Medya ve İletişim - Ünite 7: Medya, Siyaset, Propaganda Özeti :
PAYLAŞ:Ünite 7: Medya, Siyaset, Propaganda
Giriş
Toplumsal yaşamımızda kritik bir öneme sahip olan iletişim sektöründeki hızlı değişimler medya siyaset ilişkilerini daha da önemli hale getirmiştir. Siyasal sistemi ne olursa olsun tüm iktidarlar medyanın gücünden yararlanmak ister. Medya halka ulaşmanın en hızlı ve en ucuz yoludur. Demokratik rejimlerde siyasetçilerin iktidara gelmesi seçim yoluyla gerçekleştiğinden, öncelikle seçmenlere ulaşmak, onların desteğini kazanmak kritik bir öneme sahiptir.
Medyanın izleyiciler ve dolayısıyla toplum üzerine etkileri de yine bu sektördeki gelişmelere paralel olarak olağan üstü artmıştır. Medyayı kontrol edebilen veya mesajlarını medya üzerinden aktarabilen kesimler zaman zaman propaganda tekniklerini de kapsayacak şekilde çeşitli iletişim teknikleri kullanarak kamuoyunu büyük ölçüde yönlendirebilmektedir
Medyanın Önemi ve Günümüzdeki Gelişimi
Günümüzde toplumsal yaşamımızda sahip olduğu yer göz önünde bulundurulduğunda medyanın, toplumsal değişmenin ve gelişmenin bir aracı olduğu kadar toplumsal denetimin sağlanmasında da başlıca araçlardan biri olduğu görülür. Tüm çağdaş toplumlarda medya, bireyleri kendi günlük yaşam pratikleri dışında kalan olay ve gelişmelerden haberdar eder. Medya da toplumun diğer kurumları gibi içinde yaşadığı ortam, siyasal sistem, hukuki düzenlemeler, sosyal ve ekonomik koşullar tarafından etkilenir ve onları etkiler.
Medyanın en önemli toplumsal işlevlerinden biri siyasal iktidar ile halk kitleleri arasında karşılıklı haber ve bilgi akışını sağlayan bir köprü görevi üstlenerek demokratik toplumsal gelişime hizmet etmesidir. Medya bu işlevini yerine getirirken demokratik siyasal sistemi yürüten üç temel güç olan yasama, yürütme ve yargıyı halk adına gözetleyerek dördüncü bir güç olarak işlev görür. Medyaya yüklenen dördüncü güç işlevi çağdaş demokratik sistemlerde medyanın gücüne güç katar. Medyanın demokratik siyasal sistemin yürütülmesinde ve toplumsal düzenin sağlanmasındaki rolünü idealleştirir. Dördüncü güç kavramıyla medyaya halkın gözü ve kulağı olan, doğruyu ve haklıyı temsil eden, siyasal gücü halk adına denetleyen ve gözetleyen idealize edilmiş bir değer verilir.
Küreselleşme ve Medyada Sermaye Yoğunlaşması
Medya işletmeciliği öncelikle ekonomik bir faaliyet alanıdır ve her şirket gibi medya kuruluşları da ayakta kalabilmek için ekonomik bakımdan güçlü olmak zorundadır. Medya kuruluşları bakımından belirli bir kârlılık oranını sağlamak sadece ekonomik bağımsızlığı garanti etmez. Aynı zamanda medya içeriklerini de serbestçe, gazetecilik mesleğinin habercilik ve etik ilkelerini göz önünde bulundurarak sağlayabilmeyi beraberinde getirir. Medya alanındaki yoğunlaşma 20. yüzyıl boyunca hep gözlenmiş bir eğilimdir. Ancak yeni olan bunun, kuralların kaldırılması (deregülasyon) ve özelleştirmelerden sonra yepyeni bir ivme ve boyut kazanmasıdır. Medyadaki tekelleşme üç düzeyde meydana gelmektedir:
Yatay Tekelleşme: Değişik basın kuruluşlarının birleşme ya da satın alma yoluyla tek çatı altında bir araya gelmesi demektir.
Dikey Tekelleşme: Medya sektöründeki ayrı etkinlik dallarının tek bir yapı içinde bütünleşmesi demektir.
