OSMANLI TÜRKÇESİNE GİRİŞ I - Ünite 2: Alfabe İşaretlerinin Ses Değerleri I: Ünlüler Özeti :

PAYLAŞ:

Ünite 2: Alfabe İşaretlerinin Ses Değerleri I: Ünlüler

Ünite 2: Alfabe İşaretlerinin Ses Değerleri I: Ünlüler

Türkçenin Ünlü Sesleri

Ünlü sesler konusuna dair genel bir tanımlama yapmak gerekirse: Ciğerlerden ağız bölgesine doğru gelen havanın ağız boşluğundan geçerken ses yolunda bir daralma ve kapanma olmaksızın alt çenenin, dilin ve dudakların aldığı şekillere göre özellik kazanmasından meydana gelen seslerdir. Dilimiz ünlüler açısından oldukça zengin olup, seslerin ahenk ve uyumları ünlülerle alakalı bir özelliktir. Türkçe’nin bütün heceleri oluşturulurken bir ünlü harf getirmek suretiyle yapılır. Bu hece kurucu ünlülerin sayısı 8’dir: a e ı i o ö u ü

  • Niteliklerine Göre Ünlüler

Ünlü olarak bilinen harfler nitelik değerleri bakımından üç kısımda toplanır.

  1. Dilin geriye çekilmiş ya da ileri sürülmüş olmasına göre çıkan ünlüler:

Bu vaziyet, ünlülerin kalınlık-incelik özelliklerini belirler. Dilin geriye çekilmesi halinde çıkan ünlüler kalın, ileri sürülmüş halinde çıkan ünlülerse ince ünlülerdir:

kalınlar: a ı o u,

inceler: e i ö ü.

\2. Dudakların düz ve yuvarlak haline göre çıkan ünlüler:

Bu durum da ünlülerin düzlük-yuvarlaklık özelliklerini belirler. Dudakların düz ve yayvan iken çıkan ünlüler düz, yuvarlak ve büzülmüş iken çıkanlarsa yuvarlak ünlülerdir:

düzler: a e ı i,

yuvarlaklar: o ö u ü.

\3. Çenenin alt kısmının aşağı düşürülmesi ya da yukarı çekilmesi ile çıkan ünlüler:

Çenenin aşağı düşürülmesi ile yukarı çekilmesi ağız boşluğunu genişletir ya da daraltır. Bu genişleme ve daralma durumu ünlülere de genişlik-darlık özelliği kazandırır:

genişler: a e o ö,

darlar: ı i u ü.

Dil, dudak ve çenenin şekline göre ünlülerimizin bu üç oluşum biçimi her ünlüye üç ayrı özellik kazandırır, bu özellikler ise kelime içinde hecelerin sıralanmasında belli düzenleri meydana getirir.

  • Ünlülerde Nicelik

Nicelik açısından da taşıdıkları özelliklere göre ünlüler farklılaşır. Nicelik bir ünlünün duyulurluk süresiyle ilgili bir özelliktir. Buna göre kısa, ortalama uzunlukta, ya da uzun ünlülerden söz ederiz. Türkçemizin ünlülerinin tamamı ortalama uzunlukta ünlülerdir. Lakin Osmanlı Türkçesi döneminde dilimize giren yabancı asıllı kelimelerle beraber uzun ünlüler de konuşma dilimize girmiştir. Halen kullanmakta olduğumuz bu ünlülerin uzunluklarının yazıda gösterilip gösterilmemesi veya hangi durumlarda gösterilmesi gerektiği gibi hususlar tartışma konusu olmaya devam etmektedir. Yakınmalara yol açan söyleyiş bozuklukları henüz benimsenebilir bir uzlaşma yolu bulunamamış olan bu meseleden kaynaklanmaktadır.

