ÖZEL VERGİ HUKUKU I - Ünite 2: Ticari ve Zirai Kazançlar Özeti :

PAYLAŞ:

Ünite 2: Ticari ve Zirai Kazançlar

Ticari Kazancın Tanımı ve Kapsamı

Ticari kazançlara ilişkin olarak GVK’nun 37. maddesinde “Her türlü ticari ve sınai faaliyetlerden doğan kazançlar ticari kazançtır.” şeklinde genel bir tanım verilmiştir. Ancak gerek ticari gerekse sınai faaliyet tanımlanmamış; öte yandan bu genel tanım dışında tereddütleri önlemek amacıyla bazı faaliyetlerden doğan kazançların ticari kazanç sayıldığı sayma yöntemiyle belirtilmiştir.

GVK’de tanımlanmamakla birlikte; ticari faaliyet, kısaca alım-satım faaliyeti ya da alış fiyatlarından daha yüksek fiyata satış yapılarak aradaki farktan kazanç sağlamak amacıyla yapılan faaliyettir. Sınai faaliyet ise kısaca yapmak/üretmek-satmak ya da hammadde veya malların işlenerek yeni bir mal hâline getirilmesiyle ilgili faaliyetlerdir.

GVK’nun 37/3. maddesinde kolektif ortaklıklarda ortakların, adi ve ya eshamlı komandit ortaklıklarda komandite ortakların ortaklık karından aldıkları paylar şahsi ticari kazanç sayılmaktadır. Ancak serbest meslek kazançlarıyla ilgili 66. maddeye göre serbest meslek faaliyetinde bulunan kollektif ve adi şirketlerde ortaklar, adi komandit şirketlerde komandite ortaklar serbest meslek erbabı sayılırken elde ettikleri kazanç da serbest meslek kazancı sayılmaktadır.

Ticari Kazancın Tespiti

Gerçek usule tabi olanların ticari kazancı, bilanço esası veya işletme hesabı esasına göre tespit edilmektedir.

Ticari Kazancın Gerçek Usulde Tespiti

Gelir vergisi uygulanmasında ticari kazancı gerçek usulde tespit edilenler; bilanço esasına tabi olanlar ve işletme hesabı esasına tabi olanlar olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Aşağıda bilanço esasına tabi olanlar ve işletme hesabı esasına tabi olanlar açıklandıktan sonra; ticari kazancın gerçek usulde tespitinde indirilecek giderler ve gider kabul edilmeyen ödemeler incelenecek ve yıllara yaygın inşaat ve onarım işlerinde ticari kazancın tespiti açıklanacaktır.

Bilanço Esasına Tabi Olanlar ve Ticari Kazancın Bilanço Esasına Göre Tespiti

Ticari kazancın bilanço esasına göre tespitinin incelendiği bu kısımda öncelikle kimlerin bilanço esasına tabi olduğu açıklanacak, daha sonra bilanço esasına göre ticari kazancın ne şekilde tespit edildiği anlatılacaktır.

Ticari kazancı nedeniyle bilanço esasına tabi olanlar birinci sınıf tüccarlar olarak adlandırılmaktadır ve Vergi Usul Kanunu’nun 177. maddesinde bilanço esasına tabi olanlar, yani birinci sınıf tüccarlar iş hacmi, hukuki statü ya da mükellefin isteğine bağlı olarak aşağıdaki gibi sıralanmaktadır:

  • Alım-satım işleriyle uğraşanlarda; satın aldıkları malları olduğu gibi veya işledikten sonra satan ve yıllık alımlarının tutarı veya satışları tutarı VUK’un 177. maddesinde belirtilen tutarları aşanlar;
  • Alım-satım işleri dışındaki işlerle(hizmet işleri, nakliyecilik gibi) uğraşanlarda; bir yıl içinde elde ettikleri gayrisafi iş hasılatı VUK’un 177. maddesinde belirtilen tutarı aşanlar;
  • Alım-satım işleri ile bunlar dışındaki işleri birlikte yapanlarda; alım-satım işleri dışındaki iş hasılatının beş katı ile yıllık satış tutarının toplamı VUK’un 177. maddesinde belirtilen tutarı aşanlar;
  • Her türlü ticaret şirketleri (Şahıs şirketleri olan adi komandit şirketler ve kollektif şirketler ile sermaye şirketleri olan anonim şirketler, limited şirketler ve eshamlı komandit şirketler ticaret şirketleridir. Bunlardan sermaye şirketleri kurumlar vergisi mükellefidir. Öte yandan adi şirketler ticaret şirketi sayılmadığından uğraş konuları itibarıyla iş hacmi tutarlarına göre hangi esasa bağlı olacakları belirlenmektedir.);
  • Kurumlar vergisine tabi olan diğer tüzel kişiler (Bunlardan işlerinin icabı bilanço esasına göre defter tutmalarına imkân veya lüzum görülmeyenlerin, işletme hesabına göre defter tutmalarına Hazine ve Maliye Bakanlığınca müsaade edilir.);
  • İhtiyari (kendi isteklerine bağlı) olarak bilanço esasına göre defter tutmayı tercih edenler.

Bilanço esasına tabi olanların belli şartlar altında işletme hesabı esasına geçmeleri söz konusu olabilir. VUK’un 179. maddesine göre, bilanço esasına tabi olanlar; bir hesap döneminin iş hacmi VUK’un 177. maddesinde belirtilen hadlerden %20’yi aşan bir oranda düşük olursa veya arka arkaya üç dönemin iş hacmi VUK’un 177. maddesinde belirtilen hadlere göre %20’ye kadar bir düşüklük gösterirse bu şartların gerçekleşmesini izleyen hesap döneminden başlayarak, işletme hesabı esasına geçebilirler.

Bilanço Esasına Göre Ticari Kazancın Tespiti

VUK’un 182. maddesine göre bilanço esasında yevmiye defteri, defteri kebir (büyük defter) ve envanter defteri (Mevcudat ve muvazene defteri) tutulmaktadır.

Yevmiye defteri, kayda geçirilmesi gereken işlemlerin tarih sırasıyla ve madde hâlinde tertipli olarak yazıldığı defterdir. Defteri kebir, yevmiye defterine geçirilmiş olan işlemleri buradan alarak usulüne göre hesaplara dağıtan ve tasnifli olarak bu hesaplarda toplayan defterdir. Envanter defteri ise, işe başlama tarihinde ve izleyen her hesap döneminin sonunda çıkarılan envanterler ve bilançoların kaydedildiği defterdir.

Günlük defter olarak da adlandırılan yevmiye defteri, ticari işlemlerin tarih sırasıyla, maddeler halinde kaydedildiği defterdir. Büyük defter olarak da adlandırılan defteri kebir, yevmiye defterlerine kaydedilmiş işlemleri alarak sistemli bir şekilde hesaplara dağıtan ve düzenli olarak bu hesaplarda toplayan muhasebe defteridir. Envanter defteri, ticari işletmenin açılışında ve açılıştan sonra her hesap döneminin sonunda taşınmazların, alacakların, borçların, nakit para tutarının ve varlıklar ile borçların değerlerinin kaydedildiği defterdir.

Bilanço, bir işletmenin belirli bir andaki faaliyet sonuçlarını gösteren tablo olup; VUK’un 192. maddesinde, envanterde gösterilen kıymetlerin tasnifli ve karşılıklı olarak değerleri itibarıyla düzenlenmiş özeti olarak tanımlanmıştır.

