MEDYADA ÇALIŞMA HAYATI - Ünite 7: Elektronik Medyanın Yapısı ve Çalışanlara Etkisi Özeti :

PAYLAŞ:

Ünite 7: Elektronik Medyanın Yapısı ve Çalışanlara Etkisi

Giriş

Elektronik medya olarak adlandırılan ve etkileri, yaygınlığı, erişimi en yüksek araçlar olarak kabul edilen araçlar radyo ve televizyondur. Ülkeden ülkeye farklılık göstermekle birlikte temelde iki tür sahiplik yapısından bahsedilebilir. Bunlardan biri, kamunun sahipliğindeki medya kuruluşları, diğeri ise özel sermayenin sahipliğinde bulunan ve daha çok tecimsel amaçlarla yayıncılık yapan medya kuruluşlarıdır. Kamunun sahipliğindeki elektronik medya kuruluşları, kâr amacı gütmeksizin toplumun eğitimine, kültürüne katkı sağlayacak yayınlar yapmakla yükümlüyken özel girişimcilerin sahipliğindeki medya kuruluşlarında amaç, kârı maksimize etmektir. Bu amaç için de özellikle izleyicinin ilgisini çekecek eğlence içerikli yapımlara yer verilmektedir.

Bu bölümde öncelikle kamu yayıncılık sistemi ve sistemin özellikleri ele alınmış, ardından İngiltere’de kamu yayıncılığı yapan BBC’nin radyo ve televizyon kanalları hakkında bilgi verilmiştir. BBC örneğinin ardından Türkiye’de kamu yayıncılığına örnek gösterilebilecek olan TRT ele alınmış, kuruma bağlı radyo ve televizyon kanallarının gelişim süreçleri irdelenmiştir.

Radyo-Televizyon Kurumlarının Yönetimi ve Örgütlenmesi

Elektronik medyanın yapılarının farklı gruplandırmalarında radyo ve televizyon yayınlarının yönetilmesindeki iki temel ölçüt rol oynamaktadır. Bunlardan ilki, siyasal iktidarın yayın kurumunun yönetimini elinde tutup tutmaması, ikincisi ise kurumun gelirini nereden sağladığıdır.

Kamu Hizmeti Yayın Sistemi

Yayın kanallarının doğrudan ya da dolaylı olarak devletin elinde bulunduğu ve kamu yararına yayın yapılan sistemlerdir.

Kamu Hizmeti Yayıncılığı Sisteminin Özellikleri

  • Sistem, tekelci-monopolcü sistem olarak adlandırılmakla birlikte ülkeden ülkeye farklılık gösterebilmektedir.
  • Kamu hizmeti yayın sisteminde yayın olanakları, istasyonları, şebeke vericileri sınırlı tutulmaktadır.
  • Bu sistemde radyo ve televizyon kanallarında aynı programlar yayınlanarak ulusal birlik ruhu oluşturulur
  • Kanalların yatırım harcamaları devlet tarafından karşılandığı için teknik donanım alımları zamana yayarak yapılır.
  • Programların üretimi çoğunlukla tek merkezden yapılmakta ve diğer istasyonlara gönderilmektedir
  • Devletin ya da hükümetin sahipliğinde ve denetimindeki radyo televizyon sistemlerinde bu araçların kültüre ve kitle eğitime yönelmeleri, kamuoyunu eğitmeye ağırlık vermeleri kolaylaşır.
  • Yayınlarda başlıca amaç topluma hizmettir.
  • Yayınlarda genel olarak kâr amacı güdülmez.
  • Yayın kuruluşlarının geliri; devletten, ruhsatiye olarak adlandırılan radyo televizyon alıcılarından alınan yıllık kullanım ücretinden ve program satışından elde edilir.
  • Yayın kuruluşlarının yöneticilerini atama ve görevden alma Meclis, Cumhurbaşkanı, Devlet Başkanı vd. tarafından yapılır. Bu nedenle de bazı ülkelerde yöneticilerin kendilerini atayan yönetenlerin etkisi altında kalması ve yayınları da bu doğrultuda koordine etmesi söz konusu olabilmektedir.
  • Kamu yayıncılığı sisteminde başka bir yolla sesini duyurma şansı olmayan gruplara şans tanıma ve onlara yönelik yayın yapma yükümlülüğü bulunmaktadır.

