OSMANLI TÜRKÇESİ METİNLERİ II - Ünite 3: Nesih Yazısı İle Metinler 3: Evrak Örnekleri-I Özeti :
PAYLAŞ:Ünite 3: Nesih Yazısı İle Metinler 3: Evrak Örnekleri-I
Giriş
Ünitedeki belgeler çoğunlukla nesih yazı türüne örnek olmak üzere seçilmişlerdir. Arşiv defter ve belgelerinde genellikle el yazısı çeşitlerinin kırma şekli kullanıldığından bu belgelerin önemli bölümü de nesih kırması ile yazılmıştır. Nesih yazı türü yazarken kolay yazılması ve işlekliği dolayasıyla genelde kitap yazımlarında kullanılmıştır. El yazılarında temel olarak okumayı harflerin tek tek durumu belirlemekle beraber etkin öğrenmenin bir yolu da kelimeleri bütün olarak hafızada tutmak ve kelime hazinesinin geniş olmasını sağlamaktır. Kelime bilgisi yanında tarihî terimler ve bilgi de okumayı kolaylaştıran diğer etkenlerdir. Belgeleri anlama açısından da kelime bilginizi geliştirme yanında tarihî terimlere ve kavramlara ayrı bir önem vermeniz gerekmektedir.
I. Belge: Okunuş, Çeviri ve Anlama
Örnek Belgenin Transkripsiyonu
Bu def ‘a rütbe-i vâlâ-yı vezâretle deryâ kapudânlığı tevcîh ü inâyet buyurılan sa‘âdetlü re’fetlü Hüseyin Paşa hazretlerinin kanûn-ı kadîm üzre Enderûn-ı hümâyûnda kallâvî iktisâ buyurup cümle ile resm-i muvâda‘ayı icrâdan sonra takım ile Bâb-ı âsafî’ye ve andan dahi Kireç İskelesi’nden kendülere mahsûs olan filikalarına süvâr olup Tersâne-i âmire’ye gitdiklerinde iktizâ iden resmdir.
Örnek Belgenin Kelimeleri
Bâb-ı âsafî | Bâb-ı âlî’nin önceki ismi. Sadrazamın hükümet ettiği yer. Paşa Kapısı |
filika | Daha ziyâde kürekle ve nadiren yelkenle yürüyen güvertesiz, alçak ve küçük gemi. |
inâyet | Yardım |
İktisâ | Giyme, giyinme |
iktizâ | Gereklilik, lâzım olma hâli, ihtiyaç derecesinde olma. |
kallâvî | Vezirlere mahsus üst tarafı dar telli kavuk. |
kadîm | Başlangıcı belli olmayacak kadar eski kanun. |
muvâda‘a | Vedalaşma merâsimi, ayrılık töreni. |
süvâr | Ata binmiş, binici. |
Örnek Metnin Sadeleştirilmiş Hali
Bu defa vezâret yüksek rütbesiyle Deryâ Kaptanlığı ihsan olarak verilen mutluluk ve iyilik sahibi Hüseyin Paşa hazretlerinin, eskiden beri uygulanan kanun gereği Topkapı Sarayı Enderun bölümünde kallâvî adı verilen başlığı giydikten sonra orada bulunan herkesle vedalaşma merasimini gerçekleştirdikten sonra, tören kıtası ile Bâbıâlî’ye ve oradan da Kireç İskelesi’nde kendisine tahsis edilmiş olan küçük gemisine binerek Tersâne-i âmire’ye gittiklerinde uygulanması lâzım olan törendir.
II. Belge: Okunuş, Çeviri ve Anlama
Örnek Belgenin Transkripsiyonu
Hurmetlü sadâkatlü rağbetlü dostumuz Hoca Simon kıbeline hulâsa-i kelâm-ı mahabbet-fercâm iblâğıyla dostâne inhâ vü ifhâm olunur ki; bu def ‘a irsâl olunan ka’imenin mefhûmunda Sayda Vâlîsi Cezzâr Ahmed Paşa hazretleri tarafından tarafımıza teslîmi iktizâ idüp Eflak kapu kethudâsı Nikolaki tarafından babası Dimitri’ye havâle eylediği altı bin guruşı ol-tarafda Dimitri tarafına edâ itmediği tahrîr olunmuş...
