MEDYADA DİL KULLANIMI - Ünite 2: Yaratıcı Bir Eylem: Yazmak Özeti :

PAYLAŞ:

Ünite 2: Yaratıcı Bir Eylem: Yazmak

Giriş

Yazı insana özgü bir etkinliktir. Düşünce-dil-yazı üçlüsünün ayrılmaz birlikteliği insana kültür oluşturma olanağı sağlamıştır. Bu yönüyle yazı, insanın, varlığını gerçekleştirme olanaklarından biridir. Ruhun, bilincin ve aklın yansıması olan yazı yoluyla insan kendini bulgular, gerçekleştirir, değiştirir ve yeniden kurgular. Geniş anlamıyla tüm bir kültür, yazıyla birikir; insandan insana, insandan topluma giderek tüm evrene taşınır.

Yazma eylemi insanın varoluşsal yapısına uygun bir edimdir. İnsan, yazı aracılığıyla bilinmek, tanınmak ister. Yazı yoluyla duygu, düşünce ve imgelemini dışsallaştırır. Taşınması güç gerçeklik düzleminden, imgelemin sağladığı sınırsız olanakların, değerlilik yaşantısının düzlemine geçiş, yazı yardımıyla olur. Ara ara da iç hesaplaşma amacıyla salt kendini doğrulamak için yazar insan.

Yazmak her şeyden önce bir seçim ve sınırlandırma işidir. Yazınsal anlatım, birbiriyle ilintili bir sistem ya da dizge oluşturmaktır. İlk yapılması gereken, bir konu seçmektir. Konunun anlaşılması ve sınırlandırılması yazının ilk aşamasını oluşturur. Bu anlamda konu, üzerinde durup, kendisi hakkında yazacağımız insan ve ona bağlı problemler, olaylar, durumlar ve diğer insanlarla bağları ortaya koyar. Konu, düşüncenin dışsallaştırılması, belirlenmesi süreçlerinde kalkış noktamızda bulunan bir araçtır.

Yazıya başlamadan önce, yazım aracılığıyla hedeflenen şeyin ne olduğu açıklığa kavuşturulmalıdır. Yazının niçin kaleme alındığı, potansiyel okuyuculara ne verilmek istendiği, asal önermenin, asal düşüncenin ne olduğu soruları yazarın kafasında netleşmelidir. Her yazının bir amacı vardır. Bu amaç bizi yazma eylemine yönelten, okuyucuya vermek istenilen asal düşünceyi de ortaya koyar.

Ana düşünce, yazının temel önermesidir. Yazının düşünce yapısı onun üzerine kurgulanır. Yazılacaklara ana düşünce cümlesi yön verir.

İyi bir metin yazarı, ilgili alanda yazılmış iyi örnek metinler ya da edebi eserler okumakla mümkün olur. Çok okumak, çok gezmek ve içinde yaşadığımız çevrede iyi bir gözlemci olmak önemli bir yaşam deneyimi kazandırır. Örneğin Murathan Mungan tarafından derlenen “Büyümenin Türkçe Tarihi” adlı kitapta Türkiye’de çağdaş edebiyatçıların ortaöğretim çağlarında onları en çok etkileyen yazarlar ve eserlerine yer verilmektedir. Görülmektedir ki iyi yazarlar küçük yaşlarda önemli edebiyatçıları keşfetmekte ve onların önemli çalışmalarını okumaktadır.

Gözlemlerimiz kısıtlıysa buna bağlı olarak düş evrenimiz de sınırlı olacaktır. O açıdan yazıda söylenileceklerin bulunmasında gözlemler ve yaşantılar etkilidir, yazının kendisi gözlem ve yaşantının yansısı olduğunca. Burada gözlem derken, var olanların herkesçe görülen yanlarını değil, görülenlerin ayrıntılarının bulgulanması, onların özgün yanlarının ortaya çıkarılması söz konusudur.

Yazı ve Düzen

Her yazı, bir seçme ve seçilen ögeleri bir düzenleme işidir. Yazılacakların bulunmasının ardından onların bir düzen içinde nasıl yazılması gerektiği önemlidir. Bu nedenle de yazma işinde iyi bir kurgu için iyi bir planlama kaçınılmazdır. Bu planlama aşaması yazılı anlatımın en önemli adımıdır. Bu noktada ilk yapılması gereken yazıya malzeme olacak düşüncelerin asal önerme ve ana düşünceyle olan ilgilerini araştırmak olmalıdır.

Yazma listesinde yer alan düşüncelerin, cümlelerin ana düşünceyle karşılaştırılması, ilgisiz olanların ayıklanması gerekir. Ana düşünceyi desteklemeyen, onun açılımına katkı sağlamayacak fazlalıklar yazıda göze batar ve yazının bütününü bozar. Bu, yazıda birliğin sağlanması için kaçınılmazdır.