GVK’nin 38. maddesine göre bilanço esasına göre ticari kazanç, teşebbüsteki öz sermayenin hesap dönemi sonunda ve başındaki değerleri arasındaki olumlu farktır. Fark olumsuz ise zarar söz konusu olmaktadır. Dönem içinde sahip veya sahipleri tarafından; işletmeye ilave olunan değerler bu farktan indirilir, işletmeden çekilen değerler ise farka eklenir.

Bilanço aktif ve pasif olmak üzere iki tabloyu kapsamakta, aktif tablosunda mevcutlar ile alacaklar (ve varsa zarar), pasif tablosunda borçlar gösterilmektedir. Burada zarar gerçek anlamda aktif olmayıp, muhasebe açısından denklik sağlamak amacıyla aktife yazılmaktadır.

Aktif toplamı ile borçlar arasındaki fark, öz sermayeyi oluşturmaktadır. Öz sermaye pasif tablosuna kayıt olunur ve bu suretle aktif ve pasif tablolarının toplamları denkleşir (VUK md. 192).

Öz sermaye kavramı, muhasebedeki sermaye kavramından farklı bir anlam taşımaktadır. Sermaye, işletmeye işe başlanıldığında konulan ekonomik değerler toplamıdır.

Bu durumda işletmenin öz sermayesi, gerçek aktifinden borçlar (amortismanlar ve karşılıklar dahil) düşülerek aşağıdaki gibi hesaplanacaktır.

Öz sermaye = Gerçek aktif – (Borçlar + Amortismanlar + Karşılıklar)

Öz sermaye = 450.000 – (60.000 + 50.000 + 15.000) = 325.000 TL.

Yukarıda belirtildiği üzere, bilanço esasına göre ticari kazanç, teşebbüsteki öz sermayenin hesap dönemi sonunda ve başındaki değerleri arasındaki olumlu farktır.

Bilançolar Türk Ticaret Kanunu ya da vergi kanunlarına dayanılarak hazırlanabilir.

Türk Ticaret Kanunu ve tek düzen hesap planına göre hazırlanan bilançolara ticari bilanço; vergi kanunlarına göre hazırlanan bilançolara mali bilanço (vergi bilançosu) adı verilmektedir. Ticari bilanço hazırlanırken vergi kanunlarının hükümleri de dikkate alınmışsa ayrıca mali bilanço hazırlanmaz. Aksi hâlde gerekli düzenlemeler yapılarak mali bilançonun da hazırlanması gerekir.

VUK’a göre kazançları bilanço esasına göre tespit edilen gelir vergisi ve kurumlar vergisi mükellefleri mali tablolarını enflasyon düzeltmesine tabi tutmaktadırlar. Ancak bunun için fiyat endeksindeki artış, içinde bulunulan dönem dahil son üç hesap döneminde %100’den ve içinde bulunulan hesap döneminde %10’dan fazla olmalıdır. İki şartın birlikte gerçekleşmemesi durumunda enflasyon düzeltmesi uygulaması sona ermektedir. Ülkemizde son yıllarda bu iki şart birlikte gerçekleşmediğinden enflasyon düzeltmesi yapılmamaktadır.

İşletme Hesabı Esasına Tabi Olanlar ve Ticari Kazancın İşletme Hesabı Esasına Göre Tespiti

Ticari kazancın işletme hesabı esasına göre tespitinin incelendiği bu kısımda öncelikle kimlerin işletme hesabı esasına tabi olduğu açıklanacak, daha sonra işletme hesabı esasına göre ticari kazancın ne şekilde tespit edildiği anlatılacaktır.

İşletme Hesabı Esasına Tabi Olanlar

Ticari kazancı nedeniyle işletme hesabı esasına tabi olanlar ikinci sınıf tüccarlar olarak adlandırılmaktadır ve VUK’un 178. maddesine göre 177. maddede yazılı olanların dışında kalanlar ile kurumlar vergisi mükelleflerinden işletme hesabı esasına göre defter tutmalarına Hazine ve Maliye Bakanlığınca müsaade edilenler ikinci sınıfa tabidir. Ayrıca yeniden işe başlayan tüccarlar yıllık iş hacimlerine göre sınıflandırılıncaya kadar ikinci sınıf tüccarlar gibi hareket edebilirler.

İşletme hesabı esasına tabi olanların belli şartlar altında bilanço esasına geçmeleri söz konusu olabilir. VUK’un 180. maddesine göre, işletme hesabı esasına tabi olanlar; bir hesap döneminin iş hacmi VUK’un 177. maddesinde belirtilen hadlerden %20’yi aşan bir oranda fazla olursa veya arka arkaya iki dönemin iş hacmi VUK’un 177. maddesinde belirtilen hadlere göre %20’ye kadar bir fazlalık gösterirse bu şartların gerçekleşmesini izleyen hesap döneminden başlayarak, bilanço esasına geçerler.

İşletme Hesabı Esasına Göre Ticari Kazancın Tespiti

VUK’un 193 ve 194. maddelerine göre işletme hesabı esasına tabi olanlar işletme hesabını ihtiva eden işletme hesabı defteri tutarlar. İşletme hesabı defterinin sol tarafını gider, sağ tarafını hasılat kısmı oluşturur. Gider kısmına, satın alınan mallar veya yaptırılan hizmetler karşılığında ödenen veya borçlanılan paralar ve işletme ile ilgili diğer bütün giderler; hasılat kısmına, satılan mal bedeli veya yapılan hizmet karşılığı olarak tahsil edilen paralarla tahakkuk eden alacaklar ve işletme faaliyetinden elde edilen diğer bütün hasılat kaydedilir.

GVK’nin 39. maddesine göre işletme hesabı esasına göre ticari kazanç, bir hesap dönemi içinde elde edilen hasılat ile giderler arasındaki olumlu farktır. Fark olumsuz ise zarar söz konusu olmaktadır. Elde edilen hasılat, tahsil olunan paralarla tahakkuk eden alacakları; giderler ise, ödenen ve borçlanılan tutarları ifade etmektedir. Mal alım ve satımı ile uğraşanlarda ticari kazancın bulunması için hesap dönemi sonundaki mal mevcudunun değeri hasılata, dönem başındaki mal mevcudunun değeri ise giderlere eklenmektedir. Ayrıca ticari kazancın bu şekilde tespit edilmesi sırasında, VUK’un değerlemeye ilişkin hükümleri ile GVK’nin ticari kazancın gerçek usulde tespitinde indirilecek giderlerin düzenlendiği 40 ve ticari kazancın gerçek usulde gider kabul edilmeyen ödemelerin düzenlendiği 41. maddeleri hükümlerine uyulur.

Ticari Kazancın Gerçek Usulde Tespitinde İndirilecek Giderler ve Gider Kabul Edilmeyen Ödemeler

Ticari kazancın gerçek usulde tespitinde (gerek bilanço esası, gerekse işletme hesabı esasına göre) yukarıda açıklandığı üzere, GVK’nin 40 ve 41. düzenlenmiş olan indirilecek giderlerin ve gider kabul edilmeyen ödemelerin de dikkate alınması gerekmektedir. Söz konusu gider ve ödemeler aşağıda özet olarak sıralanmıştır.

Ticari Kazancın Gerçek Usulde Tespitinde İndirilecek Giderler

Ticari kazancın gerçek usulde tespitinde indirilecek giderler GVK’nin 40. maddesinde açıklanmıştır.

