ORHUN TÜRKÇESİ - Ünite 1: Türk Diline Giriş Özeti :

PAYLAŞ:

Ünite 1: Türk Diline Giriş

Yapıları Bakımından Diller

Yeryüzündeki diller yapı (=biçim) ve köken (=kaynak) bakımından değişik gruplarda incelenmektedir. Yapı bakımından dünya dilleri üç gruba ayrılır:

  1. Yalınlayan (tek heceli) diller
  2. Bağlantılı ve kaynaştıran (eklemeli) diller
  3. Bükümlü (çekimli) diller

Yapı bakımından ortak özellik gösteren dillerin aynı aileden çıktığı kabul edilmiş ve bu diller bir grup altında toplanmıştır. Bir dil ailesine giren diller arasında ses, yapı, sözlük ve cümle bilgisi bakımlarından ortak özellikler olması beklenir.

Ural-Altay Dil Ailesi

Bu dil ailesi Ural ve Altay dilleri olmak üzere ikiye ayrılır. Türk dili Altay grubundandır.

Ural Dilleri: 1. Fin-Ugor dilleri (Fince, Ugorca, Macarca); 2. Samoyed dilleri.

Altay dilleri: 1. Türkçe; 2. Moğolca; 3. Mançu-Tunguz; 4. Korece (?); 5. Japonca.

Wiedeman’a göre Ural-Altay dil ailesinin 14 ortak özelliği vardır. Bu özelliklerden birkaçı, ses uyumu; sözcüklerde gramatik cinsiyet olmaması; sözcüklerin eklerle yapılması; sıfatların isimlerden sonra gelmesi; öneklerin bulunmaması olarak sıralanabilir.

Ural-Altay Dil Ailesi Üzerine Yapılan İlk Çalışmalar

Bu alanda ilk çalışan kişi Strahlenberg ’dir. Sibirya hakkındaki çalışmaları ile Sibirya ve Orta Asya haritası dikkat çekmektedir. Türkçesi “Asya ile Avrupanın Kuzey ve Doğu Kısımları” olan kitabının 13. bölümünde Türklerden kalan mezar taşlarından ve yazıtlardan söz etmektedir. Bu yazıtlar Yenisey Yazıtalıdır. Eserin bir başka önemli özelliği, Türk dilleri arasında Yakutça ve Çuvaşçaya da yer verilmesidir. Strahlenberg, Ural-Altay kavimlerinin konuştuğu 32 dili “Tatar” adı altında toplamış ve “tabula polyglotta”da bunları altı gruba ayırmıştır.

Messerschmidt, Sibirya’da araştırmalar yapan bir başka bilim adamıdır. Sibirya’da tuttuğu gezi notlarında ilk kez Yukarı Yenisey Yazıtlarının planını çizmiş ve onlar hakkında bilgi vermiştir.

Ural ve Altay Dilleri

Ural-Altay dillerinin Ural ve Altay dilleri olarak ikiye ayrılmasını sağlayan bilim adamı Schott’ tur. Schott, leksik ve morfolojik özelliklere dayanarak dillerin karakteristik özelliklerini tespit etmiştir. “Versuch über tatarischen Sprachen” (Tatar Dilleri Üzerine Tecrübe) eserinde Altay dilleri için en karakteristik ve en önemli fonetik özellik olan Türkçe /z/ = Çuvaşça /r/; Türkçe /ş/ = Çuvaşça /l/ ses denkliğini bulmuştur: Ortak Tür. kız “kız” = Çuv. hir; Ortak Tür. tiş “diş” = Çuv. şil. Schott’un bu tespitiyle Çuvaşça Türk dilleri arasındaki yerini almıştır.