Çoğunlukla yazı üç bölüme ayrılır. Bunlar giriş, gelişme ve sonuç bölümleridir. Bu üçlü, bize yazının planını verir. Yazıda plan bu üçlü üzerine kurulur. Giriş bölümünde okuyucu ilgisinin çekilmesi amaçlanır. Burada ele alınacak konu topluca yalın bir biçimde ortaya koyulmalı, ardından da konuyu dağıtmadan ana düşünceyi açacak, geliştirecek düşüncelere ve ayrıntılara geçilmelidir. Düşünceler iç içe, sanki düzenli bir labirent oluşturulurcasına birbirini izlemelidir. Sonuç bölümü ise okuyucunun zihnindeki olası tüm sorulara yanıt verebilme özelliğine sahip olmalıdır.

Yazıda planlamayı, işlenecek konunun özelliği etkiler. Düşüncelerin düzenlenmesi sürecinde, birtakım noktalar göz önünde bulundurulmalıdır. Bunlardan ilki, zaman dizinsel düzenlemedir. Bir olayın ya da bir durumun öykülenmesinde, zaman temel ögedir. Yazılacaklar oluş ve zamana paralel verilmelidir. Kimi yazı konuları da neden-sonuç ilişkilerine göre düzenlenir.

Paragraf, Latincede yazının bölümleri anlamına gelir ve yazının belli bir bölümüne verilen isimdir. Yazının düşünce örgüsü, söz konusu yazıyı paragraflara bölerek oluşturulur. Her paragraf, bir düşünceyi içerir. Tek tek düşünceyi içeren paragrafların birlikteliği, yazının bütününü oluşturur. Paragraf düşünce bağıntısının kurulmasının yanında, yazıdaki düşünceleri de belirginleştirir.

Yazıdaki paragraflar, görünüş yönünden de ilginçlik ve çekicilik kazandırır. Paragrafsız bir yazı, okuyucuda kargaşa yaratır ve yazıyı anlaşılmaz kılar. Okuyucu tarafından yazının algılanması, kavranılması ve düşünsel bir sistematik oluşturulması süreçlerinde paragraf kaçınılmazdır. Paragraf okumayı kolaylaştırmasının yanı sıra yazıda yer alan düşünceleri de belirginleştirir.

Paragraflar, kullanıldıkları yere ve işlevlerine göre özelliklere sahiptir. Bunlara giriş, geçiş ve sonuç paragrafları diyebiliriz. Giriş paragrafında ne yapılmak istendiği, neyin üzerinde durulacağı, konu ve bakış açısı gibi öğeler yer alır. Bu hâliyle giriş paragrafı, bir tanıtma ya da serimleme paragrafıdır. Ayrıca, giriş paragrafı okuyucunun ilgisini çekecek ve onu yazıya bağlayacak olan paragraftır. Giriş paragrafında ele alınacak konuya eksiksiz ve doğrudan yönelmek gerekir.

Konuya doğrudan girme yerine dolaylı anlatım yazıyı güçleştirir ve anlatımı hantallaştırır. Geçiş paragraflarının amacı ise; uzun yazılarda bir bölümden ötekine geçerken bölümler arasındaki bağlantıyı kurmadır. Daha önceden yazılmış olanları anımsatma ve daha ileride yazılacak olanları sezdirme işlevine sahiptir.

Yazıyı sona erdiren paragraf ise sonuç paragrafıdır. Bu paragrafta yazının başından beri üzerinde durulanlar kısaca özetlenir, ana düşünce yeniden belirtilir. Sonuç paragrafı her yazı için gerekli değildir. Düşünülenlerin açıkça ortaya koyulduğu kısa yazılarda, ulaşılmak istenen sonuç okuyucuya sezdirilmişse, sonuç paragrafı gerekli olmayabilir.

Yazıda yer alan paragraflarda düşünceleri geliştirmenin çeşitli teknikleri vardır; düşüncenin geliştirilmesi ise onun okuyucunun kolaylıkla kavrayabileceği bir duruma getirilmesidir. Bu teknikler şunlardır: Tanımlama, örnekleme, karşılaştırma ve tanık gösterme.

Yazı, bir çırpıda oluşturulabilen bir şey değildir İlk ortaya çıkan biçimi olsa olsa bir taslaktır. Bu taslağın yeniden ele alınması, geliştirilmesi ve sorunlu noktalarından arındırılması gerekir. Yazının son biçimini alması ancak üzerinde tekrar çalışma ve geliştirmelerden; gerekli düzeltmelerden sonra mümkündür. Bu süreçte, çoğunlukla cümlelerin yeniden ele alınması gerekir. Çünkü etkili ve başarılı bir yazınsal anlatım ancak doğru ve özenli kurulmuş cümleler ve sözcük seçimleriyle mümkündür.

Yazının en temel birimi sözcüklerdir. Yazının başarı ya da başarısızlığını anlatılmak istenen şeyi tam karşılayan sözcüklerin bulunup bulunmaması sağlar. Sözcüklerin anlamlarına göre yerli yerinde kullanılmaması ya da yazanın sözcük dağarcığının kısıtlı oluşu yazıyı başarısız kılar. Yazma eylemine geçmeden önce açık seçik düşünememe de yine sözcüklerle ilgilidir. Çünkü insan sözcüklerle düşünür. Bir konu hakkında düşünmek o konu hakkında gelişkin sözcük dağarcığına sahip olmakla olasıdır.