Gerçek usulde safi kazancın tespitinde, bir giderin indirilebilmesi için kazancın elde edilmesi ve sürdürülebilmesi için yapılmış olması ve VUK’ta belirtildiği üzere belgelendirilmesi gerekmektedir.

Ticari kazancın gerçek usulde tespitinde aşağıdaki giderlerin indirilmesi kabul edilir:

  • Ticari kazancın elde edilmesi ve sürdürülmesi için yapılan genel giderler; ısıtma ve aydınlatma giderleri, pazarlama ve reklam giderleri, iletişim, kırtasiye ve temizlik giderleri genel giderlere örnek gösterilebilir. Ayrıca ihracat, yurt dışında inşaat, onarma, montaj ve taşımacılık faaliyetlerinde bulunan mükellefler, bu faaliyetlerden döviz olarak elde ettikleri hasılatın binde beşini aşmamak şartıyla yurt dışındaki bu işlerle ilgili giderlerine karşılık olmak üzere götürü olarak hesapladıkları giderleri de indirebilirler.
  • Hizmetli ve işçilere ilişkin işyerinde veya iş yerinin eklentilerinde yiyecek, giyecek, barınma giderleri, tedavi ve ilaç giderleri, sigorta primleri ve emekli aidatı (Bu primlerin ve aidatın geri alınmamak üzere Türkiye’de kain sigorta şirketlerine veya emekli ve yardım sandıklarına ödenmiş olması ve emekli ve yardım sandıklarının tüzel kişiliği haiz bulunmaları gerekmektedir.).
  • İşle ilgili olmak şartıyla, sözleşmeye, mahkeme kararına veya kanun emrine dayanılarak ödenen zarar, ziyan ve tazminatlar.
  • İşle ilgili ve yapılan işin önemi ve genişliği ile uygun seyahat ve ikamet giderleri (Seyahat amacının gerektirdiği süreyi aşmaması gerekmektedir.).
  • Kiralama yoluyla edinilen veya işletmeye dahil olan ve işte kullanılan taşıtların giderleri.
  • İşletme ile ilgili olmak şartıyla; bina, arazi, gider, istihlak, damga, belediye vergileri, harçlar ve kaydiyeler gibi ayni vergi, resim ve harçlar indirilebilecek giderler arasında sayılmıştır. Ayrıca Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanunu’nun 14. maddesine göre, bu kanuna bağlı II sayılı tarifede yer alan işletmeye kayıtlı minibüs, otobüs, kamyonet, kamyon çekici vb.nin motorlu taşıtlar vergileri gider olarak dikkate alınabilir. Gider Vergileri Kanunu’nun 39. maddesine göre de özel iletişim vergisi gider kaydedilmez ve hiçbir vergiden mahsup edilmez.
  • VUK hükümlerine göre ayrılan amortismanlar. (İşletmeye dahil olan gayrimenkulün iktisadi değerini artırıcı niteliği olan ısı yalıtımı ve enerji tasarrufu sağlamaya yönelik harcamalar, yapıldığı yılda doğrudan gider yazılabilir.)
  • İşverenlerce, Sendikalar Kanunu hükümlerine göre sendikalara ödenen aidatlar (Ancak ödenen aidatın bir aylık tutarı, işyerinde işçilere ödenen çıplak ücretin bir günlük toplamını aşamaz).
  • İşverenler tarafından ücretliler adına bireysel emeklilik sistemine ödenen katkı payları.
  • Fakirlere yardım amacıyla gıda bankacılığı faaliyetinde bulunan dernek ve vakıflara Hazine ve Maliye Bakanlığınca belirlenen usul ve esaslar çerçevesinde bağışlanan gıda, temizlik, giyecek ve yakacak maddelerinin maliyet bedeli.
  • Türkiye İş Kurumu tarafından düzenlenen işbaşı eğitim programlarından faydalananlara, programı yürüten işverenlerce fiilen ödenen tutarlar (Bu kapsamda işverenler tarafından ticari kazancın tespitinde ücretle ilişkilendirilmeksizin her bir katılımcı itibarıyla indirim konusu yapılacak tutar aylık olarak asgari ücretin brüt tutarının yarısını aşamaz.)

Ticari Kazancın Gerçek Usulde Tespitinde Gider Kabul Edilmeyen Ödemeler

GVK’nin 41. maddesinde sayılan ve aşağıda açıklanan ödemeler gider olarak kabul edilmemektedir. Dolayısıyla vergi matrahı hesaplanırken kanunen kabul edilmeyen giderler olarak kazanca dahil edilmelidir.

  • Girişimci (yani işletme ya da teşebbüs sahibi) ile eşinin ve çocuklarının işletmeden çektikleri paralar veya aynen aldıkları diğer değerler. Örneğin beyaz eşya ticareti yapan bir girişimcinin kullanmak üzere evine götürdüğü bir televizyonun değeri ya da işletmeden nakit olarak aldığı paralar gider olarak kabul edilmez.
  • Girişimcinin kendisine, eşine, küçük çocuklarına işletmeden ödenen aylıklar, ücretler, ikramiyeler, komisyonlar ve tazminatlar. Dolayısıyla örneğin, girişimcinin, küçük çocuk kapsamında olmayan çocuğunun işletmenin muhasebe işlerinden sorumlu olması halinde ona yapılan ödemeler gider olarak indirilebilir.
  • Girişimcinin işletmeye koyduğu sermaye için yürütülecek faizler.
  • Girişimcinin, eşinin ve küçük çocuklarının işletmede cari hesap veya diğer şekillerdeki alacakları üzerinden yürütülecek faizler.
  • Yukarıda açıklanan dört şık kapsamında yazılı olan işlemler hariç olmak üzere, girişimcinin, ilişkili kişilerle emsallere uygunluk ilkesine aykırı olarak tespit edilen bedel veya fiyatlar üzerinden mal veya hizmet alım ya da satımında bulunması halinde, emsallere uygun bedel veya fiyatlar ile teşebbüs sahibince uygulanmış bedel veya fiyat arasındaki işletme aleyhine oluşan farklar işletmeden çekilmiş sayılır. Dolayısıyla bu farklar da gider olarak düşülemez.

İşletmeden çekilmiş sayılan farklar, ilişkili kişi tarafından beyan edilmiş gelir veya kurumlar vergisi matrahının hesabında dikkate alınmış ise ilişkili kişinin vergilendirme işlemleri buna göre düzeltilir. İlişkili kişiler ve bu kişilerle yapılan işlemler hakkında bu maddede yer almayan hususlar bakımından, 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 13. maddesi hükmü uygulanır.

  • Her türlü para cezaları ve vergi cezaları (örneğin vergi ziyaı ya da usulsüzlük cezası) ile teşebbüs sahibinin suçlarından doğan tazminatlar. Örneğin, girişimcinin aşırı sürat nedeniyle ortaya çıkan trafik cezaları gider olarak yazılamaz. Ayrıca sözleşmelerde ceza şartı olarak yer alan tazminatlar, cezai mahiyette tazminat sayılmaz.
  • Her türlü alkol ve alkollü içkiler ile tütün ve tütün mamullerine ait ilan ve reklâm giderlerinin %50’si.
  • Kiralama yoluyla edinilen veya işletmede kayıtlı olan yat, kotra, tekne, sürat teknesi gibi motorlu deniz, uçak ve helikopter gibi hava taşıtlarından işletmenin esas faaliyet konusu ile ilgili olmayanların giderleri ile amortismanları.
  • Kullanılan yabancı kaynakları öz kaynaklarını aşan işletmelerde, aşan kısma münhasır olmak üzere, yatırımın maliyetine eklenenler hariç, işletmede kullanılan yabancı kaynaklara ilişkin faiz, komisyon, vade farkı, kar payı, kur farkı ve benzeri adlar altında yapılan gider ve maliyet unsurları toplamının %10’unu aşmamak üzere Cumhurbaşkanınca kararlaştırılan kısmı.
  • Basın yoluyla işlenen fiillerden veya radyo ve televizyon yayınlarından doğacak maddî ve manevî zararlardan dolayı ödenen tazminat giderleri.