Castrén, Ural-Altay çalışmalarını doğru yola sevk eden kişi olarak bilinir. Kendisi, Türkçe adıyla “Altay Dillerinde Zamir Ekleri” çalışmasında Fincedeki zamir sistemi ile diğer Altay dillerindeki zamir sistemini karşılaştırmış ve Altay dillerindeki zamirlerin benzerliğini göstermeyi hedeflemiştir:

Altay Dilleri Teorisi

Türk, Moğol, Mançu-Tunguz (belki de Kore ve Japon) dillerinin ortak bir kaynaktan geldiği görüşünü savunan ve bunu kanıtlamaya çalışan teorinin adıdır. Bununla ilgili bilim koluna “Altayistik”, bilim adamına “Altayist” denir.

İlk Altayistler

Ramstedt, karşılaştırmalı Altay dil ekolünün ve Mongolistik biliminin kurucusudur. Çalışmalarında Türk ve Moğol dillerindeki pek çok fonetik problemi konu edinmiştir. Çalışmalarının başlangıcında, Altay dillerinin ortaya çıktığı “Ana Altay dili” diye bir dilin varlığından kuşku duysa da bu görüşünü sonradan değiştirmiştir. Türkçe adı “Altay Dilbilimine Giriş” olan eserinde Türkçe, Moğolca, Mançu-Tunguzca ve Korecenin ses ve şekil yapıları karşılaştırmalı olarak incelenmektedir. Ramstedt, Schott’un bulduğu ses denkliklerinin Türkçe ile Moğolca arasında da bulunduğunu fark etmiştir. Başlangıçta Moğolca /r/’nin Türkçe /z/’den (rotasizm), /l/’nin de /ş/’den geldiğine inansa da bu görüşünü değiştirmiştir.

Poppe, Altay dilleri uzmanı, Mongolist ve Türkologdur. Çalışmalarını Moğolca üzerine yoğunlaştırmıştır. Altay dillerinin karşılaştırmalı ses bilgisini yazmıştır. Poppe’ye göre, Altay dillerinden Türkçe, Moğolca ve Mançu- Tunguzca arasında, Korece ile olduğundan daha fazla yakınlık vardır. Ayrıca z=r ve ş=l ses denklikleri, Ana Çuvaşça ve Ana Türkçeyi içine alan bir Çuvaş-Türk dil birliği dönemini gerekli kılmaktadır.

Gombocz, Altay dillerini karşılaştırmalı çalışmalarla incelemiş, Volga Bulgarcasından Macarcaya geçen sözcükleri belirlemiştir.

Altay Dil Birliğini Kabul Etmeyenler ve Bu Konuda Çekimser Kalanlar

Altay dillerine karşı çıkanlar arasında Clauson, Doerfer ve Şçerbak başta gelirler. Clauson ve Doerfer’e göre, bu diller arasındaki ortak unsurlar, bir dilden diğerine geçen alıntı sözcüklerdir. Alıntılamalardaki istikamet Türkçeden Moğolcaya, Moğolcadan Tunguzcaya doğru olmuştur.

Altay dilleri konusunda çekimser kalan bilim adamları ise Ligeti, Benzing, Sinor ve Grønbech olarak sıralanabilir. Bu bilim adamları, akrabalığı tespit için çalışmaktan çok, her dilin kendi bünyesinde araştırılmasının yerinde olacağı kanaatindedirler.

Japoncanın Altay Dil Birliğine Katılması

Bu çalışmalar, Martin ve Miller’ın çalışmalarıyla sınırlı kalmıştır.

Türkiye’deki Altayistler

Ahmet Temir, Osman Nedim Tuna ve Talat Tekin, Türkiye’de Altayistik alanıyla en çok ilgilenen bilim adamlarıdır. Talat Tekin’in zetasizm ve sigmatizm konusunda pek çok makalesi vardır.

Altay Dil Teorisinin Bugünkü Durumu

Altay dil teorisi alanında bugüne değin yapılan çalışmalar, dillerin akrabalığını kanıtlayacak nitelik ve niceliğe ulaşamamıştır. Hint-Avrupa dilleri üzerine yapılan çalışmalarla karşılaştırıldığında bunların henüz yeterli olgunluğa ulaşamadıkları söylenebilir.