Örnek Belgenin Kelimeleri
iblâğ | Vardırma, vardırılma, ulaştırma, eriştirme |
inhâ | Ulaştırma, yetiştirme, bir vazifeye veya maaşa tayin yazısı. Bazen, yazı ile bildirme. |
ifhâm | Anlatma, anlatılma, bildirme, bildirilme. |
irsâl | Gönderme, gönderilme, salıverilme. |
iktizâ | Lâzım gelme, gereklilik, ihtiyaç, işe yarama |
hulâsa | Özet |
ka’ime | Resmi daireler arasında yapılan bir yazışma türü. Genellikle üst ma kamdan alt makamlara yazılan görev yazıları. Kağıt paraya verilen isim. |
kıbel | Taraf, yan, yön. |
mahabbet- fercâm | Sevgi sağlayıcı, muhabbet veren |
mefhûm | Anlaşılmış, sözden çıkarılan mana kavram. |
rağbetlü | İyi karşılanan, beğenilen. |
Örnek Belgenin Sadeleştirilmiş Hali
Hurmet, sadâkat ve rağbet sahibi dostumuz Hoca Simon tarafına muhabbet dolu sözlerin özü ulaştırılmakla dostâne olarak yazılır ve bildirilir ki; Bu kere gönderilen kaimenin konusu (şudur): Sayda Valisi Cezzâr Ahmed Paşa hazretleri tarafından bizim tarafımıza teslim edilmesi gereken altıbin guruş, Eflak kapı kethüdası Nikolaki tarafından babası Dimitriye havâle edildiği bildirilmesine rağmen...Örnek Belgenin Sadeleştirilmiş Hali
III. Belge: Okunuş, Çeviri ve Anlama
Örnek Metnin Transkripsiyonu
Şevketlü kerâmetlü mehâbetlü kudretlü velî-ni‘metim efendim pâdişâhım! Ordu-yı hümâyûnda abd-i memlûkleri a‘dâ-yı dîn taraflarına dâ’imâ dikkat ve iktizâ iden mahallere asâkir ve zehâyir ve mühimmât irsâli ve vakt ü hâle göre ser-asker ve me’mûrlara istimâlet ile meşgul olup husûsan fîmâ-ba‘d düşmenin hareketi ve cünûd-ı muvahhidînin küffârı mukabeleleri ve çâkerlerinin dahi işlerin gelişine göre müdâfa‘a-i küffâra kıyâmım hengâmları olmağla masâlih-i seferiyyenin cümlesini ihâta-i hayta-i iktidâr-ı âcizânemden hâric ve ka’immakam ve rikâb-ı hümâyûnlarında bulunan kulları umûr-ı me’mûrelerinde sâdıkane sa‘y u ikdâm idecekleri her nekadar âşikâr ise dahi mütemmimât-ı seferden olan mevâdd-ı cüz’iyye ve külliyede ordu tarafından istîzân ve isticâzeye ta‘lîk eylemeleri ihtimâli melhûz oldığından bu def ‘a savb-ı bendegânemden ka’im-makam paşa kullarına bir kıt‘a ka’ime tahrîr ve me’âlinde; “cümlemiz bir efendinin kullarıyuz maksûd-ı aslî a‘dâdan ahz-ı intikam ve dînimize ve velî-ni‘metimize ve dünyâ ve âhıretimize nâfi‘ hıdmet olmağla asâkir ve zehâyir ve levâzım ve muhassal umûr-ı gazâ vü cihâda müte‘allık işlerde bir mâddeyi orduya yazalım cevâbı gelsün dimeyüp vech-i münâsib ve lâyıkı mülâhaza ve atabe-i ulyâ-yı hazret-i husrevâneye arz ve rü’yetine müsâra‘at idesin. Benim hâtırım ve gönlüm hoşdur. Hıdemât-ı saltanat-ı seniyyede hayırlu olan ne ise ihtiyâr ve bu günki işi sabâha komayup idâre ve icrâ cümle üzerlerine vâcibdir. Bizim tarafdan istîzâna tevkif ile ifâte-i evkat olunacak zamânlar değildir” deyu te’kîd eyledim. Cenâb-ı adâlet-menâkıb-ı dâverânelerinden dahi bu mazmûnlar derciyle müşârünileyhe hatt-ı hümâyûn-ı şevket-makrûnları ısdârı bâ‘is-i gayret ü ihtimâmları olacağı.
