OSMANLI MERKEZ VE TAŞRA TEŞKİLATI - Ünite 3: Ordu Özeti :
PAYLAŞ:Ünite 3: Ordu
Ünite 3: Ordu
İlk Dönem Osmanlı Ordusu
Klasik Osmanlı ordusunu, merkez ve taşra kuvvetleri olarak ikiye ayırmak suretiyle incelemek genel kabul görmüştür.
Tarihçiler Osmanlıların ilk yayılma sürecini genellikle gaza ve cihad anlayışını benimsemiş bir fetihler politikasıyla açıklarlar. Bu politika, düzenli ve sürekli silah altında tutulan muntazam bir orduya dayanılarak değil, sefer sırasında toplanan, Osman Bey ve oğulları etrafında kümelenmiş bulunan aşiretlerin eli silah tutan insanların oluşturduğu bir askeri güçle sürdürülmüştür. Bu düzensiz orduya Aşık Paşa-zade’nin gaziyen-ı Rum, ahiyen-ı Rum, baciyan-ı Rum ve abdalan-ı Rum şeklinde zikrettiği dört zümreye mensup insanların da önemli katkıları bulunduğu anlaşılmaktadır.
Fetihlerin sistemli bir şekilde sürdürülebilmesi için düzenli askeri birliklere ihtiyaç vardır. Bu ihtiyaç Kapıkulu ve Tımarlı Sipahi ordusunun kurulmasına kadar yaya ve müsellem adıyla bilinen askeri birliklerle karşılanacaktır.
Yaya ve müsellemler birer askeri güç olarak XV. yüzyılın ortalarına kadar kullanıldılar. Ancak bu dönem Yeniçeri Ocağı ve tımar ordusunun da şekillenip teşkilatlandığı dönemlerdir. Tamamen ortadan kaldırılmaları ise XVI. yüzyıl sonlarını bulacaktır.
Klasik Osmanlı Ordusu
Kapıkulu Ordusu
Bir ismi de Kapıkulu ordusu olan Osmanlı merkez kuvvetleri, sürekli silah altında tutulan bir ordu idi. Kapıkulu ordusu, Selçukluların hassa ordusu örnek alınarak kurulmuştu. Kaynaklarımız, Kapıkulu ordusunun gerçek anlamda Sultan I. Murad döneminde kurulduğunu belirtirler. Bu ordu temelde iki büyük ocaktan oluşmaktaydı: Acemi Ocağı ve Yeniçeri Ocağı.
Acemi Ocağı
Acemi ocağı, Yeniçeri Ocağına asker temin etmek üzere kurulmuştur. Gelibolu fatihi Şeyhzade Süleyman tarafından kurulan ocak sekiz bölükten oluşmakta idi ve ocağın asker ihtiyacı şu dört kaynaktan karşılanmıştır:
1.Savaşlarda elde edilen Hristiyan esirler
2.Devşirme sistemi çevresinde toplanan Gayrimüslim çocukları
3.Kapıkulu ordusu mensuplarının çocukları
4.Esir pazarlarından satın alınan köleler.
Devşirme sistemi Sultan yıldırım Bayezid zamanında uygulamaya sokulmuştur. Devşirme konusunda esas olarak Yeniçeri ağası yetkiliydi. Gayrimüslimlerden Yahudi ailelerin çocukları devşirilmezdi.
Yeniçeri Ocağı
Yeniçeri Ocağı, 1363 yılında Sultan I. Murad devrinde kurulmuştur. Yeniçeriler XV. yüzyılın ortalarına kadar yaya bölükleri veya cemaat adıyla anılan tek bir sınıftan ibarettiler. XV: yüzyılın sonlarında ağa bölükleri denen ve idaresini baş bölükbaşının üstlendiği yeni bir sınıf daha ihdas edilerek Yeniçeri bölüklerine katıldı. Yeniçeri Ocağı’nın en üst amiri olan ocak ağası bizzat padişaha bağlıydı. Veziriazam’ın bile önünde yer alırdı.
Her Yeniçeri bölüğünde Çorbacı unvanıyla tanınan bir bölük komutanı vardır. Yeniçeri Ocağı’nın kendisine mahsus bayrağı ve bandosu da mevcuttu. Yeniçeriler İslam dünyasının değil Avrupa’nın da ilk daimi ordusuydu.
