MEDYADA ÇALIŞMA HAYATI - Ünite 3: Basın İş Kanunu ve Çalışma Hayatına Etkileri Özeti :

PAYLAŞ:

Ünite 3: Basın İş Kanunu ve Çalışma Hayatına Etkileri

Ünite 3: Basın İş Kanunu ve Çalışma Hayatına Etkileri

Giriş

Düşünceyi açıklama özgürlüğü ile sıkı bağlantısı olan basın özgürlüğü; haber, fikir ve düşünceleri serbest olarak toplayıp, yorumlama, eleştirme ve basabilme başka bir deyişle çoğaltıcı araçlarla çoğaltabilme ve bunları yine serbest olarak yayımlayıp dağıtabilme serbestîsi olarak tanımlanabilmektedir.

Basın özgürlüğünün tarihsel gelişimine uygun olarak yalnızca devlet müdahalelerine karşı korunan bir hak olarak düşünülmesi yetersizdir. Serbest rekabet ilkeleri çerçevesinde ticari bir işletme niteliğindeki basın işletmelerinde çalışan gazetecilerin, özgürce çalışabilmesini sağlamak için hem işverenler hem de başka basın işletmelerine hatta sendika gibi kolektif güçlere karşı da korunması gerekmektedir. Bu özgürlüğün amacı, gazetecinin gerçekleri ifade ederken herhangi bir baskı altında kalmamasını sağlamaktır.

Ücretle çalışan gazetecilerin iş ilişkileri içerisinde korunmasına ilişkin ilk düzenleme İsveç’te kabul edilen 1766 tarihli Basın Özgürlüğü Kanunu’dur. Türkiye’de ise basın çalışanlarının iş ilişkilerini düzenlemek amacıyla kabul edilen ilk düzenleme ise 13.06.1952 tarih ve 5953 sayılı Basın Mesleğinde Çalışanlarla Çalıştıranlar Arasındaki Münasebetlerin Tanzimi Hakkında Kanun’dur. Bu Kanun 4.1.1961 tarihinde 212 sayılı Kanun ile önemli ölçüde değişikliğe uğramıştır.

Basın İş Kanunu’nun Uygulama Alanı

Basın İş Kanunu’un 1. maddesi Kanun’un uygulama alanını göstermektedir. Maddeye göre kanun hükümleri Türkiye’de yayınlanan gazete ve mevkutelerle haber ve fotoğraf ajanslarında her türlü fikir ve sanat işlerinde çalışan ve İş Kanunu’ndaki işçi tarifi dışında kalan kimselerle bunların işverenleri hakkında uygulanacaktır. Ancak bu Kanun’un uygulama alanı 1. maddede belirtildiği üzere Türkiye’de yayınlanan gazete ve mevkutelerle haber ve fotoğraf ajansları ile sınırlı değildir.

Sözlük anlamıyla gazete; politika, ekonomi kültür ve daha başka konularda haber ve bilgi vermek için yorumlu veya yorumsuz her gün veya belirli zaman aralıklarıyla çıkarılan basın ürünlerine denir. Basın İş Kanunu gazeteyi nesne anlamıyla değil, işletme anlamında kullanmıştır. Bu bakımdan gazete nesne olarak tanımı yapılan gazeteyi basıp ortaya çıkaran yerler olarak tanımlanabilir.

Basın İş Kanunu’na göre mevkute; nesne olarak tanımı yapılan mevkuteyi basıp ortaya çıkaran yerler şeklinde tanımlanmıştır. Bir işyeri olarak mevkutenin Kanun kapsamına girebilmesi için, çıkardığı mevkutenin yayınlandığı yerin Türkiye olması gerekmektedir.

Kanun’un 1. maddesinde gazeteci tanımı yapılmaktadır. Buna göre gazeteci, gazete, mevkute, haber ve fotoğraf ajansları, radyo ve televizyon kuruluşlarının haberle ilgili birimlerinde her türlü fikir ve sanat işlerinde İş Kanunundaki işçi tarifi şümulü dışında kalan kimselerdir.

Gazeteci sayılmanın ilk koşulu, Türkiye’de yayınlanan gazete veya sürekli yayınlar ya da haber ajanslarında çalışmasıdır. Dolayısıyla yurt dışından yayın yapan bir gazetenin Türkiye temsilcisi olarak çalışan bir Türk hakkında Basın İş Kanunu hükümleri uygulanmayacaktır.