Çapraz Tekelleşme: Çeşitli alanlardaki faaliyetlerin bir kişi ya da grubun bünyesinde toplanması ve denetim altına alınması anlamına gelmektedir.
Medya sektöründe üç ayrı kontrol düzeyinden söz edilmektedir:
Operasyonel kontrol düzeyi, gündelik üretime ilişkin rutin kontroldür. Örneğin, haber medyasında içeriğe ilişkin karar alma süreçlerinde söz sahibi olan editoryal kadronun her gün yinelenen standart işlemleri bu düzeyle ilgilidir.
Tahsisatla ilgili olan kontrol düzeyi, bir bütün olarak medya şirketinin yapısı ve gelişimi; eylemlerinin ölçeği ve kapsamı; kaynakların kullanımı ve tahsisiyle ilgilidir.
Dışsal Kontrol ise, sahipler ve yöneticiler gibi sektöre içsel kontrol mercileri dışında, medya organizasyonlarına yönelik dışsal kontrolü kapsar. Bunların başında kuşkusuz devlet veya hükümetler gelmektedir
İletişim Sektöründe Yakınsama Olgusu ve Düzeyleri
İletişim sektörü günümüzde dünya ekonomisine yön veren en önemli sektörlerden biridir. İletişim sektörü içinde gazete, radyo, televizyon, sinema, haber ajansları, kitap, müzik, telefon, telgraf, cep telefonu, bilgisayar, uydu sistemleri; bu ürünlerin içerikleri, yazılımları, yayın stüdyoları, üretim ve basım işlerini yapıldığı şirketler ve matbaalar vb. yer alır.
Yakınsama kavramı, bilgisayar, görsel-işitsel medya, telekomünikasyon gibi sektörlerin teknolojik ve ekonomik olarak birleşmesi, yeni ürünler ve hizmetler ortaya çıkarmaları anlamına gelir. İletişim sektöründeki tekelleşme eğiliminin motorlarından biri olarak görülen yakınsama olgusu üç düzeyde ele alınmaktadır:
- Teknolojik Yakınsama: Teknolojik bir olgu olarak iletişim şebekelerinin aynı tür servisleri taşıyabilme yeteneğidir.
- Ekonomik Yakınsama: Ekonomik boyutları göz önüne alındığında yakınsama, iletişim endüstrisinin basılı yayıncılık, radyo-televizyon yayıncılığı, telekomünikasyon ve enformasyon gibi farklı sektörleri arasındaki sınırların yeni iletişim teknolojilerindeki gelişmelerle birlikte ortadan kalkmasını; üretim, dağıtım ve tüketim gibi tüm iletişimsel süreçlerde sektörler arası geçirgenliğin artmasını ifade etmektedir.
- Düzenleyici Yakınsama: İletişim alanındaki geleneksel politika yapım süreçleri de yakınsamanın getirdiği gelişmelerden etkilenmektedir.
Siyaset ve İletişim
Kitle iletişiminin işleyişini düzenleme ve bu yolla kitle iletişim araçlarının hangi kurallara bağlı olarak çalışacağını belirleyerek onları denetim altında tutmak, siyasal sistemlerin olağan uygulamaları arasında sayılabilir. İktidarın düzenlemeleri arasında kitle iletişim araçlarının toplumsal kurum olarak kurulabilme ve çalışabilmeleri bakımından gerekli ortamı hazırlama ve yaratma, finansman kaynakları bulma, mülkiyet, işletme ve yönetimlerini belirleme yer almaktadır. Günümüzde siyasal iletişimi iletişim özgürlüğü bakımından kabaca iki ana model içinde değerlendirmek mümkündür:
- Güdümlü İletişim Modeli: Siyasal sistem, kendi iktidarına hizmet edecek mesajların kitle iletişim araçlarından duyurulmasını ve bu yolla halkın desteğini sağlayarak rejimin güçlenmesini hedefler. Siyasal iktidar, iletişimi yukarıdan yönetmekte, denetim altında tutmakta, yaptığı uygulamanın kamu yararının bir gereği olarak yapıldığını savunmaktadır. Bu modelde iletişim özgürlüğü “güdümlü” dür. Bunun nedeni, siyasal iktidarın kitle iletişim araçları ve içerikleri üzerinde sıkı bir denetim kurması ve bu araçları kendi resmi görüşlerinin yayılmasını sağlamak için kullanmasıdır.