Gider sayılmayan ödemelere ilişkin GVK’nin 41. maddesinin uygulanmasında, kollektif şirketlerin ortakları ile adi ve eshamlı komandit şirketlerin komandite ortakları teşebbüs sahibi (girişimci) sayılır.

Yıllara Yaygın İnşaat ve Onarım İşlerinde Ticari Kazancın Tespiti

Gelir vergisi uygulamasında gelirin yıllık olması esası benimsenmiş olmakla birlikte, bazı durumlarda yıllık olma esasından sapmalarla karşılaşılabilmektedir. Yıllara yaygın inşaat ve onarım işlerinde de işin niteliğinden dolayı yıllık olma ilkesinin dışına çıkılmaktadır.

Yıllara yaygın inşaat ve onarım işlerinde ilk yıllarda genellikle gider fazlası vardır. Bu işler birden fazla yılda devam ettiğinden kazancın tespiti de farklılık taşımaktadır. Bu işlerde işi yapanlara ödenen istihkak bedelleri üzerinden GVK’nin 94. maddesi çerçevesinde %3 oranında tevkifat yapılmaktadır ve bu işlerden elde edilen kazanç geçici vergi uygulamasına tabi tutulmamaktadır.

Yıllara Yaygın İnşaat ve Onarım İşlerinde Kâr Veya Zararın Tespiti

GVK’nin 42. maddesine göre yıllara yaygın (birden fazla takvim yılına sirayet eden) inşaat (dekapaj işleri de inşaat işi sayılır) ve onarma işlerinde kâr veya zarar işin bittiği yıl kesin olarak tespit edilir ve tamamı o yılın geliri sayılarak, o yılın beyannamesinde gösterilir.

Yıllara Yaygın İnşaat ve Onarım İşlerinde Müşterek Genel Giderler ve Amortismanların Dağıtılması

GVK’nin 43. maddesine göre yıllara yaygın inşaat ve onarma işlerinde veya bu işlerin diğer işlerle birlikte yapılması hâlinde müşterek genel giderler ve amortismanlar aşağıdaki esaslara göre dağıtılır.

  • Yıl içinde birden fazla inşaat ve onarma işinin birlikte yapılması hâlinde, her yıla ait müşterek genel giderler bu işlere ait harcamaların (enflasyon düzeltmesi yapılan dönemlerde düzeltilmiş tutarlarının) birbirine olan oranı dahilinde dağıtılır.
  • Yıl içinde tek veya birden fazla inşaat ve onarma işinin, bu kapsama girmeyen işlerle birlikte yapılması hâlinde, her yıla ait müşterek genel giderler, bu işlere ait harcamalar ile diğer işlere ait satış ve hasılat tutarlarının (enflasyon düzeltmesi yapılan dönemlerde bunların düzeltilmiş tutarlarının) birbirine olan oranı dahilinde dağıtılır.
  • Birden fazla inşaat ve onarma işlerinde veya bu işlerle diğer işlerde müştereken kullanılan tesisat, makina ve ulaştırma araçlarının amortismanları, bunların her işte kullanıldıkları gün sayısına göre dağıtılır.

İnşaat ve Onarım İşlerinde İşin Bitimi

GVK’nin 44. maddesine göre inşaat ve onarma işlerinde geçici ve kesin kabul usulüne tabi olan hâllerde geçici kabulün yapıldığını gösteren tutanağın idarece onaylandığı tarih; diğer hâllerde işin fiilen tamamlandığı veya fiilen bırakıldığı tarih bitim tarihi olarak kabul edilir.

Ticari Kazancın Basit Usulde Tespiti

Geliri esnaf muaflığı kapsamına girenlerden daha yüksek ancak gerçek usul kapsamına alınmayacak kadar düşük olan bir mükellef kitlesi geçmişte götürü usule tabi tutulurken, 4369 sayılı Kanun ile yapılan düzenlemelerden sonra basit usul kapsamına alınmıştır.

Götürü usulde kazanç Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından belirlendiğinden mükelleflerin elde ettikleri kazançtan daha yüksek tutarlar üzerinden ya da bu tutarın çok altında tutarlar üzerinden vergiye tabi tutulması vergi adaletini bozarken, gerçek kazançlar üzerinden vergiye tabi olunmadığından belge alınmasını da engelliyor ve kayıt dışı ekonomi açısından olumsuzluklara neden oluyordu. Dolayısıyla gerçek kazancın esas alınmasının sağlanarak belge düzeninin yerleştirilmesi ve kayıt dışı ekonominin kontrol altına alınması amacıyla bu gruptakiler basit usul kapsamına alınmışlardır (Saraçoğlu, 2018: 53).

Bu kapsamdakilere bakkal, terzi, marangoz, tamirci, şehir içi taşımacılık yapan dolmuşçu ve taksiciler örnek gösterilebilir.

GVK’de basit usulden yararlanılabilmesi bazı genel ve özel şartlara bağlanmış olup, bu şartlardan genel şartların topluca taşınması gerekirken, özel şartlardan yapılan iş ile ilgili olanın taşınması gerekmektedir.

Basit Usule Tabi Olmanın Genel ve Özel Şartları

Mükellefin basit usulden yararlanabilmesi için hem genel hem de özel şartları taşıyor olması gerekmektedir.

Basit Usule Tabi Olmanın Genel Şartları

Basit usule tabi olmanın genel şartları şunlardır (GVK md 47):

  • Kendi işinde bilfiil çalışmak veya bulunmak (işinde yardımcı işçi ve çırak kullanmak, seyahat, hastalık, ihtiyarlık, askerlik, tutukluluk ve hükümlülük gibi zaruri ayrılmalar dolayısıyla geçici olarak bilfiil işinin başında bulunmamak bu şartı bozmaz. Ölüm halinde iş sahibinin dul eşi veya küçük çocukları namına işe devam olunduğu takdirde, bunların bilfiil işin başında bulunup bulunmamalarına bakılmaz.) Örneğin sahibi olduğu minibüs ile öğrenci taşımacılığı yapan ve basit usulde vergilendirilen bir mükellef, 2. minibüs aldığında bu şart ortadan kalkmış olacağından basit usulden yararlanması mümkün değildir.
  • İşyeri mülkiyetinin iş sahibine ait olması halinde emsal kira bedeli, kiralanmış olması halinde yıllık kira bedeli toplamı GVK’nın 47/2. maddesinde belirlenen tutarları aşmaması.
  • Ticari, zirai veya mesleki faaliyetler dolayısıyla gerçek usulde gelir vergisine tabi olmamak.

