ORTA ASYA VE KAFKASLARDA SİYASET - Ünite 1: Orta Asya ve Kafkaslar Siyasi Tarihi Özeti :
PAYLAŞ:Ünite 1: Orta Asya ve Kafkaslar Siyasi Tarihi
Ünite 1: Orta Asya ve Kafkaslar Siyasi Tarihi
Giriş
Eski kaynaklarda Türkistan olarak da bilinen Orta Asya ve Kafkasya birçok yönüyle Türkistan’ın devamı özelliğini taşımaktadır. Kafkaslar ve Orta Asya önemli medeniyet ve devletlerin tarih boyunca kurulduğu bölge olarak dikkat çekmektedir.
“Türk dünyası” kavramı etnik bir kavram olarak Türk kökenli halkların siyasi örgütleşme halinde yaşadıkları ülkeler demektir. Türk dünyası genel olarak dört bölgeyle temsil edilmektedir. Söz konusu bölgeler ve kapsadığı Türk halkları/boyları aşağıdaki gibidir:
Altay-Sibirya Türkleri: Altay, Hakas, Karagas, Koybal, Sabir, Televüt, Togol, Tuva, Yakut...
Batı Türkleri: Türkiye, Azerbaycan, Ahıska, Batı Trakya, Güney Azerbaycan, Kerkük, Kıbrıs, Kaçar...
Doğu Avrupa Türkleri: Gagauz, Başkurt, Çuvaş, Kazan, Karaçay, Nogay, Kırım, Polonya Tatarları...
Türkistan Türkleri: Kazak, Kırgız, Özbek, Türkmen, Uygur, Karakalpak.
Coğrafi olarak bakıldığında Türkistan genel olarak Doğu ve Batı olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Günümüzdeki konumu itibariyle Doğu Türkistan, Sincan Uygur Özerk Bölgesini kapsarken; Batı Türkistan, Tacikistan, Türkmenistan, Özbekistan, Kırgızistan ve Kazakistan’dan oluşmaktadır.
Bu ünitenin konusunu Türkistan ve Kafkaslar oluşturmaktadır. Hem günümüzde hem de tarihte bu iki bölge politikaları Türk dünyasına ait diğer bölgelerle bağlantılara sahip olmuştur.
Kafkaslar ve Türkistan’ın siyasi yapısı büyük oranda 19. yüzyılda yaşanan gelişmelerle şekillenmiştir. Türkistan’ın etnik ve linguistik coğrafyasının oluşumu her ne kadar Cengiz dönemiyle başlasa da bölgede köklü bir yönetim kuran ve bölgeye adını veren ilk isim Cengiz’in oğlu Çağatay’dır. Bu anlamda, bölgede konuşulan dile de onun adı verilmiş ve konuşulan dil Çağatay Türkçesi olarak adlandırılmıştır. Diğer yandan, ticari hayat anlamında Ümit Burnu’nun 15. yüzyılda keşfedilmesiyle birlikte bölgede ticari anlamda önemli bir konuma sahip olan İpek Yolu’nun cazibesi azalmıştır ve Türkistan yoluyla Avrupa ticareti sona ermiştir.
19. Yüzyılda Kafkaslar ve Türkistan
Orta Asya ve Kafkasların sahip olduğu siyasi tarih Rusya’nın siyasi tarihi ile paralellik göstermektedir. Moskova Prensliğinin tarihi 13. yüzyıla kadar uzanmaktadır. Bölgede bir güç haline gelen IV. Ivan, 1552’de Kazan ve 1556’da Astrahan Hanlıklarını almıştır. Rusya’nın Kazan ve Astrahan’ı işgali emperyalist genişlemeci bir siyasi politika olarak kabul edilmektedir. Rusya’nın prenslikten çarlığa geçişinde söz konusu politikaların temellerini ise Deli Petro 1672-1725 yılları arasında atmıştır.