Gazeteci sayılabilmek için Kanun’da sayılan yerlerde yapılan çalışmanın fikir ve sanat işi olması gerekmektedir. Fikir ve sanat işinde çalışma denilince amaçlanan gazetecilik mesleğinin ifa edilmesidir. Buna göre gazeteci, fikir ve sanat işlerinde gazetecilik mesleği ile doğrudan doğruya ilgili fikri bir çalışma yapan kişidir.

Gazeteci ile işveren arasındaki hukuki ilişkinin kaynağı basın iş sözleşmesidir. Basın İş Kanunu gazeteci kavramını tanımlarken “ Bu Kanun’un şümulüne giren fikir ve sanat işlerinde ücret karşılığı çalışanlara gazeteci denir.” ifadesine yer vermiştir. Eğer yapılan iş bir ücret karşılığı değilse basın iş sözleşmesinden ve buna bağlı olarak gazeteci kavramından söz edilemez.

Bir kişinin Basın İş Kanunu kapsamında gazeteci sayılabilmesi ve hakkında Kanun hükümlerinin uygulanabilmesi için gerekli bir diğer koşul, İş Kanunu’ndaki işçi tarifi dışında kalmaktır. Bir gazete, süreli yayın veya özel radyo ve televizyonlarda haberle ilgili olan işler dışındaki işlerde çalışan ve bu nedenle Basın İş Kanunu kapsamına girmeyen kişiler hakkında ise 4857 sayılı İş Kanunu hükümleri uygulanır.

Basın İş Kanununda “gazeteci” kavramı tanımlandığı hâlde, “işveren” kavramına ilişkin bir tanımlama yapılmamış, kanunun gazetecilerin işverenleri hakkında da uygulanacağı hükmü ile yetinilmiştir. Ancak işveren kavramına ilişkin bir tanımlamanın yapılmamış olması, bir eksiklik sayılmaz. Zira Kanunda tanımlanan gazeteci kavramına bağlı olarak, iş ilişkisinin çalıştıran tarafı olarak işveren kavramı; “Bir iş sözleşmesine dayanarak Türkiye’de yayınlanan gazete ve mevkutelerle haber ve fotoğraf ajanslarında veya radyo ve televizyon kuruluşlarının haber birimlerinde ve her türlü fikir ve sanat işinde ücret karşılığı gazeteci çalıştıran gerçek veya özel hukuk tüzel kişisi” şeklinde tanımlanabilir.

Basın İş Sözleşmesi

İş görme edimi, gazetecinin iş sözleşmesi ile yerine getirmeyi taahhüt ettiği en önemli borcudur. Bu borcun içeriğini oluşturan yapılması gereken işin ne olduğu ise Kanunun 1. maddesinin 2. fıkrasında gösterilmiştir. Buna göre, gazetecinin iş sözleşmesi ile yapmayı üstlendiği iş, gazete, mevkute, haber ve fotoğraf ajansları ile radyo ve televizyon kuruluşlarının haberle ilgili birimlerinde yürütülen fikir ve sanat işidir.

Ücret, gazetecinin iş sözleşmesinden kaynaklanan iş görme borcu karşısında, işverenin ödemekle yükümlü olduğu karşılıktır. Başka bir deyişle, ücret gazeteci için en esaslı hak, işveren için ise başlıca borçtur. İşverenin bu yükümlülüğünden doğan sorumluluğu, gazetecinin rızasıyla olsa bile, bir başkasına devretmesi mümkün değildir.

Gazeteciler açısından bağımlılık unsuru diğer işçilere nazaran daha gevşektir. Gazeteci ile basın işvereni arasında yapılan basın iş sözleşmesi ile genel olarak iş sözleşmelerinde yer alan bağımlılık unsuru aynı değildir. Teknolojik gelişmelerin sunduğu imkânlar sayesinde örneğin bir köşe yazarının yazılarını evinden yazarak İnternet üzerinden gazeteye gönderebilmesi bu bağımlılık ilişkisinin gazeteciler açısından daha da zayıflamasına yol açmıştır.

