ORTAÇAĞDAN GÜNÜMÜZE ANADOLU UYGARLIKLARI - Ünite 5: Beylikler Dönemi Özeti :
PAYLAŞ:Ünite 5: Beylikler Dönemi
Beylikler Dönemi Tarihine Giriş
Moğollar, Maveraünnehir ve Horasan bölgelerini istila ettikten sonra bu bölgelerdeki insanları batıya göç etmeye zorlamıştır. Bunun üzerine, I. Alaeddin Keykubat Anadolu’ya akın eden Türk boylarını uç denilen sınır bölgelerine yerleştirmiştir.
Bu bölgelerde kurucu beylerinin soy isimleri ile bilinen ve genel olarak beylikler adı altında toplanan küçük devletler oluşmuştur. Bu küçük devletlerin ilki Kastomonu ve çevresinde kurulan Çobanoğulları Beyliği’dir.
Babai isyanı ve Kösedağ Savaşı’nda mağlup olan Selçukluların Moğollara vergi vermeye başlaması Anadolu Selçuklu Devleti’nin çöküşünü hazırlamıştır. Sultanların devleti iyi bir şekilde yönetememesi ve devletin ödediği ağır vergiler ile fakirleşmesi Selçukluların yıkılmasına ve aralarında Osmanlıların da bulunduğu birçok beyliğin kurulmasına sebep olmuştur.
Karamanoğulları, Pervaneoğulları, Germiyanoğulları, Sahipataoğulları, Eşrefoğulları, Karesioğulları, Hamidoğulları, Aydınoğulları, Candaroğulları, Saruhanoğulları, Eretnaoğulları ve Dulkadiroğulları, Ramazanoğulları kurulan bu beylikler arasındadır. Ayrıca Karakoyunlu ve Akkoyunlu Devletleri kurulmuştur.
Beylikler Dönemi’nde Kültürel Ortam
13. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Anadolu Selçukluları ile beyliklerin siyasi tarihleri iç içe geçmiştir. Oğuz Türklerinden gelen beylikler Anadolu’nun Türkleşmesine büyük katkıda bulunmuştur. Uçlarda ve Bizans sınırına yakın yerlerde bağdaştırıcı din anlayışları sayesinde yerli halk ile kolayca etkileşim kurmuşlardır.
Ayrıca fethedilen toprakların imarında, sosyal ve ticari hayatının yapılandırılmasında önemli rol oynamışlardır. Beylikler döneminde askeri faaliyetler Selçuklulardaki gibi devam etmiştir. 13. Yüzyılın sonundan itibaren özellikle deniz kenarındaki beyliklerde deniz savaşları ve deniz ticareti öne çıkmıştır. Bu beyliklerin hükümdarları bilinçli kültürel politikalar uygulamış ve mimari ile sanata büyük önem vermiştir.
Beyliklerin hükümdarları Türk dilinin gelişmesine çok önem vermiş ve eserlerin Türkçe yazılmasını teşvik etmişlerdir. Karamanoğulları, Germiyanoğulları ve Aydınoğullarının zamanında bilgin ve şairler Oğuz Türkçesinin yazı dili olarak gelişmesini sağlamıştır. Karamanoğlu Mehmed Bey Türkçe konuşulmasını ferman etmiş, böylelikle Farsça ve Arapça dillerini kullanan ve halktan kopuk yaşayan Selçuklu saray çevresine tepkisini göstermiştir.
Selçukluların çöküş döneminde Yunus Emre, Farsçadan Türkçeye geçiş döneminin ünlü sufi şairidir. Türkçe eserlerin yazılması ve farklı dillerde yazılmış eserlerin Türkçeye çevrilmesi Germiyanoğulları, Aydınoğulları ve Menteşoğullarının sağladığı önemli kültürel katkılardır. Özellikler Germiyanoğlu Yakup Bey, Mehmet Bey ve Süleymanşah dönemlerinde edebiyat çok gelişmiştir.