Örnek Belgenin Kelimeleri
a‘dâ | Düşman |
abd | Kul, köle |
adâlet-menâkıb | Adâletle şöhret bulmuş, adâlet sahibi |
ahz-ı intikam | İntikam almak |
atebe-i ulyâ | Padişâh katı, pâdişâhın bulunduğu yer |
bâ‘is | Sebep olan, gönderen, icâb ettiren |
bendegâne | Kula, köleye yakışır biçimde |
cünûd | Asker, asker topluluğu |
cünûd-ı muvahhidîn | Allah’ın birliğine inanların ordusu |
çâker | Kul, köle |
dâverâne | Hâkim ve vezirle ilgili olan, doğruluğu seven bir büyüğe yakışan surette |
derc | Sokma, arasına sıkıştırma |
fîmâ-ba‘d | Bundan böyle, bundan sonra, bir daha |
hatt-ı hümâyûn | Padişâh yazısı, padişâhın emrini içeren belge türü |
hayta-i iktidâr | İktidar ipi, iktidâr sahibi olmak |
hengâm | Zaman, çağ, sıra, vakit, mevsim |
hıdmet | Hizmet |
husrevâne | Pâdişâhâne, hükümdarca, hükümdara yakışır şekilde |
ısdâr | Sudûr ettirme, ettirilme, çıkarma, çıkarılma |
ifâte | Fevt etme, kaybetme, elden çıkarma, çıkarılma |
ifâte-i evkat | Vakit öldürme, vakti boşa harcama |
ihâta | Bir şeyin etrâfını çevirme, sarma, kuşatma, kuşatılma, kavrayış, anlayış, geniş bilgi |
ihtiyâr | Seçme, seçilme, katlanma |
iktizâ | Lâzım gelme, gereklilik, ihtiyaç, işe yarama |
irsâl | Gönderilme, gönderme |
isticâze | İcâzet isteme, izin isteme |
istimâlet | Gönül kazanma, teselli etme, avutma, kolaylık gösterme |
istîzân | İzin isteme |
ka’im-makam | Makama vekalet eden, sadrazam İstanbul’da bulunmadığı zamanlarda onun görevine bakan kişi |
kıyâm | Ayakta durma, ayaklanma |
maksûd | Kasdolunan, istenilen şey, istek |
masâlih | İşler, maslahatlar |
mazmûn | Ödenmesi lâzımgelen şey, mânâ, kavram, nükteli, sanatlı ince söz |
me‘âl | Mânâ, kavram, mefhûm |
mehâbet | Azamet, ululuk, büyük görünme |
melhûz | Düşünülebilen, hatıra gelen, olabilen |
memlûk | Birinin malı olan, kul, köle |
mevâdd-ı cüz’iyye | Küçük işler, önemsiz konular |
muhassal | Tahsil olunmuş, hâsıl edilmiş, hâsılı, hulâsa, sözün kısası, işin sonu |
mukabele | Karşılık verme, karşılama, karşı gelme, birbiriyle karşılaşma |
mülâhaza | Düşünce, iyice düşünme |
müsâra‘at | Sürat ve acele etme, teşebbüs, girişme |
müte‘allık | Asılı, bağlı, ilgili, ilişiği olan |
mütemmimât | Tamamlayıcılar, bitirenler |
nâfi‘ | Menfaatli, faydalı, kârlı. |
rikâb-ı hümâyûn | Törenlerde padişahın etrafında bulunan maiyeti. Sefer zamanla rında padişahın bulunduğu yerde icra görevi yapan kadrolar |
rü’yet | Görme, bakma, görülme |
sa‘y u ikdâm | Çalışma ve gayret etme |
savb | Taraf, cihet, yön |
ser-asker | Baş komutan, ordunun başı |
şevket | Büyüklük, heybet |
şevket-makrûn | Şevketli |
