OSMANLIDA İSKAN VE GÖÇ - Ünite 8: Osmanlı Devleti’nin Göç ve İskân Politikaları Özeti :

PAYLAŞ:

Ünite 8: Osmanlı Devleti’nin Göç ve İskân Politikaları

Göçmen İdaresi

Göçmenler ilk aşamada işsiz ve sadece tüketici oldukları için kamuya maliyetleri oldukça yüksektir ve bir an önce yerleştirilmeleri ve üretici duruma dönüştürülmeleri gerekmektedir. Doğru ve isabetli bir iskân politikası izlenmesi için özel bir teşkilata ihtiyaç vardır. Tanzimat’a kadar göçmen işlerini özel bir teşkilata bağlamayan Osmanlı Devleti, Tanzimat’tan sonra göç sorununu yerel idarelerce çözümledi. Kırım savaşı sonrası kitlesel göçler sonucu 5 Ocak 1860 tarihinde kurulan Muhacirin Komisyonu 1875’de bu göçlerin bitmesi ile lağvedildi. 93 Harbi nedeniyle yaşanan yeni bir kitlesel göç sorunu sonrasında ise İdare-i Umumiye-i Muhacirin komisyonu oluşturuldu. Bu komisyon malî işler, iskân ve sevk şubelerinden oluşuyordu. 93 Muhaceretinin yoğun olduğu dönemlerde işleri daha iyi çözmek için II. Abdülhamid başkanlığında Umum Muhacirin Komisyonu kuruldu. Göçmen idaresi göçmenlerin iskân mahallerini belirlemek ve sorunsuz bir şekilde yerleşmesini temin etmek amacıyla taşraya iskân memurları ve müfettişleri gönderdi. 1890’larda göç hafifleyince özel komisyonlar dağıtıldı. 1897 Osmanlı-Yunan Savaşı nedeni ile de 1908 yılına kadar benzer bir komisyon oluşturuldu. Kısaca Meşrutiyet öncesi Babıâli göçmen sorunu ile yoğun olarak karşılaştığında geçici komisyonlar ile sorunları çözmeyi hedefledi. Dâhiliye Nezareti bünyesindeki komisyonlar 1916’da İskân-ı Aşair ve Muhacirin Müdüriyet-i Umumiyesi’ne dönüştürüldü. Merkez teşkilat bünyesinde iskân, sevk, aşair, istatistik, personel, muhasebe, evrak, teftiş ve fen heyeti şubeleri bulunmaktaydı. 1921’de lağvedilen bu kurumun yerini Mübadele, İmar ve İskân Vekâleti aldı.

Geçici İskân

Osmanlı coğrafyasına yönelik göçler savaş ve savaş sonrası olmak üzere iki gruba ayrılabilir. Savaş ortamında göç edenler öncelikli olarak can güvenlikleri için dağlara çekilmekteydiler. İşgalci kuvvetlerden kaçan sivil halk Türk askerinin hâkimiyetindeki yerlere çekilmeyi tercih etmiştir. Babıâli mültecileri geçici iskân bölgesi ilan ettiği şehir ve kasabalarda iskâna uygun yerlere yerleştirdi. Göçmenler bu bölgelere kendi imkânları ile karayolu, devlet desteği ile indirimli olarak demiryolu ve deniz yolu ile ulaşıyorlardı. İlk aşamada cami avlularına, daha sonra içlerine yerleştirilen göçmenler sayı arttıkça tekke, zaviye, medrese, mektep binalarına yerleştirildiler. Şehir merkezinde göçmen nüfus yoğunlaştığında şehrin kamu sağlığını korumak ve kamu giderlerini azaltmak için göçmenlerin bir kısmı şehrin çevresindeki çiftliklere ve hali arazilere dağıtılmıştır. Geçici iskân süresi uzayanlar iskâna elverişli özel binalara nakledildi.

