OSMANLI TARİHİ (1300-1566) - Ünite 5: Osmanlı Klasik Çağının Doğuşu ve Yapılanma Süreci Özeti :
PAYLAŞ:Ünite 5: Osmanlı Klasik Çağının Doğuşu ve Yapılanma Süreci
II. Bayezid’in Tahta Geçiş Süreci ve İç Karışıklıklar
Karamani Mehmed Paşa’nın, II. Mehmed’in son dönemlerinde devlet işlerini eline alması, yeni vergiler ve bazı sert tedbirler getirmesi, Divan-ı hümayuna ulema ve katip sınıfından kimseleri vezir olarak sokması, İshak Paşa ve Gedik Ahmed Paşa gibi kul asıllı vezirlerin nefretini kazanmasına neden olmuştu. II. Bayezid’in bulunduğu Amasya’da babasının yaptığı reformlara muhalif olan isimler bulunuyordu. Padişahın ölüm haberinin duyulmasıyla Bayezid’in damatları Hersekzade Ahmed Paşa ve Anadolu beylerbeyi Sinan Paşa, yeniçeri ağaları Kasım ve Rüstem ağalar ile İshak Paşa nefretlerinin bir yansıması olarak Karamani Mehmed Paşa aleyhine yeniçerileri tahrik ettiler. Yeniçeriler İstanbul’da ayaklanarak Karamani Mehmed Paşa’yı katletti. Hersekli soylu bir aileye mensup olan Ahmed Paşa, II. Mehmed zamanında şehzade Bayezid’in kızı Hundi Hatun ile evlenerek saraya damat olmuştur; 1497-1515 yılları arasında toplam beş kez sadrazamlık makamına getirilmiştir. 7 Mayıs 1481’de babasının ölüm haberini alan ve İstanbul’a davet edilen Şehzade Bayezid, dokuz gün sonra varmış ve karışıklıktan dolayı ancak 21 Mayıs 1481’de saraya girebilmiştir. Bayezid tahta çıktıktan sonra yeniçerilere ve kapıkulu askerine cülus bahşişi dağıttırmış, II. Mehmed tarafından bozulan bazı vakıflar sahiplerine iade edilmiş ve vezirlere istedikleri yerler temlik edilmiştir. Cülus Bahşişi, tahta çıkan yeni hükümdar tarafından askerlerle memurlara verilen paralar için kullanılan bir tabirdir. Osmanlıların diğer İslam devletlerinden tevarüs ettiği bu gelenek ilerleyen dönemlerde bir zorunluluk haline dönüşmüş ve bu yüzden birçok problemler ortaya çıkmıştır.
Cem Sultan Olayı
Cem Sultan da babasının ölümü üzerine yola çıkmış, Bursa dolaylarına gelmişti. Fakat en büyük destekçisi olan Karamani Mehmed Paşa’nın yeniçeriler tarafından öldürülmesi kendisi için önemli bir güç kaybı oldu. Bayezid de kardeşinin Bursa’ya geçme ihtimaline karşı, Saruhan sancakbeyi olan oğlu Abdullah’a haber yollamış ve Bursa’ya gidip orada beklemesini istemişti. Bursa yakınlarında çıkan ilk çatışmada Bayezid’in kuvvetleri, Cem Sultan karşısında yenilmiştir. Daha sonra iki kardeş Yenişehir ovasında karşı karşıya gelmiştir. Bu savaşta ağır bir yenilgi alan Cem Sultan önce Adana’ya oradan da Haleb’e geçerek Memlük Sultanlığına sığındı. Onu bulmakla görevlendirilen Dulkadıroğlu Alaüddevle Bey onu bulamadı. Dulkadıroğulları, Anadolu Selçuklu Devleti’nin yıkılışının ardından kurulan beyliklerdendir. 14. yüzyılın ilk yarısında Elbistan merkezli olarak kurulan beyliğin nüfuz alanı Kırşehir-Musul hattına ulaşmıştır. Anadolu’da Osmanlı Devleti’nin yayılması ile birlikte Memlüklerle Osmanlılar arasında tampon bir bölgeye dönüşmüştür. Cem Sultan, Karamanoğlu Kasım Bey’in desteğini alarak Konya’yı kuşattı. Burada Gedik Ahmed Paşa kumandasındaki Osmanlı kuvvetleri ile karşılaşan Cem Sultan, bu orduyu dağıttı. Diplomatik alanda da ilişkiler kuran II. Bayezid ve Cem Sultan, bu çalışmalardan bir sonuç alamadılar. Hersekzade Ahmed Paşa’nın Cem Sultan üzerine hareket etmesiyle Cem Sultan kaçarak Rodos Şövalyeleri’ne sığındı. Rodos Şövalyeleri, St. Jean, Hospitalier ya da Malta şövalyeleri olarak da bilinirler. Çeşitli milletlere mensupturlar. 1310- 1522 yılları arasında Rodos’da hüküm sürmüşlerdir. Rodos’un Osmanlılarca fethi üzerine (1522) varlıklarını Malta’da devam ettirmişlerdir. Döneminin en önemli deniz güçlerinden birine sahip olan bu şövalye tarikatı, günümüzde hala varlığını sürdüren şövalye tarikatlarından en eskisidir. Kuruluşu 1050 civarına tarihlenir. Sığınmanın ardından Gedik Ahmed Paşa idam edildi ve İshak Paşa emekli oldu. Böylece II. Bayezid tek başına iktidarını sağlamış oldu. Uzunca yıllar süren diplomatik faaliyetler, ne II. Bayezid’in istediği gibi neticelendi, ne de Cem Sultan’ın bir gün Osmanlı tahtına oturma hayalini gerçekleştirecek şekilde sonuç verdi. On üç yıl süren bir sürgün hayatının ardından Cem Sultan, 25 Şubat 1495’te Napoli’de öldü. Bu dönemde dış politikada itidalli davranmak zorunda kalan II. Bayezid, bu tarihten sonra dış politikada daha atak bir siyaset izlemeye başladı.