Süreç içerisinde hanlar Osmanlı Sultanlarına bağlılıklarını bildirir hale gelmişlerdir. Bu kapsamda, Sultanlardan zaman zaman hanlık beratı istemişlerdir. Diğer bir deyişle, Osmanlı Sultan’ı hanlıklar arasındaki etkisini artırmıştır. Sultan hanlıkların birbirlerine düşmemeleri için her defasında gerekli nasihatlerde bulunmuştur. Divan-ı Hümayun, Türkistan hanlıklarının aralarındaki dengeyi kurabilmek adına zaman zaman birini diğerine tercih etmiştir. Böylece aralarında meydana gelebilecek muhtemel kavgaları önlemeye çalışmıştır.
Rusya Kafkaslar ve Türkistan için uyguladığı politikaları, Osmanlı ile olan ilişkilerinde de paralel olarak yürürlüğe koymuştur. Bu politikalar kapsamında Rusya sürekli olarak Osmanlı aleyhine genişleme yönünde çaba göstermiştir. 1774’te imzalanan Küçük Kaynarca Antlaşması söz konusu politikalara örnek teşkil etmektedir. Bu antlaşma ile Kırım Osmanlı’dan kopartılarak bağımsızlaştırılmış ve sonrasından Ruslar tarafından işgal edilmiştir.
1788 yılında Avusturya-Osmanlı ile İsveç-Rus savaşları başlamıştır. Ancak aynı yıllarda Fransız İhtilali’nin çıkması sonucu bu savaşlar 1791 Ziştove ve 1792 Yaş Antlaşmaları ile son bulmuştur. İran, 1795’te Gürcistan’ı işgal etmiştir. Daha sonra Ruslar İran’ı 1813 ve 1828 yıllarında iki kez yenerek Gülistan ve Türkmençay Antlaşmaları sonucunda Azerbaycan’da büyük kazanımlar elde etmiştir. İran ve Çarlık Rusya’sı Azerbaycan’ı aralarında taksim etmişler ve Azerbaycan Kuzey-Güney olarak bölünmüştür.
Rusya bölgede etkin bir güç olabilmek adına politikalar izlemiş ve bu kapsamda Gürcü ve Ermenileri kullanarak İran, Osmanlı ve Türkistan üzerinde daha baskın bir güç olmaya çalışmıştır.
\18. yüzyılla birlikte başta İngiltere olmak üzere Batılı ülkeler bilimsel araştırma, ticaret ve buna benzer bahaneler üreterek, bölgenin siyasi, iktisadi ve stratejik özelliklerine dair bilgi sahibi olmuşlardır. Bu süreç içerisinde, gerçek amaçlarını oluşturan, bölgenin işgaline yönelik politikalar izlemişlerdir.
Rus Çarlığı Tarafından Kafkas ve Türkistan Hanlıklarının İşgali
Kırım Savaşı ve Kafkasların Rusya’ya Bırakılması
Osmanlı bütün Kafkasları fethederek İran üzerinden gelmesi muhtemel tehlikeleri önlemeye ve bu devleti kontrol altına almaya çalışmıştır. Kafkaslar İslamiyet’in Türkler arasında yayılmasında ciddi bir görev üstlendiği için, bölge bu anlamda büyük bir öneme sahip olmuştur.
Orta Asya ve Kafkaslar Rus Çarlığının egemenliği altına tam anlamıyla 1860’larda girmiştir. Rusların işgali bölgede uzun yıllar devam etmiş ve Sovyetler Birliği’nin dağılmasına kadar sürmüştür. Kırım savaşı sonrasında yapılan 1856 Paris Antlaşması ile Osmanlı Rusya ile barış yapmak zorunda kalmış ve bunun sonucunda Rusya’ya karşı Kafkasları savunan hanlıklara verilen desteği bitirmek zorunda kalmıştır. Bu durum Rus ilerleyişi açısından önemli bir aşama olmuştur.