Yeniçeri Ocak Nizamının Bozuluşu:III. Murad devrinden itibaren ocağa askerlikle ilgisi bulunmayan kişiler alınmaya başlandı ve bu durum II. Mahmut dönemine kadar devam edecektir.
Ocak nizamının bozulmasının önemli bir sebebi de Osmanlı Devlet adamları arasında sık sık yaşanan iktidar mücadeleleri olmuştur. Osmanlı merkezi iktidarı başlıca üç gruba dayanır. Bunlar:
1.Saray, yani padişah,
2.Ümera (yüksek rütbeli devlet adamları ve kapıkulu ordusu)
3.Ulema ( başında Şeyhülislamın bulunduğu ilmiye sınıf) idi.
Devlet içindeki pozisyonlarının farkında olan Yeniçeriler ümera ve ulema arasındaki çekişmenin aktif tarafları haline geldiler. Bu durum ocak düzeninin bozulmasını hızlandırdı. XVI: yüzyılın son çeyreğinde etkili bir şekilde hissedilen ekonomik sıkıntılar da Yeniçeri Ocağı’nın bozulmasının sebepleri arasında gözükmektedir.
Yeniçeri İsyanları:XVI. yüzyılın son çeyreğinde ocağa askerlikle ilgisi bulunmayan kişilerin girmeye başlamasıyla bu dönemde başa geçen sultanların öncekiler gibi güçlü şahsiyetler olmamalarının da etkisiyle Yeniçeriler her fırsatta kazan kaldıran bir güç haline dönüştüler. Yeniçeri isyanlarının sonucu bakımından en korkuncu Genç Osman adıyla da bilinen II. Osman devrinde yaşandı. II. Osman Yeniçeri Ocağı’nı kaldırıp yerine daha disiplinli bir ordu kurmak istiyordu. Tecrübesizliği dolayısıyla fikirlerini çevresine açan sultan durumdan haberdar olan Yeniçerilerin isyanıyla karşılaştı. IV. Murad iktidarının ilk yıllarında iki kere isyan eden Yeniçeriler, ilk isyanlarında sultanı ayak divanına çağırmışlar ve isteklerini kabul etmediği takdirde kendisini tahttan indirmekle tehdit etmişlerdi.
XVIII. yüzyılda en önemli Yeniçeri isyanı Patrona Halil İsyanıdır. İsyancılar III: Ahmet’i tahttan indirerek yerine I. Mahmut’u geçirdiler. Lale devrinin sembolleri olarak görülen birçok köşk, bahçe ve mesire yerlerini tahrip ettiler. Dönemin en gözde eseri olan Sadabad’ı yerle bir ettiler. Böylece Lale devri sona ermiş oldu.
III: Selim öncelikle Nizam-ı Cedid adyla yeni bir ordu kurdu. 1807 yılına gelindiğinde Nizam-ı Cedid’e muhalefet iyice arttı. Kabakçı Mustafa İsyanı adıyla bilinen isyan sonucunda III. Selim tahttan indirildi, yerine IV. Mustafa geçirildi. Böylece Nizam-ı Cedid hareketine son verildi. II. Mahmut Yeniçeri Ocağı’nı kaldırmıştır.
Cebeci Ocağı
Osmanlı merkez ordusunun önemli bir birimi de Cebeci Ocağı idi. Cebe kelimesi zırh anlamına gelir. Bölük ve Cemaat adıyla iki grup ayrılan cebeciler, yeniçerilerin savaşlarda kullanacakları ok, yay, kalkan vb. silahların tamiri ve bakımıyla görevliydiler.
Topçu Ocağı
Osmanlıların topu ilk defa 1389’da, I. Kosova Savaşı sırasında kullandıkları bilinmektedir. Topçu Ocağı topları dökenler ve onları kullananlar olarak iki bölükten oluşuyordu. Avrupa yakasında İstanbul dışında Belgrad, Budin, İşkodra, Tameşvar gibi sınıra yakın şehirlerde top imalathaneleri kurulmuştur. Anadolu yakasında ise Bilecik, Van, Kiğı gibi şehirlerde imalathaneler vardı. Top, Osmanlı ordusunda İstanbul’ un fethi sırasında en etkili silah olarak kullanıldı.
