MEMUR HUKUKU - Ünite 4: Devlet Memurlarının Özgürlükleri Özeti :
PAYLAŞ:Ünite 4: Devlet Memurlarının Özgürlükleri
Giriş
Devlet memurları görevlerini özenle, sadakatle ve tarafsızlık ilkesi çerçevesinde yerine getirmekle yükümlüdür. Bununla birlikte memurlar çeşitli hak ve özgürlüklere de sahiptirler.
Devlet Memurlarının Özel Hayatı ve Sosyal Yaşamı İle İlgili Düzenlemeler
- Devlet memurunun ikametgahı: DMK ek madde 20’de, “Devlet memurlarının görev yaptıkları kurum ve hizmet birimlerinin bulunduğu yerleşme merkezlerinde (mücavir alanları dahil belediye ve köy hudutları içerisinde) ikamet etmeleri esastır. Devlet memurlarının görevini aksatmamak kayıt ve şartıyla birinci fıkrada belirlenen hudutlar dışında ikamet etmelerine mensup oldukları kurumun yetkili amirince izin verilebilir. Devlet memurları, ikamet ettikleri il hudutlarını tatillerde ancak yetkili amirin izniyle terkedebilirler.” hükmü yer almaktaydı. Bu hüküm, 13.02.2011 tarih ve 6111 sayılı Kanun’un 117’nci maddesi ile yürürlükten kaldırılmıştır.
- Memurun seyahat özgürlüğü: DMK md. 125 C- g’de memurun ikamet ettiği ilin sınırlarını izinsiz terketmesi aylıktan kesme cezasını gerektiren fiil ve haller arasında sayılmaktaydı. Söz konusu düzenleme de 6111 sayılı Kanun’un 111’nci maddesi ile yürürlükten kaldırılmıştır.
- Devlet memurunun eşini seçme özgürlüğü: 788 sayılı önceki Memurin Kanununa göre, memurlar yabancılarla evlenemezlerdi. Yabancı ile evli olmak memur statüsüne girmeye engel olduğu gibi, memur iken yabancılarla evlenenler de müstafi sayılıyordu. Anayasa Mahkemesi, hizmete alınmada ödevin gerektirdiği niteliklerden başka hiçbir ayrım gözetilmeyeceği gerekçesiyle anılan düzenlemeyi 1961 Anayasası’ nın 58. maddesine aykırı bularak oy birliği ile iptal etmiştir. DMK bu hususta hiçbir hüküm ihtiva etmemektedir.
- Memurun sosyal yaşamı: Memur vakarı denilen anlayış ve kurallar bütünü, memuriyet statüsünde olanları giyinişinden davranışlarına kadar birtakım sosyal sınırlamalara tabi tutar. Memuriyet vakar ve prestijini koruma her memurun temel ödevlerindendir. Memurlar, resmi sıfatlarının gerektirdiği itibar ve güvene layık olduklarını davranışlarıyla göstermekle, iş birliği içinde çalışmakla, yurt dışında devletin itibarını veya görev haysiyetini zedelememekle ödevlidirler.
- Düşünce ve ifade özgürlüğü: Devlet memurunun düşünce ve ifade özgürlüğüyle iktidarın menfaatlerinin dengelenmesi açısından iki sistem mevcuttur. Birincisinde, memurlar siyasi yönden tam bir tarafsızlık içindedirler. İkincisinde ise memurlar siyasi haklardan bütünü ile yararlanırlar, ancak bu hakların kullanılması görevlerinin niteliği ile orantılı olarak sınırlandırılmıştır. DMK md.7’de devlet memurlarının tarafsızlıkları düzenlenmektedir. Memurlar, bir siyasi partiye üye olamayacakları gibi herhangi bir siyasi parti, kişi veya zümrenin yararını veya zararını hedef tutan bir davranışta da bulunamazlar. Görevlerini yerine getirirken dil, ırk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç din ve mezhep gibi ayrım yapamazlar. Hiçbir şekilde siyasi ve ideolojik amaçlı beyan ve eylemde bulunamazlar ve bu eylemlere katılamazlar. Yükseköğretim elemanları açısından ise 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu’nun 59. maddesinde düzenleme bulunmaktadır. Düzenlemenin başlığı siyasi partilere üyelik ve görev almadır. Söz konusu düzenlemeye göre, yükseköğretim kurumlarının öğretim elemanları, siyasi partilere üye olabilirler. Kamu görevlilerinin yaptıkları işin doğası gereği, bilgilerini kendilerine özgü düşüncelerinden ayrı tutmaları, birbirine karıştırmamaları, özellikle düşüncelerini açıklarken bu ayrıma dikkat etmeleri gerekmektedir. Danıştay, bu konuda “nesnellik” ölçütüne önem vermektedir. Kamu görevlisi açıkladığı düşüncelerde “nesnel” olabiliyorsa, düşünce açıklama özgürlüğünün korunmasından yararlanabilecektir
Memurların Kollektif Özgürlüğü Olarak Sendikal Haklar
Kamu görevlilerinin sendikal haklarına ilişkin görüşler: Memurların sendika kurma ve toplu iş sözleşmeleri yapmaları giderek kabul edilen bir görüş olsa da bu haklar uzun süre çok ciddi itirazlarla karşılaşmıştır. Örgütlenme hakkına karşı çıkanlar genelde benzeri görüşleri ileri sürmüşlerdir. Bunları kısaca belirtecek olursak;
- Memur, devlet tüzel kişiliğini temsil eder. Memurların örgütlenme hakkına dayanarak kamu otoritesi karşısına dikilmeleri, bir bakıma devletin kendi kendisinin karşısına dikilmesi gibi bir sonuç doğurur.