ta‘lîk | Asma, asılma, bir şeye bağlı gösterme |
tahrîr | Yazma, yazılma |
te’kîd | Kuvvetleştirme, sağlamlaştırma, üsteleme, önceden yazılmış bir emir yazısını tekrarlama |
tevkif | Durdurma, durdurulma, alıkoyma |
umûr | İşler |
vech-i münâsib | Uygun şekil, münâsib sûret |
velî-ni‘met | Nimet sâhibi, besleyen |
zehâyir | Zahirenin çoğulu |
Örnek Belgenin Sadeleştirilmiş Hali
Şevket, kerâmet, heybet, kudret ve nimetimin sahibi olan efendim pâdişâhım! Orduda bulunan bu kulunuz, din düşmanlarından gelecek tehlikelere karşı daima dikkat üzereyim. Aynı zamanda gerekli olan yerlere asker, zahire ve savaş gereçlerinin ulaştırılması ve zamanın gereklerine göre seraskerler ve diğer memurlara kolaylık sağlamanın yollarını bulmakla uğraşmaktayım. Özellikle bundan sonrası, düşmanın hareketi ve İslâm ordusunun onları karşılaması ve bu kullarınının da gelişmelere uygun olarak düşmana karşı koymada ayakta kalmayı becerebilme zamanları olduğu açıktır. Bu sebeple sefere ait işlerin tümünü- benim selahiyet ve gücümün dahilinde olanların dışında- İstanbul’daki kaymakam paşa(sadrazamın yokluğunda İstanbul’da onun yerine bakan sadaret vekili) ve yine padişahımızın yanında (İstanbul’da) bulunan diğer devlet adamları memur oldukları işlerinde sadık olarak çalışıp gayret ederek yürütecekleri ortadadır. Yine de sefer işlerinin ayrılmaz parçalarından olan küçük, büyük bütün işlerde ordudaki hükümetten izin ve icazet alma ihtiyacı hissedecekleri ihtimali de düşünülmektedir. Bu sebepten yakın zamanlarda tarafımdan kaymakam paşa kullarına bir adet kaime yazıldı. (Kaimenin) içeriğinde: “ Hepimiz bir padişahın memurlarıyız. Temel olan amacımız düşmandan intikam almak, dinimize, devletimize, dünyâ ve ahiretimize faydalı hizmet etmektir. O sebepten ordu, zahire, mühimmat, sonuç olarak gazâ ve cihada yönelik işlerde bir konuyu orduya (sadrazamla beraber orduda icra yapan hükümet ve daireleri) yazalım, oradan cevabı gelsin (ondan sonra işi yapalım) demeyiniz. (Bunun yerine) münasip biçimde uygun düşeni düşünerek padişah hazretlerinin görüşüne arz ve gereğini yapmak için işe koyulasın. Benim kafam ve kalbim (sizden yana) rahattır. Yüce devletin hizmetlerinde hayırlı olan ne ise onu tercih etmek ve bugünkü işi yarına bırakmayarak idare etmek ve icrâda bulunmak hepimizin üzerine vaciptir. Sadaret tarafından (işlerin yürütülmesi için) izin verilmesini bekleyerek vakit öldürecek dönemlerde değiliz” diyerek tekrar tekrar vurguladım. Sizin tarafınızdan da bu anlamları içeren hatt-ı hümayun şeklinde emirlerin, kaymakam paşaya yazılması, bizim gayret ve ihtimâmımıza sebep olacaktır.