Boğdan Meselesinin Halli
II. Bayezid başta yeniçerilerden kaynaklanan merkezdeki karışıklıkları çözmek için ve Gedik Ahmed Paşa’nın öldürülmesinden kaynaklanan huzursuzluğu gidermek için sınır ötesi bir sefere çıkmaya karar verdi. Önce Mihaloğlu Ali Bey ve kardeşi İskender Bey gibi akıncılar Boğdan topraklarına akınlar düzenleyerek bir savaş için gerekli zemini oluşturmaya çalıştı. Osmanlı’nın haraçgüzarı olan Boğdan voyvodası Ştefan cel Mare’nin Osmanlı’ya karşı tehditkâr tutumu neticesinde Boğdan üzerine sefer ilan edildi. Ştefan cel Mare (1433-1504), III. Ştefan olarak da bilinir. Boğdan tarihinin en önemli siyasi figürlerinden olan Ştefan cel Mare, Muşat hanedanının bir üyesi olarak Boğdan’ı 1457’den 1504’e kadar yönetmiştir. Yapmış olduğu kırk sekiz savaştan kırk altısında galip geldiği rivayet edildiği için, Romen tarihinde önemli bir kahraman olarak kabul edilir. Mihaloğulları ise Osman Gazi dönemi siyasi figürlerinden Harmankaya tekfuru Köse Mihal’in soyundan gelen bir akıncı ailesidir. Özellikle Osmanlı Devleti’nin ilk asırlarında aktif rol üstlenen bu aile, iki koldan günümüze kadar ulaşmıştır. Sultan idaresindeki ordu, Kili’ye yönelmiş ve kaleyi fethetmiştir. Daha sonra da Akkirman’a yönelerek burayı kuşatmış ve fethetmiştir. Bu fetihler iktisadi anlamda da önemli bir başarı olmuştur. Daha sonra doğuda çıkan kimi karışıklıklardan yararlanarak kaybettiği yerleri geri almaya çalışan Ştefan’a Hadım Ali Paşa giderek gerekli müdahaleyi yapmıştır. Hadım Ali Paşa, II. Bayezid döneminde Karaman Beylerbeyi olarak atanmış daha sonra ise iki kez vezirlik makamına geçmiştir. Şahkulu Baba Tekeli İsyanı’nı bastırmaya çalışırken yapılan bir muharebede yaralanarak vefat etmiştir. Daha sonra Boğdan’ı Lehliler işgal etmeye kalkışsa da Osmanlı kuvvetleri bu güçleri geri püskürtmeyi başarmıştır.
Çukurova’da Nüfuz Mücadelesi
Cem Sultan olayı sırasında Osmanlıyı karşısına alan Memlüklerle ilişkiler bozuktu. Eylül 1484’te Dulkadıroğlu Alaüddevle’nin yanındaki Osmanlı kuvvetleri ile birlikte Memlüklere karşı Elbistan’da kazanmış olduğu zafer yeni problemlerin başlangıcı oldu. Osmanlı’ya gönderilen bir elçi, ülkesine dönmeden önce, Karaman beylerbeyi Karagöz Paşa idaresindeki bir ordu Adana ve Tarsus’u Memlüklerin elinden aldı ve Çukurova’da yeni bir mücadele başladı. 1486’da Osmanlı birlikleri Memlükler karşısında mağlup oldu ve daha önce ele geçirdikleri yerler kaybedildi. Ardından 1488’de Hadım Ali Paşa idaresindeki Osmanlı ordusu tekrar karşılaştığı Memlük ordusu karşısında tutunamayıp mağlup oldu. Bu gelişmeler Osmanlı Devletini bir prestij kaybına uğrattı. Sonraki yıllarda İran’da Safevilerin güçlenmesiyle Osmanlı-Memlük ilişkileri düzelmiştir. Bu iki devlet arasındaki mücadele, Çukurova üstündeki Memlük hâkimiyeti nedeniyle halledilememiş, gerçek bir hesaplaşma Yavuz Sultan Selim dönemine intikal etmiştir.