Basın İş Kanunu basın iş sözleşmelerinin yazılı yapılmasını öngörmüştür. Kanun’un 4. maddesine göre, “ Gazeteci ile kendisini çalıştıran işveren arasındaki iş akdinin yazılı şekilde yapılması mecburidir.” Kanun iş sözleşmesinde bulunması gereken hususları da belirtmiştir. Bunlar:

  • İşin türü

  • Ücret miktarı,

  • Gazetecinin kıdemidir.

Basın iş sözleşmesi işveren tarafından; sözleşmenin feshi ise fesheden tarafından Çalışma ve İş Kurumu İl Müdürlüğüne, mülki amirliğine ve eğer gazeteci üye ise sendikasına değilse en fazla üyesi bulunan meslek kuruluşuna on beş gün içerisinde beyanname ile bildirilir. Bildirimin amacı gazetecinin kıdem ve ücret hakları ile ilgili tarihlerin kayıt altına alınmasıdır.

Basın İş Sözleşmesinden Doğan Borçlar

İş görme borcu, gazetecinin basın iş sözleşmesinden kaynaklanan temel borcudur. Bu nedenle iş görme borcu basın iş sözleşmesinin asli unsurlarındandır. Gazeteci basın iş sözleşmesinin kurulması ile birlikte sözleşmede kararlaştırılan işi görmekle yükümlü hâle gelir.

İş sözleşmesinin en belirgin özelliklerinden biri de gazetecinin işverene sadakatle bağlı olarak çalışmasıdır. Kısaca sadakat borcu olarak ifade edilen bu borç, iş sözleşmesiyle kurulan iş ilişkisinin dürüstlük kuralı çerçevesinde tarafların karşılıklı güveni ve sadakati esasına dayandığı düşüncesinden doğar.

Sadakat borcunun olumlu yönü, işçinin işini işverenin ve işyerinin çıkarlarına uygun şekilde yapması anlamını taşımaktadır. Buna göre işçi öncelikle işverenin ve işyerinin çıkarlarını korumak amacıyla bazı davranışlarda bulunma yükümlülüğü altına girer. Bu yükümlülük uyarınca gazeteci, iş yerinin ciddiyet ve itibarına önem vermeli, verilen bütün işlerde işverenin isteklerine, müessesenin örf ve teamüllerine, meslek haysiyet ve şerefine uygun hareket etmelidir.

Genel olarak ücret ödeme borcu, gazetecinin iş görme borcuna karşılık işverenin iş sözleşmesinden kaynaklanan temel borcudur. Bu nedenle basın iş sözleşmesinin temel unsurudur. Basın iş sözleşmesinin tarafları sözleşme ile ücret miktarını serbestçe kararlaştırabilirler. Ücret miktarının yazılı iş sözleşmesinde gösterilmesi zorunludur.

Basın İş Kanunu’nun 16. maddesi gazetecinin belli koşullarla askerlik süresince ücret almasına imkân sağlamıştır. Basın İş Kanunu bu konuda üç durum düzenlemiştir. Bunlar:

  • Talim veya manevra nedeniyle silâhaltına alınan gazeteci bu süre içinde ücret hakkını korur. Ancak yedek subay olarak veya başka biçimde askerlik görevi karşılığı aylık alan gazetecinin almakta bulunduğu bu aylık kendi işinden aldığı ücretten az ise, işveren, gazeteciye yalnız aradaki farkı ödemekle yükümlüdür.

  • Kısmi veya genel seferberlik nedeniyle silâh altına alınan gazeteciye işverenin üç ay süreyle ücret ödeme yükümlülüğü devam eder.

  • Muvazzaf askerlik döneminde gazeteciye son aldığı ücretin yarısı ödenir. Basın iş sözleşmesine veya toplu iş sözleşmesine konulacak hüküm ile bu miktar artırılabilir veya tam ücrete çıkarılabilir. Belirli süreli basın iş sözleşmesinin kararlaştırılan süresi, gazetecinin silâh altında bulunduğu sırada dolarsa, sözleşme kendiliğinden sona erer.

İşverenin aynı işyeri veya işletmede objektif ve haklı olmayan sebeplere dayanarak farklı işlemde bulunması yasaktır. Buna işverenin eşit davranma borcu denir. Ancak burada sözü edilen eşitlik mutlak bir eşitlik değil, eşit durumda olan kişiler arasındaki eşitliktir.