Göçmenlerin İaşesi:

Babıâli’nin 1860’lı yıllarda zengin fakir ayırımı olmaksızın göçmenlere verdiği yevmiye zamanla göçmen sayısının artması nedeniyle kısıtlanmış ve bazı kurallara bağlanmıştır. Kırsal alanda geçici olarak iskân edilen göçmenlerin iaşe masrafları ise yerli halk tarafından karşılandı. 93 Harbi’nde fakir, güçsüz, işsiz, dul ve yetimlere tayinat tahsis edildi. Tayinat alan göçmenler resmi makamların göstereceği işte çalışmak zorundaydı. Teklif edilen işte çalışmak istemeyen ve iskân edilenlerden izinsiz geri dönenlerin yevmiyeleri ise kesilecekti. Fakir, korumasız, eşi şehit veya esir olan göçmen kadınlar, iş yapamayan sakat yetişkin erkek göçmen ve çocukların yevmiyeleri kesilmedi. Göçmenlerin iaşe ve sair ihtiyaçlarını karşılamak için farklı kurum, kuruluş ve yardım komisyonları oluşturuldu. Bu komisyonlarca toplanan yardımlar azalınca ve komisyonlar zamanla tasfiye edilince göçmen masraflarını hazine karşıladı.

Hazinenin masraflarını azaltmak ve göçmenlere daha iyi şartlar sunmak için göçmen topluluklarının tüketici konumdan üretici konuma geçmeleri için bazı çalışmalar yapılmıştır. Göçmenler kamuya ait iş yerlerinde ve resmi dairelerde eleman, çiftliklerde ve ziraî faaliyetlerde işçilik, yol tesviyesi, işportacılık hatta çift beygirli atlarla şehir içi nakliye gibi işlerde çalışmışlardır.

I. Dünya savaşı öncesinde yaşanan olumsuzluklar nedeniyle ülke genelinde üretim azlığı, kıtlık ve açlık tehlikesi ile karşı karşıya gelindi ve paranın alım gücü oldukça düştü. Bu ortamda geçici iskân sahalarındaki yerleşim birimlerinde bulunan mülteciler de tarla içi, cami avlusu gibi yerlerde barınarak yanlarındaki yiyecekler ile idare etmek zorunda kaldılar. Aciz durumda olanlar için hayırseverler ve bazı cemiyetler tarafından aş evleri kurularak en azından günde bir kez sıcak yemek verildi.

Mültecilere yevmiye veya iaşe dışında eşya yardımı, giysi, ulaşımdan ücretsiz faydalanma, yıkanma, aşılanma ve hastalık durumlarında hastaneye sevk gibi yardımlar da yapıldı.

1914 ve sonrasında göçmen ve mülteci masraflarının artması üzerine Hilâl-i Ahmer Cemiyeti’nin ve hayırseverlerin bireysel yardımlarından katkı alındı ve ahalinin yardımına müracaat edebilmesi amacıyla Muhacirîn-i Müslimeye Muavement Komisyonu kuruldu. Göçmen ve mültecilere yapılan yardımlar aşağıda sunulmuştur:

  • Yakacak Yardımı
  • Sağlık Hizmeti
  • İstihdam

Daimî İskân

İskân, bir ailenin sosyal ve ekonomik ihtiyaçlarını karşılayacak büyüklükte bir konut sağlayarak, yaşamını sürdürebilecek maddî imkânlara kavuşturmayı planlayıp uygulamaktır. Tarımsal iskân ve şehirsel iskân olarak iki şekilde gerçekleştirilmekte idi. Tarımsal iskân ile yerleştirilecek ailelere konut, işletme binası ve tarım arazisi verilirken, şehirsel iskânda aileye konut, işletme ve donatım kredisi verilirdi. Daimi iskâna tabi tutulanlar iki gruba ayrılır: aşiret mensupları ve göçmenler.

Osmanlı Devleti’nin Göçmenleri İskân Politikası

Osmanlı Devleti göçmenleri sınıra yakın yerlere yerleştirerek tampon bölgeler oluşturmaya ve bölgedeki Müslüman nüfusu arttırmaya çalıştı fakat Rus sınırında bu amaca ulaşamadı ve göçmenler iç bölgelere kaydırılmaya çalışıldı. 19. yüzyılda kısa aralıklı savaşlar nedeni ile askere alınma ve savaşlarda verilen kayıplar, salgın hastalıklar ve kıtlık nedeniyle büyük kayıplar verildi ve Anadolu’da Türk nüfus azaldı. Babıâli harap ve terk edilen yerler ile ziraata elverişli yerleri tarıma açarak memleketin imar edilmesini hedefledi ve bunun için gerekli nüfusu göçmenlerden karşıladı. Klasik nüfus anlayışının aksine gayrimüslimlerin Türk topraklarına yerleşmeleri tercih edilmedi.

