MEDYADA ELEŞTİREL YAKLAŞIMLAR - Ünite 7: Medyanın Eleştirel Ekonomi Politiği: Avrupa’da Eleştirel Ekonomi Politik Yaklaşım (Golding ve Murdock, Garnham, Mattelart) Özeti :

PAYLAŞ:

Ünite 7: Medyanın Eleştirel Ekonomi Politiği: Avrupa’da Eleştirel Ekonomi Politik Yaklaşım (Golding ve Murdock, Garnham, Mattelart)

Giriş

Kitle medyası, halkların ve kültürlerin çabuk ve sürekli olarak ilişkiye girmesini kolaylaştırdığı için, yaşadığımız dünyayı egemenlik/kültür veya çatışma/demokrasi düalizmi üzerinden sorgulamak ve yeniden yorumlamak toplumbilimciler için kaçınılmaz bir alan olmuştur.

Medyaya eleştirel ekonomi politik yaklaşımın ABD ve Avrupa kaynaklı iki odağı bulunmaktadır. Genellikle araçsalcı olarak anılan ABD’deki ekonomi politikçilerin önde gelen isimlerini Schiller, Smythe, Herman ve Chomsky oluştururken, medyaya yapısalcı ve bütüncül yaklaşım geliştiren Avrupa’daki öncü isimler ise Golding ve Murdock, Garnham ve Mattelart’tır. Medya ve kültür endüstrileri, kapitalist ekonomik düzen, siyasi ve ideolojik yapının temel belirleyici olduğu ortamda faaliyet gösterirler.

Kapitalizmi temel eleştiri odağı yapan NeoMarksist yaklaşımlarda bütün ilişkiler siyasi, ekonomik ve küresel kapitalist sistemin bir parçası olarak görülmektedir. Kapitalizm ulus devletten bağımsız eleştirilemeyeceği için, eleştiri okları özellikle başta ABD olmak üzere ulus devletlere ait küresel şirketlere yönelir.

Öncelikle medyanın endüstrileşmesi sürecini inceleyen Murdock ve Golding, 1970’li yıllarda ekonomi politik yaklaşımı medya ve kitle iletişim çalışmalarına uyarlamışlardır. Golding, iletişime uygulanan modernleşme kuramlarının köktenci bir eleştirisini yapmıştır.

Garnham, kapitalist toplumlarda kültürün endüstrileştirmesinin üretim ve tüketim sürecine etkilerini inceleyerek bu yapının toplumsal bütünleşme ve değişim üzerindeki etkisi üzerinde durmuştur. Garnham’a göre, kitle iletişimi de dâhil her türlü iletişim faaliyeti kapitalist üretim tarzı tarafından şartlandırılır.

Mattelart’a göre uluslararası şirketlerin birleşmesiyle oluşan bilgi tekelleri ve küresel enformasyon düzeni büsbütün karşı konulamaz bir güç değildir. Kültürel ve ideolojik emperyalizme karşı bir direniş yolu olarak, sivil toplum kuruluşlarının yöntem ve desteğine sahip bir kamu yayıncılığı canlandırılmalıdır.

Avrupa’da Eleştirel Ekonomi Politik Yaklaşım

ABD ve Avrupa medya örgütlenmesi birbirinden farklıdır. ABD’de daha kapitalist ve tümüyle ticari bir medya sistemi var iken, Avrupa’da kamusal yayıncılık daha fazla gelişmiştir. Golding ve Murdock, medya endüstrilerini çağdaş kültürün çözümlenmesinde başlangıç noktası kabul ederken, aynı zamanda yurttaşlığın uygulanması açısından da merkezi bir rolü olduğunu kabul ederler.

Ekonomi politik yaklaşımcılar böylesine merkezi bir rolü olan medyanın kapitalizmin kendi işleyişine terk etmenin sonuçlarının ağır olacağına dikkat çekerek, bu sonuçları önleyici müdahalelerin neler olduğuna odaklanırlar.

Golding ve Murdock’a göre ekonomik kaynakların dağılımının, medya endüstrisinin ideolojik çeşitliliği üzerinde belirleyici bir etkisi vardır. ABD’dekinin aksine İngiltere’de büyük ölçüde muhafazakâr bir medyanın tarihsel egemenliğinin nedeni, ulusal ve uluslararası pazara girmenin çok maliyetli olması ve alternatif yayınların toplayabilecekleri reklam gelirlerinin yeterli olmamasıdır.

Klasik eleştirel yaklaşımlara göre ideoloji toplumsal yaşamla iç içe geçmiştir ve geçerli/gerçek bilginin önündeki bir engeldir. Medyanın ideolojik rolü, ekonomik ve siyasal güçlerin meşrulaştırılmasıdır.

İdeoloji, medya tarafından kodlanan metinlerin ekonomik sermaye ilişkileri içerisinde yapılanmış çıkar sınıfları tarafından belirlenir ve bu çıkarların korunması işlevini görür.

