MEDYA SOSYOLOJİSİ - Ünite 6: Kitle İletişiminde Üretim, Dağıtım, Tüketim, Kontrol ve Yaklaşımlar Özeti :
PAYLAŞ:Ünite 6: Kitle İletişiminde Üretim, Dağıtım, Tüketim, Kontrol ve Yaklaşımlar
Kitle İletişiminde Ürün Üretimi
Toplumsal yapıdaki tüm örgütlenmeler belli faaliyetlerde bulunarak maddi olan ve maddi olmayan ürünler üretirler. Maddi ürünler kullanım için üretilmiş somut mallardır. Maddi olmayan ürünler ise düşünceler, duygular inançlar, duyarlılıklar ve vicdan gibi insanın içinde taşıdığı ve ilişkilerinde/davranışlarında sergilediği her şeydir.
Genel Sosyal ve Teknolojik Üretim : Kitle üretiminin yapılabilmesi için, o toplumun, kitle iletişimini üretecek bilgi ve araç üretimi seviyesinde olması gerekir. Bunlar:
a- Kitle iletişiminin üretimin yapılmasını sağlayan teknolojik araçlar ve bu araçların üretimi
b- Teknolojik araçları üreten teknolojik bilgi ve bilgi üretimi (çoğu kez gizlidir)
c- Tüm üretimleri tasarlayan ve yapan kalifiye ve kalifiye olmayan insan emeği
d- Tüm bu üretimlerin örgütlenmesi ve koordinasyonudur.
Kitle İletişimine Gereksinim ve Kitle İletişiminde Örgütlerin Üretilmesi: Bir şeyin üretilmesi, birilerinin üretmek için gereksinim duymasına bağlıdır. Gereksinim duymayı, üzerinde düşünme, planlama, harekete geçme ve kitle iletişimi için gerekli örgütlerin oluşturulması takip eder.
a- Kitle iletişimine sermaye akışı ve bu akışla kitle iletişimi örgütlerinin oluşturulması
b- Bu örgütlerde çalışacak ücretli bilgi işçilerinin örgütsel faaliyet içinde farklı pozisyonlara yerleştirilmesi
Kitle İletişimi Ürünlerinin Üretimi: Kitle işletişim ürünü üretimi özellikleri şunlardır:
a- Kullanılacak ürünü üretme
b- Profesyonelliği ve Profesyonel ideolojileri üretme
İzleyicilerin, Dinleyicilerin, Okuyucuların, Kullanıcıların, Tüketicilerin Üretimi: Kitle iletişim endüstrisinin görevi kendisi ve tüm yapılar için işlevsel olan insan bilişlerini, davranışlarını ve faaliyetlerini sürekli olarak işlemek ve yeniden üretmektir. Kitle iletişiminde gözle görünen ürünlere gazete, dergi, film müzik ve TV programları gibi isimler verilir. İzleyici izleyerek, okuyarak, dinleyerek sadece kendini yeniden üretmez, aynı zamanda tüm diğer ilgili üretimleri de yeniden üretir.
Profesyoneller Pratikler ve Profesyonel İdeolojiler
Kitle iletişimini üretenler, iletişim örgütünde çalışanlardır. Medyada üretilen ürünün biçimlenmesini belirleyen profesyoneller kitle iletişimini üreten emeğin uzman kadrosudur. Üretimin olabilmesi için teknolojik pazar ve emek pazarı gerekir. Kitle iletişiminin üretimi profesyonel iletişimcileri gerektirir. Profesyonel iletişimcilerin “neyi nasıl ürettiklerine” profesyonel pratikler denir. Bu profesyonel pratiklerin dayandığı ve sürdürdüğü düşünce sistemine de profesyonel ideolojiler denir.
Profesyoneller medya ürünlerinin içeriğini inşa ederler. Profesyonel ideolojiler, profesyoneller ve işleri hakkında insanlarda olumlu imajlar oluşturmayı içerir. Medya profesyonelleri hakkında nesnel oldukları hakkında yaygın bir görüş vardır.
Medya profesyonelleri ile ilgili asıl üzerinde şiddetle tartışılması gereken konu nesnellik veya yanlılık değil “dürüstlük” ve dürüstlüğün ve ilişkilerin karakteri içinde ortadan kaldırılması olmalıdır.
