MENKUL KIYMET YATIRIMLARI - Ünite8: Uluslararası Menkul Kıymet Yatırımları Özeti :
PAYLAŞ:Ünite8: Uluslararası Menkul Kıymet Yatırımları
Ünite8: Uluslararası Menkul Kıymet Yatırımları
Giriş
1980’li yıllardan sonra, dünya finans piyasalarının entegrasyonunda yaşanan artış, piyasaların küresel yapılara kavuşmasına yol açmıştır. Küreselleşme, firmaların yabancı para ve sermaye piyasalarından fon temin etmelerini kolaylaştırmıştır.Finans piyasalarının küreselleşmesi; teknolojik ilerlemeler sayesinde farklı coğrafyalardaki piyasalara eş zamanlı yatırım yapılabilmesi, finansal piyasalardaki serbestleşmeler, küresel piyasalara yönelik yeni yatırım araçlarının ortaya çıkması ve piyasaların kurumsallaşması gibi faktörlerin bir araya gelmesi ile gerçekleşmiştir.
Kotasyon, Uluslararası Kotasyon ve İlgili Kavramlar
Firmalar, uzun vadeli ya da daimî kaynak sağlamak amacıyla sermaye piyasası araçlarını borsalara kote ederler. Bu işlem firmanın, ilgili sermaye piyasası aracını borsa bünyesinde yer alan piyasalar içerisindeki bir veya birden çok pazara kote etmesiyle gerçekleşir. Böylece bu işletmeler bir yandan yeni ve sürdürülebilir sermaye kaynaklarına ulaşırlarken, aynı zamanda likiditeye ulaşma, itibar görme, yaygın tanıtım sağlama ve kurumsallaşma gibi firmanın genel anlamda sürdürülebilirliği için gerekli olan niteliklere de ulaşabilirler.
Kotasyon, borsa işlemlerinde sürekli olarak işlem görmesi amaçlanan sermaye piyasası araçlarının, kotasyon şartlarını sağlamaları durumunda, ilgili sermaye piyasasının ilgili pazarında işlem görmesinin onaylanmasıdır.Uygulamada, kotasyon kavramı “çapraz kotasyon”, “sınırlar arası kotasyon” ve “çifte kotasyon” olarak adlandırılabilmektedir.Çapraz kotasyon, bir sermaye piyasası aracının faaliyet gösterdiği ülkede birden fazla borsada kote olmasıdır.Sınırlar arası kotasyon, bir sermaye piyasası aracının birden fazla ülkedeki borsalarda kote olmasıdır.Çifte kotasyon ise bir sermaye piyasası aracının bir borsada işlem görürken ikinci bir borsada daha işlem görmesidir.
Çifte kotasyonun ihraççılara sağladığı faydalar şunlardır:
·Çifte kotasyon ile şirketler daha geniş, farklı ve yeni bir yatırımcı tabanına ulaşabilmektedir.
·Çifte kotasyonun ihraççılara kazandırdığı itibar ve farkındalık, yerel piyasadaki yatırımcılar için daha güvenilir bir izlenim oluşturmaktadır.
·Çifte kotasyon ile şirketin yapması gereken kamuyu aydınlatma yükümlülükleri ve uyması gereken zorunlu muhasebe standartları, şirketin faaliyetlerinin kalitesini olumlu yönde etkilemektedir.
·Farklı piyasalarda işlem görmek, genel olarak ihraççı şirketleri kurumsal yönetim uygulamalarına uymaya teşvik etmektedir.
Tüm bu faydalarının yanında, çifte kotasyonun getirdiği bazı maliyetler de söz konusudur. Kote olunan yabancı piyasaya yapılan raporlamalar, finansal verilerin uluslararası standartlar ile uyumlaştırılması, yasal ücretler, vergiler, işlem maliyetleri, başvuru ve kotasyon ücretleri gibi çeşitli maliyet unsurları, ihraççı şirketin karşısına çıkmaktadır.