- Serbest İletişim Modeli: Siyasal sistem, toplumun daha özgür ve mutlu olmasına hizmet edecek mesajların kitle iletişim araçlarından serbestçe duyurulmasını ve toplumu ilerletecek tartışma ortamının sağlanarak kamuoyunun serbestçe oluşması hedefler. Siyasal iktidar, herhangi bir şekilde doğrudan veya dolaysız olarak kitle iletişim araçlarından yayılan iletilerin içeriğine müdahale etmez. Aksine iletişimin pek çok kanaldan serbestçe ve çok sesli olarak gerçekleşmesi ve serbest tartışma ortamının sağlanması için gereken önlemleri alır. Bu modelde iletişim özgürlüğü temel bir insan hakkı olarak kabul edilir.
Siyaset Kavramı ve Siyaset Bilimi
Arapça kökenli siyaset sözcüğü ile Yunan kökenli politika sözcüğü eşanlamlıdır. Antik Yunan’da şehir devletlerine polis denmekteydi. Polis sözcüğünden gelen politika sözcüğü devlete ait işler anlamını taşımaktadır. Siyaset ise toplumda otoriteyi temsil eden siyasal iktidar tarafından ödül, ceza, gelir ve kazanç gibi değerlerin dağıtılması yoluyla toplumdan gelen taleplere cevap verilmesidir. Siyaset bilimi, siyasal iktidarın oluşumu, paylaşılması, işleyişi ve kullanılması ile ilgili süreçleri konu alır. Siyaset bilimi, siyasal otorite ile ilgili kurumların ve bu kurumların oluşmasında ve işlemesinde rol oynayan davranışların bilimi olarak tanımlanabilir.
Siyasal İletişim
Siyasal iletişim hükümet işlerine ait bilgi, fikir ve tutumları yaymak için oluşturulmuş bazı uzman kuruluşların uğraşlarıdır. Siyasal iletişimin üç temel unsurundan söz etmek mümkündür:
- Siyasal aktörler/örgütler: Siyasal iletişim sürecini başlatan taraftır. Siyasal mesajın hedef kitle olarak belirlenen alıcıya gönderilmesini sağlar. Önderler, başkanlar ve yöneticilerdir.
- Alıcı hedef kitle: Siyasal iletişim sürecinde kaynağın gönderdiği iletilere hedef olan, gönderilen iletileri alması ve etkilenmesi beklenen alıcılardır.
- Medya/kitle iletişim araçları: Siyasal iletişim sürecinde iletilerin siyasal aktörlerden alıcı hedef kitleye iletilmesini sağlayan kitle iletişim kanallarının tümüdür.
Medya Düzenlemesi ve Kamu Hizmeti Yayıncılığı
Bir ülkenin medya sistemi, içinde bulunduğu siyasal kültürün ayrılmaz bir parçasıdır. Bundan dolayı her ülkenin medya sektörüne ilişkin düzenlemeleri kendine özgü bazı özellikler taşır. Medya düzenlemesi, yasalar aracılığıyla medya kuruluşlarının mülk sahipliğinin, frekans tahsisinin ve yayın içeriklerinin biçimlendirilmesidir. Medya düzenlemesinin nedenleri şöyle özetlenebilir:
- Ülkenin ekonomik, politik ve toplumsal yaşamında eşit rekabet koşullarını korumak,
- Belirli sınıf, çıkar grubu, sermaye, siyasi parti gibi herhangi bir kişi, grup ya da örgütlenmeye ayrıcalık tanımamak,
- Milli servet olarak kabul gören frekans dağılımında; eş deyişle, yayın kanallarının dağıtımında adaleti sağlamak,
- Eğitim, sağlık, güvenlik gibi alanlarda medyanın da yardımıyla kamu yararını gözetmek ve geliştirmek,
- Yayıncılık alanında süreklilik ve tutarlılık sağlamak,
- Yayınlarda halka korku ve panik yaşatacak ve şiddeti özendirecek, ırkçı ve milliyetçi söylemler güçlendirecek içerikleri denetlemek.
