MEDYA SOSYOLOJİSİ - Ünite 5: Kitle İletişimi: Sosyal Anlam, Gelişim, Örgütlenme ve Örgütsel İlişkiler Özeti :

PAYLAŞ:

Ünite 5: Kitle İletişimi: Sosyal Anlam, Gelişim, Örgütlenme ve Örgütsel İlişkiler

Kitle İletişiminin Sosyal Anlamı

En yaygın tanımına göre, kitle iletişimi uzmanlaşmış grupların, teknolojik araçları (basın, radyo, tv) kullanarak geniş, heterojen ve dağınık izleyicilere simgesel içerikleri yayma tekniklerini ve örgütlerini içerir. Kitle iletişimin tüm yaygın ve alternatif tanımları birleştirirsek karşımıza, şöyle bir tanım çıkar:

Kitle iletişimi; ekonomik, siyasal, kültürel, psikolojik ve sosyolojik bağlamlarda yönetsel amaçlarla örgütlenmiş yapıları, bu yapıların çeşitli teknolojiler kullanarak yaptıkları üretimleri ve dağıtımları, bu üretilenleri kullananları, bu süreçlerdeki sayısız ilişkileri ve ilişki biçimlerini içeren iletişim türüdür. Kitle iletişimi, haberden spora ve eğlenceye kadar çeşitlenen formatlar yoluyla enformasyon, biliş, duygu, inanç, beklenti, duyarlılık ve davranış yönetimi işini yapar.

Dolayısıyla kitle iletişiminin insan yaşamında ve toplumda önemli rolleri vardır. McQuail (1983: 79-80) iletişim araçlarının sosyal görevlerini /rollerini beş temel kategoride özetler:

  • Enformasyon verme görevi,
  • Toplumda karşılıklı bağ kurma görevi,
  • Toplumsal sürekliliği sağlama görevi,
  • Eğlendirme, avuntu, dinlendirme görevi,
  • Harekete geçirme (seferber etme) görevi.

Diğer yandan belirtilmesi gerekir ki; kitlelerin kendilerinin belirlediği gündeme göre, kitleler arasındaki bir iletişim değildir veya halkın gözü ve kulağı olan birileri tarafından kitleler için yürütülen iletişim türü veya tarzı asla değildir. Bu tür sosyal sorumluluğa dayanan görevi kitle iletişimi içinde çok az yazar, aydın, gazeteci ve film yapımcısı, müzisyen ve sanatkar yerine getirmiştir.

Kitle iletişiminin olması için bir ürünü (örneğin kil tablet üzerine yazılmış bir metni, basılı bir gazeteyi) kitlenin hepsinin (satın) alması ve kullanması gerekmez. önemli olan taşıyıcı aracı (örneğin, gazeteyi) herkesin alması değil, taşıyıcı aracın taşıdığı içeriğin okunması ve bu okunanın yaygınlaştırılması ki, bunu da Orta Çağlarda İncili eline alarak okuyup vaaz verenler başlatıyordu. Kapitalizmin ilk dönemlerinde ise, gazeteyi okuyan ve okuduğunu anlatan veya gazeteyi gruba/cemaate okuyan biri yapmaktaydı.

Kitle İletişimin Gelişim Tarihi

Kitle iletişiminin tarihi, örgütlü yapılar ve bu yapılarda olan ilişkilerdeki, iletişimi kaydeden ve taşıyan araçlardaki gelişmeleri ve bu gelişmelerin anlamlarını anlatır. Bunlar arasında iletişimi kaydetmedeki gelişme kitle iletişimi söz konusu olduğunda öne çıkmaktadır.

Örgütsel yapılardaki gelişme, günümüzdeki kitle iletişim kurumlarının ve şirketlerinin gelişmesine doğru olmuştur.

İletişim araçlarındaki gelişme, taşıyıcı aracın hacim olarak küçülmesi, taşınır olması, taşıdığı içerik kapasitesinin artması, kaydeden ve okuyan araçların gelişmesi ve içeriği güvenilir şekilde kaydetmesi ve okuması gibi yönlerde olmuştur.

İletişimi kaydetmedeki gelişme; görsel olarak çizgilerle ve sembollerle kayıt etmeleriyle başlamıştır ve tarihi M.Ö 30.000’lerde bulunan mağara duvarlarına çizilen resimlere kadar geriye gider. Sembollerle sözün kaydı, yani yazının kullanılmasına giden gelişme ise, insanların “şeyleri” (örneğin, bir hayvanın veya malın sayımını) kayıt için token/örnekçe sistemini geliştirmeleridir.