Medya profesyonelleri ekonomik, siyasal ve diğer güçlere karşı halkın gözü, kulağı ve dili olamaz; aksine, halkın gözünü, kulağını ve dilini belli endüstriyel ve siyasal yapıların çıkar bilinci yönünde biçimlendirmeye isteyerek katılırlar ya da istemeyerek katılmak zorunda kalırlar. Profesyonellik, örgütün ve örgütü var eden sistemin genel amacını, politikasını, hoşgörü çerçevesini, kontrollü alternatiflerini, dostunu ve düşmanının bilerek üretimde bulunmaktır.
Profesyonelin Oluşumu, Pratikleri ve Sorunlar: Profesyonel yaratma işinde, en etkili “ikna ve biçimlendirme araçlarının başında” az ücretle çalıştırma, sendikasız çalıştırma, iş güvencesinden yoksun bırakma ve başka yerde iş bulmasını engelleme gelir. Buna, iletişim fakültelerindeki eğitimi “meslek okulu eğitimine” dönüştürme çabasını ekleyebiliriz.
Profesyoneller medyanın iş gücünü temsil ederler. Kitle iletişim ürünü, iş gücünün birlikte çalışmasıyla ortaya çıkartılır. Çalışma koşulları o iş yerinde ve iş alanında egemen olan çalıştırma ve çalışma kültürüne göre biçimlendirilir.
Gazetecilik ve halkla ilişkiler başta olmak üzere, medya alanında profesyonelleşme eski çağlardan beri süregelen “ustalık çıraklık” sisteminin getirdiği biçimde sürdürülmektedir. Alaylılar usta-ağabeylerinden gördüklerini yeniden üretirken, “okullular” dışarıda bırakılmaktadır. Medya alanında işe alma ve işten çıkarma ve iş koşulları ne yazık ki yönetsel keyfiliklerle doludur.
Türkiye’de gazetecilerin ekonomik ve sosyal haklarını düzenleyen yasalar: Basın İş Yasası olarak bilinen 212 sayılı Yasa, Sendikalar Yasası ve Toplu İş sözleşmesi Grev ve Lokavt Yasası’dır. Sigortalı çalıştırma durumunda ise Gazetecilerin iş sözleşmeleri 212 sayılı yasa yerine 1475 sayılı İş Yasası’na göre yapılmaktadır. Bunun yanında yaygın olarak görülen iş koşulları: Fazla çalışmaya ek ödeme yapılmaması, haftalık dinlenme süresinden yoksun bırakma, bayramlardaki tatil haklarından yoksunluk, siyasal iktidar ilişkisinin kötüye kullanılması, başka mecralarda kullanılan ürüne ödeme yapılmaması, sendikasızlık, işini kaybetme korkusu, kamu kurumları ve yöneticileriyle iyi geçinmek zorunluluğu, fazla mesai, haftalık/yıllık izin isteğinin işten atılma korkusu yaratması gibi.
Profesyonel Pratikler Sorunlarına Çözümler: Çözümler, çalışanlarının haklarını koruyan yasaların olmasıdır. Bununla birlikte, bu yasaların uygulanmasının sağlanması, siyasal yönetimlerle ve kamu güçleriyle ilişkilerde medya profesyonellerinin bağımsızlıklarını yok eden koşulların ortadan kaldırılması, medya personelinin kaynağını açıklamama hakkının korunması, düşünce ve ifade özgürlüğünün işler hale getirilmesi, işverenin keyfi olarak işe alma ve işten atma, iş koşullarını keyfi olarak düzenleme gibi yaptırımlarına izin veren yapısal ve ilişkisel sorunların çözülmesiyle olabilir.
İçeriğin Biçimlendirilmesi ve Temsil
İçeriğin Biçimlendirilmesi: İçeriğin biçimlendirilmesi demek, mesajın uygun bir şekilde paketlenmesi demektir. İçerik için “neyin uygun olduğuna” karar veren paketlemeyi yapan profesyoneldir.
Medya içeriğinin biçimlenmesinde, medya sahipliğinden, mesleğim biçimlendirilmiş baskın karakterinden, siyasal baskılar ve ilişkilerden gelen belirleyici etkiler yanında, ciddi şekilde reklam endüstrilerinin baskıları ve aynı zamanda ödülleri de vardır. Ürün biçimlendirmede yapımcı aslında önemli özgürlüklere sahiptir. Bazıları bunu iyiye kullanırken bazıları da çeşitli bireysel nedenler ve çıkar ilişkileri nedeniyle kötüye kullanırlar.