Propaganda Kavramı ve Toplumsal Boyutları
Türk Dil Kurumu sözlüğü propagandayı “Herhangi bir düşünceyi, bir kanıyı yaymak ve ondan yana olanları çoğaltmak için söz, yazı ya da başka araçlarla yapılan etki” olarak tanımlamaktadır. Propaganda etkinliği temel olarak bir takım görüş ve fikirleri yaymayı içerir. Ancak propaganda sadece yalanları yaymak, kandırma ve yalan söylemek şeklinde tarif edilemez. Çünkü propagandayı yapan kaynak ne kadar güçlü olursa olsun hitap ettiği kitleye karayı ak diye gösteremez. Propagandanın amacı “ bireylerin kabule zorunlu olmadıkları bir düşünceyi, istekleriyle kabule, yapmaya zorlanamayacakları bir hareketi istekleriyle yapmaya yöneltmektir.”
Siyasal Propagandanın Kökenleri
Propaganda konusu, gerek siyasal yaşamda bir etmen olarak gerekse akademik inceleme konusu olarak tam anlamıyla 20. yüzyılın başında sahneye çıkmıştır. 1920’li yıllarda Lenin ve Hitler dönemlerinde etkili olarak kullanılan propaganda, günümüze kadar yaşanan teknolojik ve toplumsal-siyasal gelişmeler nedeniyle önemli değişiklikler göstermiştir. Propaganda sözcüğü ilk zamanlar herhangi bir doktrini yaymak için kurulan örgütleri, daha sonraları doktrinin kendisini, günümüzde de doktrini yaymak için kullanılan teknikleri ifade etmek için kullanılmaktadır. Daha 19. yüzyılda bile propaganda hâlâ “ çoğu yönetimlerin dehşet ve nefretle karşıladıkları ilke ve düşünceleri yaymak için kurulmuş gizli örgütleri” ifade etmekte kullanılıyordu. Propagandanın bilimsel olarak ele alınması ve bir etki aracı olarak kullanılması Lenin ve Hitler dönemlerinde gerçekleştirilmiştir. Siyasal propagandanın önem kazandığı 1920’li yıllardan günümüze kadar yaşanan toplumsal ve teknolojik gelişmeler nedeniyle propagandanın yapısı değişmiştir.
Propaganda ve İkna Teknikleri
İkna, kişinin davranışlarını zorlama olmaksızın etkilemeyi hedefleyen iletişim sürecidir. Bir ikna etme sanatı olarak ele alınabilecek olan propaganda aracılığı ile psikolojik, toplumsal, politik ve ticari alanlarda fikirleri, tutumları ve davranışları insanlara aşılamak, bireyleri ve toplumları etkilemek hedeflenmektedir.
Propaganda teknikleri genellikle siyasetçiler ve reklamcılar tarafından kullanılır ve yedi başlık altında ele alınabilir:
- Ad takma
- Gösterişli genelleme
- Aktarma
- Tanıklık
- Sade vatandaş
- Kâğıt derme
- Herkes yapıyor
Toplumu belirli bir yönde etkilemek amacıyla yapılan propagandanın kuralları şöyle sıralanabilir:
- Basitleştirme ve Tek Düşman Kuralı: Propaganda, her şeyden önce konuyu basitleştirip, herkes tarafından kolaylıkla anlaşılabilecek hale sokmaya çalışır. “Yaşasın X”, “Kahrolsun Y”, “Katil Z” gibi sıfatlar etkili bir propagandanın vazgeçilmez unsurlarıdır. Dost ve düşman, iyi ve kötü kesin olarak bellidir.
- Kabaca Genel İfadelerle Anlatma Kuralı : Kitlelere verilmek istenen mesajların, seslenilen gruptaki en düşük anlama seviyesindeki kişilerin anlayacağı hale getirilmesidir. Propagandacı, detaylı anlatımlardan kaçınır, genel ifadelerle mesajlarını iletir. Akılda kolayca kalması bakımından “İşçi hakkını alacak”, “Güçlü Türkiye”, “Avrupa Birliği’ne gireceğiz” gibi genel ve basitleştirilmiş anlatımlar en düşük eğitim ve anlama düzeyindekileri hedefler.