İlk kez Sümer’de (M.Ö. 3500) kil tabletler üzerine çivi yazısıyla yazılan yazıda semboller bir sesi anlatıyordu. Fenikeliler günümüzdeki alfabenin temelini atan sembollerle yazı yazmayı geliştirdiler. Bilinen en eski kitap “Yaşayan ölünün kitabı” Mısır’da papirüs üzerine yazılmıştır (M.Ö. 1900).

İletişimi taşıyan araçların gelişmesi, yazıyla kaydetme ile birlikte başladı. Önce, ağır fakat kalıcı olan kil tabletler ve taş üzerine yazma vardı. Mısırlılar ve Mayalar taşıyıcı araç olarak hafif olan ve kolayca taşınabilen papirüsü buldular. Üzerine yazı yazılan araç taşınamaz veya zor taşınır biçimden kolayca taşınıra, katlanmazdan yuvarlanıp katlanır biçime ve günümüzdeki bilgisayar disketi, CD, VCD ve DVD’ye doğru gelişti. Taşıyıcı araç artık, USB olarak bildiğimiz, küçük işlenmiş madde oldu.

İletişimi yazan, kaydedeni kopyalayan, çoğaltan, okuyan araçların gelişmesi; sivri bir taş veya sivriltilmiş bir madde ile başlayıp, çeşitli madde ve biçimlerde olan kalemden ve mürekkepten geçerek, yazının klavyeyle yazılmasına ulaşıldı.

İçeriğin doğru, hatasız kaydedilmesi de tüm bu gelişmelere paralel olarak oluştu.

Sözün ve görüntünün kayıt edilmesi; kayıt etme, elle yazma ve mekaniksel baskı ile başlayıp analog ve ardından da dijital teknolojiye doğru gelişti. Bu değişim yazı medyasını ve örgütlenme biçimini de değiştirdi. Önce yazı, ardından da görüntü kaydedildi. Hareketsiz görüntü kaydı fotoğrafla mümkün oldu. Fotoğraf, görüntünün ışıkla kaydedilmesidir.

Sesin kaydının gerçekleştirilmesi de gramofonun bulunması ile başlamıştır. Ardından plak ve teyp teknolojilerindeki gelişmelerle devam etmiştir. Sesin kaydı yanında sesin süreklilik içinde yayını radyo ile mümkün oldu.

Hareketsiz fotoğrafla yazılan görüntü tek bir anın iki boyutlu alan içinde dondurulması ve kaydedilmesini getirdi. Hareketli resim yoluyla, kaydedilen çoklu anlara süreklilik kazandırıldı ve bu da sinema nın gelişmesine yol açtı.

Sinema teknolojisi sessizden, sesliye, dar ekrandan geniş ekrana, siyah ve beyazdan renkliye, iki boyutludan, üç boyutluya doğru gelişme gösterdi. Fakat temel yapı aynı kaldı: Görüntü ve sesle hayatın kaydı, kurgulanması ve temsil edilmesi.

Kitlelere yönelik bilinç yönetimi ve ticari yönlendirme araçlarının en etkili ve gözde olanı televizyon dur. Televizyon ile ses ve görüntü birleştirildi; evlerin en gözde köşesine yerleştirildi; iş dışı boş zamanın ve evdeki dinlenme zamanının sömürgeleştirme aracı yapıldı.

Kitle iletişimi araçlarının gelişmesi bu bağlamda önemli fırsatlar getirmiştir. Önce gazeteler, dergiler ve kitaplar bu amaçla kullanılmaya başlandı. Ardından buna radyo eklendi. Basılı ürünlerle insanlar sanlar sirkte veya herhangi bir toplu mekanda olmaksızın kendi mekanlarında “okuyarak” ve “dinleyerek” zaman geçirebiliyordu. Dolayısıyla insanları sirklere ve arenalara toplama gereği, gazete ve radyo ile olan eğlence türünde azaldı ve televizyonla (ve internetle) ortadan kalktı. Sirk, televizyonla eve getirildi.

Örgütlenme ve Biçimleri

Kitle iletişimi çok büyük sermayeler isteyen örgütlü yapılar gerektirir. Büyük sermaye de aynı ve farklı medya türlerine de sahip olarak tekelleşmeye yönelir. Kitle iletişimiyle ilgili örgütlenmeler, hangi tür kitle iletişimi olursa olsun, işlevlerine göre çeşitlilik gösterir. Örgütlerin işlevleri baz alınarak yapılan sınıflamaya göre ortaya çıkan beş sınıf şunlardır:

  • Kitle iletişimi ürününü üreten örgütler
  • Üretilen ürünleri pazara dağıtan “dağıtım örgütler”
  • Bu ürünü pazara dağıtan perakendeciler
  • İlgili kontrol kuruluşları
  • İlgili kullanıcı kuruluşlar

