OSMANLI TÜRKÇESİ GRAMERİ II - Ünite 4: Farsça Tamlama ve Birleşik Kelimelerin Türkçe Söz Diziminde Kullanımı Özeti :
PAYLAŞ:Ünite 4: Farsça Tamlama ve Birleşik Kelimelerin Türkçe Söz Diziminde Kullanımı
Ünite 4: Farsça Tamlama ve Birleşik Kelimelerin Türkçe Söz Diziminde Kullanımı
Farsça Yapılı İsim Ve Sıfat Tamlamalarının Türkçe Söz Diziminde Kullanılması
Farsça yapılı isim ve sıfat tamlamaları bilhassa tamlanan unsurun niteliğine göre farklılıklar gösterirler. Bu yapılara göre Türkçe söz dizimindeki görevleri de değişik olabilir. Türkçe ek, edat ve yardımcı fiillerle birlikte kullanılmasıyla oluşan bu yapıların özelliklerinin iyi bilinmesi metinlerin doğru anlaşılması ve gerektiğinde günümüz diline aktarılması için son derece önemlidir. İsim ve sıfat tamlamaları tamlanan unsurun masdar olup olmamasına göre iki gruba ayrılır:
a) Tamlanan unsuru hareket, oluş veya kılış ifade etmeyen, yani masdar olmayan bir kelimeden oluşan tamlamalarda unsurlar birbirine geriden öne doğru başlayan bir sıra içinde bağlanarak bir bütün oluştururlar. Bu bütün Türkçe ek veya edatları alarak herhangi bir cümle unsuru gibi kullanılabilir.
Örneğin ولايات مختلفه vilâyât-ı muhtelife "çeşitli vilâyetler" bir sıfat tamlamasıdır. Sıfat tamlamaları varlıklar âleminde bir "şey"i gösteren isim değerindedir. Tamlama bu hâliyle uygun ekler alarak Türkçe cümlenin herhangi bir tamlayıcısı olabilir. Tamlayıcının eki, sondaki kelimeye eklenir, sondaki kelimenin ses düzenine uygun olur; ancak ek, bazı durumlarda anlam itibariyle baştaki tamlanan unsuru ilgilendiriyor görünmekle birlikte, genel olarak tamlamanın bütününe aittir:
"Bu iklîm selefde (vilâyât-ı muhtelife)+ye taksîm olunmuşdur..."
Tamlamayı oluşturan unsur kaç kelimeden oluşursa oluşsun bu yapıdaki tamlamalarda tamlamanın sonundaki kelimeye eklenmiş olan ek, anlamca tamlamanın bütününe aittir: rûz-ı ciğer-sûz-ı rüstâhîz “kıyametin ciğer yakan günü": "... (rûz-ı ciğer-sûz-ı rüstâhîz)+de..."
Farsça tamlamalara getirilen Türkçe eklerin görevi, aslında Türkçe tamlamalardakinden pek de farklı değildir. Meselâ Farsça ve Arapça tamlamalar ile birleşik kelimeler de tıpkı Türkçedeki gibi söz dizimi içinde “tek bir kelime” olarak algılanırlar ve bu sebeple gruba getirilen ek, bütünüyle tamlamanın veya birleşik kelimenin eki olur. “Sâye-i âlînizde katl-i ‘âmdan kurtulduk.” cümlesindeki hâl ekleri “sâye-i âlî” ve “katl-i ‘âm” tamlamalarına ait olur.
b) Tamlanan unsurun masdar, yani hareket, oluş veya kılış ifade eden bir kelime olması durumunda unsurlar arasındaki ilişkinin anlaşılması, her zaman geriden öne doğru gelen bir sıralanış içinde olmaz. Bu gibi tamlamalar Türkçe söz diziminde ister bir yardımcı fiille birlikte kullanılsınlar, isterse yardımcı fiil olmadan kullanılsınlar, masdarlardaki fiil anlamından dolayı, tamlamayı teşkil eden kelimeler, tamlanana, tıpkı bir cümlede olduğu gibi, çeşitli tamlayıcılar olarak katılırlar. Bundan dolayı bunları her zaman basit yapılı Türkçe isim ve sıfat tamlamaları hâlinde değil, küçük fiil grupları hâlinde anlarız.