Uluslararası Borçlanma Araçları Piyasalarında Yapılan Yatırımlar ve Küresel Tahviller
Uluslararası piyasalara ihraç edilen tahvil ve finansman bonosu gibi borçlanma araçları, uluslararası sermaye hareketi doğuran ve menkul kıymeti satın alanlara alacak hakkı veren sermaye piyasası araçlarıdır. Uluslararası tahvil piyasası, “yurt içi tahvil piyasası”, “yabancı tahvil piyasası” ve “Euro tahvil piyasası” olmak üzere üç geniş piyasaya bölünmüştür.
Yurt içi tahvil piyasası:Ulusal para birimi cinsinden ihraç edilen ve ülke sınırları içerisinde değişimi yapılan tahviller yurt içi tahvil piyasasını oluşturur. Bu piyasalar yurt içi borçlanma araçları piyasası olarak da bilinmektedir. Örneğin; Türkiye Cumhuriyeti’nde Borsa İstanbul bünyesinde organize piyasa koşulları altında tahvil, hazine bonosu, finansman bonosu vb. borçlanma araçları “Borsa İstanbul Borçlanma Araçları Piyasası’nda gerçekleşmektedir.Devletler yurtiçi tahvil alım-satım işlemlerini sermaye piyasasına katılma yoluyla yapmakta olup, bu görevi devletler adına merkez bankaları gerçekleştirir. Bu işlemlerin genel adı “açık piyasa işlemleri” olup, özel adları ise yapılan işlemin alım veya satım işlemi olmasına ve piyasadaki para arzı fazlalığının / sıkışıklığının kalıcı olup olmamasına göre; doğrudan alım, doğrudan satım, repo ve ters repo olarak bilinmektedir.
Yabancı tahvil piyasası:Yabancı bir piyasada satılmak üzere satışı yapılacak ülkenin para birimi cinsinden ihraç edilen tahvillere yabancı tahvil denir. Yurtdışında yatırım yapan işletmeler genellikle döviz cinsinden tahvil ihraç etme eğiliminde olurlar. Bunun birinci sebebi kur riskinden korunmaktır.Yurtdışında yatırım yapan işletmelerin döviz cinsinden tahvil ihraç etmelerinin diğer bir nedeni ise uluslararası tahvil piyasalarının ulusal tahvil piyasalarına göre daha likit ve daha düşük maliyetli olabilmesidir.
Euro tahvil piyasası:Düzenlenmiş olduğu para biriminin resmi para olarak kullanıldığı ülkelerin dışına ihraç edilen tahvillere Euro Tahvil (Eurobond) denir. Euro tahviller, çok uluslu bir kredi Sendikasyonu aracılığıyla, çok sayıda ülke piyasasında satışa sunulmak, dolayısıyla çok sayıda ülkede yerleşik kişilere satılmak üzere çıkartılan uluslararası tahvillerdir.Euro tahvil borçlarının iki ayırıcı özelliği bulunmaktadır. Bunlardan birincisi, bu tahvillerin bir uluslararası kredi sendikasyonunun yükümlülüğü altında ihraç edilmeleri, diğeri ise aynı anda birçok ülkede birden satışa sunulan borçlanma araçları olmalarıdır.