Basın İş Sözleşmesinin Sona Ermesi

Basın iş sözleşmesinin tarafları anlaşarak sözleşmeyi her zaman sona erdirebilirler. Sona erdirilen basın iş sözleşmesinin belirli süreli veya belirsiz süreli olmasının bir önemi yoktur. Belirli süreli basın iş sözleşmelerinde taraflar, sözleşmeyi süresinin dolmasını beklemeden anlaşarak sona erdirebilirler. Belirsiz süreli basın iş sözleşmesinde taraflar aksini kararlaştırmamışlarsa tarafların sözleşmeyi anlaşarak sona erdirmeleri hâlinde ayrıca bildirim sürelerinin geçmesini beklemeye gerek yoktur.

Fesih, koşulları, hüküm ve sonuçlarına göre, bildirimli fesih ve bildirimsiz fesih olmak üzere ikiye ayrılır. Bildirimli fesihte, basın iş sözleşmesi, fesih bildiriminin yapılmasından belirli bir süre sonra ortadan kalkar. Bildirimsiz fesihte ise, basın iş sözleşmesinin sona erdirilmesini gerektiren haklı sebepler mevcuttur ve basın iş sözleşmesi fesih beyanının yapıldığı anda sona erer.

Bildirimli fesih, belirsiz süreli basın sözleşmelerinde başvurulabilen ve sözleşmeyi belirli bir süre geçtikten sonra sona erdiren irade açıklamasıdır. Bildirimli fesihte iş sözleşmesi fesih beyanı ile birlikte değil, bildirim süresinin sonunda ortadan kalkar. Bildirimli fesihte ayrıca geçerli bir nedene dayanma zorunluluğu bulunmamaktadır.

Otuz veya daha fazla gazeteci çalıştıran iş yerlerinde en az altı aylık kıdemi olan gazetecinin iş sözleşmesini fesheden işveren, gazetecinin yetersizliğinden veya davranışlarından ya da işletmenin, iş yerinin veya işin gereklerinden kaynaklanan geçerli bir sebebe dayanmak zorundadır.

İşçinin (gazetecinin) yetersizliğinden kaynaklanan sebepler; ortalama olarak benzer işi görenlerden daha az verimli çalışma; gösterdiği niteliklerde beklenenden daha düşük performansa sahip olma, işe yoğunlaşmanın giderek azalması; işe yatkın olmama; öğrenme ve kendisini yetiştirme yetersizliği; sık sık hastalanma; çalışamaz duruma getirmemekle birlikte işini gerektiği şekilde yapmasını devamlı olarak etkileyen hastalık, uyum yeterliliğinin azlığı gibi hâllerdir.

İşçinin (gazetecinin) davranışlarından kaynaklanan sebepler; İK’nin 25. maddesinde belirtilen derhal fesih için öngörülen sebepler niteliğinde olmamakla birlikte gazetecinin iş sözleşmesine aykırı davranışları olabilir. Bunlara örnek olarak, işverene zarar vermek ya da zararın tekrarı tedirginliğini yaratmak; iş yerinde rahatsızlık yaratacak şekilde çalışma arkadaşlarından borç para istemek; arkadaşlarını işverene karşı kışkırtmak vb.

Basın İş Kanunu’nda işverenin basın iş sözleşmesini bildirimsiz feshedebileceği iki haklı neden öngörülmüştür.

  • Görevin ifasıyla ilgili konularda gazetecinin bilerek veya ağır bir ihmali sonucunda yayın organının saygınlık ve şöhretine zarar verecek bir harekette bulunması hâlinde işveren basın iş sözleşmesini feshedebilir.

  • hâlinde işveren basın iş sözleşmesini feshedebilir. • Basın İş Kanunu’nda öngörülen ikinci neden sağlık sebebidir. Gazetecinin uğradığı hastalık altı aydan fazla sürmüşse, işveren gazetecinin basın iş sözleşmesini feshedebilir. Bu hastalık sonucu iş göremeyecek duruma düşüp de işveren tarafından işten çıkarılan gazeteci bir yıl geçmeden iyileşirse tekrar eski işine öncelikle alınır.

