MİKRO İKTİSAT - Ünite 8: Genel Denge ve Refah Ekonomisi Özeti :

PAYLAŞ:

Ünite 8: Genel Denge ve Refah Ekonomisi

Ekonomide girdi ve çıktılar için fiyatlar seti, girdilerin firmalara tahsisi ve çıktıların tüketicilere tahsisi ekonomideki denge unsurlarıdır. Firmalar veri denge girdi fiyatları altında kârlarını maksimize ederler. Bu durumda elde edilen dengeye rekabetçi genel denge denir. Tek bir piyasadaki denge üzerinde duruluyor ve diğer piyasalarda bir değişiklik olmadığı varsayılıyorsa incelenen denge rekabetçi kısmi dengedir. Kısmi denge analizi ile tek bir piyasada çıktı ve fiyat düzeyi belirlenirken diğer piyasalardaki fiyat verileri alınır. Oysa genel denge analizinde birden fazla piyasadaki çıktı ve fiyat düzeylerinin nasıl belirlendiği araştırılır. Kısmi denge kavramı, Alfred Marshall genel denge kavramı ise Leon Walras adı ile anılmaktadır.

Genel denge analizi ile bütünleşen konulardan birisi de refah ekonomisidir. En çok kullanılan refah kriterlerinden birisi Pareto Optimalite kriteridir. Bu kritere göre hiç kimsenin refahını azaltmaksızın bazı bireylerin refahını artıran her türlü değişiklik toplumun refahını artırır.

Tüketiciler Arası Değişimde Etkinlik ve Genel Denge

Edgeworth kutu diyagramında sadece iki tüketicinin ve iki malın bulunduğu basit bir modelden hareket edilmektedir. Her tüketici başlangıçta belirli birer mal demetine sahiptir. Bu malların belirli miktarları rekabetçi bir piyasada tüketiciler arasında değiştirilmektedir. Kuramı geliştirmek için basitleştirilen bu model daha sonra n sayıda tüketici ve m sayıda mal için genelleştirilir. Basit modelimizin varsayılmaları;

  • Ekonomide iki mal vardır (X, Y)
  • Ekonomide iki tüketici vardır (A, B)
  • Tüketici A’ nın başlangıçta sahip olduğu mal demeti
  • Tüketici B’ nin başlangıçta sahip olduğu mal demeti
  • Tüketiciler normal davranış özelliklerine göre tercihleri yansıtan farksızlık eğrilerine sahiptirler, yani farksızlık eğrileri orijine göre dışbükeydir.
  • Tüketicilerin fayda fonksiyonları birbirinden bağımsızdır.
  • Analiz tam rekabet piyasasında yapılmaktadır, tüm girdi ve çıktı fiyatları veri olarak alınmaktadır.
  • Analize işlem maliyetlerine, dış ticaret ve devlet dâhil edilmemiştir.

A ve B tüketicilerinin başlangıç dağılımında değişime neden ihtiyaç duydukları ve nasıl dengeye ulaştıkları Edgeworth diyagramı çerçevesine açıklanabilir (Şekil 8.1 bakınız).

Rekabetçi işleyiş, ekonomiyi Pareto optimumuna ulaştırmaktadır. Burada tüketici tercihleri ile ilgili aksiyomların geçerli olduğu (farksızlık eğrileri orijine dışbükeydir, süreklilik vardır) ve tüketimde dışsallığın bulunmadığı varsayımı altında transfer ve değişim sonucu yeni bir dengeye ulaşılmaktadır ki bu refah ekonomisinde ikinci teorem olarak adlandırılır.

Üretimde Etkinlik ve Genel Denge

Üretim sürecinde elde edilen ürünlerden (çıktılardan) birinin üretim miktarını azaltmadan, diğerinin miktarının artırılmasının olanaksız olduğu durumda, girdilerin etkin dağılımının gerçekleştiği, dolayısıyla üretimde etkinliğin sağlandığı kabul edilir. İki mal için üretim fonksiyonları aşağıdaki gibidir:

1. X = x(K x L x ) ve Y = y(K y L y )

2. Maksimum elverişli sermaye miktarı

3. Maksimum elverişli emek miktarı

Burada X ve Y üretilen iki mal, K ve L ise üretimde sermaye ve emeği göstermektedir. Edgeworth kutu diyagramında eş ürün eğrilerinin birbirlerine teğet oldukları noktaların geometrik yeri, etkin üretim setini ya da üretimin anlaşma eğrisini gösterir (Şekil 8.4 bakınız).

Etkin üretim seti üzerinde her noktada üretimde etkinlik sağlanmış olup bu etkin üretim seti, üretim imkânları sınırı eğrisini elde etmek için kullanılır. Üretimde etkinlik:

eşitliğini gerektirir.

Dağılımda ve Üretimde Genel Denge (Üretim İmkânları Sınırı Üzerinde Fayda Maksimizasyonu)

Burada amaç hem dağılımda hem de üretimde genel dengeye ulaşmaktır. Yani her mal için üretimde etkinliğin ve her tüketici için Pareto optimalitesinin sağlanması, amaçlanan genel denge için gereklidir.