Kapıkulu Sipahileri
Bunlara altı bölük halkı da denir. Bu altı bölük, silahdarlar, sipah oğlanları, sağ ulufeciler, sağ gariblerden oluşuyordu. Kapıkulu sipahileri sarayın Enderun bölümü ile diğer saraylarda başarı gösterdikleri için terfi edilen yeniçeriler arasından seçilirlerdi. Görevleri, seferlerde padişahın yanı başında bulunarak onun tuğ ve silahlarını taşımak, güvenliğini sağlamaktan ibaretti. Statüleri Yeniçerilerin l üzerinde idi.
Humbaracı Ocağı
Ocağın ismi, demir ve tunçtan dökülmüş el bombası demek olan humbara kelimesinden gelir. Teknik bir askeri sınıfı oluşturan ocak mensupları, dünyanın ilk havan topu sınıfı olarak da bilinir. Humbaracı veya kumbaracı ocağının XVI. yüzyılda Mustafa adlı bir bölükbaşının ilk defa bir humbara dökümhanesi kurmasıyla ortaya çıktığı belirtilir. Ocak, özellikle Humbaracı Ahmet Paşa’nın çalışmalarıyla Osmanlı Ordusunun ilk düzenli ve disiplinli askeri ordusu haline gelmiştir. II. Abdülhamit döneminde tamamen ortadan kaldırılmıştır.
Lağımcı Ocağı
Askeri literatürde lağım tünel anlamına gelmektedir. Teknik bir sınıf olan Lağımcı Ocağı bağımsız bir ocak olmaktan ziyade, Yeniçeri ocağı içinde faaliyet gösteren bir alt ocaktı. Temel görevi, savaşlarda, özellikle de kale kuşatmalarında tüneller kazmaktı. 1926 yılında ise Yeniçeri ocağı ile birlikte Lağımcı Ocağı da kaldırıldı.
Top Arabacıları Ocağı
Vazifeleri, seferler arasında topçu ocağı tarafından dökülen topları savaş alanlarına taşımaktı. XV. yüzyılın sonlarında kurulduğu düşünülmektedir.
Eyalet Ordusu
Kuruluş döneminin taşra ordusu olan yaya ve müsellemler, tımara benzer tarım alanları tasarruf etmeleri ve taşrada oturmaları dolayısıyla eyalet ordusu arasında sayılabilirler.
Tımarlı Sipahiler:Klasik Osmanlı Ordusu içinde eyalet ordusu denince öncelikle tımarlı sipahiler akla gelir. Bunlar, XVII. yüzyılın başlarına kadar Osmanlı ordusunun en büyük kısmını oluşturan atlı askerlerdi.
Tımar sistemine dahil olan dirlikler (vergi) üç kısma ayrılır:
1.Yıllık geliri 3000 ila 20000 akçe arasında değişen dirliklere tımar,
2.Yıllık geliri 20000 ila 100000 akçe arasında değişen birliklere ze’amet,
3.Yıllık geliri 100000 akçenin üzerinde olanlara ise has denilmiştir.
Bu gruplandırmada yer alan tımar alanları, esas itibariyle savaşlarda yararlılık gösteren sipahilere tahsis edilirdi.
Akıncı Ocağı:Akını gerçekleştiren kuvvet yüz kişiden az olursa çete adıyla anılırdı. Akınlar ve haramilikler sırasında alınan esirlerden beşte biri(pençik) devlete aitti. Akıncı beylerinden gelen emirler, çeribaşı da denen taviceler tarafından akıncılara ulaştırılırdı.
Deliler
Serhad kulu da denen bu kuvvetler, akıncılar gibi daha ziyade sınır boylarında faaliyet gösterirlerdi. Bu grup, çoğunlukla Türk soylularından oluşuyordu. İri yarı cüsseleri, secaret ve kahramanlıkları ile tanınmışlardı.