Gazetecinin ölmesi sebebiyle basın iş sözleşmesinin sona ermesi hâlinde, eşi ve çocuklarına ve bunlar bulunmadığı takdirde geçimi kendisi tarafından sağlanan aile üyelerine, ölen gazetecinin aylık ücretinin üç katından az olmamak üzere kıdem hakkı tutarında ölüm tazminatı verilir.

Gazetecinin kıdem tazminatı almaya hak kazanabilmesi için ilk koşul, basın iş sözleşmesinin Kanunda öngörülen hâllerden biri ile sona ermiş olmasıdır. Gazeteciye kıdem tazminatı almaya hak kazandıran ve kazandırmayan haller şunlardır:

  • Fesih dışında sona erme hâllerinden gazetecinin ölümü hâlinde gazetecinin eşi ve çocuklarına ve bunlar bulunmadığı taktirde geçimi gazeteci tarafından sağlanan aile üyelerine ölüm tazminatı ödenir. Yazarlar arasında ölüm tazminatının kıdem tazminatı niteliğinde olduğuna dair görüş birliği mevcuttur.

  • Basın iş sözleşmesinin gazeteci tarafından bildirimli feshinde gazeteci kıdem tazminatı almaya hak kazanamaz. Bununla birlikte toplu iş sözleşmesine veya basın iş sözleşmesine konulacak hüküm ile gazetecinin sözleşmesini bildirimli feshi hali için de kıdem tazminatı ödeneceği kabul edilebilir.

  • İş sözleşmesini Basın İş Kanunu’nun 11. maddesine göre, görevin ifasıyla ilgili konularda gazetecinin bilerek veya ağır bir ihmali sonucu olarak mevkutenin itibar ve şöhretine zarar verecek fiil ve harekette bulunması nedeniyle fesheden işveren, gazeteciye kıdem tazminatı ödemekle yükümlü değildir.

Kıdem tazminatına hak kazanan gazeteciye sona eren basın iş sözleşmesinin her hizmet yılı veya küsuru için, son aylığı esas alınmak suretiyle her yıl için bir aylık ücreti miktarında tazminat verilir. Ancak yıllık hizmetin altı aydan az kısmı dikkate alınmaz.

Çalışma ve Dinlenme Süreleri

Gazetecinin dinlenmesini ve diğer ihtiyaçlarına zaman ayırmasını sağlamak amacıyla haftalık ve günlük çalışma süreleri kanun ile sınırlandırılmıştır. Basın İş Kanunu’na göre gazete işletmelerinde görevlerinin niteliği itibariyle sürekli çalışan gazeteciler için günlük iş süresi gece ve gündüz dönmelerinde sekiz saattir. Sürekli gece çalışanlar için hafta tatili iki gün olarak belirlendiğinden haftalık çalışma süresi bunlar için 40 saat; gündüz çalışanlar için ise, bir gün hafta tatili dikkate alınarak 48 saattir.

Basın İş Kanunu’nun 19. maddesi gazetecilerin hafta tatili hakkını düzenlemiştir. Buna göre, her altı günlük fiili çalışmanın ardından gazeteciye bir günlük ücretli dinlenme izni verilmesi zorunludur. Gazetecinin görevi devamlı gece çalışmasını gerektirdiği hâllerde hafta tatili iki gündür.

Gazetecinin fazla çalışma yapması hâlinde, her bir fazla çalışma saati için verilecek ücret normal çalışma saat ücretinin % 50 fazlasıdır. Ancak, günlük normal çalışma süresine eklenen fazla çalışmaların saat 24.00’ten sonraya rastlayan saatlerinde ücret bir misli olarak ödenir.

Basın İş Kanunu gazeteciye yıllık ücretli izin hakkı da tanımıştır. Günlük bir gazetede çalışan bir gazeteciye, en az bir yıl çalışmış olmak kaydıyla yılda dört hafta tam ücretli izin verilir. Gazetecilik mesleğindeki hizmeti on yıldan yukarı olan bir gazeteci ise altı hafta ücretli izne hak kazanır. Günlük olmayan gazetelerde çalışan gazeteciler için yıllık ücretli izne hak kazanabilmek için gerekli süre altı aydır.