ÖZEL VERGİ HUKUKU I - Ünite 8: Kurumlar Vergisinin Beyanı, Tarhı ve Ödenmesi Özeti :

PAYLAŞ:

Ünite 8: Kurumlar Vergisinin Beyanı, Tarhı ve Ödenmesi

Giriş

Vergilendirmede amaç, mükellef varlığından alınan ekonomik bir değeri, belirli amaçlarla devletin kullanımına bırakmaktır. Ancak vergilendirme işleri keyfi değildir. Belirli kurallara uyulması gerekir. Verginin tarhı, tahakkuku ve tahsili vergilendirme sürecinin belli başlı işlemleridir. Verginin alınması için tarh etmesi, yani borcun belirlenmesi gerekmektedir. Tarh işlemi idari nitelikte bir işlem olup, kamu yararı için yapılır. Kurumlar vergisi mükelleflerinin beyanı, kurumlar vergisi beyannamesi ile gerçekleştirilir. Mükelleflerin vergilerini tam ve doğru olarak zamanında beyan edip, ödemeleri önemlidir.

Bazen mükellefler vergi kaçırarak, vergiden kaçınarak eksik beyanda bulunabilecekleri gibi, kurumun iflasın eşiğine gelmesi nedeniyle de vergilerini ödeyememektedirler. Hedeflenen vergi tahsilatını gerçekleştirmenin devlet açısından önemi düşünüldüğünde mükellef sayısını arttırmak gerekmektedir. Bunun için mükelleflerin vergiye gönüllü uyumunun sağlanması, şirket iflaslarının önüne geçilerek, kurumlaşmanın teşvik edilmesi gerekmektedir.

Kurumlar Vergisinde Beyanname Çeşitlerine Göre Tarh, Beyan ve Ödeme

Kurumlar vergisinde mükelleflerin durumlarına göre “kurumlar vergisi beyannamesi (yıllık beyanname)”, “özel beyanname”, ve “muhtasar beyanname” olmak üzere üç türlü beyanname bulunmaktadır. Yıllık beyanname kurumlar vergisi mükelleflerinin ilgili hesap döneminin sonuçlarını beyan etmelerine yarayan bir beyannamedir. Muhtasar beyanname vergi kesintisi yapmak zorunda olanların, bu vergileri bağlı oldukları vergi dairesine bildirmeye yarayan bir beyannamedir. Özel beyanname ise dar mükellefiyete tabi olan yabancı kurumların vergiye tabi kazançlarının Gelir Vergisi Kanunu’nda yazılı diğer kazanç ve iratlardan ibaret bulunması hâlinde yabancı kurumun bu kazancı beyan etmesine yarayan bir beyannamedir.

Kurumlar vergisi, kurumlar vergisi beyannamesi (yıllık beyanname) ile mükellefin veya sorumlunun beyanı üzerine tarh olunur ve beyanname ilgili hesap döneminin sonuçlarını içerir (KVK. md. 14/1). Kurumlar vergisi beyannamesi kurumların bir hesap dönemine ait safi kurum kazançlarını ilgili vergi dairesine bildirmeye yarayan bir beyanname türüdür. Bir hesap dönemine ait kurum kazançlarının yıllık olması nedeniyle yıllık olarak verilir ve bu nedenden dolayı da yıllık kurumlar vergisi beyannamesi adını alır. Kurumların elde ettiği kazancın, hesap döneminin belli bir süresinde elde edilmesi örneğin; Haziran, Temmuz ve Ağustos olmak üzere üç aylık olması beyannamenin yıllık olma özelliğini ortadan kaldırmaz. Yıllık kurumlar vergisi beyannamesi, hesap döneminin kapandığı ayı izleyen dördüncü ayın 1. gününden 25. günü akşamına kadar mükellefin bağlı olduğu vergi dairesine verilir (KVK. md. 14/3).