- Tekrar Kuralı: Etkili bir propaganda için kitlelere iletilmek istenen mesajlar az sayıda düşünce ile sınırlandırılıp, o az sayıdaki düşünce bıkmadan tekrarlanmalıdır. Bir bireyin veya ulusun “çok üstün, çalışkan, kahraman ve güçlü” olduğunun sık sık tekrarlanması durumunda olduğu gibi sürekli duyulan şey doğruymuş gibi bireylerin bilin altına yerleşebilir.
- Sevileni Kullanma Kuralı: Bir topluma bir düşünceyi kabul ettirmeye çalışırken bunu doğrudan doğruya topluma dikte etmeyiz. Toplumun bu düşünceye alışması, onu benimsemesi için toplumun sevdiği şeylerle birlikte fikrimizi açıklarız. Örneğin, Bir dini ya da ideolojiyi benimsemiş insanlara “sizin inancınız yanlıştır” biçiminde propaganda yapmak başarısızlığı baştan kabullenmek anlamına gelir. Oysa “aslında ben de sizinle aynı inancı paylaşıyorum ama …” diye başlamak, en azından söyleyeceklerinizin daha dikkatli dinlenmesini sağlayabilir.
- Oybirliği ve Bulaşma Kuralı: Sosyal bir varlık olan insan içinde yer aldığı grubun etkisi altında kalır. O gruptaki egemen düşünceye ters düşmemeye çalışır. Bir sorun karşısında kararsızlık yaşayan kişi ise çoğunlukla görüşü olmadığı için değil, ama farklı çevrelerin etkisi altında kaldığından dolayı bu durumdadır. Propagandanın amacı, sorunlar karşısında belirli yöndeki görüşleri güçlendirmek ve toplumda büyük bir kesimin o görüşü desteklediği inancını yaratmaktır. Birey bakımından çoğunluğa uymak, ondan etkilenmek genel ve güçlü bir eğilimdir.
Kamuoyu ve Propaganda
Bugünkü anlamda kamuoyu tarihte ilk kez 18. yüzyıl Avrupa’sının tarihsel koşullarında ortaya çıkmıştır. 18. yüzyıl Avrupa’sının en büyük kentleri olan Londra ve Paris’teki kahvehane ve salonlarda başlayan sosyal etkileşim toplumdan o günün iktidarı krallara yönelik eleştirilere zemin oluşturmuş ve bugünkü anlamda kamuoyunun ilk örneğini ortaya çıkarmıştır.
19. yüzyıl boyunca siyasal alana damgasını vuran demokratik gelişim; parlamenter sistem, seçmenlik ve oy kullanma olgularını gündeme getirmiştir. Artık demokratik yollarla iktidara gelmek durumunda olan siyasetçiler seçmen kitlesinin oylarını almak zorunda olduklarından kamuoyuna büyük bir önem vermeye başlamışlardır.
Ancak 20. yüzyılda ortaya çıkan yeni teknolojiler “kamusal müzakerenin” vazgeçilmez unsurları olurken kamusal tartışmanın ve kamusal alanın manipülasyonunu da olanaklı hale getirdiler. Toplumsal sorunları çözmek için ortaya atılan rasyonel düşünceler propaganda mekanizmaları ile çarpıtılabilir hale geldi. Bilim adamları, kitle iletişim araçlarının kullanımda olmasının ve bu sayede ortaya çıkan kamusal tartışmanın önemine işaret ederken, kamusal tartışmaya müdahaleler olduğunu ileri sürdüler. Kamuoyu çalışmaları, rasyonel ve demokratik kamusal söylemin ortaya çıkabileceği koşullar üzerine incelemelerde bulunurken, kaçınılmaz olarak kamuoyunun düşünce biçimlenmesini bozan, engelleyen veya etkileyen güçlerle karşı karşıya gelmek zorunda kalmıştır.