İçeriğin üretim süreçleri artık standartlaşmıştır. Bir dizi yapımı hazır bir metinde belli boşlukları alışılagelmiş rutinlere uyarak doldurmadır. Haberler de öyledir. Önde gelen televizyonların haber formatına bakarsanız, aralarında fark olmadığını görürsünüz.
Medyada Temsil ve Temsilin Karakteri: Medya ile temsilde gerçek ve yaşam yeniden kurgulanır. Bir film, film yapımcısının dünya görüşü açısından hayatın kurgulanmasıdır. Bir dizi de öyle. Bir haber programı o gün toplumda olanlar arasından seçilmiş olayların, haberciler tarafından yeniden inşasıdır. Dolayısıyla, medya demek, “kurgulayan ve öyküleyen temsil sistemi” demektir. Kitle iletişimiyle birlikte sosyal anlatılar merkezileşmiştir. Temsil konuşu şu gruplarla özetlenir: Doğru temsil, doğruyu abartarak temsil, abartarak yanlış temsil, abartma yerine azaltılmış temsil, yer vermeme yok sayma, temsil doğrudur, ama sunulan nedenler ve çözümler yanlıştır.
Kitle İletişiminde Sosyal Sorumluluk ve Denetim
Medya ve Sosyal Sorumluluk: Kitle iletişimi tüm insanları içerir; sosyalin düşünselden ve düşünsele bağlı olarak gelen veya desteklenen davranışsaldan geçerek yeniden üretiminin etkin bir parçasıdır.
Kitle iletişiminde sosyal sorumluluk, aynı zamanda, toplumun kendisine “bakması” ve kendisinde gördüğü doğru yanları tutup geliştirmesi ve doğru olmayan, eksik olan veya yanlış olan yanları da düzeltmeye çalışması demektir. Aynı zamanda, sorumluluk demek, toplum çıkarına olan sorumluluk demektir.
Endüstriyel ürünlerin satışına, aptalca tüketim kültürünün promosyonuna, pazarlama ve ticari kültürün çıkarına aykırı olan tarihsel olarak oluşmuş gelenekleri ve kültürü aşağılamaya, “hemen kullan ve hemen at” deliliğinin ve duyarsızlığının teşvikine dayanan sorumluluk anlayışı, ekonomik pazarın çıkarlarını gerçekleştirme sorumluluğudur, sosyal veya toplumsal sorumluluk değil.
Kitle İletişiminde Denetim: Kitle iletişimiyle ilgili kontrol ve gelişmenin temelinde, ekonomik Pazar ve siyasal kontrolü sağlama yatar.
Kitle iletişimiyle ilgili olarak, medya faaliyetleri sonucunda:
a- Sosyal sorumluluk konularının çıkması,
b- Devleti yöneten güç yapısının çıkarını gerçekleştirme yerine yanlış yapılanları açığa vurma ve eleştirinin ortaya çıkması,
c- Farklı çıkar grupları arasındaki çatışma ve çekişmeler,
d- Medya pratiğinin doğasının gerçek ve potansiyel sonuçları ile ilgili kaygılar ile “sosyal sorumluluk” için sosyal denetim düşüncesini ve faaliyetlerini de beraberinde getirdi.
Devlet Yasaları ve Sansür: Sansür, toplum düzenini sağlama gibi gerçeklerle, devleti yönetenlerin kendilerine uygun gelmeyen yayın yapan medyanın özgürce çalışmasını engellemek için getirdiği yasalarla yaptığı uygulamalara verilen isimdir. Sansür içeriğin tümüyle veya kısmen yasaklanmasından yayının durdurulmasına, yayını yapanın hapse atılmasına kadar değişen tedbirler getirir. Devletin bu tür kontrol mekanizması kurması ve uygulamasında, birbiriyle bağıntılı iki konu ön plana çıktı. Birincisi “düşüncenin” cezalandırılması ve ikincisi de “düşünceyi ifadenin” cezalandırılması.
Medya Özgürlüğü: İnsanın iletişim özgürlüğü, istediğini düşünebilme ve bu düşüncesini ifade etme, düşündüğü ve ifade ettiği için cezalandırılmaması demektir. Fakat şunun da bilinmesi gerekir: Medya özgürlüğü, medya sermayesinin, kendi ve kendine çıkar sağlayanların promosyonunu yapma özgürlüğüdür.