Türkistan’daki Son Türk Hanlıklarının İşgali
Kırım savaşı sonrasında Kafkasya resmi olarak Rusya’ya bırakılmıştır. Savaş sonrasında bölge açısından yaşanan en önemli gelişme Süveyş Kanalı projesi ile İngiltere’nin Rusya ile yaşadığı çıkar çatışmasının büyük oranda ortadan kalkmış olmasıdır. Bunun sonucunda ise Rusya’nın Türkistan’ı işgalinin önündeki engeller ortadan kalkmıştır.
Bölgede sonrasında yaşanan gelişmelerde Ignatiyev Raporu’nun (1858) büyük etkisi olmuştur. Raporda bölgedeki hanlıkların birbirlerine düşürülerek Ruslar tarafından kolayca işgal edilmeleri için güçlerinin zayıflatılması teklif edilmektedir. Diğer yandan, Ignatiyev Rusya’nın Osmanlı aleyhinde genişlemeci politikalar izlemesinde de etkili olmuştur. Bu rapor doğrultusunda önce Buhara Emirliği ile Hokand arasında savaş çıkartılmış, Hokand iyice zayıfladıktan sonra Rus birlikler tarafından 1864’te işgal edilmiştir. 1865’te Hokand, 1868’de Buhara Emirliği ve 1873’te de Hive Hanlığı ortadan kaldırılarak Batı Türkistan’ın Ruslar tarafından işgali tamamlanmıştır.
Ruslar, sahip olduğu zenginliklerden dolayı Türkistan’ı ele geçirmek istiyordu. Diğer yandan, Sanayi Devrimi sonrası Batılı ülkelerin ürünlerine yeni pazar ve fabrikalarına ham madde arayışları da Rusya’nın Türkistan’ı ele geçirmek isteme amacı ile paralellik gösteriyordu. Bu anlamda, Rusya’nın Türkistan’ı işgal etme aşamasında uluslararası çevrelerden gelebilecek tepkileri önlemek için Rus Prensi Gorçakof’un 1864 yılında yayınladığı Gorçakof Deklarasyonu oldukça önemlidir. Bu diplomatik duyuru ile başta İngiltere olmak üzere Batılı sömürgeci ülkelere bilgi verilmiştir.
Türk Hanlıklarının İşgalinin Tamamlanması
Rusya’nın Türkistan hanlıkları üzerinde gerçekleştirdiği işgal ve ilhak siyaseti tüm direniş çabalarına karşın kararlı bir şekilde uygulanmıştır. Bölge hanlıkları işgallere karşı Osmanlı ve Avrupa’dan yardım istemiş, fakat bu durum Rusya’nın işgallerini önleyememiştir. Bunun en önemli nedeni ise Rusya’nın Osmanlı yardımlarını planlı bir şekilde engellemesidir.
Çin, Rusya’nın işgal politikalarına destek olacak nitelikte politikalar izleyerek, özellikle Doğu Türkistan’da baş gösteren bağımsızlık hareketlerini bastırmıştır. Söz konusu politikaları uygularken de İngiliz ve Ruslardan büyük oranda destek görmüştür. Böylece Çin, kolay bir şekilde Doğu Türkistan’ı ele geçirmiştir.
Aynı dönemde, Osmanlı devleti birçok iç ve dış sorunla mücadele etmekte, başta Rusya ile girdiği 93 harbi olmak üzere İngiltere ve diğer Batılı ülkeler ile yaşadığı sorunlarla boğuşmaktaydı. Bu nedenle hanlıklardan gelen yardım taleplerini karşılayamamıştır. Türkmenistan bölgesinde Rusya Göktepe savaşları (1881) ile Türkistan’daki son Türk devletini de ortadan kaldırarak (1884) bölgede tamamen hâkimiyet kurmuştur.
I. Dünya Savaşı Sonuna Kadar Kafkaslar ve Türkistan
Orta Asya ve Kafkaslarda yaşayan Türklerin, bugün itibariyle Rus politikaları sonucu azınlık durumuna getirildiği söylenebilir. Ruslar bölgenin son birkaç asırdır süregelen siyasi tarihi üzerinde oldukça etkindir. Bölgedeki Türklerin asimile edilmesi ve azınlık durumuna dönüştürülmesi hususunda ise Rus bilgin Mayendorf önemli bir yere sahiptir. Mayendorf, Türklerin sosyal ve ekonomik anlamda bağımlılaştırılması gereği üzerinde durmuştur.