Kurumlar vergisi beyannamesinin şekli, içeriği ve ekleri Hazine ve Maliye Bakanlığınca belirlenir. Mükellefler beyanlarını bu beyanname ile yapmak veya bu beyannamelerde yazılı bilgilere uygun olarak bildirmek zorundadırlar (KVK. md. 14/8). Kurumlar vergisi beyannamesine eklenecek bildirim ve belgeler mükellefin durumuna göre farklılık göstermekle beraber aşağıdaki gibidir;

  • Ayrıntılı bilanço ve ayrıntılı gelir tablosu veya işletme hesabı,
  • Ortakları arasında dar mükellef ortağı bulunan kurumların bu ortaklarının adları, unvanları ve ikamet adreslerine ait bildirim,
  • Kesinti yoluyla ödenen vergilere ilişkin belgeler,
  • Yabancı ülkelerde ödenen vergilere ilişkin belgeler,
  • Temel mali tabloların (bilanço, gelir tablosu) yanında kâr dağıtım tablosu,
  • Kurumun ortaklarına ve yönetim kurulu üyelerine ilişkin bildirim,
  • Transfer fiyatlandırması kapsamındaki ilişkili kişilere ve işlemlere ilişkin liste,
  • Örtülü sermaye uygulamasına ilişkin bilgiler,
  • Yabancı para pozisyonuna ilişkin bilgiler,
  • Geçici vergiye ait bildirim.

Kurumlar vergisinin kanuni oranı %20’dir (KVK. md. 32/1). 7061 sayılı Kanun’un 91. maddesiyle 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 32. maddesinin 1. fıkrasında yer alan %20 oranı, kurumların 2018, 2019 ve 2020 yılı vergilendirme dönemlerine ait kurum kazançları için %22 olarak uygulanmaktadır. Cumhurbaşkanı’na bu oranı %20’ye indirme yetkisi verilmiştir (KVK. geçici md. 10).

Kurumlar vergisi mükelleflerinin (ticari ve zirai kazanç elde eden dar mükellef kurumlar dâhil) cari vergilendirme döneminin kurumlar vergisinden mahsup edilmek üzere Gelir Vergisi Kanunu’nda belirtilen esaslara göre ve cari dönemin kurumlar vergisi oranında geçici vergi ödemesi gerekir (KVK. md. 32/2). Geçici vergi oranı kurumlar vergisi oranı olan %20’dir. Ancak bu oran %22 olarak uygulanacaktır.

Tam Mükellef Kurumlarda Geçici Vergi Uygulamasında Tam mükellef kurumlar, geçici vergi döneminin safi kurum kazancını, KVK’nin safi kurum kazancının tespitine göre yaparlar. Dar Mükellef Kurumlarda Geçici Vergi Uygulamasında Dar mükellef kurumlar, sadece ticari ve zirai kazanç elde ederlerse geçici vergi öderler ve kazançları tam mükellef kurum kazancı gibi belirlenir.

Kurumlar vergisi hesaplandıktan sonra düşülen geçici verginin dışında yurt dışında ve yurt içinde kurum kazancı için ödenen vergiler de hesaplanan vergiden mahsup edilecektir.

Özel beyanname ise dar mükellef yabancı kurumların belirli kazançlar elde etmeleri durumunda söz konusu bu kazançlarını beyan etmeye yarayan bir beyannamedir.

Özel beyanname, yabancı kurumun kendisi veya Türkiye’de dar mükellef kurum adına hareket eden kişi tarafından, bu kazançların elde edilme tarihinden itibaren 15 gün içinde vergi dairelerine verilmek zorundadır (KVK. md. 26/1) ve vergi beyanname verme süresi içinde ödenir (KVK. md. 29/1-c). Örneğin; 5 Nisan 2019’da elde edilen gayrimenkul satışı için özel beyannamenin 05 Nisan-20 Nisan 2019 tarihleri arasında verilmesi gerekmektedir. Aynı süre içinde vergi tek seferde ödenir.