Özdenetim: Özdenetim, ürünü üreten kişinin kendi kendini denetimi demektir. Özdenetim, medya etiği ve basın ahlakı gibi konuların varlığı demek, özdenetimle, etikle ve ahlakla ilgili sorunların varlığı demektir. Bu durumda, var olanı belirleyen koşullar değişmedikçe, etik kuralları ve ahlak ilkeleri asla sorunları çözemez. Çözseydi, bu kuralların kendisinin de varlık nedeni ortadan kalkardı. 1960’ ta Basın Ahlak Yasası’nı takiben Türk basınını ve meslek kuruluşlarını kapsar nitelikte oluşturulan özdenetim sistemi, “Basın Şeref Divanı”yla yaşama geçirildi.
Meslek Ahlakı, Meslek İlkeleri: “Gazeteci ile dostluk bir numara dar ayakkabı giymek gibidir. Arkadan vurur” (Hasan Pulur, gazeteci; Erdoğan, 2018). Yukarıdaki anlatıdan devam edelim: SOS316U-MEDYA
Medya profesyoneli haber yaparken, dizi hazırlarken veya film yaparken, buğdayı ve sapını ayırır; sapından hoş paketlerle saman oluşturur ve kullanmamız için pazarda dolaşıma sokar.
Etik/ahlak, profesyonelin karar vermesine ve faaliyetine kılavuzluk eden içsel kontrol sisteminin bir parçasıdır. Etikli/ahlaklı davranış, iyi davranış ve doğru davranıştır. Ama doğru davranışın ne olduğunu, öznel çıkar ve bu çıkarı biçimlendiren şirket çıkarı tanımladığında, günlük örgütlü yaşam faaliyetlerinde, iletişimle gerçekleştirilmek istenenleri haklı çıkartan ve meşrulaştıran ahlak/etik çerçeveleri yaratır.
“Benden istenilen şey, Sermaye Piyasası Kurulu’nun o dönemdeki başkanını, ailesini, çocuklarını 24 saat kameramanlarla izletmem, sürekli onlarla ilgili görüntü ve haber geçmemdi. Bu, benim meslek anlayışıma uymayan bir şey, siz, bu işleri yaptırabileceğiniz bir arkadaş bulun, dedim. Olağanüstü koşullarla bir transfer gerçekleştirdiğimiz halde, 22 gün sonra istifa ettik” Doğan (2004).
Kitle İletişim Ürünlerinin Dağıtımı
Kitle iletişimi üretimi yapabilmek için gerekli alt yapı araçlarının (teknolojik araçların) dağıtımı, kitle iletişim ürününün (örneğin bir programın) dağıtımı gereklidir.
Altyapı Araçlarının Dağıtımı: Altyapı araçlarının çoğunun üreticileri Batı ve Japonya gibi yerlerdeki sermaye ve bu sermayenin diğer ülkelerdeki hissedarlarıdır; diğerleri ise üretilenlerin parça birleştireni, ürün dağıtan temsilci, bölge bayisi ve perakendeci satıcı durumundadır.
Ürün Dağıtımı: Kitle iletişimi ürünü dediğimizde aslında biz içerikten bahsediyoruz. Fakat içerik, gazete, kitap, dergi, sinema ve cd gibi isimlerle isimlendirilen bir taşıyıcı gerektirdiği için, içeriğin dağıtımı bunların dağıtımını gerektirir. Kitle iletişim ürünlerinin dağıtımında temel olarak iki tür örgütlenme görürüz:
- Üreten şirketlerden bağımsız olan ve perakendecilere dağıtım yapan toptan dağıtıcı şirketler biçimin de örgütlenme,
- Ürün üreten şirketlerin kendi toptan ve/veya perakende dağıtım ağları biçiminde örgütlenmesi.
Tekelci yapıda, kitle iletişim ürünlerinin perakendecilere dağıtımı (a) bir veya birden fazla merkezden veya (b) bölgesel dağıtım merkezlerinden yürütülür.
Kitle İletişiminde Tüketim
Sosyalde üretim aynı zamanda tüketimdir. Sosyalleşmiş tüketim ise üretimin koşulunu yaratır. Kitle iletişiminin ürettiği ilk ürünün (bir programın) tüketimi, izleyiciler denen insanlar tarafından yapılır. Çoğu kez tüketim denildiğinde, insanların izlemesi, okuması, seyretmesi, dinlemesi anlaşılır. İkincil ürünün (izleyicinin) tüketimi, reklam endüstrisi ile medya endüstrisi arasındaki ilişkide olur. Kitle iletişiminin izleyicileri ürünü tüketerek hem medya firmalarının ekonomik varlığını sağlayan kamu ve özel yapıların ekonomik ve ekonomik olmayan amaçlarının gerçekleşmesi olasılığını artırırlar. Böylece izleyici tüketimle fiziksel ve psikolojik olarak kendini yenileme, rahatlama, dinlenme, eğlenme, doyum sağlama işini (üretimini) yaparken, aynı zamanda tüketime kadar olan bütün aşamalardaki egemenlik ve mücadele koşullarının süregelen ve tüketimin doğasıyla yeniden oluşan doğasını üretir.