Arapça ve Farsça’dan Alınma Kelimelerde Ünlüler

Osmanlı Türkçesi’nde yukarıda belirtilen sekiz ünlü için kullanılan dört harf (ا elif, و vav, ه he, ی ye) ile hareke denilen kimi yardımcı işaretlerdi. Türkler bunları aslında, önce Farslar’dan, sonra da Arap yazısından almışlardır. Demek ki Arapça’da da bu işaretler aynı zamanda ünlüler için kullanılmıştır. İşte aynı harflerin hem ünlü işareti olarak, hem de ünsüz değerlerini gösteren işaretler olarak kullanılması bir kelimenin çoğu kez birkaç türlü okunabilmesine yol açar. O halde kelimelerin cümlede hangi anlamda kullanıldığı konusu önem kazanmakta ve buna dikkat edilmezse yanlış okuma ve yanlış değerlendirme riskleri ortaya çıkmaktadır. Örnek olarak آل âl Arapça’da “aile, ocak, soy sop; asker; serap” gibi anlamlara gelir; ama aynı yazılış Türkçe “kırmızı” ya da “hile” anlamındaki al için ortaktır. Bunun gibi Arapça بول bevl “işemek” anlamındaki kelime Türkçe bol, böl, ya da bul gibi de okunabilmektedir. ميل Arapça’da hem meyl “eğilme, dönme; eğilim”, hem de mîl “özellikle kadınların sürme çekmek için kullandıkları uzunca ince metal çubuk” gibi okunabilir. Her ikisi de bu yazılışlarıyla Osmanlı Türkçesi döneminde dilimize girmiştir. Aynı yazılış çok sonraları Fransızca’dan alınma “bir uzunluk ölçüsü birimi” anlamındaki mil için de kullanılmıştır. Verilen örnekler gösteriyor ki eski alfabeyle yazılmış metinleri okurken kelimelerin anlamca bağlamı konusunda dikkatli davranmamız icap etmektedir.

  • Arapça’nın Ünlüleri ve Yazılışları

Arapça’da uzunları da bulunan üç ünlü vardır: a i u. Ortalama uzunlukta olanların yazıda harf karşılıkları yoktur. Şayet gösterilmek istenirse hareke denilen yardımcı işaretler kullanılır. Harekelerin Arapça’daki adları fetha (üstün), kesre (esre) ve zamme (ötre)dir. Osmanlı Türkçesi’nde harekelerin yazıda kullanılması umumiyetle Kur’an ayetlerinin yazımıyla sınırlı veya alfabe öğretimi amacıyla yazılmış kitaplara özgüdür.

a Ünlüsü ve Yazılışı: Bu ünlünün nicelik bakımından ortalama ve uzun olmak üzere iki türü vardır.

Ortalama a. Harekelerle işaretlenmiş metinlerde üstün (fetha) ile gösterilir. Bu üstün kalın ünsüz harfleri denilen ح ha, خ hı, ص sad, ض dad, ط , ظ , ع ayın, غ gayın, ق kaf, harflerinden sonra:

Türkçe a’dan biraz farklı, kapalıca ve incelmiş bir a (= á) gibi seslendirilir:

خبر háber, صبر sábr (sabır), به ضر dárbe, طلب táleb (talep).

Diğer seslerle birlikte ise e’ye çok yakın bir ses verir:

ثبات , sebât (sebat), جلب celb (celp), رس د ders. Kalın ünsüz harflerinin hece sonunda yer alması durumunda da hece ünlüsünü gösteren üstün (fetha), á gibi okunur: احكام áhkâm, اخبار áhbâr, بصره Básra, مغلوب máğlûb (mağlûp).

Eğer kelime başında harekesiz bir ا elif mevcutsa ve yukarıda sayılan kalın ünsüz harflerden önce ise a sesiyle okunur: احمق ahmak, اخلاق ahlâk, اصلا aslâ örneklerinde olduğu gibi. Türkçe’ye girmiş olan kelimelerde de çoklukla böyledir; ancak kimi ünsüz seslerde bu kurallı durumun bozulduğu görülür: اضداد azdâd yerine ezdâd, اطفال atfâl yerine etfal okunur.

Kelime içinde, hareke için, ünsüz harfin kendisi kürsü görevindedir. Yazıda konmayan üstün, harfin sesiyle birlikte a olarak okunur.