Basit Usule Tabi Olmanın Özel Şartları

Basit usule tabi olmanın özel şartları alım-satım hadleri ve iş hasılatı ile ilgili olup, GVK’nin 48. maddesinde sıralanmıştır. Basit usulden yararlanabilmek için yukarıda açıklanan genel koşulların üçünün de aynı anda taşınması ve aşağıdaki özel şartlardan sadece yapılan faaliyete ilişkin şartın sağlanmış olması gerekmektedir. Söz konusu özel şartlar şunlardır:

  • Alım-satım işleri yapanlarda satın aldıkları malları olduğu gibi veya işledikten sonra satanların yıllık alımları tutarının veya yıllık satışları tutarının GVK’nin 48. maddesinin 1. bendinde belirtilen tutarları aşmaması,
  • Alım-satım işleri dışındaki işlerle uğraşanların bir yıl içinde elde ettikleri gayrisafi iş hasılatının GVK’nin 48. maddesinin 2. bendinde belirtilen tutarı aşmaması,
  • Alım-satım işleri ile diğer işlerin birlikte yapılması halinde yıllık satış tutarı ile iş hasılatı toplamının GVK’nin 48. maddesinin 3. bendinde belirtilen tutarı aşmaması.

Basit Usulden Yararlanamayacak Olanlar

GVK’nin 51. maddesinde sayılanlar genel ve özel şartları taşısalar bile basit usulden yararlanamamaktadır. Bu kapsamdakiler aşağıda sıralanmıştır.

  • Kolektif şirket ortakları ile komandit şirketlerin komandite ortakları;
  • İkrazat işleriyle uğraşanlar;
  • Sarraflar ile kıymetli maden ve mücevherat alım satımı ile uğraşanlar;
  • GVK’nin 94. maddesinin 1. fıkrasında sayılan kişi ve kurumlara karşı inşaat ve onarma işini taahhüt edenler ile bu mükelleflere karşı derece derece taahhütte bulunanlar;
  • Sigorta prodüktörleri;
  • Her türlü ilan ve reklam işleriyle uğraşanlar veya bu işlere aracılık edenler;
  • Gayrimenkul ve gemi alım satımı ile uğraşanlar;
  • Aracılık (tavassut) işi yapanlar (dayıbaşılar hariç);
  • Maden işletmeleri, taş ve kireç ocakları, kum ve çakıl istihsal yerleri, tuğla ve kiremit harmanları işletenler;
  • Şehirlerarası yük ve yolcu taşımacılığı yapanlar ile treyler, çekici ve benzerlerinin sahip veya işleticileri (Yapısı itibariyle sürücüsünden başka on dört ve daha aşağı oturma yeri olan ve insan taşımaya mahsus motorlu kara taşıtları ile yolcu taşıyanlar hariç);
  • Cumhurbaşkanınca kararlaştırılan iş grupları, sektörler, il ve ilçeler, büyükşehir belediyeleri dahil olmak üzere il ve ilçelerin belediye sınırları (mücavir alanlar dahil), belediyelerin nüfusları, yöreler itibarıyla veya sabit bir iş yerinde faaliyette bulunulup bulunulmadığına göre gerçek usulde vergilendirilmesi gerekli görülenler.

Basit Usulde Ticari Kazancın Tespiti

Ticari kazancın basit usulde tespitine yönelik düzenlemeler GVK’nin 46. maddesinde yer almaktadır. Buna göre basit usulde ticari kazanç, bir hesap dönemi içinde elde edilen hasılat ile giderler ve satılan malların alış bedelleri arasındaki olumlu farktır.

Yani basit usulde ticari kazanç = Hasılat – (Giderler + Satılan Malların Alış Bedelleri) şeklinde ifade edilebilir.

Bu usulde vergilendirilenler, kazancın tespiti ve VUK’un defter tutma hükümleri hariç, bildirme, vesikalar, muhafaza, ibraz, diğer ödevler ve ceza hükümleri ile GVK ve diğer kanunlarda yer alan ikinci sınıf tüccarlar hakkındaki hükümlere tabidirler.

Ticari Kazançlarda Esnaf Muaflığı ve İstisnaları

Yukarıda anlatıldığı üzere, ticari kazancı nedeniyle vergiye tabi olanlar gerçek usule (bilanço esası ya da işletme hesabı esasına) ya da basit usule tabi olmaktadır. Öte yandan kazancının düşük olması, vergi ve muhasebe bilgisinin az olması gibi nedenlerle bazı kişiler esnaf muaflığı kapsamına alınmışken; bazı faaliyetlerden elde edilen gelirler de vergiden istisna tutulmuştur.

Ticari Kazançlarda Esnaf Muaflığı

Gelir vergisinden muaf tutulan esnaf, faaliyeti nakdi sermayesinden ziyade bedeni çalışmasına dayanan ve kazancı ancak geçimini sağlamaya yetecek derecede az olan sanat ve ticaret erbabıdır. Dolayısıyla bu kapsama girenler belirli şartlar altında vergiden muaf tutulmaktadır. Ancak esnaf muaflığından faydalananlar faaliyetleri ile ilgili olarak satın aldıkları mallara ve giderlerine ilişkin, gelir ve kurumlar vergisi mükelleflerinden aldıkları belgeleri saklamak zorundadırlar.

Esnaf muaflığından yararlanabilmek için GVK’de öngörülen genel şartların topluca taşınması gerekirken, özel şartlardan yapılan iş ile ilgili olanın taşınması gerekmektedir.

Genel Şartları

Esnaf muaflığından yararlanabilmek için taşınması gereken genel şartlar şunlardır:

  • Ticari, zirai veya mesleki kazancı dolayısıyla gerçek usulde gelir vergisine tabi olmamak,
  • Faaliyetlerin gelir ve kurumlar vergisi mükelleflerine bağlılık arz edecek şekilde yapılmaması.

Özel Şartları

Ticaret ve sanat erbabından aşağıda yazılı şekil ve suretle çalışanlar gelir vergisinden muaftır.