Aslî unsura bağlanan kelimelerin hangi tamlayıcıları karşıladığı tamamen masdarın çatısıyla ilgilidir. Bu kelimeler masdara nesne, yer tamlayıcısı veya zaman tamlayıcısı olarak katılabilirler. Aşağıdaki örnekleri inceleyelim:
teslîm-i rûh eylemek: teslîm-i rûh, bir isim tamlamasıdır. Eylemek yardımcı fiili, anlamca tamlamanın aslî unsuruna bağlıdır: teslîm eylemek. Teslîm eylemek, geçişli bir fiildir, yani nesne alır. Bundan dolayı rûh kelimesini bu tamlamanın nesnesi olarak değerlendirir ve Türkçe yapıya böylece çeviririz: ruhu teslim eylemek.
gark-ı âb olmak: gark-ı âb, bir isim tamlamasıdır. Olmak yardımcı fiili, anlamca tamlamanın aslî unsuru olan gark masdarına bağlıdır: gark olmak "batmak, boğulmak". Gark olmak, geçişsizdir, bundan dolayı âb kelimesini nesne değil başka bir tamlayıcı olarak değerlendiririz. Burada yer tamlayıcısı görevindedir: âba gark olmak "suya batmak, boğulmak".
Tamlamanın diğer kelimelerinin tamlayan unsura nasıl katılacağını tespit ederken şu duruma dikkat edilmelidir. Söz konusu tamlama Türkçe söz diziminde daha büyük bir kelime grubunun içinde bulunabilir ve bazı tamlayıcıları daha önceden geçmiş olabilir. Aşağıdaki örneği inceleyelim:
"... cevâbları Re’îsü'l-küttâb Efendi tarafından sebt-i sahîfe-i dikkat... olunup...": sebt-i sahîfe-i dikkât, Farsça isim tamlamasıdır. Bu tamlama, uzunca bir cümlede olunmak yardımcı fiiline bağlanır: sebt olunmak "yazılmak, kaydedilmek". Sebt olunmak, geçişli olup bir nesne gerekir. Oysa sebt-i sahîfe-i dikkat tamlamasındaki diğer unsurlar, yani sahîfe-i dikkat, bu fiilin nesnesi değil, yer tamlayıcısıdır: "dikkat sayfasına sebt olunup". Bu fiilin nesnesi cümlede daha önce geçmiş olan... "cevâbları" kelimesidir.
Farsça Birleşik Kelimelerin Tamlamalarda Kullanılışı
Farsça birleşik kelimelerin tamlamalarda kullanılışlarından söz ederken bilhassa iki yapı üzerinde durmak gerekir. Bunlardan birincisi birleşik isimler, ikincisi birleşik sıfatlardır.
Farsça birleşik isimlerin kuruluşunu daha önceki ünitelerde görmüştük. serasker, mihman-hâne, gül-berg, murg-âb, meh-tâb yapısındaki kelimeler, birleşik isimlere örnektir. Bu yapıdaki kelimeler Osmanlı Türkçesi metinlerinde Farsça yapılı tamlamaların tamlanan (muzâf)
veya tamlayan (muzâfunileyh) unsuru olabildiği gibi tek başlarına Türkçe söz diziminin herhangi bir unsuru olarak da kullanılabilirler. Bu gibi kelimelerin bir kısmı bitişik olarak yazılmakla birlikte ( مهتاب meh-tâb, مرغاب murg-âb vs.) bir kısmı ayrı yazılmaktadır. Bilhassa az kullanılan kelimeler söz konusu olduğunda bunların yanlış okunması ihtimali daima vardır.
Meselâ ser-asker kelimesi birleşik kelime olarak bir rütbe ismidir; bunu ser-i asker diye okursak "askerin başı" anlamında vücut organını kastetmiş oluruz. Kimi birleşik isimlerde izafet kesreli veya izafet kesresiz okuyuşlar farklı anlamlar üretmeyebilir (sâhib-i kemâl, sâhib-kemâl vb.); bu durumlarda doğru okuyuş için sözlüğe bakmalıyız.
