OSMANLI TÜRKÇESİ GRAMERİ I - Ünite 5: Arapça Kelime Grupları: İsim ve Sıfat Tamlamaları, Edatlar Özeti :
PAYLAŞ:Ünite 5: Arapça Kelime Grupları: İsim ve Sıfat Tamlamaları, Edatlar
Arapça Yapılı Tamlamalar
Osmanlı Türkçesinde Arapça kelimeler yanında Arapça yapılı tamlamalar da kullanılmıştır. Tamlamaların yapılarını anlatmaya geçmeden önce, Arapça tamlamaların doğru okunabilmeleri için oldukça önemli olan iki konuyu öğrenmemiz gerekiyor. Bunlar, harf-i ta’rîf ve hurûfü’ş-şemsiyye ve’l-kameriye konularıdır:
Harf-i Ta’rîf
Türkçe ve Fasçadan farklı olarak Arapça kelimelerde ayrı bir belirlilik kategorisi vardır. Arapçada kelimeyi belirli hâle getiren morfolojik unsur, harf-i ta’rîf denilen bir ön ektir. Elif+lâm اَلْ şeklinde yazılan bu ön ek, kelime başında olduğunda bazı kelimelerde el-, bazı kelimelerde ise kelimenin ilk harfi şeddeli olacak şekilde okunur:
الوطن el-vatan
الزمان ez-zamân
Güneş harfleri (Hurûfu’ş-şemsiyye)
Harf-i ta’rîf alan bir kelime el-beyt, el-bint, el-veled, el-kitâb şeklinde okunur. Ancak bir kısım harfler vardır ki, kelime bu harflerle başladığı zaman harf-i ta’rîfin lâm’ını kendisine benzeştirir. Güneş harfleri (hurûfu’ş-şemsiyye) denilen bu harfler şunlardır. Bunlara şemsî harfler de denir: ت ، ث ، د ، ذ ، ر ، ز ، س ، ش ، ص ، ض ، ط ، ظ ، ل ، ن
Diğer harfler ise ay harfleri (hurûfu’l-kameriyye) adını alır. Hurûfu’ş- şemsiyye ile başlayan harf-i ta’rîfli kelimelerden örnekler:
الشمس eş-şems “güneş” el-şems değil!
الدهر ed-dehr “dünya” el-dehr değil!
الزمان ez-zamân “zaman” el-zamân değil
Görüldüğü üzere, şemsî (güneş) harflerden biri ile başlayan kelimelerde harf-i ta’rîfin lâm’ı kelimenin ilk harfi gibi okunmaktadır. Bu özellik, Arapça tamlamaların doğru okunuşunda önemlidir.
Ay Harfleri (Hurûfü’l-kameriyye)
Güneş harfleri dışında kalan harfler ise ay harfleridir. Bunlara kamerî harfler de denir. Bu harflerden biriyle başlayan kelimelerde harf-i ta’rîfte herhangi bir değişiklik olmaz ve el- şeklinde okunur: el-beyt, elhakk, el-yevm ‘gün’vs.
بيت beyt ‘ev’ البيت el-beyt
كتاب kitâb الكتاب el-kitâb
Arapça Yapılı İsim Tamlamaları
Arapçada da, Farsçada olduğu gibi tamlamadaki kelime sırası Türkçedekinden farklıdır ve önce tamlanan (muzâf /mevsuf), sonra tamlayan (muzâfun ileyh / sıfat) gelir. Tamlayan kelimenin başında harf-i tarif ( ال el-) olur. Tamlanan (muzâf) kelimenin son harfi, bazı istisnalar dışında ötreli okunur. Harf-i ta’rîfin elif’i hiçbir zaman okunmaz:
الْبيت بابُ bâbü’l-beyt ‘evin kapısı’
ty tn
Görüldüğü gibi bu tamlamada unsurların dizilişi Farsça بيت باب bâb-ı beyt tamlaması ile aynıdır; tek fark ikinci kelimenin başındaki harf-i ta’rîf dediğimiz ön ek ve bunun okunuşudur.
الاسلام دين dînü’l-İslâm “İslâm dini”
الارض خالق Hâliku’l-arz “arzın yaratıcısı”
الفنون دار dârü’l-fünûn “fenler evi”
الوطن حب hubbü’l-vatan “vatan sevgisi”
Bu tamlamaları ال el- takısını kaldırarak ve izafet kesresi koyarak kolaylıkla Farsça yapılı tamlamalar hâline dönüştürmek mümkündür. Meselâ dînü'l-İslâm - dîn-i İslâm; Hâlıku'l-arz - Hâlık-ı arz vs.