  1. Motorlu nakil vasıtaları kullanmamak şartı ile gezici olarak veya bir iş yeri açmaksızın perakende ticaret ile uğraşanlar
  2. Bir iş yeri açmaksızın gezici olarak ve doğrudan doğruya tüketiciye iş yapan hallaç, kalaycı, lehimci, musluk tamircisi, çilingir, ayakkabı tamircisi, kundura boyacısı, berber, nalbant, fotoğrafçı, odun ve kömür kırıcısı, çamaşır yıkayıcısı ve hamallar gibi küçük sanat erbabı;
  3. Köylerde gezici olarak her türlü sanat işleri ile uğraşanlar ile aynı yerlerde aynı işleri bir iş yeri açmak suretiyle yapanlardan GVK’nin 47. maddesinde yazılı şartları haiz bulunanlar;
  4. Nehir, göl ve denizlerde ve su geçitlerinde toplamı 50 rüsum tonilatoya kadar makinesiz veya motorsuz nakil vasıtaları işletenler; hayvanla veya bir adet hayvan arabası ile nakliyecilik yapanlar;
  5. Ziraat işlerinde kullandıkları hayvan, hayvan arabası, motor, traktör gibi vasıtalar veya sandallarla nakliyeciliği mutat hale getirmeksizin ara sıra ücret karşılığında eşya ve insan taşıyan çiftçiler;
  6. Evlerde kullanılan dikiş, nakış, mutfak robotu, ütü ve benzeri makine ve aletler hariç olmak üzere muharrik kuvvet kullanmamak ve dışarıdan işçi almamak şartıyla; oturdukları evlerde imal ettikleri havlu, örtü, çorap, halı, kilim, örgü, dantel, nevi nakış işleri ve turistik eşya, hasır, sepet, süpürge, paspas, fırça, yapma çiçek, boncuk işleme, tığ örgü işleri, tarhana, erişte, mantı gibi ürünleri iş yeri açmaksızın veya yıl içinde gerçekleştirilen satış tutarı, ilgili yıl için geçerli olan asgari ücretin yıllık brüt tutarından fazla olmamak üzere, internet ve benzeri elektronik ortamlar üzerinden satanlar.
  7. Ticari işletmelere ait atıkları mutat olarak veya belli aralıklarla satın alanlar hariç olmak üzere, bir iş yeri açmaksızın kendi nam ve hesabına münhasıran kapı kapı dolaşmak suretiyle her türlü hurda maddeyi toplayarak veya satın alarak bu malların ticaretini yapanlara veya tekrar işleyenlere satanlar;
  8. GVK’nin 47. maddesinde yazılı şartları taşıyanlardan kendi ürettikleri ürünleri satanlara münhasır olmak üzere el dokuma işleri, bakır işlemeciliği, çini ve çömlek yapımı, sedef kakma ve ahşap oyma işleri, kaşıkçılık, bastonculuk, yorgancılık, keçecilik, lüle ve oltu taşı işçiliği, çarıkçılık, oyacılık ve bunlar gibi geleneksel, kültürel, sanatsal değeri olan ve kaybolmaya yüz tutan meslek kollarında faaliyette bulunanlar;
  9. Elektrik Piyasası Kanunu uyarınca lisanssız yürütülebilecek faaliyetler kapsamında yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı elektrik enerjisi üretimi amacıyla, sahibi oldukları veya kiraladıkları konutların çatı ve/veya cephelerinde kurdukları yalnızca bir üretim tesisinden üretilen elektrik enerjisinin ihtiyaç fazlasını son kaynak tedarik şirketine satanlar;
  10. Yukarıda sözü edilen işlere benzerlik gösterdikleri Maliye Bakanlığınca kabul edilen ticaret ve sanat işleri ile iştigal edenler;
  11. Bir işyeri açmaksızın münhasıran gezici olarak, millî piyango bileti satanlar ile 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’a göre gerçek ve tüzel kişilerin mallarını iş akdi ile bağlı olmaksızın bunlar adına kapı kapı dolaşmak suretiyle tüketiciye satanlar.

Ticari Kazançlarda İstisnalar

GVK’nin mükerrer 18, 20, mükerrer 20, 30 ve geçici 76. maddeleri ile başkaca bazı kanunlarda da ticari kazançlara ilişkin istisna hükümlerine yer verilmiştir.

PTT Acenteleri Kazanç İstisnası

GVK’nin mükerrer 18. maddesine göre PTT acentalığı faaliyetinden elde edilen kazançlar, gelir vergisinden istisna tutulmuştur. Ancak bu istisnanın 94. madde uyarınca tevkif suretiyle ödenecek vergiye etkisi bulunmamaktadır. PTT acenteliği yapanlara, bu faaliyetleri nedeniyle ödenen komisyon bedeli üzerinden %20 oranında tevkifat yapılmaktadır.

Kreş-Gündüz Bakımevleri ve Eğitim-Öğretim İşletmeleri Kazanç İstisnası

GVK’nin 20. maddesinde kreş ve gündüz bakımevleri ile eğitim ve öğretim işletmelerinde kazanç istisnası düzenlenmiştir. Buna göre, özel kreş ve gündüz bakımevleri ile okul öncesi eğitim, ilköğretim, özel eğitim ve orta öğretim özel okullarının işletilmesinden elde edilen kazançlar, ilgili Bakanlığın görüşü alınmak suretiyle Maliye Bakanlığının belirleyeceği usul ve esaslar çerçevesinde beş vergilendirme dönemi gelir vergisinden istisna tutulmaktadır. İstisna, kreş ve gündüz bakımevleri ile okulların faaliyete geçtiği vergilendirme döneminden itibaren başlar.

Genç Girişimcilerde Kazanç İstisnası

GVK’nın mükerrer 20. maddesinde genç girişimcilerde kazanç istisnası düzenlenmiştir. Buna göre ticari, zirai veya mesleki faaliyeti nedeniyle adlarına ilk defa gelir vergisi mükellefiyeti tesis olunan ve mükellefiyet başlangıç tarihi itibarıyla yirmi dokuz yaşını doldurmamış tam mükellef gerçek kişilerin, faaliyete başladıkları takvim yılından itibaren üç vergilendirme dönemi boyunca elde ettikleri bu kazançlarının 75.000 Türk lirasına kadar olan kısmı, belirli şartlarla vergiden istisna tutulmuştur.

Bu şartlar; işe başlamanın kanuni süresi içinde bildirilmiş olması; kendi işinde bilfiil çalışılması veya işin kendisi tarafından sevk ve idare edilmesi; faaliyetin adi ortaklık veya şahıs şirketi bünyesinde yapılması halinde tüm ortakların işe başlama tarihi itibarıyla bu maddedeki şartları taşıması; ölüm nedeniyle faaliyetin eş ve çocuklar tarafından devralınması hâli hariç olmak üzere, faaliyeti durdurulan veya faaliyetine devam eden bir işletmenin ya da mesleki faaliyetin eş veya üçüncü dereceye kadar (bu derece dahil) kan veya kayın hısımlarından devralınmamış olması; mevcut bir işletmeye veya mesleki faaliyete sonradan ortak olunmaması şeklinde sıralanmaktadır.

Sergi ve Panayır Kazançları İstisnası

GVK’nin 30. maddesine göre dar mükellefiyete tabi olanların; hükûmetin izniyle açılan sergi ve panayırlarda yaptıkları ticari faaliyetlerden elde ettikleri kazançlar (Türkiye’de başkaca iş yeri ve daimi temsilcileri bulunmamak şartıyla) gelir vergisinden istisnadır.

Ürün Senetlerinin Elden Çıkarılmasından Doğan Kazançlarda İstisna

GVK’nin geçici 76. maddesi ile Tarım Ürünleri Lisanslı Depoculuk Kanunu kapsamında düzenlenen ürün senetlerinin elden çıkarılmasından doğan kazançlar 31.12.2023 tarihine kadar gelir ve kurumlar vergisinden istisna tutulmuştur. İstisna edilen bu kazançlar üzerinden GVK’nin 94. maddesi kapsamında tevkifat yapılmaz. Bu kazançlar için gelir vergisi mükelleflerince yıllık beyanname verilmez, bu kazançlar verilecek beyannamelere dahil edilmez.

Proje Karşılığı Sağlanan Hibelerde İstisna

GVK’nin geçici 84. maddesinde Avrupa Birliği organlarıyla akdedilen ve usulüne göre yürürlüğe konulan anlaşmalar çerçevesinde proje karşılığı sağlanan hibelerde istisna hükmüne yer verilmiştir.

Diğer İstisnalar

Yukarıda sayılan istisnaların yanı sıra 4691 sayılı Kanun’da Teknoloji Geliştirme Bölgelerinde yürütülen yazılım ve AR-GE faaliyetlerinden elde edilen kazançlara ilişkin istisna; 3218 sayılı Kanunda serbest bölgelerde elde edilen kazançlara ilişkin istisna, 4490 sayılı Kanun’da Türk uluslararası gemi siciline kayıtlı gemilerin işletilmesinden ve devrinden elde edilecek kazançlarda istisna düzenlenmiştir.