Hammaddeyi bir ürüne dönüştürmek için bazı teknolojik araçlara ve bir üretim sürecine ihtiyaç vardır. Medyanın anlam üretme (metalaştırma) süreci de benzer biçimde konumlandırılmak istenmiştir.

Eleştirel ekonomi politik kuramcıların küreselleşme eleştirisine zemin teşkil eden kapitalist ülkeler ve üçüncü dünya kutuplaşmasında, romantik bir biçimde üçüncü dünya tarafında düşmeleri ve onların bakış açısı ile bakmaya çalışmaları önemli bir eleştiri noktasıdır.

Peter Golding ve Graham Murdock

Golding ve Murdock medya ve kültür endüstrilerine yaklaşımlarını, Marks ve Engels’in ileri sürdükleri “üretim araçlarını kontrol edenler, düşünce üretim araçlarını da kontrol eder” tezi üzerine kurarlar. Golding ve Murdock, Marks’ın bu tezinde üç temel önerme olduğuna dikkat çekerler.

Golding ve Murdock, sosyal bilimlerde egemen olan ampirik yaklaşımla eleştirel anlayışı birleştirmişler ve ekonomi politiğe kendi yaklaşımlarını “eleştirel ekonomi politik” yaklaşım olarak tanımlamışlardır. Eleştirel ekonomi politik yaklaşıma göre, kültürel üretim kültürel tüketimi sınırlandırır.

Küresel ekonomik ilişkilerle medya içeriğinin söylemsel olarak inşa edilmesi arasında kesin bir bağ vardır. Diğer yandan Golding’e göre, mülkiyet ve örgütlenme kalıpları, medya içeriği ve İngiltere’deki sağ kanattaki siyasal partilerin egemenliği arasında da bir ilişki olduğuna dair güçlü kanıtlar vardır.

Murdock, modernlik terimi ile insanlığın feodalizm ve mutlakiyetten (yani eski düzenden) çıkıp, içinde yaşadığımız yeni dünyaya doğru olan değişimini anlatmak istemektedir. Bu değişim üç temel alanda meydana gelmiştir: Üretimin (ekonominin), siyasetin (zor kullanımı ve siyasal egemenliğin) ve söylemin (temsil ve bilişin) örgütlenmesi.

İnsanların sözleşmeler yoluyla üretim ile ilişkileri standartlaşmış ve tedrici olarak gündelik hayat metalaşmaya başlamıştır. Kitle iletişimi ekonomik düzenin işlev görebilmesi için enformasyon ve imgelemi dolaşıma sokmada kilit bir rol oynamıştır.

Nicholas Garnham

Garnham üst yapının bir parçası olarak ideoloji ve kültüre özerklik tanıyan İngiliz Kültürel Çalışmalar geleneğinin ekonomik determinizmini reddederek, materyalist bir yaklaşımı benimser. Ekonomi (altyapı), ideoloji (üstyapı) ve siyasi yapı arasında organik bir ilişki vardır.

Garnham’a göre kapitalist toplumlarda üstyapı (kültür ve ideoloji) tamamen endüstrileşmiştir. Medyanın ideolojik rolünün anlaşılabilmesi için yalnızca medya içeriklerini incelemek yeterli olmayıp, medya şirketlerinin büyük endüstriyel kuruluşların şirketleri olarak tarihsel bir yaklaşımla ele alınması gerekir.

Garmham’a göre kitle iletişimi ekonomi politik olarak analiz edilmesi gereken bir olgudur. Medyanın endüstriyel, teknolojik ve hukuki olarak yapılanması ve gelişmesi doğrudan ekonomik ve toplumsal yapı ile ilişkilendirilir.

Medyanın gelişebilmesi için bir taraftan kamu politikalarına hizmet etmesi (siyasal yön), diğer taraftan üretim ve karlılık oranlarına katkı yapması (ekonomik yön) gerekmektedir. Bunlara ilave olarak üretilen malların satılması için reklam verenler ve medyanın hedef kitlesi olan izleyicilerden oluşan bir pazara ihtiyaç vardır.

Pazarın ürünlere ulaşabilmesi için ise belli bir gelire sahip olması beklenir. Böylece medya sektörünün gelişmesi için yapılan yatırımlar, aynı zamanda simgesel/ideolojik ürünlerin de üretimi ve dağıtımını da etkileyen, pazar ekonomisinin temel dinamikleri içinde değerlendirilir.

Armand Mattelart

Mattelart’ın eleştirel medya kuramlarına temel katkısı küresel enformasyon düzeninin ve enformasyon toplumunun ortaya çıkardığı karmaşık ilişkiler yumağının çözülmesi çabalarına yaptığı katkıdır. İletişim, enformasyon ve kültür alanlarındaki küresel tartışmaların altını çizerek, bu alanlardaki uluslararası sorunlara dikkat çeker.