Kurumlar vergisi esas olarak mükellefin beyanı üzerine tarh edilmektedir. Ancak bu şekilde gelirini beyan edip ödemek durumunda olan mükellef kurumların beyan ve ödeme sürelerini belirlemeden verginin bir an önce tahsili amacıyla vergi tevkifatı, kesintisi ya da stopaj adı verilen bir sistem getirilmiştir. Bu sayede bir taraftan verginin en azından bir kısmı kazancın elde edilme aşamasında tahsil edilerek güvence altına alınmış olmaktadır.

Kurumlar vergisinde muhtasar beyanname hem tam mükellef kurumlar hem de dar mükellef kurumlar adına yapılacak ödemeler üzerinden kesilecek vergilerin gösterildiği ve kesinti yoluyla alınan bu vergilerin vergi dairesine ödenmesine ilişkin bir beyanname türüdür.

Vergi kesintisi yapmak zorunda olanlar, ister tam mükellef isterse dar mükellef olsunlar nakden veya hesaben yaptıkları ödemeler veya tahakkuk ettirdikleri kazanç ve iratlar üzerinden kesintileri bu vergileri ödeme ve tahakkukunun yapıldığı yer itibarıyla bağlı bulundukları vergi dairesine (Gelir Vergisi Kanunu’nda belirtilen usul ve esaslar doğrultusunda), vergilendirme dönemini izleyen ayın 23. günü akşamına kadar muhtasar beyanname ile bildirmeye, 26. günü akşamına kadar da ödemeye mecburdurlar (KVK. md. 15 ve 30). Ancak Türk Vergi Sistemi’nde 1 Nisan 2019 tarihinden itibaren 115 No’lu VUK. Sirkülerinde yeni bir düzenleme yapılıncaya kadar ödeme süresinin uzatılması nedeniyle uygulamada muhtasar beyanname verme süresi ödeme zamanına kadar uzatılmıştır.

Kurumların Tasfiyesi ve Yeniden Yapılanması Durumunda (Birleşme, Bölünme ve Hisse Değişimi) Vergilendirme

Tüzel kişiler belirli amaçları gerçekleştirmek üzere kurulurlar. Ancak bu amaca ulaşmak imkânsız hâle gelirse ve kurum ortakları kuruluş amacına mevcut koşullar altında ulaşamayacaklarına karar verirlerse ya da kanun veya ana sözleşmede yer alan nedenlerle fesih söz konusu olursa kurum ortadan kalkar. Böylelikle kurumun iktisadi faaliyetlerinin son bulması yanında, başka kurumlarla birleşmesi, başka kurumların bünyesi içine girmesi veya başka kurumları bünyesi içine alması söz konusu olur. Bütün bu durumlar vergilendirme açısından içinde bulunulan duruma uygun bir vergilendirmeyi gerektirir.

