ORHUN TÜRKÇESİ - Ünite 2: Türk Dilinin Dönemleri Özeti :
PAYLAŞ:Ünite 2: Türk Dilinin Dönemleri
Türk Dilinin Orhun (Köktürk) Türkçesinden Önceki Dönemleri
Altay dil teorisini kabul edenlere göre Altay dilleri arasında yer alan Türk dili, konuşanlarının sayısı, yazılı metinlerinin eskiliği ve çokluğu nedeniyle Altay dilleri arasında en önemlisidir. Türk dilinin en eski belgesi VII. yy.’a ait Çoyren yazıtı (688-692) olup bu kısa yazıt altı satırdan ibarettir. Bunu Çoyren yazıtından 40 yıl sonra yazılmış Köl Tigin, Bilge Kağan ve Tonyukuk yazıtları takip eder.
Moğolların en eski yazılı belgesi olan Yesünke taşı 1225, en önemli eski belgesi olan Moğolların Gizli Tarihi ise 1240 tarihlidir. Tunguzcanın en eski belgesi 1413-1433 yıllarına tarihlenirken Altay dilleri arasında yer alıp almadığı tartışmalı olan Korecenin ilk belgeleri 1443, Japoncanın ise 712 yılına aittir.
Türk dili, yazılı metinlere sahip olmadan önce de uzun zaman kullanılmıştır. Bir dilin yazılı olmayan dönemlerine ilişkin olarak rekonstrüksiyon (yeniden kurma, yeniden oluşturma) yöntemini kullanarak fikir sahibi olunabilir. Dilbilimciler, dilin akışı içindeki karakteristikleri belirleyerek yazılı olmayan Türkçenin özellikleri hakkında bazı fikirler öne sürebilirler.
Ana Altayca Dönemi
Türk, Moğol, Tunguz, belki Kore ve Japon dillerinin ortak olduğu “Altay Dil Birliği” dönemidir.
İlk Türkçe Dönemi
Altay dil teorisini kabul etmeyenler için Türk dilinin ilk dönemi “İlk Türkçe” dönemidir. İlk Türkçe, Çuvaşça dahil bütün Türk dillerinin ata dönemidir. Bu dönemde, daha sonra r ve z’ye gelişecek olan *r fonemi ile l ve ş’ye gelişecek olan *l fonemleri korunmaktadır. Bu rekonstrüksiyon, Türkçe ile Çuvaşça arasındaki denklik sayesinde yapılabilmiştir.
Ana Türkçe ve Ana Çuvaşça Dönemi
Ana Türkçe ve ana Çuvaşça dönemi, miladın ilk yıllarından Türk dilli ilk yazılı belgelerin bulunuşuna kadar olan dönemi kapsar. Bu dönemde Ana Çuvaşça r’li konuşurların dili, Ana Türkçe ise z’li konuşurların dilidir.
Bugünkü Çuvaşların ataları, yani r’li konuşurlar hakkındaki bilgiyi Bizans kaynaklarından öğreniyoruz. Türklerin yani z’li konuşurların hakkındaki ilk bilgiyi ise Çin kaynaklarından öğreniyoruz.
Orhun (Köktürk) ve Uygur Türkçelerinin de İçinde Bulunduğu Eski Türkçe Dönemi ve Sonrası
Türk dili, ilk yazılı belgelerinden başlayarak, genelde şu adlandırmalarla ele alınmaktadır:
- Eski Türkçe
- Orta Türkçe
- Yeni Türkçe
Eski Türkçe Dönemi (VII.-XIII. yy.): Köktürk, Uygur ve Karahanlı Türkçeleri
Eski Türkçe dönemi, Türk yazı dilinin başlangıç noktasıdır. Eski Türkçe dönemi sırasıyla Köktürk, Uygur ve Karahanlı yazı dillerini kapsar. Uygurca ve Karahanlı Türkçeleri birbirinin devamı olmakla birlikte, yan yana iki ayrı medeniyeti temsil ederek ürün vermiştir.
Bu üç yazı dili arasında bazı dilbilgisi farklılıkları bulunur. Bunlar fonetik, morfolojik farklar ve söz dağarcığı farklılıklarından öte değildir.
İlk Dönemlendirme Çalışmalarında “Eski Türkçe”
Eski Türkçe dönemi başlangıçta VI. ve X. yy.’lar arası yani Köktürkçe ve Uygurca için kullanılmıştı. Hatta Uygurcanın İslami dönem içinde vermiş olduğu eserler de Eski Türkçe kapsamında değerlendiriliyordu. Türk dilinin tarihî temellere dayanan ilk değerlendirmesi 1928 yılında Samoyloviç ile başlar. Bunu Grønbech (1936) takip eder. Grønbech Türk dilini, Eski Türkçe, Orta Türkçe ve Yeni Türkçe olarak üç döneme ayırmıştır.