- Memuriyet mesleğinin temelinde hiyerarşi ilişkisi vardır. Örgütlenme hakkının kabul edildiği bir düzende memur, bir kamu görevlisi olarak yapmaktan çekindiği hareketleri, memur örgütünün bir üyesi olarak yapmak olanağı bulur.
- Devlet memurları, genel yararı temsil eder. Memur sendikaları ise özel yararın peşinde olup her iki yarar çoğu kez birbiriyle çelişebilir.
- Bir diğer gerekçe de, memurların zaten işçilere oranla ayrıcalıklı bir konumda oldukları iddiasıdır. Devlet hizmetini “ayrıcalık” sayan görüşün bir uzantısı olan bu gerekçeye göre memurlar, yeterlik temeline dayalı yükselme, keyfi görevden uzaklaştırma işlemlerine karşı özel hukuksal güvenceler, iş güvenliği, elverişli emeklilik ve sosyal yardım rejimleri gibi olanak ve yararların sağlandığı görece ayrıcalıklı bir statüden yararlanmalarının karşılığında, çalışma koşullarının danışma ya da özellikle toplu pazarlık yoluyla belirlenmesine katılma hakkından yoksun bırakılmışlardır. Sanayi devrimi ile baş gösteren işçi sendikacılığının verdiği uzun mücadeleler sonucu gelinen sosyal devlet aşamasında, önce işçiler ve tüm vatandaşlar için getirilen haklar zamanla, memurlara sağlanan hak ve güvencelerle bir etkileşim ve gelişim sürecine girmiştir. Başlangıçta sadece “fiili” kuruluşlar olarak ortaya çıkan memur sendikaları, zamanla hukuki varlıklarını da kabul ettirmişlerdir.
Sendika kurma, üye olma ve toplu sözleşme hakkı: 1982 Anayasası ilk şeklinde (madde 51), sendika kurma hakkını işçilere ve işverenlere tanımış ve 128. maddesi ile de memurların ve diğer kamu görevlerinin haklarının yasa ile düzenleneceği kuralını getirmiştir. Böylece Anayasa, memur sendikalarının düzenlenmesini yasamanın takdirine bırakmıştır. 23/7/1995 tarih ve 4121 sayılı Kanunla 1982 Anayasasının toplu iş sözleşmesi hakkını düzenleyen 53. maddesine bir hüküm eklenmiştir. Söz konusu düzenlemede, “…kamu görevlilerinin kanunla kendi aralarında kurmalarına cevaz verilecek olan …sendikalar…” ifadesi yer almıştır. 1997 yılında 4275 sayılı Kanun ile Devlet Memurları Kanunu md. 22 yeniden düzenlenmiş ve memurların Anayasada ve özel kanunlarda belirtilen hükümler uyarınca sendika ve üst kuruluş kurabilecekleri ve bunlara üye olabilecekleri kaleme alınmıştır. 2001 yılında çıkartılan 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu ile kamu görevlilerinin oluşturdukları sendika ve üst kuruluşların kuruluşu, yetkileri, faaliyetleri ve sendika ve üst kuruluşlarda görev alacak memurların hak ve yükümlülükleri düzenlenmiş ve Kamu İşveren Kurumu ile ilgili sendika ve üst kuruluşlar ile yapılacak olan toplu görüşmelerin esasları belirtilmiştir. 2010 yılında yapılan Anayasa değişikliği ile birlikte Anayasa md. 53 yeniden düzenlenmiş ve “memurlar ve diğer kamu görevlileri, toplu sözleşme yapma hakkına sahiptirler. Toplu sözleşme yapılması sırasında uyuşmazlık çıkması halinde taraflar Kamu Görevlileri Hakem Kuruluna başvurabilir. Kamu Görevlileri Hakem Kurulu kararları kesindir ve toplu sözleşme hükmündedir. Toplu sözleşme hakkının kapsamı, istisnaları, toplu sözleşmeden yararlanacaklar, toplu sözleşmenin yapılma şekli, usulü ve yürürlüğü, toplu sözleşme hükümlerinin emeklilere yansıtılması, Kamu Görevlileri Hakem Kurulunun teşkili, çalışma usul ve esasları ile diğer hususlar kanunla düzenlenir.” hükmü ek fıkralar olarak maddeye eklenmiştir. Bu çerçevede 2012 yılında 4688 sayılı Kanunun adı, Kamu Görevlileri Sendikaları ve Toplu Sözleşme Kanunu olarak değiştirilmiştir.