Tasfiye

Kurumların ortadan kalkmaları ani olmaz. Mevcutların ve alacakların paraya çevrilmesi, borçların ödenmesi, kalanların ortaklara paylaştırılması gibi iş ve işlemlerin yapılması gerekir. Zaman alan bu işlemlerin tümüne tasfiye denir. Tasfiye hâline giren kurumların vergilendirilmesinde hesap dönemi yerine tasfiye dönemi geçerli olmaktadır (KVK. md. 17/1). Tasfiyeye girmiş olan bir kurum için vergilendirme dönemi “tasfiye dönemi” olarak dikkate alınır. Tasfiye dönemi kurumun tasfiyeye ilişkin genel kurul kararının “tescil” edildiği tarihte başlar ve tasfiye kararının tescil edildiği tarihte sona erer (KVK. 17/1-a). Tasfiye halinde verilen beyanname tasfiye beyannamesidir. Kurumlar vergisi beyannamesi, hesap döneminin kapandığı ayı takip eden 4. ayın 1. Gününden 25. günü akşamına kadar mükellefin bağlı olduğu vergi dairesine veriliyorken; tasfiye beyannamesi, tasfiyenin aynı takvim yılı içinde başlayıp sonuçlanması hâlinde, tasfiyenin sonuçlandığı tarihten itibaren 30 gün içinde kurumun bağlı olduğu vergi dairesine verilir. Tasfiyeye giriş tarihi ile tasfiyenin bitiş tarihinin farklı takvim yıllarında gerçekleşmesi durumunda her bir tasfiye dönemine ilişkin tasfiye beyannamesi, tasfiye döneminin kapandığı ayı izleyen 4. ayın 1. gününden 25. günü akşamına kadar mükellefin bağlı olduğu vergi dairesine tasfiye memurlarınca verilir. Tasfiyenin sona erdiği dönemin beyannamesi ise tasfiyenin sonuçlandığı tarihten itibaren 30 gün içinde kurumun bağlı olduğu vergi dairesine verilir. (KVK. 17/2) Tüzel kişilerin tasfiye haline girmiş veya tasfiye edilmiş olmaları, kanuni temsilerin tasfiyeye giriş tarihinden önceki zamanlara ait sorumluluklarını ortadan kaldırmamaktadır (VUK. md. 10/4). Tasfiye edilerek tüzel kişiliği ticaret sicilinden silinen mükellefler, tasfiye öncesi ve tasfiye dönemlerine ilişkin her türlü vergi tarhiyatı ve ceza kesme işlemi, müteselsil sorumlu olmak kaydıyla, tasfiye öncesi dönemler için kanuni temsilcilerden tasfiye dönemi için tasfiye memurlarından herhangi biri adına yapılır. Limitet şirketlerde ortaklar, tasfiye öncesi dönemlerle ilgili bu kapsamda doğacak amme borçlarından şirkete koydukları sermaye ile sorumlu olurlar. (VUK. md. 10/5).

Birleşme ve Devir

Birleşme bir ya da birkaç kurumun diğer bir kurumla tek bir hukuki varlık hâline gelmesini ifade etmektedir. Kurumların birleşmesi müşteri kitlesini artırmak, kurumun pazar payını yükseltmek, rekabet açısından güçlenmek gibi nedenlere dayanmaktadır. Birleşme hâlinde bir veya birkaç kurumun diğer bir kurumla birleşmesi, birleşme nedeniyle infisah eden kurumlar bakımından tasfiye hükmündedir. Ancak birleşmede “tasfiye kârı” yerine “birleşme kârı” vergiye matrah olur (KVK. md. 18/1). Birleşme kârı, genel olarak, birleşme döneminde oluşan “birleşme sonu servet değeri” ile “birleşme başı servet değeri” arasındaki fark şeklinde tanımlanabilmektedir (Maç, 1995:36.5).

Devir ise birleşmenin özel bir türüdür. Tam mükellef kurumlar arasında kayıtlı değerler üzerinden ve bütün hâlinde devralma yoluyla gerçekleştirilen işlemler devirdir. Aşağıdaki koşulların gerçekleşmesi hâlinde oluşan birleşmeler devir olarak kabul edilmektedir. Bunlar (KVK. md. 19/1-a ve b);

  • Birleşme sonucunda infisah eden (devir edilen) kurum ile birleşen (devir alan) kurumun her ikisinin de kanuni veya iş merkezlerinden en az birinin Türkiye’de bulunması gerekmektedir. Yani devir edilen ve devir alan her iki kurumun da tam mükellef olması gerekmektedir.
  • Münfesih (devir edilen) kurumun devir tarihindeki bilanço değerinin devir alan kurum tarafından bir bütün olarak kabul edilmiş ve bilançosuna geçirilmiş olmalıdır.
  • Devralan kurum devredilen kurumun tahakkuk etmiş veya edecek vergi borçlarını ödeyeceğini ve diğer ödevlerini yerine getireceğini devir beyannamesine bağlı bir taahhütname ile taahhüt etmek durumundadır. Mahallin en büyük mal memuru bu konuda birleşilen kurumdan teminat istemesi durumunda devralan kurum bu borçlar için teminat göstermek zorundadır.