Kelime sonunda ە he ile yazılır; ancak bu he klâsik Arapça’da kimi kelimelerin sonunda yer alan ekleme te’ye dayanır. Aslında üzerine iki nokta konmuş bir he ( ة ) biçiminde yazılan bu te, ünsüz harfin harekesi olan üstün ile birlikte atun gibi okunur. Ancak yazıda değiştirilmiş, noktasız olarak, ه biçiminde yazılmış, bu yazılış söyleyişe de yansıtılarak a gibi okunur olmuştur:

فتحة fethatün yerine فتحه fetha, مدة maddetün yerine مده madde gibi.

Türkçe’ye alınan kelimelerde ise bu ه he yalnızca kalın harflerden sonra a olarak okunur:

مليحه Melîha (Meliha), نفخه nefha “üfürme, üfürük”, لحظه lahza, نفقه nafaka gibi.

Uzun a. Türkçe’de söyleyişçe halklılaştırılmış ve ortalama açıklığa sahip olan uzun a, Arapça konuşanlar tarafından dar ve incelmiş, e’ye yakın uzun bir ses gibi söylenir. Öte yandan a ünlüsünün uzunluğu edebiyat dilinde özellikle ve özenle korunmuştur. Bu korumayı sağlayan, eski şiirde kullanılmış olan aruz vezni olmuştur. şikâyet, rivâyet, nâmus, nâme, hâsılat ve siyâset kelimeleri örnek olarak gösterilebilir. Osmanlı Türkçesi döneminin ortak konuşma dilinde bu sesin açık hecelerde dahi kısalarak söyleyişte büyük ölçüde halklılaştığı söylenebilir:

kabâhat değil kabahat, nebâhat değil nebahat, cerâhat değil cerahat gibi.

Arap yazısında a sesinin uzunluğunu göstermek için elif harfi kullanılır. Bütün ünsüz harflerin yanındaki ا elif Arapça’da her zaman uzun bir a olarak okunur: باطل bâtıl (batıl), تاجر tâcir (tacir), جاهل câhil, يه زاو zâviye (zaviye), ديانت diyânet (diyanet). Arapça’da ا elif’ten başka, yalnızca kelime sonlarında bulunabilen ikinci bir uzunluk işareti daha vardır: üstünle okunan bir ünsüz harfin önüne gelen ى ye. Buna kısaltılmış elif denir: دعوى da‘vâ, فتوى fetvâ gibi.

Uzun a, kelime içinde ünsüz harfin önüne konan ا elif ile gösterilir: !!!!!!!!

آداب âdâb, آمال âmâl, آفاق âfâk gibi.

Kelime sonunda kalan elifler de uzun a değerindedir; ancak bunlar çoğu kez hecenin iç sesidirler ve önlerinde kelimenin bir ünsüz sesi olan ء hemze yer alır. Türkçe yazımda bunlar düşürüldüğünden elif sonda kalmış olmaktadır:

بناء - بنا binâ, جفاء - جفا cefâ gibi.

i Ünlüsü ve Yazılışı: Arapça’da ı ünlüsü bulunmaz, bütün ünsüz seslerle birlikte duyulan ses i’dir. Bu ünlünün de Arapça’da ortalama ve uzun olmak üzere iki türü vardır.

Ortalama i. Yazıda bir harfle varlığı belirtilmez. Kelime başında i, esreli okunan bir ا elif’tir. Kimi zaman bu elifin altına ء hemze de konur; o zaman ses değeri taşımaz, yalnızca bir ünsüz harfi olan hemzenin bulunduğu yeri gösteren bir çizgiden başka bir şey değildir. Altında hemze bulunmadığında ise, kelime başında bir ünlü (hareke) bulunduğunu göstermek üzere yazılmış olur ve esre’nin ses değerini yüklenir:

ام إكر - ام اكر ikrâm gibi.

Kelime içinde harfle gösterilmez, sesin değerini taşıyan hareke esredir ve kelimenin ünsüz harfi bu esrenin kürsüsü yerindedir: فكر fikr (fikir), كبر kibr (kibir), غالب gâlib (galip) gibi.

Yukarıda verdiğimiz kalın ünsüz harflerinden birinin yer aldığı hecede esre, Türklerce ı sesiyle okunur: خيانت hıyânet, اط صر sırât (sırat), قطعه kıt‘a (kıta) gibi.