Rus kültür politikasının uygulanmasında bir diğer önemli isim ise Nikolay İvanoviç İlminsky’dir. Türklerin kullandıkları Arap alfabesini değiştirmeleri gerektiğine dair ifadeleri vardır. Türkçedeki Arapça ve Farsça kelimelerin öz Türkçeleri ile değiştirilmelerini öneren İlminsky, Ortodoksluğu kabul eden fakat Türkçe konuşup yazan yeni bir Tatar aydını yaratmak istemiştir. Söz konusu fikirlerle, Müslüman Türkleri sahip oldukları kültürel atmosferden kopararak, Rus kültürel değerleriyle bütünleştirme düşüncesini gerçekleştirmeye çalışmıştır. Böylelikle daha kolay ve kabul edilebilir bir asimilasyonun sağlanabileceğini savunmuştur. Ortaya koyduğu fikirler her ne kadar kabul görüp uygulanmasa da, genel anlamda dönem içerisinde öne çıkan isimlerden biri olmuştur. Rus bilginlerinin Türkleri Ruslaştırma çabaları 19. yüzyılla birlikte ilginç sonuçlar vermeye başlamıştır. Bazı Türk aydınları söz konusu Ruslaştırma politikalarını destekleyerek, Türklerin varlıklarını devam ettirebilmek adına Rusların uygulamaya koyduğu politikaları benimsemelerinin faydalı olabileceğini savunmuşlardır.
Sovyetler Birliği Döneminde Kafkaslar ve Türkistan
Rusya’da 1917’de meydana gelen Bolşevik Devrimi ile Kafkaslar ve Türkistan’ın Rusya ile olan ilişkisi yeni bir döneme girmiştir. Rusya 1917 yılında Kafkasya’dan çekilmiştir. Bunun sonucunda Gürcistan ve Ermenistan bağımsızlığına kavuşmuş ve üç devlet kurulmuştur: Azerbaycan Demokratik Cumhuriyeti, Gürcistan Demokratik Cumhuriyeti ve Ermenistan Demokratik Cumhuriyeti. Fakat Rusya Sovyet Federatif Sosyalist Cumhuriyeti iki yıl sonra tekrar Kafkasya’yı işgal etmiştir. Dolayısıyla bağımsızlığına kavuşan üç devlet Sovyetler Birliği ismini alan Sovyet rejiminin idaresine girmiştir.
Sovyet Rusya’nın aracılığıyla söz konusu üç Sovyet Cumhuriyeti (Azerbaycan, Gürcistan ve Ermenistan) ile Kazım Karabekir’in temsil ettiği TBMM Hükümeti arasında 13 Ekim 1921’de Kars Antlaşması imzalanmıştır. Buna göre bu üç Cumhuriyet daha önce TBMM Hükümeti ile Sovyetler Birliği arasında imzalanan Moskova Antlaşması’nı kendileri için de geçerli kabul etmiştir. Böylece Türkiye’nin Doğu sınırları bu iki antlaşma ile kesinleşmiş ve Ermeni sorunu da sona ermiştir. Fakat Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği 1991 yılında dağıldıktan sonra bağımsızlığını kazanan Ermenistan Kars Antlaşması’nı tanımamıştır.
Çarlık rejiminin yıkılması ile Türkistan’da Milli Mücadele hareketleri ortaya çıkmış ve bu mücadeleler Bolşevik İhtilalinden sonra da yer yer devam etmiştir. Bu dönemdeki en önemli hareketlerden biri Basmacı Hareketi’dir. Bu hareket az sayıdaki kuvvetleriyle Ruslara baskın yapıp büyük kayıplar verdiren ve dağınık halde dağlarda mücadele eden Türkistan Türklerinin mücadelesidir. Fakat bu hareketler başarıya ulaşamamış ve Kafkasya Sovyetler Birliği yönetimine girmiştir.