Mattelart, çeşitli uluslararası organizasyonların gündemindeki fikri mülkiyet, enformasyon toplumu, kültürel çeşitlilik ve medya özgürlüğü gibi ilkelere ilişkin tartışmalara eleştirel bir perspektif ile yaklaşır.

Mattelart’a göre, ana akım liberal medya paradigması, uluslararası medya şirketlerinin sözcülüğünü üstlenir. Bu küresel emperyalist enformasyon düzenine karşı yine aynı biçimde küresel direnç noktaları oluşturulmalıdır. Uluslararası medya sahipleri küresel enformatik güçten yararlanarak yeryüzünde kendi çıkarları doğrultusunda eğitimden sanata, ekonomiden boş zaman etkinliklerine kadar her alanda bir iktidar kurmaya çalışırlar.

Mattelart’a göre uluslararası şirketlerin birleşmesiyle oluşan bilgi tekelleri ve küresel enformasyon düzeni büsbütün karşı konulamaz bir güç değildir. Emperyalizme ve özellikle Amerikancı emperyalizme karşı devrimci bir mücadele tarzının benimsenmesi gerekmektedir.

Yerelliğin önemi öne çıkarılmalıdır. İletişimde gelişmekte olan (çevre) ülkeler arasında oluşturulacak olan yeni dayanışma biçimlerinin merkez karşısında mücadele etmeyi kolaylaştıracağını ve küresel iletişim düzeninin demokratikleşmesine katkı sağlayacağını, “evrensel iletişim birliğinin” sağlanmasına anti-küreselleşme hareketleriyle, STK’ların desteğinin önemli olduğunu savunmaktadır.

Mattelart sonuç olarak küresel ekonomik sermayenin egemenliği altındaki kültürel ve ideolojik emperyalizme karşı bir direniş yolu olarak, sivil toplum kuruluşlarının yöntem ve desteğine sahip bir kamu yayıncılığının yeniden canlandırılmasını önermektedir.

Mattelart, kitle ilişim araçları tarafından üretilen ve yayılan enformasyonu geleceğin “hammaddesi” olarak tanımlamaktadır. Enformasyon öyle bir hammaddedir ki, endüstri devrimini ortaya çıkaran enerji ve yenilikler kadar önemlidir.

Mattelart’a göre, iletişimin Batılı toplumlar açısından sahip olduğu stratejik konumu anlamak için büyüme ve egemen gelişme biçimini haklı çıkarma işlevini dikkate almalıyız. Çağdaş dünyada iletişim felsefesinin oynadığı rol, ilerleme felsefesinin 19. Yüzyıl ve 20. Yüzyılın ilk yarısında oynadığı rol olan “homo economicus” şemaları dışında düşünemeyen bir rolden başkası değildir.

Mattelart’a göre iletişimin küreselleşmesinde çıkış noktası olan telgraf, haberin ekonomik konumunu, karşılanmasını ve düzenlenmesini temelden değiştirmiştir. Yüzyıllar boyunca uluslarararası iletişimin önündeki en büyük engel ortak bir iletişim dilinin olmaması olmuştur.

Küresel ekonomik düzenin bir uzantısı olarak, onunla uyum içinde yürüyen küresel iletişim düzeni, güçlü medya ve haber ajanslarına sahip olan kapitalist ülkelerin çıkarlarına hizmet etmek üzere kurumsallaşmıştır.

Kitle iletişim araçları üzerinden iletişim, doğası gereği tek yönlüdür ve bu iletişim süreci merkezden çevreye doğru bir akışı da beraberinde getirmektedir.

Küresel güçler, dünyayı saran ağlar ile ekonomik ve kültürel ürünlerini dünya piyasalarına çok kolay ve hızlı biçimde sürebilmektedir. Bu süreçte, uluslararası haber ajansları, medyaya hızlı ve ekonomik haber akışı sağlayarak önemli bir işlev üstlenmekte ve uluslararası iletişimin omurgasını oluşturmaktadır.

Haberin ekonomik bir ürün olarak pazarlanabilir hale gelmesi, sömürgeci ülkelerin, sömürgeleri ile daha kolay iletişim kurmaları ve merkezdeki kararları, kolonilerine daha çabuk ulaştırma arayışlarının bir sonucudur. Artık küresel bir köyden, küreselleşen bir dünyadan bahsedilmesine rağmen, dünya halklarının doğru ve güvenilir bir bilgiye ulaşmalarının, kendilerini ilgilendiren konularda doğru bilgi edinmelerinin mümkün olduğunu söylememiz zordur; çünkü yerel ve ulusal medya, birkaç tane uluslararası ajans üzerinden gelen haberlerle beslenmektedir.

Ekonomik güçleri ile iletişim teknolojilerini geliştiren ülkeler, dünya enformasyon pazarını da ellerinde tutmaktadırlar.