MESLEKİ YAZIŞMALAR - Ünite 2: Yazışmalarda Dil Bilgisi ve Yazım Kuralları Özeti :
PAYLAŞ:Ünite 2: Yazışmalarda Dil Bilgisi ve Yazım Kuralları
Ünite 2: Yazışmalarda Dil Bilgisi ve Yazım Kuralları
Giriş
Dil, insanlar arasında iletişimi sağlayan, bilinmeyen zamanlarda ortaya çıkmış bir işaretler sistemi; kendine özgü yasaları olan ve bu yasalar çerçevesinde gelişen, seslerden örülü çok yönlü sosyal bir kurumdur. Genel anlamda ise dil; duygu, düşünce ve dilekleri anlatmaya yarayan bir işaret sistemidir. Dil kendine özgü yasalarıyla var olan ve gelişen canlı bir varlıktır. Bu yasalar dilbilgisinin konularını oluşturan ilkelerden ibarettir. Dil yasaları veya kuralları, dille birlikte var olup onun yapı özelliklerini ortaya koyar ve gelişim yönlerini belirler. Dil işaretler sistemidir. İnsan dilini oluşturan işaretler yani sesler belli bir dizgeye göre düzenlenmiş ve boğumlanmıştır.
Bir dilin ses, biçim ve cümle yapısını inceleyip kurallarını belirleyen bilime dil bilgisi denir. Dilbilgisi bir dili seslerinden cümlelerine kadar, içerdiği bütün dil birliklerini geniş bir şekilde anlam ve görevlerini kapsayacak şekilde inceler. Dilbilgisi kuralları, bir grup uzman tarafından hazırlanmaz. O dili kullanan insanların zaman içinde gerekli kuralları yaratmaları veya varolan kuralları dilin gelişimine göre değiştirmeleri sonucu oluşur.
Dil iki yönlü olarak gelişimini sürdürür; insanlar arasında sözlü olarak iletişimi sağlayan konuşma dili ve insanların söylemek istediklerini yazıya geçirdikleri yazı dili. Günümüze kadar en yaygın ve kalıcı iletişim yolu olarak kullanıla gelen yazı, dilin seslerini karşılayan görsel işaretlerden yani harflerden oluşur. Başkalarıyla yazışmamız ve anlaşmamız bu görsel işaretlerle mümkündür. Her dilin yazıya geçirilişinde bazı kurallar uygulanır.
Noktalama İşaretleri
Duygu ve düşünceleri daha açık ifade etmek, cümlenin yapısını ve duraklama noktalarını belirlemek, okumayı ve anlamayı kolaylaştırmak, sözün vurgu ve ton gibi özelliklerini belirtmek üzere kullanılan işaretlere “noktalama işaretleri” denir. Yazıdaki her noktalama işareti okuyana bir uyarı gibidir. Yazanı da bazı konuları uzun uzun açıklayıp, zaman kaybetmekten kurtarır, işini kolaylaştırır. Okuyucuya düşen görev okurken bu işaretleri anlamlandırarak onların cümle içinde ve cümleler arasında gösterdiği, kurduğu ilişkiyi doğru bir biçimde algılamaktır.
Noktalama işaretlerinden nokta, virgül, noktalı virgül, iki nokta üst üste, üç nokta yan yana, soru, ünlem, tırnak işaretleri, ayraç ve kesme işareti ait oldukları sözcüklere bitişik olarak yazılır ve kesme dışındaki işaretlerden sonra bir harf boşluğu ara verilir.
Cümlelerde birbirini takip eden isimleri, zamirleri, sıfatları kısacası hem görev hem de çeşit bakımından ayrı olan sözcükleri birbirinden ayırmak için aralarına konan işaretlere virgül denir.
Noktalı virgül, noktasıyla cümle sonunu, virgülüyle o cümlenin bitmediğini gösteren bir işarettir.
Soru işareti, soru bildiren cümle veya sözcüklerden sonra kullanılır. Soru eki mı’dır. Ekin ünlüsü geldiği sözcüğün ünlüsüne göre (mi, mu, mü şeklinde) ince veya kalın ya da dar veya yuvarlak olur. Soru sözcükleri; neden, nereden, ne zaman, kim, kimden, hangi, kaç, kiminle vb. gibi soruların cevabını almak için oluşturulur.
Yazıda, satır sonuna sığmayan sözcükler hecelerinden bölününce, bunu göstermek için kısa çizgi (hece bölme çizgisi) konur. Kısa çizginin bir başka adı birleştirme çizgisidir.
Uzun çizgiye konuşma çizgisi de denir. Yazıda satır başına alınan konuşmaları göstermek için kullanılır. Konuşmaları uzun çizgi yerine tırnak işareti içinde de göstermek mümkündür. Eğer konuşmalar tırnak içinde verilecekse uzun çizgi kullanılmamalıdır.
Köşeli parantez, parantez içindeki bir açıklamada yeni bir açıklama için tekrar bir parantez açmak gerektiğinde kullanılır.