Bir Kamu Yayın Sistemi Örneği: BBC (British Broadcasting Corparation)

BBC aslında 1922’de kurulan radyo alıcı cihazları üretmek amacıyla oluşturulmuş bir konsorsiyumun kurduğu İngiliz Yayın Şirketi’nin devamıdır. BBC, 1927’de Kraliyet Beratı ile bir kamu kurumu olarak yeniden örgütlenmiştir. Başlangıçta İngiliz Posta İdaresi’nin sorumluluğunda olan kurum 1974’te İçişleri Bakanlığı’nın sorumluluğuna geçmiştir. BBC, iç ve dış kaynaklı her haberin doğruluğunun yayınlanmadan önce araştırılması gerektiğini Batı’da ölçü hâline getiren bir kurumdur. BBC iktidardaki parti tarafından atanan bir idareciler heyeti tarafından yönetilir. Bu heyet kuramsal olarak özerktir ancak hükümetin zaman zaman denetimi söz konusu olabilmektedir.

İngiltere, başlangıçta radyoyu daha sonra da televizyonu ulusal kültürel ve eğitsel alanda gelişebilmek için bir kurtarıcı olarak görmüş ve ticari girişimcilere radyo ve televizyon yayıncılığını bırakmamıştır. Bu nedenle BBC 1927’den 1972’ye kadar radyo yayınlarını tekeline almış, ticari radyonun kurulmasına 1972’de izin verilmiştir. Özel yayıncılara yayın izni verilmesine rağmen hükümetin radyo reklamlarının miktarını ve içeriğini denetleme hakkı saklı tutulmuştur. Hükümet, 1980’lerde radyo yayın akışı içerisinde reklam yayınının süresini saatte 6 dakikayı geçmeyecek şekilde kısıtlamıştır. BBC reklam almayan bir kuruluştur ve gelirini yalnızca radyo-televizyon alıcı ruhsat ücretleri oluşturmaktadır. Bu ücretleri toplama görevi de İngiliz Posta Teşkilatına verilmiştir.

BBC’nin radyo şebekesi 5 kanaldan yılda 35 bin saat radyo yayını yapmaktadır. Bu kanallar şöyle sıralanabilir: BBC Radyo 1, BBC Radyo 2, BBC Radyo 3, BBC Radyo 4, BBC Radyo 5.

BBC’nin radyosunda 650 görevli çalışmaktadır. Radyo yayını, Kuzey İrlanda dâhil bütün ülkede dinlenebilen, kendi konusunda uzmanlaşmış beş kanal ve 35’ten fazla yerel ve bölgesel istasyonla sağlanmaktadır. BBC; BBC 1 ve BBC 2 olmak üzere iki televizyon servisine yayın yapmaktadır.

BBC 1926’da kurulmuş kamusal ve bağımsız bir kurumdur. En üst düzeyde Governorlar Konseyi yer almakta, Konseyin üyelerini Parlamentonun önerisi ile hükümet, başkanını da İçişleri Bakanı seçmektedir. Genel Müdürü Governorlar Konseyi belirlemektedir. Konsey BBC’nin genel politikasını saptar, ayrıntılarla ilgilenmez. Yönetim Kurulu 12 kişiden oluşmaktadır. Üyeler, hükümetin tavsiyesi ve Kraliçenin onayı ile 5 yıllığına atanmaktadır.

Hükümet tarafından atanan yönetim kurulu üyeleri, atamaları yapıldıktan hemen sonra siyasi kimliklerinden soyutlanmakta ve görevlerini yaparken de partizan olmayan bir tutumla hareket etmektedir.

Danışma kurulları da bulunan kurumda, en yüksek üyeye sahip olan Genel Danışma Kurulu 60 üyeden oluşmaktadır. Bunun dışında İngiltere’de sekiz bölgenin özel danışma kurulları bulunmaktadır. Özel danışma kurulları BBC’nin yayın politikasının oluşturulması konusunda önemli role sahiptir. BBC, on yıl süreyle geçerli iki yetki belgesiyle faaliyet göstermektedir. Bu belgelerden biri İmtiyaz belgesi, diğeri ise Posta Bakanlığı ile yapılan anlaşmadır. Posta Bakanlığı görevlerin yerine getirilmediği gerekçesiyle verilen ruhsatı geri alabilmekte, bazı programları ise veto edebilmektedir.