Göçmenler için daimi iskân bölgeleri belirlenirken iklime uyum sağlayabilecekleri, tarıma elverişli, su, mera ve orman bulunan iskân mahalleri ilke olarak kararlaştırıldı. Göçmenlerin bir kısmı var olan mahalle ve köylere, bir kısmı da boş sahalara iskân edilerek yeni yerleşim birimleri oluşturuldu.

Göçmenlere Yapılan Yardımlar, Karşılaşılan Sorunlar ve Çözümleri

Arazi Tahsisi: Anadolu’ya gelen göçmenlerin iskân edilebilmesi için sürekli arazi üretilmesi gerekliydi. İskâna elverişli miri, mevkuf ve hali arazilerin göçmenlere tahsis edilmesi iskân talimatnamesinde hükme bağlanmıştı. Atıl durumda olan askerî sahalar, meralık alanlar göçmenlere tahsis edilebilmiştir. Fakat göçmenlerin tamamına tahsis edilemedi ve bu grup ile yeri beğenmeyenler kendi imkânları ile arsa ve arazi alıp yerleştiler. Meşru olmayan yolları tercih edenler ise asayişi bozarak ve yerli halk ile göçmen çatışmasına neden oldular.

Konut Yardımı: İskân talimatnamesine göre göçmen idareleri tahsis edilen arsalara iki, üç gözlü mesken inşa edilmesinden sorumluydular. İhtiyaç sahibi göçmenlerin konutları devlet, yerli halk ve göçmen işbirliği ile yapılmaktaydı. Buna ek olarak toplu konut projeleri de geliştirilmiş ve yeni mahalle ve köyler ortaya çıkmıştır. Mevcut kasaba ve köylerdeki terk edilmiş evler yerli halk tarafından tamir edilerek muhtaç göçmenlere tevzi edilmiştir.

Zirai Yardım: Çiftçi göçmenlerin arazi ve meskenlerini edindikten hemen sonra üretici konuma geçmeleri için çift hayvanı, tarım araç gereci ve tohuma ihtiyaçları vardı. Bu ihtiyaçların karşılanmasından muhtar ve ihtiyar heyeti sorumluydu. Memleket sandıkları ve ziraat bankaların göçmen ailelerine ziraî kredi verme hükmü bulunmaktaydı.

Vergi Muafiyeti: Göçmenler ilk aşamada on sene aşar ve tekâlif-i örfiyyeden ve 25 yıl askerlikten muaf tutuldular. 1864 yılı sonrası hızla artan göçmen sayısı nedeniyle bu masraflar karşılanamaz oldu ve bu yönetmelik iptal oldu. Yeni talimatnameye göre iskân tarihinden itibaren üç sene geçen göçmenlerin ürününden aşar alınarak yeni gelen ve henüz ürün alamayan göçmenlerin ekmek ve tohum ihtiyacının karşılanması planlandı. 93 savaşı sırasında zorunlu göç edenler bir takım vergilerden muaf tutulmuştu ancak bu durum bölgeden henüz ayrılmamış Müslümanların da göç kararı almalarına neden oluyordu. Devlete büyük külfetler yükleyen bu yardımlar 1894 yılından sonra kurallara bağlandı ve göçmenlerden kuralları kabul ettiklerini gösteren senetler alınmaya başlandı.

Askerlik Muafiyeti: Abdülmecid döneminde askerlik tüm Osmanlı vatandaşları için yükümlülük haline getirildi. Her şeyini terk ederek göç edenler için ise 1877-1878 döneminde 10 yıl, 1878 sonrası 6 yıl, 1914 sonrası ise Türkiye’ye girişinden itibaren 3 ay muafiyet süresi tanındı. Milli Mücadele döneminde asker ihtiyacını karşılamak üzere göçmenleri de kıtaya sevk kararı alındı.