Uzun i. Arapça’dan dilimize geçen kelimelerle beraber bu uzun okuma Türkçe’ye de geçmiştir. Özellikle edebiyat dilinde özenle korunmuş, bu korumayı eski şiirde kullanılmış olan ölçü (aruz) desteklemiştir. ايجاب îcâb (icap), فضيلت fazîlet (fazilet), غنيمت ganîmet (ganimet) gibi. Kapalı hecelerdeki uzunlukların ortak söyleyişte başlangıçtan beri varlığını koruyamamış olduğu söylenebilir: اسير esîr değil esir, جميل Cemîl değil Cemil, رذيل rezîl değil rezil gibi.

Açık orta hecede kısalan bu sesin düştüğü örnekler bile bulunmaktadır: hazîne’nin hazne/hazna oluşu gibi. Osmanlı Türkçesi döneminin ortak konuşma dilinde, bugün olduğu gibi, bu sesin açık hecelerde bile kısalarak söyleyişte büyük ölçüde halklılaştığı söylenebilir. u Ünlüsü ve Yazılışı: Arapça’nın bu tek yuvarlak ünlüsünün de ortalama ve uzun olmak üzere iki türü bulunmaktadır.

Ortalama u. Ünsüz harfin ötreli (zammeli) okunuşuyla duyulan bir sestir.

Kelime başında ötreli hemze değerindeki ا elif ile yazılır:

افق ufuk, اصول usûl, افول ufûl gibi.

Kelime içinde harfle belirtilmez, bir ünsüz harfin ötreli okunuşuyla duyulan sesten ibarettir:

ر حضو huzûr, خسران husrân بان قر kurbân, ظلم zulm (zulüm) gibi. Osmanlı Türkçesi’ne alınmış kelimelerin sonunda bulunmaz. Arapça’nın tek yuvarlak ünlüsü olan bu ortalama u, Türkçe’de çeşitlenmiş, dört yuvarlak ünlü değeriyle söylenir duruma gelmiştir: مت حر hurmat yerine hürmet ve hörmet, انخسر husrân yerine hüsrân,عمر umr yerine ömür, عمر Umar yerine Ömer gibi.

Uzun u. Osmanlı Türkçesine giren Arapça unsurlarda uzun u sesi her zaman و (vav) ile gösterilmiştir.

Kelime başında او şeklinde yazılır. ا elif, ötreli hemze yerindedir, و vav ise, u gibi okunan ötrenin uzunluğunu göstermek amacıyla konmuştur: اولا ûlâ kelimesinde olduğu gibi. Kelime içindeki yazılışı açık ve kapalı hecelerde ötreli okunan ünsüz harf önüne konulan و vav iledir:

رت صو sûret, قبول kabûl, جسور cesûr

Kelime sonunda bulunmaz; ancak kimi Arapça kelimelerin sonunda yer alan وّ şeddeli vav, önceki ünsüz harfinin ötresi önünde uzunluk gösteren bir işleyiş yüklenerek Türkçe’de bu gibi kelimelerin son hecelerinin uzun u gibi okunmasına yol açmıştır: عدوّ aduvv yerine adû, علوّ uluvv yerine ulû gibi.

  • Farsça’nın Ünlüleri ve Yazılışları

Farsça’da üç ünlü vardır: a, i, u. Bunların hem nitelik, hem de nicelik bakımından çeşitleri bulunmaktadır:

a, â, é, î, ê, û, ô.

Nicelik bakımından çeşitlilik olağan olarak Farsça’da da uzunluk değerinin yazıya yansıtılması ihtiyacını doğurmuştur. Ünlü uzunlukları Farsça yazımda da aynı harflerle gösterilmiştir:

ا elif, و vav, ی ye.

a Ünlüsü ve Yazılışı: Farsça’nın a’sı, a ile e arasında, Türkçe’nin e’sinden daha açık bir ses olarak söylenir. Bu ses Osmanlı Türkçesi’nde söylenişte benimsenmemiştir. Azerî Türkçesi ise Arapça ve Farsça asıllı kimi kelimelerde belli ünsüz seslerle birlikte bugün de bu sesi kullanmaktadır:

كت حر háreket, خسته háste, صمد sámed gibi. Bu ünlünün nicelik bakımından ortalama ve uzun olmak üzere iki türü vardır. Buna bir de خ önündeki ortalama a’dan gelişmiş bir o sesini katmak gerekir. Aşağıda her biri ayrı ayrı ele alınmıştır.