Hiyerarşinin üst sıralarında yer alan yöneticilerin hiçbir zaman için yapımcılara, programlarla ilgili talimatlar vermedikleri de bilinen bir uygulamadır. Ancak karmaşık konular çözülemediğinde konuları daha üst yöneticilere iletme söz konusu olmaktadır.

Kurum içerisindeki yol gösterme ve gözetim mekanizmalarının varlığının nedeni, BBC çalışanlarının tarafsızlık ve dengeli yayıncılık gibi kavramlara sıkı sıkıya bağlılığını sağlamaktır. Bu tarafsızlığın sınırları ise parlamenter demokrasiye bağlılık ile düzenin siyasal partileri arasındaki dengenin sağlanması gibi kavramlarla çizilmektedir.

Atamalar ve terfiler seçici kurul tarafından yapılmaktadır. Seçici kurulu, atamalar bölümünden bir üye, personel bölümünden bir üye ve atanacak kişinin üstü konumunda olacak bir kişi oluşturmaktadır. En üst sıralamadaki elli ya da altmış pozisyona yapılacak atamalar için kişilere mülakat çağrısı gönderilmektedir. BBC kurallarına göre atama ve terfi mülakatlarında hiçbir şekilde adayın siyasi eğilimlerine ilişkin sorular sorulamamaktadır. Öte yandan, kurumda çalışan personelin soruşturmalarının İngiliz İstihbarat Örgütü M15 tarafından yapıldığı yönünde haberler yayınlanması kurumun bu konuda eleştirilmesine yol açmıştır. Ancak yine de BBC çalışanlarının işlerini kaybetme olasılığının çok düşük olduğu bilinmektedir.

Yine benzer şekilde kurumun kurallarına göre siyasi görüşlerini açık bir biçimde yayında gösterenlerin işten atılması gerekmektedir. Yayın kuruluşunun tarihine bakıldığı zaman siyasi gerekçelerle işten atılanların sayısının çok az olduğu da belirtilmektedir. Bunlar dışında, BBC çalışanlarının yarısı sendika üyesidir. Yine BBC’de faaliyet gösteren iki büyük sendika vardır. Bunlar: Ulusal Gazeteciler Sendikası ve Yayıncılık Eğlence Ticaret Birliği’dir.

Bir Kamu Yayın Sistemi Örneği: TRT

TRT’nin gerek BBC modelinden farklı olarak reklam alması gerekse örgütlenme olarak özerk olmaması nedeniyle kamu yayın sisteminden çok karma yayın sistemine uygun bir kurum olduğu yönünde görüşler vardır. Karma yayın sistemi, kamu yayıncılığı ile ticari yayıncılığın aynı anda var olduğu sistemlerdir. TRT her ne kadar karma sistem yayıncılığına örnek gösterilse de sahibi devlettir.

Türkiye’de radyo televizyonun örgütlenmesine ilişkin kanun 1961 Anayasası’nın 121. Maddesi uyarınca kabul edilen ve yürürlüğe giren 359 sayılı Türkiye Radyo Televizyon Kurumu Kanunu’dur. Bu kanunun yürürlüğe girmesiyle TRT 1 Mayıs 1964’te kurulmuş- tur. Böylece, önce radyo ve sonrasında televizyon artık tarafsız ve özerk bir kamu kuruluşu tarafından yönetilecektir. 359 sayılı yasa, TRT’nin yönetimi açısından Yönetim Kurulu’na öncelik vermiştir. Genel Müdürle birlikte 9 üyeden oluşan Yönetim Kurulu üyelerinin ikisi Bakanlar Kurulu tarafından atanmakta, dördü üniversiteler, konservatuarlar, tiyatro ve operacılar tarafından seçilmektedir. İkisi Kurul tarafından TRT personeli içinden seçilirken Genel Müdür de Yönetim Kurulu’nun Turizm ve Tanıtma Bakanlığı’na önerdiği adayın Bakanlar Kurulu’nda görüşülmesiyle atanmaktadır.

