MİTOLOJİ VE DİN - Ünite 4: Sumer Mitolojisi Özeti :
PAYLAŞ:Ünite 4: Sumer Mitolojisi
Giriş
Aşağı Mezopotamya’ya MÖ IV. binyılın ortalarında gelerek burada kendilerine özgü bir medeniyet geliştiren Sumerlerin bitişken bir dil kullanan kavim oldukları, ayrıca bölgeye geliş yönleri konusunda kesin bir bilgi olmamakla birlikte Orta Asya’dan geldikleri anlaşılmaktadır. Sumerler Irak’ın güneyine daha önce bölgede bilinmeyen silindir mühür, ziggurat denilen yüksek katlı tapınaklar ve çömlekçi çarkını getirmişlerdir. Sumerler burada kent devletleri kurarak ilk şehir medeniyetini geliştirmişlerdir. Çivi yazısını keşfederek kullanmaları, okullar açarak eğitim vermeleri, gök cisimlerini izleyerek bunlara isimler, sayılar vermek suretiyle onları tespit etmeleri ve astrolojinin kurucuları olmaları onların başarılarını gösteren en açık kanıttır. Ayın hareketlerinden bir kameri takvim, evren ve insanla ilgili görüşlerinden de panteon (tanrılar topluluğu) ve mitler oluşturmuşlardır. Hukuktan mimariye, müzikten sanat ve edebiyata kadar her şeyin Sumerlerde varlığı anlaşılmaktadır. Yönetimden bürokrasiye, matematikten eczacılığa kadar her konuda kafa yordukları görülmektedir. Tüm bu bilgiler önce Samiler tarafından benimsenerek bugünkü Irak ve Suriye’nin tamamına varıp sonra Anadolu üzerinden Hurilerden Hititlere ve oradan Batıya, Akdeniz’in doğusunda yaşamış olan Fenikeliler aracılığıyla ise, Helenlere ve oradan da Roma’ya ulaşmıştır.
“Mit” Yunanca ’da söz, öykü anlamına gelir. Mitler, ilkel insan topluluklarının, evreni, dünyayı ve doğa olaylarını kişileştirerek yorumlamak, henüz sırrını çözemedikleri hayatın ve evrenin çeşitli görüntülerini bir anlam kolaylığına bağlamak ihtiyacından doğmuştur. En kısa tanımıyla mitler, doğa güçlerinin kişileştirilmesi, canlı varlıklar ya da ölümsüz tanrılar halinde tasarlanmasıdır.
Sumer Panteonu
Sumerler Aşağı Mezopotamya’da MÖ 2700’ler civarında kendi tanrılar topluluğunu oluşturmuşlardır. Onlar tanrıları insan şeklinde tasvir etmekteydiler. Bu durum onları diğer Ön Asya toplumlarından ayırmaktadır. Mezopotamya’da hayvanlara, hayvan resimlerine tapınılmamıştır. Hayvanlar tanrıların sembolü durumundadır. Aşağı Mezopotamya’da yer alan Sumer kentlerinin her birinin kendine has bir tanrısı bulunmaktaydı. Bunlar, hava tanrısı, gök tanrı, güneş tanrı, ay tanrı, yaratıcı ana tanrı, çoban tanrı ve tahıl tanrı gibi. Sumerler tanrıları insan şeklinde tasavvur ettikleri gibi onların yaşantısını da insanlara benzetirlerdi. İnsanoğlu gibi onlar da yiyip-içmekte, evlenip yuva kurmaktaydılar. Onların da hırsları, arzuları vardı, sevinçli ya da hüzünlü olduklarına inanılırdı. Sumerlerin belli başlı tanrıları;
An\Anu: An, Mezopotamya panteonunun baş tanrısı olup, göğün kişileştirilmiş halidir. Ebla panteonunda Sunugaru olarak bilinen Ay tanrısı, Şaggar’ın eşi olarak geçmektedir.
Anunna: Anunnalar bir tanrılar topluluğu olup, Eridu kentinin 50 tanrısı olarak geçer. III. Ur Devri’nde koruyucu ve arabulucu tanrılar olarak görülür.
Anzu: Mezopotamya mitolojisi ve ikonografisinde aslan başlı kartal şeklinde bir yaratıktır.
Enlil: An’ın yerini kısa zaman içinde Enlil alarak baş tanrı olmuştur.
