ÖZEL GEREKSİNİMLİ BİREYLER VE BAKIM HİZMETLERİ - Ünite 8: Özel Gereksinimli Bireylerin Toplumsal Yaşama Katılımı ile İlgili Yasal Düzenlemeler Özeti :
PAYLAŞ:Ünite 8: Özel Gereksinimli Bireylerin Toplumsal Yaşama Katılımı ile İlgili Yasal Düzenlemeler
Giriş
İnsan hakları, tüm insanların hiçbir ayrım gözetmeksizin yalnızca insan olarak doğmalarından kaynaklanan eşit, özgür ve onurlu yaşamasını sağlayan haklardır. İnsan hakları idealinin altında yatan temel amaç; eşitliğin, özgürlüğün ve insan onuruna yaraşır yaşam standartlarının sağlandığı evrensel bir düzen kurulmasıdır.
Eşitlik kavramı, insan hakları kavramının ayrılmaz bir parçasıdır ve bireylere hakların korunması açısından adil davranma sorumluluğu yükler. Uluslararası insan hakları belgelerinde, tüm bireylerin onur ve hak temelinde eşit ve özgür doğdukları, her bireyin fırsat eşitliği çerçevesinde insan haklarına ve temel özgürlüklere sahip olduğu ve herhangi bir temele dayalı ayrımcılığın kabul edilemeyeceği ilkeleri benimsenmiştir.
Kamu hizmetlerinden herhangi bir ayrımcılığa uğramadan eşit şekilde yararlanmak Anayasa ile teminat altına alınmış bir haktır. Özel gereksinimli bireyler de dezavantajlı olan toplumsal gruplardan biridir. Toplumdaki her birey gibi özel gereksinimli bireylerin de hayatın her alanında bağımsız olarak yaşamını sürdürmesi, fırsatlardan eşit derecede yararlanabilmesi ve toplumsal yaşama tam katılımının sağlanabilmesi doğrudan insan haklarıyla ilişkilidir.
Özel gereksinimli bireylerin toplumsal yaşama geçişi ve tam katılımı
Yetişkinlik; ücretli bir iş, yasal ve sivil haklarla betimlenen kişisel özerklik, arkadaşlık, sosyal ilişkiler, aile rolleri ve sorumlulukları anlamına gelmektedir. Ön buluğ döneminden başlayıp 20’li yaşların ortalarına kadar geçen dönem, tüm gençler için sıklıkla hayatın ileriki dönemlerine ilişkin fırsatların değerlendirildiği, seçimlerin yapıldığı, belirsizliklerle dolu ve kafa karışıklıklarının sıklıkla yaşandığı dönemdir. Toplumdaki her birey gibi özel gereksinimli bireylerin de toplumda bağımsız bireyler olarak yaşamaya gereksinimleri vardır. Bu gereksinimi karşılamak için özel gereksinimli bireylere toplumla bütünleşmesini sağlayacak davranışları kazandırmak gerekmektedir.
Günümüzde özel gereksinimli bireylerin toplumsal yaşama başarılı biçimde geçişini ve tam katılımını sağlayabilmek için ileri sürülen kavram geçiştir. Geçiş sözlük anlamı olarak “değişim; bir durum, aşama, konu ya da yerden diğerine geçme; bir şekil, aşama ya da tarzdan diğerine ilerleme, gelişme ya da evrim” olarak tanımlanır. Özel gereksinimli bireylerin yetişkinliğe geçiş sürecinde toplumsal yaşam için gerekli çeşitli geçiş düzenlemeleri söz konusudur. Özel gereksinimli bireylere söz konusu bu becerilerin kazandırılması ve toplumsal yaşama tam katılımlarının sağlanabilmesi için eğitim, rehabilitasyon, sağlık ve bakım hizmetleri, bilgilendirme ve bilinçlendirme, ulaşılabilirlik, istihdam, sosyal güvenlik ve gelirin korunması gibi alanlarda çeşitli çalışmalar yapılmalıdır.
