinin satın alma kararını haklı göstermektedir ve çoğunlukla sigorta poliçesi, bilgisayar, otomobil gibi satın alma sıklığı az olan ürünlerine ilişkin kararları destekleme rolünü üstlenmektedir. Hatırlatma fonksiyonunu üstlenen bir reklamda ise alışkanlığı olan ürünlerin satın alımlarını tetiklemektedir.

Reklamcılıkta etik denildiğinde birçok farklı kavramdan bahsedebiliriz.

Reklamların ihtiyaç dışı bir tüketimi teşvik ettiğini öne sürenlerin görüşleri, reklamlarda kadınlara yönelik bir ayrımcılığın yapıldığıyla ilgili etik tartışmalar, reklamların ürün ve hizmetlere ait maliyetleri arttırması ve bu nedenle tüketicilere, ürüne ya da hizmete daha fazla para ödetmesiyle ilgili görüşler ve buna benzer birçok etik tartışması yer almaktadır. Ancak bu noktada birçok kişinin görüş birliğine vardığı ve gerek reklamcının kendi etiğiyle gerekse reklamın yayınladığı ülkeye ait kanunlarla korunması gereken çocuk kavramı, reklam ve etik tartışmaları içinde önemli bir yer tutmaktadır. Reklamların çocuklara olan etkisi ve reklamlarda çocuk kullanımıyla ilgili birçok görüş ve ülkeler arasında farklılaşan birçok kanun ve mevzuat bulunmaktadır. Bu noktada akla gelen bir diğer etik tartışma ise mevzuata uygunluk ve etiğe uygunluk arasındaki ilişkidir.

Medya Hukuku

Medya hukukunu açıklamadan önce kitle iletişim mevzuatı kavramını açıklamakta fayda vardır. Kitle haberleşme sürecinin uygun ve yararlı bir biçimde işleyebilmesi için bir düzen içine alınması gerekmektedir. Bu düzenlemeler söz konusu olduğunda özgürlük son derece önemli bir kavram olarak karşımıza çıkmaktadır. Haberleşme özgürlüğünün düzenlenmesi, özgürlüğün güvence altına alınması ve toplum çıkarlarına uygun bir biçimde kullanılmasını sağlamaktır. Burada değinilmesi gereken önemli iki nokta karşımıza çıkmaktadır; haberleşme özgürlüğü ve kamunun bilme hakkı. Haberleşme özgürlüğü “haber, düşünce ve kanıların, basın, radyo-televizyon, sinema ve internet gibi kitle haberleşme araçları ile serbestçe alınması ve yayılmasıdır”.

Yayınların hazırlanırken kişilik haklarına zarar vermemesi temel ve öncelikli bir konudur. Yayınların hukuk çerçevesinde gerçekleştirilip gerçekleştirilmediği aşağıdaki maddelere göre denetlenebilir:

Kamu yararı: Kamunun bilgilenme, bilgiye ulaşma, haberleşme, düşünceyi yayma ve açıklama, haber alma isteklerinin karşılanması kamu yararı konusunu oluşturur.

Gerçeklik: Yayınlar gerçekliğe uymak zorundadır. Kamu yararının olduğu durumlarda dahi gerçekliğe aykırı yayaın yapılamaz. Geçeklik kavramının buradaki anlamı yayının yapıldığı sırada olayın beliriş biçimine uygunluğudur.

Güncellik: Kamuoyunun ilgisinin azaldığı ya da kaybolduğu durumlarda güncellik olgusu ortadan kalktığı halde yayın yapılması durumudur.

Ölçülülük: Yayın yapan kuruluşların ekonomik yapılarıyla, toplumsal çıkarlar arasında bir denge kurulmalıdır. Yayınlarda kamu çıkarı bulunsa da ölçülü ve dengeli bir biçimde yayınların hedef kitleye ulaştırılması esastır.

Haber-yorum: Haber ile yorum ve görüş ayrımı açık yapılmalı, okurun ve izleyicinin neyin haber, neyin yorum olduğunu kolayca seçebilmesi sağlanmalıdır.

Fotoğraf-Görüntü: Fotoğraf ve görüntünün güncel olup olmadığı açık biçimde belirtilmeli, canlandırma görüntülerde de bu, izleyicinin fark edebileceği biçimde ifade edilmelidir.

Haber-İlan (Reklam): Haber ve yorum metinleri veya görüntüleri ile İlan-reklam amaçlı metinlerin ayrımı hiç bir karışıklığa yer bırakmayacak ölçüde yapılmalıdır.

Yargı: Yargılama sürecinde de haberler her türlü ön yargıdan uzak ve kesinlikle doğruluğundan emin olunarak sunulmalıdır. Gazeteci yargı sürecinde taraf olmamalıdır. Yargı kararı kesinleşmedikçe, bir sanık suçlu ilan edilmemelidir. Haberlerde ve yorumlarda suçluymuş gibi değerlendirmeler yapılmamalıdır.

Çocuk: Çocuklarla ilgili suçlarda ve cinsel saldırılarda sanık, tanık ya da mağdur (maktul) olsun, 18 yaşından küçüklerin açık isimleri ve fotoğrafları yayınlanmamalıdır.

Cinsel saldırılar: Cinsel saldırı mağdurlarının fotoğrafları, görüntüleri veya kimlikleri, açık kamu yararı olmadıkça yayınlanmamalıdır.