Zirai Kazancın Tanımı, Kapsamı ve Sınırları

GVK’nin 52. maddesinde zirai kazanç, zirai faaliyetten doğan kazanç olarak tanımlanmıştır. Zirai faaliyet ise; arazide, deniz, göl ve nehirlerde, ekim, dikim, bakım, üretme, yetiştirme ve ıslah yollarıyla veyahut doğrudan doğruya tabiattan istifade etmek suretiyle nebat, orman, hayvan, balık ve bunların mahsullerinin istihsalini, avlanmasını, avcıları ve yetiştiricileri tarafından muhafazasını, taşınmasını, satılmasını veya bu mahsullerden sair bir şekilde faydalanılmasını ifade eder.

Ayrıca aşım yaptırmak amacıyla erkek damızlık beslenmesi, çiftçiye ait her türlü ziraat makina ve aletlerinin başka çiftçilerin zirai üretim işlerinde çalıştırılması da zirai faaliyetlerden sayılır. Bazı bitki ve hayvan türlerinde üretimin doğrudan doğruya arazi üzerinde yapılmaması bu işlerin zirai faaliyet olma niteliğini değiştirmez. Örneğin, seracılık, arıcılık gibi.

Gelir vergisinde vergiyi doğuran olay gelirin elde edilmesidir. Dolayısıyla gelir elde etme düşüncesi olmayan ekim, dikim, bakım, yetiştirme, faaliyetlerinin vergilendirilmesi söz konusu değildir.

Zirai faaliyetlerin içinde yapıldığı işletmelere zirai işletme denir. Bu işletmeleri işleten gerçek kişilere (adi şirketler dahil) çiftçi; bu faaliyetler neticesinde üretilen maddelere de mahsul denir.

Kollektif şirketlerle adi ve ya eshamlı komandit şirketler zirai faaliyetle uğraşsalar bile çiftçi sayılmazlar. Zirai faaliyetle uğraşan kollektif şirketlerin ortakları ile komandit şirketlerin komandite ortaklarının şirket karından aldıkları paylar şahsi ticari kazanç hükmündedir.

Bir çiftçiye veya ortaklığa ait olup aynı köy sınırları içinde veya birbirine bitişik arazi üzerinde bulunan yahut istihsal şartlarına göre birbirine bağlılık ve beraberlik arz eden işletmeler tek işletme sayılır.

Zirai Kazancın Vergilendirilmesi

Tarım kesiminde faaliyet gösteren çiftçilerin vergisel yükümlülüklerden uzak tutulması amacıyla zirai faaliyetlerin vergilendirilmesinde temel yöntem tevkifat yoluyla vergilendirmedir. Yani çiftçiler kural olarak tevkifat yoluyla verilendirilmektedir. Bu şekilde vergilendirmede GVK’nin 94. maddesinde sayılanlar, çiftçiden bir ürün almaları hâlinde yine aynı maddede belirtilen oranlarda vergiyi kesip kalan tutarı çiftçiye ödemekte, bu şekilde kestikleri vergiyi de muhtasar beyanname ile vergi dairesine beyan ederek ödemektedir.

Zirai Kazancın Tevkifat Yoluyla Vergilendirilmesi

Bu kısımda öncelikle tevkifat usulüne tabi olanlar ve vergilendirme usulünde değişiklik açıklandıktan sonra tevkifat oranları incelenecek; izleyen kısımda ise aile işletmeleri, ortaklık hâlindeki işletmeler, ayrı gruplara giren zirai faaliyetlerin bir arada yapılması, şahsi işletme ile birlikte başka bir işletmede ortaklık açısından vergilendirme açıklanacaktır.

Tevkifat Usulüne Tabi Olanlar ve Vergilendirme Usulünde Değişiklik

GVK’nin 53. maddesine göre çiftçilerin elde ettikleri zirai kazançlar, kural olarak GVK’nin 94. maddesine göre hasılatları üzerinden tevkifat yapılmak suretiyle vergilendirilir.

GVK’nin 54. maddesinde yazılı işletme büyüklüğü ölçülerini aşan çiftçiler ile bir biçerdövere veya bu mahiyetteki bir motorlu araca veya on yaşına kadar ikiden fazla traktöre sahip olan çiftçilerin kazançları gerçek usulde (zirai işletme hesabı veya diledikleri takdirde bilanço esasına göre) tespit edilerek vergilendirilir. Ancak, çiftçiye ait olmakla beraber zirai işletmeye dahil edilmeyen biçerdövere veya bu mahiyetteki bir motorlu araç veya on yaşına kadar ikiden fazla traktörün işletilmesinden elde edilen gelirler ticari kazanç hükümlerine göre vergilendirilir.

Buradan anlaşılacağı üzere çiftçilerin tevkifat yoluyla vergilendirilmeleri için aşağıdaki şartları taşımaları gerekmektedir.

  • İşletme büyüklüğü ölçülerini aşmamak,
  • Bir biçerdövere veya bu mahiyetteki bir motorlu araca sahip olmamak,
  • On yaşına kadar ikiden fazla traktöre sahip olmamak.

Kazançları gerçek usulde vergilendirilmeyen (tevkifat yoluyla vergilendirilen) çiftçiler bu kazançları için beyanname vermezler.

İşletme büyüklüğü ölçüleri GVK’nin 54. maddesinde arazi üzerinde yapılan zirai faaliyetlerde ve arazi üzerinde yapılmayan zirai faaliyetler ile kara ve su avcılığında işletme büyüklük ölçüleri olmak üzere sıralanmıştır. Bunlardan bir takvim yılı içinde dikkate alınacak ölçüler olup, bazıları aşağıdaki gibidir:

  • Hububat ziraatinde ekili arazinin yüz ölçümü toplamı taban arazide 900, kıraç arazide 1700 dönüm;
  • Sebze ziraatinde ekili arazinin yüz ölçümü toplamı 200 dönüm;
  • Sera ve çiçekçilik ziraatinde ekili arazinin yüz ölçümü toplamı 8 dönüm;
  • Büyükbaş hayvan sayısı 150 adet (İş hayvanları ile iki yaşından küçük, büyükbaş hayvanlar hariç);
  • Küçükbaş hayvan sayısı 750 adet (Bir yaşından küçük, küçükbaş hayvanlar ile kümes hayvanları hariç);
  • Denizlerde yapılan balık avcılığında toplam tekne boyu 20 metre;
  • Arıcılık ziraatinde kovan sayısı 500 adet;
  • İpek böcekçiliği ziraatinde kutu sayısı 500 adet.

Tevkifat Oranları

GVK’nin 94. maddesinde sayılan kişi ve kurumlar çiftçilerden satın aldıkları zirai mahsuller ve hizmetler için yapılan ödemelerden aşağıda belirtilen oranlarda vergi tevkifatı yapacaktır.

  • Hayvanlar ve bunların mahsulleri ile kara ve su avcılığı mahsulleri için %2, bunlardan ticaret borsalarında tescil ettirilerek satın alınanlar için %1,
  • Diğer zirai mahsuller için %4, bunlardan ticaret borsalarında tescil ettirilerek satın alınan zirai mahsuller için %2,
  • Zirai faaliyet kapsamında ifa edilen hizmetlerden; orman idaresine veya orman idaresine karşı taahhütte bulunan kurumlara yapılan ormanların ağaçlandırılması, bakımı, kesimi, ürünlerin toplanması, taşınması ve benzeri hizmetler için %2, diğer hizmetler için %4,
  • Çiftçilere yapılan doğrudan gelir desteği ve alternatif ürün ödemeleri için %0.