Enki\Ea: Sumer deniz ve okyanus tanrısıdır. Aynı zamanda bilge tanrı olup, Enlil’ in kararlarına uygun olarak planları hazırlayıp yeryüzünü düzenleyen olarak görülmüştür.
Enkidu : “Güzel yerin efendisi” anlamına gelir. Gılgamış ve Huwawa, Gılgamış, Enkidu ve Yeraltı Dünyası mitlerinde Gılgamış’ın ulağıdır.
Ereşkigal: Sumer yeraltı dünyası tanrıçası “büyük yerin beyi” anlamına gelir. Mitolojiye göre dünyanın yaratılmasından sonra yeraltı ruhlar âleminde bulunuyordu.
Dumuzi: Sumerlerin çoban tanrısı olup, Eski Sumer Çağı’na ait Şuruppak’tan ekonomik belgelerde, tanrı listelerinde ve şahıs adlarında görülür.
İnanna\İştar: Sumer tanrıçası olup, göğün hanımefendisi unvanı vardır. Bu tanrıça daha çok aşk ve savaşla ilgili gözükmektedir
IM\Adad: II. Binyılda Adad Halep şehrinin tanrısıdır. Yağmur ve fırtına tanrısı olarak iki görevi vardır. Lamassular: Sumer koruyucu tanrı veya demonu olup, arabulucu rolü oynamaktadır.
Lugalbanda: Sumer tanrılaştırılmış kahramanıdır. Uruk’un ilk hanedanından 3. kral olarak listelerde geçer. Enmerkarın oğludur. Fara tanrı listelerinde Ninsu’nun kocası olarak bulunur.
Nanna\Sin: Ay tanrısı Nanna, Ur şehriyle alakalıdır. Tanrı listelerinde Sin, Şamaş, Adad ve İştar gibi büyük tanrılar arasında yer almaktadır. Astral tanrılar arasında tanrı Sin bereket ve bolluğun sembolüdür.
Ningirsu: Lagaş şehrinin baş tanrısıdır. Yalnızca sınırları koruyan biri olmayıp ayrıca ovalara bereket getiren bir özelliğe sahiptir.
Ningişzida: Anlamı güzel ağacın efendisidir. Yeraltı dünyası tanrıçasıdır. Ninşubur\İlabrat: Sumer tanrı/tanrıçası ve doğunun beycesidir. Eski Sumer Devri’nde Lagaşlı Uruiningina’nın koruyucu tanrısıdır.
Nisaba: Uruk’un hanımefendisi olup Umma ’da tapınım görmüştür. Lugalzaggesi, onu annesi olarak çağırmaktadır. Gudea’ya göre o, Ningirsu ve Nanşe’nin kız kardeşidir.
Ninhursag: Unvanları tanrıların anası, çocukların anası şeklindedir. Pek çok kral kendini onun sevgilisi olarak anmış ve onun adına tapınaklar yaptırmıştır.
Ninurta: Mezopotamya, “yıldırım, savaş ve av” tanrısı olup Sumerce “evrenin beyi” anlamına gelmektedir. Enlil’ in oğludur. Kült yeri Nippur’dadır.
Usumi: Sumerlerin ikiyüzlü tanrısı Usumi, Kültepe’de bulunan Anadolu grubundaki mühür baskılarının tapınım sahnelerinde ve tanrı alaylarında, Babilli özelikleri ve Anadolu’da kazandığı yeni hususiyetleriyle önemli bir yer tutmaktadır. Usumi, mühürlerde genellikle dua eden kişiyi Ea’ya haber verirken tasvir edilmiştir.
UTU\Şamaş: Babilonya güneş tanrısı olup, çoğunlukla UTU logogamıyla yazılmaktadır. Şamaş, Mezopotamya’da Sin ve İştar’ la birlikte bir üçlü oluştururlar. Babilli Hammurabi yazdırdığı kanun sitelinde adaletin tanrısı olan Şamaş ‘tan kanunları alırken görülmektedir.
Sumer Mitosları
Sumer Mitleri dünyanın yaratılışı, düzenlenmesi ve tanrıların eylemleri çevresinde oluşmuştur. Sumer mit yazıcıları yazılı dönem öncesi ozanların söyledikleri destanları yazıya geçirmişlerdir. Bunlar öyküleri anlatırken daha çok düş gücünü kullanmışlardır. Sümerlerin insan ve evren hakkındaki düşüncelerini anlatan mitler sıralanmıştır.