Kamuoyu olgusu genellikle çeşitli toplumsal kesimlerin siyasal iktidarı veya çeşitli karar mekanizmalarını belirli talepler doğrultusunda harekete geçirme girişimi olarak algılanır. Bu nedenle, siyasal iktidarlar da tarih boyunca kamuoyunu ya da başka bir deyişle toplumun taleplerini yönlendirmenin çeşitli mekanizmalarını kurmuşlardır.
Propaganda ile ilgili yapılan ilk çalışmalar ile kamuoyu konusundaki çalışmalar demokrasi, iktidar, iletişim, medya, manipülasyon gibi konularla ilgileri bakımından birbirleriyle kesişiyordu. Birey ile birey ve birey ile iktidar arasındaki iletişim ve bilgi akışı her iki çalışma alanının da odak noktalarını oluşturuyordu. Ancak, demokratik siyasal sistemlerde kamuoyu ve propaganda arasında yerine getirdikleri işlevler bakımından önemli bir fark bulunmaktadır. Kamuoyu, toplumsal talepleri siyasal iktidara ve çeşitli karar mekanizmalarına ileterek olumlu bir işlevi yerine getirmektedir.
Teknoloji, Propaganda ve Toplumsal Kontrol
Propaganda olgusunun toplumsal yaşamımıza girmesinde rol oynayan en önemli unsurlardan biri de kuşkusuz iletişim teknolojilerinde yaşanan büyük gelişmelerdir. Teknoloji alanındaki gelişmeler ulusal ve daha sonraları uluslararası çapta oluşan grupların üyeleri arasında haberleşme ve ulaştırma olanaklarını sağlamıştır.
Geleneksel toplum yapısının yıkılması ile birlikte giderek büyüyen sanayi kentlerinde büyük kalabalıklar içinde kendini bulan bireyler, birbirleriyle etkili bir iletişim kurabilmek için ortak bir bilgi birikimine sahip olma gereksinimi içindeydiler. Bunu da kitle toplumunda ancak kitle iletişim araçları sayesinde elde edebildiler. Teknolojik gelişmelerin bir sonucu olarak özellikle 20. yüzyılın ilk yıllarından başlayarak toplumda hızla yaygınlaşan kitle iletişim araçları, yeni toplumsal sistem için vazgeçilmez araçlar haline geldi.
Günümüzdeki ileri kapitalist toplumlarda propaganda ve bilginin kontrolü giderek artan bir şekilde yaygınlaşmakta ve tüm sistemi biçimlendirmektedir. İleri kapitalist toplumlarda bilgi yönetim ve kontrol sistemini ayakta tutan birbiriyle yakından ilişkili dört unsurdan söz edilmektedir:
- Propaganda, halkla ilişkiler ve reklamcılık gibi aktif ikna kuruluşları,
- Bazı bilgilere toplumun geniş kesimlerinin ulaşmasını sınırlamak isteyen çeşitli gizlilik, güvenlik ve sansür mekanizmaları,
- Bilgiyi metalaşmaya ve ticarileşmeye doğru götüren piyasa güçleri, patent ve kopyalama hakları gibi nedenlerle enformasyon akışını iş çevrelerinin değerlerine ve önceliklerine bağımlı kılan giderek hızlanan gelişmeler,
- Siyasal ve sosyal kamuoyu araştırmaları, pazar araştırmaları gibi ticari ve siyasi çıkarlara hizmet eden bilginin toplanmasındaki artış.
Medya sektöründe yaşanan teknolojik ve yapısal dönüşümün medya içeriklerine yansıması en büyük etkisini kamuoyu oluşumu süreçlerinde kendini gösterecektir. Kamuoyunun toplumsal gelişmelerden ne ölçüde doğru bir şekilde bilgilendirildiği ve haberdar edildiği demokratik siyasal yaşamımız için son derece önemlidir. Medya, siyasal iktidar ve kamuoyu birbirini karşılıklı olarak etkileyen üç önemli unsurdur. Demokratik siyasal sistemimizin geleceği bu unsurlar arasındaki etkileşimin ne ölçüde açık, şeffaf ve manipülasyondan uzak ve rasyone ilkeler etrafında yürütüldüğüyle yakından ilgilidir.