Yazıda Anlatım Biçimleri

Yazıda açıklayıcı anlatım, hemen her konuya uygulanabilen sıklıkla kullanılan anlatım biçimidir. Örneğin bir sözcüğün tanımı, bir canlının yapısı, tarihsel bir olgunun anlamı, davranışları etkileyen psikolojik nedenler vs. bu anlatım biçimiyle verilir. Açıklayıcı anlatım, üzerine yazı yazılan konu ile ilgili soru ya da soruların yanıtlanmasını içerir. Makale, fıkra, eleştiri, deneme, röportaj, gezi gibi yazılarda açıklayıcı anlatım kullanılabilir. Bu tür yazılar çoğunca düşünce yazılarıdır ve bir savı, bir kanıtı ortaya koyma çabası açıklamayı gerekli kılar.

Yazıda tartışmacı anlatım, okuyucuyu öngörülen düşünce ve davranışa yöneltmek için başvurulan bir anlatım biçimidir. Tartışma savı ve karşı savı içerir. Bu yönüyle öteki anlatım biçimlerinden ayrılır. Bir konu üzerine farklı düşünenleri kendi düşünce düzlemimize getirmek için tartışırız. Yazıda bir önerme ortaya atılır ve bu savın doğrulanması amaçlanır. Tartışmacı anlatım bütün yazı türlerinde kullanılabilir. Eleştiri, deneme, makale, fıkra gibi yazı türlerinde sıklıkla kullanılır.

Yazıda betimleyici anlatım bir anlamda sözcükler yardımıyla bir kompozisyon oluşturma, bir resim çizme işidir. Var olanların niteliklerini ve bu niteliklerin duyular üze- rinde uyandırdığı izlenimleri belirtme çabasıdır. Düşünceye, imgeye görünürlük kazandırma, anlatımı renklendirme, düş gücünü harekete geçirmek için betimleyici anlatıma başvurulur.

Yazıda öyküleyici anlatım, eylem hâlindeki durumların olguların öyküleme yoluyla anlatılmasıdır. Neyin olduğu ya da olmakta olduğu bu anlatım biçimiyle verilir. Öyküleyici anlatımda, eylem, zaman ve anlam ayrılmaz bir birliktelik taşırlar. Çünkü bu anlatım biçiminde var olanlar hareket hâlinde, yaşamın akışı içinde yazılırlar. Öykülemede eylem, olguların birbirini etkilemesiyle oluşur. Bir durumdan başka bir duruma zincirle- me olarak geçilir ve süreç eylemin amacını, zamanını zorunlu kılar. Olayların gelişimi ve birbirleriyle olan ilgisi eylemle mümkündür. Eylem belli bir zaman aralığında geçer.

Yazma Eylemine İlişkin Öneriler

Güzel ve etkileyici yazmak yazmayı sık sık denemekle olasıdır. Yazarlıkta gelişkinlik sürekli yazarak elde edilir. Başlangıçta kötü yazılar yazılması umut kırıcı olmamalıdır. Yazıda yetenek denilen şey, emekle, çabayla elde edilen bir şeydir. Yazma alışkanlığına ilişkin süreç sizi daha iyiye ulaştıracaktır.

Yazma süreçlerinin başlangıcında öykünme, yazar adayı için hem doğal hem de gereklidir. Çıraklık yıllarında düşüncelerin rahatça yeşerebileceği alanların bulunması ve onların taklidi kaçınılmazdır. Yazıyı öğrenme sürecinde çalışma ve öykünme yan yana gider. Bazı yazarlar için kendi özgünlüklerini ortaya koymazdan önce aylar yıllar gerekebilir. Ancak bir dolu taklitten sonra, yazıda özgünlüğe doğru ilk atılım gerçekleştirilebilir.

Yazıda fiiller önemli araçlardandır. Cümleyi ileri taşırlar ve ivme kazandırırlar. Cümlelerde yer alan fiillerin kullanımında etken çatılı olanlara öncelik tanınmalıdır. Bu fiiller öznesi belirsiz edilgen fiillerden daha yeğdir. Örneğin, “Ayşe onu gördü.” güçlü, “Ayşe tarafından görüldü.” cümlesi ise zayıf bir cümledir. İlk cümle yalın, kısa ve açıktır. İkinci cümle ise uzun, yavan durmakta, okuyucunun enerjisini almakta, neyin kim tarafından yapıldığını anlamak zorlaşmaktadır.

İyi yazabilmenin yolu yeniden yazmaktan geçer. Yeniden yazmak, ilk denememizde yazılanları yeniden biçimlendirmek, arındırmak, sıkılaştırmak, çapaklarından temizlemektir. Bu yolla okuyucuya sorunsuzca okuyabilecekleri, baştan sona temizlenmiş, duru, pürüzsüz bir anlatım sunma olanağı yakalanmış olur.