Dumuzi ile İnanna Miti
Pek çok Sumer destanı Dumuzi ile İnanna arasında geçer. Dumuzi’nin İnanna ’ya kur yapması iki bölümde anlatılır. Çoban tanrı Dumuzi tanrıçanın gözdesi olabilmek için tarım tanrısı Enkimdu ile rekabete girer. İkinci kısım ise Dumuzi’nin İnanna’nın eşi olduğudur ki, İnanna’nın Yeraltına İnişi mitinde anlatılır.
Enki ile İnanna Miti
Enki ve Ninhursag mitinde olaylar Dilmun’da geçmektedir. Enki önce ırmakları ve kanalları yaratır. Tanrı Ud’un yardımıyla yeryüzüne su çıkartır ve onları depolamak için havuzlar ve sarnıçlar yapar. Enki suyu kıraç bölgelere sevk eder ve büyük bahçeler oluşturur. Utu buna sevinir ve Enki ile uykuya dalar. Ninhursag ise Enki ile sekiz bitkiyi yaratmak için tohumunu değiştirmek üzeredir. Enki tekrar bitkileri arzular ve onların doğasını öğrenmek ister. O Abzu’dan bitkilerin büyümesi için bahçelere su taşıyacaktır. Bu, Ninhursag’ın öfkelenmesine sebep olur. Yalnız başına onların kaderlerini öğrenmek ister, Enki ’ye bedeninin sekiz parçaya ayrılması için beddua eder.
Yaratılış Miti
Sumerce enuma eliş (vaktiyle göklerde) adı verilen destanda hayatın sularda başladığı anlatılır. Deniz için kullanılan ideogramla yazılan tanrıça Nammu gök ve yeri doğuran ana olarak betimlenmiştir. Gök tanrı An ile yer ise, tanrıça Ki ile eşimsenmiştir. Bunların birleşmelerinden hava tanrı Enlil doğmuştur. Enlil gök ile yeri birbirinden ayıran atmosfer olmuştur. Yaratılış mitinde; evrenin düzene konuluşunu, yıldızların ve diğer Sumer kültür öğelerinin ortaya çıkışını açıklar.
Enki ve Dünya Düzeni
Mit sular tanrısı bilge Enki’yi tarım ve hayvancılığın verimliliğinden dolayı yüceltmektedir. Enlil ’in kutsal mekânı Abzu’nun görkemini betimler ve Abzu’nun teknesiyle bataklığa yapılan yolculuk anlatılır.
Enlil ve Ninlil
Nippur şehrinin genç kızı Ninlil, Nippur’un Nunbirdu ırmağında yıkandıktan sonra onu gören Nippur’un delikanlısı Enlil, hemen âşık olur. Ancak Ninlil ’in Enlil’i reddetmesi üzerine, Enlil ulağı Nusku’ya bir kayık getirterek onu ay tanrısı Nanna ’ya hamile bırakır. Bunun üzerine Enlil ölüler diyarına sürgün edilir ve peşinden Ninlil ’de yeraltı dünyasına inerek orada üç çocuk sahibi daha olur. Sumer edebî belgelerinde Ninlil Enlil ‘in eşi olarak bilinir.
Adapa Miti
İlk insan hakkındaki bir mit olarak ele alınmıştır. Bu mitte insanoğlunun ölümsüzlüğe ulaşamayacağı ve bunu tanrıların kendilerine sakladıkları düşüncesi anlatılmaktadır.
Sumer/Babil Tufan Miti
Mezopotamya’da Tufan olayı Sumerler tarafından yazılmış daha sonra ise Eski Babil’de ve Yeni Asur Devrinde tekrar ele alındığı görülmüştür. İlk ortaya çıkan Tufan anlatımı Asur kralı Asurbanipal kütüphanesinde bulunmuş ve yayınlanmıştır. Daha sonra Sumerce metin ele geçmiş, fakat destanın bir fragmanı bulunduğundan tam olarak anlaşılamamıştır. Tufan olayı Yeni Asur Devri’nde yazılmış olan Gılgamış destanının 11.tabletinde geçer.
Sumer Destanları
Sumerlerin diğer kavimler gibi yazı öncesine ait olan ve kahramanlık çağı denilen dönemin olaylarını anlatan destanları vardır. Bu destanlar, asırlar sonrasında yazıya aktarılmıştır.
Gılgamış ve Kiş Kralı Agga Destanı
Sumer destanlarının en kısası olup, olay yalnızca insanlarla ilgilidir. Kent devletleri arasındaki ilişkileri dile getirir.