Düzeltme işareti, dilimize Arapça ve Farsçadan giren ve günümüzde de kullanılan sözcüklerin bazılarında uzatma bazılarında da inceltme işlevi görür. Yazılışları bir, anlamları ve okunuşları ayrı olan sözcükleri ayırt etmek için ünlülerin üzerine konur.
Yazım (İmla) Kuralları
Dilin sözcüklerinin doğru olarak yazıya geçirilmesini sağlayan ortak yazma biçimine yazım (imla) denir. Yazım birliğinin sağlanmasındaki amaç anlaşmadır. Yazım konusu, okuyup yazan herkesi ilgilendirir. Bunun için yazım kuralları, kolay kavranıp kolay uygulanabilir nitelikte olmalıdır. Karışık değil, yalın olmalıdır. Gereğinden fazla işarete (ime) yer verip okuyanın ve yazanın zamanını almamalıdır. Çünkü yazım kuralları bir dili ortak olarak kullanan kişilerce belirlenmiş ortak anlaşma araçlarıdır.
Türkçe, yazımı kolay bir dil olmasına rağmen dilimize yabancı dillerden giren sözcüklerin yazımında sorunlarla karşılaşabiliriz. Bu nedenle bir yazı yazarken mutlaka iyi bir Türkçe sözlükten ve yazım kılavuzundan yararlanmalıyız.
Yazım (imla) kuralları bir dili ortak olarak kullanan kişilerce belirlenmiş ortak anlaşma araçlarıdır.
Sayılar çoğunlukla rakamla gösterilir. Ancak deneme ve anlatı türü yazılarda küçük sayılar yazıyla gösterilir.
İki ya da daha çok sözcüğün kaynaşıp kalıplaşmasıyla oluşan ve anlamlı tek bir sözcük işlevi gören ögelere birleşik sözcük denir.
Ses Bilgisi ve Ses Uyumları
Bir dilin doğru olarak yazıya geçirilmesi, ses bilgisinin iyi bilinmesine bağlıdır; çünkü dil seslerden meydana gelir.
Dilbilgisinin bölümlerinden olan ses bilgisi, dildeki sesleri, seslerin özeliklerini, birleşmelerini ve değişmelerini inceler. En küçük dil birliğinden cümleye kadar bütün şekillerin yapısında dilin ana malzemesi olan ses vardır. Her dildeki ses sayısı değişik olabilir; ancak dilleri birbirinden ayıran sesler değil, onların meydana getirmiş oldukları şekillerdir. Sesler yan yana gelerek dil birliklerini meydana getirirler. Seslerin yazıdaki karşılığına harf denir. Bir dildeki seslerden bahsederken a, b, c harfi demek yerine, a, b, c sesi demek daha doğrudur; çünkü bir sesin değişik dillerdeki yazılış şekli farklı olabilir, ancak ses bir tanedir.
Anlatım Bozuklukları
Anlatımı etkili kılmanın en önemli yolu sağlam cümleler kurmaktır, çünkü anlatımın temel birimi cümledir. Anlatımımızdaki başarımızla cümlelerimizdeki sağlamlık arasında doğrudan bir bağlantı vardır. Kısa tanımıyla cümle bir yargı birimidir. Yargının tam olarak görülebilmesi cümlemizin ortak dilin yerleşmiş kurallarına uygun olmasına bağlıdır. Bu da cümledeki sözcüklerin yerinde kullanılmasıyla, sözcükler arasındaki bağlantının sağlanmasıyla gerçekleşir. Cümle kurarken kullanılacak her sözcük titizlikle seçilmelidir, her sözcüğün anlatıma katkıda bulunması gerekir. Gereksiz sözcükler, anlamca karıştırılan ya da yanlış yerde kullanılan sözcükler anlatımda bozukluk yaratır, anlamayı zorlaştırır.
Sözcüklerin yanı sıra noktalama işaretleri ve yazım kurallarına da dikkat edilmelidir. Dil bilgisi özelliklerine uygun olmayan, eklerin ve ögelerin yanlış yapılandırıldığı durumlarda yine anlatım bozukluğu ortaya çıkar. Anlatım bozukluklarına yol açan sebepleri iki başlık altında toplayabiliriz:
Anlamla ilgili bozukluklar:
Gereksiz sözcüklerin bir arada kullanılması
Sözcüklerin yanlış anlamda kullanılması
Sözcüklerin yanlış yerde kullanılması
Anlamca çelişen sözcüklerin kullanılması
Deyim ve atasözlerinin yanlış kullanılması
Anlamda tutarsızlık/karşıtlık
Biçimle ilgili bozukluklar:
Noktalama eksikliği ya da yanlışlığı
Özne-yüklem uyumsuzluğu
Yüklem yanlışları
Tümleç yanlışları
Tamlama yanlışları
Kısaltmalar
Kısaltma, bir sözcük, terim veya özel adın içerdiği harflerden biri veya birkaçı ile daha kısa olarak ifade edilmesi ve simgeleştirilmesidir. Kısaltmalarla ilgili kurallar şunlardır:
Kuruluş, kitap, dergi ve yön adlarının kısaltmaları genellikle her sözcüğün ilk harfinin büyük olarak yazılmasıyla yapılır: TBMM, TDK, ABD...