Kimlik veya özel durum: Açık kamu yararı olmadıkça ve olayla doğrudan ilgisi, bağlantısı bulunmadıkça, bir insanın davranışı veya işlediği suç, onun ırkına, milliyetine, dinine, cinsiyetine, cinsel eğilimine, hastalığına veya fiziksel, zihinsel özürlü olup olmamasına dayandırılmamalıdır. Kişinin bu özel durumu, alay, hakaret, önyargı konusu yapılmamalıdır.

Sağlık: Sağlık konusunda sansasyondan kaçınmalı, insanları umutsuzluk veya sahte umut verecek yayın yapılmamalıdır. Tıbbi alandaki araştırmalar kesinleşmiş sonuçlar gibi yayınlanmamalıdır. İlaç tavsiyesinde mutlaka uzmana danışılmalıdır. Yetkilinin, hastanın veya yakınının izni olmaksızın hastane ve benzeri kurumlarda hiç bir yolla ses ve görüntü alınmamalıdır.

Hediye: Yayın Öncesi kararlarla ve yayınlarla ilgili önyargı, kuşku yaratacak her cinsten kişisel hediye ve maddi menfaat reddedilmelidir.

Müessese Çıkarı: Gazetecinin bir basın-yayın organındaki işlevini “Hak ve Sorumluluk Bildirgesi”ndeki hakları, sorumlulukları ve görevleri belirler. Gazeteci, bu mesleki çerçeve ile yayın organının çizgisi dışında, müessese çıkarı söz konusu olsa dahi, hiçbir faaliyete gönüllü olarak veya zorla katılmamalıdır.

Özeleştiri: Gazeteci ile basın-yayın organları, tekzip ve cevap hakkı gibi zorunlulukların dışında da, yanlışları düzeltmeli ve özeleştiri yapmalıdırlar.

Taraf olma: Gazeteci ve yayın organı, her ne nedenle ve her ne biçimde olursa olsun, taraf oldukları bir olaydaki konumlarını kamuoyuna açıkça belirtmelidir.

Özel hayat: Asıl olan kamu yararıdır. Özel hayatın gizliliğinin geçersiz sayılabileceği başlıca durumlar şöyle sıralanabilir:

  1. Büyük bir suç yahut yolsuzluk üstüne araştırma ve yayın
  2. Toplumu kötü etkileyici bir tutumla ilgili araştırma ve yayın
  3. Toplumun güvenliğinin veya sağlığının korunması
  4. İlgili kişinin sözleri yahut eylemleri sonucu halkın yanılmasının, yanıltılmasının veya yanlış yapmasının engellenmesi

Bilgi-Belge: Doğrudan kamu yararı olmadıkça, sahibinin izni dışında belge, fotoğraf, ses yahut görüntü alınmamalıdır.

Haber için para: Gazeteci belge veya görüntü sağlamak amacıyla, bir suçla ilgili sanık, tanık veya onların yakınlarına para teklif etmemeli ve vermemelidir.

Sarsıcı durumlarda: Üzüntü, sıkıntı, tehlike, yıkım, felaket ya da şok halindeki insanlar söz konusu olduğunda gazetecinin olaya yaklaşımı ve araştırması insani olmalı ve gizliliklere uyularak duygu sömürüsünden kaçınılmalıdır.

Suçlu yakınları: Gazeteci, sanıkların ve suçluların akrabalarını, yakınlarını, olayla ilgileri olmadıkça veya olayın doğru anlaşılması için gereği bulunmadıkça teşhir etmemelidir.

İntihar olayları: İntihar olayları hakkında haber çerçevesini aşan ve okuyucu veya izleyiciyi etki altında bırakacak nitelikte ve genişlikte yayın yapılmamalıdır.

Ekonomik, mali bilgi: Yasalarla yasaklanmış olmasa dahi, gazeteci elde ettiği ekonomik-mali bilgileri geniş biçimde yayınlanmadan önce kendisinin yahut yakınlarının çıkarları için kullanmamalıdır.

Ambargo: Önceden görme–Off the record: Gazeteci, kendi çabasıyla elde etmedikçe, bir kaynağın verdiği bilgi veya belgenin yayınlanma tarihi konusundaki isteğe uymalıdır. Gazeteci, açıklanmaması kaydıyla (off the record) verilen bilgiyi ve sarfedilen sözleri yayınlamamalıdır.

Rekabet: Gazeteci, rekabet nedeniyle de olsa, bir başka gazeteciye bilinçli ve açık, mesleki zarar vermekten kaçmalıdır. Bir meslektaşının yayınını engelleyici davranışlarda bulunmamalıdır.

Kaynak gösterme: Gazeteci, başta haber ajansları olmak üzere, bir meslektaşının ve herhangi bir yayının sunduğu bilgileri kullandığında mutlaka kaynağı belirtmelidir.

Gazeteci olmayanlar: Bir yayın organında, sürekli veya zaman zaman, gazetecilik kapsamına giren alanlarda faaliyet gösterenlerin asıl sıfatları, asli işleri uygun şekilde belirtilmeli, kamuoyu onların temel konumu hakkında bilgilendirilmelidir.

Özdeşleşme: Gazeteci, polis muhabiri, polis veya sözcüsü, spor muhabiri kulüp yöneticisi veya sözcüsü, herhangi bir partiden sorumlu muhabir onun üyesi veya sözcüsü gibi davranmamalı ve bu yönde, yayın yapmamalıdır.