Gılgamış ve Yaşayanlar Ülkesi
Destan ölüm korkusu ve korkunun ölümsüz bir isim bırakma düşüncesi içinde yüceltilişidir.
Gılgamış, Enkidu ve Ölüler Diyarı
Bu destanda Gılgamış sırasıyla soylu bir şövalye, zalim bir kabadayı, çaresizlik içinde sızlanan biri, vefalı bir bey ve ölüler diyarındaki hayat hakkında bilgi edinmek üzere çırpınan bir ölümlü olarak anlatılır.
Enmerkar ve Aratta Beyi
Destan Sumerlerin önemli şehirlerinden olan Uruk’un beyi (ensi) Enmerkar ile Hazar Denizi’nin güneyinde olacağı düşünülen Aratta ülkesi kralı arasındaki mücadeleyi anlatır. Bu destanın devamı niteliğinde olan bir başka Sumer şiirinde olay anlatılmıştır.
Lugalbanda ve Enmerkar Destanı
Enmerkar’ın askerlerinden olan Uruklu Lugalbanda tehlikeli bir yolculuktan döndükten sonra efendisi ve adamlarını büyük bir sıkıntı içerisinde bulur. Batı Sami kökenli Amurrular yıllarca hem Sumer ülkesini hem de Akad bölgesini yakıp yıkmışlar şimdi de Uruk’u kuşatmışlardır. Enmerkar Aratta’dan yardım çağrısında bulunur. Lugalbanda bu göreve gönüllü olur. Enmerkar’dan İnanna ‘ya götüreceği mesajı alan Lugalbanda silahlarını kuşanır ve Anşanı bir baştan bir başa kuşatan yedi dağı aşar ve Aratta’ ya ulaşır. İnanna tarafından sıcak karşılanan Lugalbanda ona Enmerkarın mesajını iletir. İnanna’nın yanıtı ise belirsizdir. Bahsedilen destanlarda Sumer ülkesiyle İran’ın kuzeydoğusundaki bu kent devleti arasındaki siyasi, sosyal ve kültürel ilişkiler söz konusudur.
Etena ile Kartal
Erken dönem Sumer Kral listelerinde Tufan’dan sonraki ilk hanedan efsanevî Kiş hanedanı olup, bu hanedanın 13. kralının adı göğe çıkan çoban Etena’dır. Bir mühür üzerinde kartalın sırtında yerden yükselen figür görülmekte ve yerde koyunlar otlamaktadır. Etena ile Kartal miti Tufan’dan sonra bir kralın çobanlığından yoksun halkın içinde bulunduğu durumu açıklamaktadır. Krallığın alametleri olan asa, taç, tiara ve çengelli çoban sopası Anu’nun huzuruna getirilmiştir. Daha sonra kader tanrıları Anunnakiler krallığın gökten yere indirilmesini istemişlerdir. Burada atanan kralın da Etana olması gerekir. Fakat krallığın devamını sağlayacak şekilde Etena’nın oğlu bulunmamaktadır. Etena güneş tanrısı Şamaş’a her gün kurban sunarken kendisine bir oğul bağışlamasını ister ve Şamaş’a “Ey tanrı bana doğum otunu göster, üzerimdeki yükü kaldır ve bana bir isim yap” demektedir. Şamaş ise Etena ’ya dağı aşması gerekeceğini ve orada bir çukur göreceğini bu çukurun içerisinde tutuklu bulunan kartalı serbest bırakması halinde onu doğum otuna götüreceğini söyler. Buradan itibaren mit yılan ile kartal şeklinde anlatılmaktadır. Kartal ile yılan dost geçinirler ve kartalın yuvası bir ağacın tepesinde yer alırken yılanın yuvası ağacın altındadır. Bir süre sonra kartalın aklına kötülük düşer ve yılan uzaktayken onun yavrusunu yutar. Yılan yuvasına döndüğünde yavrusunu göremeyince yemini bozan kartalı cezalandırması için Şamaş’a başvurur. Şamaş ise kartalı nasıl tuzağa düşüreceğini, onu çukura nasıl atacağını anlatır. Kartal bu çukurda yatarak Şamaş ’tan yardım isterken; Şamaş ona Etena’yı gönderir. Etana kartalı çukurdan çıkardığı için onun isteği olan doğum otunu bulmak için onu gökyüzüne, İştar’ın yanına götürür.