Kale Muhafızları
Osmanlı Devleti’nde snır boylarında sürekli ikamet edecek askeri birliklerin barınmalarını sağlayacak çok sayıda kale bulunmaktaydı. Bu kalelerde bulunan askerler esas itibariyle muhafız idiler. Gerçekte hafif piyade (yaya) birlikler olan azebler savaşlara da katılan yeniçerilerin önünde yer alarak düşmana ilk saldırıyı gerçekleştiren askerlerdi. Kalelerde muhafız olarak kullanılan farisan (atlılar) ise, tıpkı akıncılar gibi düşmana yönelik ani baskınlar için kullanılan atlı kuvvetlerdi.
Yardımcı Kuvvetler
Osmanlı devletinin doğrudan kendi ordusu dışında, seferler sırasında faydalandığı askeri kuvvetler de vardı. Bunlar Osmanlılara bağlı Kırım Hanlığı; Eflak (Romanya), Boğdan (Moldava) ve Erdel (Transilvanya) vouvodalarının askeri kuvvetleri idiler.
Ordu Geri Hizmet Elemanları
Osmanlı ordusunda fiilen savaşanların dışında “geri hizmetleri” diyebileceğimiz hizmetleri gören unsurlar da bulunuyordu. Bunlar, ordunun seferler sırasında ihtiyaç duyduğu hizmet alanlarında çalışıyorlardı. Ordunun muhtelif ağırlıklarının, silah ve cephanesinin taşınması; yol, köprü, menzil ve benzeri yapım işleri bunların vazifeleri idi.
Tatarlar:Tatar, kelimesi ulak veya postacı anlamına gelir. Posta teşkilatının bulunmadığı dönemlerde bu işleri ocak tatarlar yaparlardı.
Yörükler:Yörük veya yürük kelimesi, Osmanlı döneminde göçebe Türkmenleri yönetmek üzere kullanılan bir ibare olmanın yanı sıra, bulundukları bölgelerde kendilerine verilen askeri nitelikli işleri yerine getiren ve yine kökenleri çoğunlukla göçebe olan gruplar için de kullanılmıştır.
Voynuklar:Slavca bir kelime olan voynuk asker anlamına gelmektedir. Vazifeleri seferler sırasında ordunun at ve çayır ihtiyacını karşılamaktır. Çayır voynukları ve sefer voynukları olmak üzere iki gruba ayrılmışlardır.
Derbentçiler:Derbentçiler, önemli geçit noktalarında kurulan ve bir çeşit polis veya jandarma karakolu görevi taşıyan derbentlerde görevli kimselerdi. Bulundukları bölgelerdeki yolların ve geçitlerin güvenliğini sağlarlardı.
Köprücüler:Osmanlı ordusunda seferler sırasında ordunun geçeceği yollar ve nehirler üzerinde köprüler yapmak ve mevcut köprüleri onarmak ile görevlilerdi.
Martoloslar:Bunlar ordu hizmetinde kullanılan Osmanlı tebası fakat Müslüman olmayan kimselerdi. Ordu hizmetinde çalışanlar, belli mevkilerin emniyetini sağlama, düşman bölgelerine akınlar yapma, düşmanın savunma sistemlerini bozma veya zayıflatma, keşif ve istihbarat toplama gibi işlerde kullanılıyorlardı.
Cerahorlar:Başlangıçta ordunun silah ve muhtelif araç gereçleriyle çadırlarını nakletmek üzere görevlendirilen cerahorlar, daha sonra askeri inşaatlarda işçi olarak kullanılmış bir sınıftı.
Osmanlı Deniz Kuvvetleri (Donanma)
Osmanlı donanması Orhan Bey devrinden itibaren oluşturulmaya başlandı. Yıldırım Bayezid döneminde Gelibolu’daki Osmanlı donanması 60 gemilik bir güce ulaşmıştır.
XVI. yüzyılda Barbaros Hayrettin Paşa adıyla Kaptan-ı Derya olacak olan Hızır Reis ile kardeşleri İlyas ve Oruç Reislerin yönetiminde Akdeniz’i bir Türk gölü haline getirdikleri görülür.
XVII. yüzyılda Osmanlı donanması eski gücünü kaybetti.
Sultan Abdülaziz döneminde bahriye nazırlığı kuruldu. Yabancı ülkelerden çok sayıda modern savaş gemileri alındı. Osmanlı donanmasının esas savaşçı unsuru deniz leventleri idi. Donanma kaptan paşa veya kaptan-ı derya denilen bir deniz kuvvetleri komutanı tarafından idare edilirdi.