Kitle İletişimi Üzerinde Düşünme: Yaklaşımlar ve Açıklamaları
19. yüzyılın sonlarında ve 20. yüzyılın başlarında, kitle iletişimiyle ilgili düşünme ve açıklamalar psikoloji, sosyal-psikoloji, sosyoloji, siyaset bilimi ve kültürel antropoloji gibi alanlarda çalışanlardan gelmiştir. Amerika’da ülkeyi, politikasını, dinini, sosyal pratiklerini basın yönetir. E.W. Scripps (1854-1926; basın baronu)
Hümanist Gelenek, İlerici ve Simmelci Çatışma Yaklaşımları: 1970’lerden itibaren artan bir şekilde iletişimde liberal demokratik ve radikal sosyolojik ilgi arttı. 1980 ve sonrasında medya sosyolojisindeki yaklaşımlarda sosyo-psikolojik eğilim devam ederken, Yeni-Durkheimci ve Yeni Weberci sosyolojik akımlar gelişti.
Pozitivist Gelenek: Deneysel Laboratuvar Yaklaşımları: Bu grup aydınları, deneye dayalı araştırmalar yapan ve iletişimle ilgili açıklamalar getiren psikologlar/sosyal psikologlar oluşturur. Deneyselcilik, vakıfların, kuruluşların ve üniversitelerin girişimiyle 1930’larda ivme kazanarak gelişmeye başladı. İletişim alanında, üniversitelerde bu tür araştırmalara ender rastlanır.
Pozitivist Gelenek: Alan Araştırması Yaklaşımları: Diğer bir aydınlar grubunu da niceliksel alan araştırması yapan sosyal bilimciler oluşturur. Şirket ve kurumların amaçlarını gerçekleştirmek için araştırma yapma yönelimi Amerika’da iletişime yaklaşımın ana karakterini çizdi ve günümüzde bu karakter küresel egemenlik kazandı. Araştırmalarda izleyicinin algı, tutum, tercih ve davranışları incelendi.
Post-Modern, Post-Pozitivist, Liberal Çoğulcu Yaklaşımlar: 1980’lerde ve özellikle 1990’larda hızla artan bir şekilde kitle iletişim kuramları toplumu serbest rekabetteki gruplar ve karşılıklı çıkarlar karışımı olarak görmeye devam ettiler. Medya örgütleri devletten, siyasal partilerden ve örgütlü baskı gruplarından özerklik kazanmış örgütsel sistemler olarak düşünüldü. Medyanın kontrolü, medya profesyonellerine önemli ölçüde özgürlük veren özerk yönetici seçkinin/elitin elinde olduğu düşüncesi güçlendi. Aktif izleyici kavramı yerini “tv önünde çoğulcu çözümleme yapan özgür ve bağımsız izleyici” teziyle gelen ve aktif izleyici tezini yineleyen liberal-çoğulcu görüş aldı.
Türkiye: Osmanlı İmparatorluğu, yukarıda anlatılan gelişmelerin dışında kalmıştır. İletişim alanında geleneksel yapısını Tanzimat Dönemi’ne kadar önemli bir değişime uğratmadan da korumuştur.
Cumhuriyet yönetimi, başlangıçtan itibaren iletişim alanında yeni politikaların işaretini vermiştir Çok partili siyasal yaşamın bu sorunları çözmesi umut edilirken, ekonomik kalkınma ve demokrasinin yaygınlaşması sorunları çözülemeyince, Demokrat Parti’nin eleştirilere yanıtı iletişim araçlarına sert davranmak olmuştur. Cumhuriyet Türkiye’sinde tarih, sosyoloji, siyaset bilimi, hukuk, felsefe, dilbilim, antropoloji, sosyal psikoloji, sanat ve arkeoloji çalışmalarının iletişim alanındaki bilgi birikimine katkısı, Batı’yla karşılaştırıldığında, yok denecek kadar azdır. Bu azlık, iletişim alanının gelişmesini doğrudan engellemese bile, zayıf kalmasına neden olmuştur.