Özel gereksinimli bireylerin toplumsal yaşama katılımıyla ilgili uluslararası örgütlerin yaptıkları çalışmalar
Birleşmiş Milletler (BM), Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO), Dünya Sağlık Örgütü (WHO), Avrupa Konseyi ve Avrupa Birliği (AB) gibi uluslararası örgütler özel gereksinimli bireylerin yaşam kalitesinin yükseltilmesine yönelik önemli sayıda çalışmalar yapmışlardır. 1945 yılında Türkiye’nin de kurucuları arasında yer aldığı BM Örgütü’nün faaliyete geçmesi ve Anayasası’nda “insan haklarına saygı” ilkesine açıkça yer vermesiyle insan hakları uluslararası hukuk alanına taşınmıştır. 9 Aralık 1975’de BM Genel Kurulu’nun 3447 sayılı kararı ile “Engelli Kişilerin Hakları Bildirisi” yayımlanmıştır. 1980’li yıllar BM ve BM’ye bağlı WHO ve ILO’nun özel gereksinimli bireyler ve onların sorunlarını kendi ilgi alanları açısından daha ayrıntılı olarak ele aldıkları bir dönem olmuştur.
Özel gereksinimli bireylerin toplumsal yaşama katılımıyla ilgili yasal düzenlemeler
Türkiye’de özel gereksinimli bireylere yönelik yasal düzenlemelerin şekillenmesinde uluslararası örgütlerin yaptıkları çalışmalar ve gelişmiş ülkelerin yasal düzenlemeleri rol oynamıştır. Bu bireylere ilişkin yasal düzenlemeler; Anayasa, kanun, kanun hükmünde kararname (KHK), bakanlar kurulu kararı, yönetmelik, genelge, tebliğ, sirkü gibi farklı mevzuatlar çerçevesinde şekillenmiştir.
Türkiye’de özel gereksinimli bireylere ilişkin eğitimle ilgili yasal düzenlemeler uluslararası gelişmeler referans alınarak yıllar içerisinde iyileşme göstermiştir. Kronolojik sırayla incelendiğinde bu düzenlemeler;
- Cenevre Sözleşmesi-1923
- İdil Biret Suna Kan Yasası-1948
- 6972 sayılı “Korunmaya Muhtaç Çocuklar Hakkında Kanun”-1957
- 1961 Anayasası 48. ve 50. maddeler
- 222 sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanunu-1961
- 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu – 1973
- 2916 sayılı Özel Eğitime Muhtaç Çocuklar Kanunu – 1983
- 5378 sayılı Özürlüler ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun – 2005
- biçiminde sıralanmıştır.
Özel gereksinimli bireylerin yeterliğini ve işlevselliğini en üst düzeye çıkarmak ve bu durumda kalmalarını sağlamak için devletlerin rehabilitasyon hizmetleriyle ilgili düzenlemeler yapması ve özel gereksinimli bireylerin gereksinimlerine göre bu hizmetlerden tam katılım ve eşitlik ilkesine dayalı olarak yararlanması önem taşımaktadır.
Ülkemizde sosyal hizmet konusunda ihtisas kurumu olma özelliğine sahip olan SHÇEK, özel gereksinimli bireylere ilişkin yatılı ve gündüzlü hizmetlerin verilmesi için hizmet birimleri açmak ve hizmet sunmak, diğer kamu kurumları ile özel sektöre özel gereksinimli bireylere yönelik kuruluşları açtırmak, bu hizmetlerin takip ve denetimini sağlamakla görevli ana hizmet birimidir.2006 yılına değin SHÇEK’e bağlı kurumlar aracılığıyla yürütülen eğitim ve rehabilitasyon hizmetleri yeni düzenlemeyle MEB’in sorumluluğuna verilmiştir.
Ülkemizde özel gereksinimli bireylere yönelik tıbbi rehabilitasyon hizmetlerini yürütme yükümlülüğü ise Sağlık Bakanlığı’nın çalışma alanına girmektedir. Rehabilitasyon hizmetleri özel kurumlarda ve/veya üniversite ve devlet hastanelerinin ilgili bölümlerinde sunulmaktadır.