TRT’nin kurulmasından sonra radyo yayınlarında yeni atılımlar olmuş gerek yayın gücü gerek istasyon sayısı ve gerekse yayınların tür ve niteliklerinde değişiklikler, gelişmeler görülmüştür. Daha önce plan kapsamına alınan Erzurum, İzmir, Mersin, Diyarbakır bölge radyoları ile yurt dışına yayın yapacak kısa dalga Ankara radyolarının yayınları gerçekleştirilerek 1967 yılı sonunda radyo verici gücü önemli boyutlara ulaştırılmış, Türkiye’nin alan olarak yüzde 62’si radyo dinleme olanağına kavuşmuştur. 1995’te ise Radyo 1 (eski TRT 1) 5 vericiyle, radyo 2 (eski TRT 2) 3 vericiyle, uzun ve orta dalga üzerinden mono yayın, Radyo 3 (eski TRT 3) ve Radyo 4 105’er vericiyle FM kanalından stereo yayın yapmaktadır. Ayrıca 1’er verici sayısıyla Antalya, Erzurum, Diyarbakır ve Trabzon Bölge Radyoları, 9 vericisiyle Turizm radyosu ve 5 verici sayısıyla Türkiye’nin Sesi radyosu FM kanalından yayın yapmaktadır.

Bu dönemdeki en önemli gelişme TRT’nin televizyon yayınlarına başlamasıdır. Her ne kadar İTÜ deneme yayınları yapmış olsa da karasal televizyon yayınının daha geniş kitlelere ulaştırılması TRT yayıncılığıyla mümkün olmuştur. 31 Ocak 1968 yılında başlayan TRT yayını Ankara’da yaşayan 1 milyon 270 bin kişi tarafından izlendi. Ankara Televizyonu’nda başlayan bu yayınlar daha sonra hızla yayıldı 7 Eylül 1970 tarihinde İzmir Televizyonu yayına başladı. Bu yayın 1971 yılı Eylül ayı başlarında yapılan Akdeniz olimpiyatlarını verebilmek için başlatıldı ve İzmir Televizyonu yayınları ile Türkiye’de ilk defa şehirlerarası naklen canlı yayın gerçekleştirildi. 30 Ağustos 1971’de de İstanbul Televizyonu yayına başladı. Bu yayınlar için başlangıçta 75 watt gücündeki bir verici kullanıldı. 3 Aralık 1971’den itibaren de İTÜ’nün 500 watt gücündeki vericisi aylık belli bir ücret ödemek üzere kiralandı.

1964-1971 döneminde TRT yasada tanımlanan özerkliğine karşın uygulamada siyasal iktidarın çeşitli biçimlerdeki baskılarına maruz kalmıştır. Baskılar, TRT’nin diğer kurumlarla yazışmalarına izin verilmemesinden kadro atamalarının geciktirilmesine kadar uzanan farklı konularda olmuştur. 12 Mart 1971 Muhtırasıyla da hükümetin TRT’ye müdahalesi artmış ve ardından da Anayasa’nın 121. Maddesi değiştirilerek TRT’nin özerkliğine son verilmiştir. TRT artık özerk değil yalnızca tarafsız bir kamu tüzel kişiliği statüsüne getirilmiştir. Yönetim Kurulu üye sayısı değiştirilmiş, Kurul’un bileşiminde, üye seçiminde ve yetkilerinde de önemli değişikliklere gidilmiştir. TRT Yönetim Kurulu’nun yetkileri kısılmış ve ağırlık Genel Müdür’e verilmiştir. Genel Müdür de doğrudan Bakanlar Kurulu’nun seçtiği bir isim olarak atanabilmektedir. Yapılan bu düzenlemelerle TRT üzerinde hükümetin doğrudan kontrolü söz konusu olmuştur. Bu durum, Türkiye’de siyasal iktidar el değiştirdikçe genel müdürlerin değişeceğine, genel müdürler değiştikçe kadrolarla oynanacağına, TRT’nin iktidar partisine yayınlarında ağırlık vereceğine, muhalefet partilerinin ise bu durumu eleştireceğine işaret ediyordu.

