OSMANLI TÜRKÇESİ II - Ünite 2: Arapça Sıfatlar ve İsimler Özeti :

PAYLAŞ:

Ünite 2: Arapça Sıfatlar ve İsimler

Ünite 2: Arapça Sıfatlar ve İsimler

Arapça Sıfatlar

1. Sıfat-ı Müşebbehe

İsm-i fâ‘iller fiilin ifade ettiği işi geçici olarak yaparlar. Fiilin belirttiği mananın kendisinde sabit ve sürekli olarak bulunduğunu gösteren, fiilden türemiş sıfatlara ise sıfat-ı müşebbehe (benzetilen sıfat) denir. Yani sıfat-ı müşebbeheler sabit, kalıcı hal ve durumu ifade eden sıfatlardır. Türkçe’de –kan, -ken; -kın, -kin; -lı, -li; -k gibi eklerle elde edilirler. Mesela: “unutkan” kelimesi “–kan” ekiyle elde edilmiş bir sıfat-ı müşebbehedir. Bunun ism-i fâili “unutan” şeklindedir. “unutan” kelimesinde unutma işi geçici bir durumdur. “unutkan”lık ise kişide süreklilik gösteren bir sıfattır.

Sıfat-ı müşebbeheyi ism-i fâilden ayıran başka bir özellik te sıfat-ı müşebbehelerin sadece geçişsiz fiillerden elde edilmesidir. İsm-i fâiller hem geçişli hem de geçişsiz fiillerden türetilebilirler.

Arapca’da sıfat-ı müşebbehelerin birçok vezni bulunmakta ise de Osmanlı Türkçesi’nde üç veznin kullanımı diğerlerinden daha yaygındır. Sıfat-ı müşebbeheler vezin değiştirilerek elde edilebilir. Ancak her kelime her vezinden kullanılamaz. Bu yönüyle semâî sayılırlar. Sıfat-ı müşebbehesi yapılacak kelimenin hangi vezinden kullanıldığını öğrenmek için lügate bakılması gerekir. İsm-i fâillerden bu yönüyle de ayrılırlar. İsm-i fâiller kıyâsîdir, her masdardan belirli kurallarla türetilirler.

Osmanlı Türkçesi’nde sık kullanılan sıfat-ı müşebbehe vezinleri şunlardır:

Ef‘al ( اَفْعَلْ )

Ef ‘al vezni renk ve kusurları bildiren kelimelerden sıfat elde etmek üzere kullanılır.

اَصْفَرْ asfer (sarı) صفرت sufret (sarılık)

اَحْدَبْ ahdeb (kanbur) حدب hadeb (kanburluk)

Fa‘îl (فَعِيلْ (

صَغِيرْ sagîr (küçük) صغر sıgar (küçüklük)

كَبِيرْ kebir (büyük) كبر kiber (büyüklük)

لَذِيذْ leziz (lezzetli) لذت lezzet

Fa‘lân ( فَعْلَانْ )

سَكْرَانْ sekran (sarhoş) سكر sekr (sarhoşluk)

كَسْلَانْ keslan (tenbel) كسل kesel (tenbellik)

2. İsm-i Tafdîl

Fiilin ifade ettiği niteliğin bir varlıkta, bir nesnede, öteki varlık veya nesnelere göre daha çok ya da en çok bulunduğunu anlatan sıfatlara ism-i tafdîl adı verilir. Türkçe’de sıfatlardan önce “daha”, “daha çok” zarfları; kesin fazlalık ifadesinde ise “en” gibi zarflar getirilerek elde edilir.

İsm-i tafdîl icin sadece ef‘al (اَفْعَلْ) vezni kullanılır.

اَصْغَرْ asgar (en küçük) صغر sıgar (küçüklük)

اَشْرَفْ eşref (en şerefli) شرف şeref

اَعْظَمْ azam (en büyük) عظمت azamet (büyüklük)

3. Mübâlağa-i Fâ’il

Fâ‘ilin yani öznenin yaptığı işi çokça ve sürekli yaptığını ifade eden yapılara mübâlağa-i fâ‘il denilmektedir. Türkçe’de fâ‘ilin başına “daha, pek, pek çok” gibi zarflar ilave ederek elde edilir.