Uluslararası Finansal Piyasalarda Derecelendirme Uygulaması ve Önemi
Mali piyasalarda karar almaya temel oluşturacak bilginin, piyasa taraflarına her zaman eşit şekilde ulaşamamasıpiyasaların işleyişini aksatmaktadır. Asimetrik bilgi, piyasaların etkinliğini azaltmakta ve çeşitli sorunlara yol açabilmektedir. Bu noktada, yatırımcılar, “yatırım yapılacak menkul kıymeti seçme”, “yatırımlarında al-sat-elde tut kararlarını verme” ve “yatırımlarının risk seviyeleri hakkında bilgi sahibi olma” gibi yatırımla ilgili konularda asitmetrik bilginin oluşturacağı riskleri en aza indirmeyi hedeflerler. Bireysel yatırımcıların bu konudaki bilgi gereksinimleri kendi yatırımları ile ilgiliyken, kurumsal yatırımcıların bilgi gereksinimleri ise yatırımcılarının fonlarından oluşan ve inançlı mülkiyet esasına göre yönettikleri portföylerle ilgilidir. Dolayısıyla gerek bireysel gerekse kurumsal yatırımcılar, piyasadaki asimetrik bilgilerle ilgili riskleri en aza indirmek için fiyat, işlem hacmi ve derecelendirme notu gibi başlıca göstergeleri dikkatle değerlendirmelidirler. Bu değerlendirmeler, yatırım kararlarını verirken kendilerine yol gösterici nitelikte olup, piyasadaki sistematik riskler nedeniyle kusursuz bir karar vermelerine yardımcı olamamaktadır.
Fiyat- işlem hacmi bilgisinin önemi:Piyasalarda etkinlik seviyesi arttıkça asimetrik bilginin etkilerinin ortadan kalktığı bilinmektedir. Bilindiği üzere bir piyasanın etkinlik seviyesi dört alt seviyede açıklanmaktadır. Birinci seviye “hiçbir etkinlik seviyesinin olmadığı seviyedir.” Bu seviyede asimetrik bilginin etkileri yatırımcılar için en yüksek seviyede olmaktadır. İkinci seviye “zayıf formda etkinliktir.” Bu seviyede, finansal varlığın geçmişe ait tüm bilgilerinin hızla finansal varlığın fiyatına yansıması söz konusudur. Üçüncü seviye, “yarı-güçlü formda etkinliktir. Bu seviyede, finansal varlığın geçmişe ait tüm bilgileri ile birlikte kamuya açıklanmış mevcut tüm bilgilerin finansal varlığın fiyatına yansıması söz konusudur. Dördüncü seviye ise “güçlü formda etkinliktir.” Bu seviyede ise finansal varlığın geçmişe ait tüm bilgilerinin, kamuya açıklanmış mevcut tüm bilgilerin ve firma içi (özel) bilgilerin finansal varlığın fiyatına yansıması söz konusudur.
Etkin Piyasa Hipotezi, finansal piyasaların bilgi açısından etkin çalıştığını, bu yüzden menkul kıymet fiyatlarının mevcut olan bütün bilgiyi yansıttığını ve yeni bilgiye mümkün olan en yüksek hızla tepki verdiğini, böyle bir piyasa ortamında hiçbir yatırımcının ortalamanın üzerinde getiri elde edemeyeceğini savunan hipotezdir.
Temel Analiz, menkul kıymet fiyatlarının gerçek değerlerini belirlemek için o menkul kıymetin piyasa fiyatını etkileyen faktörlerin neler olduğunu belirlemeye çalışan bir analiz tekniğidir. Teknik Analiz ise menkul kıymetlerin gelecekteki fiyat hareketlerinin ve eğilimlerinin öngörüsünü yapmak için piyasanın geçmiş veya mevcut fiyat ve hacim bilgilerine odaklanan bir analiz tekniğidir.
Yatırımcılar, piyasa etkinliğinin olmadığı ya da zayıf olduğu piyasa koşullarında, menkul kıymetlerle ilgili değişkenleri temel analizveya teknik analiz gibi yöntemlerle analiz ederlerse risklerin önceden farkına varma ve portföylerinde değişiklik yapma imkanına kavuşabileceklerdir.Bu açıdan fiyat ve işlem hacmi bilgisi yatırımcıların başvurabileceği bilgiler arasındadır.