Bunların yanında yayıncılık alanındaki yeni gelişmelere TRT’nin de ayak uydurmasıyla 1984 yılında renkli yayına geçildi ardından TRT’ye bağlı yeni kanallar yayın hayatına başladı. 1986’da TRT 2, 1989’da TRT 3, TRT GAP, 1990’da Avrupa’ya yönelik yayın yapan TRT-Int, TRT 4, 1992’de Türk Cumhuriyetlerine yönelik TRT Avrasya yayınları başlatıldı. 2008 yılında ise TRT 4’le aynı frekansı kullanın TRT Çocuk kanalı kuruldu. TRT, Türkiye’nin zenginliğini ve kültürel renklerini ekrana taşımak amacıyla 1 Ocak 2009 tarihinde Kürtlere yönelik TRT 6 televizyonunu yayına başlattı.

TRT’nin gelir kaynaklarına bakıldığında da yine 1985’ten başlayarak TRT dışında yapılan yapımlara yayınlarda yer verilmeye başlandığı görülmektedir. 1990 yılından itibaren Türkiye’de özel televizyon kanalların yayına başlamasıyla birlikte TRT izleyici reytingleri, program alımları, yayın hakları, reklamlar gibi birçok cepheden rekabetle karşı karşıya kalmıştır. TRT son yıllarda özel kanallarla mücadele etmek için ulusal televizyon kanallarının yayınlarını tematik bir mantıkla yeniden düzenlemiştir. TRT 1 genel eğlence kanalı olma özelliğini sürdürürken TRT 2 kültür ve sanat, TRT 3 spor, TRT 4 eğitim kanalı olarak yeniden yapılandırılmıştır.

Televizyon ve radyo kanallarının BBC örneğinde olduğu gibi özerk yönetimleri ve programlama stratejileri yoktur. Bu bürokratik ve merkezi yapı yayıncı ve yapımcıların özerkliğine de izin vermemekte, gerek program gerek haber yayınında önemli değişimler gösterilememektedir. Radyo ve televizyon haber bültenleri Ankara’da bulunan tek bir haber merkezince, tek elden üretilmekte ve haber merkezinin üst düzey yönetimi tarafından denetlenmektedir. Siyasiler TRT’ye “devletin malı” bakış açısıyla yaklaşmakta ve üst düzey yönetime program politikalarıyla ilgili baskılar gelmektedir.

Diğer yayın kuruluşlarında olduğu gibi TRT’de de çalışan elemanları üç grupta toplamak mümkündür. Bunlar; yayıncı personel, teknik personel ve idari personel olarak sıralanabilir. İdari personelin görevi TRT’de de diğer kurumlarda olduğu gibidir. Yayınları yapan yayıncı ve teknik personelin yaptığı hizmetlerle ilgili işlerin yürütülmesini sağlamaktadır.

Yayıncı personel, yayınların içeriğinin hazırlanmasını sağlayan yapımcısından spikerine yönetmeninden oyuncusuna kadar tüm çalışanları kapsamaktadır. Teknik personel ise, yayıncı personele gerek yapım gerekse yayın sırasında yardımcı olan, yayının gerçekleşmesini sağlayan elemandır.

TRT’nin radyo ve televizyon yayıncılığının başladığı yıllarda çalışanları gerek sayısal gerekse nitelik açısından bugünkü durumla kıyaslanamayacak durumda yetersizdir. Radyodaki çalışan yetersizliğiyle ilgili durum televizyon için de söz konusu olmuştur. İlk televizyon yayınları, çoğunlukla radyodan gelen elemanların ya doğrudan ya da yurt içi ve yurt dışında eğitim görmeleri ile yetişen elemanlarla yapılmıştır.

TRT’nin kuruluşunda bir düzineyi geçmeyen yayın personeli bir yıl içinde 259’a ulaşmış, toplam personel sayısı 1975’te bin 500’ün üzerine çıkmıştır. 1980’de ise yalnızca Ankara Radyosunda çalışanların sayısı 500’ü aşmış, tüm TRT’de çalışanların sayısı 5571’e ulaşmıştır. Bu sayının 1900’ü televizyonda, 1500’ü Genel Müdürlükte, geri kalanı ise çeşitli radyolarda çalışmaktaydı. 1995 yılında ise bu sayı 6193 olmuştur.

Kurumda 2011 yılsonu itibarıyla 6.234 kişi kadro karşılığı sözleşmeli personel, 826 kişi de sözleşmeli olmak üzere 7.060 kişi istihdam edilmiştir. Ayrıca TRT’nin merkez ve taşra teşkilatında hizmet alımı yoluyla 2013 yılında 1412 kişinin çalıştırıldığı açıklanmıştır.