Ülkemizde kamu görevlileri sendikaları: Sendikalar hizmet kolu esasına göre, Türkiye çapında faaliyette bulunmak amacıyla bir hizmet kolundaki kamu işyerlerinde çalışan kamu görevlileri tarafından kurulur. Meslek veya işyeri esasına göre sendika kurulamaz. Ülkemizde kamu görevlilerinin kurabilecekleri Sendikalar hâlen 11 hizmet kolunda toplanmıştır. Hizmet kolları:
- Büro, bankacılık ve sigortacılık hizmetleri,
- Eğitim, öğretim ve bilim hizmetleri,
- Sağlık ve sosyal hizmetler,
- Yerel yönetim hizmetleri,
- Basın, yayın ve iletişim hizmetleri,
- Kültür ve sanat hizmetleri,
- Bayındırlık, inşaat ve köy hizmetleri,
- Ulaştırma hizmetleri,
- Tarım ve ormancılık hizmetleri,
- Enerji, sanayi ve madencilik hizmetleri,
- Diyanet ve vakıf hizmetleridir (4688 s. Kanun md. 5).
4688 sayılı Kanuna göre bir hizmet kolunda birden fazla sendika da kurulabilmektedir. Konfederasyonlar ise, değişik hizmet kollarında, 4688 sayılı kanuna tabi olarak kurulmuş en az beş sendikanın serbestçe bir araya gelmesiyle kurulabilmektedir.
Sendika üyesi olamayacaklar ise
- Cumhurbaşkanlığı merkez teşkilatında, bağlı kurullarında ve Diyanet İşleri Başkanlığı, Savunma Sanayi Başkanlığı ile İletişim Başkanlığı hariç olmak üzere bağlı kuruluşlarında, Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliğinde çalışan kamu görevlileri,
- Yüksek yargı organlarının başkan ve üyeleri, hâkimler, savcılar ve bu meslekten sayılanlar,
- Bakanlar, bakan yardımcıları, bu Kanun kapsamında bulunan kurum ve kuruluşların başkanları, genel müdürleri, daire başkanları ve bunların yardımcıları, yönetim kurulu üyeleri, merkez teşkilâtlarının denetim birimleri yöneticileri ve kurul başkanları, hukuk müşavirleri, bölge, il ve ilçe teşkilâtlarının en üst amirleri ile bunlara eşit veya daha üst düzeyde olan kamu görevlileri, belediye başkanları ve yardımcıları,
- Yükseköğretim Kurulu Başkan ve üyeleri ile Yükseköğretim Denetleme Kurulu Başkan ve üyeleri, üniversite ve yüksek teknoloji enstitüsü rektörleri, fakülte dekanları, enstitü ve yüksek okulların müdürleri ile bunların yardımcıları,
- Mülki idare amirleri,
- Silahlı Kuvvetler mensupları,
- Millî İstihbarat Teşkilatı mensupları,
- 4688 sayılı Kanun kapsamında bulunan kurum ve kuruluşların merkezi denetim elemanları,
- Emniyet hizmetleri sınıfı,
- Ceza infaz kurumlarında çalışan kamu görevlileri,
- Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığında görevli subay, sözleşmeli subay, astsubay, sözleşmeli astsubay, uzman jandarma, uzman erbaş, sözleşmeli erbaş ve sözleşmeli erlerdir. Belirtilen kişiler sendikaya üye olamazlar ve sendika kuramazlar (4688 s. Kanun md. 15).