Arnavutluk Hadiseleri ve Macaristan’a Yönelik Politika
Macar kralı Matthias’ı ölümü üzerine Macaristan’da bir karışıklık baş gösterdi. İki yıllık beklemenin ardından Sofya ve Manastır üzerinden Tepedelen’e ulaştı. Yol üzerinde uzun zamandır isyan halinde olan Arnavutların liderleri cezalandırıldı ve bölgede on yıllardır süren isyanlar kontrol altına alındı. Matthias, 1458-1490 yılları arasında Macaristan tahtında oturmuştur. Bohemya ve Avusturya’ya yönelik başarılı seferler yapan kral, Macaristan’ı Rönesansın en görkemli merkezlerinden biri haline getirmiştir. Bu sefer sırasında II. Bayezid bir sufi tarafından suikast girişimine maruz kalmıştır. Sufi, tarikat ehli anlamında olup o dönemde genellikle katı bir dini görüş sergileyen hetorodoks tarikat mensupları için kullanılırdı. Erdel’de başarısızlık yaşanması Belgrad’dakilerin geri çekilmesine neden oldu. Bu sefer esnasında bir akıncı birliğinin İstria üzerinden Leibach’a (bugünkü Lviv) gitmesi, orada pusuya düşürülmesi neticesinde II. Bayezid, Mihaloğlu Ali Bey’i Macaristan üzerine yolladı. Ali Bey idaresindeki Osmanlı birlikleri 1493 yılında Tuna’yı geçerek Macar topraklarını tahrip ettiyseler de dönüş yolunda Macar kuvvetlerinin baskınına uğrayarak ağır kayıplar vermişlerdir. İstria, bugün Hırvatistan sınırları içerisinde bulunan, uzunca yıllar Venedik idaresinde kalmış bir bölgedir. Daha sonralarda mütarekeden yana gösterilen tavırlarla, her ne kadar daha sonra zaman zaman ilişkiler gerilse de II. Bayezid Venedik meselesi dolayısıyla Macarlarla yapılan antlaşmalara sadık kalmıştır.
Osmanlı-Venedik İlişkileri
II. Bayezid, Cem Sultan’ın ölümünden sonra Batı politikalarına ağırlık vermeye başladı. Daha önce çeşitli antlaşmalarla iyi bir seyir izleyen Osmanlı-Venedik ilişkileri, 1487’de Osmanlıların Magosa limanını Memlüklerle yapılan mücadelede kullanmak istemesi ve Venediklilerin buna müsaade etmemesi iki taraf arasındaki ilk pürüz noktası oldu. Venedik elçisinin şifreli mektuplarının yakalanması büyük bir diplomatik krize yol açtı. İki taraf arasındaki ilk ciddi kriz, Venedik himayesinde bulunan Karadağ meselesi ile ilgili olarak çıktı. Osmanlı Devleti diğer devletlerle olan iyi diplomatik ilişkileri ile Venedik’i yalnızlaştırmaya çalıştı. Denizden bir sefer hazırlığında olan Osmanlı, karadan ve denizden İnebahtı’yı ele geçirdi. Bir yıl sonra bu kez karadan sefer çıkan Osmanlı ordusu, donanmanın da yardımıyla Modon’u ele geçirdi. Ertesi sene kaybedilmiş olan Navarin kalesini Mora valisi Ali Paşa yeniden ele geçirdi. Anadolu sahillerine yönelen ve İzmir civarını yağmalayan Venedik ve Fransız donanması, Midilli’yi kuşattıysa da başarılı olamayıp geri püskürtüldü. Venedik başarısız sonuçlar nedeniyle, Osmanlı da doğuda Safevi meselesi dolayısıyla antlaşma imzalamaya karar verildi. Buna göre Kefalonya Venediklilerde kalıyor, Modon, Koron, İnebahtı ve Draç Osmanlılara bırakılıyordu. Venedik Osmanlı savaşı, Osmanlı donanmasının gücünü göstermesi açısından önemlidir. Bu dönemde Osmanlı Devleti artık bir denizci devlet hüviyetini kazanmıştır. Gaza ve cihadın yeni adresi Ege ve Akdeniz olmuştur. Kızıldeniz’de Portekizlilerle başlayacak olan mücadelenin en kayda değer sonuçlarından biri de, İtalya Harpleri’ne doğrudan müdahalesi ile Osmanlıların Avrupa iç siyasetinde bir taraf haline gelmesi olmuştur. İtalya Harpleri, Habsburg ve Valois hanedanları arasında 1494- 1559 yılları arasında devam eden savaşlar dizisidir. İtalya’daki şehir devletleri arasında başlayan savaşlar, büyük devletlerin de müdahalesiyle bütün kıtayı etkiledi. Kuzey İtalya, Güney İtalya ve denizlerde devam eden mücadelelerin neticesinde Habsburg hanedanı ve İspanya Avrupa’nın en başat gücü haline dönüştü.