-
Arapça Tamlamaların Okunuşu
Arapça tamlamaların okunuşunda tamlayanı (muzâfun ileyhi) güneş harfleriyle (şemsî harflerle) başlayan kelimelere dikkat etmek gerekir; zira bu durumda harf-i ta’rîfin lâm’ı tamlayanın ilk harfiyle aynı okunur:
الدم فقر fakrü’d-dem “kansızlık”
السماوات فاطر fâtıru’s-semâvât “göklerin yaratıcısı” الدنيا دار dârü’d-dünyâ “dünya evi”
Tamlanan (muzâf) kelime ekleme harflerden ە veya ت ile bitiyorsa bu harfler ة ile yazılır. Dilimizde ت ile biten bazı kelimeler tamlayan (muzâfun ileyh) oldukları zaman bu ٥ , ت olarak okunur.
حسرت - الملوك حسرة hasretü’l-mülûk ‘meliklerin hasreti(ni çektiği yer)
ليله - القدر ليلة leyletü’l-Kadr ‘Kadir gecesi’
تذكره - الاوليا تذكرة tezkiretü’l-evliyâ ‘evliyalar tezkiresi’.
Farsça olanlara nispetle Arapça tamlamalar Osmanlı Türkçesinde daha az kullanılmıştır. Bunların büyük bir kısmı makam ve mevki isimlerinde, kitap isimlerinde, kimi dinî tabirlerde ve bilhassa bilimsel terminolojide yer alırlar. -
Makam ve Mevki İsimleri
اميرالامرا emîrü’l-ümerâ “beylerbeyi”,
اميرالحج emîrü’l-hac “hac emîri”,
السعاده باب bâbü’s-sa’âde “Saadet kapısı, İstanbul”, المال بيت beytü’l-mâl “devlet hazinesi”,
الخلافه دار dâru’l-hilâfe “Halifelik evi, İstanbul”, السعاده دار dârü’s-sa’âde “Saadet evi, İstanbul”
الاسلام شيخ şeyhu’l-islâm “Din işleri reisi” vs. -
Kitap İsimleri
الحرمين تحفة Tuhfetü'l-haremeyn,
الاوليا تذكرة Tezkiretü'l-evliyâ,
الشعرا تذكرة Tezkiretü'ş-şuarâ,
الوزرا حديقة Hadîkatü'l-vüzera vs. -
Bilimsel Terimler
الجنب ذات zâtü'l-cenb "akciğer örtüsü iltihabı",
العظم ذات zâtü'l-azm "kemik dokusu iltihabı",
محب الكلس muhibbü'l-kils "kireççil",
فقرالدم fakrü'd-dem "kansızlık, anemi" vs.
Bunların dışında bilhassa الله Allah kelimesiyle yapılan tamlamalar çok kullanılmıştır:
عبدالله Abdullâh, الله رسول Resûlullâh, الله بيت Beytullâh,
دين dîn kelimesiyle yapılan Arapça tamlamaların da şahıs ismi olarak sık kullanıldığı görülür. Ancak bu gibi tamlamaların tamlanan unsuru (muzâf) Osmanlı Türkçesinde ötreli değil üstünlü okunur:
Mesela الدين نجم Necmü’d-dîn değil Necme’d-dîn:
نورالدين Nûre’d-dîn, الدين سيف Seyfe’d-dîn, الدين شمس Şemse’d-dîn
Arapça Yapılı Sıfat Tamlaması
Osmanlı Türkçesinde kullanılan Arapça sıfat tamlaması yapısı da isim tamlaması yapısıyla aynıdır. İsim ve sıfat tamlamasını yalnızca tamlayan kelimenin niteliğinden ayırt ederiz; tamlayan isimse isim tamlaması, sıfatsa sıfat tamlaması olur:
المظفر ملك melikü’l- muzaffer “muzaffer hükümdar”
المبارك رمضان ramazânu’l- mübârek “mübarek Ramazan”
Arapça Sıfat Tamlamalarında Uyum
Arapça yapılı sıfat tamlamasında tamlanan ve tamlayan unsurlar (mevsûf ve sıfat) arasında
a) cinsiyet (müennes - müzekker)
b) sayı (teklik, tesniye, çokluk)
açısından denklik aranır; sıfat bu özellikler bakımından mevsûf olan birinci kelimeye uygun hâle getirilir.