Türkiye’de özel gereksinimli bireylere yönelik sağlık ve bakım hizmetleriyle ilgili yasal düzenlemeler konusunda Cumhuriyet döneminde çeşitli çalışmalar yapılmıştır. Bu çalışmalardaki temel referans noktasını ise Engellilerin Haklarına İlişkin BM Sözleşmesi ve onun temelini oluşturan çalışmalar meydana getirmiştir. Ülkemizde sağlık ve tıbbi bakım hizmetleriyle ilgili çalışmalar Sağlık Bakanlığı’nın yükümlülüğündedir. Bakanlık, anne ve çocuk sağlığını korumak amacıyla planlı ve programlı çalışmalar düzenlemek, gebelerin doğum öncesi ve doğum sonrasına ilişkin takiplerini gerçekleştirmek, doğumun sağlıklı bir biçimde gerçekleşmesini sağlamak için gerekli çalışmaları planlamak ve yönetmekle sorumludur. Bakanlık ayrıca, bebeğin sağlıklı bir biçimde dünyaya gelmesi, doğumdan sonra da sağlıklı bir gelişim izlemesi, bulaşıcı hastalıklar ve önlenmesi, sağlıklı beslenme, çevre sağlığı ve akıl-ruh sağlığıyla ilgili eğitim çalışmalarının yürütülmesi konusunda gerekli planlamaları yapmak ve süreci yönetmekle yükümlüdür. Sağlık Bakanlığı’nın genetik hastalıklar ve gerekli yasal düzenlemelerin yapılması konusunda da çalışmaları bulunmaktadır.
Cumhuriyet döneminde özel gereksinimli bireylere yönelik bakım hizmetlerinde de yıllar içinde çeşitli değişiklikler olmuştur. Yıllar içerisinde Özel gereksinimli bireylere yönelik bakım hizmetlerinin yürütülmesiyle ilgili çeşitli yönetmelikler çıkarılmıştır.
Ülkemizde özel gereksinimli bireylere yönelik bakım hizmetleri, SHÇEK’e bağlı Özürlü Bakım Hizmetleri Dairesi Başkanlığı tarafından yürütülmektedir. Daire Başkanlığı bünyesinde özel gereksinimli bireylere bakım hizmeti sunan kuruluşlar; özürlü evde bakım hizmeti, bakım ve rehabilitasyon merkezleri, engelsiz yaşam merkezleri, umut evi projesi, aile danışma ve rehabilitasyon merkezleri, özel özürlü bakım ve rehabilitasyon merkezleri ve geçici ve misafir olarak bakım hizmeti olarak sıralanmaktadır.
Ülkemizde özel gereksinimli bireylere ilişkin olarak toplumun bilgilendirilmesi ve bilinçlendirilmesine yönelik çalışmalar Engellilerin Haklarına İlişkin BM Sözleşmesi’nde belirlenen esaslar çerçevesinde şekillenmektedir.
Özel gereksinimli bireylere ilişkin yapılacak bilgilendirme ve bilinçlendirme çalışmaları iki ana başlık altında planlanarak düzenlenebilir. Bu konuda yapılacak çalışmalar, (a) özel gereksinimli bireylere sağlanan hak ve hizmetler konusunda bireyin kendi hakları ve bunlara nasıl ulaşabileceği konusunda bilgilendirilmesi ve (b) toplumun özel gereksinimli bireyler konusunda bilgilendirilmesi ve bilinçlendirilmesi biçiminde yürütülebilir.
Toplumun özel gereksinimli bireyler konusunda bilgilendirilmesi ve bilinçlendirilmesiyle ilgili çalışmalar farklı bakanlıklar tarafından kendi görev kapsamları bağlamında yürütülmektedir.
Özel gereksinimli bireylerin fırsat eşitliği ilkesi çerçevesinde toplumdaki diğer tüm bireylerle eşit koşullarda sosyal yaşamın tüm alanlarından yararlanmasının sağlanması sosyal devlet anlayışının temelini oluşturmaktadır. Bu bağlamda, herkes için insan hak ve onuruna uygun kalitede bir yaşam standardının sağlanmasının temel koşulu, bilgi ve hizmet sunumunun ulaşılabilir ve erişilebilir olmasıdır.