Özel Girişimci ya da Tecimsel (Ticari) Sistem

Radyo ve televizyon kanallarının özel girişimin elinde olduğu yayın sistemidir. Ülkelerin yasaları çerçevesinde isteyen her gerçek ya da tüzel kişilerin gerekli şartları yerine getirerek radyo televizyon kanalı kurma ve işletme hakkı vardır. Özel girişimci sistemde yayıncılık kâr amacıyla yapılmaktadır.

Özel girişimci sistemde siyasal iktidar ile yayın kanalları arasındaki ilişki yasalarla çizilmiştir. Yayın kanalların giderlerinin devlet tarafından karşılanması söz konusu değildir. Yayın sistemleri özel girişimci olan ülkelerin ekonomik sistemleri liberal ekonomiye dayanmaktadır. Bu nedenle sistem, liberal ekonominin en yoğun olduğu ABD ile bu ülkenin siyasal, ekonomik etkisinde olan Latin Amerika ülkelerinde uygulanmakta, bu bakımdan da “Amerikan Sistemi” olarak adlandırılmaktadır.

Özel Girişimci Sistemin Özellikleri

  • Yayınlarda çoğulculuk hakimdir.
  • Devletin ya da hükümetin yayın öncesi ve sonrası herhangi bir denetimi söz konusu değildir.
  • Yayın kanallarının varlığı reklama dayanır. Reklam verenin tercihinde ise en çok izleyici sayısına sahip kanal öncelikli olacaktır.
  • Yayınlanan programların izlenme (rating) oranlarına bakılarak devamına ya da sonlandırılmasına karar verilir.
  • Programların üretiminde merkezileşme yoktur. Her kanal, kendi yayın politikasına, yayınlayacağı programlara izleyicisinin özelliklerini dikkate alarak karar verir.
  • Kanalların yayınlarında rekabet temel belirleyici olduğundan en iyi program, en zengin program, en ilginç program yapma yarışı vardır.
  • Yayın kurumunun geliri hükümetten, devletten ya da alıcılardan değil kanalın aldığı reklamlardan elde edilmektedir.
  • Yayın yapma hakkı; olanakları ve izni olan herkese verildiği için yerel (mahalli) yayıncılık oldukça gelişmiştir.
  • Yayın kurumlarının yönetici ve diğer çalışanlarının atama ve görevden alımlarında devletin, hükümetin herhangi bir yetkisi yoktur.

Özel Girişimci Sistem Örneği: Türkiye’deki Özel Radyo ve Televizyonlar

Türkiye’de özel televizyonların karasal yayıncılık girişimleri açısından 1990 yılı milat olarak kabul edilmektedir. O dönemde Türkiye’de özel televizyon yayıncılığıyla ilgili yasal düzenlemeler bulunmadığı için ilk özel televizyon kanalı olan Magic Box şirketine ait Star 1 ilk yayınını yurtdışından yapmış, uydu üzerinden yapılan bu yayın Türkiye’de küçük çanak antenlerle izlenmiştir.

Tele-On, Show TV, Kanal 6, HBB, Flash TV, TGRT gibi kanallar 1992 yılından itibaren uydudan yayın yapan kanallar arasındadır. Televizyon yayıncılığı konusunda TRT’den farklı bir çizgi izleyen ve TRT’ye alternatif oluşturan başta Star 1 olmak üzere özel kanalların meşruluğu için gerekli yasal düzenlemeler uzun süre görüşülmüş, 1994 yılında 3984 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanun’ la özel televizyon kanallarının önü açılmıştır.

Star 1 daha sonra adını değiştirerek Star yapmıştır ve bugün karasal yayınını sürdürmektedir. Karasal yayındaki diğer bir kanal olan Show TV 1992’de, Show TV’ye bağlı olarak kurulan ve başlangıçta şifreli olan Cine 5 ise 1993 yılında yayına başlamıştır. 1993 yılında yayına başlayan ATV, Kanal D bugün de yayınlarını sürdürmektedir. İlk haber kanalı olma özelliğine sahip NTV 1996 yılında yayına geçmiştir. Karasal yayındaki diğer bir haber kanalı olan Habertürk ise 2001 yılında kurulmuştur.