İşlem hacmi, bir piyasada işlem gören bir menkul kıymet ya da piyasanın geneli için belirli bir zaman diliminde gerçekleşen alım-satım işlemlerinin parasal değer olarak toplamıdır.Fiyatlar, piyasanın mikro yapısı, likidite ve riskten korunma gibi faktörler sebebiyle denge patikasından sapmalar gösterebilir. Fiyatlama hataları ise yeni bilgiye verilen hatalı tepkiden kaynaklanabilir. Dolayısıyla, işlem hacminin davranışını ve pay senedi getirisi ile olan ilişkisini kavramak, yatırımcılara pay senedi piyasasının gelecekte alacağı şekli anlama konusunda yararlı olacaktır.
Fiyat ve hacim gibi yatırımcılar için öneme sahip karar kriterleri borsaların anlaşmış oldukları veri dağıtım firmaları aracılığıyla yatırımcılara ulaştırılmaktadır.
Derecelendirme notu ve önemi:Derecelendirme kavramı, menkul kıymet ihracı veya kredi ile edinilen bir borcun, zamanında ve tam olarak geri ödenmesi olasılığı ile ilgili uluslararası sermaye piyasalarındaki ölçütlere uygun ve objektif bir ölçü sağlamak amacıyla, borçlunun ihraç ettiği menkul kıymetlere yatırım yapılması halinde, yatırımcının bundan dolayı yükleneceği riskin belirlenmesidir.Derecelendirme şirketleri halka açık bilgiler ile halka açık olmayan diğer bilgileri toplayıp analiz eder. Yatırımcılar, kendilerinin ulaşamayacakları bilgilerle yapılan bu zaman alıcı ve maliyetli analizlere derecelendirme raporları ile kolaylıkla ulaşabilmektedir. Dolayısıyla yatırımcılar, derecelendirme şirketlerinin verdiği kredi notları ile çeşitli borçlanma araçları arasında karşılaştırma yaparak, aldıkları riskin bilincine varabilmektedir.Derecelendirmesi yapılan finansal varlıklar aşağıdaki gibi özetlenebilir:
·Şirketler Piyasası – Teminatlı ve teminatsız tahviller, Öncelikli Pay Senetleri, Finansman Bonosu, Proje Finansmanı
·Devlet Borçları – Devlet tahvilleri
·Yerel Yönetim Borçları – Belediyelerin borçları
·Menkulleştirme – Varlığa dayalı ve konut kredilerine dayalı menkul kıymetler
·Fonlar – Yatırım fonları, Para piyasası fonları, Tahvil fonları
·SWAP Risk Dereceleri – Fonlanmamış kredilere bağlı riskler
Bir menkul kıymeti alma, satma veya elde tutma yönünde bir tavsiye olmayan derecelendirme, yatırımcılara aldıkları riskler hakkında bilgi vermektedir. Bir anlamda derecelendirme şirketinin bağımsız görüşünü yansıtan derecelendirme notları, üstlenilen risklerin kolay ve anlaşılabilir olması için genel geçer sembollerle gösterilir (s:172, Tablo 8.1). En yüksek kredi kalitesini AAA veya Aaa gibi sembollerle yansıtan derecelendirme şirketleri, görece olarak daha düşük kredi kalitesini AA, A, BBB veya Aa, A, Bbb şeklinde belirtir. Bununla birlikte notlara “+,-” veya “1, 2, 3” gibi semboller getirilerek alt kırılımlara gidilir. İhraççının mevcut notunu değiştirebilecek durumlarda, derecelendirme kurumları söz konusu kredi notunu izlemeye aldıklarını yatırımcıya duyurup, değişikliğin hangi yönde olacağını belirtir. İzleme, “olumlu”, “olumsuz” veya “gelişen” şeklinde olabilmektedir. Bir diğer derecelendirme parametresi olan görünümde ise, notun 1-2 yıl içerinde değişme yönü belirtilir. Görünüm, “olumlu”, “olumsuz”, “durağan” veya “gelişen” şeklinde olabilir.