Ortalama a*. Arapça’nın a’sına benzer. Farslar da bu sesi a ile e arası bir sesle, açık bir e* gibi söylerler:

خر hár “eşek”, رخچ çárh “çark”, طشت táşt “geniş leğen”, خسته hástá (hasta), استر ástár “katır” gibi.

Türkler Farsça’dan aldıkları kelimelerde bu sesi çeşitlendirip kalın ve ince ünsüz harflerine göre kendi a ve e’leri gibi söylemişlerdir:

har, çark, taşt, hasta, ester, der “kapı” gibi.

Kelime başında bu sese karşılık gelen işaret, harekeli yazıda َا üstünlü elif, harekesiz yazıda ise yalnızca ا elif’tir:

ابر ebr “bulut”, وابر ebrû “kaş”, اختر ahter “yıldız”, اسب esb “at”, اشك eşk “göz yaşı” gibi. Kelime içinde bir ünsüz harften sonra harfle gösterilmez, ünsüz harf üstünlü okunarak varlığı belirtilmiş olur: بخت báht, بخش báhş gibi.

Kelime sonunda, Arapça ve Türkçe’de olduğu gibi, ە he ile yazılır: آهسته âheste, بسته beste, تخته tahta, خسته hasta gibi.

Uzun a. Bu ses Farsça konuşanlar tarafından a ile o arası uzun bir şekilde söylenir. Osmanlı Türkçesi bu sesi de almamış, kendi a’sına dönüştürmüştür.

Kelime başında Arapça’daki gibi آ medli elif ile yazılır: آب âb, آباد âbâd, آكاه âgâh gibi.

Kelime içinde bir ünsüz harften sonra ا elif ile karşılanır: بار bâr, جانان cânân gibi.

Kelime sonunda uzunluğu gösteren yine ا elif’ tir: خارا hârâ, دانا dânâ, كالا kâlâ gibi.

i Ünlüsü ve Yazılışı: Bu ünlünün de ortalama ve uzun türleri vardır. Ortalama i . Farslar tarafından i ile e arasında, kapalı bir e (é) gibi söylenir. Bu söyleniş Arapça’dan alınma kelimelere de uygulanmıştır: éhsân (ihsan) gibi.

Kelime başında harekesiz yazıda yalnızca ا elif ile yazılır. Bu durumda ا elif ـِ esre’nin yerini tutmuş olur: استاده istâde, اشكنجه işkence gibi.

Kelime içinde harfle gösterilmez, esreli okunan ünsüz harfiyle varlığı ortaya çıkarılmış olur:

شكسته şikeste, كران girân gibi.

Kelime sonunda, söyleniş değeriyle ilgili olmak üzere, Farsça’ya özgü bir yazılışı vardır, ە he ile yazılır: چه çi, كه ki, نه ni gibi.

Uzun i*. Bu ses Arapça’nın uzun i’sinden farklı değildir; ancak Farsça’nın eski dönemlerinde kapalı, uzunca bir e* gibi de söylenmiştir:

شير şêr “arslan”, سير sêr gibi. Türkçe’de ê sesine yer verilmemiş, bu gibi kelimeler ya uzun i ile ya da ortalama e ile söylenmiştir.

u Ünlüsü ve Yazılışı: Farsça’nın bu yuvarlak ünlüsünün de ortalama ve uzun türleri vardır.

Ortalama u. Farsça’da ü bulunmadığından bütün ünsüz harfleriyle birlikte duyulan ses u’dur: كل gul (gül), مشت muşt gibi. Farsça kelimelerin Türkçe söylenişinde bu ses u, o ve ü olmak üzere çeşitlenmiştir:

Sufra yerine sofra, gul yerine gül gibi.

Kelime başında, Arapça’da olduğu gibi, harekesiz yazıda ötreli olduğu var sayılan ا elif ile yazılır:

افتاده uftâde, اشتر uştur, استاد ustâd gibi.