Bu yapının Arap dilinde birçok vezni bulunmakta ise de, Osmanlı Türkçesi’nde iki veznine sıklıkla rastlanılmaktadır.

Fa‘‘al ( فَعَّالْ )

مَدَّاحْ meddâh مدح medh (övmek)

سَيَّاحْ seyyah سياحت seyahat

رَسَّامْ ressam رسم resm

رَزَّاقْ Rezzak رزق rızk

خَلاّقْ Hallak خلق halk (yaratmak)

Fâ‘ilin yaptığı işi sürekli ve çok yapması nedeniyle meslek ismi elde etmek için de kullanılır.

صَرَّافْ sarrâf صرف sarf

حَمَّالْ hammâl حمل haml (yük)

بَزّاَزْ bezzâz (bez satan) بَزّ bezz

قَصَّابْ kassâb (kasap) قصب kasb (kesmek)

Fa‘ûl ( فَعُولْ )

غَيُورْ gayûr (çok gayretli) غيرت gayret

عَجُولْ acûl (çok aceleci) عجله acele

رَسُولْ resûl (elçi) رسالت risâlet (elçilik)

جَسُورْ cesûr جسارت cesâret

4. İsm-i Mensûb

Mensupluk, aitlik anlamı veren sıfatlara ism-i mensûb adı verilir. Kelimenin ifade ettiği vasfın konuya herhangi bir şekilde nisbet edilmiş olduğunu gösterir. Kıyasî olarak, yani belirli bir kural ile elde edilirler. Osmanlı Türkçesi’nde kullanımı oldukça yaygındır. Arapça’da isimlere ve masdarların sonuna şeddeli bir ye ve tenvin getirilerek (-iyyun) elde edilirler. Ancak Osmanlı Türkçesi’nde şedde ve tenvin okunmaz; ye uzun î şeklinde okunur.

بشرى beşerî (insan ile ilgili) بشر beşer (insan)

علمى ilmî (ilimle ilgili) علم ilm

قمرى kamerî (ay ile ilgili) قمر kamer (ay)

حسى hissî حسّ hiss (duygu)

اسكدارى Üsküdarî (Üsküdarlı) اسكدار Üsküdar

Sonu zâid (ه) harfi ile biten kelimelerde bu harf (و) harfine dönüştürüldükten sonra (ى) harfi eklenir.

عقدوى ukdevî (düğüm ile ilgili) عقده ukde (düğüm)

عنعنوى an‘anevî (örf ile ilgili) عنعنه an‘ane (örf)

بوسنوى Bosnevî (Bosnalı) ب**وسنه** Bosna

بروسوى Burusavî (Bursalı) بروسه Burusa

ادرنوى Edirnevî (Edirneli) ادرنه Edirne

Sonu zâid (ت) veya (ة) ile biten kelimelerde bunlar atılarak (ى) harfi getirilir.

تجارى ticarî تجارت ticâret

سياسى siyasî سياست siyâset

ملى millî ملت millet

حشى و vahşî وحشت vahşet

ادارى idârî اداره idâre

Arapça İsimler

1. İsm-i Mekân

Türedikleri fiilin gerçekleştiği yeri bildiren kelimelerdir. Vezinleri ism-i zaman ile aynıdır. Osmanlı Türkçesi’nde üç vezni kullanılır.

Mef‘al ( مَفْعَلْ )

مَقْعَدْ mak‘ad (oturulacak yer) قعود ku‘ûd (oturmak)

مَرْكَزْ merkez ركز rekz (dikme, sabit kılma)

مَسْكَنْ mesken سكنا süknâ (mesken)

مَخْرَجْ mahrec (çıkacak yer) خروج hurûc (çıkma)

مَدْخَلْ medhal (giriş) دخول duhûl (içeri girme)

Son harfi (و) veya (ى) ile biten kelimelerde bu harfler kaldırılarak (ا) harfine dönüşür ve vezin mef‘â (مَفْعَا) şeklini alır:

مَشْتَا meştâ (kışlak) شتو şetv (kış, soğuk)

مَرْعَا mer‘â (otlak, mera) رعى ra‘y (otlatma)

İkinci aslî harfi (و) veya (ى) olan kelimelerde bunlar (ا) harfine dönüşür, vezin mefâl ( مَفَالْ ) veya mefâle ( مَفَالَه ) şeklini alır:

مَنَارَه menâre (ışık yeri, minare) نور nur (aydınlık)

مَنَامَه menâme (döşek, yatak) نوم nevm (uyku)

İlk aslî harfi elif ( ا ) olan kelimelerde elif ( ا ) hemze ( أ ) ’ye çevrilir.