Kredi derecelendirme notları ülkelerin borçlanma maliyetlerinin belirlenmesinde önemli bir gösterge olarak kullanılmakta olup, aynı zamanda yabancı yatırımcıların karar alma süreçlerinde rol oynadığından, sermaye piyasalarını da doğrudan etkilemektedir. Bu noktada “yatırım yapılabilir” ülke seviyesine ulaşmak, gelişmekte olan ülkeler için önemli bir eşik olarak görülmektedir. Dolayısıyla “spekülatif” seviyeden “yatırım yapılabilir” kredi notuna geçişin yabancı yatırımcıların pay senetleri ve tahvil yoluyla yaptığı portföy yatırımlarını hızlandıracağı, borsaya kote edilen şirket sayısını, işlem hacmini, piyasa değerini ve endeks değerlerini yükselteceği, faizlerin ise düşme eğilimi göstereceği varsayılmaktadır.Ancak unutulmamalıdır ki derecelendirme sisteminin sağlıklı işlemesi, derecelendirme kurumlarının, derecelendirmesi yapılan kurumlar ile menfaat ilişkisine girmemesine ve tarafsızlığını korumasına bağlıdır.
Uluslararası Pay Senedi Yatırımları
Firmalar genellikle faaliyet gösterdikleri ülkelerde bulunan borsalara kote olarak sermaye piyasası aracı ihraç ederler. Ancak şirketlerin bulundukları ülkelerin sermaye piyasaları yeterince gelişmemişse veya likidite açısından yeterli olgunluğa ulaşmamışsa, bu piyasalar şirketlerin ihtiyaçlarını karşılayamayabilir. Bu gibi durumlarda şirketler yerel piyasalarla birlikte yabancı ülkelerin piyasalarında da sermaye piyasası aracı ihraç etmek isteyebilirler. Eğer yatırımcılar pay senedi ihracı yoluyla yabancı sermaye piyasalarından özkaynak sağlamakisterlerse bunu yapabilmek için kullanacakları yöntemlerden biri depo sertifikası ihracıdır.
Depo sertifikası, belirli bir miktar pay senedini temsilen çıkarılan, satışı halka arz edilerek veya halka arz edilmeksizin yapılabilen ve depo edilen pay senedinin sahip olduğu bütün haklara sahip ve bunlara özdeş menkul kıymetlerdir.Bu belgelerin dayandığı pay senetleri, ihraççının ülkesindeki bir saklama kuruluşunun (Takasbank A.Ş. gibi) kasalarında muhafaza edilmektedir.
Depo sertifikalarının birçok türü bulunmaktadır. Bu sertifikalar işlem gördüğü ülke veya coğrafya ismiyle anılmaktadır. Amerikan (ADR), Avrupa (EDR), Global (GDR), Hong Kong (HDR), Japon (JDR), Hindistan (IDR) ve Brezilya (BDR) Depo Sertifikaları gibi çeşitleri farklı piyasalarda işlem görmektedir.
İhraççılar açısından depo sertifikalarının faydaları şu şekilde sıralanabilir:
·Depo sertifikaları ihraççılarına sınırlar arası kotasyon imkânı sunmaktadır. Böyleceihraççılar, özkaynak sağladıkları piyasaları coğrafi bazda çeşitlendirme imkanınaerişebilmektedir.
·Depo sertifikaları, ihraççılara uluslararası tanınırlık ve prestij sağlama imkânı verir.Bu sayede ihraççıların gelecekteki ihraçları veya projeleri daha fazla itibarlı halegelebilir.
·Depo sertifikaları temsil ettikleri sermaye piyasası araçlarına göre daha likit birvarlık olabilmektedir. Bu nedenle depo sertifikaları derinliği olan ve likiditesi yüksekmenkul kıymetler olarak kabuledilmektedir.
Depo sertifikalarının yatırımcılar açısından faydalarını ise şöyle sıralayabiliriz:
·Depo sertifikaları, yatırımcılara sektörel ve coğrafi bazda çeşitlendirme yapabilmeleri için olanak sağlar.
·Depo sertifikaları, işlem gördüğü piyasanın para birimi cinsinden ihraç edilip, alınıp satılmaktadır. Bu nedenle yatırımcıların kur riskinden korunmaları söz konusudur.