Özel Durumlar

Zirai kazançların vergilendirilmesinde aile reisi ile birlikte yaşayan eş ve velayet altındaki çocuklara ait işletmelerde, işletme büyüklüğü toplu olarak dikkate alınmaktadır. Örneğin; Bay A, eşi bayan B ve velayet altındaki çocukları Ç ve D’nin hububat ziraati yapılan ekili taban arazileri bulunmaktadır. Bay A’nın arazisi 500 dönüm, eşi bayan B’nin arazisi 300 dönüm, çocukları Ç’nin arazisi 100 dönüm ve D’nin arazisi 100 dönüm ise toplam arazi 1.000 (=500+300+100+100) dönüm olup, bu faaliyet türü için belirlenen kanuni had olan 900 dönümden fazladır. Dolayısıyla tevkifat yoluyla vergilendirmeden yararlanılamayacak, gerçek usule tabi olunacaktır.

Zirai kazançların vergilendirilmesinde ortaklık hâlindeki işletmelerde, işletme büyüklüğü toplu olarak dikkate alınmaktadır. Örneğin, Bay K ve ortağı L’nin hububat ziraati yapılan ekili taban arazileri bulunmaktadır. Bay K’nın arazisi 600 dönüm, Bay L’nin arazisi 700 dönümdür. Bu durumda toplam arazi 1.300 (=600+700) dönüm olup, kanuni had olan 900 dönümden fazladır ve dolayısıyla gerçek usule tabi olunacaktır.

Birden fazla zirai işletmede ayrı ayrı şahıslarla ortaklığı bulunanların işletme büyüklüğü ölçülerinin tespitinde ortaklık payları toplamı esas alınır. Bay T’nin Y ortaklığında 500 dönüm ve Z ortaklığında 800 dönüm hububat ziraati yapılan ekili taban arazileri bulunmaktadır. Bu durumda Bay T’nin toplam arazisi 1.300 (=500+800) dönüm olup, 900 dönümlük kanuni had aşıldığından Bay T gerçek usule tabi olacaktır.

GVK’nin 54. maddesinde yazılı ziraat gruplarının bir kaç tanesi içine giren zirai faaliyetlerin bir arada yapılması hâlinde, en fazla iki gruba ait işletme büyüklükleri bu gruplar için tespit olunan hadlerin yarısını aşanlar gerçek usulde vergilendirilir.

Zirai Kazancın Gerçek Usulde Vergilendirilmesi

Gerçek usule tabi olan çiftçiler zirai işletme hesabı esası ya da bilanço esasına tabi olacaktır. Bu açıdan ticari kazançlarda olduğu gibi sınırlayıcı hükümler söz konusu değildir. Çiftçiler, işletme hesabı esası yerine bilanço esasına tabi tutulmalarını isteyebilirler.

Zirai İşletme Hesabı Esası

GVK’nin 55. maddesine göre zirai işletme hesabı esasına göre zirai kazanç, hesap dönemi içinde para ile tahsil edilen veya alacak olarak tahakkuk eden hasılat ile ödenen veya borçlanılan giderler arasındaki müspet farktır.

Bilanço Esası

GVK’nin 59. maddesine göre çiftçiler, diledikleri takdirde, işletme hesabı esası yerine bilanço esasına tabi tutulmalarını isteyebilirler. Yazı ile yapılacak talep, izleyen vergilendirme dönemi başından, yeni işe başlayanlarda ise işe başlama tarihinden itibaren hüküm ifade eder. Bu suretle bilanço esasını kabul edenler iki yıl geçmedikçe bu usulden dönemezler.

Gerçek Usulde Vergilendirmede Hasılat ve Giderler ile Hasılattan İndirilemeyecek Giderler

GVK’nin 56. maddesine göre zirai işletme hesabı esasına göre hasılat; önceki yıllardan devredilenler de dahil olmak üzere üretilen, satın alınan veya diğer yollarla elde edilen her türlü zirai mahsullerin satış bedelleri; ziraat makina ve aletlerinin başka çiftçilerin zirai üretim işlerinde çalıştırılması karşılığında alınan bedeller; gider yazılan değerlerin satılması hâlinde bunların satış bedelleri; mahsullerin elde edilmesinden önce veya sonra hasara uğramalarından dolayı alınan sigorta tazminatları; amortismana tabi iktisadi kıymetlerin (Zirai üretimde kullanılan gayrimenkuller hariç) satılması hâlinde VUK’un 328. maddesine göre hesaplanan hasılattan oluşmaktadır. Zirai işletme hesabı esasında giderler de GVK’nin 57. maddesinde sayılmıştır. Bu giderler ödenen veya borçlanılan tutarları içermekte olup, işletme ile ilgili olarak tohum, gübre, fide, yem, ilaç ve benzeri maddelerin sağlanması için yapılan giderler; satılmak üzere satın alınan hayvanların, zirai mahsullerin ve diğer maddelerin bedelleri; işletmelerde çalıştırılanlara ücret, prim ve diğer namlarla hizmet karşılığında yapılan ödemeler; işçilerin yeme-içme, tedavi ve ilaç giderleri, sigorta primleri; zirai tesisat, makina, aletler ve taşıtların çalıştırılması ve bakımı için yapılan giderler (Yakıt, yağ, elektrik, yedek parça vesaire) ve tamir giderleri; VUK’a göre ayrılan amortismanlar; kira ve ücret karşılığında kullanılan üretim istihsal vasıtaları için yapılan ödemeler; zirai kazancın elde edilmesi ve idamesi için yapılan genel giderler (İşletme için alınan ve işletme için harcanan borç paraların faizleri; işletme ile ilgili olmak şartı ile ödenen ayni vergi, resim ve harçlar; işletme ile ilgili ve yapılan işin önemi ve genişliği ile uygun seyahat ve ikamet giderleri; işletme ile ilgili olarak ödenen kira bedelleri; genel mahiyetteki diğer giderler); işletme ile ilgili olmak şartıyla, sözleşmeye veya mahkeme kararına veya kanun emrine dayanarak ödenen zarar, ziyan ve tazminatlar; amortismana tabi iktisadi kıymetlerin (Zirai istihsalde kullanılan gayrimenkuller hariç) satılması halinde VUK’nun 328. maddesine göre hesaplanan zararlar; işletmeye dahil olup, aynı zamanda kişisel veya ailevi ihtiyaçlar için de kullanılan taşıtların amortismanlarının tamamı ile giderlerinin yarısından oluşmaktadır.

Zirai Kazançlarda İstisnalar

GVK’nin “Teşvik İkramiye ve Mükafatları” başlıklı 29. maddesine göre tarımı, hayvan yetiştirilmesini ve memleket bakımından faydalı olan diğer işleri ve faaliyetleri teşvik amacıyla verilen ikramiyeler ve mükafatlar vergiden istisna tutulmuştur.

GVK’nin mükerrer 20. maddesine göre zirai faaliyeti nedeniyle adlarına ilk defa gelir vergisi mükellefiyeti tesis olunan genç girişimcilerin kazançlarına yönelik istisna uygulanmaktadır. Bu istisna ticari kazançlar kısmında açıklandığından burada ayrıca detaylara girilmemiştir.