Babilonya Mitleri
MÖ II. binyıl boyunca Akadça yazılmış tabletlerde Babil mitleri diye bilinen destanlar yer almıştır. Bu destanların çoğunluğu Yeni Asur ve Yeni Babil devri arşivlerinden korunmuş olarak ele geçmiştir. Ninive, Uruk ve Babil gibi kentlerde ele geçen tabletlerin giriş bölümlerinde eski materyalin bir kopyası olarak bulunur. Mısır’daki Amarna ve Türkiye’de Boğazköy ve Sultantepe gibi merkezlerden MÖ II. binyıl ortalarına ait kaynaklarda Babil mitlerinin versiyonları ortaya çıkmıştır. Babilliler Sumer dini ve kültürünü benimsemişlerdir. Eski Babil Devri kâtipleri Sumer mitolojik belgelerini kendi dillerine tercüme etmişlerdir. Ayrıca Suriye ve Batı Sami geleneği de benimsenmiştir. Asur ve Babil mitlerinin hemen hemen aynı oldukları bilinmektedir.
Sumer Ağıtları
Sumer ağıtları şairlerin yaşadıkları şehirlerin düşman eline geçmesi, halkın esir edilmesi, sarayların ve tapınakların yağmalanması üzerine yazdıkları şiirlerden oluşur. Sumer kentleri ilk defa Akad kralları tarafından ele geçirilmiş, yağmalanmış sonra Gutiler tarafından benzer şekilde insanlar öldürülmüş, şehirler yağmalanmıştır. Fakat gerek Akad ve gerekse Gutiler zamanından kalma ağıt bulunmayıp daha sonraki Yeni Sumer çağı (MÖ 2110- 2005) veya Sumer Rönesans döneminde ortaya çıkmıştır. Bu devirde Sumerler her yönden bir Rönesans dönemi yaşamışlardır. İşte şairler bu devirde Sumer ülkesinin yeniden doğuşunu dile getirirken eski günleri hatırlayıp bir yandan o günlere ağıt yakmışlardır. Elamlılar Ur şehrini yakıp yıkarak yağmalayıp kral İbbi-Sin’i de esir almışlardır. Bu olay halk üzerinde derin bir etki yaratmış ve şairler de uzun ağıtlar yazmışlardır. İbbi-Sin’den yaklaşık 50 yıl sonra İşme-Dagan tarafından Ur şehrinin yeniden kuruluşunu anlatan uzun şiirler ortaya çıkmıştır.
Ur-Nammu Ağıtı
Yeni Sumer Çağı krallarından Ur-Nammu’nun ölümü ve ruhlar âlemine gidişini konu alan bir şiirdir. UrNammu’nun sarayında sedye üzerinde yatması, halkın yas tutması söz konusudur. Sonra Ur-Nammu yeraltı dünyasındaki tanrılara hediyeler götürür. Burada rahipler tarafından kendisine ayrılan yere gelir. Kardeşi Gılgamış burada ona ölüler âleminin kurallarını öğretir. Daha sonra Ur halkının ağıtları ona ulaşır. Onun tamamlayamadığı işler, şehrin surları ve yalnız kalması üzerine üzülür. Artık ölmüştür ve onu sevenler de oldukça üzgündürler.
Agade’nin Lanetlenmesi
Bu destanda Gutiler tarafından yıkılan Agade kentine karşı Sumerli bir şairin duyduğu sevinci dile getirir. Akadlı Sargon ve torunu Naram-Sin’in yaptıkları seferleri anlatan yarı-mitolojik eserlerden de anlaşıldığı üzere, bu krallar önce Sumer kentlerine saldırmış, Sumerleri hâkimiyetleri altına almışlardır. Özellikle Nippur kenti Sumer hava tanrısı Enlil’ in kült merkezi olmasından dolayı tüm Sumerler için kutsal bir mekândı. Burada bulunan Enlil’e MİT101U-MİTOLOJİ VE DİN Ünite 4: Sumer Mitolojisi 4 adanmış olan Ekur tapınağının Akadlı askerler tarafından yağmalanması, yıkılması Sumerlerin hafızlarından silinmemişti. Gutilerin Zagros dağlarından gelerek Akad krallığına son vermelerini ve Agade kentini ele geçirmelerini başta Sumerlerin baş tanrısı Enlil olmak üzere diğer tanrıların da bir laneti olarak göstermişlerdir.