·Depo sertifikaları, yabancı piyasalardan doğrudan sermaye piyasası aracı alımına kıyasla daha düşük işlem ve takas maliyetine sahiptir.
·Bazı ülkelerde yabancı yatırımcıların sermaye piyasası işlemleri için çeşitli kısıtlamalara maruz kalmaları söz konusu olabilmektedir. Depo sertifikasına yatırım yapan yatırımcılar için bu kısıtlamalar ortadan kalkabilmektedir.
·Pay senetlerinin firmanın faaliyet gösterdiği piyasadan direkt olarak satın alınması durumunda yabancı yatırımcının yüklenmek zorunda kaldığı risk unsurları depo sertifikalarına sahip olunduğunda ortadan kalkmaktadır.
·Depo sertifikalarının işlem gördüğü ülkenin düzenlemelerine tabi olması sonucunda yatırımcılar; işlem saati, takas ve mutabakat esasları gibi konularda zorluk yaşamamaktadır.
·Düzenleme kısıtları sebebiyle kendi piyasası dışında yatırım yapamayan emeklilik fonu ve sigorta fonu gibi kurumsal yatırımcılar için yabancı pay senetlerine ulaşma imkânı sağlamaktadır.
·Depo sertifikaları, ilgili yabancı pay senedinin yerel piyasasındaki fiyattan işlem gördüğü için, saat ve kur farkı sebebiyle arbitraj imkânı söz konusudur.
Uluslararası Çeşitlendirme ve Sistematik Riskin Yönetimi
Finans literatüründe riskler üç başlık altında sınıflandırılarak açıklanmıştır. Bu sınıflandırma, risk kaynaklarına göre yapılmaktadır. Bu risk sınıfları; “sistematik olmayan riskler”, “sistemik riskler” ve “sistematik riskler”dir.
Sistematik olmayan riskler, şirketlerin kendilerine veya faaliyette bulunduğu endüstriye özgü risk faktörlerinden kaynaklanan risklerdir. Finansal risk, yönetim riski, iş ve endüstri riski bu gruba giren risk türleridir.Finansal risk, işletmelerin finansal yükümlülüklerini yerine getirmemesi, tasfiyeye girmesi veya iflas etmesi riskidir.Yönetim riski, işletme yöneticilerinin hataları ile ilgili risklerdir.İş ve endüstri riski, bir veya birkaç iş kolundaki işletmeleri etkisini altına alan, diğer iş kollarına etkide bulunmayan risk türüdür.
Sistemik risk, finansal sistemin tümünde ya da bir bölümünde ortaya çıkan aksaklıkların, reel ekonomi üzerinde ciddi sonuçlar yaratacak ölçüde finansal hizmetleri kesintiye uğratması riskidir.
Sistematik risk, Bir işletmenin denetimi dışında olan güçlerden etkilenen ve bu nedenle yalnızca o şirkete özgü olmayan risklerdir. Enflasyon riski, faiz oranı riski, politik risk, piyasa riski ve döviz kuru riski bu gruba giren risklerdir.Enflasyon riski, fiyatlar genel seviyesindeki artış nedeniyle paranın satın alma gücünde meydana gelen düşüşün, finansal varlık yatırımlarının verimliliğini negatif yönde etkilemesidir. Faiz oranı riski, gelecekte piyasa faiz oranlarında meydana gelebilecek değişmelerin finansal varlık fiyatlarını ve getirilerini olumsuz yönde etkilemesidir.Piyasa riski, işletmenin kazanç gücünde temel bir değişme olmaksızın, bir bütün olarak pay senedi piyasasında ortaya çıkan gelişmelerden kaynaklanan ve pay senetlerini aynı veya farklı ölçülerde etkileyen sistematik risk türüdür.Politik risk, politik koşullardaki değişmelerin finansal varlıkların getirilerinde meydana getireceği değişiklikleri tanımlamakta kullanılan bir sistematik risk türüdür.Döviz kuru riski, yabancı para cinsinden yapılan yatırımlarda, paraların değerinin değişmesi durumunda ortaya çıkan bir sistematik risk türüdür.