Karasal yayınını sürdüren Kanal 7’nin kuruluş tarihi 1994'tür. Müzik ağırlıklı yayın yapan Kral TV 1994’te yayın hayatına başlamıştır. TV8, 1999’dan beri yayınını sürdürürken, TV5’in yayını 2004 yılında başlamıştır. Yabancı sermaye sahipliğindeki FOX TV 2007 yılında, yabancı sermaye ortaklığıyla kurulan TNT 2008 yılında yayına başlamıştır. 2007 yılında yayına başlayan bir diğer kanal Kanal 24’tür. Karasal yayındaki diğer bir kanal olan Flash TV başlangıçta Marmara bölgesini hedef alan bölgesel yayıncılığı 1992 yılında başlatmıştır. Günümüzde aktif olarak yayın yapan bölgesel karasal televizyon yayıncısı kuruluşlarından 4’ü İstanbul, 2’si İzmir, birer tanesi Ankara, Erzurum, Trabzon, Rize, Uşak, Kocaeli, Konya, Gaziantep ve Bursa merkezli yapmaktadır.

Özel radyo yayınlarının başlangıcı ise Türkiye’de özel televizyon yayıncılığının başlamasından hemen sonra olmuştur. 5 Haziran 1992’de Etiler’de yayına geçen Kent FM ve hemen sonra 99 genç girişimcinin bir araya gelerek kurduğu Turkuaz Holding’in başlattığı Genç Radyo özel radyo yayıncılığının öncüleri olmuştur. Daha sonra Power FM, Energie FM, İstanbul FM, Number One FM, Radyo Tek, Metro FM, Best FM, Metropol FM gibi radyoların yayına geçmesiyle hız kazanan özel radyoculukta tam anlamıyla bir patlama yaşanmıştır.

Özel Kanalların Yayıncılık Anlayışı ve Çalışanlara Etkisi

1990’larda Türkiye’de radyo ve televizyon düzeninde meydana gelen değişim özellikle televizyon kanallarının yayın içeriklerinde ciddi farklılıklara yol açmıştır. O zamana kadar TRT’nin devletin resmi ideolojisi çerçevesinde aktardığı haberler, özel kanallarla birlikte sansasyonel, popülist, halkın sesi oldukları iddiasıyla birlikte ve tamamen izleyici reytinglerine odaklanarak hazırlanıp sunulmuştur.

İzleyicilerin ticari kanalların dinamik, açık fikirli ve Batılı bir görüntü yansıtan programlara gösterdiği ilgi izleyici ölçümlerinde TRT’nin gerilerde kalmasına yol açmıştır. Bunda özel televizyonların yayınlarının çekiciliği değil, devlet televizyonunun yayınlarının aşırı denetimi, sansürü, kuru ve yavan oluşu daha önemli bir etkendir. İlk özel kanal olan Star 1, denetimsiz, saçma sapan düzensiz yayınlarıyla ilgi toplamayı başarmıştır. Star 1’in haberleri de yanlı olmakla birlikte TRT’nin tekdüze, kuru ve devletçi haberlerine kıyasla daha fazla ilgi görmüştür.

Özel kanalların sayılarındaki artışa paralel olarak eğlence programlarının sayıları da hızla artmıştır. Televizyon yöneticilerinin televizyonun asıl amacını izleyiciyi eğlendirmek olarak açıkladıkları bu süreçte özel kanallar Batılı televizyonlardan büyük çoğunluğu yarışma ve oyun olan program formatları ithal etmiştir. İthal programlarla yayının doldurulması, bir yandan Türk televizyon endüstrisinin uluslararası pazarlara bağımlılığını arttırırken diğer yandan özel kanalların görünüm ve yayıncılık açısından homojenleşmesine yol açmaktadır.

Özel kanalların yayıncılık anlayışında bir süre sonra yerli yapımlar ağırlık kazanmaya başlamıştır.

Özel medya çalışanlarının önemli sorunlarından biri de medya sektöründe savunmasız olarak çalışmak zorunda kalmaları ve işten çıkarılmanın tamamen işverenin inisiyatifinde olmasıdır. Medya sektörü çalışanlarının sendikaya bağlı olmamaları ve toplu iş sözleşmesi kapsamında özlük haklarına sahip olamamaları da temel sorunlardandır.