Özel gereksinimli bireylerin sosyal yaşamın tüm alanlarından tam ve eşit yararlanmasının önündeki en büyük sorunu ulaşılabilirlik konusundaki engeller oluşturmaktadır. Ulaşılabilirlik konusu ülkemiz için oldukça yeni bir alandır. Özel gereksinimli bireylerin diğer tüm bireylerle aynı koşullarda yaşamlarını sürdürmesi ancak çevrenin ulaşılabilir biçimde planlanması, tasarlanması ve uygulanmasıyla sağlanacaktır.
Bir ülkenin gelişmişlik düzeyi, o ülkede yaşayan bireylerin sosyal refah düzeyinin yüksekliği ile doğru orantılıdır. Ülkelerin gelişmişlik ölçütünün bir başka önemli göstergesi de o ülkedeki özel gereksinimli bireylerin refah ve yaşam düzeyinin kalitesidir. İstihdam, özel gereksinimli bireylerin ekonomik bağımsızlığının ve sosyal bütünleşmesinin sağlanması açısından temel bir etkendir.
Özel gereksinimli bireylerin üretken bir insan olarak topluma kazandırılmasının en önemli ve vazgeçilmez yolu, onların istihdam edilebilirliğini arttırmak ve aktif, üretici bireyler olarak çalışma hayatında yer almalarını sağlamaktır. Bu sayede özel gereksinimli bireyler başkalarına ekonomik yönden bağımlı olmadan kendilerine yetebilecek bir gelir elde edebileceklerdir.
Özel gereksinimli bireylerin istihdamı; hukuki, sosyal, kültürel, ekonomik ve politik boyutları olan çok bileşenli bir konudur. Konunun tarafları arasında politikacılar, uygulayıcılar, işverenler, girişimciler, STK’lar ve özel gereksinimli bireylerin kendisi yer almaktadır. İstihdam konusunda yasal düzenlemeler açısından son yıllarda olumlu gelişmeler olmakla birlikte, mevzuatın uygulamaya geçmesi konusunda sıkıntılar bulunmaktadır. İstihdama yönelik sorunlar (a) İstihdam öncesi yaşanan sorunlar, (b) İşgücüne katılma konusunda yaşanan sorunlar, (c) İşverenlerin özel gereksinimli bireylere yönelik ön yargıları, (d) Özel gereksinimli bireylerin istihdamına yönelik politikaların yetersizliği, (e) İş ve meslek analizlerinin yapılmamış olması, (f) Mesleki eğitim ve rehabilitasyon hizmetlerinin yetersizliği, (g) 657 sayılı Kanun kapsamında yaşanan sorunlar, (h) İşverenler açısından yaşanan sorunlar, (ı) Sosyal yaşam yönünden yaşanan sorunlar, (i) İş yaşamında karşılaşılan sorunlar başlıkları altında gruplandırılabilir.
Devletin sosyal güvenliği sağlama görevi Anayasa ile güvence altındadır. Anayasanın 60. maddesi sosyal güvenlik hakkını “Herkes sosyal güvenlik hakkına sahiptir. Devlet, bu güvenliği sağlayacak gerekli tedbirleri alır ve teşkilatı kurar.” hükmüyle karara bağlar.
Özel gereksinimli bireylerin sosyal güvenliği ve gelirinin korunması amacıyla pek çok yasa yürürlüğe konmuştur. Yapılan değişikliklerle özel gereksinimli bireylerin bakımını üstlenen bireylerin de sosyal güvenlik kapsamına alınması ve vergi indiriminden yararlanması, sağlık kurulu raporlarının alımında sağlanan kolaylıklar ve özel gereksinimli bireylere yönelik hazırlanan kimlik kartı uygulaması olumlu gelişmelerdir. Ancak, sağlık sektöründe yaşanan sorunlar, özel gereksinimli bireylerin eğitim düzeylerinin düşük olması, özel gereksinimli bireylerin her alanda olduğu gibi sosyal güvenlikle ilgili konularda da bilgi eksikliklerinin olması çeşitli sorunlar yaşanmasına neden olmaktadır.