Uluslararası çeşitlendirme, sistematik riskin azaltılması amacıyla sadece yerel piyasalara değil, yabancı piyasalarda işlem gören menkul kıymetlere de yatırım yapılmasıdır.Finans piyasalarında çeşitlendirme uygulamaları 1950 yılı öncesi (Gelenekçiler) ve sonrası (Modernistler) olmak üzere iki boyutta incelenebilir. 1950’li yıllara kadar Gelenekçiler, portföy içindeki varlık sayısının artırılması ilkesine dayanarak portföy çeşitlendirmesi yapmaktaydı. Gelenekçilere göre, portföye dahil edilen her finansal varlığın portföyün riskini azalttığı kabul edilmektedir.
1950’li yılların başında Modernistler, Gelenekçilere yönelik birçok eleştiride bulunmuşlardır. Modernistler, geleneksel yatırımcıların ileri sürdüğü “beklenen getiriyi maksimize etmek amacıyla birçok menkul kıymete yatırım yapılması gerektiği” görüşünü desteklemekle birlikte bunu etkin bir çeşitlendirme yapabilmek için yeterli bulmamaktadırlar. Çünkü çok sayıda menkul kıymetten oluşan bir portföy oluşturmak, o portföyün çeşitlendirmesinin yapıldığı konusunda kesin bir ifade ya da sonuç ortaya koyamamaktadır.Modernistler ise, bir pay senedinin sadece kendi karakteristik özelliklerine göre portföye dahil edilip edilemeyeceğine karar verilemeyeceğini belirtmektedir. Bu karar, tüm pay senetlerinin birbirleriyle olan istatistiki ilişkileri göz önüne alınarak yapılmalıdır. Modernistlere göre; bir finansal varlığın portföye dahil edilmesi kararı, bu finansal varlığın, portföye dahil edilen diğer finansal varlıklarla olan ilişkileri göz önüne alınarak verilmelidir. Bu şekilde oluşturulan bir portföy, finansal varlıklar arasındaki ilişkiyi dikkate almadan oluşturulan bir portföye göre aynı düzeyde beklenen getiri seviyesinde daha az riskli bir portföy olabilir.
Belirli bir getiri seviyesinde hem matematik ve istatistiğe dayalı hem de sektörel çeşitlendirme temelinde oluşturulmuş uluslararası çeşitlendirmiş bir portföyün riski, hem aynı yöntemlerin uygulandığı ulusal bir portföyün riskinden hem de matematik ve istatistiğe dayalı olarak oluşturulmuş uluslararası bir portföyün riskinden daha düşük olacaktır.
Gelişmekte Olan Piyasalara Yatırım
Gelişmekte olan ülke piyasaları, gelişmiş ülke piyasalarına göre daha riskli kabul edilirler. Bu bir açıdan olumsuz görünse de yatırımcılar için risk primi elde etme olanağı olarak da yorumlanmaktadır. Risk primi, riskli bir yatırım aracının beklenen getirisi ile risksiz bir aracın beklenen getirisi arasındaki farktır.
Gelişmekte olan piyasaların yatırımcıları kendilerine çekmeleri, gelişmiş piyasalara nispeten yatırımcılara daha fazla getiri elde etme imkânı sunmalarına bağlıdır. Dolayısıyla doğru zamanlama ile yapılmış gelişmekte olan piyasa yatırımları, yatırımcılara gelişmiş piyasalara kıyasla daha fazla getiri elde etmelerinin önünü açmaktadır.
Gelişmekte olan piyasalarda kazançlar, gelişmiş piyasalara göre daha yüksek olabilmekle birlikte, belirsizliklerin daha fazla olması sebebiyle kayıplar da daha fazla olabilmektedir.