Üyeliğin sona ermesinde ise, her üyenin üyelikten serbestçe çekilebilmesi esası geçerlidir.
Önemle belirtelim ki, 2010 Eylül ayında yapılan düzenleme ile memur sendikalarına ilişkin önemli düzenlemeler getirilmiştir (AY md. 53). Buna göre, memurlar ve diğer kamu görevlileri, toplu sözleşme yapma hakkına sahiptirler. Toplu sözleşme yapılması sırasında uyuşmazlık çıkması hâlinde taraflar Kamu Görevlileri Hakem Kuruluna başvurabilir. Kamu Görevlileri Hakem Kurulu kararları kesindir ve toplu sözleşme hükmündedir.
Kamu görevlilerinin geneline yönelik toplu sözleşme teklifleri Kamu Görevlileri Sendikaları Heyetinin konfederasyon temsilcisi üyeleri, her bir hizmet koluna ilişkin toplu sözleşme teklifleri ise Heyetin ilgili sendika temsilcisi üyesi tarafından hazırlanır ve toplu sözleşme görüşmelerinin başlama tarihinden en az bir hafta önce Kamu İşveren Heyetine sunulmak üzere Devlet Personel Başkanlığına verilir. İmzalanan toplu sözleşme metinleri Resmî Gazete’ de yayımlanır. Toplu sözleşme görüşmelerine katılmaya yetkili hiçbir konfederasyon temsilcisinin toplu sözleşme görüşmelerine katılmaması veya toplu sözleşme görüşmelerinin uzlaşmazlıkla sonuçlanmasına rağmen tarafların Kamu Görevlileri Hakem Kuruluna başvurmaması hâlinde, kamu görevlilerine sonraki iki mali yıl boyunca uygulanacak mali ve sosyal haklar genel hükümlere göre belirlenir.
Devlet Memurları ve Grev Sorunu
Grev toplu iş sözleşmesinin yapılması sırasında uyuşmazlık çıkması durumunda, işçilerin topluca çalışmayarak iş yerinde faaliyeti durdurmak veya işin niteliğine göre önemli ölçüde aksatmak amacı ile aralarında anlaşarak ya da bir kuruluşun aynı amaçla çalışmamaları için verdiği karara uyarak işi bırakmalarıdır. Devlet memurlarının greve karar vermeleri, grev tertiplemeleri, ilan etmeleri, bu yolda propaganda yapmaları yasaktır. Devlet memurları, herhangi bir greve veya grev teşebbüsüne katılamaz, grevi destekleyemez veya teşvik edemezler.
Öğretide memur grevi konusunda farklı görüşler ileri sürülmüştür. Memurların grev hakkını sendika hakkına dayalı olarak açıklayan görüşe göre, sendika kurma hakkı, toplu pazarlık ve grev hakkını kapsar ve bu üçünden biri olmadığı takdirde diğerinin etkisi ile işlevi büyük ölçüde azalır. Ancak, bu üç hakkın olmazsa olmazı sendika kurma hakkıdır. Bir insan hakkı olan sendika hakkı, diğer sosyal haklardan farklı olarak doğrudan doğruya uygulanabilir nitelik taşıdığından, devletin olumlu edimini gerektirmez. Kanunla düzenlemeyi esas alan görüşe göre kamu görevlilerinin hak ve yükümlülüklerinin kanunla düzenlenmesi anayasal zorunluluk olduğundan, sendika kurma hakkının kullanılabilmesi ve giderek memurların greve gidebilmesi için kanuni düzenleme gerekir.