النفائس مجالس “Mecâlisü’n-nefâ’is”,
الشريفين حرمين “Haremeynü’ş-şerîfeyn”,
Arapça Ön Edatlar (Harf-i Cerrler)
Dil bilgisinde harf-i cerr adı verilen Arapça ön edatlar, Farsça ön edatlarda olduğu gibi, kimi Türkçe hâl eklerine ve son çekim edatlarına karşılık gelir. Bu edatlar bir tamlamanın başına geldiğinde tamlanan kelimenin sonu ötreli değil esreli okunur:
الزمان قريب عن an-karîb ü 'z-zamân değil an-karîb i 'z-zamân gibi.
ب bi: Türkçede +a/+e, +da/+de, ile ek ve edatlarının anlamını karşılar. Harf-i ta’rîfli kelimelerden önce geldiğinde hemzeyle bitişik yazılır ve kendisinden sonra gelen kelimenin niteliğine göre bi’l-, bi'n-, bi'z- vs. şeklinde okunur:
الله بسم bismillâh “Allahın adıyla”,
بامرالله bi-emrillâh “Allahın emriyle”,
بالفعل bi’l-fiil “fiil ile, gerçekten”,
بالمقابله bi’lmukābele “karşılık olarak”
عن an: Türkçede +dan/+den hâl ekleriyle ve kimi edatlarla karşılanabilir. Bu edattan sonraki kelime tamlama hâlinde olmayan tek bir kelime ise kelimenin sonu -ın/-in tenviniyle okunur:
قريب عن an-karîb “çok geçmeden, yakında”,
الزمان قريب عن an-karîbi’zzamân “yakın zamanda”
قصد عن an-kasdin “kasıtlı olarak, bile bile”
فى fî : Türkçede +da/+de, içinde anlamlarını verir :
الحقيقه فى fi’l-hakîka “gerçekte, hakikaten”,
الواقع فى fi’l-vâki’ “gerçekten, hakikaten”,
الاصل فى fi’l-asl “aslında”
ل li- : Türkçede "için, dolayı, yüzünden, tarafından" anlamlarını verir. İsimlerle ve bazı zamirlerle birlikte kullanılmaktadır:
لِهذا li-hâzâ “bunun için”,
لذاته li-zâtihi “kendiliğinden”,
لمترجمه li-mütercimihi “mütercimi tarafından”
من min : Türkçede +dan/+den, dolayı, sebebinden anlamlarını verir:
بعد من min-ba’d “bundan sonra”,
القديم من mine’l-kadîm “eskiden beri”,
الله طرف من min-tarafi’llâh “Allah tarafından”
ك ke- : Türkçede "gibi, sanki" anlamlarını verir. Benzerlik ifade eder:
كالاول ke’l-evvel “eskisi gibi”,
كذلك ke-zâlik “böylece, bunun gibi” vs.
Arapça Tamlamalardaki Değişiklikler
Şimdiye kadar Arapça yapılı isim ve sıfat tamlamalarının kuruluşunu öğrenmiş olduk. Buna göre, tamlanan (muzâf) olan kelimenin sonu ötreli okunmaktadır. Kimi durumlarda ise bu hareke değişebilir, yani bu harf üstünlü (fethalı) veya esreli (kesreli) okunabilir. Bunları aşağıda göstereceğiz.
1. Tamlamanın Üstünlü Okunması
Tamlanan kelime بعد ba’d “sonra”, قبل kabl “önce”, فوق fevk “üst”, تحت taht “alt”, بين beyn “ara”, حسب hasb “göre, nazaran” عند ‘ind “yan, yanında göre” kelimelerinden biriyse bu kelimelerin sonu ötreli değil, üstünlü okunur:
بعدالزوال ba’de’z-zevâl ‘öğleden sonra’;
الطوفان قبل kable’t-tûfân ‘Tufan'dan önce’;
الملل بين beyne’l-milel ‘milletler arası’
من min edatı da tamlayanın (muzâfun ileyhin) harf-i ta’rîfli olduğu bir tamlamada üstünlü okunur:
القديم من mine'l-kadîm "eskiden beri",
الازل من mine'l-ezel "ezelden beri" vs.
Elif-i maksûre (yani ى harfi) ile biten kelimeler tamlanan olduğunda elif-i maksûre okunmaz, bundan önceki harf üstünlü okunur:
على alâ : الخصوص على ale’l-husûs ‘hususiyle, özellikle’;
الى ilâ : الابد الى ile’l-ebed ‘ebede kadar’ vs.
اقصى aksâ , معنى ma'nâ gibi kelimelerde de aynı özellik söz konusudur:
الشعر معنى ma’ne’ş-şi’ir “şiirin manası”, الغايات اقصى akse’l-gâyât “gayelerin en uzağı” gibi.