Safevi Tehlikesinin Ortaya Çıkışı ve Şahkulu Baba Tekeli İsyanı
II. Bayezid, Venedik’le olan savaşlarla ilgilendiği sırada, Anadolu’da Osmanlı iskan uygulamalarından, tahrir sisteminden, vergilerden rahatsızlık duyan ve yerel yöneticilerin baskılarından bunalan bir kesim Şah İsmail’in etkisi altına girmeye başladı. II. Bayezid, Toroslar’dan ve Karaman bölgesinden, Sivas-Amasya ve Samsun-Trabzon arasındaki dağlık alanlara uzanan kesimdeki Türkmenlerin Şah İsmail’le olan irtibatını kesmeye çalıştı. Şah İsmail, 1501’de Nahçıvan yakınlarında Akkoyunlu Elvend Mirza’yı yenerek Tebriz merkezli yeni bir devlet kurdu ve Anadolu’daki Türkmenler üzerinde bir propaganda başlattı. Osmanlılar ile Safeviler arasında sıcak çatışmalar yaşanmadı. Bu sıralarda Antalya yöresinde bir tekke Şeyhi olan II. Bayezid’in öldüğü yolunda çıkan şayialardan etkilenerek harekete geçen Şahkulu Baba Tekeli’nin Mehdilik hatta peygamberlik iddiasıyla başlattığı bir isyan baş gösterdi. Mehdi, dünyanın son zamanlarında ortaya çıkıp doğru inancı ve adaleti yeryüzüne hâkim kılacağına inanılan kurtarıcıdır. İslam geleneğinde kıyametle ilişkilendirilen güçlü bir figür olarak yer alır. Ordusuyla Bursa’ya doğru hareketlendiği sırada II. Bayezid’in hayatta olduğunu öğrendi ve kendisinin üzerine geleceği korkusuyla geri çekildi.
Yeni Bir İktidar Mücadelesinin Başlangıcı ve II. Bayezid’in Ölümü
II. Bayezid’in hayatta olan dört oğlu vardı. Şehzade Selim, Ağabeyi Ahmed’in İstanbul’a davet edildiğini duyunca Edirne’de olan babasına doğru harekete geçti; fakat Çorlu yakınlarında ordusu bozguna uğradı. Ahmed’in ise Şahkulu Baba Tekeli isyanındaki başarısızlığı elini zayıflatıyordu. Toplanan divanda Ahmed’in İstanbul’a davet edilmesi kararlaştırıldıysa da yeniçeriler bu karardan memnun olmadıklarını belli ettiler. Bunun üzerine Selim, yapılması düşünülen sefere serasker olarak atandı. II. Bayezid de Şehzade Selim’i serdar olarak atadığını resmen duyurdu. Yeniçeriler Selim’e biat edince, devlet erkanının da tavsiyeleri ile II. Bayezid tahttan oğlu lehine çekilmeye mecbur kaldı. 10 Haziran 1512 tarihinde de vefat etti.
II. Bayezid Döneminin Genel Özellikleri
Gaza fikri açısından hareketli bir dönem olmamıştır. Dış politika alanında Cem Sultan hadisesi nedeniyle barışçıl bir siyaset izlenmiştir. Cem Sultan’ın ölümünden sonra daha aktif bir politika izlenmiş, denizlerdeki gücünü ve Sünni dünyanın bir koruyucu olduğunu tüm dünyaya göstermiştir. II. Bayezid tebaasının haklarını korumaya özen gösteren ve halkın işlerini görmeyi esas kabul eden bir padişah olmuştur. Denizcilik ve askeri alanda reformlar gerçekleştirmiştir. Kültürel anlamda da hareketli bir dönem olmuştur. Özellikle Amasya, Edirne ve İstanbul’da önemli medreseler, camiler ve kervansaraylar imar ettirmiştir.