Memurları grev yasağına tabi tutan görüşler de vardır. Memuriyet mesleğinin kurumsal esas ve garantilerini ileri süren görüşe göre, memuriyet güvenceli bir meslek olup memur olma kişiye belirli mali ve sosyal haklar açısından güvence sağlar. Dolayısıyla hem söz konusu güvenceden yararlanıp hem de bu güvenceye aykırı tutum sergileme çelişkili bir yaklaşım oluşturur. Memur hukuku bağlamında sadakat yükümlülüğü ile bağdaşmaması görüşüne göre; memurun grev yapması onun idareye sadakat yükümlülüğü ile bağdaşmaz. Bu noktada farklı kavramlar olan “özen yükümlülüğü” ile “sadakat yükümlülüğü” birbirine yaklaşır. Özen yükümlülüğünde memurun işi özenle yapması anlaşılır. Yani memur görevini yaparken bütün dikkatini gösterecek, mesleki bilgisini, fikri ve bedeni yeteneklerini gerektiği şekilde kullanacaktır. 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun kamu görevinin terki veya yapılmaması başlıklı 260. maddesinde de, “Hukuka aykırı olarak ve toplu biçimde, görevlerini terk eden, görevlerine gelmeyen, görevlerini geçici de olsa kısmen veya tamamen yapmayan veya yavaşlatan kamu görevlilerinin her biri hakkında üç aydan bir yıla kadar hapis cezası verilir. Kamu görevlisi sayısının üçten fazla olmaması halinde cezaya hükmolunmaz. Kamu görevlilerinin mesleki ve sosyal hakları ile ilgili olarak, hizmeti aksatmayacak biçimde, geçici ve kısa süreli iş bırakmaları veya yavaşlatmaları halinde, verilecek cezada indirim yapılabileceği gibi, ceza da verilmeyebilir.” hükmü yer almaktadır.
Memur grevinin, kamu hizmetinin düzenli görülmesi ilkesiyle bağdaşmayacağı görüşüne göre; kamu hizmetinin en azından sürekliliği bir şekilde sağlansa bile grevden önceki düzenin yeniden sağlanması mümkün değildir.
Memur grevinin üçüncü kişiler üzerinde doğrudan olumsuz etkileri olabileceği görüşüne göre; işçi grevlerinde muhatap işveren olup onu toplu iş sözleşmesi yapmaya zorlamak asıl amaçtır.
Memur grevinin memur hukukuna hâkim olan hiyerarşik anlayışı bozabilme tehlikesi görüşüne göre; memur grevi, memur hukukuna hakim olan hiyerarşik anlayış ile de bağdaşmaz.
Memur güvencesi anlayışı ile memur grevinin bağdaşmayacağı görüşüne göre; bir taraftan başta memuriyetten atılmama olmak üzere, özel bir statü ve bu bağlamda memur güvencesinden yararlanıp diğer taraftan memur grevine gitme ve bunun gerektirdiği mesleki rizikolardan uzak durma, risk almama birada bulunamaz.
Bütçeye ilişkin argümanı ileri süren görüşe göre, memurların maaş ve diğer özlük haklarından doğan giderlerin tahmini olarak bütçede yer alması ve daha sonra buradan dağıtılması gerekir.
Karşılaştırmalı hukukta memurların grev hakkından da kısaca söz etmek gerekirse; bazı ülkelerin mevzuatında memurların grev yapması açıkca yasaklanmıştır. Örneğin, A.B.D. (federal hizmetler), Bangladeş, Bahreyn, Bolivya, Brundi, Çad, Ekvator, Fas, Filipinler, Hindistan, Honduras, Japonya, Kolombiya, Kuveyt, Liberya, Lübnan, Madagaskar, Nikaragua, Paraguay, Suriye, Şili, Uruguay. İsviçre’ de de federal düzeyde çalışan memurlara grev hakkı tanınmamıştır. Alman hukukunda da memurun grev yapması yasaklanmakta; grev, memuriyet mesleğinin temel ilkelerine, özellikle görevin ifası ve sadakat yükümlülüğüne aykırılık olarak nitelendirilmektedir. Fransa, İsveç ve Finlandiya’ da ise memurlara grev hakkı sınırlı olarak tanınmıştır. Memurlara grev hakkını anayasal hükümle tanıyan ülke İtalya olup İngiltere’de bu hak teamülen kabul edilmiştir.
İç hukukumuzda grev yapmak DMK md. 125 uyarınca disiplin yaptırımı yoluyla devlet memuriyetinden çıkarmayı gerektiren bir fiildir.
Memurların Siyasi Hak ve Özgürlükleri ve Sınırları
Siyasal haklar, siyasal iktidarın kullanılmasına ve yönetsel işlevlerin yerine getirilmesine katılmayı sağlayan haklardır. DMK’da memurların siyasi partiye üye olması, herhangi bir siyasi parti, kişi ya da zümrenin yararını veya zararını hedef tutan bir davranışta bulunması, görevlerini yerine getirirken ayrımcılık yasağına aykırı davranması, siyasi ve ideolojik amaçla beyanda ve eylemde bulunması ve bunlara katılması yasaklanmıştır. Yönetsel işlevlerin yerine getirilmesine katılımı sağlayan siyasal hakların Anayasamızda belirlenen esaslar dahilinde kısıtlanabilmesi mümkündür.