Eğitim Sorunu: Tanzimat dönemi ile devlet eğitim hizmeti ile de sorumlu hale geldi. Gerekli tedbirler alınmadığı sürece göçmen çocukların zanaat ve meslek sahibi olmaları zordu. Özellikle kimsesiz çocuklar İstanbul sokaklarında dilencilik yapıyordu. Bu çocukların eğitimleri için izlenen yollar şunlardır:

  • Masrafları Şehremaneti tarafından karşılanmak üzere Darüşşafaka’ya kaydedildiler.
  • Kamu korumasına alınamayan çocuklar varlıklı ailelere evlatlık olarak verilmeye çalışıldı.
  • Meslek sahibi olmaları için eytamhanelerde bir zanaatkârın yanına çırak olarak verildiler.
  • Askerî ve mülkî sanayi mektepleri ve Tophane-i Amire idaresindeki sanayi alayına alındılar.
  • Balkan Savaşı sırasında göç eden eğitim çağındaki çocuklar medrese, sıbyan mektebi, idadi, sultani, ziraat ve gece mekteplerine kaydedildiler.

Kırsal alanda yerleşen ve yeni mahalleler oluşturan göçmenlerin ibadet ve eğitim ihtiyaçları için cami, mescit ve mektepler açılmıştır.

Göçlerin Demografik, Sosyal ve ekonomik Sonuçları

Demografik etki: Salgın hastalık, kıtlık, savaş ve toprak kaybından dolayı Müslüman toplumda nüfus artış hızı oldukça düşmüştü. Türk ve Müslüman sayısı Balkanlar’da azalırken, Anadolu’da yoğunlaşmıştı. 19. yüzyılın ikinci yarısında kitlesel boyutta kırsala yerleştirilen göçmenler köy-kent dağılımını da etkilemiştir.

Mali ve İktisadi Etki: Göçmen iskânına açılan verimli topraklardaki emek açığı bu kaynakların mera olarak kullanılmasına neden olmuş; bu da hayvancılığı geliştirirken tarla kültürünü azaltmıştır. Diğer yandan çorak, verimsiz alana yerleştirilen göçmenlerin bu alanları bayındır hale getirmeleri tarım üretiminin artmasını sağlamıştır ve Anadolu’nun özelliğini hayvancılıktan ziraate dönüştürmüştür. Göçmenler denedikleri yeni bitki ve metodlar ile Anadolu’nun ürün çeşitliliğini ve miktarını arttırmıştır. Özellikle Balkan göçmenleri yeni teknolojiyi kullanmaya daha yatkındılar.

Sosyal Etki: Göçmenler ve yerli toplum arasında fark olmaması sayesinde iki unsur zaman içinde kaynaşmıştır. Fakat iskân politikasındaki yanlışlıklar ve aksaklıklar özellikle göçmenlerin yığıldıkları yerlerde göçmen-yerli çatışmasına dönüşebilmiştir. Ermeni Patrikliği ve Kıbrıs Rumları gibi Gayrimüslim gruplardan göçmen iskânına karşı çıkanlar olmuştur. Rusya’nın neden olduğu Müslüman-Hıristiyan çatışmaları nedeniyle savaşlarda binlerce Müslüman katledilmiş ve iki grup arasındaki ilişkiler bozulmuştur. Buna rağmen devletin aldığı önlemler sayesinde silahlı çatışmalar olmamıştır. Osmanlılık fikri ise bu dönemde toplumca kabul görmedi.

Mülteciler ile yerli halk arasındaki temas sonucu yaşam tarzına yansıyan değişikliklerden bazıları şunlardır; mimari tarz, zirai yöntem, hayvan yetiştirme usulleri, göçmenlerin buğday ve Ankara tiftik keçisi ile tanışmaları, farklı meyve ağaçları ve sebze ekimi, tarım alet ve yöntemleri. Verilen hizmetler sayesinde mültecilerin tıbba karşı olan tutum ve alışkanlıkları değişti. Eskiden köyde çerçilerden yapılan alışveriş yerini göç sonrası köylülerin kurduğu bakkaliyelere bıraktı.