Ligeti’nin yaptığı bir başka sınıflandırma da yine Eski Türkçe, Orta Türkçe ve Yeni Türkçe olarak üç döneme ayrılmıştır; ancak bu çalışmada kronolojiye dikkat edilmiş, 10. yy. sonrası yazılmış Maniheist ve Budist yazmalar Orta Türkçe dönemine dahil edilmiştir.
İlk Dönemlendirme Çalışmalarında Kullanılan Olgu
Karahanlı Türkçesini yeni bir dönemin başlangıcı olarak göstermek, İslamiyetin kabulünü esas alma düşüncesinden kaynaklanmıştır. Ancak bir dilin değerlendirilmesinde o dili konuşanların kabul ettiği dinin esas alınması doğru değildir.
Sonraki Dönemlendirme Çalışmalarında Kullanılan Olgu
Róna-tas’ın 1991’de yaptığı sınıflandırma şöyledir:
- Erken Eski Türkçe
- Geç Eski Türkçe (Geç Eski Türkçe I, II, III)
- Orta Türkçe
Bu çalışmada Karahanlı Türkçesi, Geç Eski Türkçe döneminin III. aşaması olarak değerlendirilmiştir. Róna- tas’ın Orta Türkçe dönemini başlatmak için seçtiği olgu ise Moğol istilasıdır. XIII. yy.’da başlayan Moğol istilalarından sonra Türk dünyasının farklı yer ve zamanlarında yeni yazı dilleri oluşmuştur.
Róna-tas’ın ardından, onun görüşünü benimseyen bir bilim adamı ise Johanson’dur. Johanson’a göre üç aşama söz konusudur:
- Doğu Eski Türk dili
- Eski Uygur Türkçesi
- Karahanlı Türkçesi
Karahanlı Türkçesinin ilk dönem metinlerini Eski Türkçe dönemi içinde ele alan bir başka Türkolog, Marcel Erdal’dır.
Orta Türkçe (XIII.-XX. yy): Doğuda Harezm ve Çağatay Türkçesi; Batıda Eski Oğuz ve Osmanlı Türkçesi
XIII. yy.’dan itibaren Moğol istilası ile Türk dünyasının farklı yer ve zamanlarında ortaya çıkan edebî dillerin istikrar kazanmaya başlayıp bugünün bağımsız dilleri ve dil gruplarını oluşturmaya başladığı dönemdir. Bu dönemin başlangıcından XV. yy.’a kadarki dönem içinde doğuda Harezm Türkçesi ve batıda Eski Oğuz Türkçesi varken, XV. yy.’dan XX. yy.’a kadarki dönemde doğuda Çağatayca ve batıda Osmanlıca hakim olmuştur. Bu iki yazı dili yani Osmanlıca ve Çağatayca XX. yy.’ın başlarına kadar Türk dünyasının batı ve doğu yakasında devam etmiştir.
“Orta Türkçe” Terimi
“Orta Türkçe” terimi ilk kez 1928’de Brockelmann tarafından Karahanlı Türkçesi için kullanılmıştır. Brockelmann 1954 yılında bu terimi XX. yy.’ın başlarına kadarki Orta Asya Türkçesini içine alacak şekilde genişletmiştir.
Başlangıç Çalışmalarında Orta Türkçe Teriminin Kullanımı
Bu terim Brockelmann’dan sonra Grønbech ve Ligeti tarafından kullanılmıştır. Onların çalışmalarında Orta Türkçe dönemi Karahanlı Türkçesi ile başlamaktadır.
Fuat Köprülü ise Harezm Türkçesi dönemi olan XIII. ve XIV. yy.’ı ilk Çağatayca devri içinde değerlendirir.
Ahmet Caferoğlu, Orta Türkçe dönemini Karahanlı Türkçesi ile başlatmış ve Türk dünyasının doğu kolundaki Türkçelere “Müşterek Orta Asya Türkçesi” adını vermiştir. Bu Türkçe Caferoğlu tarafından 1. Hakaniye/Doğu Türkçesi; 2. Harezm (Altınordu Türkçesi); 3. Çağatay Türkçesi şeklinde üçe ayrılmıştır.
Nuri Yüce’nin Orta Türkçe dönemini 1. Yazı dili olma (XI.-XV. yy.’lar); 2. Gelişme dönemi (XVI.-XX. yy.’lar) olarak ikiye ayırdığı görülmektedir.
Sonraki Çalışmalarda “Orta Türkçe”
Orta Türkçe dönemini XIII. yy.’dan başlatan kişi Róna- Tas’tır. Róna-Tas, İslamiyet’in etkisinden uzak Moğol dönemi Uygur metinlerini Orta Türkçe dönemi içinde değerlendirmektedir. Róna-Tas gibi XIII. yy.’ı Orta Türkçe döneminin başlangıcı olarak alan bir başka araştırmacı ise Johanson’dur.
Yeni Türkçe Dönemi
XX. yy.’ın ilk çeyreğinde başlayıp bugünkü Türk dil ve lehçelerinin ortaya çıktığı dönemdir. Türk dillerinin bugün edebî eserler veren yazı dilleri haline geldiği görülmektedir.