Sivil özgürlükler kişilere siyasal iktidar karşısında dokunulmaz bir alan sağlarken siyasal özgürlükler vatandaşların devlet yönetimine katılmalarına ve siyasal kararları etkilemelerine imkan verir. Bireysel alanları siyasal iktidar karşısında koruyan sivil özgürlüklere karşılık, siyasi özgürlükler kişileri devlet karşısında aktif konuma sokar. Bunlar, vatandaşların siyasi süreçlere katılmalarına olanak verirler ve siyasete gönüllü katılmanın temelidirler. Bu özgürlüklerin başlıcaları seçme ve seçilme hakkı ile siyasi parti kurma ve partilere üye olma hakkıdır. Ancak sivil özgürlükler siyasi özgürlüklerin de temelidir; çünkü özgür ifade ve örgütlenme hakkının güvence altına alınmadığı bir yerde, ne anlamlı siyasal katılmaya temel oluşturabilecek doğru bilgilenmenin sağlanması imkanı, ne de vatandaşların siyasal alanda aktif olmaları mümkündür. Özgürlükle demokrasi arasında da kavramsal bağlantılar vardır. Dolayısıyla ifade özgürlüğü, örgütlenme ve toplanma vb. özgürlükler demokrasinin varlığının temel şartlarındandır.
Kamu görevlilerinin siyasal hakları düzenlenirken iki seçenek oluşmaktadır. İlki, vatandaş kimliğinin öne çıkarılması, diğeri ise kamu görevlisi sıfatının düzenlemede temel alınmasıdır. Bu iki seçenekten hangisinin esas alındığına göre de siyasal haklarla kamu görevlisi ilişkisi esaslı değişikliğe uğramaktadır.
- Seçme hakkı: Siyasal hakların kullanımı amacına yönelik örgütlenmenin aksine, seçme hakkı konusunda, kamu görevlilerinin mesleki sıfatları değil “vatandaş” sıfatı öne çıkarılmaktadır. Anayasa’nın 67/1. maddesine göre “Vatandaşlar, kanunda gösterilen şartlara uygun olarak seçme, seçilme ve bağımsız olarak veya bir siyasi parti içinde siyasi faaliyette bulunma ve halkoylamasına katılma hakkına sahiptir”.
- Siyasi parti üyeliği: 2820 sayılı Siyasi Partiler Kanunu md.11/2a uyarınca; “Hakimler ve savcılar, Sayıştay dâhil yüksek yargı organları mensupları, kamu kurum ve kuruluşlarının memur statüsündeki görevlileri, yaptıkları hizmet bakımından işçi niteliğini taşımayan diğer kamu görevlileri, Silahlı Kuvvetler mensupları ile yükseköğretim öncesi öğrencileri siyasi partilere üye olamazlar.”.
- Seçilme hakkı: 2839 sayılı Milletvekili Seçimi Kanunu’nun 18. maddesinde, Hakimler ve Savcılar, yüksek yargı organları mensupları, yüksek öğretim kurumlarındaki öğretim elemanları, Yükseköğretim Kurulu, Radyo Televizyon Üst Kurulu üyeleri, kamu kurumu ve kuruluşlarının memur statüsündeki görevlileri ile yaptıkları hizmet bakımından işçi niteliği taşımayan diğer kamu görevlileri, aday olmak isteyen belediye başkanları ve subaylar ile astsubaylar, aday olmak isteyen siyasi partilerin il ve ilçe yönetim kurulu başkan ve üyeleri ile belediye meclisi üyeleri, il genel meclisi üyeleri, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ile sendikalar, kamu bankaları ile üst birliklerin ve bunların üst kuruluşlarının ve katıldıkları teşebbüs veya ortaklıkların yönetim ve denetim kurullarında görev alanlar genel ve ara seçimlerin başlangıcından bir ay önce, seçimin yenilenmesine karar verilmesi hâlinde yenileme kararının ilanından başlayarak yedi gün içinde görevlerinden ayrılma isteğinde bulunmadıkça adaylıklarını koyamazlar ve aday gösterilemezler, hükmü yer almaktadır.
Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz. Bu ölçütler, bireysel yarar ile toplumsal yarar ve düzen arasında bir denge arayışının ürünüdür. Bu çerçevede DMK’da, memurların siyasal partilere girmeleri, herhangi bir siyasal parti veya kişinin yararını veya zararını hedef tutan davranışta bulunmaları yasaklanmıştır.