Beylikler Dönemi Sanatı
Beylikler Dönemi sanatı, beyliklerden kalan mimari eserler ile tanımlanabilir. Bu beylikler sahip oldukları surları güçlendirmiş, gereken yerlere yeni surlar inşa etmiş, cami, mescit, medrese, imaret, tekke, zaviye, han, hamam, türbe, köprü, çeşme, köşk ve kasırlar yaptırmışlardır. Ayrıca, ahşap sanatında da gelişmiş eserler vermişlerdir. Mimari dışında minyatür sanatını da geliştirmişlerdir. İlim ve fikir adamlarını korumuş ve Türkçenin gelişmesine yardımcı olmuşlardır.
Beylikler Dönemi Mimarisi
Beylikler, Selçukluların cami ve mescit tarzlarını devam ettirirken bir yandan da coğrafi şartlara ve kültürel ortama uygun yeni plan arayışlarına gitmiştir. Kare veya dikdörtgen planlı, son cemaat yerleri olan cami ve mescitlerin yapılmasında artış olmuştur. Zaviyeli camilerin çoğalması bu dönemin özelliklerindendir. Beylikler Dönemi’nin en erken tarihli camilerini ahşap direkli camiler oluşturur. Çobanoğullarının Kastamonu Atabey Gazi Camii, Eşrefoğullarının Beyşehir Ulu Camii ve Sahipataoğullarının Afyon Ulu Camii ahşap direkli camilere örnek olarak verilebilir.
Beylikler Döneminde, Selçuklu Dönemindeki gibi sağladıkları eğitime göre isim verilen açık ve kapalı avlulu medreseler yapılmıştır. Hamidoğullarının Eğirdir Dündar Bey (Taş) Medresesi açık avlulu medreseye örnek teşkil ederken Germiyanoğullarının Vacidiye Medresesi kapalı avlulu medreseye örnek gösterilebilir.
Beylikler Döneminde ayrıca şifahaneler, hanikah, rıbat, zaviye ve tekkeler de inşa edilmiştir. Şifahanelerden günümüze İlhanlıların akıl hastaları için Amasya’da yaptıkları bimarhane gelmiştir. Tekkelere örnek olarak Hacı Bektaş Veli Tekkesi ve Konya Mevlevihanesi gösterilebilir.
Beylikler Döneminde figürlü süslemeli mezar taşları yerine dikdörtgen çerçeve içerisine alınmış kemer biçimi verilmiş taşlarla üzerlerinde ölenin kimliğinin, ayet ve hadislerin yazdığı şeritlerin yer aldığı dikdörtgen prizma ve silindirik gövdeli mezar taşları yontulmuştur. Karakoyunlu ve Akkoyunlardan kalma koyun ve koç heykelleri şeklinde yapılmış mezar taşları bu dönem için farklı özellikleriyle dikkat çekmektedir.
Beylikler Döneminde hem alışılmış tarzda türbe ve kümbetler inşa edilmiş hem de kümbet ve eyvan bileşimli yeni tarzlar benimsenmiştir. Dulkadiroğullarının Çandır Şahruh ve Çayıran Çerkez Bey Türbeleri ile Germiyanoğullarının Hacım Sultan Köyü Türbesi kümbet eyvan birleşimli türbelere örnek teşkil eder.
Beylikler Dönemindeki türbelerin bir kısmı cami ve medreseler ile ilişkilendirilmiştir. Camilerle bağlantılı türbelere Beyşehir Eşrefoğlu Süleyman Bey’in Ulu Camii’ne bitişik türbesi ve Aydınoğlu Mehmet Bey’in Birgi Ulu Camii’nin yakınlarındaki türbesi örnek verilebilir.
Medreselerle bağlantılı türbelere ise Saruhanoğullarının İshak Bey Medresesi içerisinde yer alan türbesi ve Germiyanoğullarına ait Kütahya Vacidiye Medresesi Molla Vacid’in Türbesi örnek verilebilir.
Beylikler Dönemi hanlarını Karamanoğullarının Zalmanda, Germiyanoğullarının Eğret, Çakırsaz, Yeniceköy ve İnay Hanı, Menteşeoğullarının Balat ile Beçin arasındaki kervanyolu üzerinde yer alan Bafa Han’ı ile Beçin’deki Kızıl Han temsil eder. Bu hanlar Selçuklu han ve kervansaraylarının görkemine ulaşamamıştır.