Örgütlenme biçimleri incelendiğinde bir başka tasnif de medya sahipliği temelinde yapılabilir. Bu temel baz alınarak yapılan tasnif sonucunda ortaya çıkan sistemler şunlardır:

  • Özel teşebbüs sistemi
  • Avrupa tipi kamusal sistem
  • Amerikan türü kamusal sistem
  • Üniversiteler, eğitim kurumları, dini gruplar, sivil toplum örgütleri yayıncılığı.
  • Sovyetler türü kamusal sistem
  • Karma sistem

Bu sınıflandırmaların haricinde örgütlenmeler amacına göre ticari olan ve ticari olmayan olarak gruplandırılabilir.

Örgütsel İlişkiler

Örgütsel yapının üretim yapabilmesi, üretim için gerekli tüm kaynakları harekete geçirmesiyle mümkündür. İnsan kaynağını harekete geçirmek, öncelikle örgütte üretim yapacak kadroyu kurmayı ve çalıştırmayı gerektirir. Bu örgüt içi ilişkiler üretim için yeterli değildir, örgüt dışı ilişkilerle tamamlanması gerekir. Örgüt dışı ilişkiler; örgütü çevreleyen diğer şirketler, kurumlar, kuruluşlar, perakendeciler, kullanıcılar, tüketiciler gibi diğer yapılarla olan ilişkileri içerir. Medya örgütü iç ve dış ilişkileriyle varlığını sürdürebilir.

Bir örgüt ne tür bir yapıya sahip olursa olsun, yapının oluşması, gelişmesi ve günlük faaliyetlerin yürütülmesi sürekli sosyal ilişkilerden geçerek yapılır.

Örgütsel ilişkiler, kitle iletişiminin üretimi ve dağıtımı için gerekli olan faaliyetler ağını içerir. Bu faaliyetlere bakıldığında, ilk önce şirket/kurum içi ve şirket/kurum dışı ilişkilerin olduğunu görürüz.

Şirket/kurum içi ilişkiler, bir medya kuruluşunun iç çevresi örgütün yapısal sınırları içinde, günlük işlerini yürüttüğü fiziksel, psikolojik ve kültürel mekandır. Bu mekanda egemen bir atmosfer/iklim vardır. Bu örgüt iklimi iç çevredeki resmî ve resmî olmayan ilişkilerin ve iletişimin dinamik bir ürünüdür.

Örgütlerdeki ilişki ve iletişim, güç yapısı ve bu yapının karakterine göre belli tarzlar alır. Bazı yapılar hoşgörüye izin verir; bazılarında hoşgörüye yer yoktur. Bazı yapılar baskı, sömürü ve yoksun bırakmaya dayanır. Bazılarında ise gönüllü katılım ve insanca ilişkiler vardır. Bazı yapılar ise planlı olarak yaratılmış imajlara dayanan sahte demokrasi ve sahte katılımcı bir karakter pazarlarlar.

Şirket/kurum dışı ilişkiler, Örgütün dışı çevresi, o örgütün varlığının (ve yok oluşunun) koşullarını beraberinde getiren diğer örgütlü yapılardır. Örgütün dışla sosyal bağı, ilişkisi ve iletişimi günlük var oluş etkinliklerinin kaçınılmaz parçasıdır. Dış çevre, örneğin kural koyan devlet kurumlarından o örgütle geçici veya sürekli bağı olan bireye kadar çeşitlenir. Firma için dış çevre, örneğin bireysel ve kurumsal müşteriler, yasal yapılar ve ilişkilerdir. Dış çevreyle ilişki tarzı, örgütsel yapının özelliklerine göre belirlenen kurumsal amaçlar ve kurulan bizliğin karakterine bağlı olarak değişir.

Kitle iletişiminde örgütün dışla ilişkisi, doğrudan veya dolaylı olarak ilişkide olduğu tüm kişileri ve her tür örgütleri içerir. Bu ilişkiler sosyal, yasal, ekonomik, pazarlama, pazarı bilme ve kontrol gereksinimleriyle ortaya çıkar ve yürütülür. Bu ilişkiler örneğin:

  • Doğrudan veya dolaylı bağı olan benzer veya diğer kurumlar ve şirketlerle olur. (Kurumlar arası veya şirketler arası ilişkiler),
  • Devlet kurumlarıyla olur: örneğin yasal kurumlarla olan ilişkiler, denetleme, izleme, gözetleme ve kontrol kurumlarıyla olan ilişkiler,
  • Örgütün kamusuyla veya müşterisiyle olan ilişkilerdir.