Bazen sözcüklerin özellikle son sözcüğün birkaç harfinin kısaltmaya alındığı da görülür. Bazen de aradaki sözcüklerden hiç harf alınmadığı olur. Bu tür kısaltmalarda, kısaltmanın akılda kalabilmesi için yeni bir sözcük oluşturma amacı güdülür: BOTAŞ (Boru Hatları ile Petrol Taşıma Anonim Şirketi), TÖMER (Türkçe Öğretim Merkezi)...
Paragraf Bilgisi
Yazarken dikkat edeceğimiz en önemli nokta anlatmak istediğimiz her düşünceyi bir paragraf içinde verme, yani paragraf yapmadır. Paragraflara ayrılmadan yazılmış bir yazı kolay okunmaz, düşünceler birbirine karışır. Bu yüzden okuyucu bir düşüncenin nerede başlayıp nerede bittiğini ayıramaz. Ayrıca biz de yazarken düşüncelerimizin akışını denetleyemeyebiliriz; onları yeterince geliştirip geliştiremediğimizi rahatça belirleyemeyiz. Bunun için paragraf yapma ve her düşünceyi bir paragrafta işleyip geliştirme oldukça önemlidir.
Paragraflandırmada genellikle iki tür yanlışlık yaparız: Birden çok düşünceyi tek paragrafa yerleştirme, tek düşünceyi birden çok paragrafta anlatma.
Paragraf, herhangi bir yazının bir satırbaşından öteki satırbaşına kadar olan bölümüne denir. Daha geniş bir ifadeyle paragraf “bir duyguyu, bir düşünceyi, bir isteği, bir durumu, bir öneriyi, olayın bir yönünü yalnızca bir yönüyle anlatım tekniklerinde ve düşünceyi geliştirme yollarından yararlanarak anlatan bir yazı türüdür. Sözcükler cümleleri, cümleler paragrafları, paragraflar da yazıları oluşturur. Paragraf bir yazının küçültülmüş bir örneğidir. Bir yönüyle yapı bakımından bir yazıya benzer. Nasıl yazıda giriş, gelişme, sonuç bölümleri varsa paragrafta da aynı bölümler vardır.
Paragrafın giriş bölümü genel bir yargı niteliğindedir. Bu bölüm bir ya da iki cümleden oluşur. Paragrafın konusu genellikle bu cümlelerdir. Gelişme bölümü; ikiden fazla cümleden meydana gelir. Girişte belirtilen konu, bu bölümde örnekleme, tanık gösterme, açıklama, karşılaştırma gibi düşünceyi geliştirme yollarına başvurularak açıklanır. Bu bölümde yer alan düşünceler paragrafın konusuyla ilgili olmalıdır, yoksa anlatımın akışı bozulur. Sonuç bölümü ise genellikle bir cümleden ibarettir. Anlatılmak istenen düşünceyle ilgili son sözün söylendiği bölümdür. Sözlerin toparlanması niteliğinde olduğundan kapsamlı bir yargıdır. Bu yönüyle giriş cümlesine benzer. Toparlayıcı, özetleyici olması nedeniyle “demek ki, sonuç olarak, öyleyse, özetle” gibi sözlerle başlayabilir.
Her paragrafta bir düşünce savunulur. Paragrafın bir bütün oluşturabilmesi için cümlelerin de yapı ve anlam yönüyle bütünlük oluşturması gerekir. Paragraftaki düşünceler hem kendi aralarında birbirine bağlı hem de ana düşünceye bağlıdır.
Genel Semantik (Anlambilim)
Semantik (Anlambilim), dili anlam açısından inceleyen bilim dalıdır. Anlam, dilbilim bağlamında söylemlerin ve yazılı metinlerin zihindeki çağrışımları olarak tanımlanabilir. Ancak bu tanım çoğunlukla eksiktir. Çünkü birçok kaynakta değişik tanımlamalar mevcuttur. Anlam bir bakıma niyet, değer, bilgi vb. pek çok kavramı karşılayan bir terim olarak karşımıza çıkmaktadır.
“Anlamın anlamı nedir?” sorusunun cevabı da burada yatmaktadır. Bir sözcük olarak kendini tanımlayamayacak kadar belirgin olmayan bir alandır anlam. Ancak yine de belirginleştirilebilecek yönleri vardır. Bu konuda anlambilimciler oldukça yol katetmişlerdir.
Anlamlar; genel ve özel anlam, somut ve soyut anlam, temel ve yan anlam, gerçek ve mecaz anlam olmak üzere çeşitlere ayrılır.