Kelime içinde yazıda harfle gösterilmez, ünsüz harfi ötreli okunarak varlığı ortaya çıkarılır: برده burde, شكفته şukufte gibi.

Kelime sonunda bulunmaz.

Uzun u. Yazıda uzunluğu و (vav) ile gösterilen ünlü sestir. Ancak söyleyişte bu ünlünün Farsça’da iki türü bulunur. Biri Türkçe’deki u’nun uzunudur. Buna eski gramerlerde “belirli vav” (vâv-ı marûfe) denirdi: ور د dûr, مور mûr örneklerinde olduğu gibi.

Öteki ise uzunca söylenen bir o (=ô)’dur. Buna da “belirsiz vav” (vâv-ı mechûle) denmekteydi:

زور zôr, شور şôr gibi.

Bu kelimeler Osmanlı Türkçesi konuşma dilinde ortalama o gibi söylenmiştir. Edebiyat dilinde ve özellikle şiirde ise uzunlukların korunduğu görülür.

Kelime başında او biçimiyle yazılır; و vav, ا elif üzerindeki yazılmayan ötre’nin uzunluk değerini karşılar: اوج ûc, اوستاد ûstâd.

Kelime içinde, bir ünsüz harften sonra و vav ile gösterilir:

کوفته kûfte (köfte), خته سو sûhte (softa) gibi.

  • Kelime sonunda uzunluk yine و (vav) ile gösterilir:

    بارو bârû “kale duvarı”, دارو dârû, بانو bânû gibi.

Osmanlı Türkçesi’nin Ünlüleri Üzerine Değerlendirme

Arapça ve Farsça’daki değişik ünlüler ortak konuşma dilinde büyük ölçüde Türkçe’nin ünlülerine dönüştürülmüştür. Eğitimi medreseye dayananlar bu iki Doğu dilini yazı dili olarak kullanabilecek seviyede öğrenmiş, özellikle tecvit okumuş olanların söyleyebilme becerisi kazanmış oldukları bazı değişik ünlüler bu gibilerin diline bulaşmış ve şehirli diline geçmiştir. Bunlar arasında en önemlisi uzun ünlüler, daha yerinde bir ifadeyle, ünlü uzunluklarıdır. Manzum metinlerde kelimelerin vezne uygulanmasında büyük bir titizlikle korunmuş olan uzunlukların kapalı hecelerde ortak konuşma dilinde de yaşatılmış olduğunu söylemek pek de doğru değildir. Ama açık hecelerin uzun ünlülerini söylemekte okumuş şehirlilerin çok titiz ve özenli davrandıkları da şüphesizdir. Bugün bile konuşma sırasında birçok kelimede uzunluğun belirtilmemesi söyleyiş kusuru sayılmaktadır. Buna rağmen bazı yöreler ünlü uzunluğundan haberdar değildir. Öte yandan açık hecelerin ünlüsünün uzun okunması, bir eğilim olarak kimi Türkçe kelimelere bulaşmış olduğu gibi (vâ-ret-mek, vâ-rol, vâ-rı-nı; bâş üstüne, yarârı) yarı okumuşların dilinde bozuk biçimlerin yer bulmasına yol açmıştır: zafer yerine zâfer, zararı yerine zarârı, hakem yerine hâkem, rakip yerine râkip, lakap yerine lâkap gibi.

Diğer bir ses, Arapça ve Farsça’da a ile e arası bir ses olan, daralmış ve incelmiş a’dır (=á).

Arapça kelimelerde ح ha, خ , ص sad, ض dad, ط , ظ , ع ayın, غ gayın, ق kaf.

Farsça kelimelerde ise خ , ص sad, ط , غ gayın harflerinden önceki ve sonraki a’nın böyle bir değişik a olarak söylendiği yabancı gramercilerin belirledikleri bir konudur:

صحابه sáhâbe “arkadaş”, اصحاب áshâb “arkadaşlar”, اضداد ázdâd “zıtlar”, اطباق átbâk “tabakalar” gibi. Bu ses, yukarıda değinip örneklerini verdiğimiz gibi, bugün de ortak konuşma dilimizde kimi kelimelerde yaşatılmaktadır.