Bölünme ve Hisse Değişimi

Kurumlarda bölünme ve hisse değişimi ile ilgili hususlar KVK’nin 19. ve 20. maddelerinde düzenlenmiştir. Bölünme ve hisse değişiminin amacı işletmelerin belirli alanlarda uzmanlaşmalarını sağlamak çok büyük hantallaşmış işletmeleri küçülterek üretime katkılarını daha etkin hâle getirmek kendi bünyelerinde daha kârlı kuruluşlar hâline gelmelerini sağlamaktır.

Şirket bölünmeleri tam ya da kısmi olmak üzere iki şekilde olur. Buna göre; tam bölünmede, şirketin mal varlığı bölümlere ayrılır ve sonra diğer şirketlere devrolur. Bölünen şirketin ortakları, devralan şirketlerin paylarını ve haklarını iktisap ederler. Tam bölünen ve devrolunan şirket ise sona erer ve unvanı ticaret sicilinden silinir (TTK. md. 159/1-a).

Tam bölünmede, tam mükellef bir sermaye şirketinin tasfiyesiz olarak infisah etmek suretiyle bütün mal varlığını alacaklarını ve borçlarını kayıtlı değerleri üzerinden mevcut veya yeni kurulacak iki veya daha fazla tam mükellef sermaye şirketine devretmesi ve karşılığında devredilen sermaye şirketinin ortaklarına devralan sermaye şirketinin sermayesini temsil eden iştirak hisseleri verilmesi tam bölünmedir. Devredilen şirket ortaklarına verilecek iştirak hisselerinin itibari değerinin %10’una kadarlık kısmının nakit olarak ödemesi, işlemin bölünme sayılmasına engel değildir (KVK. 19/3-a). Kısmi bölünmede, bir şirketin mal varlığının bir ya da birden fazla bölümü diğer şirketlere devrolunur. Bölünen şirketin ortakları, devralan şirketlerin paylarını iktisap ederler veya bölünen şirket, devredilen mal varlığı bölümlerinin karşılığında devralan şirketlerdeki paylar ve haklar elde ederek yavru şirket oluşturur (TTK. md. 159/1-b).

Kısmi bölünmede ise tam mükellef bir sermaye şirketinin veya sermaye şirketi niteliğindeki bir yabancı kurumun Türkiye’deki iş yeri veya daimi temsilcisinin bilançosunda yer alan taşınmazlar ile en az iki tam yıl süreyle elde tutulan iştirak hisseleri ya da sahip oldukları üretim veya hizmet işletmelerinin bir veya birkaçını kayıtlı değerleri üzerinden ayni sermaye olarak mevcut veya yeni kurulacak tam mükellef bir sermaye şirketine devretmesi söz konusudur. Ancak, üretim veya hizmet işletmelerinin devrinde, işletme büyüklüğü korunacak şekilde faaliyetin devamı için gerekli aktif ve pasif kalemlerin tümünün devredilmesi zorunludur (KVK. md. 19/3-b).

Tam mükellef bir sermaye şirketinin, diğer bir sermaye şirketinin hisselerini, bu şirketin yönetimini ve hisse yoğunluğunu elde edecek şekilde devralması ve karşılığında bu şirketin hisselerini devreden ortaklarına kendi şirketinin sermayesini temsil eden iştirak hisselerini vermesi, hisse değişimidir. Hisseleri devralınan şirketin ortaklarına verilecek iştirak hisselerinin itibari değerinin %10’una kadarlık kısmının nakit olarak ödenmesi, işlemin hisse değişimi sayılmasına engel değildir (KVK. md. 19/3-c).