يا yâ ünleme edatı bir tamlamanın başına gelirse tamlanan kelimenin sonu üstünlü okunur:
العالمين رب rabbü'l-âlemîn - العالمين رب يا yâ Rabbe'lâlemîn; الله رسول Resûlullâh - الله رسول يا yâ Resûlallah vs.
2. Tamlamanın Esreli Okunması
Harf-i cerr denilen Arapça ön edatlar bir tamlamanın önüne geldiğinde tamlananı esreli okuturlar:
الله باذن bi-izni’llâh ( bi-iznullah değil!) ‘Allahın izniyle’; الله سبيل فى fîsebîl’illâh ( fi-sebîlullah değil) ‘Allah yolunda’ vs.
Bunların dışında بانى bânî , مفتى müft î, قاضى kādî gibi sonu tek ى ile biten kelimeler tamlanan (muzaf) olduğunda sondaki ye harfi okunmaz, bundan önceki harf esreli okunur:
الانام مفتى müfti’l-enâm ‘halkın müftüsü; şeyhülislâm’, الدوله بانى bâni’ddevle ‘devletin kurucusu’ vs.
Arapça dil bilgisinde zincirleme tamlamalarda ikinci kelimelerin sonu da esreli okunur. Bu yapı Türkçede çok kullanılmamıştır: Divânu Lugāti't-Türk, Kitâbu Evsâfi'l-Mesâcidi'ş-Şerîfe gibi.
Arapça Birleşik Sıfatlar: Lafzî İzafet
Arapça birleşik sıfatlar (lafzî izafetler), görünüşte Arapça isim ve sıfat tamlamalarına benzerler; fakat anlam bakımından iki kelime arasında herhangi bir tamlama ilgisi kurulmaz. Onlara lafzî izafet (sözde tamlama) denilmesi bu yüzdendir.
Şu iki Arapça tamlamayı ele alalım:
a) بقية السيف bakiyyetü's-seyf ‘kılıç artığı’
b) قامة القصير kāmetü'l-kasîr ‘kısa boy’
Birinci tamlama bir isim tamlamasıdır. İki kelime arasında bir aitlik ilgisi vardır. İkinci tamlama ise bir sıfat tamlamasıdır. İkinci kelime ‘kasîr (kısa)’ birinci kelimeyi tavsif etmektedir. Şimdi aşağıdaki tamlamayı inceleyelim:
قصيرالقامه kasîrü'l-kāme ‘kısa boylu’, ‘boyun kısası’ değil! Bu tamlamada ise iki kelime arasında bir aitlik ilgisi olmadığı gibi, sıfat olan birinci kelime kendisinden sonra gelen kelimeyi değil, ikisi birlikte başka bir özneyi nitelemektedirler. Bu durumda bu iki kelimenin oluşturduğu kelime grubu bir birleşik sıfat olur. Şekil olarak isim veya sıfat tamlamaları gibi kurulsa da anlam ve fonksiyon itibariyle bunlardan tamamen farklıdırlar. Lafzî izafetlerin teşkilinde şekilce dikkat çeken en önemli unsur, birinci kelimenin sıfat fonksiyonunda olmasıdır. Arapçada sıfat fonksiyonunda olan kelimelerden bilhassa ism-i fâ ' il, ism-i mef'ûl, sıfat-ı müşebbehe ve ism-i mensûb kategorilerine ait kelimeler tamlamanın birinci kelimesi olurlarsa, sıfat anlamı taşıdıkları sürece, ortaya çıkan kelime grubu lafzî izafet olur. Lafzî izafetlerin en önemli özelliği, iki kelime arasında bir aitlik ilgisi kurmamaları, böylece bir isim tamlaması teşkil etmeyip bir birleşik sıfat teşkil etmeleridir. Bundan dolayı daha çok sıfat tamlamalarının sıfatı olarak kullanılırlar. Ancak isim gibi kullanılmaları da mümkündür.
Lafzî izafetlerin örnekleri için bkz. s. 102-103.
Lafzî İzafetlerin Kullanılışı
Lafzî izafetler, esas olarak birleşik sıfat anlamı taşıdıkları için söz diziminde sıfat fonksiyonunda kullanılırlar. Bu yapılarıyla basit sıfatlardan bir farkları yoktur. Lafzî izafetin tamlayan olarak katıldığı bir tamlama sıfat tamlaması olur:
الشان عظيم سلطان sultân-ı azîmü'ş-şân ‘yüce şanlı sultan’
القدر جليل كتاب kitâb-ı celîlü'l-kadr ‘değeri yüce (olan) kitap’
الذكر سالف پادشاه pâdişâh-ı sâlifü'z-zikr ‘zikri geçen padişah’ vs.
Diğer lafzî izafet kullanım ve örnekleri için bkz. s. 104.