Birleşik sıfatlar, gerek sıfat, gerekse isim değerinde olsun, söz diziminde geniş bir kullanıma sahiptir. Bu kullanım sıklığından dolayı birleşik sıfatların kullanılışlarını geniş olarak ele almalıyız. Aşağıda birleşik sıfatları yapılarına göre ele alıp tamlamalarda kullanılışlarıyla ilgili örnekler vereceğiz:
a) İki isimden oluşanlar: İki isim yanyana gelerek birleşik sıfat oluşturabilir. Yanyana gelen iki kelime Farsça olabileceği gibi, Arapça da olabilir. Bu gibi tamlamaları Türkçede daha çok isnat grubu, sıfat tamlaması+lı kalıbı veya sıfat-fiil grubuyla karşılarız. Bilimsel çalışmalarda bu gibi yapılarda iki kelimenin arasına ( - ) işareti konur:
سپاه ستاره sitâre-sipâh "yıldız askerli, yıldızlar kadar çok askeri olan"
b) Bir sıfat ile bir isimden oluşanlar: Bu gibi birleşik sıfatlarda önce sıfat sonra isim gelir. Bu tamlamaları aynı sırayla (sıfat tamlaması)+lı kalıbında Türkçeye çevirmek mümkündür:
آسوده حال âsûde-hâl "âsûde hâlli"
c) Bir isim ile bir sıfat-fiilden oluşanlar: Farsça fiillerin geçmiş zaman gövdelerinden yapılan ism-i mef'ûller ve fiillerin ism-i fâ'il anlamı taşıyan emir gövdeleri, yani Farsça sıfatfiillerle yapılan kelimeler, birleşik sıfat yapımında sıklıkla kullanılırlar. Bunları Türkçede -an/-en (gelen, bakan, koşan vs.) veya -mış/-miş (gelmiş, ölmüş, görmüş, düşmüş vs.) sıfat-fiil ekleriyle yapılan fiil gruplarıyla karşılayabiliriz:
آرا عالم âlem-ârâ "alemi süsleyen"
Yukarıda yapılarına göre örneklerini verdiğimiz birleşik sıfatlar, sık sık, Farsça sıfat tamlamasında sıfat olarak kullanılırlar. Tamlama kaç kelimeden oluşursa oluşsun, bir birleşik sıfatın Farsça yapılı bir tamlamada daima kendisinden önceki kelimeyi nitelediği unutulmamalıdır:
قدر اسكندر خضر İskender-i Hızr-kadr "Hızır yüceliğinde olan İskender"
Birleşik Sıfatların Türkçe Yardımcı Fiillerle Kullanılması
Farsça yapılı birleşik sıfatlar Türkçe söz diziminde yardımcı fiillerle birleşerek ana cümlenin veya yan cümlenin yüklemini teşkil edebilmektedir. Bu durumda da birleşik sıfatların yapısına bağlı olarak iki tür gramatikal ilişki kurulur:
a) Bir sıfat ve bir ismin yan yana gelmesiyle kurulan birleşik sıfatlar, Türkçe bir yardımcı fiille birleşebilirler. Türkçede bir isim ile bir yardımcı fiilden kurulan birleşik fiillerde olduğu gibi, anlam birleşik sıfatın bütününün üzerindedir. Yardımcı fiil, bu anlamı fiilleştirir. Bu, sık kullanılan bir yapı değildir.
b) Farsça sıfat-fiil yapılarıyla kurulan birleşik sıfatlar ise Osmanlı Türkçesinde yüksek bir kullanım sıklığına sahiptir. Daha sık olarak Türkçe birleşik yapı teşkilinde kullanılırlar. Zaten hareket ve oluş anlamı taşıyan fiil gövdeleri, Türkçe bir yardımcı fiille kolayca yüklemleşebilmektedir. Bu gibi yapılarda yardımcı fiille isim unsurunun birleşmesi ise biraz daha karışık bir yolla gerçekleşir. Böyle yapılarda Türkçe yardımcı fiille asıl birleşen ve anlamın odağını oluşturan unsur, Farsça sıfat-fiildir. İsim unsuru ise, bu birleşik fiil şeklinin nesnesi veya başka bir tamlayıcısı görevinde olur. Bunu en basit yapılardan başlayarak açıklayalım:
ferah-bahş olmak: Bahş, bahşîden "bağışlamak, bahşetmek" fiilinin emir gövdesidir ve "bahşeden, bağışlayan" anlamlarını taşır. Türkçe yardımcı fiil olmadan da fiil anlamını içinde taşımaktadır. Ferah ise bu fiilin nesnesi durumundadır. Bunun yerine başka bir kelime de geçebilir (Meselâ atâ-bahş). Ferah-bahş veya atâbahş, birleşik sıfat olarak "ferah veren, atâ veren" demek olur. Bunu Türkçe yardımcı fiille, meselâ "oldu" ile, birlikte kullandığımızda "ferah verdi, atâ verdi" şeklinde yüklemleştirmiş oluruz. Ferah veya atâ kelimeleri bu birleşik fiilin nesnesi olur.