Tek bir tüketicinin üretim imkânları sınırı üzerinde fayda maksimizasyonuna ulaşması için; tüketicinin marjinal ikame oranını, üretim imkânları sınırı üzerindeki marjinal dönüşüm oranına eşitlemesi gerekiyordu. Yine iki veya daha fazla tüketici olması durumunda, Pareto optimalite, tüketiciler için marjinal ikame oranlarının birbirine eşit olmasını gerektiriyordu. Bu nedenle iki tüketici olması durumunda (daha fazla sayıda tüketici için genelleştirilebilir) hem üretimde etkinliğin sağlanması hem de tüketiciler arasında Pareto optimalitenin sağlanması için genel dengede bu iki koşulun birlikte sağlanması gerekir. Böylece genel denge koşulumuz iki tüketici için aşağıdaki şekilde olur:

Şekil 8.8’de tüketicinin farksızlık eğrisi ile üretim imkânları eğrisinin teğet olduğu noktadan geçen doğrunun eğimi X ve Y arasındaki zımni fiyat oranını belirlemektedir. Bu fiyat oranı hem marjinal dönüşüm oranına hem de tüketicinin marjinal ikame oranına eşittir:

Sonuç olarak teğetin eğimine göre aşağıdaki eşitlik sağlanmakta ve böylece ekonomi için genel dengeye ulaşılmaktadır.

İkinci En İyi Teorem

Bu teoremde Pareto koşullarına ulaşmak üzere geliştirilen kısmi politikaların gerekli olup olmadığı sorgulanmaktadır. Burada en iyi politika, mümkün olduğunca çok sayıda Pareto koşulları gerçekleştirerek optimuma yaklaşmak mıdır, yoksa Pareto koşullarından bir kısmının sağlanması gereksiz ve istenilmeyen bir durum mudur? İkinci en iyi teorem bu soruyu yanıtlamaya çalışmaktadır. Eğer Pareto optimal koşulların tümü sağlanamıyorsa bu koşullardan mümkün olduğunca çoğunun sağlanmasına yönelik istekler gereksizdir. İkinci en iyi teoremin genel ifadesi bu şekildedir.

Sosyal Refah Kriterleri

Bir kişinin durumu iyileşirken diğer kişilerin durumlarının kötüleşmediği Pareto kriterinde veri olarak gelir dağılımı alınarak optimal bölüşüm araştırılmaktadır. Tüketiciler arasında yeni bir gelir dağılımı yapıldığında sosyal refahın yükseltilebileceği tartışmaya açık bir konudur. İktisatçılar bazılarının durumunu iyileştirirken bazılarının durumunu kötüleştiren bir politika uygulamasının sosyal iyileşme olup olmadığını değerlendirmek için bazı kriterler geliştirmişlerdir. Bu kriterlerden bazıları şunlardır:

Kaldor ve Hicks Kriterleri; Kaldor kriterine göre bir politikanın uygulanması sonucunda ortaya çıkan yeni durumdan kazançlı çıkacak olanlar, zarar görenlerin kayıplarını tam olarak telafi etseler bile, hala kazançlı iseler yeni durum bir sosyal iyileşme olarak algılanmalıdır. Hicks kriterine göre, bir politika uygulamasından zarar görenler, bu politikanın uygulanmaması için, önerdikleri parasal ödemelerle kazançlı çıkanları ikna edemiyorlarsa bu durum bir sosyal iyileşmedir.

Scitovsky Kriteri; Scitovsky’e göre bir politika değişikliğinin bir sosyal iyileşme olarak değerlendirilebilmesi için hem Kaldor hem de Hicks kriterlerine uygun olması gerekir. Yani politika değişikliğinin yol açtığı refah artışından söz edilebilmesi için, avantajlı duruma geçenlerin kazançları, kaybedenlerin zararlarından büyük olmalıdır. Ayrıca, buna ek olarak kazançlı olanların zarar görenleri ikna edebilmeleri, zarar görenlerin ise kazançlı duruma gelenleri böyle bir değişimin olmaması için ikna edememeleri gerekmektedir.

Yukarıda kısaca açıklanan kriterlere yönelik en önemli eleştiri farklı kişilere yapılacak nispi ödemelerle, mevcut gelir dağılımına bağlı kişisel refah düzeylerin karşılaştırılmasındaki güçlüklerdir.

Refah Ekonomisi ve Gerçek Dünya

Devletin ekonomide nasıl bir rol oynaması gerektiği en çok tartışılan konulardandır. Devletin temel işlevi, piyasaların en iyi biçimde işlevlerini yerine getirebilmesi için gerekli olan mülkiyet hakları ile ilgili düzenlemeleri yapmaktır. Bu anlamda devlet, gerekli yasal düzenlemeleri yapmalı ve adalet sistemini en iyi biçimde çalıştırmalıdır. Gerçek yaşamda her şey iki nedenden ötürü daha karmaşıktır. Bunlardan ilki, refah ekonomisinde birinci teoremin varsayımlarıdır. Gerçek yaşama tam olarak uymasa bile, bu durum devletin ekonomik yaşamdaki rolünün çok sınırlayıcı olmasını gerektirmez. İkincisi, tüm varsayımlar geçerli olsa bile, kaynakların dağıtımı sonucu ortaya çıkan durum toplumun ahlak standartları ile örtüşmeyebilir. Bu iki konuyu piyasa başarısızlığı ve eşitlik kavramları altında inceleyelim.

Piyasalarda herhangi bir müdahale olmaksızın bile iki temel nedenden dolayı kaynak dağıtımında etkinlik sağlanamayabilir. Bunlar piyasa gücünün oluşması, piyasaların var olmaması ve etkin olarak işlememesidir. Eşitlik konusunda bir değerlendirme yapabilmek için tek başına Pareto kriterini kullanmak yeterli olmaz. Çünkü Pareto etkinliği kriteri, bireylerin elde ettiği faydaların ölçülüp karşılaştırılabilir olduğunu kabul etmez.

Sonuç olarak, bir ekonomi Pareto anlamında etkin bir kaynak dağıtım süreci yaratsa bile, refahın daha adil dağıtılabilmesi için regülasyonlar ya da devlet müdahalesi gereklidir.