مَأكَلْ me’kel (yemek yenecek yer) اكل ekl (yemek)

مَأمَنْ me’men (emin yer) امن emn (güven, emniyet)

مَأجَلْ me’cel (su toplanan yer) اجل ecil (su birikintisi)

Mef‘il ( مَفْعِلْ )

مَشْرِقْ maşrık (güneşin doğduğu yer) شرق şark

مَغْرِبْ mağrib (güneşin battığı taraf, batı) غرب garb

مَسْجِدْ mescid (secde edilen yer) سجده secde

Sülâsî mücerred halinde ( و ) ile başlayan kelimelerin ism-i mekânı bu vezinde yapılır.

مَوْقِعْ mevkı‘ (yer) وقوع vukū‘ (olma, oluş)

مَوْضِعْ mevzi‘ وضع vaz‘ (koyma)

مَولِدْ mevlid ولادت vilâdet (doğmak)

İkinci asli harfi ötreli olan kelimelerin ism-i mekânı bu vezinden olur:

مَنْزِلْ menzil نزول nüzûl

مَجْلِسْ meclis جلوس cülûs

مَهْبِطْ mehbit (inecek yer) هبوط hübût (inmek)

Mef****ale ( مَفْعَلَه )

مَدْرَسَه medrese درس ders

مَحْكَمَه mahkeme حكم hukm

مَطْبَعَه matba‘a طبع tab‘ (kitap basmak)

2. İsm-i Zamân

Fiilin gerçekleştiği zamanı gösteren kelimelerdir. Osmanlı Türkçesi’nde mef‘al (مَفْعَلْ) ve mef‘il (مَفْعِلْ) vezinleri kullanılır.

مَبْدَأ mebde’ (başlama zamanı) بدء bed’ (başlama)

مَوْلِدْ mevlid (doğum zamanı) ولادت viladet (doğmak)

مَوْعِدْ mev‘id (söz verilen zaman) وعد va‘d (söz verme)

3. İsm-i Âlet

Fiilin bahsettiği işi yapmaya vasıta olan kelimelere ism-i âlet adı verilir. Bunlar âlet ve edevat ismini ifade ederler. Sadece geçişli masdarlardan gelirler. Üç vezni vardır.

Mif****al ( مِفْعَلْ )

مِبْرَدْ mibred (eğe) برد berd (eğelemek)

مِحْصَدْ mihsad (orak) حصد hasad (ekin biçmek)

مِثْقَبْ miskab (matkab) ثقب sakb (delme)

Mif‘al (( مِفْعَالْ

مِفْتَاحْ miftâh (anahtar) فتح feth (açma, başlama)

مِقْرَاضْ mıkrâz (makas) قرض karz (kesmek)

مخطاط mihtât (cetvel tahtası) خطّ hatt (çizgi)

Mif‘ale ( ( مِفْعَلهَ

مِكْنَسهَ miknese (süpürge) كنس kens (süpürmek)

مِغْسَلْ migsel (banyo tası) غسل gasl (yıkama)

مِقْلَمَه mıkleme (kalemlik) قلم kalem

4. İsm-i Tasgîr

İsmin küçüklük halini bildiren küçültme isimlerine ism-i tasgīr adı verilir. Türkçe’de –cık, -cik; -cağız, -ceğiz gibi eklerle yapılır. Arapça’da ise bu iş için fu‘ayl (فُعَيلْ), fu‘ay‘il (فُعَيْعِلْ), fu‘ay‘îl (فُعَيْعِيلْ) olmak üzere 3 adet vezin mevcuttur. Ancak Osmanlı Türkçesi’nde Arapça ism-i tasgīr çok az kullanılır. Fu‘ayl (فُعَيلْ) vezni diğerlerine göre daha işlektir:

Fu‘ayl ( فُعَيلْ )

عُبَيدْ ubeyd (kulcağız) عبد abd (kul, kole)

عُظَيمْ uzeym (kemikcik) عظم azm (kemik)

حُسَينْ hüseyn حسن hasen