Farsça birleşik sıfatın tamlanan olduğu bir kelime grubu Türkçe bir yardımcı fiille birlikte kullanılırsa, anlam yine birleşik sıfatı oluşturan sıfatfiilin üzerine odaklanır. Diğer kelimeler bu fiil şeklinin çeşitli tamlayıcıları olur:
âkibet-bîn-i umûr olmak: Bu kelime grubunda anlam odağını -bîn ve ol-mak yardımcı fiili teşkil eder. -bîn, dîden fiilinin emir gövdesi olup "gören" demektir. -bîn olmak "gören olmak", yani "görmek" anlamına gelir. Tamlamada yer alan diğer kelimeler, fiilin gerektirdiği tamlayıcıları alırlar. Bunlar öncelikle nesne, yer tamlayıcısı veya zarf tamlayıcıları olabilirler. Yukarıdaki örnekte âkibet ve umûr kelimelerini -bîn olmak "görmek" birleşik fiilinin nesnesi hâline getirebiliriz: umûrun âkibetini görmek "işlerin sonunu görmek".
Aşağıdaki örnekte ortaya çıkan birleşik fiil nesne dışında değişik tamlayıcılar gerektirmektedir:
pâ-nihâde-i medâric-i zuhûr olup: Nihâde "koymuş", Farsça nihâden "koymak, bırakmak" fiilinden yapılmış bir sıfat-fiil olup Türkçe olmak yardımcı fiiliyle birleşmekte; sıfat-fiil böylece Türkçe söz diziminde yüklem olarak kullanılabilmektedir. Pâ "ayak" kelimesi bu fiil grubunun nesnesidir. Pâ-nihâde olmak "ayak koymak, ayak basmak" anlamına gelir. Bu fiil grubu "nereye" sorusunun karşılığı olan bir yer tamlayıcısı gerektirmektedir. Bu sorunun karşılığı kelime grubundaki diğer kelimelerdir: medâric-i zuhûra "ortaya çıkma merdivenlerine". Yazar, burada mecâzi bir anlatışla bir kimsenin "doğduğunu" ifade etmektedir: "...Efendi merhûmun sulbünden pâ-nihâde-i medâric-i zuhûr olup..."
Osmanlı Türkçesinde kullanılan Farsça sıfat-fiillerden bazılarının anlamı belirsizleşerek tam bir yardımcı fiil şeklini almıştır. Bunları Türkçeye doğrudan etmek, olmak, eylemek gibi yardımcı fiillerle aktarabiliriz:
telef-kerde eyledi: Bu örnekte kerde sıfat-fiilinin tabanı olan kerden fiilinin anlamı "etmek, eylemek" olduğu için Türkçeye çevirirken başka bir fiil aramıyoruz;
Aşağıdaki örnekte de altı çizili unsurlar, fiil grubunun yer ve zarf tamlayıcısıdır:
Doksan beşte İstanbul kadılığıyla manassa-nişîn-i taayyün ü iştihâr olup... "Doksan beşte (yılında), İstanbul kadılığı makamıyla, şöhret ve itibâr gerdeğine girip..."
Farsça sıfat-fiilleriyle kurulan birleşik sıfatların tamlanan olarak katıldığı tamlamalar Türkçe yardımcı fiil olmadan da yüklem kurabilirler. Bu durumda da fiil anlamı söz konusu sıfat-fiilin üzerindedir:
"...zulm ü ihânete ta'addî edenlerin... dergâh-ı kurb-ı sûrî ve ma'nevîden matrûd olageldikleri ittifâk-kerde-i erbâb-ı şühûddur."