Beylikler Dönemi El ve Dokuma Sanatları
Anadolu Selçuklularının tezhip ve cilt üslubu Germiyanoğulları, Karamanoğulları, Karakoyunlular ve Akkoyunlularda devam etmiş ve büyük gelişmeler kaydetmiştir. Karakoyunlular 1440-1470 yılları arasında bir çok yazma eseri resimlemişlerdir. Karakoyunlu hükümdarı Cihanşah ve oğlu Pir Budak döneminde belirli motif ve biçimsel kalıpları olan yeni bir minyatür üslubu geliştirilmiştir.
Akkoyunlar, Türkmen resim usulünü Şiraz’da devam ettirirken Tebriz’de farklı bir saray üslubu geliştirmiştir. Tebriz’deki sanatkarlar farklı üslup ve teknikleri deneyerek yeni arayışlara yönelmiştir. Akkoyunlu Sultanı Halil ve Yakup Bey Dönemlerinde, Türkmen saray usulü en üst seviyeye ulaştırılmıştır.
Beylikler Döneminde Selçuklu Döneminin geometrik ve bitkisel bezemeleri devam etmiştir. İlhanlı ve Eretnaoğullarının eserlerinde figürlü taş kabartmalar mevcuttur. Menteşoğullarının renkli taş kakmaları dikkat çekicidir.
Beylikler Dönemindeki çini ve seramik eserlere baktığımızda İstanbul Çinili Köşk’te bulunan mihrabın renkli sırlı çinileri bir yenilik olarak belirir. 14. yüzyılda Kütahya da İznik gibi önemli bir seramik ve çini üretim merkezi olmuştur. Kütahya seramik ve çinilerinde kırmızı hamur kullanılmıştır. Kalın sır altında astar bulunmaz. Daha sonra sarımsı beyaz sert ve sık sokulu hamur kullanılmaya başlanmıştır. Maalesef Osmanlı Dönemi öncesine ait Milet işi adı verilen seramik örnekleri günümüze gelmemiştir.
Beylikler Dönemi mimarisinin iç duvar süslemelerinde, ocak nişlerinde ve mihraplarında kabartma tekniğinde geometrik ve bitkisel bezemeli alçı işçiliği gözlemlenir.
Beylikler Dönemindeki ahşap eserler incelendiğinde Selçuklu ahşap işçiliğinin teknik ve bezeme olarak sürdürüldüğü görülür. Bu dönemde ahşap tekniklerine kakma ve tarsi olarak bilinen iki yeni teknik ilave edilmiştir.
Kakma tekniği, ahşap yüzeylerin yuvalarına tek parçadan oluşan başka bir malzemenin kakılmasıdır. Beyşehir Eşrefoğlu Camii Minberinin yan aynalıklarında kakma tekniği uygulanmıştır.
Tarsi tekniği, ahşap yuvalara birden fazla değişik malzemeden oluşturulmuş mozaik biçimli süslemelerin yapıştırılmasıdır. Manisa Ulu Camii Minberinin kapı kanatlarında tarsi tekniği görülür.
14. yüzyılın başında Anadolu’da bulunan İbn Batuta Anadolu beyliklerinin saraylarında altın kapların kullanıldığını belirtmektedir. Bunun haricinde, Erken Dönem Türk Beyliklerinden Artuklulara dayanan eserler dışında Geç Dönem Beyliklerinin maden sanat örnekleri bilinmemektedir.
Beylikler dönemi halıları erken tarihli Türkmen halılarının teknik özelliklerini devam ettirmiştir. Geometrik desenli ve hayvan figürlü halılar mevcuttur. Genellikle halı zeminleri küçük ya da büyük karelere bölünmüş ve bu bölmelerin içine sekizgen madalyonlar konmuştur. Sekizgenlerin içlerine ise hayvan figürleri yerleştirilmiştir.